Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2022/1064 E. 2022/1741 K. 08.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM … HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: … – …
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
… HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …
KARAR TARİHİ : 08/09/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : …
ÜYE : …
ÜYE : ..
KATİP : …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 24/11/2021
NUMARASI : … Esas … Karar

DAVACILAR :1- … – (T.C. …)
2- … – (T.C. No: …)
3- …- (T.C. No: …)
4- …- (T.C. No: …)
5- … – (T.C. No: …)
6- … – (T.C. No: …)
7- …- (T.C. No: …)
8- … – (T.C. No:…)
VEKİLLERİ : Av. …- Av. … –
Av. … Av. …-
Av…
DAVALILAR : 1- …
VEKİLLERİ : Av. …
Av…. – Av. … Av. …
2-… – (T.C. No: …) …
3-… A.Ş
VEKİLLERİ :Av….-Av. …-
4-… A.Ş.
VEKİLİ :Av…
5- … A.Ş.
VEKİLİ : Av. …

BİRLEŞEN KARAMAN … ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NİN
… ESAS … KARAR SAYILI DOSYASINDA;
DAVACI : … – (T.C. Kimlik No: …)
VEKİLLERİ : Av. … – Av. … –
Av. … – Av. … –
Av. …
DAVALILAR :1-… A.Ş.
VEKİLLERİ : Av. … – Av. … – Av. … – Av. … – …
2-… – (T.C. No: …) …
3- … A.Ş.
VEKİLLERİ : Av. … – Av. … –
4-…A.Ş.
VEKİLİ : Av. …
DAVA :MADDİ ve MANEVİ TAZMİNAT (Birleşen dava yönünden: maddi tazminat)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : …
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ: 08/09/2022

Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacılar vekili 03/10/2018 tarihli dilekçesiyle; davacıların destek ve murisi …’nın sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile davalılardan … A.Ş.’ye ait olup, davalılardan …’ün sevk ve idaresindeki … plakalı aracın 06/03/2018 tarihinde kaza yapması sonucu …’nın vefat ettiğini, davacıların kendisinin desteğinden yoksun kaldıkları gibi, bu kaza ve vefat nedeniyle büyük bir acı ve üzüntü de yaşadıklarını, davalılardan … A.Ş.’nin … plakalı aracın … poliçesini tanzim eden sigorta şirketi olduğunu, … A.Ş.’nin ise … plakalı aracın genişletilmiş kasko ve İMMS poliçesinin tanzim eden sigorta şirketi olduğunu, … A.Ş.’nin ise …’nın kullandığı … plakalı aracın ZMMS poliçesinin tanzim eden sigorta şirketi olduğunu, meydana gelen kazada kusurun karşı tarafta bulunduğunu, sigorta şirketlerinin ise maddi ve manevi tazminatlar yönünden poliçe limitleri ve poliçe kapsamları dahilinde sorumlu tutulduklarını, ihtiyari mali mesuliyet sigortası yönünden ZMMS (trafik sigortası) poliçesi limitlerinin yeterli olmaması halinde ve bu limitleri aşan kısım yönünden sorumluluğun söz konusu olduğunu beyan ederek, davacılardan … için 5.000 TL, … için 5.000 TL, … T.C. kimlik nolu … için 5.000 TL, … için 5.000 TL, … için 5.000 TL. ve …T.C. kimlik nolu … için 5.000 TL. olmak üzere toplam 30.000 TL. destek tazminatının kaza tarihinden (sorumlu sigorta şirketleri yönünden temerrüt tarihinden) itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara verilmesine ve ayrıca davacılardan … ve … için 100.000’er TL, … T.C. kimlik nolu … ve … için 90.000’er TL, … ve … T.C. kimlik nolu … için 50.000’er TL, … ve … için 20.000’er TL. olmak üzere toplam 520.000 TL manevi tazminatın da kaza tarihinden (davalılardan… A.Ş. yönünden temerrüt tarihinden) itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılar … A.Ş., … ve … A.Ş’.den müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davacı … T.C. kimlik nolu … vekili 20/05/2019 tarihli dilekçesiyle; davacı … ‘ya ait olup, dava dışı … ‘nın sevk ve idaresinde olan … plakalı araç ile davalılardan …A.Ş.’ye ait olup, davalılardan …’ün sevk ve idaresindeki, ZMMS poliçesi davalılardan … A.Ş. ve genişletilmiş kasko ve İMMS poliçesi ise davalılardan … A.Ş. tarafından tanzim edilen … plakalı aracın, 06/03/2018 tarihinde kaza yapması sonucu, davacıya ait … plakalı araçta hasar meydana geldiği gibi davacının ayrıca araç mahrumiyet zararına da uğradığını, Ereğli Sulh Hukuk Mahkemesi’nin … D. iş sayılı tespit dosyası üzerinden tespit raporu da alındığını, kusurun karşı tarafta olduğunu, ihtiyari mali mesuliyet sigortası yönünden ZMMS poliçe limitlerini aşan bir zarar meydana gelmesi halinde sorumluluk bulunduğunu ayrıca, sigorta şirketlerinin poliçe limit ve kapsamları dahilinde sorumluluklarının bulunduğunu beyan ederek, davacıya ait araç hasarından dolayı 9.200 TL. ve araç mahrumiyet zararından dolayı 600 TL. olmak üzere toplam 9.800 TL. tazminatın kaza tarihinden itibaren (sigorta şirketleri yönünden temerrüt tarihinden itibaren) işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir. Davacı taraf ayrıca tespit masraflarının da dava değerine dahil etmiş ise de tespit masrafları yargılama giderleri içerisinde değerlendirilmiş, tazminat içerisinde değerlendirilmemiştir.
Asıl davada davalılardan … A.Ş. vekili, öncelikle görev, yetki ve zamanaşımı itirazında bulunmuş, davanın esastan da reddini istemiştir.
Davalılardan … A.Ş. vekili, öncelikle yetki ve 2918 s. KTK’nin 97. maddesi gereğince dava şartı yokluğu itirazında bulunmuş, davanın esastan da reddini istemiştir.
Davalılardan … A.Ş. ve … A.Ş. vekilleri de davanın esastan reddini istemiştir.
Davalılardan … duruşmalara katılmamış ve davaya cevap vermemiştir.
Birleşen davada davalılardan … A.Ş. vekili, öncelikle görev, yetki ve kusursuzluk nedeniyle husumet itirazında bulunmuş, davanın esastan da reddini istemiştir.
Davalılardan … A.Ş. vekili, öncelikle 2918 s. KTK’nin 97. maddesi gereğince dava şartı yokluğu ve kusur itirazında bulunmuş, mahrumiyet zararının kendilerinden istenemeyeceğini de belirterek davanın esastan da reddini istemiştir.
Davalılardan … A.Ş. vekili, davanın esastan reddini istemiştir.
Davalılardan … birleşen dava yönünden de duruşmalara katılmamış ve davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi 24/11/2021 tarih … Esas … Karar sayılı gerekçeli kararında özetle; “Asıl davada … A.Ş. ve … A.Ş.’nin ZMMS poliçesine dayalı olarak, … A.Ş.’nin ise kasko ve ihtiyari mali mesuliyet sigorta poliçesine dayalı olarak, birleşen dava da … A.Ş.’nin ZMMS poliçesine dayalı olarak, … A.Ş.’nin ise kasko ve ihtiyari mali mesuliyet sigorta poliçesine dayalı olarak sorumlu tutulduğu görülmüştür.
Davacılar tarafından … A.Ş. ve … A.Ş.’ye dava açılmadan önce tazminat ödemesi için yapılan başvuru dilekçelerinin her iki sigorta şirketlerine 24/04/2018 tarihinde tebliğ edildiği, 2918 s. KTK’nin 99/1. maddesine ve Yargıtay 4. HD’nin 08/06/2021 gün ve 2021/9675 E. 2021/2633 K. sayılı emsal içtihadına göre, kazanın ilgili belgelerle sigortacıya ihbar edildiği tarihten itibaren 8 iş günü içinde sigortanın tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunduğu, bu sürenin sonunda ödememe halinde temerrüt gerçekleşeceği için, her iki sigorta şirketi yönünden temerrüt tarihinin 04/05/2018 olduğu kabul edilmiştir.
