Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/1226 E. 2022/1257 K. 03.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :
KARAR TARİHİ : 03/06/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 09/03/2022
NUMARASI : … Esas …Karar

DAVACILAR :1- … –
2- … – …
VEKİLİ :Av….
DAVALI :…-…
VEKİLİ :Av. …-
DAVA :Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 03/06/2022
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 03/06/2022

Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili dava dilekçesinde;” 02.08.2017 günü saat 09:40 sıralarında dava dışı sigortalı araç sürücüsü …’un, idaresindeki …. plaka sayılı otomobil ile Başkent Kavşağı istikametinden Çevre Yolu Caddesini takiben seyredip Karadağ Sokak Kavşağı girişine yaklaştığında ve seyrettiği yolun orta kısmından sağına doğru manevra yaptığı sırada, aracının sağ yan ön çamurluk kısmına, sağından ve gerisinden aynı istikamette yolun sağ kısmından doğru seyreden ve fren tertibatına başvurarak direksiyon hakimiyetini kaybeden sürücü ….’ın, yönetimindeki … plaka sayılı motorsiklet ile çarpması, akabinde yolun sağına savrularak yoldan çıkıp ileriye doğru savrulması ve Konevi Lisesi bahçe beton duvarına çarpması sonucu meydana gelen trafik kazasında, müvekkillerin küçük oğlu …’ın vefatına neden olmuştur. Taksirle ölüme neden olma suçu nedeni ile Konya … Asliye Ceza Mahkemesi’nin …. Esas ve … Karar sayılı dosyasında açılan kamu davası, sanık sürücü …’un asli kusurlu, müteveffa sürücü …’ın ise tali kusurlu olduğunu tespit eden Adli Tıp Kurumu Ankara Trafik İhtisas Dairesi tarafından düzenlenmiş 17.07.2019 tarihli rapor hükme esas alınarak mahkümiyet ile sonuçlanmış ve verilen karar, istinaf yolundan geçerek kesinleşmiştir. Kazaya karışan ve …. adına kayıtlı olan …. plaka sayılı otomobil, kaza tarihini kapsar 21.02.2017-21.02.2018 vade tarihli ve … nolu Kasko Sigorta Poliçesi içerisinde düzenlenmiş 125.000,00t manevi tazminat teminat limitli İhtiyari Mali Mesuliyet Sigortası ile sigortalandığından, sigortacı sıfatı ile davalının sorumluluğuna gidilmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 23.06.2004 tarihli 2004/13-291 Esas ve 2004/370 Karar sayılı ilamında belirlenen tespitlere göre; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 56. maddesinin 2. Fıkrasında düzenlenen manevi tazminatta kusurun gerekmediği, ancak takdirde etkili olabileceği Yargıtay’ın 22.6.1966 tarih ve 1966/7 Esas 1966/7 Karar sayılı içtihadı birleştirme kararında açıkça vurgulanmıştır. Söz konusu kararın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden Hâkim, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Yine TBK’nın 56/2 maddesi hükmüne göre hâkimin, özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahiplerine verilmesine karar vereceği bir para tutarı Adalete uygun olmalıdır. Bu para tutarı, aslında ne tazminat ne de cezadır. Çünkü mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını amaç edinmediği gibi kusurlu olana yalnız hukukun ihlalinden dolayı yapılan bir kötülük de değildir. Aksine, zarara uğrayanda bir huzur duygusu uyandırmaktadır. Aynı zamanda ruhi ıstırabını dindirilmesini amaç edindiğinden tazminata benzer bir fonksiyonu da vardır. O halde bu tazminatın sınırı, onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktarı, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. Davaya konu olayda müvekkillerden …, müteveffa …’ın babası, … ise annesi konumundaki kişilerdir. Müteveffa …’ın, kaza sonucu hayatını kaybetmesinin onun anne ve babasında manevi yıkım oluşturması olağandır. Gelişmiş ülkelerde artık eski kalıplarından çıkarılan manevi tazminatta, caydırıcılık unsuruna da ağırlık verilmektedir. Gelişen hukukta bu yaklaşım, kişilerin bedenine ve ruhuna karşı yöneltilen haksız eylemlerde veya taksirli davranışlarda tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranlarda manevi tazminat takdir edilmesi gereğini ortaya koymakta, kişi hayatının her şeyin üstünde ve önünde geldiğini önemle vurgulamaktadır. Bu ilkeler gözetildiğinde; Aslolan insan hayatıdır ve bu hayatın yitirilmesinin, ölenin yakınlarında açtığı derin ızdırabı hiçbir değerin telafi etmesi de imkân dâhilinde değildir. Burada amaçlanan sadece bir nebze olsun rahatlama duygusu vermek; öte yandan da zarar veren veya zarardan sorumlu olan yanı dikkat ve özen göstermek konusunda etkileyecek bir yaptırımla caydırıcı olabilmektir. Mahkemece, ülkenin ekonomik koşulları, paranın alım gücü, tarafların sosyo-ekonomik durumları, haksız eylemin niteliği ve atfedilen kusur oranı, müvekkillerde oluşan elem ve ızdırabın ağırlığı ve manevi tazminatın belirlenmesine ilişkin tüm ilke ve kurallar nazara alınarak müvekkiller lehine makul miktarlarda istenen manevi tazminatlara hükmedilmesinde hukuki ve fiili zaruret vardır. Zira müvekkiller, 16 yaşındaki küçük oğullarını, davaya konu trafik kazası nedeni ile kaybetmişlerdir. Sorumluluğun kapsam ve sınırını düzenleyen 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun ihtiyari mali sorumluluk sigortasına uygulanacak hükümler başlıklı 100. maddesinde yazılı; “Bu Kanunun sorumluluğun kaldırılması veya tazminatın azaltılmasına ilişkin 95 inci maddesi, doğrudan doğruya talep ve dava hakkına ilişkin 97 nci maddesi ve zamanaşımına ilişkin 109 uncu maddesi ihtiyari mali sorumluluk sigortasında da uygulanır.” dendiği, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 97. maddesinde yazılı; “*Zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir. Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması halinde, zarar gören dava açabilir veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabilir.” hükmü gereğince Kasko Sigorta Poliçesi içerisinde düzenlenmiş İhtiyari Mali Mesuliyet Sigortası’ndan doğan sorumluluk nedeni ile dava yoluna gitmeden önce 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 97, 99 ve 100. maddeleri gereğince 12.02.2021 tarihinde davalı … şirketine yazılı başvuru yapılmış, ancak kasko poliçesi iptal olduğu için hasar dosyası açılamadığına dair tarafımıza 22.02.2021 tarihli yazı gönderilmiştir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/A maddesi gereğince Arabulucu’ya başvurulmuş, ancak taraflar arasında anlaşmaya varılamamıştır. ” şeklinde dava açmıştır.
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; poliçe ve teminat limitlerinin belirlenmesi gerektiğini, manevi tazminat takdiri yapılırken Yargıtay uygulamalarının esas alınması gerektiğini, kusur durumunun tespitinin gerektiği, tazminat hesaplaması aktüer sıfatına sahip bilirkişiler tarafından ZMMS genel şartları çerçevesinde yapılması gerektiğini, müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini, davacılarca talep edilen faizin hatalı talep edildiğini, davacıların ceza yargılaması sırasında şikayetlerinden vazgeçmeleri ya da uzlaşma bildirimlerinin şikayetçi tarafından dosyaya sunulması gerektiğini, ayrıca davacı yanın yargılama gideri ile vekalet ücreti taleplerinin de hatalı olduğu, davanın reddini talep ettikleri görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi 09/03/2022 tarih …. Esas … Karar sayılı gerekçeli kararında özetle; “Tüm dosya kapsamı ve deliller birlikte değerlendirildiğinde; davacı vekili davalı aleyhine Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davası açmış, davalı yan yasal süresi içerisinde davanın reddini talep etmiştir.
Mahkememiz dosyasına kazandırılan ATK raporunda sürücü ….un %80 oranında, müteveffa sürücü …’ın ise %20 oranında kusurlu olduğu bildirilmekte olup aynı zamanda davacı tarafların SED araştırmaları kolluk marifetiyle yapılmış dosya arasına alınmıştır.
