Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/962 E. 2021/924 K. 01.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: …/… – …/….
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …/…
KARAR NO : …/…
KARAR TARİHİ : 01/07/2021

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : …
ÜYE :…
ÜYE :…
KATİP : …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA …. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/04/2021
NUMARASI : …/…. Esas …/… Karar

DAVACI : ….
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : ….
VEKİLLERİ : Av. ….
DAVA : Tazminat (Özel Sigorta Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 01/07/2021
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 02/07/2021
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili 18/03/2020 tarihli dava dilekçesiyle; Konya … ATM.nin …/… E. sayılı dava dosyası ile açılan davanın …/… K. sayılı kararı ile dava şartı yokluğu (rehin alacaklısının muvafakat vermemesi) nedeniyle usulden reddine karar verildiğini, bunun üzerine istinaf başvurusunda bulunulduğunu, Konya BAM 6. HD.nin …/… E. …/… K. sayılı kararı ile miktar itibari ile kesin olarak red kararı verildiğini, yeniden dava açabilmek için 30/01/2020 tarihinde zorunlu arabuluculuğa başvurulduğunu ve bu süreç 13/03/2020tarihinde anlaşamama ile neticelendiğini, ilk davanın tır çekicisi için … Sigorta tır dorsesi için … Sigortaya karşı açıldığını, … Sigorta ile arabuluculuk süresinde anlaşma sağlanıp ödeme alındığından bu kez davayı sadece … Sigorta’ya yönettiklerini, müvekkili şirket sürücüsü …’nun sevk ve idaresindeki … plakalı çekisi ve arkasına bağlı … plakalı dorsesinde tuz yükü ile Cihanbeyli ve Yunak ilçeleri arasında hareket halinde olduğunu, yolun çok dar ve virajlı olduğunu, yolun çift taraflı yol olduğunu ve bölünmüş yol olmadığını, yumuşak zemin etkisi ile şoförün öngöremeyeceği bir şekilde yükün de etkisi ile aracın dorsesi yani kasası sağ yana devrilmiş bu şekilde tek taraflı maddi hasarlı ve şoförün hafif yaralandığı bir kaza meydana geldiğini, kaza akabinde acente vasıtası ile hasar dosyası açtırıldığını, başvurunun yapıldığını, bu başvuru sürecinde her iki davalı sigorta şirketi tarafından eksper raporları aldırıldığını fakat müvekkili şirket alkollü olduğu gerekçesi ile tazminat ödeme talepleri red edildiğini, daha sonrasında hastaneye gidildiğinde müvekkilinde alkol olmadığı için herhangi bir tedirginlik veya şüphe duymadan oradan ayrıldığını, aklına aksi bir düşünce gelmediğini, bu durum üzerine hukuki başvurular yaptıklarını, Cihanbeyli Sulh Hukuk Mahkemesi’nin …./…. D. İş sayılı, Yunak Sulh Ceza Hakimliği’nin …/… D. İş sayılı ve Yunak Sulh Ceza Hakimliği’nin …/…. D. İş sayılı dosyalarında her üç davada da müvekkili lehine sonuçlandığını ve idari yaptırımların iptal edildiğini, müvekkili şirket sürücüsü ve diğer müvekkil …’nun kesinlikle alkollü olmadığını beyan ve iddia ettiklerini, alkol ölçümü ve neticesi tamamen sağlıksız olduğunu, asla geçerli ve hukuki bir delil olarak kabul edilmeyeceğini, sadece rapor ve alkometre slip çıktısına bakıldığında saat farkları ve imkansızlığı bile ortada ciddi bir yanmış olduğunu gösterdiğini, ayrıca alkol sonuç raporu çıktısında müvekkilinin imzasının olmadığını, müvekkili sonucu görmüş olsa idi itirazı kayıt ileri sürer veya yeniden ölçüm isteyeceğini, hasar miktarı konusunda davalı sigorta şirketlerinin bünyesindeki hasar dosyalarında alınan eksper raporlarındaki değerleri talep ettiklerini beyan ederek, fazlaya dair her türlü talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla yukarıda 5 nolu başlık altında belirtilen şekilde 45. günün sonundaki muacceliyet tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi birlikte hasar dosyası ve eksper raporları ile sabit olan ve müvekkilinin zararını oluşturan … plakalı çekici için 43.506,00 TL. tazminatın … Sigorta A.