Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/1706 E. 2022/2391 K. 15.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: … – …
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …
KARAR TARİHİ : 15/11/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : …
ÜYE : …
ÜYE : …
KATİP : …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 21/12/2021
NUMARASI : … Esas … Karar

DAVACI : … – …
VEKİLİ : Av. … – …
DAVALI : 1- …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : 2- …
VEKİLİ :Av. …
DAVALI : 3- … – …
DAVA İHBAR OLUNAN : …
VEKİLİ :Av. …
DAVA : Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 15/11/2022
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ: 15/11/2022

Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı…ın sevk ve idaresindeki … plakalı aracın seyir halindeyken … plakalı aracın arka teker kısmın çarpması sonucu çift taraflı ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, müvekkili …’in kural ihlali olmadığı kaza yerinde yapılan inceleme araştırma ve beyanlardan anlaşılacağını, yaralanması neticesinde alınan raporda maluliyet oranının %31 olduğu sonucuna varıldığını, 6 ay boyunca herhangi bir işte çalışamayacak olması sebebiyle bu sürenin geçici iş göremezlik olarak değerlendirilmesi gerektiğini, bu sürede başkasının bakımına ihtiyaç duyacağı şeklinde sonuç ve kanaatine varıldığını, bu sebeple müvekkil …in mevcut engelli raporu da dikkate alınarak geçici ödeme yapılmasını, davalıların adına kayıtlı taşınmazlar ve araçlar üzerine ihtiyati haciz konulmasına karar verilmesini, kaza neticesinde müvekkilin uğramış olduğu manevi zararının tazmini için 50.000,00 TL manevi tazminata kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte hükmedilmesi (işleten ve sürücüden müşterek ve müteselsilen), sürekli iş göremezlik, maluliyet ve çalışamadığı süre zarfında geçici iş göremezlik tazminatlarının fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla 23.000,00 TL ve tüm tedavi masraflarının (faturalandırılmış-faturalandırılmamış, bakıcı ve yol v.s.) fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik 3.000 TL olmak üzere toplam 26.000,00 TL maddi tazminatının(belirsiz alacak) yekun halinde davalılardan müşterek ve müteselsilen, araç işletenleri ve sürücüden kaza tarihi olan 11/05/2018 tarihinden itibaren, sigorta şirketinden de ihbar tarihi olan 06/06/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Şti. vekili cevap dilekçesinde özetle; HMK’ya göre yetkili mahkemenin davalının yerleşim yeri mahkemesi olduğunu, davanın Denizli’de açılması gerektiğini, kazanın meydana gelmesinde müvekkil şirketin kusuru bulunmadığını, müvekkil şirketten manevi tazminat talep edilemeyeceğini, kazanan meydana gelmesinde diğer davalı …’ın da herhangi bir kusurunun bulunmadığını, davacının maddi tazminat taleplerinin hukuki dayanağının bulunmadığını, yetki itirazının kabulü ile dosyanın yetkili mahkeme olan Denizli mahkemelerine gönderilmesine, dava neticesinde verilecek karara göre … Sigorta şirketine rücu imkanı bulunduğundan davanın … Sigorta şirketine karayolları Trafik Kanununun 97. Maddesi uyarınca yazılı başvuru geçmek üzere ihbar edilmesine, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine, yargılama gider ve harçları ile vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkil şirketin 2918 sayılı kanuna göre, işletene düşen hukuki sorumluluğu zorunlu sigorta limitleri dahilinde teminle mükellef olup, işletenin sorumluluğunun bulunmadığı hallerde, Müvekkil Şirketin sorumluluğundan bahsedilmesi mümkün olmadığını, yargılamaya konu kazaya karışan araçların ve şahısların kusur dağılımına ilişkin olan maddi gerçeğin, uzman bilirkişi heyetinden alınacak ayrıntılı ve gerekçeli rapor tanzimi ile saptanması gerektiğini, Zorunlu Mali Mesuliyet Poliçesi Genel Şartları uyarınca, Müvekkil Sigorta Şirketinin geçici iş göremezlik tazminatlarından ve bu dönemde doğan bakıcı giderlerinden ve tüm tedavi giderlerinden sorumluluğu bulunmadığını, SGK tarafından karşılanmış olup olmamasına bakılmaksızın tüm tedavi giderleri teminat dışı olduğunu ve müvekkil şirketin sorumluluğu bulunmadığını, davacının iş göremezlik dönemlerinin ne kadar olduğu ve bu döneme ilişkin gelir kaybının varlığının tespiti gerektiğini, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olan davanın reddine karar verilmesi ve yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davacı taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Konya …Asliye Ticaret Mahkemesi … Esas … Karar sayılı gerekçeli kararında özetle; “Yapılan değerlendirmeler ve mahkememizce alınan tespit edilen miktar uyarınca davanın kabulüne karar verilmiştir. Dava öncesi sigorta şirketine müracaat olduğundan tebliği takip eden 8 iş günü sonrası temerrüd oluştuğundan 19/06/2018 faiz başlangıç tarihi kabul edilmiştir.