Manevi tazminat bakımından; davacılar … ve …’ın müşterek çocukları …’ın meydana gelen kaza nedeniyle yaşamını yitirdiği, bu nedenle zor günler geçirdiklerini ve evlatlarını kaybetmenin derin acısı ile birlikte manevi zarara uğradıklarını, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, haksız eylemin ağırlığı, kusur durumu ve diğer hususlar dikkate alınarak aynı zamanda”hükmedilcek bu para, zarara uğrayandan manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır, bir ceza olmadığı gibi mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amcına göre belirlenmelidir, takdir edilecek miktarı mevcut halde elde edilecek tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır” (Yüksek Yargıtay 4. HD’nin 06/06/1999 Tarih, 3872/5240; 4. HD’nin 18/06/1998 tarih, 16/89/4951 ), “hükmedilcek bu para, zarara uğrayandan manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır, bir ceza olmadığı gibi mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amcına göre belirlenmelidir, takdir edilecek miktarı mevcut halde elde edilecek tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır” (Yüksek Yargıtay 4. HD’nin 06/06/1999 Tarih, 3872/5240; 4. HD’nin 18/06/1998 tarih, 16/89/4951 ), Manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebi ile duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de göz önünde bulundurularak hak ve nesafet çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır, zira TMK’nın 4. Maddesinde kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hak ve nesafete göre takdir edeceği öngörülmüştür.( Yüksek Yargıtay 17. HD’nin 23/02/2015 Tarih 2013/16396 Esas 2015/3179 Karar) anılan emsal kararların da dikkate alınması ve Yüksek Yargıtay 17. HD’nin 23/02/2015 Tarih 2013/16396 Esas 2015/3179 Karar yine HGK’nın 23/06/2004 tarihli, 13/291-370 sayılı kararında “22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu (birlikte kusur dahil), olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır” şeklinde hüküm geçtiği, anılan emsal kararlar, SED araştırmaları ve ATK raporu birlikte değerlendirildiğinde, kaza tarihi ile karar tarihi arasında geçen süre de dikkate alınarak temerrüt tarihi arabuluculuk son tutanak tanzim tarihi kabul edilerek (Yargıtay 4. HD’nin 13/09/2021 tarih, 2021/18933 Esas, 2021/4438 Esas, Diyarbakır BAM 8 HD’nin 2019/48 Esas, 2019/53 Karar sayılı ilamları) davacıların davasının kısmen kabul kısmen reddi ile; davacı …’ın, davalı …aleyhine açtığı manevi tazminat davası nedeniyle 50.000,00 TL’nin 29/03/2021 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile (sigorta şirketinin poliçe limitleri ile sınırlı olması kaydıyla) davacıya verilmesine, davacı …’ın, davalı …aleyhine açtığı manevi tazminat davası nedeniyle 50.000,00 TL’nin 29/03/2021 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile (sigorta şirketinin poliçe limitleri ile sınırlı olması kaydıyla) davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar vermek gerekmiş olup mahkememizde oluşan vicdani kanaate göre;
Davacıların davasının KISMEN KABUL KISMEN REDDİ İLE;
Davacı …’ın, davalı …aleyhine açtığı manevi tazminat davası nedeniyle 50.000,00 TL’nin 29/03/2021 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile (sigorta şirketinin poliçe limitleri ile sınırlı olması kaydıyla) davacıya VERİLMESİNE,
Davacı …’ın, davalı …aleyhine açtığı manevi tazminat davası nedeniyle 50.000,00 TL’nin 29/03/2021 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile (sigorta şirketinin poliçe limitleri ile sınırlı olması kaydıyla) davacıya VERİLMESİNE” şeklinde karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı vekili sunduğu istinaf dilekçesinde özetle; konu poliçe prim ödeme borcunun yerine getirilmemiş olması nedeniyle vade ortasında feshedilmiş olup müvekkil şirketin konu kazaya ilişkin hiçbir sorumluluğunun bulunmadığını, karar ile hükmedilen manevi tazminat tutarının fahiş oranda yüksek olup zenginleşmeye mahal verecek nitelikte olduğunu, hiçbir şekilde davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte tazminat takdirinin Yargıtay uygulamalarının esas alınarak yapılması gerektiğini, manevi tazminata hükmedilmesi halinde proporsiyon uygulanmasının gerektiğini, sigorta şirketinin, sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında sorumlu olduğunu, sigortalı araç sürücüsüne %80 kusur atfedilmesini kabul etmediklerini, sigorta teamüllerine uyulmasının gerektiğini, mütefarik kusur indirimi yapılmasının gerektiğini, müteveffanın sürücü belgesinin bulunmadığını, ayrıca müteveffanın kaskının da takılı olmadığını, tüm bu nedenlerle Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi … E. sayılı davada vermiş olduğu 09/03/2022 tarih ve …. K. sayılı kararın kaldırılmasını, Müvekkil şirket aleyhine başlatılan icra takibinin durdurulması için tehir-i icra kararı verilmesini talep ve beyan etmiştir.
