Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/1591 E. 2022/1824 K. 15.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No:
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :
KARAR TARİHİ : 15/09/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/04/2022
NUMARASI : … Esas … Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 15/09/2022
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 19/09/2022
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; “21.07.2020 tarihinde … adına kayıtlı sevk ve idaresindeki … plaka sayılı motorsiklet … çevre yolu caddesi istikametinden gelip … caddesini takiben seyir halindeyken; … sokak istikametinden gelip … caddesini orta refüj üzerinden yaya olarak geçmekte olan müvekkil …’ a çarpması sonucu müvekkilin ağır bir şekilde yaralandığı trafik kazası meydana gelmiştir. Konya Cumhuriyet Başsavcılığı … Sor. Numaralı Dosyası Her ne kadar olay yerinde düzenlenen kaza tespit tutanağına göre;, kazanın meydana gelmesinde davacı müvekkil … 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 68/1 maddesini ihlal ettiğinden bahisle kısmi kusurlu bulunmuş olsa da; kazaya Karayolları Trafik Kanunu’nun 52/1-b (aracın hızını aracın yük ve teknik özellliğirfe, görüş, yol, hava ve trafik durumunun gerektirdiği şartlara uydurmamak) maddesini ihlal edem davalı sürücü … sebebiyet vermiştir ve 100 kusurludur. Sayın Mahkemenizce yaptırılacak olan kusur bilirkişi incelemesi sonucunda da müvekkilin kusurunun olmadığı, davalı sürücünün 0100 kusurlu olduğu görülecektir.(Kaza Tespit Tutanağı, Konya Cumhuriyet Başsavcılığı … Sor. Numaralı Dosyası, Kusur Bilirkişi İncelemesi Raporu) Davacı müvekkil … 01.07.1948 doğumlu olup; kaza tarihinde 72 yaşındaydı davacının Bedensel Zararları ve Maddi Tazminat İstekleri: Müvekkil, kazanın ardından olay yerine gelen ambulansla … HASTANESİNE kaldırılmıştır. Müvekkile ilk müdahaleler burada yapılmıştır. Müvekkil …’ın trafik kazası nedeniyle femur kırığı, travmatik pnömotoraks, lomber omurga ve pelvis kırığı olduğu tespit edilmiştir. Müvekkil, meydana gelen kemik kırığı nedeniyle zor bir ameliyat geçirmek mecburiyetinde kalmıştır. Müvekkil ameliyattan sonra taburcu olup evde yatmaya ve sık sık hastaneye kontrole gitmeye devam etmiştir. Müvekkil, hastaneden taburcu olduğu tarihten sonra yine aynı hastaneye sık sık kontrole gitmekte hastaneye gidiş gelişlerinde özel araç kullanmak zorunda kalmaktadır. Buna rağmen müvekkil halen iyileşememiş olup; bakıma muhtaç bir şekilde evde yatmaktadır. Fiziksel engeli nedeniyle ekonomik geleceğinin olumsuz etkilenmesi, iyileşse dahi fazladan efor sarf edeceği ve benzeri nedenlerden ötürü, ayrıca tedavisi bitmediği için sonucun şu anda öngörülemeyeceğinden, vücut arızası nedeniyle günlük yaşamlarını sürdürmekte zorluk çeken, kalıcı bir arızası söz konusu olup ve beden gücü kaybı oranı ancak tedavi sonuçlandıktan sonra belli olacağından, fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak beden ve iş gücü kaybı nedeniyle, 6100 sayılı Yasa’nın 107. Maddesi uyarınca belirlenecek maddi tazminatın davalılara ödetilmesi gerekmektedir. (Uzman Hekim Bilirkişi İncelemesi, Müvekkilin Tedavi Görmüş Olduğu Hastaneye Ait Kayıtlar, Hesap Bilirkişi Raporu, Yargıtay içtihatları) Davacı Müvekkil, kazanın ardındarı tedavi edildiği süre boyunca çeşitli müdahaleler ile birlikte ağır bir tedavi görmüştür. Bu süreçte davacı, tedavinin birçok yan giderini de karşılamak durumunda kalmıştır. Ancak davacının tedavisi yalnızca bu süre ile sınırlı kalmamıştır. Davacı hastaneden taburcu olduktan sonra da düzenli şekilde hastane kontrolüne gitmiştir. Bu nedenle davacının tedavi giderleri kapsamında karşılanacak giderleri hesaplanırken bu kontrol dönemlerinin de göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Zira Yargıtay içtihatlarında da kabul edilen hâkim görüşe göre tedavi süreci, davacının yalnızca hastanede yattığı süreyle sınırlı değildir. Davalılar tarafından tazmini gereken tedavi masrafları, tamamen iyileşmeyi ifade eden tıbbi şifa süresince yapılan bütün masrafları karşılamaktadır. Ayrıca henüz yapılmamış olsa dahi ileride yapılması muhtemel diğer giderlerin de belgelendirilemeyen- faturalandırılamayan tedavi giderleri kapsamında değerlendirilmesi Yargıtay tarafından da kabul görmektedir. Bu nedenle Borçlar Kanunu’nun 54. Maddesi doğrultusunda; davacıların tedavisi sırasında, tıbbi iyileşme süreci kapsamında yapılan ve belgelenmesi mümkün olmayan tüm tedavi giderlerinin Sayın Mahkemenizce tayin edilecek uzman hekimler tarafından mevcut tedavi evrakları ve muhtemel giderler göz önünde bulundurulmak suretiyle hesaplanmasını ve bu giderlerin tazminine karar verilmesini talep ediyoruz. Davacı müvekkil iyileşme süresince ve daha sonraki hayatında bakıma muhtaç olacağından, Uzman Hekim marifetiyle davacı müvekkilin iyileşme süresinde ve daha sonraki hayatında bir başkasının yardımına ne kadar süre ile muhtaç olacağının belirlenmesi ve bu belirlenen bakıma muhtaçlık süreleri nazara alınarak, asgari ücretin brütü üzerinden bakıcı gideri hesaplanacağı hususları Yargıtay’ın yerleşmiş görüşlerindendir. Bu nedenle davacı müvekkilin bakım giderlerinin belirlenip hüküm altına alınmasını talep etmekteyiz. (Davacların Hastane Kayıt ve Belgeleri, Uzman Hekim Raporu) Manevi Tazminat Talebimiz Borçlar Kanunu’nun 56ö.maddesinde yer alan “Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zararın uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir.” hükmü manevi tazminat hakkını düzenlemektedir. Somut olayda ağır yaralanan, daha sonra uzun bir süre hastanede tedavi gören ve neticede şu an yatalak olan ve hayatı boyunca yürüme/koşma gibi fiziksel faaliyetlerinde önemli ölçüde aksama yaşamaya maruz kalan, belki de hiç yürüyemeyecek olan davacının hissettiği endişe ve üzüntünün madde kapsamında yer alan manevi zarar unsurlarından olduğu açıkça görülmektedir. İlgilli kazadan dolayı davacı müvekkil … büyük bir ızdırap ve üzüntü yaşamıştır. Ölüm tehlikesi atlatması, kazadan sonra geçirdiği ameliyat ve görmüş olduğu ağır tedaviler müvekkili derinden etkilemiş ve psikolojisi bozulmuştur. Bu nedenle trafik kazasının ve yüksek oranda kalıcı sakatlığın davacı üzerinde yarattığı ruhsal ve yaşamsal olumsuzluklar; davacı müvekkil …’ın halen ve bundan böyle yaşam süresinin sonuna kadar yoksun kalacağı olanakların davacının üzerinde bırakacağı olumsuz psikolojik etki birlikte gözetilerek; davacı … için 20.000,00-TL manevi tazminatın davalı araç sürücüsü ve işleteni …’ den olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ediyoruz. Sigorta Şirketinin Maddi Tazminat Sorumluluğu: Kaza yapan sürücü davalı …’in sevk ve idaresindeki … plakalı araç, kaza tarihi itibarı ile … poliçe numarası ile davalı … Şirketi nezdine sigortalı bulunduğundan sorumluluk sınırları içinde sigorta şirketi dava edilmiştir. Tarafımızca dava açılmadan önce davalı … A.Ş.’ye 19.01.2021 tarihinde yazılı dilekçe ile başvuru yapılmıştır. Davalı sigorta şirketi açısından temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faiz istenmiştir. Tarafımızca dava açılmadan önce dava şartı olan zorunlu arabuluculuğa başvurulmuş; ancak davalılar ile anlaşma sağlanamamıştır. Buna ilişkin arabuluculuk son tutanağının aslı ekte Sayın Mahkemeye sunulmuştur bu nedenlerden ötürü sayın mahkemenizde dava açma zorunluluğu doğmuştur. ” şeklinde dava açmışlardır.