Davacının manevi tazminat taleplerinin incelenmesinde; 6098 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 56. maddesi hükmüne göre “Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. Ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.” hükmü ile kanunun 51. maddesi “Hâkim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirler.” hükmü gereğince hakimin özel durumları göz önünde tutarak hükmedeceği manevi tazminat miktarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1976 günlü ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de, takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça belirtilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hakim bu konuda takdir hakkını kullanır iken, ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Zira kanunun takdir hakkı verdiği durumlarda hakimin, hukuk ve adalete uygun karar vereceği TMK m. 4 hükmünde açıkça belirtilmiştir.
Bu çerçevede davacıların manevi tazminat taleplerinin değerlendirilmesinde, manevi tazminat, zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli ve tarafların kusur durumu da gözönünda tutularak, 6098 sayılı B.K’nun 56. maddesindeki özel haller dikkate alınarak, hak ve nasafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, M.K’nun 4. maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hak ve nesafete göre hükmedileceği öngörülmüştür.
11/05/2018 tarihinde meydana gelen trafik kazasının oluş şekli, kusur durumu, tarafların sosyal ve ekonomik durumu, davacının çektiği acının ve üzüntünün boyutları ve hakkaniyet ilkeleri, hak ve nesafet kuralları ile uğranılan manevi zarar durumları nazara alınarak davacının manevi tazminat taleplerinin kısmen kabulü ile, davacı yönünden 20.000,00 TL, manevi tazminatın uygun olduğu kanaatine varıldığından, davalılardan … ve … Şti.’den tahsili ile davacıya verilmesine dair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
Davacı vekilinin dava dilekçesinde sürekli iş göremezlik ve geçici işgöremezlik taleplerini toplam 23.000 TL olarak belirtmesi, 14.05.2019 tarihli celse … nolu ara karar ile her kalem için ayrı ayrı ne miktarda talebinin bulunduğu yönünde açıklama yapması istenilmiş, açıklama yapılmaması halinde her bir talep için eşit oranda değerlendirileceği ihtar edilmiş, davacı vekili herhangi bir açıklama yapmadığından 23.000 TL miktarlı talebinin 11.500 TL’ si sürekli iş göremezlik, 11.500 TL’ si geçici iş göremezlik talebi olarak mahkememizce değerlendirilmiş ve vekalet ücreti ve harç hesaplamaları buna göre hesaplanmıştır.
