Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/842 E. 2021/1152 K. 01.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 3. HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …/…
KARAR NO : …/….
KARAR TARİHİ : 01/09/2021

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA …. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/02/2021
NUMARASI : …/… Esas …/…. Karar

DAVACI : … – TC : …, …
VEKİLİ : Av. … -…
DAVALI : 1- …
VEKİLLERİ : Av. … –
: Av. ……
: Av. … -.. …
DAVALI : 2- … – TC: … …
VEKİLLERİ : Av. … -…
: Av. … -…
: Av. …..

DAVA : Tazminat (Özel Sigorta Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 01/09/2021
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 06/09/2021
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili dava dilekçesinde özet olarak; 12/07/2018 tarihinde müvekkilinin sevk ve idaresindeki … plakalı araca davalı …’a ait olup kendisinin sevk ve idaresindeki … plakalı aracın kırmızı ışıkta durmaması neticesinde meydana gelen trafik kazasında müvekkiline ait aracın hasar gördüğünü, serviste kaldığını ve bu süre zarfında aracı kullanamadığını, davalı … şirketinin davalıya ait aracın sigortalayanı olduğunu, davalının tam kusurlu olduğunu, bu nedenle fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 5.000 TL değer kaybının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … … Sigorta A.Ş vekili cevap dilekçesinde özet olarak; davacının dava yoluna gitmeden önce müvekkili şirkete müracaat etmediğini, hasar bedeli olarak 24.850 TL ödendiğini, bu nedenle davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özet olarak, davacının aracında herhangi bir değer kaybı meydana gelmesi durumunda sigorta şirketinin sorumlu olacağını, davacının dava açılmadan önce herhangi bir müracaatının bulunmadığını, bu nedenle davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk derece mahkemesinin 23/06/2020 tarihli kararı ile; “Dava dosyasında davacının davalı … şirketine aracın değer kaybına ilişkin maddi zararının tazminine dair herhangi başvuru evrakının görülmediği, davalı … şirketinin kendilerine herhangi bir başvurunun bulunmadığını, bu nedenle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini belirtmiştir.
Yukarıda izah edilenler ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; 2918 sayılı Kanun’un 97. Maddesinde yapılan değişiklikle; “Zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir. Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması halinde, zarar gören dava açabilir veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabilir.” şeklinde yapılan düzenleme kapsamında davacının dava yoluna gitmeden önce davalı … şirketine başvuruda bulunulmadığı anlaşılmakla; davacının davasının dava şartı yokluğu nedeniyle HMK’nun 114/2 ve 115/2 maddeleri uyarınca usulden reddine dair karar vermek gerekmiştir. ” şeklinde davacının davasının, dava şartı yokluğu nedeniyle HMK’nun 114/2 ve 115/2 maddeleri uyarınca usulden reddine dair hükmün kurulduğu, davacı vekilinin istinaf başvurusu üzerine istinaf itirazlarının kabulü ile kararın kaldırılarak mahkemesine gönderilmesine karar verildiği görülmüştür.
İlk Derece Mahkemesince 23/02/2021 verilen kararda özetle; “Yukarıda izah edilenler, bilirkişi raporu, İstinaf ilamları ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; 12/07/2019 günü davalı … yönetimindeki … plaka sayılı aracın davacı … idaresindeki … plaka sayılı araca çarpması sonucu meydana gelen maddi hasarlı trafik kazasında, davacın … plaka sayılı aracının değer kaybına uğradığı, kazanın … plaka sayılı araç sürücüsü davalı …’ın %100 oranındaki tam kusurlu hareketi sonucu meydana geldiği, dava konusu trafik kazasında kusur oranları ile davacının aracında oluşan değer kaybına ilişkin zararın hasar ve kusur uzmanı bilirkişi tarafından hesaplamaların yapıldığı anlaşılmakla; davacının dava yoluna gitmeden önce davalı … şirketine başvuruda bulunulmadığı anlaşılmakla; davacının davasının dava şartı yokluğu nedeniyle HMK’nun 114/2 ve 115/2 maddeleri uyarınca usulden reddine, diğer davalı …’ın ise davacının maddi zararının tazmininde işleten ve sürücü kapsamında sorumlu olduğundan ;davanın … yönünden kabulü ile, 10.000,00 TL ‘nin kaza tarihi olan 12/07/2018 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı …’dan alınarak davacıya ödenmesine dair karar vermek gerekmiştir. ” şeklinde davacının davasının davalı … … A.