Davalı Sigorta Şirketi Vekilinin cevap dilekçesinde özetle; “21.07.2020 tarihinde, müvekkil sigorta şirketinin … no.lu Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta poliçesi ile sigortaladığı, maliki … olan … plakalı araç ile seyir halinde iken davacının yola koçması nedeniyle yaralanmalı trafik kazası meydana gelmiştir. Kazanın meydana gelmesinde sigortalı araç sürücüsü kusursuzdur. Kaza tespit tutanağı trafik zabıtaları tarafından düzenlenmiş denetime ve hüküm kurmaya elverişli olmayan bir rapordur. Müvekkil Şirketin sorumluluğu sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında olduğundan kusur durumunun konusunda uzman kurum ya da kişiler tarafından oran gösterir bir şekilde tespit edilmesi gerekmektedir. Bu nedenle dosya içerisinde yer alan kaza tespit tutanağı ile yapılan kusur tespitinin tarafımızca kabulü mümkün değildir. Ayrıca davacı tarafından ceza soruşturmasına ilişkin raporların sunulduğu anlaşılmakta ise de taraf olunmayan dosyadaki raporların dikkate alınması savunma hakkımızın kısıtlanması sonucunu doğuracaktır. Karayolları Trafik Yönetmeliği 156/3 maddesi gereğince Trafik Zabıtasının kusur belirleme yetkisi yoktur. Bu sebeple kusurun uzman bilirkişi kurulu tarafından belirlenmesi zorunludur. Tüm bu nedenlerle hüküm kurmaya elverişli bir kusur raporu alınması için dosyanın ADLİ TIP KURUMU TRAFİK İHTİSAS DAİRESİ’NE gönderilmesini talep etmekteyiz. Yukarıda açıklanan sebepler doğrultusunda; kazanın meydana gelmesinde kusur davacıya aittir. Sigortalı araç sürücüsüne kusur izafe edilemez. Bu husus mahkemenizce yapılacak bilirkişi incelemesi neticesinde de ortaya çıkacaktır. davacının maluliyetinin belirlenmesi gerekir.
Davacının kaza sebebi ile geçici ve kalıcı bir arazları, özürlülük durumları mevcut değildir. Bu sebeple bu talebin reddi gerekir. dosyaya özürlülük oranını gösterir bir rapor sunulmamıştır. Davacı geçici ve kalıcı maluliyet tazminatı talep etmiştir. Ancak bununla ilgili alınmış bir rapor mevcut değildir. Davacıda oluşan sakatlığın gerçekleşen trafik kazası ile illiyet bağının bulunduğunun ispatı gerekmektedir. Maluliyet oranının 20.02.2019 tarihli erişkinler için engellilik değerlendirmesi hakkında yönetmelik’e uygun olarak tespit edilmesi gerekmektedir.
erişkinler için engellilik değerlendirmesi hakkında yönetmelik ile maluliyet tespitine yönelik bazı kriterler aşağıdaki gibidir: Engellilik durum değerlendirmesi Engelli bireylere ilişkin değerlendirme çalışmalarında, sınıflandırma sistemi olarak İşlevsellik Yetiyitimi ve Sağlığın Uluslararası Sınıflandırması kullanılır. Kurulunun teşkili ve çalışma usulü (1) Birden fazla uzmanlık dalını ilgilendiren engel durumlarının tespitinde kurul, kurul başkanı ve aşağıdaki branşlardaki uzman hekimler olmak üzere en az yedi daimi üyeden oluşur:
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk derece mahkemesinin kararı ile; “Tüm dosya kapsamı ve deliller birlikte değerlendirildiğinde; Davacı vekili davalılar aleyhine Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davası açmış, bir kısım davalılar yasal süresi içerisinde cevap dilekçesini ibraz etmiştir.
Konunun 6098 sayılı TBK.49.-56.maddeleri ve KTK.85. ve devam eden maddelerinde düzenlendiği TBK.49/1. Maddesinde; “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” şeklinde, TBK.54.maddesinde; “Bedensel zararlar özellikle şunlardır:1. Tedavi giderleri.2. Kazanç kaybı.3. Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar.4. Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar.” şeklinde, KTK.85. Maddesinde; “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar……………….İşleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” şeklinde, KTK’nun 86/1.maddesinde;”İşleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bir bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın, kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya bir üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulur.” şeklinde, KTK’nun 91/1.maddesinde;”İşletenlerin, bu Kanunun 85 inci maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.” şeklinde, KTK’nun 92.maddesinde;”Aşağıdaki hususlar, zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamı dışındadırlar.a) İşletenin; bu Kanun uyarınca eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere karşı yöneltebileceği talepler,b) İşletenin; eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararlar nedeniyle ileri sürebilecekleri talepler,c) İşletenin; bu Kanun uyarınca sorumlu tutulmadığı şeye gelen zararlara ilişkin talepler, d) Bu Kanunun 105 inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre zorunlu mali sorumluluk sigortasının teminatı altında yapılacak motorlu araç yarışlarındaki veya yarış denemelerindeki kazalardan doğan talepler,e) Motorlu araçta taşınan eşyanın uğrayacağı zararlar, f) Manevi tazminata ilişkin talepler.” şeklinde, KTK’nun 97.maddesinde(6704 S.K. 5. Mad. İle değişiklik öncesi);”Zarar gören, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde doğrudan doğruya sigortacıya karşı talepte bulunabileceği gibi dava da açabilir.” şeklinde, KTK’nun 99.maddesinde(6704 S.K. 6. Mad. İle değişiklik öncesi );”Sigortacılar, hak sahibinin kaza veya zarara ilişkin tespit tutanağını veya bilirkişi raporunu, sigortacının merkez veya kuruluşlarından birine ilettiği tarihten itibaren sekiz iş günü içinde zorunlu mali sorumluluk sigortası sınırları içinde kalan miktarları hak sahibine ödemek zorundadırlar.” şeklinde düzenlemeler yapıldığı, Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın A-1. maddesinde de, sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin edeceğinin düzenlendiği görülmüştür.
