Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/892 E. 2021/1142 K. 01.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 3. HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :
KARAR TARİHİ : 01/09/2021

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA .. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/02/2021
NUMARASI : … Esas … Karar

DAVACI : … – (T.C. Kimlik No:…)
VEKİLİ : Av. …
DAVALILAR : 1- …
VEKİLİ : Av. …
2- … – (T.C. Kimlik No: …)- …
3- … – (T.C. Kimlik No:…)- …
VEKİLLERİ : Av. … – Av. … –
DAVA : Trafik Kazasından Kaynaklanan Maddi Ve Manevi
Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 01/09/2021
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 07/09/2021
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili 10/04/2018 tarihli dilekçesiyle; 08/04/2016 tarihinde, Yeni Sille Caddesinde meydana gelen trafik kazasında, davalı …’ın sevk ve idaresinde bulunan ve …’ın maliki olduğu … plakalı araç ile müvekkilinin maliki olduğu ve olay günü sevk ve idaresinde bulunan … plakalı araç ile çarpışmak suretiyle trafik kazası meydana geldiğini, meydana gelen kazada müvekkilinin çehresinde sabit eser kalacak şekilde yaralandığını, sol kolu kırıldığını ve omurgasında çatlak meydana geldiğini, belinde düzleşmeye neden olacak şekilde ağır yaralandığını, kaza nedeniyle alınan ceza mahkemesi raporlarında KTK.nun 47/d maddesini ihlal etmesi sebebi ile davalı …’ın kusurlu olduğunu, Konya … Asliye Ceza Mahkemesi’nde davalı … hakkında taksirle yaralanmaya sebebiyet vermek suçundan dava açıldığını ve davalıya bu dosyadan ceza verildiğini, davalı …’ın işleteni olduğu aracın sigorta şirketi olan davalı … şirketine Konya 16. Noterliğinden 27/11/2017 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarı ile geçici iş göremezlik tedavi ve bakım giderleri ile kalıcı sakatlıktan kaynaklanan zararları talep ettiklerini, ancak sigorta şirketi 11/12/2017 tarihinde ihtara cevap verdiğini ve bazı belgeleri istediğini, davalı … şirketinin istediği belgeler tekrar gönderilmiş ancak 11/01/2018 tarihli yeni yazı ile daha farklı belgeler istendiğini, müvekkilinin davalı … şirketine karşı dava şartı olan başvuru yapılması kuralını iki defa yerine getirmesine rağmen davalı … şirketi haksız ve kötü niyetli olarak zararlarını karşılamadığını beyan ederek, haklı davanın kabulü ile davanın maddi tüm zararları yönünden belirsiz alacak davası olarak yürütülmesini, müvekkilinin ağır yaralanması sonucu duyduğu elem ve ızdırap sebebiyle 10.000,00 TL. manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalılara … ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsilini, maddi zararları kapsamında 1.000,00 TL. geçici iş göremezlik, 1.000,00 TL. belgelenemeyen tedavi giderleri ve bakım masrafları ve 1.000,00 TL. kalıcı sakatlık tazminatının davalılar … ve …’dan olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile ile birlikte, davalı … şirketi yönünden 11/12/2017 tarihinden itibaren işleyecek faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalılardan … vekilinin 24/04/2018 tarihli davaya cevap dilekçesinde özetle ; …. plakalı araç davalı … AŞ nezdinde …. numarası ile 11.03.2016-11.03.2017 tarihleri arasında olmak üzere trafik sigorta poliçesi sigortalı olduğunu, poliçeden dolayı sakatlanma halinde kişi başına azami sorumluluk limiti kaza tarihinde 310.000,00 TL. olduğu, eksik evrak ile sigorta şirketine başvuru yapılması sebebiyle davanın sigorta şirketi bakımından reddini, esasa girilmesi halinde kusur tespitinin yapılabilmesi için dosyanın Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi’ne davacının trafik kazası sebebi ile meydana gelmiş bir maluliyetin olup olmadığının ve varsa oranının belirlenmesi ve bakıma muhtaç olup olmadığının belirlenmesi amacıyla davacının Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesi’ne sevkini, 01/06/2015 Sigorta Genel Şartları sonrası meydana gelen kazalarda geçici iş göremezlik zararlarının sigorta şirketinin teminatından olmaması nedeniyle davacının bu talebinin reddini, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalılardan …’ın 24/05/2018 tarihli davaya cevap dilekçesinde özetle ; davacının talep etmiş olduğu tazminatın dayanağı olan 08/04/2016 tarihli kazada kusurunun bulunmadığını, söz konusu tarihte meydana gelen kazada asıl kusurlu olan tarafın davacı olduğunu, 08/04/2016 tarihinde oğlu tarafından kullanılan ve davalıya ait olan aracın benzinin bitmesi nedeniyle oğlu … emniyet şeridinde arkadaşlarının aracı itmesiyle benzinliğe doğru ilerlerken davacı taraf aşırı süratli kullandığı motor ile aracına çarptığını ve yaralandığını, kazaya ilişkin olarak açılan dava Konya … Asliye Ceza Mahkemesinde görüldüğünü ve oğlu … hakkında asli kusurlu olduğu gerekçesiyle adli para cezası verildiğini, aynı hükümde davacı tarafın da sol şeride geçmediği, dikkatli olmadığı gerekçesiyle tali kusurlu olduğu ifade edildiği, verilmiş olan hüküm hukuka aykırı olup, istinafa başvurulduğunu, söz konusu hükümde sadece kaza tespit tutanağı ve bilirkişi ve bilirkişi raporları dikkate alınmış olup, kazaya ilişkin görüntü kayırları izlendiğini, görüntülerde aracı kullanan …’ın emniyet şeridinde ilerlediği açık bir şekilde ortada olmasına rağmen hüküm kurulurken bu hususun dikkate alınmadığını ve emniyet şeridinde ilerlemediği gerekçesiyle hakkında ceza verildiğini, kusurlu ve kazaya sebebiyet veren tarafın davacıya ait olmasına rağmen oğlu … hakkında hatalı tesis edilmiş hükme dayanak tazminat talep etmesi hukuka aykırı olduğunu, aleyhine açılmış olan davanın reddini, yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasını istemiştir.
