Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/970 E. 2021/1646 K. 02.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 3. HUKUK DAİRESİ ….
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …
KARAR TARİHİ : 02/11/2021

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :…
ÜYE : …
ÜYE : …
KATİP : …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 28/01/2021
NUMARASI : …

DAVACI : …
VEKİLLERİ : …
DAVALI : ..
VEKİLİ : ….
DAVA : İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 02/11/2021
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 03/11/2021
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili 01/11/2019 tarihli dilekçesiyle; müvekkili şirketin davalı banka nezdinde bulunan, keşidecisi …/ … Fabrikası Tic. ve San. Ltd. Şti. olan … A.Ş.’ye ait Z … seri nolu, 30/11/2018 keşide tarihli 15.000,00 TL. bedelli çekin, davalı Banka tarafından tahsil edilmiş olmasına ve Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … sayılı dosyasından 16/11/2018 tarihli ara kararının 3-k maddesi ile Takas yapılmaması yönünden kurulan ara karara rağmen, Takas yapılmak suretiyle müvekkilinin kredi borçlarına mahsup edilmesi neticesinde tahsil edilen çek bedeli tutarında oluşan alacağının tahsili için icra takibi başlatıldığını, başlatılan takip davalının borca ve yetkiye itiraz etmesi neticesinde durduğunu, davalının borca ve yetkiye yaptığı itirazın haksız olduğunu, müvekkili şirketin dava açılmadan önce arabulucuya başvurduğunu ancak, görüşmelerde bir sonuç alınamadığını, davalı bankanın tahsil edip müvekkiline ödemediği çek davlının Konya OSB Şubesine verildiğini, dolayısıyla İİK.nun 50/1 m. yollaması ile HMK.nun 14/1 maddesi hükmü gereğince davalı bankanın şubesinin bulunduğu Konya İcra Müdürlüklerinin yetkili olduğundan davalının yetki itirazının reddine karar verilmesi gerektiğini, müvekkili şirket adına Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … sayılı dosyası nezdinde konkordato başvurusunda bulunulduğunu, 16/11/2018 tarihinde kurulan ara karar ile 3 aylık geçici mühlet kararı ve emredici hükümleri içeren ara kararı davalı bankaya tebliğ edildiğini, kararın tebliğ edilmesine ve ilgili ihtarlar gönderilmesin rağmen davalı banka, müvekkili şirket adına tahsil ettiği iş bu dava konusu çeki, takas suretiyle kendisinin müvekkili şirketten olan kredi alacağına mahsup ettiğini, dava konusu çekin Bankadan önceki son yetkili hamili müvekkili … Ltd. Şti. Olduğunu, dava konusu edilen çekin arkası müvekkili … tarafından imzalanarak; çekin, davalı bankaya tevdi edildiğini, çekin arkasına yetkili son hamil tarafından atılan bu imza 4 farklı anlam taşıdığını beyan ederek, fazlaya ilişki her türlü yasal hakları saklı kalmak kaydıyla, davalının Konya … İcra Müdürlüğü’nün …. Sayılı dosyası nezdinde başlatılan takibe yönelttiği borca ve yetkiye itirazının iptali ile duran takibin kaldığı yerden devamını, haksız itiraz nedeni ile alacak miktarının %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini, Harçlar Kanunu 29/3’e göre icra takibindeki peşin harcın davadaki harçtan mahsup edilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin de davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalı vekilinin 02/12/2019 tarihli davaya cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın iş bu davayı açmaktaki hukuki yararı bulunmadığını, halihazırda müvekkili bankanın son yetkili hamili olduğu, kendi nam ve hesabına tahsil ettiği bir çek bulunmadığını, davacı şirket, davaya konu çekte yalnızca ciranta sıfatını haiz olduğunu, çekin keşidecisi üçüncü bir kişi olduğunu, davaya konu çekte davacının herhangi bir hakkı veya alacağı bulunmadığını, çekin temlik cirosu ile müvekkil Bankaya devrilmesi ve davacının yalnızca çekin cirantalarından birisi olması nedeniyle davacının mahkeme huzurundaki iş bu davada hukuki yararı bulunmadığı gibi taraf sıfatına da haiz olmadığını, davacının iş bu davada taraf sıfatına haiz olabilmesi için çekten kaynaklanan herhangi bir hakkı bulunması gerektiğini, davacının iddialarının aksine, çek temlik cirosu ile müvekkili bankaya devrildiğini, müvekkili banka ile davacı şirket arasında imzalanan kredi sözleşmelerine