21.07.2020 tarihinde … adına kayıtlı sevk ve idaresindeki … plaka sayılı motorsiklet … çevre yolu caddesi istikametinden gelip … caddesini takiben seyir halindeyken; … sokak istikametinden gelip … caddesini orta refüj üzerinden yaya olarak geçmekte olan …’ a çarpması sonucu trafik kazası meydana gelmiştir, ayrıca konu ile ilgili olarak 6098 sayılı TBK.49.-56.maddeleri ve KTK.85. ve devam eden maddelerinde düzenlendiği TBK.49/1. Maddesinde; “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” şeklinde, TBK.54.maddesinde; “Bedensel zararlar özellikle şunlardır:1. Tedavi giderleri.2. Kazanç kaybı.3. Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar.4. Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar.” şeklinde, TBK’nun 56/1.maddesinde;”Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir.” şeklinde, (haksız fiil, doktrinde hukuka aykırı zarar verici eylem olarak tanımlanmakta ve unsurları; eylem, hukuka aykırılık, zarar, kusur ve uygun illiyet bağı olarak belirlenmektedir, bu durumda haksız fiilden söz edebilmek için “1) hukuka aykırı bir eylem bulunmalı, 2)eylemden kaynaklı bir zararın olması, 3)zarar veren kişinin kusuru bulunması” ya da yasaca sorumlu olması” zarar ile kusur arasında uygun illiyet bağı bulunması gerekir) KTK.85. maddesinde;”Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar……………….İşleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” şeklinde, KTK’nun 86/1.maddesinde;”İşleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bir bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın, kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya bir üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulur.” şeklinde, KTK’nun 91/1.maddesinde;”İşletenlerin, bu Kanunun 85 inci maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.” şeklinde, KTK’nun 92.maddesinde(6704 S.K. 4. Mad. İle değişiklik öncesi);”Aşağıdaki hususlar, zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamı dışındadırlar.a) İşletenin; bu Kanun uyarınca eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere karşı yöneltebileceği talepler,b) İşletenin; eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararlar nedeniyle ileri sürebilecekleri talepler,c) İşletenin; bu Kanun uyarınca sorumlu tutulmadığı şeye gelen zararlara ilişkin talepler, d) Bu Kanunun 105 inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre zorunlu mali sorumluluk sigortasının teminatı altında yapılacak motorlu araç yarışlarındaki veya yarış denemelerindeki kazalardan doğan talepler,e) Motorlu araçta taşınan eşyanın uğrayacağı zararlar, f) Manevi tazminata ilişkin talepler.” şeklinde, KTK’nun 97.maddesinde(6704 S.K. 5. Mad. İle değişiklik öncesi);”Zarar gören, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde doğrudan doğruya sigortacıya karşı talepte bulunabileceği gibi dava da açabilir.” şeklinde, KTK’nun 99.maddesinde(6704 S.K. 6. Mad. İle değişiklik öncesi);” Sigortacılar, hak sahibinin kaza veya zarara ilişkin tespit tutanağını veya bilirkişi raporunu, sigortacının merkez veya kuruluşlarından birine ilettiği tarihten itibaren sekiz iş günü içinde zorunlu mali sorumluluk sigortası sınırları içinde kalan miktarları hak sahibine ödemek zorundadırlar.” şeklinde düzenlemeler yapıldığı, görülmüştür.
Mahkememiz dosyasına kazandırılan ve hükme esas alınan bilirkişi raporlarında sırasıyla; davacının iyileşme süresinin 9 aya kadar uzayabileceği, bu sürenin ilk 4 ayında bir başkasının bakım ve yardımına ihtiyaç duyacağı, davalı sürücü …’in %25 oranında yaya … ise %75 oranında kusurlu olduğu, (kaza zaptı ile ATK kusur raporlarının uyumlu olduğu) davacının geçici iş göremezlik süresinde uğradığı maddi zararının 81.153,53 TL, sürekli iş göremezlik devresinde uğradığı maddi zararının 81.612,86 TL, iyileşme süresinde bakıcı giderinde doğan maddi zararının 2.943,00 TL, kaçınılmaz tedavi giderinden doğan maddi zararının ise 1.750,00 TL olduğu bildirilmiştir.
Mahkememiz dosyasına kazandırılan bilirkişi raporlarının oluşa ve hukuka uygunluğu ile dosya kapsamında bulunan belge, bilgi ve deliller birlikte değerlendirildiğinde Yüksek Yargıtay 17. HD’nin 2011/7758 Esas, 2012/6081 Karar sayılı ilamı, aynı dairenin 2014/9573, 2017/519 sayılı ilamları, Konya BAM 3. HD’nin 2018/60 E, 2019/3 K, ve aynı dairenin 2020/964 Esas, 2021/63 K, sayılı 28/01/2021 tarihli ilamları, Yargıtay 17. HD’nin 24/02/2021 tarihli 2019/3292 Esas, 2021/1848 Sayılı ilamı, Yargıtay 4. HD’nin 2021/3089 Esas, 2021/3441 Karar ile 22/06/2021 tarihli ve Yargıtay 4. HD’nin 2021/14845 Esas, 2021/2469 K sayılı ilamının da aynı doğrultuda olduğu, ayrıca Yargıtay 4. HD nin 10/01/2022 tarih, 2021/24078 Esas, 2022/13 Karar sayılı ilamı “… TRH 2010 adı verilen Ulusal Moralite Tablosu hazırlanmıştır, gerçek zarar hesabı, özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Bu durumda; Yargıtay daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve yine bu tablonun ülkemize özgü ve güncel veriler içerdiği göz önüne alındığında dairemizce de tazminat hesaplarında TRH 2010 tablosuna göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına karar verilmiştir…” şeklinde karar verildiği ve Yargıtay HGK’nın 02/12/2021 tarih 2017/(21) 10-1179, 2021/1563 Karar sayılı ilamında da TRH 2010 tablosunun uygulanacağı yönünde oy birliği ile karar verilmiştir olup) emsal kararlar da dikkate alındığında maddi tazminatlar açısından Davacının 5.153,53 TL Geçici iş göremezlik, 81.612,86 TL Sürekli iş göremezlik, 2.943,00 TL Bakıcı gideri, 1.750,00 TL Kaçınılmaz tedavi gideri zararına bağlı olmak üzere toplam 91.459,39 TL maddi tazminatın davalı … yönünden 21/07/2021 tarihinden, … A.Ş. yönünden ise 04/02/2021 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte (avans faizi talep edilmişse de kazaya neden olan araç hususi olduğundan yasal faize hükmedilmiştir) (… A.Ş yönünden kaza tarihinde geçerli olan poliçe limiti ile sınırlı olmak üzere) davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine dair karar verilmiştir.
