Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/766 E. 2021/1366 K. 28.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No:
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :
KARAR TARİHİ : 28/09/2021

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 15/10/2020
NUMARASI : Esas Karar

DAVACI :
VEKİLİ : Av.
DAVALI : 1-
VEKİLİ : Av.
DAVALI : 2-
VEKİLİ : Av.
DAVALI : 3-
DAVANIN KONUSU : Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 28/09/2021
KARARIN YAZILMA TARİHİ : 29/09/2021

Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili dava dilekçesiyle özetle; müvekkilinin 22/02/2019 tarihinde Nevşehir-Aksaray karayolunda seyir halinde iken önünde seyir eden davalı araç sürücüsü ve işleteni … idaresindeki kamyonette taşınan hayvanlardan Simental cinsi ineği yola düşürdüğünü, akabinde müvekkilinin bu hayvana çarptığını ve yaralanmalı ve maddi hasarlı trafik kazasının meydana geldiğini, müvekkilinin basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek şekilde yaralandığını, kazanın oluşumunda davalı sürücü ve araç işleteni …. tam kusurlu olduğunu ve açıkladığı nedenlerle müvekkilinin bedensel zarara uğraması nedeniyle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 500,00 TL geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatının tüm davalılardan, 4.000,00 TL tedavi masrafının … ve …, 85.000,00 TL hasar, zarar, değer kaybı ve aracın kullanılamadığı süreye ilişkin zarar tazminatının tüm davalılardan, 4.800,00 TL hasara uğrayan cep telefonu bedelinin tüm davalılardan, 617,00 TL rapor almak için ödenen tutarın davalılar … ve … ve 400,00 TL araç taşıma bedelinin tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak müvekkiline ödenmesini dava ve talep etmiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili cevap dilekçesiyle özetle; dava dilekçesinde kazaya karıştığı bildirilen … plakalı aracın müvekkili şirket nezdinde 26/10/2018-2019 tarihleri arası geçerli olmak üzere … nolu poliçe ile sigortalı bulunduğunu, müvekkili şirketin üçüncü kişilerin uğramış olduğu bedin zararlardan, sigorta poliçesinde belirtilen azami limitlerle ve işletenin veya işletenin eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru oranında maddi tazminat ile sorumlu olduğunu, delil tespit gideri, ekspertiz ücreti, araç çekim ve taşıma bedeli, telefon bedeli, vekalet ücreti, keşif harcı, tebligat gideri, bilirkişi ücreti vb gibi masrafların teminat dışında bulunduğunu, kusur durumunun tespitinin gerektiğini, maluliyet raporunun yönetmeliğe uygun olarak alınması gerektiğini, geçici iş göremezlik, tedavi gideri ve bakıcı gideri tazminatının poliçe kapsamında bulunmadığını, müterafik kusur durumunun göz önünde bulundurulması gerektiğini ve açıkladığı nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … cevap dilekçesiyle özetle; kaza anında kamyonette bulunan hayvanların üstünün kapalı olduğunu, ancak bağlı olan hayvanın zinciri kırarak yolu düştüğünü, her türlü önlemi aldığını, arkadan gelen aracın hızının gerekenin üstüne olması nedeniyle direksiyon hakimiyetin kaybederek hayvanla çarpıştığını, hastanelerden alınan raporlar arasında çelişki bulunduğunu, davanın Aksaray’da görülmesi gerektiğini ve açıkladığı nedenlerle açılan davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı …. vekili cevap dilekçesiyle özetle; müvekkiline adam çalıştıranın sorumluluğu kapsamında dava açıldığını, taraflar arasında sözlü ya da yazılı bir anlaşma olmadığını, müvekkilinin ceza soruşturmasında trafik kazası ile ilgili olarak sorumluluğunun tespit edilmediğini, müvekkilinin büyükbaş hayvan almak için … başvurduğunu, satım anlaşması ile … müvekkiline köyde nakliyeci var onunla gönderirim diyerek nakliyeyi üstlendiğini, müvekkilinin sürücü ile hiçbir görüşmesi, konuşması ve anlaşması olmadığını, müvekkiline açılan davanın husumetten reddinin gerektiğini ve açıkladığı nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME ÖZETİ :
Konya ..Asliye Ticaret Mahkemesinin 15/10/2020 tarih … Esas … Karar sayılı gerekçeli kararı ile; ” …Somut olayda ispat yükü davacıda olup, davacının davalı … ile davalı … arasında adan çalıştıran ilişkisinin bulunduğu ispatlamalıdır. Dosya kapsamından, davalı …. satın aldığı büyükbaş hayvanları taşıma işini davalı … verdiği anlaşılmaktadır. Ancak … . emir ve talimatıyla hareket ettiği, aralarında adam çalıştıran ilişkisinin bulunduğu davacı tarafça ispatlanamadığından davacının davalı … yönelik davasının reddine karar vermek gerekmiştir.