binaen davacıya kredi kullandırıldığını, davacının müvekkili bankaya olan borçları nedeniyle davaya konu çek davacı tarafından temlik cirosu yapılmak suretiyle müvekkili bankaya teslim edildiğini, davaya konu çek davacı hesabına tahsil edilmek üzere müvekkili bankaya teslim edilmemiş aksine, davacının borçlarının amaçlanarak müvekkili bankaya ciro edildiğini, buna göre davaya konu çek davacı tarafından müvekkili bankaya ciro edilerek ödeme aracı olarak kullanıldığını, davacı taraf mevcut durumda kötü niyetli olarak çekin tahsil cirosu ile devredildiğini iddia etmekte olduğunu, davacının iddialarının aksine temlik cirosu ile alınan çekin müvekkili banka mülkiyetine geçtiği tarih geçici mühlet kararından önce olduğunu, dilekçe ekinde sunulan 04/04/2018 tarihli çek/senet tevdi bordrosunda da görüleceği üzere temlik cirosu ile alınan çekin banka mülkiyetinde geçtiği tarihin geçici mühlet kararından önce olduğunun ortada olduğunu, dava, müvekkili bankanın anayasa düzenlenen mülkiyet hakkını ortadan kaldıracak nitelikte olup, kabulünün hukuken mümkün olmadığını, dava dilekçesine karşı cevaplarının ve delil listesinin kabulü ile usul ve yasalara aykırı ve haksız ve mesnetsiz olarak açılmış olan iş bu davanın reddine, davacı tarafın yapmış olduğu haksız ve mesnetsiz icra takibi nedeniyle davacı aleyhine % 20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin de davacı üzerinde bırakılmasını istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk derece mahkemesinin kararı ile; “İncelenen dosya kapsamı ve toplanan deliller bir bütün halinde değerlendirildiğinde; müvekkili şirketin davalı banka nezdinde bulunan, keşidecisi …/ … Fabrikası Tic. ve San. Ltd. Şti. olan … A.Ş.’ye ait Z … seri nolu, 30/11/2018 keşide tarihli 15.000,00 TL. bedelli çekin, davalı Banka tarafından tahsil edilmiş olmasına ve Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …. sayılı dosyasından 16/11/2018 tarihli ara kararının 3-k maddesi ile Takas yapılmaması yönünden kurulan ara karara rağmen, Takas yapılmak suretiyle müvekkilinin kredi borçlarına mahsup edilmesi neticesinde tahsil edilen çek bedeli tutarında oluşan alacağının tahsili için icra takibi başlatıldığını, başlatılan takip davalının borca ve yetkiye itiraz etmesi neticesinde durduğunu, davalının borca ve yetkiye yaptığı itirazın haksız olduğunu, müvekkili şirketin dava açılmadan önce arabulucuya başvurduğunu ancak, görüşmelerde bir sonuç alınamadığını, davalı bankanın tahsil edip müvekkiline ödemediği çek davlının Konya OSB Şubesine verildiğini, dolayısıyla İİK.nun 50/1 m. yollaması ile HMK.nun 14/1 maddesi hükmü gereğince davalı bankanın şubesinin bulunduğu Konya İcra Müdürlüklerinin yetkili olduğundan davalının yetki itirazının reddine karar verilmesi gerektiğini, müvekkili şirket adına Konya …Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …. sayılı dosyası nezdinde konkordato başvurusunda bulunulduğunu, 16/11/2018 tarihinde kurulan ara karar ile 3 aylık geçici mühlet kararı ve emredici hükümleri içeren ara kararı davalı bankaya tebliğ edildiğini, kararın tebliğ edilmesine ve ilgili ihtarlar gönderilmesin rağmen davalı banka, müvekkili şirket adına tahsil ettiği iş bu dava konusu çeki, takas suretiyle kendisinin müvekkili şirketten olan kredi alacağına mahsup ettiğini, dava konusu çekin Bankadan önceki son yetkili hamili müvekkili … Ltd. Şti. Olduğunu, dava konusu edilen çekin arkası müvekkili … tarafından imzalanarak; çekin, davalı bankaya tevdi edildiğini, çekin arkasına yetkili son hamil tarafından atılan bu imza 4 farklı anlam taşıdığını beyan ederek, fazlaya ilişki her türlü yasal hakları saklı kalmak kaydıyla, davalının Konya …. İcra Müdürlüğü’nün … Sayılı dosyası nezdinde başlatılan takibe yönelttiği borca ve yetkiye itirazının iptali ile duran takibin kaldığı yerden devamını, haksız itiraz nedeni ile alacak miktarının %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ettiği görülmekle davanın yasal dayanağını oluşturan İİK.67. maddesinde; “Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir. Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.” şeklinde düzenlemenin yapıldığı görülmektedir.