Ayrıca manevi tazminatlar bakımından yapılan incelemede ise; davacı …’ın meydana gelen kaza nedeniyle zor günler geçirdiğini ve bununla birlikte manevi zarara uğradığını, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, haksız eylemin ağırlığı, kusur durumu ve diğer hususlar dikkate alınarak aynı zamanda”hükmedilcek bu para, zarara uğrayandan manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır, bir ceza olmadığı gibi mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amcına göre belirlenmelidir, takdir edilecek miktarı mevcut halde elde edilecek tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır” (Yüksek Yargıtay 4. HD’nin 06/06/1999 Tarih, 3872/5240; 4. HD’nin 18/06/1998 tarih, 16/89/4951 ), “hükmedilcek bu para, zarara uğrayandan manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır, bir ceza olmadığı gibi mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amcına göre belirlenmelidir, takdir edilecek miktarı mevcut halde elde edilecek tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır” (Yüksek Yargıtay 4. HD’nin 06/06/1999 Tarih, 3872/5240; 4. HD’nin 18/06/1998 tarih, 16/89/4951 ), Manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebi ile duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de göz önünde bulundurularak hak ve nesafet çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır, zira TMK’nın 4. Maddesinde kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hak ve nesafete göre takdir edeceği öngörülmüştür.( Yüksek Yargıtay 17. HD’nin 23/02/2015 Tarih 2013/16396 Esas 2015/3179 Karar) anılan emsal kararların da dikkate alınması ve Yüksek Yargıtay 17. HD’nin 23/02/2015 Tarih 2013/16396 Esas 2015/3179 Karar yine HGK’nın 23/06/2004 tarihli, 13/291-370 sayılı kararında “22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır” şeklinde hüküm geçtiği, anılan emsal kararların da dikkate alınması ve kaza tarihi ile karar tarihi arasında geçen süre de dikkate alınarak manevi tazminatlar bakımından davanın kısmen kabul kısmen reddine karar vermek gerekmiş olup, 7.500 TL manevi tazminatın 21/07/2021 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …’den tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine dair mahkememizde oluşan vicdani kanaate göre aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir. ” şeklinde maddi tazminatlar açısından davacının davasının kısmen kabul kısmen reddi ile; davacının 5.153,53 TL Geçici iş göremezlik, 81.612,86 TL Sürekli iş göremezlik, 2.943,00 TL Bakıcı gideri, 1.750,00 TL Kaçınılmaz tedavi gideri zararına bağlı olmak üzere toplam 91.459,39 TL maddi tazminatın davalı … yönünden 21/07/2021 tarihinden, … yönünden ise 04/02/2021 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte (… A.Ş yönünden kaza tarihinde geçerli olan poliçe limiti ile sınırlı olmak üzere) davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, manevi tazminatlar açısından davacının davasının kısmen kabul kısmen reddi ile; 7.500 TL manevi tazminatın 21/07/2021 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …’den tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine dair hükmün kurulduğu anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı … AŞ vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; maluliyet tespitinin kaza tarihinde yürürlükte bulunan yönetmelik maddelerine göre yapılması gerektiğini, kazanın hemen sonrasında alınan maluliyet raporunda doğru sonuçlara yer verilmediğini, her ne kadar … Fakültesi Hastanesi Adli Tıp Anabilim Dalı tarafınca tanzim edilen 07.07.2021 tarihli raporda bildirilmiş bir kanaat olsa da ATK uygulama ve içtihatlarına göre kaza tarihinin üzerinden henüz bir yıl geçmiş olduğu yerde ruhsal ve ortopedik bağlamda kalıcı maluliyet değerlendirmesi yapılabilmesine imkan bulunmadığından eldeki verilerle davacının 21.07.2020 tarihinde geçirdiği trafik kazası nedeni ile husule gelmiş bulunan yaralanmaları ile bunlara yönelik tedavilere ilişkin projeksiyonla sürekli arazı/arazları bağlamında özür oranı/meslekte kazanma gücünden kayıp oranı değerlendirmesinin yapılmasının bu aşamada doğru olmadığını, çıkan sonuçların hakkaniyete aykırılıklara sebebiyet vereceğini, bilirkişi tarafından davacının bakiye ömrü TRH tablosuna göre belirlenmişse de hesaplama, devre başı ödemeli belirli süreli rant yöntemi ve aktüeryal yöntem kullanılarak yapılması gerekirken prograsif rant yöntemi kullanılarak yapıldığını, müvekkili şirketin geçici iş göremezlik, fatura edilemeyen tedavi giderlerinden ve bakıcı giderlerinden sorumlu olmadığını, aksi kanaatte bakıcı gideri hesaplamasında net asgari ücretin esas alınması gerektiğini beyan ederek Yerel Mahkemece verilen kararın ortadan kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; meydana gelen trafik kazasında davacı …ın tam kusurlu olduğunu, Yerel Mahkemenin inceleme yaparken sağlık kurulu raporlarına karşı yapılan itirazlarını ve aktüerya raporuna karşı yapılan itirazlarını değerlendirmediğini, davacı lehine yapılan hesaplamaların fahiş miktarda olduğunu, müvekkilinin kusurunun bulunmadığı olay sonucunda hakkında manevi tazminata hükmedilmesinin hukuka ve vicdana aykırı bir durum olduğunu beyan ederek Yerel Mahkemece verilen kararın ortadan kaldırılması ile davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Davalı vekilinin teknik faizin uygulanması ve özürlülük yönetmeliğinin uygulanması gerektiği Aktüerya raporunun içeriğine istinafı yönünden
AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği anlaşılmakta olup bu iptal kararının somut davada uygulanabilirliğinin tespiti gerekmektedir.
Anayasa’nın 153.maddesi uyarınca, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamamakta ve ancak Resmi Gazetede yayımlandıktan sonra yürürlüğe girmektedir.Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının yasama,yürütme ve yargı organları,idari makamlar,gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı açıktır.
Diğer taraftan HMK 33 maddesinde “Hakim Türk hukukunu resen uygulanır.” şeklinde ifadesini bulan yasal ilke gözetildiğinde; Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının bu gibi kesin hüküm halini almamış derdest dosyalar yönünden uygulanmasının zorunluluğu ortadadır.