Dosya kapsamına uygun olduğundan hükme esas alınan 21.08.2019 tarihli ATK raporu ile davaya konu trafik kazasının oluşumunda davalı … % 100 oranında kusurlu olduğu, hasar bedelinin 45.000,00 TL, araç mahrumiyet bedeli 1.000,00 TL ve araç kurtarma ve çekme bedelinİn 400,00 TL olduğu tespit edilmiştir.
11.09.2019 tarihli bilirkişi raporu ile davaya konu trafik kazası neticesinde hasara uğrayan cep telefonu bedelinin 4.679,00 TL olduğu tespit edilmiştir.
24.02.2020 tarihli bilirkişi raporu ile davacının kaza neticesinde % 8 oranında sürekli iş göremez hale geldiği, iyileşme süresinin 6 ayı bulacağı, bakıcıya ihtiyaç süresinin 2 ay olduğu ve davacının tedavi gideri zararının 4.000,00 TL olduğu tespit edilmiştir.
Dosya kapsamına uygun olduğundan hükme esas alına 23.06.2020 tarihli bilirkişi raporu ile davacının geçici iş göremezlik zararının 4,95 TL, sürekli iş göremezlik zararının ise 51.556,25 TL olduğu tespit edilmiştir.
Davacının davalı sigorta şirketine davadan önce tazminat ödemesi için yazılı olarak başvurduğu, başvurunun sigorta şirketine 11.03.2019 tarihinde tebliğ edildiği ve davalı sigorta şirketinin 2918 s. KTK’nin 99/1. maddesi gereğince 8 iş günü sonra 22.03.2019 tarihinde temerrüte düştüğü, 2918 s. KTK.nin 97. maddesi gereğince dava şartının da yerine getirilmiş olduğu anlaşılmıştır.
01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren ZMMS Genel Şartları’nın C.11 maddesine göre, “Bu Genel Şartlar yürürlük tarihinden sonra akdedilmiş sözleşmelere uygulanır.”
Davalı tarafa sigortalı aracın ZMMS poliçesinin, ZMMS Genel Şartları’nın yürürlüğe girdiği 01/06/2015 tarihinden sonra tanzim edilmesi ve kazanın da 2918 s. KTK.nin 90. maddesinde yapılan değişikliğin yürürlüğe girdiği 26/04/2016 tarihinden sonra meydana gelmesi nedeniyle, sigorta şirketinin sorumluluğunun 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren ZMMS Genel Şartları’na göre belirlenmesinin gerektiği anlaşılmıştır.
ZMMS Genel Şartları’nın A.5.c. maddesine göre; Üçüncü kişinin sürekli sakatlığı dolayısıyla ileride ekonomik olarak uğrayacağı maddi zararları karşılamak üzere, bu genel şart ekinde yer alan esaslara göre belirlenecek teminattır. Kaza nedeniyle mağdurun tedavisinin tamamlanması sonrasında yetkili bir hastaneden alınacak özürlü sağlık kurulu raporu ile sürekli sakatlık oranının belirlenmesinden sonra ortaya çıkan bakıcı giderleri bu teminat limitleri ile sınırlı olmak koşuluyla sürekli sakatlık teminatı kapsamındadır. Söz konusu tazminat miktarının tespitinde sakat kalan kişi esas alınır.
