Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/1415 E. 2022/2172 K. 19.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: … – …
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …
KARAR TARİHİ : 19/10/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : …
ÜYE : …
ÜYE : …
KATİP : …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/03/2022
NUMARASI : … Esas … Karar

DAVACI : … A.Ş – …
VEKİLİ :Av. …
DAVALI : … – …
VEKİLİ :Av. … – …
DAVA :İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 19/10/2022
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ: 20/10/2022

Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili 30/10/2020 tarihli dilekçesiyle; Davalı hakkında Konya … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, bu takibe davalı tarafından itiraz edilerek takibin durduğunu, kazanın olduğu yerde trafik polis memuru tarafından tutulan trafik kazası tespit tutanağında … plakalı aracın seyir halindeyken … idaresindeki … plakalı otomobilin sol yan kısmına çarpması sonucu trafik katası meydana geldiği, kazanın oluşumunda sürücüsü tespit edilemeyen … plakalı araç sürücüsünün geçiş hakkı vermesi gerektiği, sürücü …’in kazada kural ihlalinin bulunmadığı şeklinde tespit yapıldığını, değer kaybı ekspertiz raporunda sürücüsü tespit edilemeyen olay yerini terk eden … plakalı araç sürücüsünün %100 kusurlu olduğunun tespit edildiğini, davacı şirketin sigortalısının olay yerini terk etmesi nedeniyle tazminat ödemek zorunda kaldığını, ödemede bulunan sigortacının sigorta sözleşmesine ve bu sözleşmeye ilişkin kanun hükümlerine göre, tazminatın kaldırılmasını veya azaltılmasını sağlayabileceği oranda sigortalıya rücu edebileceğini, davacı şirketin alacağını tahsil etmek amacıyla Konya … İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyası ile takip başlattığını, ancak borçlunun icra takibine itiraz ettiğini ve takibin durduğunu, dava açılmadan evvel arabuluculuğa başvurulduğunu ancak anlaşma sağlanamadığını beyan ederek davanın kabulüne, Konya … İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyasına yapılan itirazın iptali ile takibin devamına, davalının alacağının %20 sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin 15/12/2020 tarihli davaya cevap dilekçesinde özetle; Açılan davanın haksız hukuka aykırı olduğunu, … plaka sayılı aracın olay tarihinde müvekkiline ait kiralık bir araç olduğu, müvekkilinin Rent a Car işi yaptığını, olay tarihinde aracın dava dışı … (T.C. No: …) isimli kişide kirada bulunduğunu, davanın bu kişiye ihbarının gerektiğini, davacı tarafın bahsettiği trafik kaza tespit tutanağının usulünce tutulmadığını, kazadan sonra ortalığın kalabalıklaşması ve karşı araç sürücüsünün gerginleştiğini ayrıca kolluk biriminin kaza yerine gelme süreside belirli olmadığından gergin ortamda kişinin can güvenliği önemli olması nedeniyle sigortalı araç sürücüsünün olay yerini terkettiğini, müvekkilin firmasından kiralanan … plakalı aracın kazadan sonra otoparka çekildiğini ve bir gün sonra müvekkil işletme tarafından alındığını, aracın kaza yerinden çekilmesinin söz konusu olmadığını beyan ederek davanın … isimli kişiye ihbarına, müvekkili aleyhine açılan davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi 07/03/2022 tarih … Esas … Karar sayılı gerekçeli kararında özetle; “Dosya incelendiğinde her ne kadar davamız itirazın iptali niteliğinde görülmekte ise de itirazın iptaline ilişkin bedelin konusu maddi hasarlı trafik kazasından kaynaklanan tazminatın sigorta şirketi tarafından ödenip söz konusu ödenen bedelin aracın malikine yönlendirilmesidir, davalı … vekilince vermiş olduğu cevap dilekçesinde adına kayıtlı olan aracın uzun süreli kiralama nedeniyle dava dışı …’e kiralandığını Karayolları Trafik Kanununun ilgili maddesi uyarınca aracın uzun süreli kiralama nedeniyle işletenin değişmiş olduğu uzun süreli kiralamalarda meydana gelebilecek trafik kazasından sorumlu tutulan gerek sürücü gerek malik gerek işleten sıfatlarına uzun süreli kiracınında işleten sıfatını kazandığı, dolayısıyla aracın kirada olması sebebiyle davanın reddini talep ettiği anlaşılmıştır.
