Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/904 E. 2021/1700 K. 08.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 3. HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …
KARAR TARİHİ : 08/11/2021

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 25/02/2021
NUMARASI : …

DAVACI : …
VEKİLİ : Av. …

DAVALI : … –

VEKİLLERİ : Av. … – Av. …

DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 08/11/2021
KARARIN YAZILMA TARİHİ : 08/11/2021

Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili dava dilekçesiyle özetle; 20/11/2018 tarihinde müvekkili şirket sigortalısının işyerine komşu olan, davalı Koski’nin sorumluluğunda bulunan temiz su tesisat borusunun patlaması sonucu sızan tazyikli su sebebiyle müvekkili şirkete sigortalı işyerinin bodrum katını yaklaşık 15 cm yüksekliğinde su bastığını ve neticesinde sigortalı işyerinde demirbaş ve emtianın hasara uğradığını, müvekkili şirket sigortalısı tarafından hasarın poliçe kapsamında tazmini hususunda başvuru yapıldığını, müvekkili şirket sigortalısına 8.475,00 TL hasar bedeli ödendiğini, ödenen bedelin rücuen tahsili amacıyla davalı aleyhine Konya … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, yapılan takibe borçlu tarafından itiraz edildiğini, meydana gelen zarardan davalı kurumun sorumlu bulunduğunu ve açıkladığı nedenlerle davalı borçlunun itirazının iptali ile takibin devamına, itiraz edilen kısmın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesiyle özetle; davanın yargı yolu bakımından reddinin gerektiğini, müvekkili kurumun acil koduyla arızaya müdahale ederek on beş dakika gibi kısa bir sürede arızayı giderdiğini, davacının başlattığı icra takibinin haksız olduğunu, davaya konu şebeke arızasının davacı şirketin sigortalısına ait 45 numaralı işyerinde değil, 43 numaralı işyerinin önünde meydana geldiğini, 43 numaralı işyerine işyeri sahiplerince çek valf sistemi yaptırılmaması nedeniyle şebekeden gelen tazyikli suyun atık su borusundan girdiğini, ancak 45 numaralı sigortalıya ait işyerine şebekeden bir su girişinin olmadığını, ayrıca ekiplerin olay mahallindeki tüm işyerlernie hasar ve su baskını olup olmadığını sorduklarını ancak sigortalı işyerinden kuruma bir dönüş yapılmadığını, sigorta kapsamında tazmine dayanak olan ekspertiz raporunun eksik ve olayın aydınlatılmasına teşkil olamayacağını ve açıkladığı nedenlerle davanın reddi ile haksız icra takibi nedeniyle %20 tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.

