Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/1237 E. 2022/1324 K. 09.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :
KARAR TARİHİ : 09/06/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/03/2022
NUMARASI : … Esas … Karar

DAVACILAR : 1- … – … …
2- … – … …
3- … – …
4- … – … …
5- … – … …
6- … – … …
VEKİLİ : Av. … –
DAVALI : … – …
VEKİLİ : Av. … –
DAVA : Tazminat (Özel Sigorta Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 09/06/2022
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 10/06/2022
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili …’in … plakalı çekicinin maliki olduğunu, müvekkiline ait çekicinin davalı … şirketince genişletilmiş birleşik kasko poliçesi ile sigortalandığını, … plakalı çekicinin yine müvekkiline ait … plakalı dorseye takılı vaziyette iken 22/08/2015 tarihinde … sevk ve idaresinde iken Konya İli, Ilgın İlçesi, Sadıklar Mahallesi yolunda yol yapım çalışması esnasında iş makinesinin yol dolgu malzemesi dökmek için geriye doğru damperi kaldırması akabinde … plakalı dorsenin yolun sol tarafına yan vaziyette yatması neticesinde çekici ve dorsenin hasar gördüğünü, durumun jandarmaya bildirildiğini ve kaza tespit tutanağı tutulduğunu, meydana gelen kaza ve oluşan hasarla ilgili olarak davalı … şirketine durumun bildirildiğini ve zararın karşılanmasının talep edildiğini, ancak sigorta şirketince herhangi bir ödemede bulunulmadığını, çekicide meydana gelen hasarın teminat ve kasko poliçesi kapsamında olduğunu bu nedenle davalının müvekkilinin zararını gidermekle yükümlü olduğundan bahisle … plakalı araçta meydana gelen hasar nedeni ile müvekkilinin uğradığı ve poliçe kapsamında kalan zararın fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 1.000,00-TL’sinin temerrüt tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile davalı … şirketinden tahsili ile yargılama gideri ve ücreti vekalet talep ve dava etmiş, duruşmada da bu beyanını tekrar etmiştir.
Davalıya usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen herhangi bir cevap dilekçesi sunmamıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk derece mahkemesinin kararı ile; “Mahkememizce yapılan yargılama ve değerlendirme neticesinde davacıya ait davalı tarafından sigortalanan çekicinin devrilmesi sonucu oluşan hasar bedelinin davalı … şirketinden tazmini talep edilmiş olmakla dosyadaki bilgi ve belgeler, alınan bilirkişi raporuna göre davacının talep edebileceği hasar bedelinin 43.173,69-TL olduğu, sigortacının söz konusu bedeli sorumluluk kapsamında tazmin yükümlülüğü olduğu anlaşılmakla ıslah dilekçesi de nazara alınmak suretiyle davanın kabulüne ilişkin olarak aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
Davacının davasının ıslah dilekçesi de nazara alınmak suretiyle KABULÜ İLE;
43.173,69 -TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine” şeklinde hükmün kurulduğu anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacıların taleplerinin zamanaşımı nedeniyle reddedilmesi gerekirken bu husus gözetilmeden karar verilmesinin hatalı ve hukuka aykırı olduğunu, dosyada çelişkilerin giderilmesi için kusur raporu alınması gerekirken kusur raporu alınmadan hüküm kurulmasının hukuka aykırı olduğunu, hasar yönünden yapılan tespitlerin ve bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli olmadığını, itirazları doğrultusunda yeni bir rapor alınmadan hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, 14/01/2022 tarihli bilirkişi raporunda sigortalı aracın kaza tarihindeki rayiç bedeli ve sovtaj bedeli hususunda herhangi bir tespit yapılmamış olup raporun bu yönlerden eksik olduğunu, talep edilen faiz türünün hukuken geçerli bir faiz türlü olmadığından hükümde avans faizine hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, tüm bu nedenlerle Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …. Esas, … Karar sayılı kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasını, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Dava, kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
1- Davalının zamanaşımı itirazı yönünden yapılan incelemede :
Davacı tarafından açılan maddi tazminat istemlerinin irdelenmesi gerekir. Kural olarak alacaklı, alacağının tümü için dava açmak zorunda olmayıp, alacağının belli bir bölümünü dava konusu yapabilir. Zira; hiç kimse kendi lehine olan davayı (tam dava) açmaya zorlanamaz.(HMK m.24/2) Bu bağlamda davacının alacağının şimdilik belli bir kesimi için açtığı davaya, kısmi dava denilir. Kısmi dava 6100 sayılı HMK’nın 109. maddesinde düzenlenmiş olup, maddenin birinci fıkrasında; “Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir” denilmiştir.