Ş.den alınarak müvekkiline verilmesini, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davalı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin de davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalı sigorta şirketinin 14/05/2020 havale tarihli davaya cevap dilekçesinde özetle ; davayı kabul manasına gelmemek kaydıyla davacının tüm talepleri zamanaşımına uğradığını, dava konusu trafik kazasının 13/03/2016 tarihinde meydana geldiğini, dosyada bulunan ihbar föyü isimli evrakla da belgeli olduğu üzere rizikonun gerçekleştiği müvekkili şirkete 18/03/2016’da ihbar edildiğini, 18/03/2016 tarihinde yapılan ekspertiz incelemesi akabinde hazırlanan 29/03/2016 tarihli ekspertiz raporuyla da davacının zarar miktarı belirlendiğini, müvekkili şirketten talep edilen tazminat sigorta teminatı kapsamı dışında olduğunu, dosyaya sunulan “trafik kazası tespit tutanağına” göre sigortalı araç sürücüsü “alkollüdür” kaza sonrasında kolluk kuvvetince tutulan tutanakların bu durumu belgelediğini, genel şartlar uyarınca sigorta poliçesine konu edilen aracın bir sürücü tarafından sevk ve idaresi esnasında dava konusu kaza olayı gerçekleşmiş ve sigorta sözleşmesine konu araçta hasar meydana geldiği için sigorta sözleşmesine konu araçtaki bu hasar sigorta teminatı kapsamı dışında olduğunu, sigortalı araç sürücüsünün alkollü araç kullanmaktan ötürü uğradığı idari yaptırımların Yunak Sulh Ceza Hakimliği tarafından kullandırıldığı belirtilmiş olsa da bu durum sigortalı araç sürücüsünün alkollü araç kullanmadığı anlamına gelmediğini, söz konusu hakimlik kararlarında alkol ölçümünü yetkili kişiler tarafından yapılmadığı gerekçesi ile sadece sürücü belgesinin geri alma tutanağının ve ………. sayılı idari ceza karar tutanağının iptaline karar verildiğini, sigortalı araç sürücüsü teknik cihazla yapılmış olan bir ölçümleme sonucuna vakıf olmasına rağmen bu tespit aleyhine KTY’nin mad. 97/3.f maddesinde belirtilen bir itiraz başvurusu yapmadığını, sigortalı araç sürücüsünün alkollü olarak sigorta konusu aracı sevk ve idare etmesi esnasında meydana gelen kaza neticesinde sigorta konusu araçta meydana gelen zararlar sigorta koruması kapsamında olmadığı için davacı tarafın davası müvekkili yönünden hukuka aykırı olduğunu ve bu davanın reddi gerektiğini, davanın zamanaşımı nedeniyle reddini, davanın aktif husumet yokluğu nedeni ile reddini, herhalde davanın esastan reddini, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk derece mahkemesinin kararı ile; “İncelenen dosya kapsamı ve toplanan deliller bir bütün halinde değerlendirildiğinde; Konya … ATM.nin …/… E. sayılı dava dosyası ile açılan davanın …/… K. sayılı kararı ile dava şartı yokluğu (rehin alacaklısının muvafakat vermemesi) nedeniyle usulden reddine karar verildiğini, bunun üzerine istinaf başvurusunda bulunulduğunu, Konya BAM 6. HD.nin …/… E. …/…. K. sayılı kararı ile miktar itibari ile kesin olarak red kararı verildiğini, yeniden dava açabilmek için 30/01/2020 tarihinde zorunlu arabuluculağa başvurulduğunu ve bu süreç 13/03/2020tarihinde anlaşamama ile neticelendiğini, ilk davanın tır çekicisi için … Sigorta tır dorsesi için … Sigortaya karşı açıldığını, … Sigorta ile arabuluculuk süresinde anlaşma sağlanıp ödeme alındığından