Ş. yönünden dava şartı yokluğu nedeniyle HMK.nın 114/2 ve 115/2. maddeleri uyarınca usulden reddine, davanın … yönünden kabulü ile, 10.000,00 TL ‘nin kaza tarihi olan 12/07/2018 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı …’dan alınarak davacıya ödenmesine dair hükmün kurulduğu anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı … vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacının sigorta şirketine başvuru yapmadığı gerekçesiyle dava şartı eksikliğinden sigorta şirketi için usulden red kararı verilmesinin doğru olmadığını, kaza nedeniyle araçta meydana gelen değer kaybı ve zarardan sigorta şirketinin sorumlu olduğunu, araç başına düşen üst limiti aşması halinde ancak o zaman kaza yapanın kendi mal varlığı ile sorumlu olduğunu, Yerel Mahkemenin sigortanın sorumluluğunu göz ardı ederek sadece müvekkilinin sorumlu tutulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu beyan ederek Yerel Mahkemece verilen kararın ortadan kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
DAİREMİZCE YAPILAN KALDIRMA KARARI DOĞRULTUSUNDA İDM CE İŞLEM YAPILMASINA,
Bu kapsamda;
2918 sayılı KTK’nın 97.maddesinde, 6704 Sayılı Kanunun 5.maddesi ile yapılan değişiklik neticesinde, 97.maddenin eski metninde, zarar görenin zorunlu mali sorumluluk sigortasında ön görülen sınırlar içinde doğrudan doğruya sigortacıya karşı talepte bulunabileceği gibi, dava açabilme hakkı mevcut iken;
26.04.2016 tarihli Resmi Gazete’ de yayımlanan 6704 Sayılı Yasanın 5. maddesi ile 2918 Sayılı Yasanın 97. maddesinde yapılan değişiklik sonucunda, zarar görenin dava açmadan önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı olarak başvuruda bulunması ve bu başvurudan itibaren en geç 15 gün içinde başvurunun yazılı olarak cevaplanmaması veya cevabın talebi karşılamadığına dair uyuşmazlık olması durumunda zarar görenin dava açabileceği düzenlenmiştir.
Yukarıda maddede yapılan değişiklikle, zarar gören hak sahipleri ZMMS sigortacısına karşı artık doğrudan dava açamayacakları, öncelikle sigortacıya tazminatın ödenmesi için genel şartlarda belirtilen belgeler ile yazılı olarak başvuracakları ve yazılı başvurudan itibaren 15 gün içinde kendilerine cevap verilmez ya da verilen cevap hak sahibinin talebini karşılamaz ise, hak sahibi tazminat için dava açabileceği gibi tahkime de başvurabileceklerinini düzenlendiği,bu hali ile trafik kazaları nedeniyle zarara uğrayanların sigortaya davadan açmadan önce mutlaka sigortacıya yazılı başvuruda bulunmak zorunda oldukları anlaşılmaktadır.
Dava açmak için yazılı başvurudan itibaren 15 günlük sürenin dolmuş olması gerekmektedir. Bu sebeplerle davadan önce yazılı başvuruda bulunmak ve başvurudan itibaren 15 günlük sürenin geçmesi ZMMS sigortacısına tazminat davası açılmasının ön şartıdır. Bu husus anılan maddenin değişiklik gerekçesinde de vurgulanmıştır.
6100 Sayılı HMK 114. maddede dava şartları düzenlenmiş olup, 114/2. maddede de diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümlerin saklı olduğu belirtilmiştir. Aynı kanunun 115. maddesinde ise “Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.” şeklinde düzenleme yapılmıştır.

Somut olayda davacı tarafın, davalı … şirketine karşı dava açmadan önce KTK’nın 97.maddesi gereğince davalı tarafa başvuru dava şartını yerine getirmediği anlaşılmaktadır.Yukarıda belirtilen yasal düzenleme uyarınca yasada belirtilen başvuruya ilişkin bu dava şartı dava açılmasının hem süre hem esas bakımından ön koşuludur.
KTK’nın 97.maddesine değişiklik sonucu getirilen, dava açılmadan önce sigortaya başvuru şartı noksanlığının, dava açıldıktan sonra giderilebilecek bir dava şartı noksanlığı olup olmadığı hususunun değerlendirilmesinde ise, dava açılmadan önce davadaki talebe ilişkin olarak ilgili birime başvuru yapılmasına ilişkin olarak getirilen düzenlemeler, mahiyeti gereği mutlaka davadan önce yerine getirilmesi gereken bir dava şartıdır. Çünkü bununla amaçlanan dava yoluna başvurmadan uyuşmazlığın çözümünü sağlamak, yargı yolu ile taleplerin karşılanmasının maliyetini azaltmak ve yargıdaki iş yükünü azaltmaya yöneliktir.
Bu yol ile çözüm sağlanamadığı taktirde ancak dava yoluna gidilmelidir. Bu sebepledir ki dava açıldıktan sonra, bu dava şartının tamamlanabileceğinin düşünülmesi halinde kanun maddesinin mahiyetine ve kanunun getiriliş amacına aykırı bir durum söz konusu olacak ve yasanın amaçladığı hususu genişleterek yorumlamak söz konusu yasa maddesinin getirilmesi ile amaçlanan ilkeleri ihlal edeci nitelikte olacaktır.
