Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/85 E. 2021/532 K. 06.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: … – …
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …
KARAR TARİHİ : …

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : …
NUMARASI : … Esas … Karar

DAVACI : … – …
VEKİLİ : Av. … – …
DAVALI : 1- … SİGORTA ANONİM ŞİRKETİ – …
VEKİLİ : Av. … – […] UETS
DAVALI : 2- … İNŞAAT HAFRİYAT NAKLİYAT MADENCİLİK OTOMOTİV TİCARET VE SANAYİ LİMİTED ŞİRKETİ – …
VEKİLİ : Av. … – […] UETS
DAVALI : 3- … – …

İHBAR OLUNAN : … SİGORTA A.Ş. – …
VEKİLİ : Av. … – […] UETS
DAVANIN KONUSU : Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ : …
KARARIN YAZILMA TARİHİ : 07/04/2021

Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı aracın seyir halindeyken … plakalı aracın arka teker kısmın çarpması sonucu çift taraflı ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, müvekkili …’in kural ihlali olmadığı kaza yerinde yapılan inceleme araştırma ve beyanlardan anlaşılacağını, yaralanması neticesinde alınan raporda maluliyet oranının %31 olduğu sonucuna varıldığını, 6 ay boyunca herhangi bir işte çalışamayacak olması sebebiyle bu sürenin geçici iş göremezlik olarak değerlendirilmesi gerektiğini, bu sürede başkasının bakımına ihtiyaç duyacağı şeklinde sonuç ve kanaatine varıldığını, bu sebeple müvekkil …’in mevcut engelli raporu da dikkate alınarak geçici ödeme yapılmasını, davalıların adına kayıtlı taşınmazlar ve araçlar üzerine ihtiyati haciz konulmasına karar verilmesini, kaza neticesinde müvekkilin uğramış olduğu manevi zararının tazmini için 50.000,00 TL manevi tazminata kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte hükmedilmesi (işleten ve sürücüden müşterek ve müteselsilen), sürekli iş göremezlik, maluliyet ve çalışamadığı süre zarfında geçici iş göremezlik tazminatlarının fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla 23.000,00 TL ve tüm tedavi masraflarının (faturalandırılmış-faturalandırılmamış, bakıcı ve yol v.s.) fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik 3.000 TL olmak üzere toplam 26.000,00 TL maddi tazminatının(belirsiz alacak) yekun halinde davalılardan müşterek ve müteselsilen, araç işletenleri ve sürücüden kaza tarihi olan 11/05/2018 tarihinden itibaren, sigorta şirketinden de ihbar tarihi olan 06/06/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili 13/03/2020 tarihli talep artırım dilekçesiyle sürekli iş göremezlik yönünden 127.673,99 TL tazminatın müşterek ve müteselsilen davalılardan tahsiline, bakıcı ve tedavi giderleri yönünden toplamda 6.353,10 TL tazminatın tüm davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … İnş. Haf. Nak. Maden. Otom. Tic. Ve San. Ltd. Şti. vekili cevap dilekçesinde özetle; HMK’ya göre yetkili mahkemenin davalının yerleşim yeri mahkemesi olduğunu, davanın …’de açılması gerektiğini, kazanın meydana gelmesinde müvekkil şirketin kusuru bulunmadığını, müvekkil şirketten manevi tazminat talep edilemeyeceğini, kazanan meydana gelmesinde diğer davalı …’ın da herhangi bir kusurunun bulunmadığını, davacının maddi tazminat taleplerinin hukuki dayanağının bulunmadığını, yetki itirazının kabulü ile dosyanın yetkili mahkeme olan … mahkemelerine gönderilmesine, dava neticesinde verilecek karara göre … Sigorta şirketine rücu imkanı bulunduğundan davanın … Sigorta şirketine karayolları Trafik Kanununun 97. Maddesi uyarınca yazılı başvuru geçmek üzere ihbar edilmesine, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine, yargılama gider ve harçları ile vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … SİGORTA A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkil şirketin 2918 sayılı kanuna göre, işletene düşen hukuki sorumluluğu zorunlu sigorta limitleri dahilinde teminle mükellef olup, işletenin sorumluluğunun bulunmadığı hallerde, Müvekkil Şirketin sorumluluğundan bahsedilmesi mümkün olmadığını, yargılamaya konu kazaya karışan araçların ve şahısların kusur dağılımına ilişkin olan maddi gerçeğin, uzman bilirkişi heyetinden alınacak ayrıntılı ve gerekçeli rapor tanzimi ile saptanması gerektiğini, Zorunlu Mali Mesuliyet Poliçesi Genel Şartları uyarınca, Müvekkil Sigorta Şirketinin geçici iş göremezlik tazminatlarından ve bu dönemde doğan bakıcı giderlerinden ve tüm tedavi giderlerinden sorumluluğu bulunmadığını, SGK tarafından karşılanmış olup olmamasına bakılmaksızın tüm tedavi giderleri teminat dışı olduğunu ve müvekkil şirketin sorumluluğu bulunmadığını, davacının iş göremezlik dönemlerinin ne kadar olduğu ve bu döneme ilişkin gelir kaybının varlığının tespiti gerektiğini, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olan davanın reddine karar verilmesi ve yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davacı taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME ÖZETİ :
Konya …Asliye Ticaret Mahkemesinin … tarih … Esas … Karar sayılı gerekçeli kararı ile; ” …Bu halde davalı vekilinin itiraz ettiği geçici iş görmezlik ve bakıcı giderlerinin sigorta teminatı kapsamında olduğu kabulü gerekir. Anılan değerlendirmeler uyarınca geçici işgöremezlik ve tedavi ve bakıcı giderleri yönünden davalılar sorumludur.