ZMMS Genel Şartları’nın A.5.b. maddesine göre; Üçüncü kişinin trafik kazası dolayısıyla bedenen eski haline dönmesini teminen protez organ bedelleri de dahil olmak üzere yapılan tüm tedavi giderlerini içeren teminattır. Kaza nedeniyle mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamındadır. Sağlık giderleri teminatı Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olup ilgili teminat dolayısıyla sigorta şirketinin ve Güvence Hesabının sorumluluğu 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 98 inci maddesi hükmü gereğince sona ermiştir. Anılan düzenleme ile tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ve çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık giderleri kapsamında sayılarak Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olduğu belirlenmiştir.
6111 sayılı kanunun 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesinde Sosyal Güvenlik Kurumu’nun sorumluluğu üniversite hastaneleri ile resmi ve özel sağlık kurumları tarafından trafik kazası sonucu yaralanan kişilerin tıbbi tedavi ile sınırlı sağlık hizmeti giderleri ile sınırlandırılmıştır.
Bu düzenleme gereği ZMSS Genel Şartlar A.5 (b) maddesi ile yaralının tedavisine başlanmasından maluliyet raporu alınıncaya kadarki süre içindeki;
1-Bakıcı giderleri
2-Çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler (geçici iş göremezlik kayıpları)
3-Sağlık hizmeti giderleri kapsamında sayılarak 6111 sayılı torba Kanunun 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanunu’nun 98.maddesi ile sınırları belirlenen sağlık giderleri teminatı kapsamını genişletmiştir.Bu nedenle bir kanun maddesinin kapsamı idarenin bir düzenlemesi olan genel şartlar ile genişletmesi ve daraltması düşünülemez. Böyle bir durum varsa kanuna aykırı genel şart maddesi, tebliğ vs uygulanması kanunun ilgili maddesine aykırılık teşkil eder.(Trafik kazalarından doğan cismani zararlar ve tazmini- Konya barosu yayınları. Shf 7-8 ,Yargıtay üyesi: Hüseyin TUZTAŞ) Yine taraflar arasında düzenlenmiş olan 08/03/2017 tanzim tarihli Zorunlu Sigorta Mali Sorumluluk Sigortası poliçesinin bir anlamda mütemmim cüzü olan eki niteliğindeki genel şartların, hazırlanma ve bağıtlanmada taraf olmayan Sosyal Güvenlik Kurumu’na İdari bir düzenleme ile kanuni düzenlemesinin aksine bir sorumluluk yüklenmesi de düşünülemez. (Konya BAM 3. H.D.’nin 2019/354 E. 2019/391 K. Sayılı ilamı)
Anılan yasal düzenlemeler ve Konya BAM 3. HD’nin emsal nitelikteki 2019/354 E. 2019/391 K sayılı içtihadı birlikte değerlendirildiğinde davalı sigorta şirketinin sürekli iş göremezlik zararı, geçici iş göremezlik zararı ve bakıcı zararı ile faturalandırılmayan tedavi gideri zararından sorumlu olduğu sonucuna varılmıştır. Ayrıca davalı sigorta şirketinin dolaylı zararlardan olan araç mahrumiyet zararından sorumlu olmadığı hususunda da duraksama bulunmamaktadır.
