Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/966 E. 2021/1708 K. 08.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 3. HUKUK DAİRESİ …
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …
KARAR TARİHİ : 08/11/2021

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : …
ÜYE :…
ÜYE :…
KATİP : …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 29/03/2021
NUMARASI :…

DAVACI : …
VEKİLİ : …

DAVALI :…
VEKİLLERİ : …
DAVANIN KONUSU : Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 08/11/2021
KARARIN YAZILMA TARİHİ : 09/11/2021

Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili 03/07/2020 havale tarihli dilekçesiyle; müvekkiline ait … plakalı Fiat Egea marka 2017 model araç 09/05/2018 tarihinde … nolu Genişletilmiş Kasko Sigorta Poliçesi ile davalı sigorta şirketince sigortalandığını, 18/11/2018 tarihinde araç sahibi müvekkili …’ın oğlu …’ın geçirdiği trafik kazası sonucunda … plakalı aracın pert olduğunu, kazadan sonra müvekkilin oğlu tarafından usulüne uygun olarak tutanak tutulduğunu, kazanın detaylı resimleri çekilmiş araca pert işlemi uygulanmasının uygun olacağını belirten eksper raporu alındığını bütün bu belgelerle davalı sigorta şirketinden zararın (araç bedelinin) tazmini talep edilmiş olmasına rağmen müvekkilin bu talebi herhangi bir gerekçe gösterilmeden davalı sigorta şirketi tarafından yazılan yazı ile reddedildiğini, sigorta poliçesinin ilgili hükümlerine göre hasarın teminat dışında kalması için oluşması gereken durumların hiçbiri dava konusu kazada söz konusu olmadığını, dava konusu kazada sigorta poliçe hükümleri aksine bir durum olmadığını ve kaza tutanaklarıyla da bu husus sabit olduğu için ortaya çıkan hasar teminat kapsamında olduğunu, müvekkilinin maddi sıkıntıları sebebiyle pert olan … plakalı aracının 03/01/2019 tarihinde hasarlı haliyle Konya … Noterliğinden … yevmiye no ile 35.000,00 TL.ye üçüncü bir kişiye sattığını, müvekkilinin kaza nedeniyle uğradığı zararının tazmin edilmesini şifahen ve yazılı olarak defalarca davalı sigorta şirketinden talep etmesine rağmen müvekkilinin bu talebi maalesef hiçbir gerekçe gösterilmeden davalı tarafça reddedildiğini, dava konusu talebe ilişkin zorunlu arabuluculuk süreci tamamlandığını beyan ederek, davanın HMK. 107. maddeye göre belirsiz alacak ve tespit davası olarak devamı ile fazlaya dair her türlü hak ve alacakları saklı tutarak ve davanın aşamalarında alınacak uzman bilirkişi raporlarında zararın tazminat miktarından daha fazla olduğu tespit edildiğinde, dava değeri artırılmak üzere şimdilik kaza olayı neticesinde müvekkilinin uğradığı zarar nedini ile 1.000,00 TL. maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin de davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalı sigorta şirketine usulüne uygun dava dilekçesi ve ekleri tebliğ edilmiş, davalı sigorta şirketi süresinde davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEME ÖZETİ :
İlk Derece Mahkemesi gerekçeli kararında özetle; “Davacı vekili 29/01/2021 tarihli talep artırım dilekçesiyle; maddi tazminat taleplerini bilirkişi raporu doğrultusunda artırarak 1.000,00 TL.den 25.500,00 TL.ye artırıldığını beyan etmiştir.
Dava, “Tazminat (Özel Sigorta Sözleşmesinden Kaynaklanan)” davasıdır.