Davalılardan …’ın 24/05/2018 tarihli davaya cevap dilekçesinde özetle ; 08/04/2016 tarihinde kullandığı aracın benzininin bitmesi nedeniyle emniyet şeridinde arkadaşlarının aracı itmesiyle benzinliğe doğru ilerlerken davacı taraf aşırı süratli kullandığı motor ile aracına çarptığını ve yaralandığını, kazaya ilişkin olarak açılan davanın Konya … Asliye Ceza Mahkemesinde görüldüğünü ve hakkında asli kusurlu olduğu gerekçesiyle adli para cezası verildiğini, aynı hükümde davacı tarafın da sol şeride geçmediği dikkatli olmadığı gerekçesiyle tali kusurlu olduğu ifade edildiğini, verilmiş olan hüküm hukuka aykırı olup istinafa başvurduğunu, söz konusu hükümde sadece kaza tespit tutanağı ve bilirkişi raporları dikkate alınmış olup kazaya ilişkin görüntü kayıtları izlendiğini, görüntülerde emniyet şeridinde ilerlediği açık bir şekilde ortada olmasına rağmen hüküm kurulurken bu hususun dikkate alınmadığını ve emniyet şeridinde ilerlemediği gerekçesiyle hakkında ceza verildiğini, davacı tarafın aşırı süratli olması dikkate alınmadığı gibi kazaya emniyet şeridinde sebebiyet vermesi de göz ardı edildiğini, aleyhine açılmış olan davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasını istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk derece mahkemesinin kararı ile; “İncelenen dosya kapsamı ve toplanan deliller bir bütün halinde değerlendirildiğinde; 08/04/2016 tarihinde, Yeni Sille Caddesinde meydana gelen trafik kazasında, davalı …’ın sevk ve idaresinde bulunan ve …’ın maliki olduğu … plakalı araç ile müvekkilinin maliki olduğu ve olay günü sevk ve idaresinde bulunan … plakalı araç ile çarpışmak suretiyle trafik kazası meydana geldiğini, meydana gelen kazada müvekkilinin çehresinde sabit eser kalacak şekilde yaralandığını, sol kolu kırıldığını ve omurgasında çatlak meydana geldiğini, belinde düzleşmeye neden olacak şekilde ağır yaralandığını, kaza nedeniyle alınan ceza mahkemesi raporlarında KTK.nun 47/d maddesini ihlal etmesi sebebi ile davalı …’ın kusurlu olduğunu, Konya … Asliye Ceza Mahkemesi’nde davalı … hakkında taksirle yaralanmaya sebebiyet vermek suçundan dava açıldığını ve davalıya bu dosyadan ceza verildiğini, davalı …’ın işleteni olduğu aracın sigorta şirketi olan davalı … şirketine Konya 16. Noterliğinden 27/11/2017 tarih ve 18443 yevmiye numaralı ihtarı ile geçici iş göremezlik tedavi ve bakım giderleri ile kalıcı sakatlıktan kaynaklanan zararları talep ettiklerini, ancak sigorta şirketi 11/12/2017 tarihinde ihtara cevap verdiğini ve bazı belgeleri istediğini, davalı … şirketinin istediği belgeler tekrar gönderilmiş ancak 11/01/2018 tarihli yeni yazı ile daha farklı belgeler istendiğini, müvekkilinin davalı … şirketine karşı dava şartı olan başvuru yapılması kuralını iki defa yerine getirmesine rağmen davalı … şirketi haksız ve kötü niyetli olarak zararlarını karşılamadığını beyan ederek, haklı davanın kabulü ile davanın maddi tüm zararları yönünden belirsiz alacak davası olarak yürütülmesini, müvekkilinin ağır yaralanması sonucu duyduğu elem ve ızdırap sebebiyle 10.000,00 TL. manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalılara … ve …’dan müştereken ve müteselsilen tahsilini, maddi zararları kapsamında 1.000,00 TL. geçici iş göremezlik, 1.000,00 TL. belgelenemeyen tedavi giderleri ve bakım masrafları ve 1.000,00 TL. kalıcı sakatlık tazminatının davalılar … ve …’dan olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile ile birlikte, davalı … şirketi yönünden 11/12/2017 tarihinden itibaren işleyecek faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ettiği görülmekle, konunun 6098 sayılı TBK.nun 49.ve devam eden maddelerinde ve KTK. 85.vd.eden maddelerinde düzenlendiği, TBK’nun 49/1. maddesinde; “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” şeklinde, TBK’nun 51/1. maddesinde;”Hâkim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirler.” şeklinde, TBK. 53.maddesinde;”Ölüm hâlinde uğranılan zararlar özellikle şunlardır:1. Cenaze giderleri.2. Ölüm hemen gerçekleşmemişse tedavi giderleri ile çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar.3. Ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıplar.” şeklinde, TBK.55/1.maddesinde;”Destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararlar, bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanır. Kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemeler, bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemez; zarar veya tazminattan indirilemez. Hesaplanan tazminat, miktar esas alınarak hakkaniyet düşüncesi ile artırılamaz veya azaltılamaz.” şeklinde düzenlemelerin yapıldığı, KTK.85/1.maddesinde;”Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” şeklinde, KTK. 86/1.maddesinde;”İşleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bir bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın, kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya bir üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulur.” şeklinde,KTK.91/1.maddesinde;”İşletenlerin, bu Kanunun 85 inci maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.” şeklinde, KTK.92.maddesinde(6704 S.K. 4. Mad. İle değişiklik öncesi);” Aşağıdaki hususlar, zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamı dışındadırlar.a) İşletenin; bu Kanun uyarınca eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere karşı yöneltebileceği