Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/1728 E. 2022/1903 K. 23.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …
KARAR TARİHİ : 23/09/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 25/05/2022
NUMARASI : … Esas … Karar

DAVACI : … –
VEKİLİ : Av. … – …
DAVALI : … – …
VEKİLİ : Av. … – …
DAVA İHBAR OLUNAN : … -…
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 23/09/2022
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 23/09/2022
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; “Davacı Müvekkil Sigorta Şirketi Nezdinde … Nolu Trafik Poliçesi İle Sigortalı … Plakalı Davalı … Adına Kayıtlı Araç İle 25/11/2019 Tarihinde …’nin Sevk Ve İdaresinde … ‘a Ait Mülkün Hasarlanmasına Ve … ‘un Sakat Kalmasına Sebep Olmuştur. Meydana Gelen Olay Nedeniyle Müvekkil Şirket Tazminat Ödemek Zorunda Kalmıştır. Olayda Sigortalı Araç Sürücüsü Alkollü Olup Bu Durum Rapor ile de Sabittir. Davacı Müvekkil Şirket Tarafından; Oluşan Maddi Hasara İlişkin Bahçe Kapısı, Kapı Rayı, Beton Dökümü, Duvar Bakım Ve Tamiratı Olarak Toplam 4.950,00 TL Masraf Yapılmıştır. Bunun Yanında Davacı Müvekkil Şirket Tarafından; Kazadan Dolayı Oluşan Yaralama Sonucunda Kalıcı Sakatlık Meydana Gelmesinden Dolayı 110.623,00 TL Tazminat Ve 7.000,00 TL zaruri gider Ödemesi Yapılmıştır. Tüm Bu Ödemeler İhtar Edilerek Davalıdan Talep Edilmiş İse De Davalı Tarafından Müvekkile Ödeme Yapılmamış Bu Nedenle İşleyen Faizi İle Beraber Toplam 136.411,72 TL Alacak İçin Davalı Adına Tarafımızca İcra Takibi Başlatılmıştır. Karayolları Trafik Kanunun 95. Maddesi Ve Trafik Sigortası Poliçesinin Genel Şartlarının B.4/C Maddesi Gereğince Sürücünün Alköllü ve Bilinçli Taksiri sonucu Müvekkil Şirketin Ödemek Zorunda Kaldığı Tazminatı Davalıdan Rücuen Talep Etme Hakkı Doğmuş Olup Ödenen Tazminatı Rücuen Tahsili Talebi ile Öncelikle Davalıya İhtar Edilmiş Daha Sonra İş Bu Dava Konusu İcra Takibine Geçilmiştir. Rücu Hakkı Kapsamında Ödenen Tazminatın Tahsili İçin Davalıya İhtar Gönderilerek Ödeme Yapması, Ödeme Yapmadığı Takdirde Aleyhinde Yasal Yollara Başvurulacağı Bildirilmişse De Davalı Tarafından Müvekkil Sigorta Şirketine Herhangi Bir Ödeme Yapılmamıştır. Ödeme Yapılmaması Üzerine Müvekkil Şirket Lehine Rücuen Tazminat Talebi İle İcra Takibi Başlatılmıştır. Dosyada Borçlu Bulunan Davalı … 04/03/2021 Tarihli Dilekçesi ile Borca İtiraz Ettiğinden Konya … İcra Müdürlüğünce … Esas Sayılı Mevcut Takip Durdurulmuştur. Takibin Durdurulması Üzerine İş Bu Davayı Açma Zorunluluğumuz Hasıl Olmuştur. Borçlu Her Ne Kadar İtiraz Dilekçesinde Borcu Kabul Etmediğini, Borcunun Bulunmadığını Ve Takibin Durdurulmasını İstediğini Belirtse De Davalıların Kusurlu Eylemi Nedeniyle Müvekkil Sigorta Şirketinin Tazminat Ödemek Durumunda Kalması Ve Davalı Tarafın Kusurlu Hareketine Dayanarak Kanuni Haklarını Kullanması Ve Davalıdan Ödediği Bu Bedeli Talep Etmesi Hukuka Ve Hayatın Olağan Akışına Uygun Bir Talep İken, Davalı Borçlunun Borca İtirazı Haksız Ve Hukuki Dayanaktan Yoksundur. Zira Mahkemenizce De Yapılacak Yargılama Sonucunda Belli Olacağı Üzere Kazanın Meydana Gelmesinde Davalının Da Kusuru Bulunmaktadır. Özetleyecek Olursak Karayolları Trafik Kanunun 95. Maddesi Kapsamında Sigorta Şirketlerine Bir Hak Tanımış Ve Zarardan Dolayı Müvekkil Şirketin Rücu Hakkı Doğmuştur. Bu Kapsamda Alacaklının Davacı Müvekkil … A.