bu kez davayı sadece … Sigorta’ya yönettiklerini, müvekkili şirket sürücüsü …’nun sevk ve idaresindeki … plakalı çekisi ve arkasına bağlı … plakalı dorsesinde tuz yükü ile Cihanbeyli ve Yunak ilçeleri arasında hareket halinde olduğunu, yolun çok dar ve virajlı olduğunu, yolun çift taraflı yol olduğunu ve bölünmüş yol olmadığını, yumuşak zemin etkisi ile şoförün öngöremeyeceği bir şekilde yükün de etkisi ile aracın dorsesi yani kasası sağ yana devrilmiş bu şekilde tek taraflı maddi hasarlı ve şoförün hafif yaralandığı bir kaza meydana geldiğini, kaza akabinde acente vasıtası ile hasar dosyası açtırıldığını, başvurunun yapıldığını, bu başvuru sürecinde her iki davalı sigorta şirketi tarafından eksper raporları aldırıldığını fakat müvekkili şirket alkollü olduğu gerekçesi ile tazminat ödeme talepleri red edildiğini, daha sonrasında hastaneye gidildiğinde müvekkilinde alkol olmadığı için herhangi bir tedirginlik veya şüphe duymadan oradan ayrıldığını, aklına aksi bir düşünce gelmediğini, bu durum üzerine hukuki başvurular yaptıklarını, Cihanbeyli Sulh Hukuk Mahkemesi’nin …/… D. İş sayılı, Yunak Sulh Ceza Hakimliği’nin …/… D. İş sayılı ve Yunak Sulh Ceza Hakimliği’nin …/.. D. İş sayılı dosyalarında her üç davada da müvekkili lehine sonuçlandığını ve idari yaptırımların iptal edildiğini, müvekkili şirket sürücüsü ve diğer müvekkil …’nun kesinlikle alkollü olmadığını beyan ve iddia ettiklerini, alkol ölçümü ve neticesi tamamen sağlıksız olduğunu, asla geçerli ve hukuki bir delil olarak kabul edilmeyeceğini, sadece rapor ve alkometre slip çıktısına bakıldığında saat farkları ve imkansızlığı bile ortada ciddi bir yanmış olduğunu gösterdiğini, ayrıca alkol sonuç raporu çıktısında müvekkilinin imzasının olmadığını, müvekkili sonucu görmüş olsa idi itirazı kayıt ileri sürer veya yeniden ölçüm isteyeceğini, hasar miktarı konusunda davalı sigorta şirketlerinin bünyesindeki hasar dosyalarında alınan eksper raporlarındaki değerleri talep ettiklerini beyan ederek, fazlaya dair her türlü talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla yukarıda 5 nolu başlık altında belirtilen şekilde 45. günün sonundaki muacceliyet tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi birlikte hasar dosyası ve eksper raporları ile sabit olan ve müvekkilinin zararını oluşturan … plakalı çekici için 43.506,00 TL. tazminatın … Sigorta A.Ş.den alınarak müvekkiline verilmesini, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davalı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin de davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini dava ve talep ettiği,
TBK.49/1. maddesinde; “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” şeklinde, KTK.85. maddesinde;”Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar………….İşleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” şeklinde, KTK’nun 86/1.maddesinde;”İşleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bir bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın, kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya bir üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulur.” şeklinde, KTK’nun 91/1.maddesinde;”İşletenlerin, bu Kanunun 85 inci maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.” şeklinde, KTK’nun 92.maddesinde(6704 S.K. 4. Mad. İle değişiklik öncesi);”Aşağıdaki hususlar, zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamı dışındadırlar.a) İşletenin; bu Kanun uyarınca eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere karşı yöneltebileceği