Birleşen her iki davadan davalılardan … A.Ş.’nin sorumluluğu kasko poliçesine dayalı olduğundan, Yargıtay 17. HD.nin 29/02/2016 gün ve 2015/14279 E. 2016/2395 K. sayılı emsal içtihadında da belirtildiği üzere, sigortacının tazminat ödeme borcunu düzenleyen 6102 sayılı TTK’nın 1427/1. maddesi “Sigorta tazminatı veya bedeli, rizikonun gerçekleşmesini müteakip ve rizikoyla ilgili belgelerin sigortacıya verilmesinden sonra sigortacının edimine ilişkin araştırmaları bitince ve her hâlde 1446 ncı maddeye göre yapılacak ihbardan kırkbeş gün sonra muaccel olur” hükmünü öngördüğünden bu sigorta şirketine yapılan tazminat ödemesi başvurusunun bu şirkete tebliğ edildiği 24/04/2018 tarihinden itibaren 45 gün sonra, 08/06/2018 tarihinde … A.Ş. yönünden temerrütün doğduğu anlaşılmıştır.
Davacı taraf asıl davada tazminatlarına avans faizi, birleşen davada ise yasal faiz yürütülmesini istemiştir.
Davalı tarafa ait … plakalı aracın ticari araç olması nedeniyle tazminatlara avans faizi istenebileceği sonucuna varılmış, talep gibi asıl davadaki tazminatlara temerrüt tarihinden itibaren avans faizi, birleşen davada ise talepten fazlaya karar verilemeyeceğinden talep gibi yasal faize hükmetmek gerekmiş ve;
Davacı …’nın, birleşen (Ticaret Mahkemesi sıfatıyla) Karaman … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … E. sayılı davasının, KISMEN KABUL, KISMEN REDDİ İLE;
06/03/2018 tarihinde meydana gelen trafik kazasında hasara uğrayan … plakalı aracın hasarından dolayı 2.300 TL. maddi tazminatın, kaza tarihi olan 06/03/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte (davalılardan … A.Ş.’nin faiz yönünden sorumluluğunun temerrüt tarihi olan 04/05/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizle sınırlı olması kaydıyla) davalılardan … A.Ş., … ve … A.Ş.’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacı …’ya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin araç hasarı taleplerinin reddine,
Aynı tarihte meydana gelen kaza ve davacıya ait aynı (…) plakalı aracın araç mahrumiyet zararına ilişkin olarak 150 TL. maddi tazminatın, kaza tarihi olan 06/03/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte (davalılardan … A.Ş.’nin faiz yönünden sorumluluğunun temerrüt tarihi olan 08/06/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizle sınırlı olması kaydıyla) davalılardan … A.Ş., … ve … A.Ş.’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacı …’ya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin araç mahrumiyet zararı taleplerinin reddine,
Davacının tespit masrafları taleplerinin ise yargılama giderleri içerisinde değerlendirilmesine,
Davacıların … E. sayılı asıl davalarının KISMEN KABUL, KISMEN REDDİ İLE;
Davacılardan …’nın, 06/03/2018 tarihinde meydana gelen trafik kazasında …’nın vefatı ve kendisinin destek kaybından dolayı;
Destek zararına ilişkin 131.917,92 TL. maddi tazminatın, kaza tarihi olan 06/03/2018 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte (davalılardan … A.Ş. ve … A.Ş.’nin faiz yönünden sorumluluğunun bu şirketlerin temerrüt tarihi olan 04/05/2018 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle sınırlı olması kaydıyla) davalılardan … A.Ş., …, … A.Ş. ve … A.Ş.’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacı …’ya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin destek tazminatı taleplerinin reddine,
Davacı … için 25.000 TL. manevi tazminatın, kaza tarihi olan 06/03/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan … A.Ş. ve …’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacı …’ya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin manevi tazminat taleplerinin reddine,
Davacı …’nın … A.Ş. aleyhine açtığı 100.000 TL.’lik manevi tazminat davasının pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine,
Davacı … T.C. kimlik nolu …’nın, 06/03/2018 tarihinde meydana gelen trafik kazasında …’nın vefatı ve kendisinin destek kaybından dolayı;
Destek zararına ilişkin olarak 12.345,17 TL. maddi tazminatın, kaza tarihi olan 06/03/2018 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte (davalılardan … A.Ş. ve … A.Ş.’nin faiz yönünden sorumluluğunun bu şirketlerin temerrüt tarihi olan 04/05/2018 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle sınırlı olması kaydıyla) davalılardan … A.Ş., …, …A.Ş. ve … A.Ş.’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacı …’ya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin destek tazminatı taleplerinin reddine,
Davacı … T.C. kimlik nolu … için 20.000 TL. manevi tazminatın kaza tarihi olan 06/03/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan … A.Ş. ve …’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacı …’ya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin manevi tazminat taleplerinin reddine,
Davacı … T.C. kimlik nolu …’nın … A.Ş. aleyhine açtığı 90.000 TL.’lik manevi tazminat davasının pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine,
Davacı …’nın, 06/03/2018 tarihinde meydana gelen trafik kazasında …’nın vefatı ve kendisinin destek kaybından dolayı;
Destek zararına ilişkin olarak 16.356,82 TL. maddi tazminatın, kaza tarihi olan 06/03/2018 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte (davalılardan … A.Ş. ve … A.Ş.’nin faiz yönünden sorumluluğunun bu şirketlerin temerrüt tarihi olan 04/05/2018 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle sınırlı olması kaydıyla) davalılardan … A.Ş., …, … A.Ş. ve …A.Ş.’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacı …’ya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin destek tazminatı taleplerinin reddine,
Davacı … için 20.000 TL. manevi tazminatın kaza tarihi olan 06/03/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan … A.Ş. ve … ‘den müştereken ve müteselsilen alınarak davacı …’ya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin manevi tazminat taleplerinin reddine,
Davacı …’nın … A.Ş. aleyhine açtığı 90.000 TL.’lik manevi tazminat davasının pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine,
Davacı …’nın, 06/03/2018 tarihinde meydana gelen trafik kazasında …’nın vefatı ve kendisinin destek kaybından dolayı;
Destek zararına ilişkin olarak 45.726,90 TL. maddi tazminatın, kaza tarihi olan 06/03/2018 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte (davalılardan …A.Ş. ve … A.Ş.’nin faiz yönünden sorumluluğunun bu şirketlerin temerrüt tarihi olan 04/05/2018 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle sınırlı olması kaydıyla) davalılardan … A.Ş., …, …A.Ş. ve … A.Ş.’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacı … ‘ya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin destek tazminatı taleplerinin reddine,
Davacı … için 20.000 TL. manevi tazminatın kaza tarihi olan 06/03/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan … A.Ş. ve …’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacı …’ya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin manevi tazminat taleplerinin reddine,
Davacı …’nın …A.Ş. aleyhine açtığı 100.000 TL.’lik manevi tazminat davasının pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine,
Davacı …’nın, 06/03/2018 tarihinde meydana gelen trafik kazasında …’nın vefatı ve kendisinin destek kaybından dolayı;
Destek zararına ilişkin olarak 13.716,87 TL. maddi tazminatın, kaza tarihi olan 06/03/2018 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte (davalılardan …A.Ş.’nin faiz yönünden sorumluluğunun bu şirketlerin temerrüt tarihi olan 04/05/2018 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle sınırlı olması kaydıyla) davalılardan … A.Ş., …, … A.Ş. ve … A.Ş.’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacı …’ya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin destek tazminatı taleplerinin reddine,
Davacı …için 25.000 TL. manevi tazminatın kaza tarihi olan 06/03/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan … A.Ş. ve …’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacı …’ya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin manevi tazminat taleplerinin reddine,
Davacı …’nın … A.Ş. aleyhine açtığı 50.000 TL.’lik manevi tazminat davasının pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine,
Davacı … T.C. Kimlik nolu …’nın, 06/03/2018 tarihinde meydana gelen trafik kazasında …’nın vefatı ve kendisinin destek kaybından dolayı;
Destek zararına ilişkin olarak 13.716,87 TL. maddi tazminatın, kaza tarihi olan 06/03/2018 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte (davalılardan …A.Ş.’nin faiz yönünden sorumluluğunun bu şirketin temerrüt tarihi olan 04/05/2018 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle sınırlı olması kaydıyla) davalılardan … A.Ş., … ve … A.Ş.’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacı …’ya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin destek tazminatı taleplerinin reddine,
Davacı … T.C. Kimlik nolu … için 25.000 TL. manevi tazminatın kaza tarihi olan 06/03/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan … A.Ş. ve …’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacı …’ya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin manevi tazminat taleplerinin reddine,
Davacı … T.C. Kimlik nolu …’nın … A.Ş. aleyhine açtığı 50.000 TL.’lik manevi tazminat davasının pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine,
Davacı … T.C. Kimlik nolu …’nın … A.Ş. aleyhine açtığı 21.602,82 TL.’lik destek zararına ilişkin maddi tazminat davasının pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine,
Davacı …’nın, 06/03/2018 tarihinde meydana gelen trafik kazasında kardeşi …’nın vefatından dolayı;
10.000 TL. manevi tazminatın, kaza tarihi olan 06/03/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan …. A.Ş. ve …’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacı …’ya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin manevi tazminat taleplerinin reddine,
Davacı …’nın … A.Ş. aleyhine açtığı 20.000 TL.’lik manevi tazminat davasının pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine,
Davacı … ‘nün, 06/03/2018 tarihinde meydana gelen trafik kazasında kardeşi …’nın vefatından dolayı;
10.000 TL. manevi tazminatın kaza tarihi olan 06/03/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan … A.Ş. ve ..’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacı ..’ye verilmesine, davacının fazlaya ilişkin manevi tazminat taleplerinin reddine,
Davacı ..’nün … A.Ş. aleyhine açtığı 20.000 TL.’lik manevi tazminat davasının pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacılar vekili sunduğu istinaf dilekçesinde özetle; destek zararının hesaplamasında TRH 2010 tablosunun dikkate alınması gerektiğini, müteveffa …’nın gelir tespitinin hatalı olduğunu, müteveffaya atfedilen kusur oranın kabul etmediklerini, reddedilen manevi tazminat yönünden … A.Ş lehine vekalet ücretine hükmedilemeyeceğini, manevi tazminatın poliçe kapsamı dışında olması halinde herhangi bir taleplerinin olmadığını, manevi tazminat yönünden de yerel mahkemece verilen kararın kaldırılmasını, istinaf taleplerinin reddi halinde dahi gerekçeli kararda yer alan hataların düzeltilmesini talep ettiklerini, tüm bu nedenlerle Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi … Esas … Karar sayılı dosyadan verilen hükmün kaldırılmasını, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenmesini talep ve beyan etmiştir.