Bir davanın kısmi dava olarak nitelendirilebilmesi için, alacağın tümünün aynı hukuki ilişkiden (mesela, ödünç veya satış sözleşmesinden) doğmuş olması ve bu (aynı hukuki ilişkiden doğan) alacağın şimdilik bir kesiminin dava edilmesi gerekir.Dava konusu alacak, bir alacağın belli bir kesimi değil (bilakis bağımsız bir alacak) ise, o zaman dava, kısmi dava olarak nitelendirilemez.
Davacının kısmi dava mı yoksa tam dava mı açtığı, dava dilekçesinden (talep neticesinden) anlaşılır. Davacı, dava sebebi olarak gösterdiği vakıalardan doğan alacağının tümünü mü, yoksa yalnız bir kesimini mi istediğini açıkça bildirmelidir. (m.119, 1/ğ). Aksi halde, yani davacı alacağının yalnız bir kesimi için dava açtığını bildirmemiş ise, dava, kısmi dava değil tam dava sayılır.Davacının davasını açıkça kısmi dava olarak nitelendirmesi zorunlu değildir. Dava dilekçesindeki açıklamalardan, davacının alacağının dava edilenden daha fazla olduğunun ve bunun yalnız bir bölümünün dava edildiğinin açıkça anlaşılması gerekli ve yeterlidir.
Somut olayda ,dava dilekçesinin istem sonucu ve dilekçe içeriği tümüyle değerlendirildiğinde davasının “kısmi dava” olarak açtığı sonucuna varılmaktadır.
6100 sayılı HMK’nın 176 ve devamı maddelerinde ıslah kurumu ayrıntılı şekilde düzenlenmiştir. HUMK’nın 83. (6100 sayılı HMK m. 176), maddesinde ise ıslah, taraflardan birinin yapmış olduğu bir usul işleminin tamamen veya kısmen düzeltilmesidir. Islahın amacı, yargılama süresinde, şekli ve süreye aykırılık sebebi ile ortaya çıkacak maddi hak kayıplarını ortadan kaldırmaktır. Bununla birlikte talep miktarı ıslah ile arttırılabilecektir. Ancak taraflardan her biri, yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir. Islahın kısmen veya tamamen olduğuna bakılmaksızın taraflar aynı davada ancak bir kez ıslah yoluna başvurabilir. Buna göre tarafların, yargılama usulüyle ilgili bir işlemini kısmen veya tamamen ıslah edebileceği ancak aynı dava içerisinde bu yola sadece bir kez başvurabileceği belirtilmiştir.
Öncelikle hemen belirtilmelidir ki koşulların bulunması halinde kısmi davanın tamamen ıslah yolu ile belirsiz alacak davasına dönüştürülmesi mümkündür. Zira HMK’da bunu yasaklayan herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. HMK 180. maddede tamamen ıslahın usulü ve bu usule uyulmamasının yaptırımı düzenlenmiştir. Buna göre davasını tamamen ıslah ettiğini bildiren taraf, bu bildirimden itibaren bir hafta içinde yeni bir dava dilekçesi vermek zorundadır. Aksi halde ıslah hakkı kullanılmış sayılır ve ıslah hiç yapılmamış gibi davaya devam edilir.
Somut olayda davacı vekili 16/02/2022 tarihli dilekçesi ile başlangıçta talep etmiş olduğu maddi tazminat miktarının 1.000,00-TL artırılarak maddi tazminat talebini 42.173,69- TL olarak ıslah etmiş ve bu miktarın hüküm altına alınmasını talep etmiştir. Her ne kadar mahkemece davacının talebi doğrultusunda maddi tazminat talebinin ıslah dilekçesi doğrultusunda tam kabulüne karar verilmiş ise de karar usul ve yasaya aykırıdır. Şöyle ki; davacı 16/02/2022 tarihli ilk dilekçesi ile ilk başta açtığı dava miktarını ıslah ettiği ve ıslah hakkını kullanmak suretiyle tüketmiştir. Davacının 17/02/2022 tarihli verdiği ve davasını tamamen ıslah ederek dava türünü değiştirimine yönelik dilekçesi ise HMK 180. madde uyarınca hem de davacı ilk dilekçesi ile ıslah hakkını kullanmış sayıldığından HMK 176 madde uyarınca aynı davada taraflar ancak bir kez ıslah yoluna başvurabilir hükmü gereğince tarihli ikinci dilekçenin ıslah dilekçesi olarak kabulü de mümkün değildir. Dolayısıyla davacı tarafın dava türünü tamamen ıslah yolu ile değiştirim yaptığı doğru değildir.
Davalı … ıslah edilen kısma yönelik zamanaşımı itirazında bulunmuştur.