Ş. Olduğu, Kazadaki Kusuru Ve İlgili Mevzuatlardaki Yasal Düzenleme Gereği Borçlunun Davalı Olduğu Konusunda Da Bir İhtilaf Bulunmamaktadır. Dolayısıyla Davalı/Borçlu Tarafından Yapılan Borca İtiraz Hukuki Dayanaktan Yoksundur. ayrıca tarafımızca arabuluculuk sürecine dava şartı olarak başvurulmuş olup taraflarca anlaşma sağlanamamıştır. arabuluculuk son tutanağı ekte sunulmuş olup, aslı elden mahkemeye teslim edilecektir. Yukarıda Açıkladığımız Nedenlerle Davalı/Borçlunun Borca İtirazı Haksız Ve Hukuki Dayanaktan Yoksundur. Bu Kapsamda Müvekkilce Olay Nedeni İle Yapılan Ödemeler İçin Davalıya Karşı Yapılan İcra Takibi Haklı Nitelikte Olup Yapılacak Yargılama Neticesinde İtirazın İptal Edilerek Takibe Devam Edilmesine Karar Verilmesi Gerekmektedir.” demiştir.
Davalı … vekilinin cevap dilekçesinde özetle; “Müvekkil …, … firmasının sahibi olup, araç kiralama işi ile uğraşmaktadır. …, müvekkile ait … plakalı aracı kullanmak üzere 23.11.2019 tarihinde kiralamıştır. Daha sonra …, 24.11.2021 tarihinde saat 23.45’de … plakalı araç ile …Sokağı takiben … Sokak istikametinden … Sokak istikametine doğru virajlı yolda hızlı bir şekilde giderken, boş araziye girmiş, 54 metre sonra aracın ön kısmı ile taşa çarpmış ve 163 metre gittikten sonra aracın ön kısmı ile … Sokak No: … ikametin bahçe kapısına çarpması neticesinde maddi hasarlı ve yaralamalı trafik kazası meydana gelmiştir. sigorta şirketinin rücu hakkının doğabilmesi için kazanın münhasıran alkolün etkisiyle meydana gelmesi gerekmektedir: Sigorta şirketleri, ZMSS Genel Şartları B.4. hükmünde belirtilen durumlardan herhangi birisinin bulunması halinde, meydana gelen kaza nedeniyle sigorta poliçesi kapsamında zarar görenlere ödedikleri bedeli sigorta ettirenden rücuen tahsil edebilirler. Bu durumlardan herhangi birinin gerçekleşmemesi halinde, meydana gelen zarara sigorta şirketinin katlanması gerekmektedir. Her ne kadar davacı KTK’nın 95. maddesi ve ZMSS Genel Şartları’nın B.4/C. maddesi gereğince sürücünün alkollü ve bilinçli taksiri sonucunda kazanın meydana geldiğini bu nedenle rücuen tazminatın şartlarının gerçekleştiğini iddia etmişse de, sigorta şirketinin rücu hakkının doğabilmesi için sürücünün alkollü olması yeterli olmamakta ayrıca kazanın münhasıran alkolün etkisinde meydana gelmiş olması gerekmektedir. ayrıca hasarın ve tazminatın teminat dışında kaldığına ilişkin ispat yükü de davacı … şirketine aittir. Meydana gelen kaza araç sürücüsü …’nin … Sokak istikametine doğru virajlı yolda hızlı bir şekilde giderken boş araziye girmesi, 54 metre sonra aracın ön kısmı ile taşa çarpması, 163 metre gittikten sonra … Sokak No: … ikametin