Davalı … A.Ş vekili sunduğu istinaf dilekçesinde özetle; Dava konusu olayda davacıların murisinin tam kusurlu olduğunu, müvekkil şirketin araç maliki olduğu ve diğer davalı …’ün sevk idaresindeki araç ve sürücünün olayda kusuru olmaması nedeniyle müvekkil şirketin sorumluluğu yönünden illiyet bağının kesildiğini, bu nedenle Yargıtay’ın yerleşik içtihatları gereği de müvekkil şirket yönünden davanın reddi gerekirken, müvekkile kusur atfedilerek müvekkil aleyhine hüküm kurulmasına itiraz ettiklerini, hükme esas alınan bilirkişi hesap raporunda aileden en büyük çocuğun üniversite okuması nedeniyle diğer çocukların da üniversite okuyacağı ve 25 yaşında desteğin sona ereceği kabul edilerek hesaplama yapıldığını, bilirkişi raporunun soyut ve varsayımlar üzerine oluşturulmuş olup bu hususun tamamen hatalı olduğunu, AYİM tarafından hazırlanan tablolara göre, davacı eşin kaza tarihindeki yaşına (27) ve 18 yaş altında bir çocuğu bulunmasına göre (%27-%5=%22)%22 oranında evlenme ihtimali bulunmakla, hükme esas alınan 25.02.2015 tarihli hesap bilirkişisi raporunda davacı eşin rapor tarihindeki yaşı(33) esas alınarak, evlenme ihtimalinin (%17-%5=%12)%12 olduğunun kabulüyle bu doğrultuda yapılan hesaplamanın hükme esas alınmasının doğru olmayıp bozmayı gerektirdiğini, yerel mahkemece hükmedilen manevi tazminat oranlarını kabul etmemekle birlikte davacının eşi ve çocuklarına oranla anne, baba ve kardeşlere hükmedilen manevi tazminat oranlarının da fahiş olup felaketi özendirir nitelikte olduğunu,yerel mahkemece verilen kararın hüküm kısmındaki maddi ve manevi tazminatın sorumluluk oranları ile vekalet ücreti, yargılama giderleri ve harçların sorumluluk oranları da müvekkil şirket aleyhine hatalı olarak hesaplandığını, birleşen dava yönünden hükme esas alınan 15.10.2020 tarihli bilirkişi raporuna, davacı yanın işbu dava tarihi öncesi yaptırdığı delil tespiti esas alınarak hesaplama yapılmış ise de delil tespitinde usul hukuku kurallarına aykırılığın mevcut olduğunu, tüm bu nedenlerle yerel mahkemece esas dava ve birleşen dava yönünden hükmedilen davanın kısmen kabulüne ilişkin kararının ortadan kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini ve vekalet ücreti ve masrafların karşı tarafa yüklenmesini, karar kesinleşinceye kadar icranın geri bırakılmasına karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
Davalı … A.Ş vekili sunduğu istinaf dilekçesinde özetle; poliçe şartlarına göre, araç mahrumiyet bedeli taleplerinin poliçe kapsamı dahilinde olmadığından müvekkil şirketin bu talebe ilişkin herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını, sigortalının, sigorta şirketinden ikame araç teminini talep etmemesi halinde ikame araç bedelinin ‘’bedel’’ olarak ödeneceğine dair bir düzenlemenin poliçede mevcut olmadığını, bu nedenle, davalı müvekkil şirket aleyhine araç mahrumiyet bedeline hükmedilmesinin poliçeye ve hukuka aykırı olduğunu, bu nedenlerle Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/11/2021 tarih ve … Esas … Karar sayılı hükmünün davalı müvekkil şirket aleyhine tesis edilen 1-b bendindeki araç mahrumiyet zararına ilişkin olarak 150 TL nin ödenmesi yönündeki kısmının kaldırılarak, davanın davalı müvekkil şirket yönünden tamamen reddine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Mahkemece verilen karar davacılar, davalı … A.Ş, … ve …. tarafından istinaf edilmiştir.
Dava, trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalmaya dair maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
1-Birleşen hasar tazminatı davası için davalıların istinafının kesinlik sınırının altında kaldığına dair;
Mahkemece birleşen araç hasarına ilişkin dava için kısmen kabul-kısmen redde karar verilmiş, karara karşı davalılar … A.Ş, … vekilince istinaf başvurusunda bulunmuştur.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun “İstinaf Yoluna Başvurulabilen Kararlar” başlığı altında düzenlenen 341. Maddesinde; “İlk derece mahkemelerinden verilen nihai kararlar ile ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz taleplerinin reddi ve bu taleplerin kabulü hâlinde, itiraz üzerine verilecek kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabilir.
(2) Miktar veya değeri 5.880 TL’yi (karar yılı 2021 için) geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir.Ancak manevi tazminat davalarında verilen kararlara karşı, miktar veya değere bakılmaksızın istinaf yoluna başvurulabilir.
(3) Alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda kesinlik sınırı alacağın tamamına göre belirlenir.
(4) Alacağın tamamının dava edilmiş olması durumunda, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü 5.880 Türk Lirasını geçmeyen taraf, istinaf yoluna başvuramaz” denilmektedir.
Mahkemece hükmedilen maddi tazminat toplamı 2.450-TL olup, HMK’nın 341/2. maddesi gereğince, karar tarihi itibarıyla kesinlik sınırı altına kaldığından, kabul edilen miktar açısından karar kesin olduğundan, kararın kesin olması halinde ilk derece mahkemesince bir karar verilebileceği gibi 01.06.1990 tarih 3/4 sayılı İnançları Birleştirme Kararının kıyasen uygulanması yoluyla Dairemizce de karar verilebileceğinden, HMK nın 352. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan ön inceleme sonunda davalılar … A.Ş ve … vekilince istinaf başvuru dilekçesinin birleşen dava için reddine dair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
2-Davalı … A.Ş vekilinin görev, yetki ve zamanaşımı itirazına yönelik;
Davalılar arasında ZMMS poliçesine dayalı olarak sigorta şirketlerinin de bulunması ve davanın bu nedenle mutlak ticari dava niteliğinde bulunması nedeniyle ticaret mahkemelerinin görevli olduğu belirlenmiş olmasına;
Haksız fiilden doğan tazminat davalarının zarar görenin bulunduğu yerde de açılabilecek olması, davacılardan …’nın mernis adresinin Konya olması, diğer davacılarında … ile birlikte dava açmış olmalarına;
2918 s. KTK’nin 109/2. maddesi ve TCK’nin 85. maddesi ile TCK’nin 66/1-d maddesi gereğince taksirle ölüme sebebiyet verilmesi halinde ceza davası zamanaşımı süresinin 15 yıl olması, kaza tarihi ile dava tarihi arasında da bu sürenin geçmemiş olmasına göre, davalının bu hususlara yönelik itirazlarının yerinde olmadığı görülmüştür.