Söz konusu olayda davacı şirket kredi kullanımında dava konusu çeki bankaya temlik cirosu yoluyla devretmiştir. Dolayısıyla söz konusu ciro işlemi yapıldığın andan itibaren çekin mülkiyeti devrolan davalı bankaya geçmiştir. Bu nedenle davacının söz konusu çek üzerinde tasarruf yetkisi kalmamıştır. Aksi durumu ispatlamak da davacı tarafa düşmektedir. Davacı her ne kadar çekin tahsil amacıyla bankaya verdiğini iddia etse de ; TTK.nun 688 maddesi uyarınca davaya konu çekin tahsil amaçla olarak bankaya ibraz edildiğine ilişkin herhangi bir belge mahkememiz dosyasına sunmamıştır.
Söz konusu olayda Banka ciro yoluyla teslim aldığı çekin son yetkili hamili konumuna gelmiştir. Aynı zamanda söz konusu çekte temlik alan iyi niyetli 3. kişi konumuna gelmiştir.
Ayrıca dosya incelendiğinde; dava konusu çekin 04/04/2018 tarihinde bankanın mülkiyetine geçtiği, davacının iddia ettiği geçici mühlet tarihinin 16/11/2018 tarihinde gerçekleştiğinin görüldüğü, davacının iddia ettiği konkardato geçici mühletinden önce söz konusu işlem tamamlandığı görülmüştür. İddia edilen konkardato talep edenler yönünden takas yasağı ancak ilanlardan itibaren geçerli olur. Söz konusu ilanlardan önce davalı banka çeki mülkiyet sahası içine almıştır.
Dosya kapsamına uygun görülerek bankacı bilirkişinin raporu ayrıntılı ve denetime açık olması nedeniyle hükme esas alındığı bilirkişi raporunda yukarıda yazdığımız çekin teslim tarihi ve teslim şekline ilişkin ifadelerimizin örtüştüğü, söz konusu konkardato kısıtlamalarının banka işleminden sonra gerçekleştiği anlaşıldığından ispat edilemeyen davacının davasının reddine, davalının talep etmiş olduğu kötü niyet tazminatınında ispat edilememesi nedeniyle reddine karar vermek gerekmiş ve oluşan vicdani kanaat ile aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” şeklinde davacının davasının reddine, ispatlanamayan dava yüzünde davalının talep ettiği %20 kötü niyet tazminatı talebinin reddine dair hükmün kurulduğu anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yerel Mahkemece verilen kararın usul ve hukuka aykırı olduğunu, müvekkili şirketin davalı banka nezdinde bulunan keşidecisi … olan … A.Ş.’e ait Z5932411 seri nolu 30/11/2018 keşide tarihli 15.000,00 TL bedelli çekin arkasına atılan imza “tahsil cirosu” niteliğinde olduğunu, dosya konusu ile aynı, tarafı farklı olan Konya … Asliye Ticaret Mahkemesinin … sayılı dosyasından alınan bilirkişi raporunda çekte bulunan ciroya ilişkin açıklamaların bu davada değerlendirilen hususlarla birebir uyumlu olduğunu ve iddialarını destekler nitelikte olduğunu, dosyaya sunulan uzman görüşünün Yerel Mahkemece değerlendirilmediğinin görüldüğünü, uzman görüşünde tespit edildiği üzere müvekkili şirketin davaya konu çeki beyaz ciro ile devrettiğinin anlaşıldığını, 04.04.2018 tarihli ve “Çek Çıkış (Banka Tahsil) ve Senet/Çek Tevdi Bordrosu” başlıklı belgenin, emsal Yargıtay kararları, bilirkişi raporu ve uzman görüşünde yer verilen tespitler gereğince dava konusu çeklerin arkasındaki imzanın “beyaz ciro/gizli tahsil cirosu” niteliğinde olduğunun açıkça ortada iken ilk derece mahkemesi tarafından anlamsız ve gerekçesiz bir şekilde “gizli tahsil cirosu şeklinde bir kavram mahkememizce