Temerrüt tarihi ve faiz değerlendirmesinde, 2918 Sayılı Kanun’un 99. maddesinde, sigortacılar, hak sahibinin zorunlu mali sorumluluk sigortası genel sartlarıyla belirlenen belgeleri, sigortacının merkez veya kuruluşlarından birine ilettiği tarihten itibaren sekiz is günü içinde zorunlu mali sorumluluk sigortası sınırları içinde kalan miktarları hak sahibine ödemek zorundadırlar. Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortacısı 2918 Sayılı KTK’nun 98/1, 99/1, ZMMS Genel Şartlarının B.2-c maddesi uyarınca hak sahibine kaza ve zarara ilişkin tespit tutanağının ve bilgi ve belgeleri ile birlikte sigortacıya başvurmasından itibaren 8 iş günü sonunda tazminat miktarını ödememesi halinde, bu tarihte, böyle bir başvurunun yapılmaması halinde ise dava tarihinde temerrüde düşeceğinden, temerrüt faizine bu tarihten itibaren hükmedilmesi gerekir.
Yapılan değerlendirmeler ve mahkememizce alınan tespit edilen miktar uyarınca davanın kabulüne karar verilmiştir. Dava öncesi sigorta şirketine müracaat olduğundan tebliği takip eden 8 iş günü sonrası temerrüd oluştuğundan 19/06/2018 faiz başlangıç tarihi kabul edilmiştir.
Davacının manevi tazminat taleplerinin incelenmesinde; 6098 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 56. maddesi hükmüne göre “Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. Ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.” hükmü ile kanunun 51. maddesi “Hâkim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirler.” hükmü gereğince hakimin özel durumları göz önünde tutarak hükmedeceği manevi tazminat miktarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1976 günlü ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de, takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça belirtilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hakim bu konuda takdir hakkını kullanır iken, ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Zira kanunun takdir hakkı verdiği durumlarda hakimin, hukuk ve adalete uygun karar vereceği TMK m. 4 hükmünde açıkça belirtilmiştir.
Bu çerçevede davacıların manevi tazminat taleplerinin değerlendirilmesinde, manevi tazminat, zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli ve tarafların kusur durumu da gözönünda tutularak, 6098 sayılı B.K’nun 56. maddesindeki özel haller dikkate alınarak, hak ve nasafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, M.K’nun 4. maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hak ve nesafete göre hükmedileceği öngörülmüştür.
11/05/2018 tarihinde meydana gelen trafik kazasının oluş şekli, kusur durumu, tarafların sosyal ve ekonomik durumu, davacının çektiği acının ve üzüntünün boyutları ve hakkaniyet ilkeleri, hak ve nesafet kuralları ile uğranılan manevi zarar durumları nazara alınarak davacının manevi tazminat taleplerinin kısmen kabulü ile, davacı yönünden 20.000,00 TL, manevi tazminatın uygun olduğu kanaatine varıldığından, davalılardan … ve … İNŞAAT Hafriyat Nakliyat Madencilik Otomotiv Tic. ve San. Ltd. Şti.’den tahsili ile davacıya verilmesine dair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
Davacı vekilinin dava dilekçesinde sürekli iş göremezlik ve geçici işgöremezlik taleplerini toplam 23.000 TL olarak belirtmesi, 14.05.2019 tarihli celse … nolu ara karar ile her kalem için ayrı ayrı ne miktarda talebinin bulunduğu yönünde açıklama yapması istenilmiş, açıklama yapılmaması halinde her bir talep için eşit oranda değerlendirileceği ihtar edilmiş, davacı vekili herhangi bir açıklama yapmadığından 23.000 TL miktarlı talebinin 11.500 TL’ si sürekli iş göremezlik, 11.500 TL’ si geçici iş göremezlik talebi olarak mahkememizce değerlendirilmiş ve vekalet ücreti ve harç hesaplamaları buna göre hesaplanmıştır.1- Davacının davasının maddi tazminat yönünden KISMEN KABULÜ İLE, A- Davacının sürekli iş göremezlik maddi zararı için 127.673,99 TL’ nin davalılardan … ve … İNŞAAT Hafriyat Nakliyat Madencilik Otomotiv Tic. ve San. Ltd. Şti.’ den kaza tarihi olan 11.05.2018 tarihinden, zorunlu mali sorumluluk sigorta şirketi … SİGORTA A.Ş. yönünden temerrüt tarihi olan 19.06.2018 tarihinden itibaren (poliçe limiti dahilinde ve tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla) işleyecek yasal faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, B- Davacının bakıcı gideri maddi zararı için 3.653,10 TL’ nin davalılardan … ve … İNŞAAT Hafriyat Nakliyat Madencilik Otomotiv Tic. ve San. Ltd. Şti.’ den kaza tarihi olan 11.05.2018 tarihinden, zorunlu mali sorumluluk sigorta şirketi … SİGORTA A.