talepler,b) İşletenin; eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararlar nedeniyle ileri sürebilecekleri talepler,c) İşletenin; bu Kanun uyarınca sorumlu tutulmadığı şeye gelen zararlara ilişkin talepler, d) Bu Kanunun 105 inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre zorunlu mali sorumluluk sigortasının teminatı altında yapılacak motorlu araç yarışlarındaki veya yarış denemelerindeki kazalardan doğan talepler,e) Motorlu araçta taşınan eşyanın uğrayacağı zararlar, f) Manevi tazminata ilişkin talepler.” şeklinde, KTK’nun 97.maddesinde(6704 S.K. 5. Mad. İle değişiklik öncesi);”Zarar gören, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde doğrudan doğruya sigortacıya karşı talepte bulunabileceği gibi dava da açabilir.” şeklinde, KTK’nun 99.maddesinde(6704 S.K. 6. Mad. İle değişiklik öncesi);” Sigortacılar, hak sahibinin kaza veya zarara ilişkin tespit tutanağını veya bilirkişi raporunu, sigortacının merkez veya kuruluşlarından birine ilettiği tarihten itibaren sekiz iş günü içinde zorunlu mali sorumluluk sigortası sınırları içinde kalan miktarları hak sahibine ödemek zorundadırlar.” şeklinde düzenlemeler yapıldığı, Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın A-1. maddesinde de, sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin edeceğinin düzenlendiği,
Dosya kapsamına uygun görülerek inceleme yapan bilirkişi heyetinin raporu ayrıntılı ve denetime açık olması nedeniyle hükme esas alındığı, bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere dava konusu kaza nedeniyle davacının aracında hasar ve değer kaybı meydana geldiği, davalının davacının zararını karşılamadığı anlaşıldığından davacının talepleri doğrultusunda davasının kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” şeklinde davacının davasının kabulü ile; dava konusu kaza nedeniyle davacının arasında meydana gelen 43.506,00 TL hasarın sigorta şirketinin temerrüte düştüğü tarih olan 03/02/2017 tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsil edilerek davacıya ödenmesine, dair hükmün kurulduğu anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacının tüm taleplerinin zaman aşımına uğradığını, kazanın oluşumunda sigortalı araç sürücüsünün kusurlu olduğunu, Yerel Mahkemece dosyaya alınan 05/08/2020 tarihli bilirkişi raporuna karşı sundukları itirazın değerlendirilmediğini, sürücüsünün Karayolları Trafik Yönetmeliğinde belirlenen seviyenin üzerinde alkollü olmasının hasar poliçe teminat kapsamı dışında olması için yeterli olduğunu, kazanın münhasıran alkolün etkisi altında meydana gelmesi şartının aranmaması gerektiğini, davanın kabulü anlamına gelmemek üzere Yerel Mahkemece hükmedilen faiz türü ve faiz başlangıç tarihinin hukuka aykırı olduğunu, Yerel Mahkemenin gerekçeli kararında dava konusu poliçe kasko poliçesi olmasına rağmen ZMMS düzenleyen KTK ve ZMMS Genel Şartları hükümlerine yer verildiğini, kasko sigortası genel şartları noktasında herhangi bir değerlendirme ve gerekçeye yer verilmediğini beyan ederek Yerel Mahkemece verilen kararın ortadan kaldırılmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Kamu düzeni yönünden yapılan incelemede;
1086 sayılı HUMK’nın 381-389.maddelerinde ve (6100 sayılı HMK.nin 294. – 297. maddeleri), hükmün tefhimi, nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca düzenlenmiştir. HUMK’nun 388. maddesinde (HMK.nin 297/2. maddesi); hüküm sonucu kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin zorunlu olduğu açıklanmıştır. Başka bir anlatımla, tesis edilen hüküm, infazı kabil ve uygulanabilir olmalıdır.