Yargılama esnasında ihbar olunan … ün duruşmaya katılıp davaya konu aracın kaza yaptığı tarihte askerde bulunduğunu iddia ettiği , mahkememizce ihbar olunanın iddiasına yönelik askerlik şubesine yazılan yazının gelen cevabı yazısında söz konusu şahsın kaza tarihinde askerde olduğu anlaşılmaktadır.
Bununla birlikte davalının uzun süreli kiralama savunması irdelendiğinde Yargıtayın Yerleşik İçtihatları dikkate alınarak davalının mesleği, VErgi dairesine yazılan yazı, söz konusu araçla ilgili kira sözleşmesi olup olmadığı, ve böyle bir kira sözleşmesi var ise bunun bedeline ilişkin ödemelerin ne şekilde yapıldığına dair incelemeler yapılarak yazışma örnekleri mahkememiz dosyasına konulmuştur.
Davalı vekili sadece Takbis kayıtlarını mahkememize sunmakla kira sözleşmesinin aslını ve bu kiraya ilişkin herhangi bir makbuz veya dekont sunamamıştır. Dolayısıyla davalı söz konusu aracı uzun süreli kiraladığını, somut delillerle ispatlayamadığından davaya ilişkin kazadaki sorumlulardan kabul edilebilecek işleten sıfatlı malik olması sebebiyle söz konusu araçtan dolayı meydana gelen zarardan sorumlu olduğu kanaatine varılarak davacı sigorta şirketinin yapmış olduğu ödemeye karşılık sözleşme hükümlerine göre ödemiş olduğu miktarı rücu etme hakkına sahip olduğu ve bu nedenle açmış olduğu icra takibine karşı mahkememizce alınan kusur ve hasara ilişkin raporlarda tespit edilen miktarları ödemiş olması nedeniyle iadeye yönelik açılan icra takibinin haksız olarak durdurulduğu kanaatine varılmıştır.
Alacağın miktarı belirli olup bu haliyle likit olduğundan asıl alacak üzerinden İİK.nın 67/2 maddesi uyarınca % 20 oranında icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar vermek gerekmiş ve;
Davacının davasının KABULÜ ile davalının Konya … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı takibine yapmış olduğu itirazın İPTALİ ile 10.399,66 TL üzerinden TAKİBİN DEVAMINA,
Hükmedilen 10.399,66 TL.nin % 20’si kadar icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı vekili sunduğu istinaf dilekçesinde özetle; eldeki davaya bakma görevi ya da görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi iken karar veren Konya … Asliye Ticaret Mahkemesinin davaya devamla karar vermesinde hukuka uyar bir yan bulunmadığını, öyle ki, aynı olaya ilişkin … A.Ş. tarafından açılan davanın halen Konya … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasında derdest olup, açık olduğu üzere davaya yetki ve görevi Asliye Hukuk Mahkemesinde olduğunu, görev konusunun kamu düzenine ilişkin olduğunu, dosyada alınan raporların hükme esas alınacak nitelikte ve özellikte olmadığından eksik incelemeyle ve yetersiz delillerle karar verilmiş olup, kararın bu yönüyle de hukuka aykırı olduğunu, davalı müvekkil aleyhine her ne kadar inkar tazminatına hükmedilmiş ise de dava konusu edilen husus veya iddia olunan alacak likit olmayıp yasal koşulları oluşmamasına rağmen inkar tazminatına hükmedilmesinde de yine hukuka uyar bir yan bulunmadığını, tüm bu nedenlerle Konya … Asliye Ticaret Mahkemesinin 07/03/2022 tarih … Esas … Karar sayılı kararın istinaf inceleme ve denetlemesi yapılarak yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, öncelikle dosyanın yerel mahkemeye gönderilmesine, mümkün değilse yargılama yapılarak davalı müvekkil lehine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Mahkemece verilen esastan verilen karar davalı yanca istinaf edilmiştir.