İncelenen dosya kapsamı ve toplanan deliller bir bütün halinde değerlendirildiğinde; müvekkiline ait … plakalı Fiat Egea marka 2017 model araç 09/05/2018 tarihinde … nolu Genişletilmiş Kasko Sigorta Poliçesi ile davalı sigorta şirketince sigortalandığını, 18/11/2018 tarihinde araç sahibi müvekkili …’ın oğlu …’ın geçirdiği trafik kazası sonucunda … plakalı aracın pert olduğunu, kazadan sonra müvekkilin oğlu tarafından usulüne uygun olarak tutanak tutulduğunu, kazanın detaylı resimleri çekilmiş araca pert işlemi uygulanmasının uygun olacağını belirten eksper raporu alındığını bütün bu belgelerle davalı sigorta şirketinden zararın (araç bedelinin) tazmini talep edilmiş olmasına rağmen müvekkilin bu talebi herhangi bir gerekçe gösterilmeden davalı sigorta şirketi tarafından yazılan yazı ile reddedildiğini, sigorta poliçesinin ilgili hükümlerine göre hasarın teminat dışında kalması için oluşması gereken durumların hiçbiri dava konusu kazada söz konusu olmadığını, dava konusu kazada sigorta poliçe hükümleri aksine bir durum olmadığını ve kaza tutanaklarıyla da bu husus sabit olduğu için ortaya çıkan hasar teminat kapsamında olduğunu, müvekkilinin maddi sıkıntıları sebebiyle pert olan … plakalı aracının 03/01/2019 tarihinde hasarlı haliyle Konya … Noterliğinden … yevmiye no ile 35.000,00 TL.ye üçüncü bir kişiye sattığını, müvekkilinin kaza nedeniyle uğradığı zararının tazmin edilmesini şifahen ve yazılı olarak defalarca davalı sigorta şirketinden talep etmesine rağmen müvekkilinin bu talebi maalesef hiçbir gerekçe gösterilmeden davalı tarafça reddedildiğini, dava konusu talebe ilişkin zorunlu arabuluculuk süreci tamamlandığını beyan ederek, davanın HMK. 107. maddeye göre belirsiz alacak ve tespit davası olarak devamı ile fazlaya dair her türlü hak ve alacakları saklı tutarak ve davanın aşamalarında alınacak uzman bilirkişi raporlarında zararın tazminat miktarından daha fazla olduğu tespit edildiğinde, dava değeri artırılmak üzere şimdilik kaza olayı neticesinde müvekkilinin uğradığı zarar nedini ile 1.000,00 TL. maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ettiği görülmekle,
TBK.49/1. maddesinde; “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” şeklinde, KTK.85. maddesinde;”Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar……………….İşleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” şeklinde, KTK’nun 86/1.maddesinde;”İşleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bir bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın, kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya bir üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulur.” şeklinde, KTK’nun 91/1.maddesinde;”İşletenlerin, bu Kanunun 85 inci maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.” şeklinde, KTK’nun 92.maddesinde(6704 S.K. 4. Mad. İle değişiklik öncesi);”Aşağıdaki hususlar, zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamı dışındadırlar.a) İşletenin; bu Kanun uyarınca eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere karşı yöneltebileceği talepler,b) İşletenin; eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararlar nedeniyle ileri sürebilecekleri talepler,c) İşletenin; bu Kanun uyarınca sorumlu tutulmadığı şeye gelen zararlara ilişkin talepler, d) Bu Kanunun 105 inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre zorunlu mali sorumluluk sigortasının teminatı altında yapılacak motorlu araç yarışlarındaki veya yarış denemelerindeki kazalardan doğan talepler,e) Motorlu araçta taşınan eşyanın uğrayacağı zararlar, f) Manevi tazminata ilişkin talepler.” şeklinde, KTK’nun 97.maddesinde(6704 S.K. 5. Mad. İle değişiklik öncesi);”Zarar gören, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde doğrudan doğruya sigortacıya karşı talepte bulunabileceği gibi dava da açabilir.” şeklinde, KTK’nun 99.maddesinde(6704 S.K. 6. Mad. İle değişiklik öncesi);” Sigortacılar, hak sahibinin kaza veya zarara ilişkin tespit tutanağını veya bilirkişi raporunu, sigortacının merkez veya kuruluşlarından birine ilettiği tarihten itibaren sekiz iş günü içinde zorunlu mali sorumluluk sigortası sınırları içinde kalan miktarları hak sahibine ödemek zorundadırlar.” şeklinde düzenlemeler yapıldığı, Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın A-1. maddesinde de, sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin edeceğinin düzenlendiği,
Davacı 2918 s. KTK.nin 97. maddesi gereğince dava açılmadan önce davalı sigorta şirketine başvuru şartını yerine getirdiği anlaşıldığından, davalı sigorta şirketi yönünden dava şartının mevcut olduğunun tespitine karar vermek gerekmiştir.