Zira, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları usulü kazanılmış hakların istisnasını teşkil ederler.
T.C. Anayasası’nın 153 üncü maddesinin 6 ncı fıkrasında, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.” düzenlemesi mevcut olup, bu düzenlemenin doğal sonucu olarak Anayasa Mahkemesi’nce bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tümünün ya da bunların belirli hükümlerinin Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edildiğinin bilindiği halde görülmekte olan davaların Anayasa’ya aykırılığı saptanan kurallara göre görüşülüp çözümlenmesi, Anayasa’nın üstünlüğü prensibine ve hukuk devleti ilkesine aykırı düşeceği için uygun görülmeyeceği kabul edilmektedir (Danıştay 4. Dairesi. 09.05.2011 tarih ve 2011/2546 E., 2011/3384 K. sayılı kararı).
Bu konudaki Anayasa Mahkemesinin 12.12.1989 tarih ve 1989/11-48 sayılı kararında;“Anayasanın 152. maddesine göre, itiraz yoluna başvuran mahkemeler, Anayasa Mahkemesi’nce verilecek kararlara uymak zorundadırlar. Bu durumda, itiraz eden mahkeme, elinde bulunan ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce açılmış olan bir davayı Anayasa Mahkemesi kararına göre çözecek ve doğrudan iptal kararının etkisini önceye uygulayacaktır. Ayni durum, itiraz yoluna başvurmayan mahkemeler yönünden de geçerlidir. İptal davası veya itiraz üzerine bir kuralın iptali sonucu, Mahkemeler bakmakta oldukları davaları bu karara göre çözmekle yükümlüdürler. Bu sonuç Anayasa’nın, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” yolundaki 153. Maddesinin altıncı fıkrasında yer alan kuralın sonucudur. …” gerekçesine yer verilmiştir.
Yine, 09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da;“Sonradan çıkan içtihattı birleştirme kararının, Temyiz Mahkemesinin bozma kararına uyulmakla meydana gelen usule ait müktesep hak esasının istisnası olarak henüz mahkemede veya Temyiz Mahkemesinde bulunan işlere tatbiki gereklidir. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarında da aynı ilke geçerlidir.” şeklinde açıklama yapılmış, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.07.2011 tarihli ve 2011/1-421 Esas, 2011/524 K. Sayılı kararında da “Eldeki dava sonuçlanıp kesinleşmeden o davaya uygulanabilecek olan yasa metni Anayasa Mahkemesince iptal edilip, yürürlüğün durdurulmasına karar verildiğine göre, iptal kararı sonucu oluşan durumun 05.09.1960 tarihli, 21/9 sayılı YİBK’da da belirtildiği üzere maddi anlamda kesinleşmemiş olup, derdest olan eldeki davaya da uygulanması zorunludur.” denilmiş, aynı yöndeki içtihat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.03.2012 tarihli ve 2012/20-12 E., 2012/232 K. sayılı kararında da oy birliği ile kabul edilmiştir. Keza 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 E., 2004/19 K. sayılı ve 03.02.2010 tarihli ve 2010/4-40 E., 2010/54 K. sayılı kararlarında da: “Uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usulî kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal sonrası oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir.” yönünde değerlendirme ve açıklama yapılmıştır.
Görüldüğü üzere, Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve bu durumun da bozma kararına uyulmakla meydana gelen usulî müktesep hakkın istisnası olduğu ve eldeki tüm uyuşmazlıklara uygulanması gerektiği uyulması zorunlu yargısal içtihatlar ile kabul edilmiştir.
Anayasa’nın 153. maddesinin birinci fıkrasında herhangi bir denetim yolu tanınmamış ve Anayasa Mahkemesi kararlarının kesin olduğu belirtilmiş, beşinci fıkrada “İptal kararları geriye yürümez” kuralına yer verilmiştir.
Türk Anayasal sisteminde, “Devlete güven” ilkesini sarsmamak ve ayrıca devlet yaşamındabir kargaşaya neden olmamak, kazanılmış hakları korumak için iptal kararlarının geriye yürümezliği kuralı kabul edilmiştir. Böylece hukuksal ve nesnel alanda etkilerini göstermiş, sonuçlarını doğurmuş bulunan durumların, iptal kararlarının yürürlüğe gireceği güne kadarki dönem için geçerli sayılması sağlanmıştır. Bir kural işlemle kurulan statünün Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararıyla ya da bir başka kural işlemle kaldırılması durumunda, bu statüye bağlı öznel (sübjektif) işlemlerin de geçersiz duruma düşmesi doğaldır. Dolayısıyla bu öznel işlemlerle, ortadan kalkan statüye dayanarak ileriye dönük haklar elde edilemez. Anayasa’nın bağlayıcılığı, Anayasa Mahkemesi kararlarına tüm devlet organlarının uyma zorunluluğu ve Anayasa’nın üstünlüğü ilkesi, Anayasa’ya aykırı bir kuralın aykırılığının saptanmasından sonra uygulama alanı bulmasını kesinlikle önler. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının zaman içerisindeki etkisi böylece çıkmakta ve “İptal kararlan geriye yürümez” kuralı belirtilen anlamı taşıyarak geçerli olmaktadır. Anayasa’nın 153. maddesindeki “İptal kararları geriye yürümez” kuralının, geriye yürümezlik kuralının, yalnız lafza bağlı kalınarak yorumlanması hukuk devleti ilkesine ve bu ilke içinde var olan adalet ve eşitlik ilkelerine aykırı sonuçlar doğurabileceği gibi itiraz yoluyla yapılacak denetimin amacına da ters olduğu aşikârdır. Ayrıca iptal kararının geriye yürümezliği kuralı çoğu zaman iptal kararlarını işlevini ve etkinliğini azaltmaktadır.
Yukarıda yapılan tespit, açıklama ve değinilen uyulması zorunlu yargısal içtihatlara göre somut uyuşmazlık ele alındığında;
AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği,iptal kararı içerine göre sigorta şirketlerinin trafik kazalarından doğan tazminat sorumluluğunun öncelikle Karayolları Trafik Kanunu,Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiillere ilişkin hükümlerinin uygulanacağı,dolayısıyla trafik sigortası kapsamındaki tazminatların belirlenmesinde artık ‘Genel Şartlar’ın kural olarak belirleyici olmayacağı, genel Şartlar”ın sadece Karayolları Trafik Kanunu ve Borçlar Kanunu’na aykırı olmayan hükümlerinin uygulanabileceği, dolayısıyla bu karardan sonra sigorta şirketlerinin tazminat sorumluluğunu azaltan ‘Genel Şartlar’ın birçok hükmünün uygulanamaz hale geldiği görülmüktedir
Bu kapsamda açılan davalarda TBK nın haksız fiile ilişkin hükümleri,KTK kanunu hükümleri ile genel şartların bunlara aykırı olmayan hükümleri ile bu doğrultuda yeni genel şartlarla çeliştiği durumda Yargıtay’ın genel şartların yürürlüğe girmesinden önceki yerleşmiş içtihatları doğrultusunda uygulama yapılması gerekecektir
Bu halde Aym ce verilen iptal kararı sonrası düzenlenecek maluliyet raporlarında 01/06/2015 tarihinden itibaren uygulanan genel şartların bu halde genel şartlarla belirlenen özürlülük ölçütü yönetmeliği ile engelliler yönetmeliğinin uygulanma imkanı kalmadığından
Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlardan, çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan hükümlere göre ,haksız fiil tarihi 11/10/2008 tarihinde önce ise Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013 tarihinden sonra ise Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir.