bahçe kapısına aracın ön kısmı ile çarpması neticesinde gerçekleşmiştir. araç sürücüsü …’nin geçtiği yolun virajlı olduğu, kavşağa yaklaşırken hızını azaltmaması nedeniyle boş araziye girdiği, aracın ön kısmı ile boş arazideki taşa çarptığı, kazanın saat 23.45’de gerçekleştiği, kazanın meydana geldiği yerde aydınlatma ve trafik işaretlerinin bulunmadığı kaza tespit tutanağıyla sabittir. kazanın meydana geldiği yolun virajlı olması, araç sürücüsünün kavşaklara yaklaşırken hızını azaltmaması, araç sürücüsünün boş arazideki taşa çarpması, kazanın meydana geldiği yerde aydınlatma ve trafik işaretlerinin olmaması nedeniyle kazanın tek başına alkolün etkisiyle gerçekleştiğinin kabulü mümkün değildir. yapılacak keşif ile bunlar dışında kazanın meydana gelmesine sebebiyet veren hususlar da tespit edilecektir. ayrıca yerleşmiş yargıtay kararında da araç sürücüsünün salt alkollü olmasının sigortacıya rücu hakkı tanımadığı, alkol dışında başka unsurların da olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının saptanması gerektiği, kazanın meydana gelmesinde başka sebeplerin etkili olduğunun tespit edilmesi durumunda araç malikinin sorumluluğuna gidilemeyeceği belirtilmektedir. dolayısıyla mahkemece olayın meydana geldiği yerde keşif yapılması ve kazanın meydana gelmesinde başka sebeplerin olup olmadığının yani kazanın münhasıran alkolün etkisinin olup olmadığının tespit edilmesi gerekmektedir. Her ne kadar davacı, araç sürücüsünün hızlı araç sürmesi nedeniyle tam kusurlu olduğunu bu nedele rücu hakkının doğduğunu iddia etmişsede zmss genel şartları b.4. maddesinde hızlı araç sürmek rücu sebepleri arasında sayılmamıştır. dolayısıyla araç sürücüsünün hızlı araç sürmesi davacıya rücu hakkı tanımamaktadır. Dava dışı araç sürücüsü …’nin hızlı bir şekilde seyir halindeyken kavşaklara yaklaşırken hızını azaltmaması nedeniyle boş araziye girmesi, boş arazideki taşa çarptıktan sonra 163 metre ilerisinde bulunan … Sokak No: … ikametin bahçe kapısına çarpması neticesinde kazanın meydana gelmesi yani kazanın münhasıran alkolün etkisiyle gerçekleşmemesi ve hızlı araç sürmenin rücu sebebi olarak düzenlenmemiş olması nedeniyle işbu davanın reddine karar verilmelidir. davanın araç sürücüsüne ihbar edilmesine ilişkin beyanlarımız HMK’nın 61. Maddesinde “Taraflardan biri davayı kaybettiği takdirde, üçüncü kişiye veya üçüncü kişinin kendisine rücu edeceğini düşünüyorsa, tahkikat sonuçlanıncaya kadar davayı üçüncü kişiye ihbar edebilir.” belirtilmiştir. Davanın kaybedilmesi durumunda araç sürücüsü …ye rücu hakkımız bulunduğundan, işbu davanın HMK’nın 61. maddesi gereğince araç sürücüsü …’ye ihbar edilmesi gerekmektedir. ” demiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk derece mahkemesinin kararı ile; “Tüm dosya kapsamı ve deliller birlikte değerlendirildiğinde; Davacı vekili davalı aleyhine İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle) davası açmış, davalı yan yasal süresi içerisinde cevap dilekçesini ibraz etmiştir.