talepler,b) İşletenin; eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararlar nedeniyle ileri sürebilecekleri talepler,c) İşletenin; bu Kanun uyarınca sorumlu tutulmadığı şeye gelen zararlara ilişkin talepler,d) Bu Kanunun 105 inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre zorunlu mali sorumluluk sigortasının teminatı altında yapılacak motorlu araç yarışlarındaki veya yarış denemelerindeki kazalardan doğan talepler,e) Motorlu araçta taşınan eşyanın uğrayacağı zararlar,f) Manevi tazminata ilişkin talepler.” şeklinde, KTK’nun 97.maddesinde(6704 S.K. 5. Mad. İle değişiklik öncesi);”Zarar gören, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde doğrudan doğruya sigortacıya karşı talepte bulunabileceği gibi dava da açabilir.” şeklinde, KTK’nun 99.maddesinde(6704 S.K. 6. Mad. İle değişiklik öncesi);” Sigortacılar, hak sahibinin kaza veya zarara ilişkin tespit tutanağını veya bilirkişi raporunu, sigortacının merkez veya kuruluşlarından birine ilettiği tarihten itibaren sekiz iş günü içinde zorunlu mali sorumluluk sigortası sınırları içinde kalan miktarları hak sahibine ödemek zorundadırlar.” şeklinde düzenlemeler yapıldığı,
Davacı 2918 s. KTK.nin 97. maddesi gereğince dava açılmadan önce davalılardan sigorta şirketine başvura şartını yerine getirdiği ancak, davalı … şirketi süresinde davacının talebine cevap vermediği anlaşıldığından sigorta şirketi yönünden yönünden dava şartının mevcut olduğu, Konya Bölge Adliye Mahkemesinin 3. Hukuk Dairesinin …. ve Konya 3. Hukuk Dairesinin …. E. … K. sayılı dosyalarında da belirtmiş olduğu üzere bakıcı giderleri ve faturalandırılamayan tedavi giderleri yönünden davalı … şirketinin de sorumlu olacağı kabul edildiği dikkate alınarak, mahkemece alınan raporların ayrıntılı ve denetime açık olması nedeniyle hükme esas alındığı ve davacı vekilinin tazminat miktarlarını raporlara uygun şekilde arttırdığı görülmekle davacının maddi tazminat taleplerinin kısmen kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Manevi tazminat yönünden yapılan incelemede ise ; kazanın meydana geldiği tarih, tarafların kusur durumu, tarafların ekonomik ve sosyal durumu ile manevi tazminatın amacı göz önünde bulundurularak, davacının manevi tazminat talebinin de kaza tarihinden itibaren kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş ve oluşan vicdani kanaat ile aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
” şeklinde davacının davasının kısmen kabul kısmen reddi ile; Maddi tazminat talepleri açısından; davacının talep etmiş olduğu sürekli işgücü kaybı olmadığından bu yönüyle sürekli iş göremezlik nedeniyle oluşan zararın reddine, davacının talep ettiği geçici iş gücü kaybı nedeniyle uğramış olduğu zarar olan 3.121,77 TL’nin davalı … açısından (sigorta tazminatı ile sınırlı olmak üzere temerrüde düştüğü) 11/12/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile diğer davalılar açısından kaza tarihi olan 08/04/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, davacının hesaplanamayan tedavi giderleri ile bakıcı giderleri taleplerinin toplamı olan 4.427,23 TL’nin davalı … açısından (sigorta tazminatı ile sınırlı olmak üzere temerrüde düştüğü) 11/12/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile diğer davalılar açısından kaza tarihi olan 08/04/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, davacının manevi tazminat talebinin kısmen kabul kısmen reddi ile; sigorta şirketi hariç olmak üzere diğer davalılardan müştereken ve müteselsilen kaza tarihi olan 04/08/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile uğramış oldukları manevi tazminat olarak 5.000,00 TL’nin davalılardan tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine dair hükmün kurulduğu anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı …Ş. vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; geçici iş göremezlik kapsamındaki zararların 01/06/2015 yürürlük ve 04/05/2015 tarihli Karayolları Motorlu Araçlar ZMMS Genel Şartlarının yürürlüğe girmesi ile poliçe teminatı dışına çıkıldığını, müvekkili sigorta şirketinin geçici iş göremezlik tazminatına ve tedavi sürecince ve sonrasında yapılan tedavi giderlerine ilişkin sorumluluğunun bulunmadığını, yerleşik Yargıtay kararlarına ve trafik sigortası genel şartlarına göre %70 altı sakatlıklarda bakıcı giderinin hesaplanamayacağını, somut olayda sadece geçici iş göremezlik süresinin belirtildiğini, kalıcı maluliyet tayinine yer olmadığı yönünde karar verilmesine rağmen bakıcı giderine hükmedilmesinin hatalı olduğunu, kalıcı maluliyet tayinine yer olmayan durumlarda geçici iş göremezlik ve bakıcı giderine ilişkin tazminata hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırılık teşkil ettiğini, davacının hukuka aykırı ve yasal dayanaktan yoksun dava talepleri nedeniyle davanın reddinin gerekirken kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, dava konusu kazada müterafik kusur hususunun da değerlendirilmesi ve tazminat belirlenmesi durumunda bu hususlara ilişkin indirimlerin uygulanması gerekirken Yerel Mahkemece bu hususun değerlendirilmeden karar verilmesinin haksız olduğunu, davacının müvekkiline eksik evrak ile başvuru yaptığını, faiz başlangıç tarihinin de dava tarihi olarak kabul edilmesi gerektiğini beyan ederek Yerel Mahkemece verilen kararın ortadan kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar … ve … vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yerel Mahkemece verilen kararın hukuka aykırı olduğunu, müvekkili …. %75 kusurlu olduğu kabulü ile yapılan hesaplamanın esas alındığını ancak müvekkilinin dava konusu kazanın meydana gelmesinde kusursuz olduğunu, diğer müvekkili Servet’in kusurlu olduğunu da kabul etmemekle birlikte eğer kusur atfedilecekse dahi %75 kusurun çok yüksek olduğunu ve kabulünün mümkün olmadığını, kazanın meydana gelmesinin tamamen davacının dikkatsizliği ve aşırı hızlı seyretmesinden dolayı olduğunu, dosya kapsamında aldırılan raporda mevcut yaralanmanın emsallerine göre iyileşme sürecinin 3 ayı bulacağını, bu süre zarfında kişinin herhangi bir gelir getirecek işte çalışamayacağını, bu sürenin geçici iş göremezlik süresi olarak değerlendirilmesi gerektiğini, yerleşik Yargıtay içtihatlarında da yaralanan bir kişinin 3 ay boyunca bakıcı ihtiyacı olup 3. Ayın bitiminin ertesi günü artık bakıcıya ihtiyacı kalmayıp çalışır duruma gelmesinin mantığa uygun olmadığını, bu nedenle de geçici iş göremezlik süresi boyunca bakıcı ihtiyacı olmasının mümkün olmadığını, Yerel Mahkemece davacının bakıcı gideri ücretine hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, iyileşme süresi olarak belirlenen 3 ay dolayısıyla davacı lehine hükmedilen geçici iş göremezlik tazminatı, bakıcı gideri ve hesaplanan kaçınılmaz tedavi giderlerinin yüksek olduğunu, ayrıca davacının kendi kusuru ile meydana gelen trafik kazası nedeniyle kalıcı bir sakatlılığı olmamasına rağmen Yerel Mahkemece davacı lehine hükmedilen manevi tazminat miktarının yüksek olduğunu, davacının manevi tazminat talebinin de reddinin gerektiğini beyan ederek Yerel Mahkemece verilen kararın ortadan kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Davalı vekilinin kusur raporuna itirazı hakkında
Trafik Kazası Tespit Tutanağında, …’ın KTK’nun 52/1-b maddesindeki kural ihlali ile kusurlu olduğu, …’ın aracını kurtarıcı vasıtasıyla çektirmemekle, KTK’nun 65/1-k maddesindeki kural ihlali ile kusurlu olduğu, belirtilmiştir.
Dosyada mevcut 03.06.2016 tarihli Bilirkişi Raporunda, …’ın KTK’nun 52/1-b maddesindeki kural ihlali ile tali kusurlu olduğu, …’ın KTK’nun 65/1-k maddesindeki kural ihlali ile asli kusurlu olduğu, belirtilmiştir.
Dosyada bulunan 16.12.2016 tarihli Adli Tıp Kurumu, Trafik İhtisas Dairesi tarafından düzenlenen 16.12.2016 tarih ve 96104/12669 sayılı raporda, …’ın kusurlu olduğu, …’ın kusurlu olduğu, kusurların eşit oranda olduğu belirtilmiştir.
Dosyada bulunan 25.05.2017 tarihli İTÜ heyeti tarafından düzenlenen bilirkişi raporunda, …’ın tali kusurlu olduğu, …’ın çekici ile aracını çektirmeyip, itekletmekle KTK’nun 47/d maddesini ihlali ile asli kusurlu olduğu, belirtilmiştir.
İDM den aldırılan Ankara Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi Başkanlığı’nın 21/05/2019 tarihli raporuna göre ; davalı sürücü …’ın %25 oranında kusurlu olduğu, davacı sürücü …’ın %75 oranında kusurlu olduğu rapor edilmiştir.
Kusur raporuna itiraz edilmesi ve raporlar arasında çelişki bulunması nedeniyle İstanbul Teknik Üniversite’sinden rapor alınmak üzere dosya talimat yolu ile gönderilmiş, İstanbul .. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …. Talimat sayılı dosyasına sunan İTÜ Makine Fak. Öğr. Üyesi Prof. Dr. …. 27/02/2020 tarihli raporuna göre ise ; davalı sürücü …’ın % 75 oranında asli kusurlu, davacı sürücü …’ın % 25 oranında tali kusurlu olduğunu rapor edilmesi ,kusurlar arası çelişkinin giderilmesi, davalının asli kusurlu olduğuna yönelik taksirle yaralama eyleminden cezalandırılmasına ilişkin ceza mahkemesi kararın Ankara BAM 12 CD nin …. esas … karar sayılı ilamı ile esastan reddine karar verilmesi ve kesinleşmesi karşısında itiraz yersizdir.
Davalı … vekilinin kabul edilen Bakıcı gideri,kaçınılmaz tedavi gideri ve Geçici iş göremezliğin teminat kapsamı dışında olduğuna ve bu nedenle bu alacak kalemlerinin kabul edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğuna ve diğer davalı vekillerinin bakıcı gideri istenemeyeceğine ilişkin yapılan istinaf incelemesinde;
2918 sayılı Kanun’un 98.maddesinde değişiklik yapan 6111 sayılı Kanun’un 59. maddesinde, “Trafik kazaları nedeniyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer resmi ve özel sağlık kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın genel sağlık sigortalısı sayılanlar için belirlenen sağlık hizmeti geri ödeme usul ve esasları çerçevesinde Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı”, kanunun geçici 1.maddesi ile de “Bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedellerinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı, sözkonusu sağlık hizmet bedelleri için bu Kanunun 59’uncu maddesine göre belirlenen tutarın %20’sinden fazla olmamak üzere belirlenecek tutarın üç yıl süreyle ayrıca aktarılmasıyla anılan dönem için ilgili sigorta şirketleri ve Güvence Hesabının yükümlülüklerinin sona ereceği” öngörülmüştür.
Sigorta şirketinin, işleten ve sürücünün kanundan ve sözleşmeden doğan bu yükümlülüğü, 6111 sayılı Kanun ile getirilen düzenleme ile sona erdirilmiş bulunmaktadır. 2918 sayılı Kanun’un 98. maddesinde belirtilen tedavi giderleri yönünden sorumluluğun dava dışı Sosyal Güvenlik Kurumu’na geçtiğinin kabulü gerekir. Buna karşın belgesiz tedavi giderlerinden sigorta şirketinin, işleten ve sürücünün sorumlulukları devam etmektedir.