3-Davalı … vekilinin sorumluluğa yönelik itirazında;
Davacı tarafça, müteveffa sürücü desteklerinin bulunduğu aracın ZMMS olan Allianz için de trafik sigortası kapsamında müteselsilen talepte bulunulmuş; davalı … tarafından zorunlu mali sorumluluk sigortası tanzim edilen bu aracın, 06.03.2018 tarihinde meydana gelen kaza neticesinde vefat eden sürücünün desteğinden mahrum kalan davacıların, zararlarının ZMMS teminatı kapsamında Allianz kalıp kalmadığı burada önem arz etmektedir.
Davalı taraf, kaza yapan aracı ZMSS ile sigortalayan şirket olup sorumluluğu, 2918 Sayılı KTK’nun 91 ve devamı maddeleri gereğince, araç işleteni tarafından yaptırılması zorunlu olan ve 92. Maddesi kapsamında belirtilen haller dışındaki işletenin sorumluluğunu üstlenen mali sorumluluk poliçesinden kaynaklanan zararlarla sınırlı olduğundan davalı ancak sigorta teminatı kapsamındaki zararlardan sorumludur. Davalının sorumluluğun belirlenmesinde 01.06.2015 tarihinden önceki ZMSS Genel Şartlarında ve 2918 Sayılı KTK’nun 92. maddesinde sigortalı araç sürücüsünün kendi kusuru ile vefatını da kapsayacak şekilde hak sahiplerinin zararlarının sigorta teminatı kapsamında olmayacağına ilişkin bir düzenleme bulunmadığından, gerek Yargıtay HGK’nun, gerekse Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin içtihatları ile sigortalı araç sürücüsünün kendi kusuru ile vefatında, desteğinden mahrum kalan hak sahibi üçüncü kişilerin zararları nitelik itibariyle yansıma zarar olmadığı, hak sahiplerinin doğrudan zararı olduğu belirtilerek, sigorta teminatı kapsamında olduğu kabul edilerek sigortanın sorumluluğuna gidilmiştir. 01.06.2015 tarihinde Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarında değişiklik yapılarak Genel Şartlar A.6. maddesinin (c) bendinde “İlgililerin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan tazminat talepleri” ve (d) bendinde “Destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan destek tazminatı talepleri ile destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmakla beraber destek şahsının kusuruna denk gelen destek tazminatı talepleri” açısından sigortanın sorumlu olmayacağı düzenlenmiştir. Sigortalı araç sürücüsünün kusuru ile vefatı nedeniyle hak sahiplerinin destek zararları da bu kapsamdadır. Nitekim 26.04.2016 tarihinde poliçe ve kaza tarihinden sonra yürürlüğe giren 6704 Sayılı Kanun 4. maddesi ile 2918 Sayılı Yasanın 92. Maddesine eklenen “h” ve “i” maddelerinde de bu konuda düzenlene yapılmış, ilgili maddelerin Anayasa’ya aykırı olduğundan bahisle yapılan iptal başvurusu üzerine Anayasa Mahkemesi 2019/40 E. 2020/40 K. Sayılı 17/07/2020 tarihli kararında teminat kapsamının belirlenmesine ilişkin 2918 Sayılı Yasanın 92. Maddesinin “i” bendinin Anayasaya aykırı olduğundan iptaline karar verilmişken, “h” bendinde yer alan sigorta teminatı kapsamında kalmadığı belirtilen “İlgililerin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan tazminat talepleri” maddesine ilişkin gerekçesinde “2918 sayılı Kanun’un 92. maddesinin itiraz konusu (h) bendinde ilgililerin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan tazminat taleplerinin zorunlu mali sorumluluk sigortasının kapsamında olmadığı belirtilmektedir. Kanun’da ilgililerin kimler olduğu belirtilmemiş ise de anılan ibareyle ifade edilenin kazaya uğrayan kişi dışında tazminat talep edebilecek kişiler olduğu anlaşılmaktadır. Kuralda yer alan “…sigortalının sorumluluk riski…” ibaresinin anlamı da değerlendirilmelidir. Yukarıda da açıklandığı üzere zorunlu mali sorumluluk sigortasının amacı işletenin Kanun’un 85. maddesinde düzenlenen hukuki sorumluluğunu güvence altına almaktır. Dolayısıyla bu hukuki sorumluluğunu sigorta ettirmekle yükümlü olan işletenin sigortalı konumunda olduğu, sigortalının sorumluluk riskinin ise Kanun’un 85. maddesinde düzenlenen hukuki sorumluluk kapsamında gerçekleşmesi olası risklerle sınırlı olduğu anlaşılmaktadır. Bu yönleriyle kuralın belirsiz olduğu söylenemez.” denilerek 2918 Sayılı yasanın 85. Maddesi kapsamında kalmayan, üçüncü kişilerin zararlarının sigorta kapsamında kalmadığına yönelik bir düzenleme olduğundan bahisle düzenlemenin belirli olduğu ve Anayasaya aykırı olmadığından iptal talebinin reddine karar verilmiştir.
Buna göre, sigortalı araç sürücüsünün kendi kusuru ile meydana gelen ölüm olayında, hak sahibi üçüncü kişilerin destek zararlarından sigortanın sorumlu olup olmadığı, 2918 Sayılı Yasanın 92/h maddesinin 26.04.2016 tarihinde yürürlüğe girmiş olması ve Anayasa Mahkemesi gerekçesine göre söz konusu zararların 92. maddenin “h” bendi kapsamında değerlendirilecek olması karşısında, bu tarihten sonra meydana gelen kazalarda 2918 Sayılı Yasanın 85. Maddesi kapsamında işletenin sorumlu olmadığı hususların sigorta teminatı kapsamında olmayacağı kanun ile düzenlenerek açıklığa kavuşturulmuştur. Bu nedenle 26.04.2016 tarihinden sonraki tek taraflı kazalarda zarar dolaylı yada doğrudan olsun, 2918 Sayılı Yasanın 85/1. Maddesi gereğince işletenin sorumluluğu olmadığı durumlarda, sigortanın da sorumluluğu olmayacaktır.
01.06.2015 tarihinden sonra düzenlenen poliçeden kaynaklanan ve 26.04.2016 Kanun değişikliğinden önce meydana gelen ölümlü olaylarda, sigortanın sorumluluğu açısından 2918 Sayılı KTK’nun 92/h maddesinin uygulanma imkanı yok ise de, 01.06.2015 tarihinde Genel Şartların değişmiş olması karşısında, önceki emsal kararların uyuşmazlık çerçevesinde uygulanıp uygulanmayacağının, oluşan mevzuat çerçevesinde değerlendirilmesi zorunludur. 01.06.2015 tarihinde düzenlenen Genel Şartlar A.6. maddesinin (c) bendinde “İlgililerin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan tazminat talepleri” ve (d) bendinde “Destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan destek tazminatı talepleri ile destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmakla beraber destek şahsının kusuruna denk gelen destek tazminatı talepleri” zorunlu mali sorumluluk sigortası teminatı dışında kalan hallerden sayılmıştır.
Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları TTK’nun 1425 ve 2918 sayılı KTK. 93. Maddesi gereğince düzenlenen ikincil norm olması nedeniyle kanuna aykırı olamaz ve zorunlu sigorta olması nedeniyle sigorta teminatı kapsamında kalan hususlar genel şartlarla teminat dışına çıkartılamaz. Ancak zorunlu sorumluluk sigortası ile işletenin sorumluluğu üstlenildiğinden, sigortanın, poliçe ile sorumluluğunu üstlendiği kişilerin (işletenin), sorumlu olmadığı zararlar nedeniyle, sigorta şirketinin de sorumlu olmayacağına ilişkin yapılan düzenleme kanuna aykırı şekilde sorumluluğun daraltılması olarak değerlendirilmez. Zira 2918 sayılı Yasanın 91. maddesinde işletenin 85. Maddesinin 1. fıkrasına göre olan sorumlulukların karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırılması zorunluluğu düzenlendiğinden, işletenin sorumluluğunda olmayan bir hususta zorunlu sorumluluk sigortası yapılması gerekmediğinden, yapılan düzenleme 2918 Sayılı Yasanın 95. maddesine göre sigortanın kanundan kaynaklanan sorumluluğunu azaltan veya kaldıran bir hüküm gibi düşünülmez. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2019/3490 E. 2020/4957 K. Sayılı 08.09.2020 tarihli kararında “Yeni genel şartlar 01.06.2015 tarihinden sonra akdedilmiş sözleşmelere uygulanacaktır. Bunun doğal sonucu olarak artık eski genel şartların, yeni genel şartların yürürlük tarihinden sonra düzenlenen poliçelerde uygulanma imkanı bulunmamaktadır.” denilerek, sorumluğun belirlenmesinde poliçe tanzim tarihindeki genel şartların nazara alınacağını belirtmiş, Yine aynı kararında “01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Karayolları Motorlu araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın amacı A.1 maddesinde “Karayolları Trafik Kanunu uyarınca motorlu araç işletenlerine yüklenen hukuki sorumluluk için düzenlenen Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasına yönelik ilgililerin hak ve yükümlülüklerine ilişkin usul ve esasların düzenlenmesidir.” şeklinde belirlenmiştir. Sigortanın kapsamı ise genel şartlar A.3. maddesinde “Sigortacı, poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında, üçüncü şahısların ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermiş olmasından dolayı, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununa göre sigortalıya düşen hukuki sorumluluk çerçevesinde Genel Şartlarda içeriği belirlenmiş tazminatlara ilişkin talepleri, kaza tarihi itibariyle geçerli zorunlu sigorta limitleri dahilinde karşılamakla yükümlüdür.
Sigortanın kapsamı üçüncü şahısların, sigortalının Karayolları Trafik Kanunu çerçevesindeki sorumluluk riski kapsamında, sigortalıdan talep edebilecekleri tazminat talepleri ile sınırlıdır.” şeklinde düzenlenmiştir. Kapsama giren teminat türlerinin tanımlandığı A.5. maddesinin (ç) bendinde ise destekten yoksun kalma (ölüm) teminatı “Üçüncü kişinin ölümü dolayısıyla ölenin desteğinden yoksun kalanların destek zararlarını karşılamak üzere bu genel şart ekinde yer alan esaslara göre belirlenecek tazminattır.” şeklinde ifade edilmiştir. Genel Şartlar A.6. maddesinin (c) bendinde “İlgililerin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan tazminat talepleri” ve (d) bendinde “Destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan destek tazminatı talepleri ile destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmakla beraber destek şahsının kusuruna denk gelen destek tazminatı talepleri” zorunlu mali sorumluluk sigortası teminatı dışında kalan hallerden sayılmıştır” denilerek, 01/06/2015 tarihinden sonra tanzim edilen ZMMS poliçelerine istinaden yeni genel şartlar uygulanacağından, işleten veya sürücünün kendi kusuru ile vefatı nedeniyle desteğinden mahrum kalan üçüncü kişilere karşı, sigortalının (işletenin) sorumluluğu olmamasına göre, yapılan düzenleme ile sigortanın da sorumlu olmayacağı belirtilmiştir.
Tüm bu açıklamalar ve yargıtay kararları ışığında somut olaya baktığımızda; davacıların desteğinin sürücüsü olduğu aracın çift taraflı olarak yapmış olduğu trafik kazasında ölmesi sonucu, davacıların destekten yoksun kaldıkları iddiası ile iş bu murisin kaza yaptığı aracın zorunlu mali mesuliyet sigortasına karşı da destekten yoksun kalma tazminatı talebinde bulundukları anlaşılmaktadır.Meydana gelen kaza 06/03/2018 tarihinde gerçekleşmiş olup,Yeni ZMMS Genel Şartları’nın yürürlüğe girdiği 01.06.2015 tarihinden sonra olduğundan, somut olaya konu kaza, Yeni ZMMS Genel Şartları kapsamındadır.
Kaza tarihi, 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının yürürlük tarihinden sonradır. 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren yeni düzenlemeye göre destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan destek tazminatı talepleri ile destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmakla beraber destek şahsının kusuruna denk gelen destek tazminatı talepleri zorunlu mali sorumluluk sigortasının teminat kapsamı dışında kalan haller arasında sayılmıştır. (Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları A.6.(d) ) Buna göre işleten veya sürücü tam kusurlu olsalar bile ölüm nedeniyle desteğini yitiren kimselere destekten yoksunluk zararının oluşumundaki kusurun yansıtılamayacağına ilişkin HMK’nın 15.6.2011,2011/17-142 E.-411 K., 22.2.2012 T. ,2011/17-787 E. 2012/92 K.,16.1.2013, 2012/17-1491 E.2013/74 K. Sayılı kararlarının bu tarihten sonraki olaylara emsal olarak uygulanması olanağı kalmamıştır. (Yargıtay 17. HD. 31.10.2017 T., 2017/1541 E. 2017/9897 K.) Bu nedenle davacılar, sürücüsü veya işleteni destek olan aracın ZMMS sigortacısından ve sigortası yoksa yasal sorumlu Güvence hesabından desteğin kusuruna dayanarak, tazminat talebinde bulunamazlar,.
Bu halde, kazanın meydana gelmesinde %75 kusurlu olduğu belirtilen sürücünün mirasçıları olan davacıların, murisin sürücüsü olduğu aracın trafik sigortacısından destekten yoksun kalma tazminatı talep etme hakkı bulunmamaktadır.
Başka bir deyişle; kazada %75 kusurlu olan sürücünün desteğinden yoksun kalanlar olarak davacıların zararından davalı … sorumlu olmayacak, kazaya sebep veren karşı araç sürücüsünün belirlenecek kusuru oranında diğer davalı sigorta şirketinin ve davalıların belirlenecek bu kusura göre sorumluluğuna gidilebilecektir.
Bu nedenle davalı … vekilinin, kusurdan bağımsız müteselsilen sorumlu olmadığına yönelik istinafı yerinde olup, davalı … destek şahsının kusuruna denk gelen destek tazminatı talepleri Zorunlu mali sorumluluk sigortasının teminatının dışında olması nedeniyle sorumluluklarının bulunmadığından, tüm davacılar için … yönünden pasif husumet nedeniyle davanın reddi gerekirken, yazılı gerekçeler ile hatalı olarak kabul kararı verilmesi yerinde olmamıştır.
(Ayrıca bkz. Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin: 2016/14573 esas, 2017/6035 karar numaralı kararı, yine benzer nitelikte 2016/9186 esas 2019/3215 karar, 2016/9186 esas2019/3215 karar sayılı ilamları)
4-Davacılar ve davalı… vekilinin kusura yönelik itirazlarında;
Türk Borçlar Kanunun 49.maddesinde, “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür”, yine aynı kanunun 50.maddesinde, “Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır” denilmektedir.
Karayolları Trafik Kanunun 86/1 maddesinde, “İşleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bir bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın, kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya bir üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulur” denilmektedir.
Aynı yöndeki kaza tespit tutanağı ile mahkemece alınan ATK raporu ve istinaf incelemesinden de geçerek kesinleşmiş ceza dosyasındaki alınan raporlar ve ceza dosyasındaki raporların kendi içindeki çelişkinin giderilmesi için alınan ATK raporu ile tüm dosya kapsamındaki deliller nazara alınarak, davacı müteveffa sürücünün geçiş hakkına uymaması nedeniyle asli derecede yüzde yetmiş, davalı sürücünün ise tali derecede yüzde yirmi beş oranında kusurlu olduğunun sabit olmasına; bu nedenle tarafların soyut nitelikteki hiçbir yeni somut delile dayanmayan itirazlarının yerinde olmadığı, bu raporlar esas alınarak hüküm verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir durumun olmadığı anlaşılmakla, taraf vekillerinin buna yönelik itirazlarının reddine karar verilmiştir.
5-Aktüer hesaplamasına yönelik davacıların, davalı … A.Ş tarafından yapılan itirazların incelenmede;
AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği anlaşılmakta olup bu iptal kararının somut davada uygulanabilirliğinin tespiti gerekmektedir.