Mahkemelerin görevlerine ilişkin düzenlemelerin 6100 sayılı HMK.nun 1.2.3.4. maddelerinde düzenlendiği, HMK.nun 2.maddesinde;”Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir. (2) Bu Kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir.” şeklinde düzenlendiği, yine 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6335 Sayılı Kanun ile değişik 6102 sayılı TTK. nun 5/3.maddesinde; “Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk ve diğer Hukuk Mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır.” şeklinde düzenlemenin yapıldığı, Bu düzenleme ile Ticaret Mahkemeleri genel mahkemeler içinde yer alan Asliye Hukuk Mahkemelerinin bir dairesi olmaktan çıkarılarak genel mahkemeler arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğunun kabul edildiği, yine 6102 sayılı TTK.nun 4. Maddesinde Ticaret Mahkemelerinin görevine giren dava ve çekişmesiz yargı işlerinin düzenlendiği, dava şartlarına ilişkin düzenlemenin HMK.nun 114.ve 115.maddelerinde düzenlendiği, HMK.nun 114/1-c maddesinde mahkemenin görevli olmasının dava şartı olduğunun, aynı kanunun 115.maddesinde mahkemenin dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştıracağının ve taraflarında her zaman ileri sürebileceğinin, dava şartlarının noksan olması halinde davanın usulden reddine karar verileceğinin, HMK’nun 138/1.maddesinde mahkemenin öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verebileceğinin düzenlendiği görülmüştür.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 22.3.1944 tarih 37 Esas – 9 Karar R.G.3.7.1944 sayılı kararında; “Sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir ticari dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur.” şeklinde kabul edildiği, taraflar arasındaki uyuşmazlığın TTK.4.maddesinde tahdidi olarak sayılan dava türlerinden olmadığı gibi davacının … Sigorta olduğu, davalının gerçek kişi olduğu, tacir olmadığı, ve her iki tarafın da ticari işletme ile ilgili hususlardan da olmadığı, eldeki davanın haksız fiilden kaynaklı zararın rücuen tahsili amacıyla yapılan icra takibine dayalı itirazın iptali davası olduğu davanın genel hükümler çerçevesinde Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiği, Yargıtay 20. HD’nin 2016/13991 Esas, 2017/368 Karar, Yargıtay 17. HD’nin 2016/18999 Esas, 2018/8701 Karar, Yargıtay 17. HD’nin 2016/17475 Esas, 2019/9220 Karar, Yargıtay 17. HD’nin 2017/1132 Esas, 2019/9502 Karar, Yargıtay 17. HD’nin 2016/14913 Esas, 2019/6350 Karar sayılı içtihatları ile; Ankara BAM 26. HD’nin 2020/267 Esas, 2020/633 Karar, İstanbul Bam 37. HD’nin 2018/1501 Esas, 2018/2212 Karar, Antalya BAM 5. HD’nin 2019/810 Esas, 2019/863 Karar, Adana Bam 3. HD’nin 2020/388 Esas, 2020/472 Karar, Gaziantep Bam 17. HD’nin 2019/531 Esas, 2020/997 Karar, Ankara BAM 13. HD’nin 2020/1143 Esas, 2020/1035 Sayılı karaları da; davamız konusu ile aynı mahiyetteki davalarda uyuşmazlık konusu haksız fiilden kaynaklandığı için halefiyet ilkeleri de nazara alınarak görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğuna yönelik içtihat ve kararları içermektedir. Yine Yargıtay 11. HD’nin merci tayinine ilişkin olmasa dahi Asliye Hukuk Mahkemelerince görülen davamız ile benzer mahiyetteki davalarda göreve ilişkin herhangi bir bozma kararı verilmemiştir ( Yüksek Yargıtay 17. Hukuk Dairesi(nin 2018/310 Esas, 2020/2234 Karar, Yargıtay 17. HD’nin 2018/1392 Esas, 2020/754 Karar) yine Yargıtay 20. HD’nin 23/01/2017 tarih ve 2016/11796-2017/343 sayılı; 23/01/2017 tarih ve 2016/13991-2017/368 sayılı; Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 29/12/2016 tarih ve 2016/170-2016/12160 sayılı; 20/05/2019 tarih ve 2016/14913-2019/6350 sayılı; 16/10/2019 tarih ve 2017/1132-2019/9502sayılı ve Ankara BAM 26. HD’nin 04/04/2019 tarih ve 2019/934 2019/648 sayılı kararlarında da belirtildiği gibi dava niteliği itibariyle haksız fiilden kaynaklanmaktadır, Yargıtay 20.Hukuk Dairesi’nin 05/11/2015 tarih ve 2015/9161 Es. 2015/10578 Kar.,Yargıtay 20.Hukuk Dairesi’nin 17/12/2015 tarih ve 2015/14799 Es. 2015/12738 Kar., Yargıtay 20.Hukuk Dairesi’nin 09/06/2016 tarih ve 2016/5097 Es. 2016/6736 Kar.sayılı ilamlarının da aynı doğrultuda olduğu görülmüştür.