Davacı, 16/02/2022 tarihli ıslah dilekçesiyle ise talebini 43.173,69 TL ‘ye yükseltmiş; davalı vekili ise,02/03/2022 tarihli dilekçesiyle süresinde, ıslah edilen bölümler için zamanaşımı def’ini ileri sürmüştür. Mahkemece, davacının ıslah dilekçesi bedel artırım dilekçesi olarak kabul edilmiş ise de; davalı vekilinin ıslaha karşı zamanaşımı def’i üzerinde durulmamıştır.
Poliçe tanzim tarihi ve riziko tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1420/1. maddesinde “sigorta sözleşmesinden doğan bütün istemler, alacağın muaccel olduğu tarihten başlayarak iki yıl geçmekle zamanaşımına uğrar” düzenlemesine yer verilmiş olup; aynı yöndeki düzenleme, Kara Araçları Kasko Sigortası Genel Şartları’nın C.10. maddesinde de yapılmıştır.
Davacının talebi, mal sigortalarının bir türü olan kasko sigorta poliçesine dayanmakta olup, yukarıda anılan mevzuat hükümleri gereği 2 yıllık zamanaşımı süresine tabidir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu döneminde kısmi dava olarak açılan davada, davaya konu edilmeyen alacak bölümü için zamanaşımı işlemeye devam etmektedir. Yargıtay’ın yerleşik uygulamaları ile, ıslaha karşı zamanaşımı def’inin ileri sürülmesi kabul edilmiş olduğundan, davacının 08.01.2020 tarihinde yaptığı ıslaha karşı davalı vekilinin zamanaşımı def’ini ileri sürdüğü gözetilmelidir.
Açıklanan hukuki ve maddi vakıalar karşısında mahkemece; davanın kısmi dava şeklinde açılan tazminat davası olduğu ve davaya konu edilmeyen alacak kısmı için zamanaşımının işlemeye devam ettiği; davaya konu rizikonun tarihi (09.09.2015 ve 26.05.20159 ile KSGŞ’nın B.3.3.4.1-son cümlesi gereği hasar ihbarından sonraki 45. gün sonunda davacı alacağının muaccel olacağı hükmü ve muacceliyetten sonraki 2 yıl içinde davaya konu edilmeyen alacak bölümünün zamanaşımına uğrayacağı hükmü dikkate alındığında ıslah edilen kısmın zamanaşımına uğradığı anlaşılmıştır.
2- Kusur raporu alınması itirazının incelenmesinde :
6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunun 1409. Maddesine göre sigortacı, sözleşmede öngörülen rizikonun gerçekleşmesinden doğan zarardan veya bedelden sorumludur. Kasko Sigortası Genel Şartlarının A/1 maddesine göre gerek hareket gerekse durma halinde iken sigortalının veya aracı kullananın iradesi dışında araca ani ve harici etkiler neticesinde sabit veya hareketle bir cismin çarpması veya aracın böyle bir cisme çarpması müsademesi devrilmesi düşmesi yuvarlanması gibi kazalar ile 3. kişilerin kötü niyet ve muziplikle yaptıkları hareketler aracın yanması çalınması veya çalınmaya teşebbüs sonucu oluşan maddi zararlardan sigortacı sorumludur.
Sigortacı gerçekleşen rizikoların poliçe teminatı kapsamı dışında olduğunu iddia ediyorsa 1409/2 maddesi gereği ispat külfeti sigortacıya aittir. Bu düzenlemeler karşısında poliçede belirtilen rizikonun gerçekleştiğini sigortalı, rizikonun teminat kapsamı dışında olduğu iddiasında ise ispat külfeti sigortacıya aittir.
Türk Ticaret Kanununun 1446. maddesine göre “Sigorta ettiren, rizikonun gerçekleştiğini öğrenince durumu gecikmeksizin sigortacıya bildirir. Rizikonun gerçekleştiğine ilişkin bildirimin yapılmaması veya geç yapılması, ödenecek tazminatta veya bedelde artışa neden olmuşsa, kusurun ağırlığına göre, tazminattan veya bedelden indirim yoluna gidilir.” Ayrıca yine aynı yasanın 1447. maddesinde “Sigorta ettiren, rizikonun gerçekleşmesinden sonra, sözleşme uyarınca veya sigortacının istemi üzerine, rizikonun veya tazminatın kapsamının belirlenmesinde gerekli ve sigorta ettirenden beklenebilecek olan her türlü bilgi ile belgeyi sigortacıya makul bir süre içinde sağlamak zorundadır. Ayrıca, sigorta ettiren, aldığı bilgi ve belgenin niteliğine göre, rizikonun gerçekleştiği veya diğer ilgili yerlerde sigortacının inceleme yapmasına izin vermekle ve kendisinden beklenen uygun önlemleri almakla yükümlüdür. Bu yükümlülüğün ihlal edilmesi sebebiyle ödenecek tutar artarsa, kusurun ağırlığına göre tazminattan indirim yapılır.” Düzenlemeleri karşısında kazanın bildirilmemesi veya geç bildirilmesi tek başına teminat dışı hal olarak kabul edilemeyecektir. Sigortalının geç bildirimi yada sigortacıya sunması gereken belgeleri süresinde sunmaması durumunda ancak, ödenecek tazminatta bir “artış sağlamış ise” tazminatta indirim sebebi olarak sayılmıştır.