Davacılar vekili sunduğu istinaf dilekçesinde özetle; rizikonun gerçekleşmesinden sonra poliçenin iptal edilmesinin, sigortacının sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağını, ceza mahkemesinde hükme esas alınan raporlarda tespit edilen kusur ve kusurluluk derecesi ile eldeki davada alınan kusur raporunun birbiri ile örtüştüğünden, kusur oranına itirazın yersiz olduğunu, makul miktarda istenen manevi tazminat miktarlarının tamamına hükmedilmesi gerekirken az miktarda hükmedilmesinin hatalı olduğunu, arabulucu ücretinin tamamının davalıdan alınmamasının hatalı olduğunu, manevi tazminatın reddedilen bölümü için davalı lehine vekalet ücreti takdir edilmesi ve yargılama giderinin tamamına hükmedilmemesinin hatalı olduğunu, tüm bu nedenlerle davalı vekilinin itirazlarının tümden reddi ile katılma yolu ile istinaflarının kabul edilerek Konya …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas ve … Karar sayılı dosyasında verilen 09/03/2022 tarihli kararın, hukuka ve kanuna, vicdana ve hakkaniyete aykırı olduğundan kaldırılmasına, itirazları doğrultusunda hakkaniyete uygun şekilde yeniden hüküm kurulmasına karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
Çekişmeli yargıda kural olarak, “tasarruf ilkesi” geçerlidir ve taraflar dava konusu üzerinde serbestçe tasarrufta bulunabilirler. Bu suretle davaya son verilebilmesinin bir yöntemi davadan feragattir ve anılan müessese 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 307 ila 312. maddeleri ve arada kalan maddelerde düzenlenmiştir.
HMK’nin 307. maddesinde; feragatin, davacının, talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesi olduğu, 309. maddesinde; feragatin, dilekçeyle veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılabileceği, hüküm ifade etmesinin karşı tarafın ve mahkemenin muvafakatine bağlı olmadığı, kayıtsız ve şartsız olması gerektiği, 310. maddesinde; feragatin, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabileceği, 311. maddesinde; feragatin, kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurduğu, irade bozukluğu hallerinde feragatin iptalinin istenebileceği ve 312. maddesinde de; feragat beyanında bulunan tarafın, davada aleyhine hüküm verilmiş gibi yargılama giderlerini ödemeye mahkûm edileceği, feragat, talep sonucunun sadece bir kısmına ilişkin ise yargılama giderlerine mahkûmiyetin, ona göre belirleneceği düzenlenmiştir.
Bu yasal çerçevede feragat; davacının istem sonucundan vazgeçmesi olup, kesin hükmün hukuki sonuçlarını doğurmaktadır. Geçerliliği için davalının rızasına veya mahkemenin kabulüne gerek olmayıp, bu konudaki tek taraflı irade beyanının mahkemeye ulaşması yeterlidir. Mahkemenin, yalnızca, feragatin gerçekten anılan anlamı içerip içermediğinin ve yasal yönteme uygun yapılıp yapılmadığını araştırması ve koşullar gerçekleşmişse feragat nedeniyle davanın reddi yönünde hüküm kurması gerekir. Diğer taraftan, davacı tarafından feragat bildirimi yapıldıktan sonra mahkemece henüz buna dayalı olarak karar verilmemiş olsa da, feragatten dönülemez. Davacının bu tür durumlarda, hata, hile veya ikrah nedeniyle feragatin geçersiz olduğunu aynı davada ileri sürebilme veya feragatin feshi için ayrı bir dava açabilme hak ve imkanı bulunmaktadır. Feragatin kesin hüküm oluşturma etkisi maddi anlamdadır ve feragat nedeniyle reddedilen dava, aynı konuda, aynı taraflar arasında ve aynı dava sebebine dayanılarak yeniden açılamaz. Ayrıca, feragat ile dava konusu uyuşmazlık esastan sona erdiğinden ve koşula bağlı hüküm verilemeyeceğinden, koşullu feragat geçersiz olduğu gibi, davacının istem sonucunun bir kısmından vazgeçmesi (kısmî feragat) durumunda, davanın feragat edilmeyen bölümü yönünden yargılamaya devam edilmesi zorunludur.