Ş. yönünden temerrüt tarihi olan 19.06.2018 tarihinden itibaren (poliçe limiti dahilinde ve tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla) işleyecek yasal faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, C- Davacının kaçınılmaz tedavi gideri maddi zararı için 2.700,00 TL’nin davalılardan … ve … İNŞAAT Hafriyat Nakliyat Madencilik Otomotiv Tic. ve San. Ltd. Şti.’ den kaza tarihi olan 11.05.2018 tarihinden, zorunlu mali sorumluluk sigorta şirketi … SİGORTA A.Ş. yönünden temerrüt tarihi olan 19.06.2018 tarihinden itibaren (poliçe limiti dahilinde ve tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla) işleyecek yasal faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, D- Davacının geçici iş göremezlik maddi zarar talebinin REDDİNE,2- Davacının manevi tazminat isteminin KISMEN KABULÜ ile, 20.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan … ve … İNŞAAT Hafriyat Nakliyat Madencilik Otomotiv Tic. ve San. Ltd. Şti.’ den kaza tarihi olan 11.05.2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte müşteken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, Fazlaya ait istemin REDDİNE,” karar verildiği anlaşılmıştır.
İSTİNAF NEDENLERİ :
Davacı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özet olarak; alınan bilirkişi raporunda belirtildiği üzere davalı sürücü …’ın hız sınırını aştığını, kavşakta durup trafiği kontrol etmeyerek hatalı bir şekilde kavşağa girdiğini ve kazada asli kusurlu bulunduğunu, yerel mahkemenin manevi tazminatı kısmen kabul ettiğini, fazlaya ilişkin taleplerini reddettiğini, hükmedilen manevi tazminatın müvekkilinin zararını karşılamayacağının ortada olduğunu, kaza sonucu müvekkilinin yüzündü sabit yara izi oluştuğunu, oluşan izin çevresinde tanınamayacak hale getirdiğini, müvekkilinin bu durumdan psikolojik olarak derinden etkilendiğini, oluşan izin estetik ameliyatla dahi düzelmeyecek şekilde bir sabit iz olduğunu, somut olayda kusur, tarafların ekonomik v sosyal durumu, paranın alım gücü gibi nedenlerin manevi tazminatın takdirinde belirleyici olması gerektiğini, tüm bu nedenlerle yerel mahkeme kararının manevi tazminat taleplerinin kısmen reddine dair verilen ve buna dayalı olarak vekalet ücretine dair verilen kararın bozulmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
Davalı … SİGORTA AŞ vekili istinaf başvuru dilekçesinde özet olarak; 01/06/2015 tarihinde değişen poliçe genel şartlarının yargılamaya konu olaya da uygulanması gerektiği hususunda tereddüt olmadığını, dava konusu olayın 11/05/2018 tarihinde meydana geldiğini, müvekkilinin geçici iş göremezlik tazminatlarından ve bu dönemde doğan bakıcı giderlerinden sorumluluğu bulunmadığını, bunların teminat dışı bırakıldığını, SGK tarafından karşılanmış olup olmamasına bakılmaksızın tüm tedavi giderlerinin teminat dışı olduğunu, SGK nın sorumluluğunda olduğunu, müvekkili şirket nezdinde bu zararlara karşı alınmış bir prim bulunmadığını, tüm bu nedenlerle yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, teminat dışı bırakılan taleplerde müvekkili şirketin sorumluluğu bulunmadığı hususunda hüküm tesisine ve bu şekilde davanın reddine, icranın tehirine , yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
Davalı … İNŞAAT vekili istinaf başvuru dilekçesinde özet olarak; yerel mahkeme tarafından zamanaşımı defilerinin dikkate alınmadığını ve usule aykırı hüküm kurulduğunu, yerel mahkemenin bilirkişi raporlarına yönelik itirazlarını değerlendirmeden bu raporlara göre karar vermesinin hukuka aykırı olduğunu, davacının gereken dikkat ve özeni göstermediği için kazaya sebebiyet verdiğini, dolayasıyla davacının alt düzeyde tali derece kusurlu olduğu değil asli derece kusurlu ve sorumlu olduğunun bu minvalde müvekkili şirketin herhangi bir kusurunun bulunmadığının kabulünün gerektiğini, yerel mahkemenin davacı lehine hükmettiği manevi tazminat miktarının oldukça fahiş olduğunu davacı tarafın sebepsiz zenginleşmesine neden olduğunu, talep sonucunun açık olması gerektiğini, buna göre hakimin talep sonucu iki ayrı talebe göre uygulama yapmasının usul hukukuna aykırı olduğunu, hakimin davacının kesin süre verildikten sonra talep sonucunu açıklamaması karşısında davanın maddi tazminat yönünden açılmamasına karar vermesi gerekirken hatalı olarak davacı yerine geçip müddeabihi ikiye böldüğünü, bunun kanunun açık hükmüne aykırı olduğunu, tüm bu nedenlerle icranın