Davacının davasının talep artırım ve dava dilekçeleri nazara alınarak KISMEN KABUL KISMEN REDDİ İLE;
DAVACININ MADDİ TAZMİNAT TALEPLERİ İLE İLGİLİ OLARAK;
Davacının sürekli iş göremezlik maddi zararı için 120.855,65 TL’ nin davalılardan … ve … Ltd. Şti.’ den kaza tarihi olan 11.05.2018 tarihinden, zorunlu mali sorumluluk sigorta şirketi … A.Ş. yönünden temerrüt tarihi olan 19.06.2018 tarihinden itibaren ( poliçe limiti dahilinde ve tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla ) işleyecek yasal faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
Davacının bakıcı gideri maddi zararı için 3.653,10 TL’ nin davalılardan … ve … Şti.’ den kaza tarihi olan 11.05.2018 tarihinden, zorunlu mali sorumluluk sigorta şirketi … A.Ş. (… Sigorta A.Ş) yönünden temerrüt tarihi olan 19.06.2018 tarihinden itibaren ( poliçe limiti dahilinde ve tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla ) işleyecek yasal faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
Davacının kaçınılmaz tedavi gideri maddi zararı için 2.700,00 TL’nin davalılardan … ve … Ltd. Şti.’ den kaza tarihi olan 11.05.2018 tarihinden, zorunlu mali sorumluluk sigorta şirketi … A.Ş. yönünden temerrüt tarihi olan 19.06.2018 tarihinden itibaren ( poliçe limiti dahilinde ve tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla ) işleyecek yasal faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
Davacının geçici iş göremezlik maddi zarar talebinin REDDİNE,
Fazlaya ilişkin taleplerin Reddine,
DAVACININ MANEVİ TAZMİNAT TALEBİNİN KISMEN KABULÜ İLE;
20.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan … ve … Ltd. Şti.’ den kaza tarihi olan 11.05.2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte müşteken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
Fazlaya ilişkin taleplerin Reddine” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı … Ltd. Şti vekili sunduğu istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkeme tarafından zamanaşımı def’ilerinin dikkate alınmadan usule aykırı şekilde hüküm kurulduğunu, Konya Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesi’nin … Esas … Karar sayılı kaldırma kararındaki eksiklik giderilmeden hüküm kurulmasının hukuka aykırılık teşkil ettiğini, davacının tedavi giderlerinin SGK tarafından karşılandığını, dolayısıyla tekerrür olacak şekilde tedavi giderlerine hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, SGK’nın hastanede yapılan masrafları karşılamış olması sebebiyle herhangi bir maddi zararın oluşmadığını, hastane dışında yapılan bakım giderleri için ise kaza tarihi itibariyle yasal faiz işletilmesinin doğru olmadığını, yerel mahkemenin davacı lehine hükmettiği manevi tazminat miktarının oldukça fahiş olduğunu, davacı tarafın sebepsiz zenginleşmesine neden olduğunu, ihbar olunan sigorta şirketi ile birlikte diğer davalı … A.Ş de manevi tazminattan sorumlu olmasına rağmen hüküm eksik ve usule aykırı olduğunu, HMK md. 119/2 gereği davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekmekteyken bu hususa ilişkin değerlendirme yapılmadan hüküm kurulmasının usule ve hukuka aykırılık teşkil ettiğini, ayrıca miktar belirtilmeden açılan manevi tazminat talebinin de sonradan ıslahının mümkün olmadığını, tüm bu nedenlerle Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas ve … Kararının icrasının geri bırakılmasına, Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas ve … Karar sayılı kararındaki verilen usule ve yasaya aykırı kararın istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasına ve yeniden yargılama yapılarak talepleri doğrultusunda başvurularının kabulü ile davanın usul ve esastan reddine, mahkeme aksi kanaatte ise başvurularının kabulü ile HMK madde 119/2 gereği maddi tazminat yönünden davanın açılmamış sayılmasına, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Dairemizin ilamı ile verilen kaldırma ve gönderme kararı üzerine mahkemece yeniden yapılan yargılama sonucunda verilen karar, davalı … Ltd. vekilinin istinafı üzerine yapılan inceleme sonunda;
Aşağıda belirtilen husus dışında, kaldırma kararında belirtilen biçimde araştırma yapılarak maddi tazminat miktarının belirlenmesinde bir usulsüzlük bulunmamasına; sair itirazların Dairemizin önceki kaldırma kararında değerlendirilerek reddedilmiş olup yeniden incelenmesinin mümkün olmamasına; mahkemece önceki kaldırma kararında belirtildiği şekilde maluliyet raporunun alınarak bu raporun hükme alınmasında bir isabetsizlik olmamasına göre, aşağı bent dışında kalan hususlarda davalı vekilinin yerinde bulunmayan istinaf kanun yolu başvurularının reddine karar vermek gerekmiştir.