Öte yandan, HMK’nin 349. maddedeki, “(1) Taraflar, ilamın kendilerine tebliğinden önce, istinaf yoluna başvurma hakkından feragat edemez.” düzenlemesi gereğince, mahkeme ilamının kendilerine tebliğinden sonra, ancak hükmün kesinleşmesinden önceki herhangi bir aşamada davadan feragat mümkündür.
Aynı maddenin devamında da, “(2) Başvuru yapıldıktan sonra feragat edilirse, dosya bölge adliye mahkemesine gönderilmez ve kararı veren mahkemece başvurunun reddine karar verilir. Dosya, bölge adliye mahkemesine gönderilmiş ve henüz karara bağlanmamış ise başvuru feragat nedeniyle reddolunur.” düzenlemesi mevcuttur.
Somut olayda; karar ilamının taraflara tebliğinden ve istinaf incelemesi için dosyanın dairemize gönderildikten sonra, dilekçe ile davacılar vekili tarafından sunulan 30/05/2022 tarihli dilekçe ile, ödeme nedeni ile konusuz kaldığından “davadan’ ve istinaf talebinden açıkça feragat ediyoruz. Karşı taraftan herhangi bir yargılama gideri ya da vekalet ücreti talebimiz bulunmamaktadır” şeklinde beyanda bulunulduğu, buna karşılık davalı vekilinin de 01/06/2022 tarihli dilekçe ile de bu ” vekalet ücreti ve yargılama gideri hususunda hiçbir talebimizin olmadığını, taraflar arasında yapılan sulh anlaşması ve ödeme gereği davalı vekili sıfatıyla biz de daha evvel yaptığımız istinaf başvurusundan müvekkil davalı adına feragat ediyoruz.; şeklinde feragati kabul ettiği görülmüştür.
Davacının davasından feragat etmesi ile dava konusu uyuşmazlık sona erer, kesin hükmün hukuksal sonuçlarını doğurur. Bu nedenle mahkeme henüz feragat nedeniyle davanın reddine karar vermemiş olsa bile davacı feragattan dönemez (rücu edemez); feragat ile bağlıdır.
Bu durumda 6100 sayılı HMK.nın 349/2 maddesinin 2. cümlesi uyarınca istinaf başvurusunun feragat nedeniyle reddine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davacılar ve davalı vekilinin istinaf aşamasında davadan ve istinaf talebinden feragatı nedeniyle (istinaf sebeplerinin incelenmesine gerek olmadan) Konya …Asliye Ticaret Mahkemesinin 09/03/2022 tarih … Esas … Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
Buna göre;
1-Açılan davanın FERAGAT NEDENİYLE REDDİNE,
İlk Derece Yargılaması Yönünden;

2-Harçlar Kanununun 22. maddesi ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’ nun 25.01.1984 tarih ve 1981/4-57 Esas ve 1984/29 Karar sayılı kararı gereğince alınması gereken harç miktarı, maktu karar ve ilam harcı üzerinden hesaplanması ve alınması gerektiğinden, işbu davadan feragat karardan sonra olduğundan maktu karar ve ilam harcının 2/3 oranına isabet eden ve alınması gereken 53,80 TL karar ve ilam harcının başta peşin yatırılan 426,94 TL harçtan mahsubu ile bakiye 373,14 TL fazla harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, Mahkemenin önceki kararı nedeniyle yazılan harç tahsil müzekkeresinin tahsil edilmeyerek geri gönderilmesi için yazı yazılmasına, şayet bu nedenle harcın yattığı belgelendirilir ve talep edilirse yatırılmış harcın istek halinde yatırana iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacının kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama giderinin davalı üzerinde bırakılmasına,
5-Taraflar birbirlerinden vekalet ücreti talebi bulunmadığından, bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
6-Artan gider avansı olması halinde karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
İstinaf Yargılaması Yönünden:
7-Davacılar vekili tarafından yatırılan, başvurma harcı ve istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacılara iadesine,
8-Davalı vekili tarafından yatırılan, başvurma harcı ve istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya iadesine,
9-İstinaf eden davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan masrafların davacı üzerinde bırakılmasına,
10-İstinaf eden davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan masrafların davalı üzerinde bırakılmasına,
11-HMK’nın 359/3. fıkra gereği kararın tebliği ile 302/5. fıkrası gereği harç tahsil müzekkeresi yazılması ve tebliğ işlemlerinin İLK DERECE MAHKEMESİ tarafından yapılmasına,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesi gereğince; (107.090,00) Türk Lirasını geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi. 03/06/2022


Başkan

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Katip

e-imzalı

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.