Genel olarak sağlık hizmeti giderleri, fatura ile ispat edilmelidir. Ancak bazı giderlerin belge ile ispatlanması zordur. Biz bunlara faturalandırılmayan giderler olarak adlandırıyoruz. Örneğin yol giderleri gibi. Bu gibi giderler için hakimin belgelendirilmediği gerekçesi ile reddedilmesi doğru değildir. Çünkü TBK 50/2 maddesi gereği uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirleyecektir. Bu nedenle kişinin haksız eylemden zarar gördüğünün ve bedensel zarara uğradığının ispatlaması yeterli olup, ayrıca iyileşme harcamaları için fatura ve makbuz gibi belgeler bulup getirmesi şart değildir. Hiçbir belge sunulmasa bile, hakim, görevlendireceği uzman bilirkişilere tedavi ve tüm iyileşme giderlerini hesaplatmakla ve hüküm altına almakla yükümlüdür. (HGK.26.04.1995, E. 1995/11-122 K.1995/430)
01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Zorunlu Sigorta Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları A.5 maddesinin “Sağlık Giderleri teminatı” başlıklı (b) maddesinde ” Kaza nedeniyle mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamındadır. Sağlık giderleri teminatı Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olup ilgili teminat dolayısıyla sigorta şirketinin ve Güvence Hesabının sorumluluğu 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesi hükmü gereğince sona ermiştir.” ifadesi ile mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkanı bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamında saymıştır. Bir başka ifade ile mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar,
1-Tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri,
2-Tedaviyle ilgili diğer giderler,
3-Çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler,
Sağlık giderleri kapsamında sayılarak Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olduğu düzenlenmiştir.
Oysa 6111 sayılı kanunun 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesinde Sosyal Güvenlik Kurumu’nun sorumluluğu üniversite hastaneleri ile resmi ve özel sağlık kurumları tarafından trafik kazası sonucu yaralanan kişilerin tıbbi tedavi ile sınırlı sağlık hizmeti giderleri ile sınırlandırılmıştır.
Bu düzenleme gereği ZMSS Genel Şartlar A.5 (b) maddesi ile yaralının tedavisine başlanmasından maluliyet raporu alınıncaya kadarki süre içindeki;
1-Bakıcı giderleri
2-Çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler (geçici iş göremezlik kayıpları)
3-Sağlık hizmeti giderleri kapsamında sayılarak 6111 sayılı torba Kanunun 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanunu’nun 98.maddesi ile sınırları belirlenen sağlık giderleri teminatı kapsamını genişletmiştir.
Bu nedenle bir kanun maddesinin kapsamı idarenin bir düzenlemesi olan genel şartlar ile genişletmesi ve daraltması düşünülemez.
Böyle bir durum varsa kanuna aykırı genel şart maddesi, tebliğ vs uygulanması kanunun ilgili maddesine aykırılık teşkil eder.(Trafik kazalarından doğan cismani zararlar ve tazmini- Konya barosu yayınları. Shf 7-8 ,Yargıtay üyesi: Hüseyin TUZTAŞ)
Yine taraflar arasında düzenlenmiş olan 11/03/2016 başlangıç tarihli Zorunlu Sigorta Mali/Sorumluluk Sigortası poliçelerinin bir anlamda mütemmim cüzü olan eki niteliğindeki genel şartların, hazırlanma ve bağıtlanmada taraf olmayan Sosyal Güvenlik Kurumu’na İdari bir düzenleme ile kanuni düzenlemesinin aksine bir sorumluluk yüklenmesi de düşünülemez.
ZMMS SÖZLEŞMESİNDEKİ ŞARTLARIN DAVACI AÇISINDAN BAĞLAYICI OLMAMASI VE ANAYASA MAHKEMESİNİN nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre 6704 SAYILI KANUNUN 3.MADDESİYLE DEĞİŞTİRİLEN 90. MADDESİNİN BİRİNCİ CÜMLESİNDE YERALAN “VE BU KANUN ÇERÇEVESİNDE HAZIRLANAN GENEL ŞARTLARDA” İBARESİNİN VE İKİNCİ CÜMLESİNDE YERALAN “VE GENEL ŞARTLARDA ’’ İBARESİNİN İPTAL EDİLMİŞ OLMASI SEBEBİYLE UYGULANMAYACAKTIR
Bu halde davalı vekilinin geçici iş görmezlik, kaçınılmaz tedavi gideri ve bakıcı giderlerinin sigorta teminatı kapsamı dışında olduğuna ilişkin istinaf itirazları yerinde değildir.
Keza
Cismani Zarar Halinde Lazım Gelen Zarar ve Ziyan” başlığı altında düzenlenen BK’nın 46. maddesinde, bedensel zarara uğranılması nedeni ile talep edilebilecek zarar türleri belirtilmekte olup çalışma gücü kaybı da bu zarar türleri arasında yer almaktadır.
Davalı vekili bakıcı giderine hükmedilebilmesi için maluliyetin gerektiğini belirtmiş ise de bu durumun hakkaniyet kurallarına aykırı niteliktedir. Şöyle ki kaza sonucu davacıda alınan raporda iyileşme sürecinin 3 ay ve bu süre içerisinde davacının bir başkasının bakımına muhtaç olduğu ve kişiye bu süre zarfında bakıcı gideri oluşması açıktır.
İDM tarafından maluliyetin belirlenmesi için rapor alınmış olup,sunulan raporda davacının kaza nedeniyle 3 aylık geçici iş göremezlik süresinde %100 malul kabul edilerek bakıcı giderine hükmedilmesinde bu süre içerisinde davacının bir başkasının bakımına muhtaç olduğu ve kişiye bu süre zarfında bakıcı gideri oluşmasının açık olmasına ve raporunun dosya kapsamına uygun olunmasına göre
Davalı vekilinin buna ilişkin istinafı yerinde görülmemiştir.