Ancak;
Kusura ilişkin olarak önceki kaldırma kararında; “Türk Borçlar Kanunun 49.maddesinde, “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür”, yine aynı kanunun 50.maddesinde, “Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır” denilmektedir.
Yukarıda anlatılanlar ışığında, takipsizlikle sonuçlanan ceza dosyasında kusur raporu alınmamış olması, trafik tespit tutanağı ve mahkemece ayrıca alınan ATK kusur raporlarındaki çelişki bulunması nedeniyle; mahkemece, İTÜ Karayolları Kürsüsü veya Karayolları Genel Müdürlüğü Fen Heyeti gibi kurumlardan seçilecek uzman bilirkişi kurulundan kusur dağılımına ilişkin, önceki kusur raporları ve tüm dosyadaki delillerin değerlendirildiği, gerekçeli denetime elverişli ve çelişkileri giderici kusur raporu alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekir.
Eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetli görülmediğinden, sözü edilen davalıların buna yönelik itirazlarının kabulüne karar verilmiştir” şeklinde karar verildiği anlaşılmaktadır.
Dairemizin açıklanan gönderme kararı üzerine, kaza tespit tutanağında davacıya herhangi bir kusur verilmemiş iken hükme esas alınan ATK raporunda davacıya da kusur verilen rapora itibar edilerek hüküm kurulmuş olmasın nedeniyle yapılan kaldırma kararına uyulmayıp fiili direnme yapılmak suretiyle, kaldırma kararında sözü edilen kusur raporu alınmadan karar verildiği görülmektedir.
Hemen belirtmek gerekir ki 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a maddesinde, “(1) Ön inceleme sonunda dosyada eksiklik bulunmadığı anlaşılırsa;
a)Aşağıdaki durumlarda bölge adliye mahkemesi, esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine ya da görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verir.” hükmüne, aynı maddenin 1-a-6. bendinde ise, mahkemece, tarafların davanın esası ile ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması halinde, bölge adliye mahkemesi tarafından esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesi gerektiği hükmüne yer verilmiştir.
Öte yandan, bilindiği üzere 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yetkileri Hakkındaki Kanunda kesin nitelikteki dairemizin gönderme kararına karşı maddi hataya dayandığından bahisle düzeltme ya da bu karara karşı ilk derece mahkemesince direnilebileceğine ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır.
Somut olayda ise ilk derece Mahkemesi tarafından, yukarıda içeriği açıklandığı üzere Dairemizin gönderme kararına karşı Anayasa ve yasalar ile usul hukuku hükümlerine aykırı şekilde direnme hakkı olmadığı halde, üst derece mahkemesi kararının hatalı olduğu belirtilerek ve Dairemizin kaldırma kararındaki yukarıda belirtilen husus yerine getirilmeyerek, bir nevi eylemli direnme mahiyetinde hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır.
Anayasa’nın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Bir hukuk devletinde uyuşmazlıkların çözümüne ilişkin mahkeme kararlarının bağlayıcı olmaması düşünülemez. Nitekim Anayasa’nın 138. maddesinin son fıkrasında, yasama ve yürütüme organları ile idarenin mahkeme kararlarına uymak zorunda oldukları ifade edilmiştir.
Ayrıca Anayasa’nın 36. maddesi adil yargılanma hakkını güvence altına almıştır. Bu hakkın unsurlarından biri de mahkemeye erişim hakkıdır. Mahkemeye erişim hakkı, bir uyuşmazlığı mahkeme önüne götürme ve aynı zamanda mahkemece verilen kararın uygulanmasını isteme haklarını da kapsar. Mahkeme kararlarının uygulanması yargılamanın dışında olmakla birlikte onu tamamlayan ve yargılamanın sonuç doğurmasını sağlayan bir unsurdur. Karar uygulanmazsa yargılamanın da bir anlamı olmayacaktır.