tehirine, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına ve yeniden yargılama yapılarak talepleri doğrultusunda başvurunun kabulü ile davanın reddine, mahkeme aksi kanaatte olur ise başvurunun kabulü ile maddi tazminat yönünden davanın açılmamış sayılmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özet olarak; taksirle yaralama suçu için dava zamanaşımı süresinin 8 yıl olduğunu, davalı hakkında görülen ceza davasında TCK m89 un uygulanmasının söz konusu olduğunu, davada zamanaşımı sorununun söz konusu olmadığını, davalı sürücünün hız sınırını aştığını, hatalı şekilde kavşağa girerek kazada asli kusurlu bulunduğunu, itirazların yersiz olduğunu, tüm bu nedenlerle davalı tarafın verdiği istinaf dilekçesinde belirtilen hususların hukuki dayanağı olmadığını, davalı tarafın istinaf talebinin reddi ile yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Dava trafik kazası nedeniyle tazminat talebine ilişkin olup mahkemece verilen karar tüm taraflarca ayrı ayrı istinaf edilmiştir.
1-Davalı … ve …’in zamanaşımı ve göreve ilişkin itirazlarında;
Dava tarihi itibarı ile yürürlükte bulunan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1-a maddesi gereği, her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olup olmadığına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen hususlar ticari davalardır. TTK’nın 5/1 maddesi gereğince ticari davalara bakmakla görevli mahkeme asliye ticaret mahkemesidir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden itibaren Yasanın 5/3. maddesi gereği asliye hukuk mahkemeleri ile asliye ticaret mahkemeleri arasındaki ilişki işbölümü olmaktan çıkmış görev ilişkisi haline gelmiştir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1. maddesi gereği ise, göreve ilişkin kurallar kamu düzeni ile ilgili olup mahkemece kendiliğinden dikkate alınması gerekmektedir.
Somut olayda davalılardan … SİGORTA A.Ş. çarpışan aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısıdır. Sigorta hukuku 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6. kitabında 1401 ve devamı maddelerinde, zorunlu sorumluluk sigortası ise 1483 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Bu durumda Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen hususlardan olması nedeniyle TTK’nın 4/1-a ve 5/1 maddeleri gereği dava ticari dava olmakla asliye ticaret mahkemesi görev alanı içinde bulunmakta olup buna yönelik itiraz yerinde bulunmamaktadır. (Bkz. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi(nin 2017/1403 esas 2019/9851 karar,2015/9794 Esas ve 2018/8236 Karar, 2015/15552 esas ve 2018/8062 Karar sayılı ilamları)
Bunun dışında, davanın kısmi dava olduğu anlaşıldığından, 11/05/2018 kaza, 25/12/2018 dava, 13/03/2020 ıslah tarihlerine göre iki yıllık kısa zamanaşımı süresinin dahi olayda dolmadığı görüldüğünden buna yönelik itiraz da isabetsizdir.
2- Davalı … ve …’in kusura yönelik itirazları yönünden yapılan incelemede;
Türk Borçlar Kanunun 49.maddesinde, “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür”, yine aynı kanunun 50.maddesinde, “Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır” denilmektedir.
Yukarıda anlatılanlar ışığında, takipsizlikle sonuçlanan ceza dosyasında kusur raporu alınmamış olması, trafik tespit tutanağı ve mahkemece ayrıca alınan ATK kusur raporlarındaki çelişki bulunması nedeniyle; mahkemece, İTÜ Karayolları Kürsüsü veya Karayolları Genel Müdürlüğü Fen Heyeti gibi kurumlardan seçilecek uzman bilirkişi kurulundan kusur dağılımına ilişkin, önceki kusur raporları ve tüm dosyadaki delillerin değerlendirildiği, gerekçeli denetime elverişli ve çelişkileri giderici kusur raporu alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekir.
Eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetli görülmediğinden, sözü edilen davalıların buna yönelik itirazlarının kabulüne karar verilmiştir.
3- Kamu düzeni gereği ve istinaf sebebi nedeniyle aktüer ve maluliyet raporuna yönelik;
AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği anlaşılmakta olup bu iptal kararının somut davada uygulanabilirliğinin tespiti gerekmektedir.
Anayasa’nın 153.maddesi uyarınca, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamamakta ve ancak Resmi Gazetede yayımlandıktan sonra yürürlüğe girmektedir.Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının yasama,yürütme ve yargı organları,idari makamlar,gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı açıktır.
Diğer taraftan HMK 33 maddesinde “Hakim Türk hukukunu resen uygulanır.”