Dava şartları, davanın esası hakkındaki yargılamanın devamı için gerekli olan şartlar olup, davanın açılabilmesi için değil, mahkemenin davanın esasına girebilmesi için aranan kamu düzeni ile ilgili zorunlu koşullardır.
Keza söz konusu değişikliğin madde gerekçesinde;
“2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununda değişiklik yapılması suretiyle, trafik kazalarında zarar görenlerin daha hızlı ve eksiksiz tazminat alabilmesi ve yargı üzerinde oluşan yükün hafifletilebilmesini teminen zarar görenlerin sigorta şirketine başvurmasının ardından, 5684 Sayılı Sigortacılık Kanununun tahkime ilişkin başvuru şekli ve süresinin dikkate alınmasını öngören bir düzenleme Tasarıya yeni çerçeve 6 ncı madde olarak eklenmiştir.” şeklinde belirtildiği,
KTK nın 97’nci maddenin değiştirilmeyen hâlindeki düzenlemede;
“Zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde doğrudan doğruya sigortacıya karşı talepte bulunulabileceği gibi dava da açabilir.” hükmünün düzenlendiği yapılan değişiklikle sigortası kapsamında dava yoluna gitmeden önce ilgililerin sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerektiğinin emredici bir şekilde düzenlendiği, yani başvuru yapmadan önce dava yoluna gidilemeyeceğinin, daha önce ihtiyari olan hususun bu sefer zorunlu bir başvuru haline dönüştürüldüğü anlaşılmaktadır
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun 97. maddesinde yapılan değişiklik ile dava açılmadan önce sigorta şirketine başvurunun zorunlu olduğunun belirtilmesi, zarar görene seçimlik bir hak tanınmamış olması nedeniyle bu hususun HMK’nin 114/2.maddesinde belirtilen diğer kanunlarda düzenlenen dava şartları kapsamında değerlendirilmesi ve yargılama esnasında tamamlanması mümkün olmayan dava şartı niteliğinde olduğunun kabulü gerekir.
Dava şartına aykırılık, HMK 115/2 madde uyarınca davanın usulden reddini gerektirir. Aksi durumun kabulü 6704 sayılı Kanun ile yapılan değişikliğin ruhuna ve amacına aykırı düşecek niteliktedir.
Bu itibarla, ilk derece mahkemesince davadan önce davalının sigorta şirketine başvurusunun bulunmadığı ve bu itibarla açılan davanın DAVALI … AÇISINDAN dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi DOĞRUDUR.
KEZA
Müteselsil sorumluluk, Kanundan doğan müteselsil borçluluğun bir türü olup aynı zararın oluşumunda rolü olan birden fazla kimsenin tazminatın tamamını ifa etmekle yükümlü olduğu ve zarar görenin dilediği sorumludan tazminatın tamamını veya bir kısmını talep edebileceği sorumluluk türüdür.
Zarar gören, zararın tamamını veya bir kısmını dilediği sorumlu veya sorumlulardan talep edebilir.
Bu husus HGK’nın 24.6.1983 tarih 1981/9-533 Esas 1983/724 Karar sayılı kararı ile “Birden çok kimsenin birlikte neden oldukları zarardan sorumluluklarını düzenleyen BK.’nun 61.maddesi ya da birden çok kimsenin değişik nedenlerle meydana getirdikleri aynı zarardan sorumluluklarını düzenleyen maddesi uyarınca ve aynı Yasanın 163.maddesi hükmüne dayanarak davacı, zararının tümünü müteselsil sorumlulardan biri aleyhine açacağı bir dava ile isteyebileceği gibi, sorumluların hepsi aleyhine açacağı tek bir dava ile de talep edebilir.
Ancak, aynı Yasanın 141.maddesi gereğince teselsül, ister yasadan, ister sözleşmeden doğmuş olsun, bu kuraldan yararlanma hakkı sadece zarara uğrayanın, daha geniş bir deyim ile alacaklınındır. Zarara uğrayan (alacaklı), bu hakkını kullanmadıkça, yani müteselsilen tahsil isteğinde bulunmadıkça, mahkeme re’sen onun yararına teselsül kuralını uygulayamaz. Çünkü Hakim istek ile bağlı olup, istek dışı karar veremez. HMK 26.maddesi buna engeldir” şeklinde kabul edilmiştir.