Kökleşmiş Yargıtay 17. HD uygulaması ve içtihatlarına göre maluliyet raporlarının düzenlenmesinde haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan yönetmelik ve yasa hükümlerine göre değerlendirme yapılması gerekmektedir
Nitekim Yargıtay 17 HD nin 2016/16240 esas 2019/7273 karar 2016/15369 esas 2019/6853 karar sayılı ilamları
Keza Düzenlenecek aktüerya raporlarına ilişkin olarak da genel şartlar ile getirilen TRH 2010 ve 1,8 teknik faizin ve bu genel şartlarla belirlenen vergilendirilmiş belgeli gelir, olmadığı takdirde asgari ücretin kazanç olarak nazara alınacağı düzenlemesinin uygulanma ihtimali kalmadığı gözetilerek ;
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 1989/4-586 Esas,1990/199 K sayılı kararı ve Yargıtay 17. Hukuk ve 4 Hukuk dairesinin yerleşik içtihatları gereği, Population Masculine Et – Feminine (PMF 1931) Tablosu esas alınarak davacının veya müteveffanın muhtemel yaşam süresinin belirlenmesi; davacının veya müteveffanın muhtemel gelirinin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi ile belirlenecek peşin değeri esas alınıp işleyecek dönem tazminat hesabı yapılması gerekmektedir
Bu halde mahkemece Adli tıp kurumunun Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine göre düzenlendiği raporun AYM iptal kararı doğrultusunda belirlenen esaslara göre geçerli olduğu, Her ne kadar somut olayda kaza tarihi 01/09/2013 tarihinden sonra ise ve Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümleri uygulanması gerekmekte ise de;
Adli tıp kurumunca düzenlenen raporlarda da belirtildiği üzere;
11 Ekim 2018 tarih ve 27021 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği özellikle trafik kazalarına bağlı olmak üzere tazminat davalarında mahkemelerce bilhassa istenilen ve bu konu ile ilgili değerlendirmelerde tüm bilirkişi kurumlarca kullanılan bir cetveldir. Bu cetvelde vücuttaki her bir sisteme ait hastalık veya arızalar için puanlar yer almakta olup, bu sayede çalışma gücü ve meslekte kazanma gücü kaybına bağlı bir oran verilebilmektedir.
Malulen emekli olma işlemleri ile ilgili olan 3 Ağustos 2013 tarih ve 28727 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliği ise yönetmelikteki tanımıyla kişinin “çalışma gücünün veya iş kazası veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün en az %60’ını kaybedip kaybetmediğinin” değerlendirilmesi için düzenlenmiştir. Yönetmelik ekindeki listelerde hangi hastalık veya arızaların bu kapsamda sayılabileceği listelenmiş, kapsama girmeyenler için ise herhangi bir oran belirtilmemiştir. Bu bağlamda belli bir tarihteki bir olaya bağlı çalışma gücü ve meslekte kazanma gücü kaybı oranının değerlendirilmesinde Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliğinin kullanılması teknik olarak mümkün değildir. Zira 2013 tarihli yönetmelik malulen emeklilik ile ilgili baremleri içermekte olup maluliyet oranının tespitine yönelik belgeleri ve cetvelleri içermemektedir.
Bu nedenle, söz konusu yönetmelik yukarıda açıklandığı gibi maluliyet tespiti için uygun olmadığından “11 Ekim 2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği”ne göre ve usule uygun heyet teşkili suretiyle rapor alınarak sonucuna göre karar vermek gerektiği AYM iptal kararı sonrası dosyaya sunulan ATK raporunun 1 Ekim 2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği”ne göre düzenlediği anlaşılmakla itiraz yersizdir.
KEZA
Düzenlenecek aktüerya raporlarına ilişkin olarak da genel şartlar ile getirilen TRH 2010 ve 1,8 teknik faizin ve bu genel şartlarla belirlenen vergilendirilmiş belgeli gelir, olmadığı takdirde asgari ücretin kazanç olarak nazara alınacağı düzenlemesinin uygulanma ihtimali kalmadığı gözetilerek ;
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 1989/4-586 Esas,1990/199 K sayılı kararı ve Yargıtay 17. Hukuk ve 4 Hukuk dairesinin yerleşik içtihatları gereği, Population Masculine Et – Feminine (PMF 1931) Tablosu esas alınarak davacının veya müteveffanın muhtemel yaşam süresinin belirlenmesi; davacının veya müteveffanın muhtemel gelirinin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi ile belirlenecek peşin değeri esas alınıp işleyecek dönem tazminat hesabı yapılması gerektiğinden somut olayda İse alternatifli olarak PMF 1931 e göre düzenlenen 03/02/2022 tarihli rapora göre karar vermek gerekirken trh 2010 a göre karar verilmesi yanlış olup itiraz bu açıdan yerindedir
Davalı sigorta vekilinin kabul edilen Bakıcı gideri,kaçınılmaz tedavi gideri ve Geçici iş göremezliğin teminat kapsamı dışında olduğuna ve bu nedenle bu alacak kalemlerinin kabul edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğuna ilişkin yapılan istinaf incelemesinde;
2918 sayılı Kanun’un 98.maddesinde değişiklik yapan 6111 sayılı Kanun’un 59. maddesinde, “Trafik kazaları nedeniyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer resmi ve özel sağlık kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın genel sağlık sigortalısı sayılanlar için belirlenen sağlık hizmeti geri ödeme usul ve esasları çerçevesinde Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı”, kanunun geçici 1.maddesi ile de “Bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedellerinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı, sözkonusu sağlık hizmet bedelleri için bu Kanunun 59’uncu maddesine göre belirlenen tutarın %20’sinden fazla olmamak üzere belirlenecek tutarın üç yıl süreyle ayrıca aktarılmasıyla anılan dönem için ilgili sigorta şirketleri ve … Hesabının yükümlülüklerinin sona ereceği” öngörülmüştür.
Sigorta şirketinin, işleten ve sürücünün kanundan ve sözleşmeden doğan bu yükümlülüğü, 6111 sayılı Kanun ile getirilen düzenleme ile sona erdirilmiş bulunmaktadır. 2918 sayılı Kanun’un 98. maddesinde belirtilen tedavi giderleri yönünden sorumluluğun dava dışı Sosyal Güvenlik Kurumu’na geçtiğinin kabulü gerekir. Buna karşın belgesiz tedavi giderlerinden sigorta şirketinin, işleten ve sürücünün sorumlulukları devam etmektedir.