Anayasa’nın 153.maddesi uyarınca, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamamakta ve ancak Resmi Gazetede yayımlandıktan sonra yürürlüğe girmektedir.Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının yasama,yürütme ve yargı organları,idari makamlar,gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı açıktır.
Diğer taraftan HMK 33 maddesinde “Hakim Türk hukukunu resen uygulanır.”
Şeklinde ifadesini bulan yasal ilke gözetildiğinde; Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının bu gibi kesin hüküm halini almamış derdest dosyalar yönünden uygulanmasının zorunluluğu ortadadır.
Zira Anayasa Mahkemesinin iptal kararları usulü kazanılmış hakların istisnasını teşkil ederler.
T.C Anaysası’nın 153 üncü maddesinin 6 ncı fıkrasında, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.” düzenlemesi mevcut olup, bu düzenlemenin doğal sonucu olarak Anayasa Mahkemesi’nce bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tümünün ya da bunların belirli hükümlerinin Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edildiğinin bilindiği halde görülmekte olan davaların Anayasa’ya aykırılığı saptanan kurallara göre görüşülüp çözümlenmesi, Anayasa’nın üstünlüğü prensibine ve hukuk devleti ilkesine aykırı düşeceği için uygun görülmeyeceği kabul edilmektedir (Danıştay 4. Dairesi. 09.05.2011 tarih ve 2011/2546 E., 2011/3384 K. sayılı kararı).
Bu konudaki Anayasa Mahkemesinin 12.12.1989 tarih ve 1989/11-48 sayılı kararında;“Anayasanın 152. maddesine göre, itiraz yoluna başvuran mahkemeler, Anayasa Mahkemesi’nce verilecek kararlara uymak zorundadırlar. Bu durumda, itiraz eden mahkeme, elinde bulunan ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce açılmış olan bir davayı Anayasa Mahkemesi kararına göre çözecek ve doğrudan iptal kararının etkisini önceye uygulayacaktır. Ayni durum, itiraz yoluna başvurmayan mahkemeler yönünden de geçerlidir. İptal davası veya itiraz üzerine bir kuralın iptali sonucu, Mahkemeler bakmakta oldukları davaları bu karara göre çözmekle yükümlüdürler. Bu sonuç Anayasa’nın, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” yolundaki 153. Maddesinin altıncı fıkrasında yer alan kuralın sonucudur. …” gerekçesine yer verilmiştir.
Yine, 09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da;“Sonradan çıkan içtihattı birleştirme kararının, Temyiz Mahkemesinin bozma kararına uyulmakla meydana gelen usule ait müktesep hak esasının istisnası olarak henüz mahkemede veya Temyiz Mahkemesinde bulunan işlere tatbiki gereklidir. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarında da aynı ilke geçerlidir.” şeklinde açıklama yapılmış, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.07.2011 tarihli ve 2011/1-421 Esas, 2011/524 K. Sayılı kararında da “Eldeki dava sonuçlanıp kesinleşmeden o davaya uygulanabilecek olan yasa metni Anayasa Mahkemesince iptal edilip, yürürlüğün durdurulmasına karar verildiğine göre, iptal kararı sonucu oluşan durumun 05.09.1960 tarihli, 21/9 sayılı YİBK’da da belirtildiği üzere maddi anlamda kesinleşmemiş olup, derdest olan eldeki davaya da uygulanması zorunludur.” denilmiş, aynı yöndeki içtihat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.03.2012 tarihli ve 2012/20-12 E., 2012/232 K. sayılı kararında da oy birliği ile kabul edilmiştir. Keza 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 E., 2004/19 K. sayılı ve 03.02.2010 tarihli ve 2010/4-40 E., 2010/54 K. sayılı kararlarında da: “Uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usulî kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal sonrası oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir.” yönünde değerlendirme ve açıklama yapılmıştır.
Görüldüğü üzere, Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve bu durumun da bozma kararına uyulmakla meydana gelen usulî müktesep hakkın istisnası olduğu ve eldeki tüm uyuşmazlıklara uygulanması gerektiği uyulması zorunlu yargısal içtihatlar ile kabul edilmiştir.
Anayasa’nın 153. maddesinin birinci fıkrasında herhangi bir denetim yolu tanınmamış ve Anayasa Mahkemesi kararlarının kesin olduğu belirtilmiş, beşinci fıkrada “İptal kararları geriye yürümez” kuralına yer verilmiştir.
Türk Anayasal sisteminde, “Devlete güven” ilkesini sarsmamak ve ayrıca devlet yaşamında bir kargaşaya neden olmamak, kazanılmış hakları korumak için iptal kararlarının geriye yürümezliği kuralı kabul edilmiştir. Böylece hukuksal ve nesnel alanda etkilerini göstermiş, sonuçlarını doğurmuş bulunan durumların, iptal kararlarının yürürlüğe gireceği güne kadarki dönem için geçerli sayılması sağlanmıştır. Bir kural işlemle kurulan statünün Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararıyla ya da bir başka kural işlemle kaldırılması durumunda, bu statüye bağlı öznel (sübjektif) işlemlerin de geçersiz duruma düşmesi doğaldır. Dolayısıyla bu öznel işlemlerle, ortadan kalkan statüye dayanarak ileriye dönük haklar elde edilemez. Anayasa’nın bağlayıcılığı, Anayasa Mahkemesi kararlarına tüm devlet organlarının uyma zorunluluğu ve Anayasa’nın üstünlüğü ilkesi, Anayasa’ya aykırı bir kuralın aykırılığının saptanmasından sonra uygulama alanı bulmasını kesinlikle önler. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının zaman içerisindeki etkisi böylece çıkmakta ve “İptal kararlan geriye yürümez” kuralı belirtilen anlamı taşıyarak geçerli olmaktadır. Anayasa’nın 153. maddesindeki “İptal kararları geriye yürümez” kuralının, geriye yürümezlik kuralının, yalnız lafza bağlı kalınarak yorumlanması hukuk devleti ilkesine ve bu ilke içinde var olan adalet ve eşitlik ilkelerine aykırı sonuçlar doğurabileceği gibi itiraz yoluyla yapılacak denetimin amacına da ters olduğu aşikârdır. Ayrıca iptal kararının geriye yürümezliği kuralı çoğu zaman iptal kararlarını işlevini ve etkinliğini azaltmaktadır.
Yukarıda yapılan tespit, açıklama ve değinilen uyulması zorunlu yargısal içtihatlara göre somut uyuşmazlık ele alındığında;
AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği,iptal kararı içerine göre sigorta şirketlerinin trafik kazalarından doğan tazminat sorumluluğunun öncelikle Karayolları Trafik Kanunu,Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiillere ilişkin hükümlerinin uygulanacağı, dolayısıyla trafik sigortası kapsamındaki tazminatların belirlenmesinde artık ‘Genel Şartlar’ın kural olarak belirleyici olmayacağı, genel Şartlar”ın sadece Karayolları Trafik Kanunu ve Borçlar Kanunu’na aykırı olmayan hükümlerinin uygulanabileceği, dolayısıyla bu karardan sonra sigorta şirketlerinin tazminat sorumluluğunu azaltan ‘Genel Şartlar’ın birçok hükmünün uygulanamaz hale geldiği görülmektedir.
Bu kapsamda açılan davalarda TBK nın haksız fiile ilişkin hükümleri,KTK kanunu hükümleri ile genel şartların bunlara aykırı olmayan hükümleri ile bu doğrultuda yeni genel şartlarla çeliştiği durumda Yargıtay’ın genel şartların yürürlüğe girmesinden önceki yerleşmiş içtihatları doğrultusunda uygulama yapılması gerekecektir.
Zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinin konusu, karayolunda motorlu taşıt işletenin, motorlu taşıtın işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilerin uğrayabileceği destekten yoksun kalma zararını, bedensel zararı ve/veya eşya zararını tazmin yükümlülüğünü teminat altına almaktır. Başka bir ifadeyle sigorta şirketinin bu sözleşme ile yüklendiği borç, işletenin motorlu taşıtın işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilere zarar vermesi hâlinde doğacak tazminat borcunu sigorta teminat limiti dâhilinde ödeme borcudur. Sigorta şirketinin zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinden doğan sorumluluğunun kapsamı düzenlenmemiş olup bu kapsamın idarenin düzenleyici nitelikte işlemi olan genel şartlar ile belirlenmesi öngörülmüştür. Böylece sigorta şirketinin zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinden doğacak borcu, idare tarafından her zaman değiştirilebilir nitelikteki kurallar olan genel şartlara göre belirlenecektir. Borcun kapsamının tespiti hususunda temel çerçeve ve ilkelerin kanunda belirlenmediği, idareye geniş bir takdir yetkisinin tanındığı anlaşılmaktadır.