kabul görmediğinden raporun tahsil cirosu olduğuna ilişkin kısımlarına itibar edilmemiştir.” denilerek davanın reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olup hatalı değerlendirmelere dayandığını beyan ederek Yerel Mahkemece verilen kararın ortadan kaldırılması ile davanın kabulüne, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacının icra takibini başlatmakta kötü niyetli olduğunun dosya kapsamından açıkça anlaşıldığını, bu nedenle ayrıca kanıtlanmasına gerek olmaksızın davacı tarafın kötü niyet tazminatına mahkum edilmemesinin hatalı olduğunu, davacı tarafın bu davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığı gibi davada taraf sıfatının da olmadığını, davaya konu çekin müvekkili bankaya temlik cirosu ile devredildiğini, müvekkili bankanın çekte yetkili hamil olduğunu, bahse konu çekin teminat çeki ya da tahsil cirosu ile alınan çeklerden olmadığını, bu nedenle çekin alacaklısının müvekkili banka olduğunun açık olduğunu, davacı tarafça beyan ve savunmalarının alınmadan dosyaya sunulan uzman görüşünün hatalı ve yanlı olduğunu, Yerel mahkemece bu rapora itibar edilmemesinin usul ve yasaya uygun olduğunu, yargılama sırasında alınan uzman bilirkişi raporunun davacının bu husustaki istinaf gerekçesinin de hukuki mesnetten yoksun olduğunu ortaya konulduğunu, davacı iddialarının aksine çekin temlik cirosu ile müvekkili bankaya devredildiğini, bu hususun Yerel Mahkemece tespit edildiğini, aksi yöndeki davacı iddialarının gerçek dışı olduğunu, yargılama sırasında bilirkişi tarafından dava konusu çekin müvekkili bankaya teslim tarihinin 04/04/2018 tarihi olduğunun pek çok defa ifade edildiğini, davacının basiretli bir tacir gibi hareket etmeyerek dava konusu icra takibini kötü niyetli bir şekilde başlatmış olduğu tüm dosya kapsamından anlaşıldığını beyan ederek Yerel Mahkemece verilen kararın talepleri doğrultusunda kaldırılması ile davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
İşbu dava; konkordato mühleti içinde tahsil edilen müşteri çekinin takas yasağı kapsamında olduğu iddiası ile çek bedelinin istirdadı için başlatılmış icra takibine yönelik itirazın iptali davasıdır.
Taraflar arasındaki çekişme; bedeli istirdada konu çekin konkordato hukuku çerçevesinde takas yasağına tabi olup olmadığı noktasındadır. Dava nitelik olarak takasa itiraz (takasın kaldırılması) davasıdır Yine taraflar arasındaki çekişme; konkordato talebinde bulunan ve geçici mühlet ve çeşitli tedbir kararları temin eden davacının önceden ciro ederek davalı bankaya verdiği çek veya bono gibi kambiyo senetlerinin davalı bankaca keşidecilerinden bedellerinin tahsili halinde bu tahsillerin İİK nun 294/4. maddesi delaleti ile İİK nun 200 ve 201. maddelerindeki takas yasağına tabi olup olmadığı noktasındadır.
İİK nun kesin mühletin alacaklılar bakımından sonuçları başlıklı 294. maddesi; “Madde 294-Mühlet içinde borçlu aleyhine 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna göre yapılan takipler de dahil olmak üzere hiçbir takip yapılamaz ve evvelce başlamış takipler durur, ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararları uygulanmaz, bir takip muamelesi ile kesilebilen zamanaşımı ve hak düşüren müddetler işlemez.