Tüm dosya kapsamı ve toplanan deliller bir bütün halinde değerlendirildiğinde; davaya konu trafik kazasının oluşumunda davalı ……. % 100 oranında kusurlu olduğu anlaşılmıştır. Davacının geçici ve sürekli iş göremezlik zararı ile tedavi gideri zararından davalı işleten ile sigortacı sorumludur, ancak davacı tedavi gideri zararı yönünden davalı sigorta şirketine husumet yöneltmemiştir. Bu nedenle davacının sürekli iş göremezlik zararı ile geçici iş göremezlik zararından sigortacı ile işletenin, tedavi gideri zararından ise taleple bağılılık ilkesi gereğince sadece davalı işletenin sorumlu olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Davacı, aynı zamanda araçta oluşan hasar ile araç mahrumiyet zararının tahsilini de istemiştir. Araç mahrumiyet zararından davalı sigorta şirketi sorumlu olmadığından, davacının araç hasarı ile araç mahrumiyet zararının tahsiline ilişkin davanın işleten yönünden kabulüne, sigortacı yönünden ise hasar bedeli ile sınırlı olarak kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Davacı, bu tazminat taleplerinin yanında telefonda oluşan hasarın da tahsilini istemiştir. Ancak davacının davadan önce bu zararının tahsili için KTK’nın 97. Maddesi uyarınca yazılı olarak başvurmadığı anlaşılmıştır. Bu nedenle davalı sigorta şirketine yönelik talebin usulden reddine, davalı işletene yönelik davanın ise kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Davacı, araç çekme bedeli adı altında da 400,00 TL nin tahsilini istemiştir. Her ne kadar ATK raporu ile araç çekme ve kurtarma ücreti 400,00 TL olarak tespit edilmiş ise de; dava dilekçesinin ekinde yer alan 27.02.2019 tarihli faturada araç çekme ücreti olarak 150,00 TL ödendiği sabit olduğundan bu tutar üzerinden davanın kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş ve davacının her bir zarar kalemi yönünden; 1-Davacının sürekli iş göremezlik tazminat davası yönünden;
a)Davacının, davalı…. 250,00 TL’nin tahsiline ilişkin davasının reddine,
b)Davacının davalı …. İle davalı … yönelik davasının kabulü ile 51.556,25 TL sürekli iş göremezlik tazminatının davalı sigorta şirketi yönünden olay tarihi itibariyle geçerli ZMMS yaralanma teminat klozu limitiyle sınırlı olmak kaydıyla 22/03/2019 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı … yönünden kaza tarihi olan 22/02/2019 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte her iki davalıdan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
2-Davacının geçici iş göremezlik tazminat davası yönünden;
a)Davacının, davalı … 250,00 TL’nin tahsiline ilişkin davasının reddine,
b)Davacının davalı …. İle davalı … yönelik davasının kısmen kabul kısmen reddi ile 4,95 TL geçici iş göremezlik tazminatının davalı sigorta şirketi yönünden olay tarihi itibariyle geçerli ZMMS yaralanma teminat klozu limitiyle sınırlı olmak kaydıyla 22/03/2019 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı … yönünden kaza tarihi olan 22/02/2019 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte her iki davalıdan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
3-Davacının tedavi gideri tazminat davası yönünden;(rapor masrafları yargılama giderlerinden olduğundan, talep artırım dilekçesinin ekinde yer alan ödeme dekontlarına istinaden yapılan 2.180,00 TL tutarındaki talep artırım kabul edilmemiştir.)