Mali sorumluluk sigortası sözleşmesinin içeriğine ilişkin düzenleme öngören itiraz konusu kuralların, sözleşmenin tarafları olarak motorlu taşıt işleten ile sigorta şirketinin yanında motorlu taşıt işletilmesi sebebiyle zarara uğrama riskine maruz kalan üçüncü kişilerin menfaatleri arasındaki dengenin dikkate alınarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Motorlu taşıt işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilerin zarara uğraması hâlinde işletenin tazminat borcunun kapsamı 6098 sayılı Kanun’un gerçek zararın tazminini öngören kurallarına göre belirlenmektedir. Bu tazminat borcunun ödenmesini teminat altına almak amacıyla zorunlu kılınan mali sorumluluk sigortası uyarınca sigorta şirketinin borcunun kapsamı ise itiraz konusu kurallarda atıf yapılan genel şartlara göre belirlenmektedir. Bu da zarar gören üçüncü kişi ve işleten aleyhine buna karşılık sigorta şirketi lehine menfaat dengesinin bozulmasına yol açabileceği gibi aksi durum da söz konusu olabilecektir. İşleten sorumluluk sigortası yaptırmış olmasına rağmen sigorta şirketi tarafından ödenen tazminat ile gerçek zarara karşılık gelen tazminat arasındaki farktan zarar görene karşı sorumlu olmaya devam edecektir. Zarar görenin sigorta şirketi tarafından tazmin edilmeyen zararı ise ancak işletenin ekonomik durumunun bu zararın karşılanması için yeterli olması hâlinde tazmin edilebilecektir. Şeklinde tezahür eden AYM İPTAL GERKÇESİNDE VURGULANDIĞI ÜZERE AYNI KAZA İLE İLGİLİ OLMAK ÜZERE İŞLETEN VE FİİLİ YAPAN KİŞİYE YÖNELİK AÇILAN DAVA İLE SİGORTANIN DAVALI OLMASI DURUMUNDA UYGULANACAK Yönetmelik ve hesaplama tablolarındaki farklılık sorumlular arasında eşitsizliğe ve idarenin tek taraflı olarak düzenleyici olan işlemlerin sonucunda sorumlu olacak tazminat miktarlarında farklılık oluşturacaktır.
Bu halde Aym’ce verilen iptal kararı sonrası düzenlenecek maluliyet raporlarında 01/06/2015 tarihinden itibaren uygulanan genel şartların bu halde genel şartlarla belirlenen özürlülük ölçütü yönetmeliği ile engelliler yönetmeliğinin uygulanma imkanı kalmadığından;
Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlardan, çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan hükümlere göre ,haksız fiil tarihi 11/10/2008 tarihinde önce ise Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013 tarihinden sonra ise Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği (ancak Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre rapor düzenlenmesi teknik olarak mümkün olmadığı bu dönem için de yine 11 Ekim 2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği uygulanacak) hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir.Kökleşmiş Yargıtay 17. HD uygulaması ve içtihatlarına göre maluliyet raporlarının düzenlenmesinde haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan yönetmelik ve yasa hükümlerine göre değerlendirme yapılması gerekmektedir.Nitekim Yargıtay 17 HD nin 2016/16240 esas 2019/7273 karar 2016/15369 esas 2019/6853 karar sayılı ilamları.
Keza Düzenlenecek aktüerya raporlarına ilişkin olarak da genel şartlar ile getirilen TRH 2010 ve 1,8 teknik faizin ve bu genel şartlarla belirlenen vergilendirilmiş belgeli gelir, olmadığı takdirde asgari ücretin kazanç olarak nazara alınacağı düzenlemesinin uygulanma ihtimali kalmadığı gözetilerek ;
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 1989/4-586 Esas,1990/199 K sayılı kararı ve Yargıtay 17. Hukuk ve 4 Hukuk dairesinin yerleşik içtihatları gereği, Population Masculine Et – Feminine (PMF 1931) Tablosu esas alınarak davacının veya müteveffanın muhtemel yaşam süresinin belirlenmesi; davacının veya müteveffanın muhtemel gelirinin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi ile belirlenecek peşin değeri esas alınıp işleyecek dönem tazminat hesabı yapılması , davacının veya müteveffanın asgari ücret üstünde kazancı olduğunun iddia edilmesi durumunda kaza tarihindeki gelirine dair delillerini ibrazının sağlanması, varsa; ilgili meslek odaları ve meslek kuruluşlarından,vergi dairesinden ,işyerinden kaza tarihindeki sürekli ve net kazanç durumunun sorulması, geriye doğru maaş bordrosu ve sosyal güvenlik kayıtlarının getirtilmesi, davacının veya müteveffanın kaza tarihinde fiili olarak çalışmadığının belirlenmesi halinde asgari ücretin gözönüne alınacağının düşünülmesi gerekmektedir.
Bu halde, mahkemece AYM iptal kararı doğrultusunda belirlenen esaslara göre, PMF hayat tablosu ve iskonto oranları nazara alınarak karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından, davacıların ve davalı Nitar’ın buna yönelik itirazları yerinde değildir.
ANCAK;
Yargıtay yerleşik uygulamasına göre; erkek çocuklar için 18 yaş, kız çocukları için ise 22 yaşa kadar destek tazminatı hakkı ve hesaplanması kabul edilmektedir. Eğitim ve öğretimin devamı halinde ise bu süre 25 yaş ile sınırlıdır. Yani çocuklarda kız veya erkek olmalarına, yüksek öğrenim yapıp yapmamalarına göre, farklı süreler kabul edilmektedir. Bunun dışında esasen çalışmaya başlama yaşı olarak rüşt yaşı olan 18 yaş esas alınmaktadır. (Bkz. YARGITAY 17. Hukuk Dairesinin 2015/19049 ESAS, 2018/11280 KARAR sayılı ilamı ile aynı dairenin 2015/8764 ESAS, 2018/3810 KARAR sayılı ilamı)
Buna göre, davacılar … , … ve … kaza zamanında lise ve alt seviye ilkokul döneminde veya okul dönemi dışında olmaları nedeniyle, üniversitede eğitim görmedikleri anlaşıldığından, yukarıdaki ilkeye göre desteklik sürelerinin aktüer raporunda nazara alınması gerektiğinden; bu husus gözetilmeden, çocukların üniversite eğitimi alacakları öngörülerek, desteklik süresinde 25 yaşın esas alınması hatalı olup, buna yönelik davalı … A.Ş itirazının kabulüne (diğer davalılar yönünden bu yönden istinaf yapılmayarak kesinleşmiştir) karar verilerek, bu davalı yönünden kararın kaldırılması ile buna yönelik ek rapor alınması için kararın gönderilmesi gerekmiştir.
Bunun dışında, hükme esas alınan aktüer raporunda, müteveffanın çiftçi olduğu sabit olup hükme esas alınan ziraat bilirkişi heyetinin raporunda kişisel katkı kriterine göre belirlenen gelirinin ve müteveffanın eşinin çocuk sayısı da gözetilerek AYİM tablosuna göre evlenme ihtimalinin bulunmadığının belirlenmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından, buna yönelik davacılar ve davalı … vekilinin itirazı yersizdir.
6-Davalı Nitar vekilinin faiz türü ve başlangıcına yönelik itirazlarında;
Haksız eylem faili, ihtar ve ihbara gerek olmaksızın, zararın doğduğu anda, başka bir anlatımla haksız eylem tarihinden itibaren zararın tamamı için temerrüde düşmüş sayılır. Dolayısıyla, zarar gören, gerek kısmi davaya, gerekse sonradan açtığı ek davaya veya ıslaha konu ettiği kısma ilişkin olarak haksız eylem tarihinden itibaren temerrüt faizi isteme hakkına sahiptir. Ancak, trafik kazaları esas itibariyle haksız eylem sayılan hallerden olmakla birlikte trafik sigortasını yapan sigortacı bakımından temerrüdün bu tarihte oluştuğunun kabulü mümkün değildir. 2918 sayılı KTK’nın 99/I. maddesi ve Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel şartları uyarınca, rizikonun bilgi ve belgeleri ile birlikte sigortacıya ihbar edildiği tarihten itibaren 8 iş günü içinde sigortanın tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunmakta, bu sürenin sonunda ödememe halinde temerrüt gerçekleşmektedir. Kazanın ihbar edilmesiyle, zararın miktarını belirlemek sigortanın sorumluluğundadır.