İLK DERECE MAHKEME ÖZETİ :
Konya …Asliye Ticaret Mahkemesinin 25/02/2021 tarih… sayılı gerekçeli kararı ile; ” …Her ne kadar bilirkişi raporu ile hasarın teminat kapsamında olmadığına yönelik görüş bildirilmiş ise de poliçenin özel koşullarının incelenmesinde Ek Teminatlar başlığı altında su baskını rizikosunun teminat altına alındığı anlaşıldığından bilirkişilerin bu görüşüne iştirak edilmemiştir.
20/04/2020 tarihli bilirkişi raporuna yönelik itirazların karşılanması için aynı heyetten ek rapor aldırılmasına karar verilmiş, 23/07/2020 havale tarihli ek rapor ile sigortalı iş yerinde meydana gelen zarar tutarının 8.475,00 TL olduğu tespit edilmiştir.
Zararın tutarı yönünden 20/04/2020 tarihli rapor ile 23/07/2020 havale tarihli ek rapor arasında çelişki bulunduğundan yeni bir rapor tanzim ettirilmesine karar verilmiştir.
Dosya kapsamına uygun olduğundan hükme esas alınan 28/12/2020 tarihli bilirkişi heyeti raporu ile sigortalı iş yerinde meydana gelen zarar tutarının 8.475,00 TL olduğu tespit edilmiştir.
Tüm dosya kapsamı ve toplanan deliller bir bütün halinde değerlendirildiğinde; davaya konu su baskını olayının oluşumunda davalının tam kusurlu olduğu, olay neticesinde sigortalıya ait iş yerinde sigorta poliçesi muafiyet tenzili de yapıldıktan sonra 8.475,00 TL tutarında zarar oluştuğu, zararın teminat kapsamında olduğu, davacının 23/11/2018 tarihinde sigortalısına 8.475,00 TL ödeme yapmakla sigortalısının haklarına halef olduğu, davacının temerrüt ihtarına gerek kalmaksızın ödeme tarihinden itibaren faiz isteyebileceği, Mahkememizce yapılan hesaplama neticesinde davacının ödeme tarihi ile takip tarihi arası döneme ilişkin olarak 173,45 TL işlemiş faiz isteminde bulunabileceği, bu bakımdan takip tarihi itibariyle davacının 8.475,00 TL asıl alacak ve 173,45 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 8.648,45 TL tutarında davalıdan alacaklı olduğu kabul edildiğinden davacının davasının kabulüne karar vermek gerekmiştir.
2004 sayılı İİK’nın 67/2. Maddesine göre; ” Bu davada (itirazın iptali davasında) borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.” Somut olayda; alacağın varlığı yargılamayı gerektirdiğinden davacının, takibin kötüniyetli olduğunun kabul edilmesi mümkün olmadığından ise davalının tazminat isteminin reddine karar vermek gerekmiş ve 1-DAVANIN KABULÜ ile Konya … İcra Müdürlüğü’nün …. sayılı takibine davalı tarafından yapılan itirazın iptali ile takibin 8.475,00 TL asıl alacak ve 173,45 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 8.648,45 TL alacağın davalıdan tahsili yönüyle devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine, 2-Tarafların tazminat istemlerinin ayrı ayrı reddine,” karar verildiği anlaşılmıştır.
İSTİNAF NEDENLERİ :
Davalı Koski Genel Müdürlüğü vekili istinaf başvuru dilekçesinde özet olarak; yerel mahkemenin idare mahkemesinin görevli olduğuna ilişkin itirazlarını duruşmada reddettiğini, idare mahkemesinin görevli olduğunu, 2560 sayılı İSKİ Genel Müdürlüğünün Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Kanununa 3305 sayılı kanunla eklenen Ek Madde 5 ve geçici 10 madde hükmü ile, bu kanunun diğer büyükşehir belediyelerinde de uygulanması imkanı sağlandığını, Koski Genel Müdürlüğünün de anılan kanun hükümlerine göre kurulduğunu, 01/01/1990 tarihinde faaliyetlerine başladığını, mahkemenin hasarın meydana gelmesinde müvekkili idarenin tam kusurlu olduğunu iddia ettiğini, ancak mahkemenin bu iddiasının hukuki dayanağı bulunmadığını, söz konusu zarar ve hasarın olay anında değil de daha sonra ortaya çıkmasının iç şebeke veya binasal sorunlar nedeniyle meydana geldiğini gösterdiğini, mahkemenin kararının mesnetsiz ve çelişkili bilirkişi raporlarına dayandırdığını, hasara neden olduğu iddia edilen şebeke arızasından dolayı ilgili işyerinde bir su baskını gibi bir durum olması halinde işyeri sahiplerince kurumun aranarak arıza bilgisinin verilmesi ve zarar