Birden fazla kimseyi müteselsil sorumlu tutmak isteyen zarar gören, bu kimselere karşı dava açarken bu niyetini göstermesi, dava dilekçesinden müteselsil sorumlu tutmak istediği kişiyi göstermesi gerekir. Hakim tarafların iddia ve savunmalarıyla bağlı olup teselsülden yararlanma hakkı zarar görene ait olduğundan zarar gören bu hakkı kullanmadıkça mahkeme onun yararına teselsül kuralını kendiliğinden uygulayamaz
Müteselsil sorumluluk, (zincirleme sorumluluk, birlikte sorumluluk) sorumluluk hukukunda önemli bir yeri bulunmaktadır. Müteselsil sorumluluk, aynı zararın oluşmasında rolü olan ancak zararın hangi kısmından sorumlu olduğu tespit edilemeyen birden fazla kimsenin, niteliği itibariyle bölünmeye elverişli başka bir deyişle çoğunlukla para ediminden oluşan tazminat ediminin tamamını ifa etmekle yükümlü olduğu, alacaklı zarar görenin de dilediği sorumludan edimin tamamını veya bir kısmını talep yetkisine sahip olduğu, sorumlulardan biri ödeme yaptığı oranda diğerlerinin de sorumluluktan kurtulduğu bir birlikte sorumluluk türüdür. Sorumlulukta müteselsillik ilkesi 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda yer verilmiştir. Müteselsil sorumluluk gerek zarardan sorumlu olanların zarar görene karşı sorumluluğunda gerekse zarardan sorumluların birbirlerine rücu ilişkisinde bazı ilkeler getirmiştir. İşte bu ilkeleri bir bütün olarak müteselsil sorumluluk ilkesi olarak kavramlaştırılmıştır.
Birden çok kişinin aynı zarara birlikte sebep olmalarından doğan zarar aynı sebebe dayanan zarardır. Müteselsil sorumluluğu doğuran “aynı sebep” veya “birlikte sebep” kusur olabileceği gibi sözleşme veya kanundan doğabilir.
Müteselsil sorumluluk zarar görene karşı zarardan sorumlu olanların sorumluluğunun kapsamı ve niteliği yönünden kendine has ilkeler getirmiştir. Normal şartlarda bir zarar birden fazla kişinin fiili ve sorumluluğu ile doğuyorsa o kişilerin sorumluluğu kendi fiillerine yada kusurlarına isabet eden zarar miktarından sorumlu olmalarıdır. Ancak haksız fiilden zarar görenin zararını en kısa, en kolay yoldan tazminini sağlamak amacı ile müteselsillik ile kendine has sorumluluk ilkeleri benimsenmiştir.
Karayolları Trafik Kanunu’nun 88. maddesinde “Bir motorlu aracın katıldığı bir kazada, bir üçüncü kişinin uğradığı zarardan dolayı, birden fazla kişi tazminatla yükümlü bulunuyorsa, bunlar müteselsil olarak sorumlu tutulur” düzenlemesine yer verilmiş olup; motorlu araçların işletilmesi neticesi üçüncü kişinin zarar görmesi durumunda o aracın işleteni, aracın sürücüsü ve varsa teşebbüs sahibinin müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu; ayrıca, birden fazla kişinin zararı tazmin ile yükümlü olması durumunda, zarar görene karşı müteselsil sorumlu oldukları belirtilmiştir. Bu haliyle Karayolları Trafik Kanunu, trafik kazaları neticesi doğacak zarar sorumluluğunda müteselsillik esasını benimsemiştir.
Yine 6098 sayılı TBK’nun 61. maddesinde “Birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır” demekle birden çok kişinin zarardan aynı sebeple ya da çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu olabileceği vurgulanmıştır.
Bu halde davacı taraf müteselsil sorumlulardan dilediğinden tazminat talep hakkı olduğundan,davalının müteselsil sorumululuğu bulunup tazminatın tamamını davalıdan talep edebileceğinden, müteselsil borçlular arasındaki iç ilişkinin davalının sorumluluğunu ortadan kaldırmamasına göre
Bu halde, Dosya içeriğine, toplanan delillere, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenle, özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, vakıa mahkemesi hakiminin objektif, dosyadaki verilerle çelişmeyen tespitlerine ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına ve hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayanağı maddî delillere göre, HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleriyle sınırlı olarak ve resen kamu düzeni yönünden yapılan inceleme sonucu, ilk derece mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı kanaatine varılarak,
Davalı … vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereği esas yönünden reddine dair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığından davalı … vekilinin istinaf başvurusunun HMK ‘nun 353/1-b-1 maddesi gereği ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf eden davalıdan alınması gereken 683,10 TL karar ve ilam harcından 170,78 TL nin mahsubu ile bakiye 512,32 TL eksik harcın davalı …’dan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf eden … tarafından istinaf aşamasında yapılan masrafların kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Karar tebliği ve harç işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda HMK m.362 uyarınca KESİN olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 06/09/2021

… … … …
Başkan Üye Üye Katip
… … … …
E imza E imza E imza E imza

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.