Genel olarak sağlık hizmeti giderleri, fatura ile ispat edilmelidir. Ancak bazı giderlerin belge ile ispatlanması zordur. Biz bunlara faturalandırılmayan giderler olarak adlandırıyoruz. Örneğin yol giderleri gibi. Bu gibi giderler için hakimin belgelendirilmediği gerekçesi ile reddedilmesi doğru değildir. Çünkü TBK 50/2 maddesi gereği uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirleyecektir. Bu nedenle kişinin haksız eylemden zarar gördüğünün ve bedensel zarara uğradığının ispatlaması yeterli olup, ayrıca iyileşme harcamaları için fatura ve makbuz gibi belgeler bulup getirmesi şart değildir. Hiçbir belge sunulmasa bile, hakim, görevlendireceği uzman bilirkişilere tedavi ve tüm iyileşme giderlerini hesaplatmakla ve hüküm altına almakla yükümlüdür. (HGK.26.04.1995, E. 1995/11-122 K.1995/430)
01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Zorunlu Sigorta Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları A.5 maddesinin “Sağlık Giderleri teminatı” başlıklı (b) maddesinde ” Kaza nedeniyle mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamındadır. Sağlık giderleri teminatı Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olup ilgili teminat dolayısıyla sigorta şirketinin ve Güvence Hesabının sorumluluğu 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesi hükmü gereğince sona ermiştir.” ifadesi ile mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkanı bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamında saymıştır. Bir başka ifade ile mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar,
1-Tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri,
2-Tedaviyle ilgili diğer giderler,
3-Çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler,
Sağlık giderleri kapsamında sayılarak Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olduğu düzenlenmiştir.
Oysa 6111 sayılı kanunun 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesinde Sosyal Güvenlik Kurumu’nun sorumluluğu üniversite hastaneleri ile resmi ve özel sağlık kurumları tarafından trafik kazası sonucu yaralanan kişilerin tıbbi tedavi ile sınırlı sağlık hizmeti giderleri ile sınırlandırılmıştır.
Bu düzenleme gereği ZMSS Genel Şartlar A.5 (b) maddesi ile yaralının tedavisine başlanmasından maluliyet raporu alınıncaya kadarki süre içindeki;
1-Bakıcı giderleri
2-Çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler (geçici iş göremezlik kayıpları)
3-Sağlık hizmeti giderleri kapsamında sayılarak 6111 sayılı torba Kanunun 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanunu’nun 98.maddesi ile sınırları belirlenen sağlık giderleri teminatı kapsamını genişletmiştir.
Bu nedenle bir kanun maddesinin kapsamı idarenin bir düzenlemesi olan genel şartlar ile genişletmesi ve daraltması düşünülemez.
Böyle bir durum varsa kanuna aykırı genel şart maddesi, tebliğ vs uygulanması kanunun ilgili maddesine aykırılık teşkil eder.(Trafik kazalarından doğan cismani zararlar ve tazmini- Konya barosu yayınları. Shf 7-8 ,Yargıtay üyesi: Hüseyin TUZTAŞ)
Yine taraflar arasında düzenlenmiş olan 08/06/2020 başlangıç tarihli Zorunlu Sigorta Mali/Sorumluluk Sigortası poliçelerinin bir anlamda mütemmim cüzü olan eki niteliğindeki genel şartların, hazırlanma ve bağıtlanmada taraf olmayan Sosyal Güvenlik Kurumu’na İdari bir düzenleme ile kanuni düzenlemesinin aksine bir sorumluluk yüklenmesi de düşünülemez.
ZMMS SÖZLEŞMESİNDEKİ ŞARTLARIN DAVACI AÇISINDAN BAĞLAYICI OLMAMASI VE ANAYASA MAHKEMESİNİN nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre 6704 SAYILI KANUNUN 3.MADDESİYLE DEĞİŞTİRİLEN 90. MADDESİNİN BİRİNCİ CÜMLESİNDE YERALAN “VE BU KANUN ÇERÇEVESİNDE HAZIRLANAN GENEL ŞARTLARDA” İBARESİNİN VE İKİNCİ CÜMLESİNDE YERALAN “VE GENEL ŞARTLARDA ’’ İBARESİNİN İPTAL EDİLMİŞ OLMASI SEBEBİYLE UYGULANMAYACAKTIR
Bu halde davalı vekilinin geçici iş görmezlik, kaçınılmaz tedavi gideri ve bakıcı giderlerinin sigorta teminatı kapsamı dışında olduğuna ilişkin istinaf itirazları yerinde değildir.
Davalı … vekilinin kusura itirazı
21.07.2020 günü saat 19.14 sıralarında davalı sürücü … sevk ve idaresindeki … plaka sayılı motosikleti ile … Caddesini takiben … Çevre yolu istikametinden geldiği olay yerinde seyir istikametine göre yolun sağından karşıdan karşıya geçmek isteyen davacı yaya …’a çarpması neticesi davaya konu trafik kazası meydana gelmiştir.
Kaza tespit tutanağında olay mahallinde yolun;9 m genişliğinde,3 şeritli,bölünmüş,düz,zeminin asfalt,kuru,havanın açık,görüşün açık,kaza yerindeki azami hız limitinin 50 km/s,vaktin gündüz,mahallin meskun olduğu,çarpma noktasının en sol şeritte olduğu,motosikletin çarpma noktasına yaklaşık olarak 72.8 m sonra konumlandığı belirtilmiştir.
Kaza Tespit Tutanağında kazanın meydana gelmesinde davalı sürücü …’in 2918 sayılı K.T.K’nın 52/1-b maddesini ihlal ettiği,davacı yaya …’ın ise aynı kanunun 68/1-b maddesini ihlal ettiği belirtilmiştir.
Mevcut verilere göre;
A)Davalı sürücü … sevk ve idaresindeki … plaka sayılı motosikleti ile gündüz vakti,görüşün açık olduğu meskun mahaldeki olay yerinde önündeki aracı geçmek üzere en sol şeride geçtiği esnada seyir istikametine göre yolun sağından karşıdan karşıya geçmek isteyen davacı yayaya hızının etkisinden dolayı zamanında etkin tedbir almayarak çarptığı kazada tali kusurlu olup %25
B)Davacı yaya … yolun karşısına geçiş yapmadan önce yolun solunu kontrol etmesi,yaklaşmakta olan motosikletin hız ve mesafesini dikkate alarak motosiklet sürücüsüne ilk geçiş hakkını vermesi,güvenli bir ortam oluştuktan sonra yolun karşısına en kısa mesafeden kontrollü şekilde geçmesi hususlarına riayet etmediği kazada asli kusurlu olup %75(yüzde yetmiş beş) oranında kusurlu olduğu anlaşılmakla itiraz yersizdir
Davalı … vekilinin Manevi tazminatın çok taktir edildiği istinafı yönünden;
Hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir.