ziyan başvurusunun yapılmış olması gerektiğini, ayrıca olay günü ekiplerinin olay mahallindeki tüm işyerlerine hasar ve su baskını olup olmadığını sorduğunu ancak sigortalı işyerinden kuruma bir dönüş yapılmadığını, olaydan sonra 23/02/2018 tarihinde idarenin hasar tespit komisyonunca zarar tespiti için iddia edilen adrese geldiğinde hasar gördüğü iddia edilen malzemeler sorulduğunda işyeri sahibi tarafından bu malzemelerin hurdaya ayrıldığı ve işyerinde olmadığının beyan edildiğini, tencere ve tavaların paletler üzerinde olduğu paletlerin yüksekliğinin ise en az iddia edilen 15 cm su baskını seviyesinde olduğu ve ekse sunulan fotoğraflardan görüleceği üzere sigortalı işyerinde iddia edildiği oranda ciddi bir su baskını emaresi de tespit edilemediğini, mahkemenin kararına dayanak yaptığı bilirkişi raporlarının hukuki dayanaktan yoksun ve çelişkili olduğunu, dava konusu hasarın iç şebeke su tesisatından kaynaklandığı ve dışarıdan gelen suyun işyerini basarak dava konusu olayın meydana geldiği ancak işyeri poliçesinin iç tesisat/ dahili su tesisatından kaynaklanan zararları kapsadığı ve işyeri poliçesinde su baskını klozunun bulunmadığını bu nedenle dava konusu hasarın sigorta poliçesi kapsamı dışında kaldığının tespit edildiğini, bu nedenle kanuna ve usule uygun olmayan bu ödemelerin idareden de rücu yoluyla talep edilmesinin yasal olarak mümkün olmadığını ve hukuki dayanağı bulunmadığını, bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeninin korumayacağını, tüm bu nedenlerle yerel mahkeme kararının kaldırılmasına yeniden yargılama yapılarak talepleri doğrultusunda davanın reddine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Mahkemece verilen karar, davalı tarafça istinaf edilmiştir.
Dava, Türk Ticaret Kanununun TTK 1472 maddesi uyarınca sigorta şirketi tarafından sigortalısına ödenen tazminatın rücuan tahsili amaçlı başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Halefiyete dayalı rücu davası esas itibariyle sigortalının kendisine zarar verene karşı açacağı tazminat davasının onunu halefi olarak sigortacı tarafından açılması olduğundan, sigortalı ile ona zarar veren arasındaki yasal hükümlere göre görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. (Bkz. YARGITAY …. Hukuk Dairesi …, … KARAR sayılı ilamı)
1-İdari yargının görevli olduğu istinafı yönünden;
Davalı …, bir kamu kurumudur ve …’ne bağlıdır. Davalı kamu kurumu olup kamu hizmeti niteliğindeki çalışmalarını özel hukuk kuralları kapsamında yapmaktadır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu madde 16’ya göre; kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri tarafından kurulan kurum ve kuruluşlarının dahi tacir sayılacakları belirtilmiştir.
2560 sayılı … Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda, … Genel Müdürlüğü’nün genel kurul, yönetim kurulu ve genel müdürlük ile yönetileceği, denetçileri vasıtasıyla denetleneceği, yıllık çalışma ve yatırımlarının bilançolarda belirlenerek genel kurulun onayına sunulacağı ve bütçesinin kamu iktisadi teşebbüslerinde uygulanan bütçe formülünde düzenleneceği belirtilmiştir.
Yukarıda gösterilen kanuni düzenlemenin ek 5. maddesinde “Bu Kanun diğer büyükşehir belediyelerinde de uygulanır.” hükmü bulunmaktadır. Bu kapsamda … Genel Müdürlüğü’nün de 2560 sayılı Kanun kapsamında bir kamu kurumu olduğu ve kamu hizmeti yaptığı ancak, çalışmalarının özel hukuk hükümlerine bağlı bulunduğu ve tacir sıfatını taşıdığı kabul edilmelidir.
Davalının haksız eylem teşkil eden faaliyetinden kaynaklanan bu uyuşmazlığın da, yerleşik yargısal uygulamalarda görüldüğü gibi, adli yargı yerinde çözümlenmesi gerekir. (HGK’nın 21/09/1983 gün ve 1980/11-2721; 1983/823 ile 29/11/1995 gün ve 1995/11-647; 1995/1043 sayılı kararları)
Bu halde Davada; davacı, özel hukuk tüzel kişisi (tacir) olan davalının haksız eylemine dayanarak tazminat istediğine göre uyuşmazlığın çözüm yeri idari yargı olmayıp adli yargıdır.Bu nedenle istinaf itirazları yersizdir.