Şeklinde ifadesini bulan yasal ilke gözetildiğinde; Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının bu gibi kesin hüküm halini almamış derdest dosyalar yönünden uygulanmasının zorunluluğu ortadadır.
Zira Anayasa Mahkemesinin iptal kararları usulü kazanılmış hakların istisnasını teşkil ederler.
T.C. Anayasası’nın 153 üncü maddesinin 6 ncı fıkrasında, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.” düzenlemesi mevcut olup, bu düzenlemenin doğal sonucu olarak Anayasa Mahkemesi’nce bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tümünün ya da bunların belirli hükümlerinin Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edildiğinin bilindiği halde görülmekte olan davaların Anayasa’ya aykırılığı saptanan kurallara göre görüşülüp çözümlenmesi, Anayasa’nın üstünlüğü prensibine ve hukuk devleti ilkesine aykırı düşeceği için uygun görülmeyeceği kabul edilmektedir (Danıştay 4. Dairesi. 09.05.2011 tarih ve 2011/2546 E., 2011/3384 K. sayılı kararı).
Bu konudaki Anayasa Mahkemesinin 12.12.1989 tarih ve 1989/11-48 sayılı kararında;“Anayasanın 152. maddesine göre, itiraz yoluna başvuran mahkemeler, Anayasa Mahkemesi’nce verilecek kararlara uymak zorundadırlar. Bu durumda, itiraz eden mahkeme, elinde bulunan ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce açılmış olan bir davayı Anayasa Mahkemesi kararına göre çözecek ve doğrudan iptal kararının etkisini önceye uygulayacaktır. Ayni durum, itiraz yoluna başvurmayan mahkemeler yönünden de geçerlidir. İptal davası veya itiraz üzerine bir kuralın iptali sonucu, Mahkemeler bakmakta oldukları davaları bu karara göre çözmekle yükümlüdürler. Bu sonuç Anayasa’nın, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” yolundaki 153. Maddesinin altıncı fıkrasında yer alan kuralın sonucudur. …” gerekçesine yer verilmiştir.
Yine, 09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da; “Sonradan çıkan içtihattı birleştirme kararının, Temyiz Mahkemesinin bozma kararına uyulmakla meydana gelen usule ait müktesep hak esasının istisnası olarak henüz mahkemede veya Temyiz Mahkemesinde bulunan işlere tatbiki gereklidir. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarında da aynı ilke geçerlidir.” şeklinde açıklama yapılmış, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.07.2011 tarihli ve 2011/1-421 Esas, 2011/524 K. Sayılı kararında da “Eldeki dava sonuçlanıp kesinleşmeden o davaya uygulanabilecek olan yasa metni Anayasa Mahkemesince iptal edilip, yürürlüğün durdurulmasına karar verildiğine göre, iptal kararı sonucu oluşan durumun 05.09.1960 tarihli, 21/9 sayılı YİBK’da da belirtildiği üzere maddi anlamda kesinleşmemiş olup, derdest olan eldeki davaya da uygulanması zorunludur.” denilmiş, aynı yöndeki içtihat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.03.2012 tarihli ve 2012/20-12 E., 2012/232 K. sayılı kararında da oy birliği ile kabul edilmiştir. Keza 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 E., 2004/19 K. sayılı ve 03.02.2010 tarihli ve 2010/4-40 E., 2010/54 K. sayılı kararlarında da: “Uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usulî kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal sonrası oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir.” yönünde değerlendirme ve açıklama yapılmıştır.
Görüldüğü üzere, Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve bu durumun da bozma kararına uyulmakla meydana gelen usulî müktesep hakkın istisnası olduğu ve eldeki tüm uyuşmazlıklara uygulanması gerektiği uyulması zorunlu yargısal içtihatlar ile kabul edilmiştir.
Anayasa’nın 153. maddesinin birinci fıkrasında herhangi bir denetim yolu tanınmamış ve Anayasa Mahkemesi kararlarının kesin olduğu belirtilmiş, beşinci fıkrada “İptal kararları geriye yürümez” kuralına yer verilmiştir.
Türk Anayasal sisteminde, “Devlete güven” ilkesini sarsmamak ve ayrıca devlet yaşamında bir kargaşaya neden olmamak, kazanılmış hakları korumak için iptal kararlarının geriye yürümezliği kuralı kabul edilmiştir. Böylece hukuksal ve nesnel alanda etkilerini göstermiş, sonuçlarını doğurmuş bulunan durumların, iptal kararlarının yürürlüğe gireceği güne kadarki dönem için geçerli sayılması sağlanmıştır. Bir kural işlemle kurulan statünün Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararıyla ya da bir başka kural işlemle kaldırılması durumunda, bu statüye bağlı öznel (sübjektif) işlemlerin de geçersiz duruma düşmesi doğaldır. Dolayısıyla bu öznel işlemlerle, ortadan kalkan statüye dayanarak ileriye dönük haklar elde edilemez. Anayasa’nın bağlayıcılığı, Anayasa Mahkemesi kararlarına tüm devlet organlarının uyma zorunluluğu ve Anayasa’nın üstünlüğü ilkesi, Anayasa’ya aykırı bir kuralın aykırılığının saptanmasından sonra uygulama alanı bulmasını kesinlikle önler. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının zaman içerisindeki etkisi böylece çıkmakta ve “İptal kararlan geriye yürümez” kuralı belirtilen anlamı taşıyarak geçerli olmaktadır. Anayasa’nın 153. maddesindeki “İptal kararları geriye yürümez” kuralının, geriye yürümezlik kuralının, yalnız lafza bağlı kalınarak yorumlanması hukuk devleti ilkesine ve bu ilke içinde var olan adalet ve eşitlik ilkelerine aykırı sonuçlar doğurabileceği gibi itiraz yoluyla yapılacak denetimin amacına da ters olduğu aşikârdır. Ayrıca iptal kararının geriye yürümezliği kuralı çoğu zaman iptal kararlarını işlevini ve etkinliğini azaltmaktadır.