Ayrıca ilamların infaz edilecek kısmı, hüküm bölümü olup, hükmün içeriğinin aynen infazı zorunludur. Gerek icra dairesi ve gerekse sınırlı yetkili İcra Mahkemesi ilamın infaz edilecek kısmını yorum yolu ile belirleme yetkisine sahip değildir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.10.1997 tarih ve 1997/12-517 E. -1997/776 K.; 22.03.2006 gün ve 2006/12-92 E.-2006/85 K.; 25.06.2008 gün ve 2008/12-451 E.- 2008/453 K. sayılı ilamları)
Mahkemece, açıklanan yasa hükümleri doğrultusunda hangi davalı hakkında ne şekilde, hangi oranda ve miktarda karar tesis edildiği açıklanarak, infazda tereddüt yaratmayacak şekilde karar verilmesi gerektiği 6100 sayılı HMK’nun 355. maddesi uyarınca istinaf incelemesi, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılacağı, Ancak Bölge Adliye Mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü taktirde bunu resen gözeteceği anlaşılmıştır
(Nitekim emsal Yargıtay 9. Hd nin 2014/31345 esas 2016/4073 karar,2012/2476 esas 2014/2961 karar,8. HD nin 2014/16122 esas 2015/18626 karar,17 hd nin 2014/23226 esas 2016/9056 karar,13. Hukuk Dairesi’nin 2018/368 esas2018/1636 karar sayılı ilamı,17 hd 2016/7943 esas 2016/6257 karar 2015/13675 esas 2016/2833 karar 2014/23226 esas2016/9056 karar sayılı ilamları)
Keza 6100 sayılı HMK’nin Hükmün Kapsamı başlıklı 297. maddesinin 2. fıkrasına göre “hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” Kanunun aradığı bu şekil, yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, hükmün infazında zorluklara ve tereddütlere, yargılamanın ve davaların gereksiz yere uzamasına, davanın tarafı bulunan kişi ve kurumların mağduriyetine sebep olabilecek, kamu düzeni ve barışını olumsuz yönde etkileyecektir. (HGK 2013/9-1989 Esas 2014/657 Karar sayılı ilamı)
Hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve hukuka uygunluk denetiminin yapabilmesi için ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması, zorunludur.
Bu hükümler yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereği ve kamu düzeni ile ilgili olup, yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar, kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta olması zorunludur.
6100 sayılı HMK’nın 298. maddesi uyarınca kararını gerekçesi ile birlikte tam olarak yazması ve hüküm sonucunu HMK’nın 297/2. maddesinde öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır. Mahkemece yargılama sonunda verilen bu kısa karar, bir davayı sona erdiren yasa yolu açık olan son kararlardandır. Bu kararla, mahkeme davadan elini çeker ve davayı sona erdirmiş olur.
Bu aşamadan sonra yapılması zorunlu iş, gerekçeli kararı kısa karar doğrultusunda ve yasal gerekçeleriyle birlikte mahkemenin yazmasından ibarettir. Artık bu karardan dönme olanaklı olmadığı gibi, kararın asli unsurlarından olan gerekçenin de hüküm fıkrasına uygun biçimde yer alması gerekir. (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 10/04/1992 tarihli 1991/7 Esas, 1992/4 Karar sayılı kararı)
Esasen ilamın tefhim edilen kısa karara uygun yazılması ve gerekçe taşıması kamu düzeni ile doğrudan ilgili temel kurallardan olup, bu kurala kanun koyucu HMK’nın 294 ve 298. maddeleriyle varlık kazandırmıştır. Anılan maddeler kamu düzeni amacıyla konulmuş, emredici hükümlerdendir. Bu maddeler uyarınca kararların alenen tefhim edilmesi gerekir. Yine Anayasamızın “duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması” başlıklı 141/3 maddesinde “bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” hükmüne yer verilmiştir.
Yukarıda da belirtildiği üzere kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın 141. maddesi ile HMK’nın yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum oluşturur. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir.