Ancak, davalının davadan önce temerrüde düşürüldüğü davacı tarafça ispatlanmaması, davalı sigortanın da başvuru yapıldığı hususunu kabul etmemiş olması, “belirsiz alacak” davası müessesesinin getirildiği 6100 Sayılı HMK ile birlikte 17. Hukuk Dairesinin süreklilik arz eden kararlarına göre de daha sonra ıslah yapılmış olması halinde dahi tüm tazminat miktarına kaza (veya dava) tarihinden itibaren faiz işletilmek gerekmektedir. Haksız eylem faili, ihtar ve ihbara gerek olmaksızın, zararın doğduğu anda, başka bir anlatımla haksız eylem tarihinden itibaren zararın tamamı için temerrüde düşmüş sayılır. Dolayısıyla, zarar gören, gerek kısmi davaya, gerekse sonradan açtığı ek davaya veya ıslaha konu ettiği kısma ilişkin olarak haksız eylem tarihinden itibaren temerrüt faizi isteme hakkına sahiptir. Ancak, trafik kazaları esas itibariyle haksız eylem sayılan hallerden olmakla birlikte trafik sigortasını yapan sigortacı bakımından temerrüdün bu tarihte oluştuğunun kabulü mümkün değildir. 2918 sayılı KTK’nın 99/I. maddesi ve Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel şartları uyarınca, rizikonun bilgi ve belgeleri ile birlikte sigortacıya ihbar edildiği tarihten itibaren 8 iş günü içinde sigortanın tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunmakta, bu sürenin sonunda ödememe halinde temerrüt gerçekleşmektedir. Kazanın ihbar edilmesiyle, zararın miktarını belirlemek sigortanın sorumluluğundadır.
Ancak, davalının davadan önce temerrüde düşürüldüğü davacı tarafça ispatlanmaması, davalı sigortanın da başvuru yapıldığı hususunu kabul etmemiş olması, “belirsiz alacak” davası müessesesinin getirildiği 6100 Sayılı HMK ile birlikte 17. Hukuk Dairesinin süreklilik arz eden kararlarına göre de daha sonra ıslah yapılmış olması halinde dahi tüm tazminat miktarına kaza (veya dava/temerrüt) tarihinden itibaren faiz işletilmek gerekmektedir.
Buna göre, mahkemece faiz başlangıç tarihi usule uygun belirlendiğinden ve ayrıca, tazminat talep edilen karşı araç kamyon niteliğinde davalı şirket adına kayıtlı ticari araç olup, bu araç için davalı gösterilen sorumlular için doğru biçimde ticari faize hükmedildiğinden, buna yönelik davalı istinafının reddi gerekmiştir.
7-Davacı taraf vekilinin … yönünden yargılama giderine ilişkin itirazında;
Davacılar vekili, davalı … Sigortayı da davalı gösterip dava dilekçesi sunduğu, bu sebeple davalı sigorta yönünden de yargılama yapılıp davalı sigorta vekili kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, bu davalıya vekalet ücreti ve yargılama gideri verilmemesine yönelik itirazı yerinde değildir.
Bunun dışında; davacılar vekili artırım dilekçesinde, davacılardan baba … ve … için istenilen miktarlar mahkemece yanlış görüldüğünden, yargılama giderlerinin değerlendirilmesinde bu hususa dikkat edilmesi gerektiğinden, buna ilişkin davacı vekilinin itirazı yerindedir.
8-Davacıların ve Nitar vekilinin manevi tazminata yönelik;
6098 sayılı TBK.nın 56. maddesi hükmüne göre, hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Manevi tazminat, zarara uğrayanda, manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. Takdir edilecek miktarın, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.6.1976 günlü ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hakim bu konuda takdir hakkını kullanır iken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de göz önünde tutularak, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, Türk Medeni Kanununun 4. maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hukuka ve hakkaniyete göre hükmedeceği öngörülmüştür.
Yargıtay’ın 22.6.1966 tarih ve 1966/7 Esas 1966/7 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar, her olaya göre değişebileceğinden, hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken, ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Manevi tazminatın tutarını belirleme görevi hâkimin takdirine bırakılmış ise de hâkim; Medeni Kanununun 4. maddesinde yer alan hakkaniyet ilkesi gözeterek, hukuk ve adalete uygun hak ve nesafet kurallarına göre uygun miktarda tazminat takdir etmesi gerekmektedir. Miktarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel hal ve şartların değerlendirilmesi gerekir. Hakim manevi tazminata hükmederken; tarafların kusur durumu, kusur derecesi, ekonomik ve sosyal durumları, zarar ile olay arasındaki illiyet bağı, ölüm halinde kaza ile ölüm arasında illiyet bağının bulunması, olayın tarihi, olayın ağırlığı, olay tarihindeki paranın satın alma gücü, davacı sayısı gibi hususlar dikkate alınarak davacılar için zenginleşme, davalılar için yoksulluğa neden olmayacak şekilde belirlenmelidir.
Somut olayda; yukarıda belirtilen manevi tazminat kriterleri, meydana gelen olayın ve fiilin niteliği, olayın oluş yer ve şekli, kusur durumları, oluşan vefat durumu, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, olay tarihindeki paranın alım gücü göz önünde bulundurulduğunda, davacılar için belirlenen manevi tazminatın dosya kapsamına ve hakkaniyete göre uygun olduğu görüldüğünden, buna yönelik davacılar ve … vekilinin itirazının reddine karar verilmiştir.
–Kaldırma sebep ve şekline göre, davacıların ve davalı …’ın yargılama giderlerine ilişkin itirazları konusunda şimdilik bir değerlendirme yapılmasına gerek ve yer bulunmamaktadır.
Yukarıda açıklanan gerekçelerle davalılar … A.Ş ve … A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne; davacılar vekilinin istinafının reddine; davalılar … A.Ş. Ve … A.Ş. vekilinin birleşen davaya yönelik istinafının kesinlikten reddine, ilk derece mahkemesi kararının HMK.nın 353/1-a.6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, yeniden yargılama yapılması için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalılar … A.Ş ve … A.Ş. Vekilinin ana davaya yönelik istinaf başvurularının KABULÜNE; davacılar vekilinin istinafının REDDİNE; ilk derece mahkemesi kararının HMK.nın 353/1-a.6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Davalılar … A.Ş. Ve … A.Ş. vekilinin birleşen davaya yönelik istinafının kesinlikten REDDİNE,
2-Yeniden yargılama yapılması için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
3-Davacılar tarafından yatırılan harç yeterli olduğundan yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
4-İstinaf eden davalılar … A.Ş ve … A.Ş. Tarafından ana davaya yönelik yatırılan, başvurma harçları dışında kalan, istinaf karar harçlarının talep halinde bu davalılara iadesine,
5-Davalılar … A.Ş. Ve … A.Ş. vekili tarafından yatırılan, birleşen davaya yönelik yatırdıkları başvurma harcı dışında kalan, istinaf karar harcının talep halinde bu davalılara iadesine,
6-İstinaf eden davacılar tarafından istinaf aşamasında yapılan masrafların davacı üzerinde bırakılmasına ,
7-İstinaf eden davalılar … A.Ş ve … A.Ş. tarafından istinaf aşamasında yapılan masrafların İlk Derece Mahkemesi tarafından verilecek nihai kararda hüküm altına alınmasına,
8-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
9-Karar tebliği ve harç işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine
10- Konya … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasına davalı … A.Ş tarafından sunulan; 465.000,00 TL bedelli teminat mektubunun İİK 36/5 maddesi gereğince talep halinde ilgilisine iadesine,
11-Konya … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasına davalı … A.Ş tarafından sunulan; 770.000,00 TL bedelli teminat mektubunun İİK 36/5 maddesi gereğince talep halinde ilgilisine iadesine,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda HMK m.353 uyarınca KESİN olmak üzere oybirliği ile karar verildi.08/09/2022


Başkan

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Katip

e-imzalı

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.