-Mahkemenin görevli olup olmadığı hususunda;
Dava dilekçesindeki açıklamalardan, trafik kaza tespit tutanağı, zarar gören üçüncü kişinin davacı sigortaya başvuru dilekçesinden davanın ZMMS sigortacısı tarafından kendi sigortalısı davalıya karşı açılan rücu davacı olduğu anlaşılmakta ise de, anılan sigortaya ilişkin dosyada bulunan kaza tarihi döneme kapsayan sigorta poliçesinin … Sigorta adına olduğu, başkaca da davalının davacı sigortanın ZMMS sigortalısı olduğunu gösterir poliçenin bulunmadığı anlaşılmakla, mahkemece anılan sigorta poliçesinin dosyaya getirtilmesi gerekmektedir.
Anılan poliçenin getirtilmesi sonucunda davanın ZMMS sigortacısı tarafından kendi sigortalısı davalıya karşı açılan rücu davacı olduğunun kesinlik kazanması halinde mahkemenin görevi yönünden;
Ticaret Mahkemelerinin görevi TTK’nın 5.maddesinde düzenlenmiş ve maddenin 1.bendinde; “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir.” denilmiştir.
Bir davanın ticari dava olup olmadığı ise TTK’nın 4. maddesinde gösterilen ilkelere göre belirlenmekte olup, öğretide benimsenen görüşe göre de ticari davalar kendi aralarında mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Mutlak ticari davalar için tarafların sıfatlarına ve dava konusunun ticari işletme ile ilgili olup olmadığına bakılmazken, nispi ticari davalarda dava konusunun ticari işletme ile ilgili olup olmadığı kriter olarak kabul edilmiştir.
Bu nedenle uyuşmazlığın çözümü için öncelikle “ticari işletme”, “ticari iş”, “tacir” ve “ticari dava” kavramları üzerinde kısaca durulmasında yarar vardır.
Belirtmek gerekir ki 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun hazırlanmasında esas itibariyle “ticari işletme” temelinden hareket edilmiş ve ticaret hukukunun önemli kurumları ticari işletme kavramı ile bağlantı kurularak tanımlanmıştır. Bu hususa TTK’nın 11. maddesinin gerekçesinde de değinilmiş ve “…ticari işletme kanunun temelidir; yani merkez kavramıdır; bu niteliği ile belirleyici, hatta tanımlayıcıdır…” denilmiştir.
Ticari işletme, TTK’nın 11/1.maddesindeki tanıma göre; esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. Esnaf işletmesi ile ticari işletme arasındaki sınırın ise Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılacak kararname ile belirleneceği hükme bağlanmıştır. Görüleceği üzere ticari işletmenin unsurları; esnaf işletmesi için öngörülen sınırın üzerinde bir gelir sağlamayı hedef tutan faaliyet, devamlılık ve bağımsızlık olarak düzenlenmiştir. Buradaki faaliyet iktisadi faaliyet olup, amacı gelir elde etmektir. Kanunda ticari işletme için herhangi bir miktarda gelir değil, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşar düzeyde gelir sağlama amacı aranmıştır.
Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Bakanlar Kurulunca çıkarılacak kararnamede gösterilir. Yine TTK’nın 15. maddesinde de; “İster gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11. maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır.” düzenlemesi bulunmaktadır. Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarına göre, bir kimsenin vergi mükellefi olması, TTK yönünden de tacir kabul edilmesini gerektirmez. Ticaret siciline ya da Oda’ya kayıtlı olmamak da tacir olmamanın kesin bir kanıtı olmadığı gibi, vergi mükellefi olup olmamak da tacir ve esnaf ayrımında kesin bir ölçüt olarak kabul edilemez.
Mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1463. maddesine göre, Bakanlar Kurulu’nca 18.06.2007 tarihinde kararlaştırılıp, 21.07.2007 tarih ve 26589 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 2007/12362 sayılı Bakanlar Kurulu Kararında esnaf-tacir ayırımının nasıl yapılacağı belirlenmiştir.
6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 10. maddesinde ticari işletmeler hakkında 6102 sayılı TTK’nın 11/2 madde ve fıkrasında öngörülen Bakanlar Kurulu kararı çıkarılıncaya kadar yürürlükte bulunan düzenlemelerin uygulanacağı belirtildiğinden Bakanlar Kurulu kararının uygulanmasına devam edilerek esnaf ve tacir ayrımının anılan kararda belirtilen kıstasların değerlendirilmesi suretiyle yapılması gerekecektir.
TTK’nın 3.maddesinde ise “ticari iş” kavramı açıklanmış ve “Bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir.” denilmiştir.
Ticaret hayatının temel süjesi olan “tacir” de yine işletme kavramı bağlamında tanımlanmış ve “bir ticari işletmeyi kısmen de olsa kendi adına işleten kişiye tacir” deneceği TTK’nın 12/1.maddesinde belirtilmiştir. Türk Ticaret Kanunu tacir kavramını gerçek kişiler ve tüzel kişilerde ayrı ayrı ele almış, gerçek kişilerde tacir sıfatının kazanılması bir ticari işletmenin mevcut olması, bir ticari işletmenin işletilmesi ve ticari işletmenin kısmen de olsa o kişi adına işletilmesi unsurlarına bağlanmıştır. Tüzel kişi tacir kavramının kapsamı ise TTK’nın 16/1.maddesinde düzenlenmiştir.
Ticari davalar ise mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olmak üzere iki gruba ayrılmaktadır. Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın sırf dava konusunun TTK’da düzenlenmesi nedeniyle ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar TTK’nın 4/1.maddesinde bentler hâlinde sayılmıştır. TTK’nın 4-(1).maddesi hükmünde “Her iki tarafın da ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile, tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın, a-f bentleri arasında sayılan hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava sayılacağı” belirtilmiştir. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra ve İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu gruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1.bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar ise, tacir tarafların, ticari işletmeleri ile ilgili uyuşmazlıklarından kaynaklanan davalardır. TTK’nın 4/1.maddesine göre her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olmasına bağlıdır.
Bu itibarla somut olayda, vergi dairesinden ve Emniyet Müdürlüğü’nden gelen bilgi ve belgelere göre davalının Rent A Car faaliyeti kapsamında ticari/esnaf faaliyetinde bulunduğu, davalının beyanı ve gelen belgelere göre de sabit olduğu üzere aracı da bu kapsamda bu faaliyet kapsamında kullandığı anlaşılmakla, mahkemece yukarıda yapılan açıklamalar nazara alınmak suretiyle davalının faaliyetinin esnaf faaliyeti olup olmadığı, işin hacmi itibariyle ticari muhasebeyi gerektirip gerektirmediği, ticari faaliyet boyutuna erişip erişmediği değerlendirilip, gerekirse bu hususta bilirkişi incelemesi yapılarak davacının tacir-esnaf olduğunun kesin bir şekilde belirlenmesinden sonra, görevli mahkemenin asliye ticaret mi yoksa Tüketici mahkemesi mi olduğu tespit edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, davanın nitelemesinde hataya düşülerek eksik araştırma ile görev hususunda yazılı biçimde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Görevli mahkemenin tespiti yapıldıktan sonra açılan davanın kapsamının belirlenmesine yönelik olarak;
Sigorta Genel Şartlarından Sigortanın, sigortalıya rücu hakkı ” B.4. Zarar Görenlerin Haklarının Saklı Tutulması Ve Sigortanın Sigortalıya Rücu Hakkı” başlıklı maddesinde düzenlenmiş, ilgili madde “Sigorta sözleşmesinden veya sigorta sözleşmesine ilişkin kanun hükümlerinden doğan ve tazminat yükümlülüğünün kaldırılması veya miktarının azaltılması sonucunu doğuran haller zarar görene karşı ileri sürülemez.