206 ncı maddenin birinci sırasında yazılı imtiyazlı alacaklar için haciz yoluyla takip yapılabilir.
Tasdik edilen konkordato projesi aksine hüküm içermediği takdirde kesin mühlet tarihinden itibaren rehinle temin edilmemiş her türlü alacağa faiz işlemesi durur.
Takas bu Kanunun 200 ve 201 inci maddelerine tâbidir. Bu maddelerin uygulanmasında geçici mühletin ilânı tarihi esas alınır.
Hacizli mallar hakkında niteliğine uygun düştüğü ölçüde 186 ncı madde hükmü uygulanır.
Konkordato mühletinin verilmesinden önce, müstakbel bir alacağın devri sözleşmesi yapılmış ve devredilen alacak konkordato mühletinin verilmesinden sonra doğmuş ise, bu devir hükümsüzdür.
Konusu para olmayan alacaklar, alacaklı tarafından, ona eşit kıymette para alacağına çevrilerek komisere bildirilir. Şu kadar ki borçlu, komiserin onayıyla taahhüdün aynen ifasını üstlenmekte serbesttir.” hükmünü amirdir.
İİK nun iflas kısmındaki takas başlıklı 200. maddesi; “Madde 200 — Alacaklı alacağını müflisin kendinde olan alacağı ile takas edebilir. Aşağıdaki hallerde takas yapılamaz.
1-Müflisin borçlusu iflas açıldıktan sonra müflisin alacaklısı olursa;
2-Müflisin alacaklısı iflas açıldıktan sonra müflisin veya masanın borçlusu olursa;
3-Alacaklının alacağı hamile muharer bir senede müstenit ise.
Anonim, limited ve kooperatif şirketlerin iflasları halinde esas mukavele gereğince verilmesi lazımgelen hisse senedi bedellerinin henüz ödenmemiş olan kısımları veya konması taahhüt edilen ve fakat konmamış olan sermayeler bu şirketlerin borçlariyle takas edilemez.” hükmünü amirdir.
İİK nun takasa itiraz başlıklı 201. maddesi; “Madde 201 — Müflisin borçlusu iflasın açılmasından evvel alacaklısının aciz halinde bulunduğunu bilerek masanın zararına kendisine veya üçüncü bir şahsa takas suretiyle bir menfaat temin etmek için müflise karşı bir alacak ihdas ederse bu takasa mahkemede itiraz olunabilir.” hükmünü amirdir.
Davacının konkordato talebi üzerine verilen geçici mühlet ve tedbir kararları Basın İlan Kurumu Resmi İlan Portalında 27/11/2018 tarihinde ve Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinin 13/12/2018 tarihli nüshasında ayrı ayrı ilan edilmiştir. Eldeki itirazın iptali davası 01/11/2019 tarihinde mahkemeye açılmıştır.
İDM ile yapılan yazışma sonrası dosyaya gönderilen belgelere göre
a) Davacı şirkete 16/11/2018 tarihli ara kararı ile geçici mühlet verildiği,
b) Geçici mühlet kararının Türkiye Bankalar Birliği’ne 19/11/2018 tarihli “kep”
evrakı ile bildirildiği,
c) Yine geçici mühlet kararının … hitaben 16/11/2018 tarihli müzekkere hazırlandığı ancak, müzekkerenin elden takipli olması nedeniyle tebellüğ tarihinin bulunmadığı, aynı bankanın genel müdürlüğüne de geçici mühlet kararının gönderilmediği anlaşılmıştır.
Tüm dosya kapsamı ile davacının 14/11/2018 tarihinde konkordato talebinde bulunması üzerine Konya … Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyası üzerinden 16/11/2018 tarihli ara kararı ile geçici mühlet ve ihtiyati tedbir kararları verildiği işbu geçici mühlet ve tedbir kararlarının 27/11/2018 ve 13/12/2018 tarihlerinde ilan edildikleri, Türkiye Bankalar Birliği’ne 19/11/2018 tarihli “kep” evrakı ile bildirildiği, anlaşılmıştır
Konya …. Asliye Ticaret Mahkemesinin 16/11/2018 tarihli geçici mühlet ve tedbir ara kararının 3/k maddesi ; “9 2004 s. İİK.nin 294/4. maddesi gereğince takasın, 2004 s. İİK.nin 200. ve 201. maddelerine tâbi olmasına (özellikle davacının alacaklısı, geçici mühletten sonra davacının borçlusu haline gelir yani, geçici mühletten sonra davacının bu alacaklıdan (geçici mühletten sonra davacının hesabına 3. kişilerce yatırılan paralar ve ödemeler, pos cihazı gelirleri, tahsil edilen çek ve senet bedelleri gibi) bir alacağı doğarsa, alacaklının tedbiren takas yapamamasına) ve bu maddelerin uygulanmasında geçici mühletin ilânı tarihinin esas alınmasına,” şeklindedir.