Öte yandan Yargıtay 17 HD uygulamasına göre, bu tür hesaplamalarda, aile bireylerine böyle bir yükümlülük yüklenemeyeceği gibi, dışarıdan bir bakıcı tutulmuş olsa idi ne kadar zararının olduğu belirlenerek hüküm verilmesi gerektiğine yönelik içtihatlarının kökleşmiş olduğu, Buna göre; olayda BK.’nun 43. maddesi (6098 sayılı TBK md. 52) gereğince hakkaniyet indirimi şartları bulunmamasına göre, davacının gerçek zararından mahkumiyetine karar verilmesi usul ve yasaya uygundur
Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Hastanesi Başhekimliğinden maluliyete ilişkin 04/02/2019 tarihli heyet raporu ile ; 03/08/2013 tarih ve 28727 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan maluliyet tespit işlemleri yönetmeliğine göre, kişinin kalıcı sakatlı niteliğinde olmadığının, 6111 sayılı kanun kapsamında tedavi giderlerinin SGK tarafından karşılandığını, iyileşme süresi boyunca 2.000,00 TL olarak değerlendirildiğini, yaralanmasının emsallerine göre iyileşme süresi 3 ayı bulacağını, kişinin herhangi bir gelir getirecek işte çalışamayacağını bu sürenin geçici iş görmezlik süre olarak değerlendirilmesi gerektiğini, bir başkasının bakımına ihtiyaç duyacağını ve bu sürede %100 malül sayılacağını, giderlerin sigorta şirketi veya kusurlu tarafça kusur oranında paylaştırılmasının uygun olacağına ilişkin raporun dosya kapsamına uygundur
ZİRA AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği anlaşılmakta olup bu iptal kararının somut davada uygulanabilirliğinin tespiti gerekmektedir
Anayasa’nın 153.maddesi uyarınca, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamamakta ve ancak Resmi Gazetede yayımlandıktan sonra yürürlüğe girmektedir.Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının yasama,yürütme ve yargı organları,idari makamlar,gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı açıktır.
Diğer taraftan HMK 33 maddesinde “Hakim Türk hukukunu resen uygulanır.” şeklinde ifadesini bulan yasal ilke gözetildiğinde; Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının bu gibi kesin hüküm halini almamış derdest dosyalar yönünden uygulanmasının zorunluluğu ortadadır.
Zira, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları usulü kazanılmış hakların istisnasını teşkil ederler.
T.C. Anayasası’nın 153 üncü maddesinin 6 ncı fıkrasında, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.” düzenlemesi mevcut olup, bu düzenlemenin doğal sonucu olarak Anayasa Mahkemesi’nce bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tümünün ya da bunların belirli hükümlerinin Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edildiğinin bilindiği halde görülmekte olan davaların Anayasa’ya aykırılığı saptanan kurallara göre görüşülüp çözümlenmesi, Anayasa’nın üstünlüğü prensibine ve hukuk devleti ilkesine aykırı düşeceği için uygun görülmeyeceği kabul edilmektedir (Danıştay 4. Dairesi. 09.05.2011 tarih ve 2011/2546 E., 2011/3384 K. sayılı kararı).
Bu konudaki Anayasa Mahkemesinin 12.12.1989 tarih ve 1989/11-48 sayılı kararında;“Anayasanın 152. maddesine göre, itiraz yoluna başvuran mahkemeler, Anayasa Mahkemesi’nce verilecek kararlara uymak zorundadırlar. Bu durumda, itiraz eden mahkeme, elinde bulunan ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce açılmış olan bir davayı Anayasa Mahkemesi kararına göre çözecek ve doğrudan iptal kararının etkisini önceye uygulayacaktır. Ayni durum, itiraz yoluna başvurmayan mahkemeler yönünden de geçerlidir. İptal davası veya itiraz üzerine bir kuralın iptali sonucu, Mahkemeler bakmakta oldukları davaları bu karara göre çözmekle yükümlüdürler. Bu sonuç Anayasa’nın, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” yolundaki 153. Maddesinin altıncı fıkrasında yer alan kuralın sonucudur. …” gerekçesine yer verilmiştir.
Yine, 09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da;“Sonradan çıkan içtihattı birleştirme kararının, Temyiz Mahkemesinin bozma kararına uyulmakla meydana gelen usule ait müktesep hak esasının istisnası olarak henüz mahkemede veya Temyiz Mahkemesinde bulunan işlere tatbiki gereklidir. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarında da aynı ilke geçerlidir.” şeklinde açıklama yapılmış, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.07.2011 tarihli ve 2011/1-421 Esas, 2011/524 K. Sayılı kararında da “Eldeki dava sonuçlanıp kesinleşmeden o davaya uygulanabilecek olan yasa metni Anayasa Mahkemesince iptal edilip, yürürlüğün durdurulmasına karar verildiğine göre, iptal kararı sonucu oluşan durumun 05.09.1960 tarihli, 21/9 sayılı YİBK’da da belirtildiği üzere maddi anlamda kesinleşmemiş olup, derdest olan eldeki davaya da uygulanması zorunludur.” denilmiş, aynı yöndeki içtihat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.03.2012 tarihli ve 2012/20-12 E., 2012/232 K. sayılı kararında da oy birliği ile kabul edilmiştir. Keza 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 E., 2004/19 K. sayılı ve 03.02.2010 tarihli ve 2010/4-40 E., 2010/54 K. sayılı kararlarında da: “Uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usulî kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal sonrası oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir.” yönünde değerlendirme ve açıklama yapılmıştır.
Görüldüğü üzere, Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve bu durumun da bozma kararına uyulmakla meydana gelen usulî müktesep hakkın istisnası olduğu ve eldeki tüm uyuşmazlıklara uygulanması gerektiği uyulması zorunlu yargısal içtihatlar ile kabul edilmiştir.