Ödemede bulunan sigortacı, sigorta sözleşmesine ve bu sözleşmeye ilişkin kanun hükümlerine göre, tazminatın kaldırılmasını veya azaltılmasını sağlayabileceği oranda sigortalıya rücu edebilir.
Sigortalıya başlıca şu nedenlerle rücu edilir:
a) Tazminatı gerektiren olay, sigortalının veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin kasti bir hareketi veya ağır kusuru sonucunda meydana gelmiş ise,
b) Tazminatı gerektiren olay, aracın ilgili mevzuat hükümlerine göre gereken ehliyetnameye sahip olmayan veya geçerliliğini yitirmiş sürücü sertifikasına sahip ya da ehliyetine geçici/sürekli el konulmuş kimseler tarafından sevk edilmesi veya trafik kurallarının ihlali sonucunda meydana gelmiş ise,
c) Aracın, uyuşturucu madde veya ilgili mevzuatta belirlenen seviyenin üzerinde alkollü içki almış kişilerce veya aynı mevzuatta alkollü içki alamayacağı belirtilen kişilerce alkollü içki alınmak suretiyle kullanılması sırasında meydana gelen zararlar,
ç) Tazminatı gerektiren olay, yolcu taşımaya ruhsatlı olmayan araçlarda yolcu taşınması veya yetkili makamlarca tespit edilmiş olan istiap haddinden fazla yolcu veya yük taşınması veya patlayıcı, parlayıcı ve tehlikeli maddeleri taşıma ruhsatı bulunmayan araçlarda, bu maddelerin parlama, tutuşma ve infilakı yüzünden meydana gelmiş ise,
d) Sigortalının rizikonun gerçekleşmesi halinde bu genel şartların B.1. maddesinde belirtilen yükümlülükleri yerine getirmemesinden dolayı zarar ve ziyan miktarında bir artış olursa,
e) Tazminatı gerektiren olayın aracın çalınması veya gasp edilmesi sonucunda olması halinde, çalınma veya gasp edilme olayında sigortalının kendisinin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin kusurlu olduğu tespit edilirse,
f) Bedeni hasara neden olan trafik kazalarında sigortalının veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin, tedavi veya yardım amaçlı sağlık kuruluşuna gitme, can güvenliği nedeniyle uzaklaşma gibi zorunlu haller hariç olmak üzere, olay yerini terk etmesi veya kaza tutanağı, alkol raporu vb. kazanın oluş koşullarına ilişkin gereken belgelerin düzenlenmesi yükümlülüğüne aykırı davranması halinde,
Sigortacı rücu sebeplerine dayanarak tazminat sürecini geciktiremez ve bu sebeplere dayalı bilgi ve belgeyi hak sahibinden talep edemez.” denilerek, sigortacının sigortalıya rücu edebileceği durumlar belirlenmiştir. İlgili maddede sayılan rücu sebepleri birbirinden bağımsız sebepler olup, rücu sebeplerinden birinin bulunması halinde sigorta şirketi yapılan hasar ödemesinin rücuen tazminini sigortalısından talep edebilir.
Çözümlenmesi gereken sorun ZMMS poliçesi bulunan dava konusu araç bakımından meydana gelen iş bu trafik kazası neticesinde olay mahallinin terk edilmesinin tek başına poliçeyi teminat kapsamından çıkarıp çıkarmadığına ilişkindir.
Sigorta hukukunda asıl olan, sigorta poliçesi kapsamında kalan rizikonun gerçekleşmesi halinde zararın sigortacı tarafından karşılanmasıdır. Ancak bazı durumlara ilişkin kanuna veya poliçe genel şartlarına hükümler konularak, zarar teminat dışına çıkarılabilmektedir. ZMMS genel şartlarının B.4 maddesinde de teminat harici olan hususlar düzenlenmiş olup, bunlardan bir tanesi de kazadan sonra olay yerinin terk edilmesidir.