Yukarıda yapılan tespit, açıklama ve değinilen uyulması zorunlu yargısal içtihatlara göre somut uyuşmazlık ele alındığında;
AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği,iptal kararı içerine göre sigorta şirketlerinin trafik kazalarından doğan tazminat sorumluluğunun öncelikle Karayolları Trafik Kanunu,Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiillere ilişkin hükümlerinin uygulanacağı, dolayısıyla trafik sigortası kapsamındaki tazminatların belirlenmesinde artık ‘Genel Şartlar’ın kural olarak belirleyici olmayacağı, genel Şartlar”ın sadece Karayolları Trafik Kanunu ve Borçlar Kanunu’na aykırı olmayan hükümlerinin uygulanabileceği, dolayısıyla bu karardan sonra sigorta şirketlerinin tazminat sorumluluğunu azaltan ‘Genel Şartlar’ın birçok hükmünün uygulanamaz hale geldiği görülmektedir
Bu kapsamda açılan davalarda TBK nın haksız fiile ilişkin hükümleri,KTK kanunu hükümleri ile genel şartların bunlara aykırı olmayan hükümleri ile bu doğrultuda yeni genel şartlarla çeliştiği durumda Yargıtay’ın genel şartların yürürlüğe girmesinden önceki yerleşmiş içtihatları doğrultusunda uygulama yapılması gerekecektir.
Zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinin konusu, karayolunda motorlu taşıt işletenin, motorlu taşıtın işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilerin uğrayabileceği destekten yoksun kalma zararını, bedensel zararı ve/veya eşya zararını tazmin yükümlülüğünü teminat altına almaktır. Başka bir ifadeyle sigorta şirketinin bu sözleşme ile yüklendiği borç, işletenin motorlu taşıtın işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilere zarar vermesi hâlinde doğacak tazminat borcunu sigorta teminat limiti dâhilinde ödeme borcudur. Sigorta şirketinin zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinden doğan sorumluluğunun kapsamı düzenlenmemiş olup bu kapsamın idarenin düzenleyici nitelikte işlemi olan genel şartlar ile belirlenmesi öngörülmüştür. Böylece sigorta şirketinin zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinden doğacak borcu, idare tarafından her zaman değiştirilebilir nitelikteki kurallar olan genel şartlara göre belirlenecektir. Borcun kapsamının tespiti hususunda temel çerçeve ve ilkelerin kanunda belirlenmediği, idareye geniş bir takdir yetkisinin tanındığı anlaşılmaktadır.
Mali sorumluluk sigortası sözleşmesinin içeriğine ilişkin düzenleme öngören itiraz konusu kuralların, sözleşmenin tarafları olarak motorlu taşıt işleten ile sigorta şirketinin yanında motorlu taşıt işletilmesi sebebiyle zarara uğrama riskine maruz kalan üçüncü kişilerin menfaatleri arasındaki dengenin dikkate alınarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Motorlu taşıt işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilerin zarara uğraması hâlinde işletenin tazminat borcunun kapsamı 6098 sayılı Kanun’un gerçek zararın tazminini öngören kurallarına göre belirlenmektedir. Bu tazminat borcunun ödenmesini teminat altına almak amacıyla zorunlu kılınan mali sorumluluk sigortası uyarınca sigorta şirketinin borcunun kapsamı ise itiraz konusu kurallarda atıf yapılan genel şartlara göre belirlenmektedir. Bu da zarar gören üçüncü kişi ve işleten aleyhine buna karşılık sigorta şirketi lehine menfaat dengesinin bozulmasına yol açabileceği gibi aksi durum da söz konusu olabilecektir. İşleten sorumluluk sigortası yaptırmış olmasına rağmen sigorta şirketi tarafından ödenen tazminat ile gerçek zarara karşılık gelen tazminat arasındaki farktan zarar görene karşı sorumlu olmaya devam edecektir. Zarar görenin sigorta şirketi tarafından tazmin edilmeyen zararı ise ancak işletenin ekonomik durumunun bu zararın karşılanması için yeterli olması hâlinde tazmin edilebilecektir. Şeklinde tezahür eden AYM İPTAL GERKÇESİNDE VURGULANDIĞI ÜZERE AYNI KAZA İLE İLGİLİ OLMAK ÜZERE İŞLETEN VE FİİLİ YAPAN KİŞİYE YÖNELİK AÇILAN DAVA İLE SİGORTANIN DAVALI OLMASI DURUMUNDA UYGULANACAK Yönetmelik ve hesaplama tablolarındaki farklılık sorumlular arasında eşitsizliğe ve idarenin tek taraflı olarak düzenleyici olan işlemlerin sonucunda sorumlu olacak tazminat miktarlarında farklılık oluşturacaktır.