Ayrıca Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin ilk derece mahkemesi olarak … Esas, … Karar sayılı ilamının Konya BAM … H.D’nin .. Esas, … Karar sayılı 14/12/2020 tarihli ilamının da benzer şekilde kabul edildiği, TTK.4.5. maddeleri gereğince mahkememizin görevli olmadığı, (Y. HGK 10.02.2016, 2014/17-2389 E, 2016/129 Sayılı İlamının da aynı doğrultuda olduğu görülmüş, (özü; Ticaret Mahkemesi’nin görev alanını belirleyen ilam)) Konya Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğu anlaşıldığından dava dilekçesinin dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddi ile mahkememizin görevsizliğine, Konya Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğuna dair mahkememizde oluşan vicdani kanaate göre aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
Dava dilekçesinin dava şartı yokluğu nedeniyle usulden REDDİ ile mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
Konya Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemelerinin GÖREVLİ olduğuna,
6100 sayılı HMK.nun 20/1.maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içinde taraflardan birinin mahkememize başvurması halinde dava dosyasının görevli Konya Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemelerine GÖNDERİLMESİNE, kararın kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içinde taraflardan birinin başvurmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına KARAR VERİLMESİNE” şeklinde hükmün kurulduğu anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; işbu davada 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun halefiyet başlıklı 1472. Maddesi gereği halefiyet ilkesinin uygulanacağını, bu ilke gereği genel hükümlere göre görevli olan mahkemede, haksız fiil hükümlerine göre dava açmak gerektiğini, halefiyet ilkesi gereğince söz konusu davanın salt sigorta hukukundan kaynaklandığı kabulü ile Ticaret Kanunu düzenlemesi gereği Ticaret Mahkemesi’nin görevli olmadığı; görevin genel hükümlere göre belirleneceği hususunun tartışmasız olduğunu, ancak açılan davada müvekkili şirket nezdinde … nolu Trafik Poliçesi ile sigortalı … plakalı davalı …’ın, … firmasının sahibi olup araç kiralama işi ile uğraştığını, kazaya karışan aracın da bu firmaya ait kiralanan araçlardan biri olup bu sebeple ticari araç niteliğinde olduğunu, müvekkili sigorta şirketi sigortalısının aracının, ticari araç niteliğinde olduğu bu sebeple dava konusunun ticari iş olması sebebiyle görevli mahkeme olan asliye ticaret mahkemesinde dava açıldığını, somut olayda hem davacı olan müvekkili sigorta şirketi, rücu edilen sigortalı davalı taraf tacir olup, dava konusu da ticari iş ile ilgili olduğundan genel hükümlerde davanın ticaret mahkemesinde açılması gerektiğini, ayrıca TTK’nın 4. maddesi gereği tarafların her ikisinin de ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davalarında ticaret mahkemelerinin görevli olduğunu, buna aykırı olarak hükmedilen Asliye Hukuk Mahkemeleri’nin görevli olduğu kararının kaldırılması gerektiğini, tüm bu nedenlerle Yerel Mahkeme kararının kaldırılmasını ve talepleri gibi karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Dava trafik kazasından kaynaklanan 3. kişiye ödenen tazminatının itirazın iptali yoluyla sigortalıdan rücuen tahsili istemine ilişkindir.
5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanun’unun 3’üncü maddesinde, Esnaf ve sanatkâr, ister gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler olarak ifade edilmiştir. Ayrıca TTK’nun 1463.maddesinde de, önce 17.maddeye gönderme yapılarak, Bakanlar Kurulunun bu konuda kararname çıkarması halinde onlarda gösterilen miktardan aşağı gayrisafi geliri bulunan sanat ve ticaret erbabından başka hiç kimse kanunun 17.maddesinde tarif edilen esnaftan sayılamaz denmek suretiyle tacir veya esnafın hangi kriterlere göre saptanacağı açık bir biçimde gösterilmiştir.