01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası (ZMMS) Genel Şartlarının ” ZARAR GÖRENLERİN HAKLARININ SAKLI TUTULMASI VE SİGORTACININ SİGORTALIYA RÜCU HAKKI” başlıklı B.4/f bendinde düzenlenen “f) Bedeni hasara neden olan trafik kazalarında sigortalının veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin, tedavi veya yardım amaçlı sağlık kuruluşuna gitme, can güvenliği nedeniyle uzaklaşma gibi zorunlu haller hariç olmak üzere, olay yerini terk etmesi veya kaza tutanağı, alkol raporu vb. kazanın oluş koşullarına ilişkin gereken belgelerin düzenlenmesi yükümlülüğüne aykırı davranması halinde,” hükmü yer almaktadır.
Buna göre, “bedeni hasar”a neden olan trafik kazalarında sigortalının veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin, tedavi veya yardım amaçlı sağlık kuruluşuna gitme, can güvenliği nedeniyle uzaklaşma gibi zorunlu haller hariç olmak üzere, olay yerini terk etmesi veya kaza tutanağı, alkol raporu vb. kazanın oluş koşullarına ilişkin gereken belgelerin düzenlenmesi yükümlülüğüne aykırı davranması halinde sigorta şirketinin zarar gören 3. kişilere ödediği tazminatı sigortalısına rücu hakkı bulunmaktadır. Bedeni hasara neden olan bir trafik kazası sonucu sigortalı araç sürücüsü olay yerini terk etmişse olay yerini terk sebebinin tedavi veya yardım amaçlı sağlık kuruluşuna gitme, can güvenliği nedeniyle uzaklaşma gibi zorunlu bir hal sebebine dayanması gerektiği aşikardır.
ZMMS genel şartları B.4/f bendi kapsamında sigorta şirketinin sigortalısına rücu hakkının doğumu için iki sebebin bir arada bulunması gerekmektedir.
a)- Bunlardan ilki meydana gelen trafik kaza sonucunda “bedeni hasar”ın doğmasıdır. Poliçe genel şartlarında maddenin kapsamı “bedeni hasar ile” sınırlandırılmış olup, düzenleyici, yalnızca maddi hasar meydana gelen kazaları özellikle rücu kapsamına almamıştır. Kural, riskin gerçekleşmesi halinde zararın karşılanması olduğundan ve teminat dışı olan durumlar istisna olduğundan, maddi hasarlı trafik kazalarında, sigortalı sürücüsü tarafından olay yerinin terkinin genişletici yorumla rücu kapsamına alınması mümkün değildir.
b)-Rücu için gerekli olan ikinci sebep ise, sigortalı araç sürücüsünün olay yerini terk sebebinin ZMMS genel şartları B.4/f bendi kapsamında “tedavi” veya “yardım amaçlı sağlık kuruluşuna gitme”, “can güvenliği nedeniyle uzaklaşma” gibi zorunlu hallerden birine dayanması gerekmektedir.
Yukarıda açıklanan gerekçelerle davalı vekilinin istinaf talebinin HMK.nın 353/1.a.3.maddesi gereğince kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılması için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun açıklanan sebeplerle KABULÜ ile Yerel Mahkeme kararının HMK.m.353/1-a/3 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, gerekçede belirtilen eksiklikler giderilerek yeniden yargılama yapılması için HMK’nın 353/1-a-3 maddesi gereğince mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından peşin olarak yatırılan başvuru harcı dışında kalan istinaf karar harçlarının talep halinde davalıya iadesine,
4-Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,
5-İstinaf yasa yoluna başvuranlar tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
6-Karar tebliği ve harç işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
HMK’nın 353/1-a-3 maddesi ve 362/c maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle KESİN olarak karar verildi.20/10/2022


Başkan

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Katip

e-imzalı

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.