Anayasa’nın 153. maddesinin birinci fıkrasında herhangi bir denetim yolu tanınmamış ve Anayasa Mahkemesi kararlarının kesin olduğu belirtilmiş, beşinci fıkrada “İptal kararları geriye yürümez” kuralına yer verilmiştir.
Türk Anayasal sisteminde, “Devlete güven” ilkesini sarsmamak ve ayrıca devlet yaşamındabir kargaşaya neden olmamak, kazanılmış hakları korumak için iptal kararlarının geriye yürümezliği kuralı kabul edilmiştir. Böylece hukuksal ve nesnel alanda etkilerini göstermiş, sonuçlarını doğurmuş bulunan durumların, iptal kararlarının yürürlüğe gireceği güne kadarki dönem için geçerli sayılması sağlanmıştır. Bir kural işlemle kurulan statünün Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararıyla ya da bir başka kural işlemle kaldırılması durumunda, bu statüye bağlı öznel (sübjektif) işlemlerin de geçersiz duruma düşmesi doğaldır. Dolayısıyla bu öznel işlemlerle, ortadan kalkan statüye dayanarak ileriye dönük haklar elde edilemez. Anayasa’nın bağlayıcılığı, Anayasa Mahkemesi kararlarına tüm devlet organlarının uyma zorunluluğu ve Anayasa’nın üstünlüğü ilkesi, Anayasa’ya aykırı bir kuralın aykırılığının saptanmasından sonra uygulama alanı bulmasını kesinlikle önler. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının zaman içerisindeki etkisi böylece çıkmakta ve “İptal kararlan geriye yürümez” kuralı belirtilen anlamı taşıyarak geçerli olmaktadır. Anayasa’nın 153. maddesindeki “İptal kararları geriye yürümez” kuralının, geriye yürümezlik kuralının, yalnız lafza bağlı kalınarak yorumlanması hukuk devleti ilkesine ve bu ilke içinde var olan adalet ve eşitlik ilkelerine aykırı sonuçlar doğurabileceği gibi itiraz yoluyla yapılacak denetimin amacına da ters olduğu aşikârdır. Ayrıca iptal kararının geriye yürümezliği kuralı çoğu zaman iptal kararlarını işlevini ve etkinliğini azaltmaktadır.
Yukarıda yapılan tespit, açıklama ve değinilen uyulması zorunlu yargısal içtihatlara göre somut uyuşmazlık ele alındığında;
AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği,iptal kararı içerine göre sigorta şirketlerinin trafik kazalarından doğan tazminat sorumluluğunun öncelikle Karayolları Trafik Kanunu,Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiillere ilişkin hükümlerinin uygulanacağı,dolayısıyla trafik sigortası kapsamındaki tazminatların belirlenmesinde artık ‘Genel Şartlar’ın kural olarak belirleyici olmayacağı, genel Şartlar”ın sadece Karayolları Trafik Kanunu ve Borçlar Kanunu’na aykırı olmayan hükümlerinin uygulanabileceği, dolayısıyla bu karardan sonra sigorta şirketlerinin tazminat sorumluluğunu azaltan ‘Genel Şartlar’ın birçok hükmünün uygulanamaz hale geldiği görülmektedir.
Zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinin konusu, karayolunda motorlu taşıt işletenin, motorlu taşıtın işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilerin uğrayabileceği destekten yoksun kalma zararını, bedensel zararı ve/veya eşya zararını tazmin yükümlülüğünü teminat altına almaktır. Başka bir ifadeyle sigorta şirketinin bu sözleşme ile yüklendiği borç, işletenin motorlu taşıtın işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilere zarar vermesi hâlinde doğacak tazminat borcunu sigorta teminat limiti dâhilinde ödeme borcudur. Sigorta şirketinin zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinden doğan sorumluluğunun kapsamı düzenlenmemiş olup bu kapsamın idarenin düzenleyici nitelikte işlemi olan genel şartlar ile belirlenmesi öngörülmüştür. Böylece sigorta şirketinin zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinden doğacak borcu, idare tarafından her zaman değiştirilebilir nitelikteki kurallar olan genel şartlara göre belirlenecektir. Borcun kapsamının tespiti hususunda temel çerçeve ve ilkelerin kanunda belirlenmediği, idareye geniş bir takdir yetkisinin tanındığı anlaşılmaktadır.
Mali sorumluluk sigortası sözleşmesinin içeriğine ilişkin düzenleme öngören itiraz konusu kuralların, sözleşmenin tarafları olarak motorlu taşıt işleten ile sigorta şirketinin yanında motorlu taşıt işletilmesi sebebiyle zarara uğrama riskine maruz kalan üçüncü kişilerin menfaatleri arasındaki dengenin dikkate alınarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Motorlu taşıt işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilerin zarara uğraması hâlinde işletenin tazminat borcunun kapsamı 6098 sayılı Kanun’un gerçek zararın tazminini öngören kurallarına göre belirlenmektedir. Bu tazminat borcunun ödenmesini teminat altına almak amacıyla zorunlu kılınan mali sorumluluk sigortası uyarınca sigorta şirketinin borcunun kapsamı ise itiraz konusu kurallarda atıf yapılan genel şartlara göre belirlenmektedir. Bu da zarar gören üçüncü kişi ve işleten aleyhine buna karşılık sigorta şirketi lehine menfaat dengesinin bozulmasına yol açabileceği gibi aksi durum da söz konusu olabilecektir. İşleten sorumluluk sigortası yaptırmış olmasına rağmen sigorta şirketi tarafından ödenen tazminat ile gerçek zarara karşılık gelen tazminat arasındaki farktan zarar görene karşı sorumlu olmaya devam edecektir. Zarar görenin sigorta şirketi tarafından tazmin edilmeyen zararı ise ancak işletenin ekonomik durumunun bu zararın karşılanması için yeterli olması hâlinde tazmin edilebilecektir. Şeklinde tezahür eden AYM İPTAL GEREKÇESİNDE VURGULANDIĞI ÜZERE Aynı kaza ile ilgili olmak üzere İŞLETEN VE FİİLİ YAPAN KİŞİYE YÖNELİK AÇILAN DAVA İLE SİGORTANIN DAVALI OLMASI DURUMUNDA UYGULANACAK Yönetmelik ve hesaplama tablolarındaki farklılık sorumlular arasında eşitsizliğe ve idarenin tek taraflı olarak düzenleyici olan işlemlerin sonucunda sorumlu olacak tazminat miktarlarında farklılık oluşturacaktır.