Dosya kapsamına uygun görülerek inceleme yapan bilirkişinin raporu ayrıntılı ve denetime açık olması nedeniyle hükme esas alındığı, bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere dava konusu kaza nedeniyle davacının aracında hasar meydana geldiği, davalı sigorta şirketi davacının zararını karşılamadığı, bilirkişinin raporu ayrıntılı ve denetime açık olduğu için hükme esas alındığı, davacı vekilinin tazminat miktarlarını rapora uygun şekilde artırdığı görülmekle, davacının talepleri doğrultusunda davasının kabulüne karar vermek gerekmiş ve;
DAVACININ DAVASININ KABULÜ İLE;
Araçta uğramış olduğu 25.500,00 TL’lik maddi zararın sigorta şirketine ihbar tarihi olan 19/11/2018 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalı sigorta şirketinden TAHSİLİNE,” şeklinde karar verildiği görülmüştür.
İSTİNAF NEDENLERİ :
Davalı … A.Ş vekili sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; davacı yanca davaya konu sunulan ıslah dilekçesine süresi içinde cevap verdiklerini, 18/11/2018 tarihli kazaya ilişkin bağımsız araştırmacılarla yapılan araştırmalar neticesinde müvekkil şirketin hasara ilişkin herhangi bir sorumluluğunun olmadığının tespit edildiğini ve bu hususun sigortacıya red mektubu ile bildirildiğini, uzman araştırmalarında … plakalı aracın araç kiralama sözleşmesi ile dava dışı bulunan …’ye 17/11/2018 tarihinde kiralandığını ve davaya konu kazayı kaza tespit tutanağında beyan edildiği gibi … tarafından sevk ve idare edilmediğini, dava dışı bulunan …’nin alkollü olmasından dolayı sürücü değişikliği yapıldığından şüphelenildiğini ve dava dışı …’nin aracı kaza tarihi olan 18/11/2018 tarihinde kiralayana geri iade belirtildiğini ancak davacı/kiralayan ile dava dışı bulunan kiracı … arasında imzalanan 19/11/2018 tarihli 70.000,00 TL tutarında senedin hangi amaçla verildiğinin belirtilmediğinden kazadan kaynaklı araç hasarının karşılanması amacıyla verildiği olarak yorumlandığını ve sürücü değişikliği yapıldığı şüphesinin kuvvetlendiğini, davacı yanın davacı sıfatı ile konu davayı açabilmesi bakımından lehdar konumunda olduğu belirtilen bankadan kredi alacağından kaynaklanan maddi menfaatinin sona erip ermediği ve söz konusu hakların kendilerine devredilmiş olduğu hususunda bir muvaffakatname temin etmiş olup olmadığı hususunun henüz ispatlanmadan yerel mahkemece karar verildiğini, müvekkil şirketin sorumluluğuna gidilmesi durumunda dahi poliçe özel şartlarında yer alan muafiyetlerin uygulanması gerektiğini, yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu ve kaldırılmasını talep ettiklerini beyan etmiştir.
Davacı vekili istinafa cevap olarak; 18/11/2018 tarihinde araç sahibi …’ın oğlu …’ın geçirdiği trafik kazası sonucunda … plakalı aracın pert olduğunu, kazadan sonra müvekkilin oğlu tarafından usulüne uygun olarak tutanak tutulduğunu, kazanın detaylı resimlerinin çekilip aracı pert işlemi uygulanmasının uygun olacağının belirten eksper raporunun alındığını, sigorta şirketinin kendisine hiçbir bilgi vermeden talebini keyfi şekilde reddettiğini, müvekkil tarafından dava şartı arabuluculuk başvurusunda bulunulduğunu ancak buradan da bir sonuç alınamaması üzerinde istinaf başvurusuna konu davanın açıldığını, dava dilekçesinin ve eklerinin davalı sigorta şirketine 05/08/2020 tarihinde tebliğ edildiğini ancak dosyaya davalı tarafından cevap veya delil sunulmadığını, davalı sigortanın yapılan duruşmaları takip etmediğini ancak dosyanın karara çıktığı son duruşmanın hemen öncesinde sayfalarca beyanda bulunarak mahkemeyi yanıltmak istediğini, davalı sigorta şirketinin istinaf dilekçesinde tamamen hayal ürünü olaylardan ve delillerden bahsettiğini, yerel mahkemece verilen kararın isabetli olduğunu ve davalının bu anlamda itirazının haksız ve yersiz olduğunu, yerel mahkeme kararının onanmasını ve davalı yanın istinaf başvurusunun usulden ve esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Dava, kasko sigortası sözleşmesi kapsamında rent a car olarak mesleki faaliyet icra eden davacı tarafından trafik kazası nedeniyle kasko sigortacısına karşı maddi tazminat davasıdır.