(Nitekim Yargıtay … HD nin … karar,… sayılı emsal ilamları)
2-Davanın esasına ilişkin istinaf değerlendirmesi;
6098 sayılı TBK’nın 49. maddesine göre “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” Bir başka anlatımla haksız bir eylemin tazminat borcu doğurabilmesi için kusurlu ve hukuka aykırı bir fiil sonucunda zarar doğması, zarar ile fiil arasında da illiyet bağı bulunması gereklidir.
Hukukumuzda gerçek zarar ilkesi geçerlidir. Zarar gören ancak haksız fiil nedeniyle uğradığı gerçek zararını haksız fiil sorumlusundan isteyebilir. Bir başka deyişle haksız fiil ile zarar arasında illiyet bağı yoksa bu kalem zarar istenemez.
Dosya kapsamından, dava konusu tazminat istemi yönünden haksız fiile ilişkin hükümlerin uygulanacağı açıktır. Haksız fiillerde tazminat olarak gerçek zararın karşılığına hükmedilir. Gerçek zararın tespitinin mümkün olmaması halinde olay tarihinde yürürlükte olan 818 sayılı BK 42 (6098 sayılı TBK 50/2) gereği tazminat miktarı hakkaniyete göre belirlenmelidir. Borçlar Kanunu’nun 42. maddesinde; “Zararı ispat etmek müddeiye düşer, zararın hakiki miktarını ispat etmek mümkün olmadığı takdirde hakim, halin mutat cereyanını ve mutazarrır olan tarafın yaptığı tedbirleri nazara alarak onu adalete tevfikan tayin eder.” hükmü, 43. maddesinde; “Hakim, hal ve mevkiin icabına ve hatanın ağırlığına göre tazminatın suretini ve şümulünün derecesini tayin eyler.” hükmü düzenlenmiştir.
Anlatılan ilke ve yasal düzenlemeler ışığında somut olayda; mahkemece toplanıp değerlendirilen delillere, özellikle oluşa ve dosya içeriğine uygun olarak düzenlenen uzman bilirkişi heyet raporunda belirtildiği şekilde davalının meydana gelen zararının, davalının sorumluluğunda bulunan dış su tesisatının patlaması nedeniyle oluşan su baskını nedeniyle ortaya çıktığı, bu nedenle davalı tarafın tamamen kusurlu bulunduğunun ispatlanmış bulunmasına; mahkemece başta alınan kök ve ek rapor arasındaki farkın emtiaya ilişkin resimlerin sonradan sunulmasından kaynaklandığı; ayrıca sonradan kök ve ek rapor arasındaki çelişkinin giderilmesi için yeni bilirkişi heyetinden alınan raporun da hükme elverişli, önceki raporu teyit eder nitelikte bulunmasına; olayın mahiyeti gereği zararın başka türlü ispatının da mümkün bulunmamasına; davaya konu su baskının sigorta poliçesi ek teminatı kapsamında bulunmasına göre davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükme yönelik istinaf talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Bu halde, Dosya içeriğine, toplanan delillere, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenle, özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, vakıa mahkemesi hakiminin objektif, dosyadaki verilerle çelişmeyen tespitlerine ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına ve hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayanağı maddî delillere göre, HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleriyle sınırlı olarak ve resen kamu düzeni yönünden yapılan inceleme sonucu, ilk derece mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı kanaatine varılarak, davalının istinafının esastan reddine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığından, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereği ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf eden davalıdan alınması gereken 590,77 TL karar ve ilam harcından istinaf aşamasında yatırılan 147,70 TL nin mahsubu ile bakiye 443,07 TL eksik harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan masrafların davalı üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Karar tebliği ve harç işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK’nun 362 maddesi gereğince KESİN olmak üzere OYBİRLİĞİ ile karar verildi.08/11/2021


Başkan

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Katip

e-imzalı

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.