Bu değerlendirmeler ışığında somut olaya bakıldığında İlk derece mahkemesince 05/12/2018 tarihli kısa kararda;
” Davanın KABULÜNE, Sigorta şirketinin temerrüte düştüğü tarih olan 03/02/2017 tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsil edilerek davacıya ÖDENMESİNE,
Şeklinde Karar verilmiş ve verilen bu kısa kararın ne olduğu ,ne şekilde hüküm kurulduğu ,tarafları yüklenen edimlerin ne olduğu açıklanmadan gerekçeli kararda bu kez;
” Davacının davasının KABULÜ ile ; dava konusu kaza nedeniyle davacının arasında meydana gelen 43.506,00 TL. hasarın sigorta şirketinin temerrüte düştüğü tarih olan 03/02/2017 tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsil edilerek davacıya ÖDENMESİNE, , .” şeklindeki hükümle gerekçeli karar ile kısa karar arasında çelişki meydana gelmiştir
Keza aynı kararın gerekçe bölümünde “…. bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere dava konusu kaza nedeniyle davacının aracında hasar ve değer kaybı meydana geldiği, davalının davacının zararını karşılamadığı anlaşıldığından davacının talepleri doğrultusunda davasının kabulüne “tespiti yapılmış ise de davacının araç değer kaybına yönelik açılan bir davası bulunmamaktadır
Yine kabule göre de dava kasko sigortası kapsamında sigortalayanın kendi sigortacısından tazminat isteminde bulunduğu,bu nedenle davanın kasko genel şartları kapsamında delillerin değerlendirilmesi gerektiği halde davanın ZMMS kapsamında olduğu değerlendirilerek ve bu hükümler gözetilerek karar verilmesi de doğru olmamıştır
HMK 388. Madde gereği Hem kısa karar, hem de gerekçeli kararın Hüküm sonucu kısmında, istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekli olduğu halde buna aykırı karar verildiği anlaşılmaktadır.
Hükmün gerekçesi ile kısa karar uyumlu olmayıp, taraflar yönünden şüphe ve tereddüt uyandıracak nitelikte olduğundan, infazda da tereddüte yol açacağından, bu yön yukarıda açıklanan yasa maddelerine açık bir aykırılık oluşturduğu anlaşılmaktadır.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 10/04/1992 gün ve 7/4 sayılı kararı ile; kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki bulunması hâlinin bozma nedeni oluşturacağı ve bozmadan sonra mahkemenin önceki kısa kararla bağlı olmaksızın çelişkiyi giderme koşuluyla vicdani kanaatine göre karar verebileceği belirtilmiştir.
Mahkemece, yukarıda gösterilen kurallar gözetilmeksizin infazda tereddüt oluşturacak şekilde hüküm tesis edilmesi usul ve yasaya uygun değildir. Şu durumda; mahkemece, önceki kısa kararla bağlı olmaksızın HMK’nın 297. maddesine uygun şekilde hüküm tesis edilmesi gerekir.
(Nitekim Yargıtay 4 HD nin 2016/15519 esas 2019/521 karar sayılı,Yargıtay 17 Hd nin 2015/11314 esas 2018/5497 karar sayılı ilamları)
Bu nedenle yukarıda açıklanan sebeblerle HMK’nın 297,298 ve HMK 26.maddesine aykırı davranıldığını anlaşılmıştır.
Kaldırma sebebine göre diğer istinaf sebeplerinin incelenmesine şimdilik gerek bulunmamaktadır
Yukarıda yapılan genel açıklamalar ışığında, istinafa konu ilk derece mahkemesinin dosyası incelendiğinde, yukarıda belirtilen ve esasa etki eden hususlarda delillerin eksik toplandığı anlaşılmakla, ilk derece mahkemesi kararının duruşma yapılmaksızın kaldırılması ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye iadesine dair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun açıklanan sebeplerle KABULÜ ile Yerel Mahkeme kararının HMK.m.353/1-a/6 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, gerekçede belirtilen eksiklikler giderilerek yeniden yargılama yapılması için HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafça peşin olarak yatırılan başvuru harcı dışında kalan istinaf karar harçlarının talep halinde davalı tarafa iadesine,
4-Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,
5-İstinaf yasa yoluna başvuran tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
6-Karar tebliği ve harç işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle KESİN olarak karar verildi. 02/07/2021

………………..
Başkan Üye Üye Katip
… …. … ….
E imza E imza E imza E imza

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.