Daire’nin yerleşmiş uygulamalarına göre; Genel Şartların bu maddesinde “tam kusur” dan değil, “kasıt” veya “ağır kusur”’dan söz edilmekte olup, ağır kusur kavramının kasta yakın bir kusurun varlığını ifade ettiği kabul edilmektedir. İlgili madde de tam kusurdan değil kasıt veya ağır kusurdan söz edilmektedir. (Bkz. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2016/5254 Esas, 2016/7518 Karar; 2014/20262 Esas, 2014/17040 Karar; 2015/8708 Esas, 2016/323 Karar sayılı ilamları)
Somut olay değerlendirildiğinde olay sonrasında polis ekibinin çağrılarak kazaya ilişkin tutulan tutanak, dinlenilen tanık beyanları, kaza sonrası çekilen fotoğraflar, araç şoförünün sigortaya yaptığı bildirimdeki beyanları ve alınan bilirkişi raporlarına göre iş makinesinin dolgu malzemesini dökmek için geriye doğru damperi kaldırdığında yarı römorkün yolun sol tarafına yan vaziyette yatması neticesinde kazanın meydana geldiği, davalı sigortaya hasar bildirimi yapılmadığı salt bildirim yükümlülüğünün yapılmaması veya geç yapılmasının olayın teminat dışı kalmasına sebebiyet vermeyeceği, geç bildirimin zararın artışına yol açtığının da davalı sigortaca ispat edilmemiş olduğu, kaldı ki sözü edildiği üzere davalın sigortanın ekprektiz raporu düzenlettirmesinin de bildirimin yapıldığını gösterdiği; zarar miktarına ilişkin hükme esas alınan bilirkişi raporlarının da maddi ve hukuki vakılara, usule ve dosya kapsamına uygun olduğundan sigorta vekilinin bunlara yönelik itirazlarının yerinde olmadığı görülmüştür.
3-Davalının faize yönelik istinafında:
Taraflar arasındaki ilişki, TTK.’nda düzenlenen sigorta sözleşmesinden kaynaklandığından ve bu tür sözleşmeler TTK.’nun 3. ve 4. maddeleri hükmü uyarınca, tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın, mutlak ticari işler kapsamında bulunmasına göre, talep gibi temerrüt faizi olarak ticari faiz niteliğindeki avans faizine hükmedilmesi yerinde olup buna yönelik itiraz yerinde değildir. (Bkz. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2016/10978 Esas, 2018/5122 Karar sayılı ilamı)
Bu nedenle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, HMK.nın 353/1-b.2. maddesi gereğince yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; ilk derece mahkemesi kararın KALDIRILMASINA,
HMK.nın 353/1-b-2.maddesi gereğince YENİDEN ESAS HAKKINDA HÜKÜM KURULMASINA,
Davacının davasınınKISMEN KABULÜ İLE;
1-)1.000,00 -TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
İlk Derece Yargılaması Yönünden;
2-Alınması gereken 80,70 TL harcın peşin alınan 29,20 TL harç ve 721,00 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 750,20 TL harçtan mahsubu ile fazla 669,50 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafça yatırılan 62,70 TL ilk dava açılış harcı ile 721,00 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 783,70 TL harç giderinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
4-Davacı tarafça yapılan 630,00-TL bilirkişi ücreti ve 475,70-TL posta – tebligat gideri olmak üzere toplam 1.105,70 TL’nin kabul oranına göre hesaplanan 25,43 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan 1.000,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
6-Davalı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan 1.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
7-Davacı tarafından yatırılan ve dosyada artan gider avansının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
İstinaf Yargılaması Yönünden;
8-İstinaf başvurma harcı dışında istinaf peşin harcı olarak alınan istinaf karar harcının talep halinde davalı tarafa iadesine,
9-Davalı tarafça yapılan 220,70 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
10-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
11-HMK’nın 359/3. fıkra gereği kararın tebliği ile 302/5. fıkrası gereği harç tahsil müzekkeresi yazılması ve tebliğ işlemlerinin İLK DERECE MAHKEMESİ tarafından yapılmasına,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesi gereğince; (107.090,00) Türk Lirasını geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi. 10/06/2022

… … … …
Başkan Üye Üye Katip
… … … …
E imza E imza E imza E imza

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.