Konkordato talep edenler yönünden takas yasağı ilanlardan itibaren ve davada ilk ilanın yapıldığı 27/11/2018 tarihinden itibaren başlamaktadır. Somut olayda 27/11/2018 tarihinden sonra yapılmış hiçbir devir, takas vs. işlemi yoktur. Dosyada örneği mevcut çek 27/11/2018 ilk ilan tarihinden önce davacı tarafından kredi borçları nedeniyle davalı bankaya temlik cirosu ile devredilmiştir. Kredi borcunun ödenmesi amacı ile bankaya ciro edilen müşteri çekinin İİK nun 294/4. maddesi delaleti ile 200 ve 201. maddeler kapsamında kalan takas işlemi olarak nitelendirilmeleri mümkün değildir.
Davalı bankanın konkordato isteyen davacıya bir borcu olmadığından önceden verilmiş müşteri çekinin takas mahsup olarak değerlendirilmesi mümkün değildir,
Söz konusu olayda davacı şirket kredi kullanımında dava konusu çeki bankaya temlik cirosu yoluyla devretmiştir. Dolayısıyla söz konusu ciro işlemi yapıldığı andan itibaren çekin mülkiyeti devrolan davalı bankaya geçmiştir. Bu nedenle davacının söz. konusu çek üzerinde tasarruf yetkisi kalmamıştır. Aksi durumu ispatlamak da davacı tarafa düşmektedir. Davacı her ne kadar çekin tahsil amacıyla bankaya verdiğini iddia etse de ; TTK.nun 688 maddesi uyarınca davaya konu çekin tahsil amaçla olarak bankaya ibraz edildiğine ilişkin herhangi bir belge mahkememiz dosyasına sunmamıştır.
Söz konusu olayda Banka ciro yoluyla teslim aldığı çekin son yetkili hamili konumuna gelmiştir. Aynı zamanda söz konusu çekte temlik alan iyi niyetli 3. kişi konumuna gelmiştir.
Ayrıca dosya incelendiğinde; dava konusu çekin tevdi bordrolarından anlaşıldığı üzere 04/04/2018 tarihinde bankanın mülkiyetine geçtiği, davacının iddia ettiği geçici mühlet tarihinin ilan tarihinin 27/11/2018 tarihinde gerçekleştiğinin görüldüğü, davacının iddia ettiği konkardato geçici mühletinden önce söz konusu işlemin tamamlandığı görülmüştür. İddia edilen konkardato talep edenler yönünden takas yasağı ancak ilanlardan itibaren geçerli olur. Söz konusu ilanlardan önce davalı banka çeki mülkiyet sahası içine almıştır.
Bu halde söz konusu konkardato kısıtlamalarının banka işleminden sonra gerçekleştiği anlaşıldığından ispat edilemeyen davacının davasının reddine, karar verilmesi doğrudur.
Bu halde, dosya içeriğine, toplanan delillere, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenle, özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, vakıa mahkemesi hakiminin objektif, dosyadaki verilerle çelişmeyen tespitlerine ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına ve hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayanağı maddi delillere göre, HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleriyle sınırlı olarak ve resen kamu düzeni yönünden yapılan inceleme sonucu, ilk derece mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı kanaatine varılarak,
Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereği esas yönünden reddinin gerektiği düşünülmektedir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353/1-b-1 maddesi gereği ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı tarafından yatırılan harç yeterli olduğundan yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan masrafların davacı üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Karar tebliği ve harç işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesi gereğince; (78,630,00) Türk Lirasını geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi.


Başkan

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Katip

e-imzalı

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.