Karara karşı davalı sigorta tarafından istinaf başvurusunda bulunmuştur.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nun 281.maddesinde bilirkişi raporuna itiraz düzenlenmiş olup, madde gerekçesinde; “…Maddenin birinci fıkrasında yer alan düzenlemeyle, tarafların tatmin olmamaları hâlinde, bilirkişi raporuna itirazda bulunabilme olanaklarının varlığı güvence altına alınmıştır. Bu düzenleme çerçevesinde, bilirkişi raporunda bazı hususlarda eksiklikler mevcutsa yahut raporda bazı hususlar belirsizlik arz ediyorsa, taraflar, raporda eksik gördükleri hususların bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik arz eden hususların ise bilirkişiye açıklattırılmasını yahut yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırılmasını temin için, raporun kendilerine tebliğinden itibaren onbeş günlük süre içinde, mahkemeye itirazda bulunabilirler. Bilirkişiye yöneltilecek olan sorular, tarafların da görüşü alınmak suretiyle somut olarak belirlenecek olursa, rapora itiraz olasılığı da önemli ölçüde azalır ve bu suretle yargılamanın uzamasının da önüne geçilmiş olur. Burada rapora itiraz için taraflara tanınmış bulunan onbeş günlük süre, kesin süredir; hak düşürücü bir nitelik taşır. Dolayısıyla, taraflar, bu süre içerisinde, itirazlarını dile getirmez ise bilirkişi raporu, onlar bakımından kesinleşir; yani taraflar rapora itiraz olanağını tümüyle kaybederler. Bu durum, zaten Tasarının 100 üncü maddesinde yer alan ve kesin sürelerle ilgili genel bir düzenleme öngören kuralın birinci ve üçüncü fıkralarının işlerlik kazanmasının doğal bir sonucudur…” şekilde düzenlenmiştir.
HMK’nun 280.maddesinde; “Bilirkişi, raporunu varsa kendisine incelenmek üzere teslim edilen şeylerle birlikte bir dizi pusulasına bağlı olarak Mahkemeye verir, verildiği tarih rapora yazılır ve duruşma gününden önce birer örneği taraflara tebliğ edilir” düzenlemesinin, 281/1 maddesinde; “Taraflar, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususları, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilirler” düzenlemesinin mevcut olduğu, buradaki amacın tarafların raporu okuyup değerlendirmeleri ve varsa itirazlarını bildirebilmeleri olduğu, bu durumda, yani taraflara raporun tebliğ edilmesi ve sonrasında taraflarca rapora itiraz edilmemesi halinde raporun itiraz etmeyen bakımından kesinleşeceği, artık rapora itiraz etme imkanının ortadan kalkacağı, bu hususun kesin sürelerle ilgili düzenlemelerin bir sonucu olduğu, Usulüne uygun biçimde raporun tebliği üzerine, rapora itiraz hakkı bulunan tarafların bu haklarını kullanmamış olması halinde ise, karşı taraf lehine usuli kazanılmış hak oluşacağı izahtan varestedir. (Nitekim yargıtay … hukuk dairesi …; aynı daire… sayılı ilamları)
Yine aynı yasanın 145’inci maddesinde ise kural olarak süresinden sonra delil gösterilemeyeceği ancak sonradan ileri sürülen delil yargılamayı geciktirme amacı taşımıyorsa veya müddetinde ileri sürememe ilgili tarafın kusurundan kaynaklanmıyorsa mahkeme o delilin gösterilmesine izin verebilir şeklinde düzenlemeye yer verilmiştir.