Bu halde Aym’ce verilen iptal kararı sonrası düzenlenecek maluliyet raporlarında 01/06/2015 tarihinden itibaren uygulanan genel şartların bu halde genel şartlarla belirlenen özürlülük ölçütü yönetmeliği ile engelliler yönetmeliğinin uygulanma imkanı kalmadığından;
Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlardan, çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan hükümlere göre, haksız fiil tarihi 11/10/2008 tarihinde önce ise Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013 tarihinden sonra ise Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği (ancak Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre rapor düzenlenmesi teknik olarak mümkün olmadığı bu dönem için de yine 11 Ekim 2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği uygulanacak) hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir.Kökleşmiş Yargıtay 17. HD uygulaması ve içtihatlarına göre maluliyet raporlarının düzenlenmesinde haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan yönetmelik ve yasa hükümlerine göre değerlendirme yapılması gerekmektedir. (Nitekim Yargıtay 17 HD nin 2016/16240 esas 2019/7273 karar 2016/15369 esas 2019/6853 karar sayılı ilamları)
Keza Düzenlenecek aktüerya raporlarına ilişkin olarak da genel şartlar ile getirilen TRH 2010 ve 1,8 teknik faizin ve vergilendirilmiş gelirin nazara alınacağı düzenlemesinin uygulanma ihtimali kalmadığı gözetilerek ;
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 1989/4-586 Esas,1990/199 K sayılı kararı ve Yargıtay 17. Hukuk ve 4 Hukuk dairesinin yerleşik içtihatları gereği, Population Masculine Et – Feminine (PMF 1931) Tablosu esas alınarak davacının veya müteveffanın muhtemel yaşam süresinin belirlenmesi; davacının veya müteveffanın muhtemel gelirinin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi ile belirlenecek peşin değeri esas alınıp işleyecek dönem tazminat hesabı yapılması , davacının veya müteveffanın asgari ücret üstünde kazancı olduğunun iddia edilmesi durumunda kaza tarihindeki gelirine dair delillerini ibrazının sağlanması, varsa; ilgili meslek odaları ve meslek kuruluşlarından, vergi dairesinden, işyerinden kaza tarihindeki sürekli ve net kazanç durumunun sorulması, geriye doğru maaş bordrosu ve sosyal güvenlik kayıtlarının getirtilmesi, davacının veya müteveffanın kaza tarihinde fiili olarak çalışmadığının belirlenmesi halinde asgari ücretin gözönüne alınacağının düşünülmesi gerekmektedir.
Bu halde mahkemece, AYM iptal kararı doğrultusunda belirlenen esaslara göre, aynı kazaya ilişkin iki farklı üniversite heyetinden farklı oranlardaki raporlar arasındaki çelişkileri de giderecek şekilde Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesinden maluliyet, aktüer bilirkişiden de, yukarıdaki esaslara uygun ek rapor tanziminin istenerek sonucuna göre hüküm kurulmalıdır.
Bu itibarla, tarafların kamu düzeni sebebiyle istinaf taleplerinin kabulü gerekmiştir.
4-Davalı sigorta ve … vekillerinin tedavi ve bakıcı giderleri ve geçici iş göremezliğin teminat dışı olduğu itirazında;
Davalının aile birliği içerisinde bakım gördüğünün bakıcı giderinden mahsubu talebi değerlendirildiğinde; aile bireylerine böyle bir yükümlülük yüklenemeyeceği gibi, dışarıdan bir bakıcı tutulmuş olsa idi ne kadar zararının olduğu belirlenerek hüküm verilmesi gerekmektedir. Buna göre; olayda BK.’nun 43. maddesi (6098 sayılı TBK md. 52) gereğince hakkaniyet indirimi şartları bulunmamaktadır.(YARGITAY 17. Hukuk Dairesi 2014/21822 E , 2017/5957 K, 2017/1726 E 2017/11442 K )
01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Zorunlu Sigorta Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları A.5 maddesinin “Sağlık Giderleri teminatı” başlıklı (b) maddesinde ” Kaza nedeniyle mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamındadır. Sağlık giderleri teminatı Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olup ilgili teminat dolayısıyla sigorta şirketinin ve Güvence Hesabının sorumluluğu 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesi hükmü gereğince sona ermiştir.” ifadesi ile mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkanı bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamında saymıştır. Bir başka ifade ile mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar,
1-Tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri,
2-Tedaviyle ilgili diğer giderler,
3-Çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler,
Sağlık giderleri kapsamında sayılarak Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olduğu düzenlenmiştir.