Bu kapsamda açılan davalarda TBK nın haksız fiile ilişkin hükümleri,KTK kanunu hükümleri ile genel şartların bunlara aykırı olmayan hükümleri ile bu doğrultuda yeni genel şartlarla çeliştiği durumda Yargıtay’ın genel şartların yürürlüğe girmesinden önceki yerleşmiş içtihatları doğrultusunda uygulama yapılması gerekecektir
Bu halde Aym’ce verilen iptal kararı sonrası düzenlenecek maluliyet raporlarında 01/06/2015 tarihinden itibaren uygulanan genel şartların ve bu genel şartlarla belirlenen Özürlülük ölçütü yönetmeliği ile Engelliler yönetmeliğinin uygulanma imkanı kalmadığından
Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlardan, çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan hükümlere göre, haksız fiil tarihi 11/10/2008 tarihinde önce ise Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013 tarihinden sonra ise Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir.
Kökleşmiş Yargıtay 17. HD uygulaması ve içtihatlarına göre maluliyet raporlarının düzenlenmesinde haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan yönetmelik ve yasa hükümlerine göre değerlendirme yapılması gerekmektedir.
Nitekim Yargıtay 17 HD nin 2016/16240 esas 2019/7273 karar 2016/15369 esas 2019/6853 karar sayılı ilamları
Bu halde Söz konusu belirlemenin Adli Tıp/Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlar tarafından (çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak) uzmanlık alanlarına göre, HMK’nun 275 inci maddesi gereğince oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan çalışma gücü ve maluliyet oranının belirlenmesine ilişkin mevzuat hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir.
O halde mahkemece, yukarıda verilen hukuksal bilgiler dikkate alınarak Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu’ndan veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Ana Bilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlarından davacının maluliyeti olup olmadığı, yaralanmasının niteliği, iş güçten kalma süresinin tespiti bakımından Aym’ ce verilen iptal kararı sonrası düzenlenecek maluliyet raporlarında 01/06/2015 tarihinden itibaren uygulanan genel şartların bu halde genel şartlarla belirlenen özürlülük ölçütü yönetmeliği ile engelliler yönetmeliğinin uygulanma imkanı kalmadığından Her ne kadar somut olayda kaza tarihi 01/09/2013 tarihinden sonra ise ve Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümleri uygulanması gerekmekte ise de;
Adli Tıp Kurumunca düzenlenen raporlarda da belirtildiği üzere;
11 Ekim 2018 tarih ve 27021 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği özellikle trafik kazalarına bağlı olmak üzere tazminat davalarında mahkemelerce bilhassa istenilen ve bu konu ile ilgili değerlendirmelerde tüm bilirkişi kurumlarca kullanılan bir cetveldir. Bu cetvelde vücuttaki her bir sisteme ait hastalık veya arızalar için puanlar yer almakta olup, bu sayede çalışma gücü ve meslekte kazanma gücü kaybına bağlı bir oran verilebilmektedir.
Malulen emekli olma işlemleri ile ilgili olan 3 Ağustos 2013 tarih ve 28727 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliği ise yönetmelikteki tanımıyla kişinin “çalışma gücünün veya iş kazası veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün en az %60’ını kaybedip kaybetmediğinin” değerlendirilmesi için düzenlenmiştir. Yönetmelik ekindeki listelerde hangi hastalık veya arızaların bu kapsamda sayılabileceği listelenmiş, kapsama girmeyenler için ise herhangi bir oran belirtilmemiştir. Bu bağlamda belli bir tarihteki bir olaya bağlı çalışma gücü ve meslekte kazanma gücü kaybı oranının değerlendirilmesinde Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliğinin kullanılması teknik olarak mümkün değildir. Zira 2013 tarihli yönetmelik malulen emeklilik ile ilgili baremleri içermekte olup maluliyet oranının tespitine yönelik belgeleri ve cetvelleri içermemektedir.
Bu nedenle, söz konusu yönetmelik yukarıda açıklandığı gibi maluliyet tespiti için uygun olmadığından “11 Ekim 2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği”ne göre rapor hazırlanması doğru olup itiraz bu açıdan da yersizdir.
Bu halde, Dosya içeriğine, toplanan delillere, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenle, özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, vakıa mahkemesi hakiminin objektif, dosyadaki verilerle çelişmeyen tespitlerine ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına ve hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayanağı maddî delillere göre, HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleriyle sınırlı olarak ve resen kamu düzeni yönünden yapılan inceleme sonucu, ilk derece mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı kanaatine varılarak,
Davalı vekillerinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereği AYRI AYRI esas yönünden reddine dair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı kanaatine varılarak, davalı tarafın istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf eden Allianz Sigorta AŞ den alınması gereken 515,67 TL karar ve ilam harcından istinaf aşamasında alınan 128,91 TL nin mahsubu ile bakiye 386,76 TL eksik harcın bu davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf eden …’ dan alınması gereken 857,22 TL karar ve ilam harcının bu davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-İstinaf eden davalı …’ dan alınması gereken 857,22 TL karar ve ilam harcından istinaf aşamasında alınan toplam 428,62 TL nin mahsubu ile bakiye 428,60 TL eksik harcın bu davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
5-İstinaf edenler tarafından istinaf aşamasında yapılan masrafların davalılar üzerinde bırakılmasına,
6-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda HMK m.362 uyarınca KESİN olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 07/09/2021

… … … …
Başkan Üye Üye Katip
… … … …
E imza E imza E imza E imza

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.