O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. (HGK 23/06/2004, 13/291-370)
Yukarıda belirtilen manevi tazminat kriterleri,davacının tespit edilen sosyal ve ekonomik durumuna, davacının kaza nedeniyle % 61 oranında meslekten kazanma gücünü kaybettiği ve iyileşmesinin 9 ay olduğu gözetilip, davalının kusur durumu (%25) ve olayın oluş şekli dikkate alındığında, takdir olunan manevi tazminatın dosya kapsamına ve hakkaniyete uygun olduğu bu itibarla davalı vekilinin istinaf itirazlarının yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
HMK’nin 355. maddesinde, “ İnceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ancak, bölge adliye mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözetir.” 353. maddesinde, “ (1) Ön inceleme sonunda dosyada eksiklik bulunmadığı anlaşılırsa; … b) Aşağıdaki durumlarda davanın esasıyla ilgili olarak; 1)…, 2) Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında, … duruşma yapılmadan karar verilir.” düzenlemelerini içermektedir.
Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde, ilk derece mahkemesinin kararında yukarıda belirtilenler dışında HMK’nın 355. Maddesi gereği, kamu düzenine aykırılık teşkil eden herhangi bir yanlışlığın da bulunmadığı gözetilerek PMF 1931 ESASLARINA GÖRE DÜZENLENEN EK RAPORA GÖRE KARAR VERİLİP davalı sigorta vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda belirtilen gerekçeler doğrultusunda kabulü ile incelenen kararın HMK’nin 353/1-b maddesinin (2) numaralı alt bendi uyarınca düzeltilmek üzere kaldırılması ve yeniden hüküm tesis edilmesine dair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davalı … AŞ vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda belirtilen gerekçeler doğrultusunda kabulü ile incelenen kararın HMK’nin 353/1-b maddesinin (2) numaralı alt bendi uyarınca düzeltilmek üzere KALDIRILMASI VE DÜZELTİLEREK YENİDEN ESAS HAKKINDA HÜKÜM KURULMAK suretiyle;
A-MADDİ TAZMİNATLAR AÇISINDAN DAVACININ DAVASININ KISMEN KABUL KISMEN REDDİ İLE;
1-Davacının 5.153,53 TL Geçici iş göremezlik, 54.240,11 TL Sürekli iş göremezlik, 2.943,00 TL Bakıcı gideri, 1.750,00 TL Kaçınılmaz tedavi gideri zararına bağlı olmak üzere toplam 64.056,64 TL maddi tazminatın davalı … yönünden 21/07/2021 tarihinden, … A.Ş. yönünden ise 04/02/2021 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte (… A.Ş yönünden kaza tarihinde geçerli olan poliçe limiti ile sınırlı olmak üzere) davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya VERİLMESİNE, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
B-MANEVİ TAZMİNATLAR AÇISINDAN DAVACININ DAVASININ KISMEN KABUL KISMEN REDDİ İLE;
1-7.500 TL manevi tazminatın 21/07/2021 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …’den tahsili ile davacıya VERİLMESİNE, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
İlk Derece Yargılaması Yönünden;
2-Alınması gereken 4.888,03 TL harçtan peşin alınan 69,68 TL harç ile 311,00 TL tamamlama harcı olmak üzere toplam 380,68 TL harcın mahsubu ile bakiye 4.507,35 TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye irat kaydına (Davalı … Sigorta Şirketinin 4.034,07 TL’sinden diğer davalı ile birlikte sorumlu tutulmasına)
3-Davacı tarafından sarfına mecbur kalınan toplam 137,48 TL ilk yargılama harcı ile 311 TL tamamlama harcı olmak üzere toplam 448,48 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, (Davalı … Sigorta Şirketinin 401,38 TL’sinden diğer davalı ile birlikte sorumlu tutulmasına)
4-Maddi tazminatlar bakımından Davacı tarafından sarfına mecbur kalınan 3.962,26 TL yargılama gideri ile 355 TL … tarafından kesilen fatura 500 TL bedelli bilirkişi ödemesi (…) 200 TL bedelli fatura ( …) 200 TL bedelli fatura (…), 200 TL bedelli fatura (…) olmak üzere toplam 5.417,26 TL nin davalılar … Şirketi ve …’den tahsili davacıya verilmesine,
5-Maddi tazminatlar bakımından davalılar tarafından yapılan yargılama gideri olmadığından bu konuda hüküm kurulmasına yer olmadığına,
6-Maddi tazminatlar bakımından davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden A.A.Ü.T.’ye göre hesaplanan 10.249,06 TL vekalet ücretinin davalılar … Şirketi ve …den tahsili ile davacıya verilmesine,
7-Maddi tazminatlar bakımından davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiğinden AAÜT’ye göre hesaplanan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara ödenmesine,
8-Manevi tazminatlar bakımından Davacı tarafından sarfına mecbur kalınan toplam 1 TL (2 adet SED araştırma yazısının KEP’ten gönderimi) yargılama giderinin davalı …’den tahsili ile davacıya verilmesine,
9-Manevi tazminatlar bakımından davalılar tarafından yapılan yargılama gideri olmadığından bu konuda hüküm kurulmasına yer olmadığına,
10-Manevi tazminatlar bakımından davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden A.A.Ü.T.’ne göre hesaplanan 7.500,00 TL vekalet ücretinin davalı …’den alınarak davacıya verilmesine,
11-Manevi tazminatlar bakımından reddedilen miktar üzerinden davalı … kendisini vekille temsil ettirdiğinden A.A.Ü.T.’ye göre hesaplanan 7.500,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı …’e verilmesine,
12-6102 sayılı TTK’nun 5/A maddesi kapsamında arabuluculuğa başvurulduğundan 1.320,00 TL arabulucu ücretinin 6235 sayılı Kanunu 18/A-13.maddesi gereğince davalılar … Anonim Şirketi ve …’den alınarak hazine’ye gelir kaydına,
İstinaf Yargılaması Yönünden;
13-İstinaf başvurma harcı dışında istinaf peşin harcı olarak alınan istinaf karar harcının talep halinde davalı … AŞ.ne iadesine,
14-Davalı … AŞ tarafından yapılan 220,70 TL istinaf başvuru gideri ile 13,00 TL tebligat gideri olmak üzere toplam 233,70 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile bu davalıya ödenmesine,
15-Davalı …’den alınması gereken 6.759,91 TL harçtan peşin alınan 1.690,14 TL harcın mahsubu ile bakiye 5.069,77 TL harcın bu davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
16-Davalı … tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerine bırakılmasına,
17-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
18-HMK’nın 359/3. fıkra gereği kararın tebliği ile 302/5. fıkrası gereği harç tahsil müzekkeresi yazılması ve tebliğ işlemlerinin İLK DERECE MAHKEMESİ tarafından yapılmasına,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesi gereğince; (107.090,00) Türk Lirasını geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi. 19/09/2022

Başkan Üye Üye Katip

E imza E imza E imza E imza

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.