Gerçekten, 19.02.1986 tarih 19024 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 25.01.1986 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile T.T.K.’nun 1463.maddesine göre esnaf ve küçük sanatkar ile tacir ve sanayicinin ayrımına dair esaslar tespit edilmiştir.
Buna göre;
1- Koordinasyon kurulunca tespit ve yayınlanacak esnaf ve küçük sanatkar kollarına dahil olup da gelir vergisinden muaf olanlar ile kazançları götürü usulde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre, defter tutanlardan iktisadi faaliyetleri nakdi sermayesinden ziyade, bedeni çalışmalarına dayanan ve kazançları ancak geçimlerini sağlamaya yetecek derecede az olan ve Vergi Usul Kanunu’nun 177.maddesinin 1.fıkrasının 1 ve 3 nolu bentlerinde yer alan limitlerin yarısını, iki numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların esnaf ve küçük sanatkar,
2- Vergi Usul Kanunu’na istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutan ve birinci madde de belirtilenlerin dışında kalanların tacir ve sanayici sayılmaları kararlaştırılmıştır.

Bu durumda mahkemece, yapılan araştırmaya göre davalının esnaf olduğu, bu halde tacir sıfatına haiz olmadığı anlaşılmaktadır.
28.11.2013 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan ve 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un (TKHK) 2. maddesinde kanunun kapsamı “bu Kanun, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar” şeklinde açıklanmıştır. Kanun’un “tanımlar” başlıklı 3. maddesinde ise tüketici işlemi, “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder” biçiminde tanımlanmıştır.
6502 sayılı TKHK’nın 73. maddesi uyarınca tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğacak uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemesi görevli kılınmıştır. Bunun yanında Kanun’un 83. maddesinde de taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenlenme olmasının, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceği belirtilmiştir.
Somut olayda; davacı vekili, davalının müvekkili şirkette sigortalı olan aracının karıştığı kaza neticesinde zarar görenlere poliçe kapsamında ödeme yaptığından bahisle yaptığı ödemelerin zorunlu mali sorumluluk sigorta sözleşmesi genel şartlarına aykırılık sebebiyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmektedir. Taraflar arasında akdi bir ilişki olup davalının sorumluluğunun kaynağı davacıyla yaptığı trafik sigorta sözleşmesine aykırılıktır. Yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler gereğince somut olayda davanın görülmesinde tüketici mahkemeleri görevlidir.
Bu sebeple davaya bakmanın Tüketici Mahkemesi’nin görevine girdiği halde davaya asliye ticaret mahkemesi sıfatı ile bakılması doğru olmayıp bu halde davada tüketici mahkemesi görevli olduğundan davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine ve görevli ve yetkili tüketici mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekirken asliye hukuk mahkemesine görevsizlik verilmesi doğru değildir.
Yukarıda yapılan genel açıklamalar ışığında, istinafa konu ilk derece mahkemesinin dosyası incelendiğinde, yukarıda belirtilen ve esasa etki eden hususlarda delillerin eksik toplandığı anlaşılmakla, ilk derece mahkemesi kararının görev yönünden kaldırılması ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye iadesine dair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun açıklanan sebeplerle KABULÜ ile Yerel Mahkeme kararının HMK.m.353/1-a/3 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, gerekçede belirtilen eksiklikler giderilerek yeniden yargılama yapılması için HMK’nın 353/1-a-3 maddesi gereğince mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf eden davacı tarafça yatırılan, başvurma harçları dışında kalan, istinaf karar harçlarının talep halinde davacı tarafa iadesine,
4-İstinaf eden davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan masrafların İlk Derece Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Karar tebliği ve harç işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
HMK’nın 353/1-a-3 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle KESİN olarak karar verildi.
23/09/2022


Başkan

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Katip

e-imzalı

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.