Oysa 6111 sayılı kanunun 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesinde Sosyal Güvenlik Kurumu’nun sorumluluğu üniversite hastaneleri ile resmi ve özel sağlık kurumları tarafından trafik kazası sonucu yaralanan kişilerin tıbbi tedavi ile sınırlı sağlık hizmeti giderleri ile sınırlandırılmıştır.
Bu düzenleme gereği ZMSS Genel Şartlar A.5 (b) maddesi ile yaralının tedavisine başlanmasından maluliyet raporu alınıncaya kadarki süre içindeki;
1-Bakıcı giderleri
2-Çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler (geçici iş göremezlik kayıpları)
3-Sağlık hizmeti giderleri kapsamında sayılarak 6111 sayılı torba Kanunun 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanunu’nun 98.maddesi ile sınırları belirlenen sağlık giderleri teminatı kapsamını genişletmiştir.
Bu nedenle bir kanun maddesinin kapsamı idarenin bir düzenlemesi olan genel şartlar ile genişletmesi ve daraltması düşünülemez.
Böyle bir durum varsa kanuna aykırı genel şart maddesi, tebliğ vs uygulanması kanunun ilgili maddesine aykırılık teşkil eder.(Trafik kazalarından doğan cismani zararlar ve tazmini- Konya barosu yayınları. Shf 7-8 ,Yargıtay üyesi: Hüseyin TUZTAŞ)
Yine taraflar arasında düzenlenmiş olan Zorunlu Sigorta Mali Sorumluluk Sigortası poliçesinin bir anlamda mütemmim cüzü olan eki niteliğindeki genel şartların, hazırlanma ve bağıtlanmada taraf olmayan Sosyal Güvenlik Kurumu’na İdari bir düzenleme ile kanuni düzenlemesinin aksine bir sorumluluk yüklenmesi de düşünülemez. Ayrıca;
ZMMS sözleşmesindeki şartların davacı açısından bağlayıcı olmaması ve anayasa mahkemesinin 09/10/2020 tarihli resmi gazetde yayınlana 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 e 2019/40 k sayılı kararına göre 6704 sayılı kanunu 3.maddesiyle değiştirilen 90. maddesinn birinci cümlesinde yeralan “ve bu kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda ” ibaresinin ve ikinci cümlesinde yeralan “ve genel şartlarda ” ibaresinin iptal edilmiş olması sebebiyle de uygulanmayacaktır.
Bu halde davalıların geçici işgörmezlik, tedavi ve bakıcı giderlerinin teminat dışı olduğuna yönelik istinaf itirazları yerine değildir.

5-Kaldırma sebep ve şekline göre de, tarafların manevi tazminat miktarına yönelik itirazının da şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
Bunun dışında, dava dilekçesi ile geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatının istenilmiş ve artırım dilekçesi ile de miktar belirlenmiş olup, mahkemenin açıklama yapılmasına dair ara karar içeriği de nazara alınarak sonucuna göre işlem yapılmış olmasında davalı … Ltd. Vekilinin buna yönelik itirazı da isabetli değildir.
Anlatılan sebep ve gerekçelerle, taraf vekillerinin istinaf taleplerinin yukarıda açıklanan Anayasa Mahkemesi iptal kararı doğrultusunda “kamu düzenine ilişkin” ve yukarıda belirtilen sair sebeplerle kabulüyle, yukarıda açıklanan sair itirazlarının da reddiyle, mahal mahkemesi kararı HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak dosyanın mahal mahkemesine gönderilmesi gerektiği kararı verilmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı, Davalı … SİGORTA şirketi ve davalı … Ltd. Davalı … vekillerinin istinaf talebinin kamu düzeni sebebiyle kabulüyle, mahal mahkemesi kararı HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Yeniden yargılama yapılması için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf yasa yoluna başvuran taraflarca yatırılan, başvurma harcı dışında kalan, istinaf karar harçlarının talep halinde yatıranlara iadesine,
4-Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,
5-İstinaf yasa yoluna başvuran taraflarca istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
6-Karar tebliği ve harç işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
7-Konya … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasına davalı … SİGORTA AŞ tarafından sunulan … Bankası/ Konya Şubesine ait 10/08/2020 tarih … numaralı 250.000,00 TL bedelli teminat mektubunun İİK 36/5 maddesi gereğince talep halinde ilgilisine iadesine,
8-Konya … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasına davalı … İNŞAAT Hafriyat Nakliyat Madencilik Otomotiv Ltd Şti tarafından sunulan … Bankası T.A.O/ … Ticari Şubesine ait 05/08/2020 tarih … numaralı 243.746,08 TL tutarlı teminat mektubunun İİK 36/5 maddesi gereğince talep halinde ilgilisine iadesine,
HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle KESİN olarak karar verildi….


Başkan

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Katip

e-imzalı

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.