Nitekim Anayasa’nın 138. maddesinde mahkeme kararlarına uyma ve bu kararları değiştirmeksizin yerine getirme hususunda yasama ve yürütme organları ile idare makamları lehine herhangi bir istisnaya yer verilmemiştir. Yargı kararlarının ilgili kamu makamlarınca zamanında yerine getirilmediği bir devlette, bireylerin yargı kararıyla kendilerine sağlanan hak ve özgürlükleri tam anlamıyla kullanabilmeleri mümkün değildir. Dolayısıyla devlet, yargı kararlarının zamanında yerine getirilmesini sağlayarak bireyler aleyhine oluşabilecek hak kayıplarını engellemekle ve bu yolla bireylerin hukuk sitemine olan güven ve saygılarını korumakla yükümlüdür. Bu sebeple hukukun üstünlüğünün geçerli olduğu bir devlette, bireylerin hukuk sistemine olan güven ve saygılarını koruma adına vazgeçilmez bir görev ifade eden yargı kararlarının zamanında yerine getirilmeyerek sonuçsuz bırakılması kabul edilemez. Hukukun üstünlüğü sadece hukuka aykırılıkların tespit edilmesiyle değil, bunların tüm sonuçlarıyla ortadan kaldırılması ve mahkeme kararlarının gecikmeksizin uygulanmasıyla sağlanabilir (AYM, E.2014/149, K.2014/151, 2/10/2014).
O halde ilk derece Mahkemesinin davanın reddi kararının istinaf incelemesi sonucunda, Dairece 07/04/2021 tarih, … Esas ve … Karar sayılı ilamı ile, kararın kaldırılarak dosyanın ilk derece Mahkemesine gönderilmesine kesin olarak karar verildiği, bu karara karşı mahalli Mahkemenin direnme veya dosyayı iade hakkı bulunmadığı şüphesizdir.
Kaldı ki, mahkemenin vermiş olduğu ikinci kararın gerekçesinin de hatalı olup kaldırma kararında belirtilen kaza tespit tutanağı ile ATK kusur raporu arasındaki çelişkinin halen devam ettiği, Dairenin kararı ile belirtildiği biçimde araştırma yapılması gerektiğinden kaldırma ve gönderme kararı verildiği anlaşılmıştır.
Öyleyse Mahkemece, Dairemizin kesin olarak verilen gönderme kararı doğrultusunda işlemlerin yerine getirilmesi, ondan sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği açıktır.
-Kaldırma sebep ve şekline göre, davalının manevi tazminat itirazları konusunda ise şimdilik bir değerlendirme yapılmasına gerek ve yer bulunmamaktadır.
Hal böyle olunca, kanundan kaynaklanan yetkiye istinaden verilen Dairenin 07/04/2021 tarih, … Esas ve … Karar sayılı kesin kararında açıklandığı üzere gerekli araştırma ve incelemenin yapılması, görev ya da yetki kargaşasına neden olabilecek her türlü davranışlardan kaçınılması, dosyanın gereksiz yere sürüncemede kalmasına neden olunmaması, bu durumun adil yargılanma hakkının ihlali ve hakimin hukuki sorumluluğunu doğuracağının bilinmesi gerektiği sabittir. Tüm bu nedenlerle, davalı … Ltd. vekilinin istinaf talebi yerinde görülmüş ve kararın kaldırılması ve yerel Mahkemeye gönderilmesine dair aşağıdaki gibi karar verilmiştir.

Yukarıda açıklanan gerekçelerle davalı … Ltd. Şti vekilinin istinaf talebinin HMK.nın 353/1.a.6.maddesi gereğince kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılması için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı … Şti vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile; ilk derece mahkemesi kararının HMK.nın 353/1-a.6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Yeniden yargılama yapılması için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf eden davalı … Ltd. Şti tarafından yatırılan, başvurma harcı dışında kalan, istinaf karar harcının talep halinde bu davalıya iadesine,
4-İstinaf eden davalı … Ltd. Şti tarafından istinaf aşamasında yapılan masrafların ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Karar tebliği ve harç işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
7-Konya … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasına davalı … Ltd. Şti tarafından sunulan; 10/02/2022 tarih, … numaralı, 267.817,65 TL bedelli teminat mektubunun İİK 36/5 maddesi gereğince talep halinde ilgilisine iadesine,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda HMK m.353 uyarınca KESİN olmak üzere oybirliği ile karar verildi.15/11/2022


Başkan

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Katip

e-imzalı

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.