Ayrıca Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 20.04.2016 tarih ve … sayılı ilamı ile de tarafların ancak dilekçelerinde gösterdikleri delillerin toplanacağı, delil bildiriminin dilekçeler teatisi aşamasının sonuna kadar yapılması gerektiği ve cevap sunmayan tarafın delil bildiremeyeceği kararlaştırılmıştır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na göre, taraflar dava veya cevap dilekçelerinde (HMK m. 119/1-e-f, HMK m. 129/1-e-f) iddiasının/savunmasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetlerini ve iddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceğini açıkça göstermek zorunda olduğu hükmü bulunmaktadır.
Ayrıca;
Bilindiği üzere 6100 sayılı HMK’nin “Cevap dilekçesini verme süresi” başlıklı 127. maddesinde “Cevap dilekçesini verme süresi, dava dilekçesinin davalıya tebliğinden itibaren iki haftadır.” hükmü; “Süresinde cevap dilekçesi verilmemesinin sonucu” başlıklı 128. maddesinde “Süresi içinde cevap dilekçesi vermemiş olan davalı, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılır.” hükmü yer almıştır.
Ayrıca, HMK’nun 357. Maddesine göre Bölge Adliye Mahkemesinde resen göz önünde tutulacaklar dışında ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmalar dinlenemez, yeni delillere dayanılamaz. Ayrıca, HMK’nun 25./2 maddesi uyarınca hakim kendiliğinden delil toplayamaz.
Öte yandan aynı Kanun’un “Ön incelemenin kapsamı” başlıklı 137. maddede “Dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılır. Mahkeme ön incelemede; dava şartlarını ve ilk itirazları inceler, uyuşmazlık konularını tam olarak belirler, hazırlık işlemleri ile tarafların delillerini sunmaları ve delillerinin toplanması için gereken işlemleri yapar, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği davalarda onları sulhe veya arabuluculuğa teşvik eder ve bu hususları tutanağa geçirir.” düzenlemesi yer almış, “İddia ve savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi” başlıklı 141. maddede “Taraflar, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe; ön inceleme aşamasında ise ancak karşı tarafın açık muvafakati ile iddia veya savunmalarını genişletebilir yahut değiştirebilirler. Ön inceleme duruşmasına taraflardan biri mazeretsiz olarak gelmezse, gelen taraf onun muvafakati aranmaksızın iddia veya savunmasını genişletebilir yahut değiştirebilir. Ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra iddia veya savunma genişletilemez yahut değiştirilemez.” düzenlemesi yer almıştır.
Bu itibarla, davalı tarafa usule uygun biçimde dava dilekçesi 05/08/2020 tarihinde; bilirkişi raporu ise 30/01/2021 tarihinde tebliğ edilmiş bulunmasına karşın iki haftalık yasal sürelerden sonra uyap kanalı ile 17/02/2021 tarihinde davalı tarafça “beyan” dilekçesi sunulduğu, bu şekilde süresinde cevap ve bilirkişi raporuna itiraz dilekçesi verilmediğinden, davalı yönünden, dava konusu vakıalar inkar edilmiş sayılması gerekecek, yeni vakılar ileri sürülemeyecek, bilirkişi raporunda belirlenen hususlar yönünden karşı taraf lehine oluşan “usuli kazanılmış hak” kapsamında kabul edilmiş sayılacaktır. Bu kapsamda beyan sayılan istinaf dilekçesindeki itirazlar ‘savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağı’ ile HMK 357/1 kapsamında inceleme konusu yapılması mümkün bulunmadığından esasa yönelik itirazın da incelenmesi mümkün bulunmamaktadır.
Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde, ilk derece mahkemesinin kararında yukarıdaki husus dışında HMK’nın 355. Maddesi gereği, kamu düzenine aykırılık teşkil eden başkaca herhangi bir yanlışlığın da bulunmadığı gözetilerek davalı vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda belirtilen gerekçeler doğrultusunda reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığından, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereği ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf eden davalıdan alınması gereken 1.741,90 TL karar ve ilam harcından istinaf aşamasında yatırılan toplam 435,47 TL nin mahsubu ile bakiye 1.306,43 TL eksik harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan masrafların davalı üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Karar tebliği ve harç işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK’nun 353 maddesi gereğince KESİN olmak üzere OYBİRLİĞİ ile karar verildi.08/11/2021


Başkan

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Katip

e-imzalı

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.