a)Davacının, davalı … 4.000,00 TL’nin tahsiline ilişkin davasının reddine,
b)Davacının, davalı … yönelik davasının kabulü ile 4.000,00 TL tedavi gideri tazminatının kaza tarihi olan 22/02/2019 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı … alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacının hasar, değer kaybı ve araç mahrumiyet zararı tazminat davası yönünden;
a)Davacının, davalı … 85.000,00 TL’nin tahsiline ilişkin davasının reddine,
b)Davacının davalı … İle davalı … yönelik davasının kısmen kabul kısmen reddi ile 45.000,00 TL hasar tazminatı ve 1.000,00 TL araç mahrumiyet zararı olmak üzere toplam 46.000,00 TL’nin, davalı sigorta şirketinin sorumluluğunun 45.000,00 TL ile sınırlı olması ve olay tarihi itibariyle geçerli ZMMS maddi hasar teminat klozu limitiyle sınırlı olmak kaydıyla 22/03/2019 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı … yönünden kaza tarihi olan 22/02/2019 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte her iki davalıdan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin sigorta şirketi yönünden 40.000,00 TL, … yönünden 39.000,00 TL tutarındaki talebin reddine,
5-Davacının telefonda oluşan hasarın tahsiline ilişkin tazminat davası yönünden;
a)Davacının, davalı … 4.800,00 TL’nin tahsiline ilişkin davasının reddine,
b)Davacının, davalı … 4.800,00 TL’nin tahsiline ilişkin davasının usulden reddine,
c)Davacının davalı … yönelik davasının kısmen kabul kısmen reddi ile 4.679,00 TL tazminatının kaza tarihi olan 22/02/2019 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalı … alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
6-Davacının, davadan önce maluliyet raporu için ödediği 617,00 TL’nin tahsiline ilişkin talebinin yargılama gideri olarak değerlendirilmesine, bu tutarın dava değeri yönünden dikkate alınmamasına,
7-Davacının araç çekme bedeli tazminat davası yönünden;
a)Davacının, davalı … 400,00 TL’nin tahsiline ilişkin davasının reddine,
b)Davacının davalı …. İle davalı… yönelik davasının kısmen kabul kısmen reddi ile 150,00 TL tazminatın davalı sigorta şirketi yönünden olay tarihi itibariyle geçerli ZMMS maddi hasar teminat klozu limitiyle sınırlı olmak kaydıyla 22/03/2019 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalı … yönünden kaza tarihi olan 22/02/2019 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte her iki davalıdan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,” karar verildiği anlaşılmıştır.
İSTİNAF NEDENLERİ :
Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özet olarak; müvekkili şirketin sorumluluğunun poliçe teminat limiti ile sınırlı olduğunu teminat limiti üzerinde kalan kısım için herhangi bir sorumlulukları olmadığı gibi limit üzerinde kalan miktarın ferilerinden de sorumlulukları bulunmadığını, müvekkili şirketin sorumluluğunun poliçe teminat limiti ile sınırlı olduğunu, her ne kadar ZMMS maddi hasar teminat klozu limitiyle sınırlı olmak kaydıyla hüküm kurulmuş ise de poliçe teminat limitlerinin açıkça ve ayrıca belirtilerek müvekkili şirket için sadece 36.000,00 TL üzerinden hüküm kurulması gerektiğini, araç çekme bedelinden müvekkili şirketin sorumlu olmadığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla müvekkili şirketin sorumluluğunun maddi hasar tazminatı bakımından 36.000,00 TL ile sınırlı olduğundan ve müvekkili şirketin bu tutarı ödemesiyle poliçe teminat limiti tükeneceğinden araç çekme bedeli için teminat limitinden bakiye kalmayacağını, zorunlu mali mesuliyet sigortası genel şartları uyarınca dolaylı zararlar nedeniyle yöneltilecek tazminat taleplerinin sigorta kapsamı dışında tutulacağını, hatalı ve eksik incelemeye dayalı kararın kaldırılmasına karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özet olarak; yerel mahkemece verilen red kararının açıkça hukuka ve yasaya aykırı olduğunu, mahkemenin davalılardan … yöneltilen hiçbir taleplerini kabul etmediğini tüm talepleri reddettiğini, dosya kapsamında açık olmakla beraber davalılardan … 6098 sayılı yasanın adam çalıştıranın sorumluluğu kapsamınca kusurlu ve sorumlu olduğunu, davalılardan … kaza nedeni ile kolluktaki ifadesinde işveren … kendisini arayarak taşıma işini verdiğini ve kendisinin de bu işi kabul ettiğini ve hayvanları yükleyerek istenilen yere götürdüğünü belirttiğini, bu nedenle adam çalıştıranın sorumluluğu kapsamında yaşanan kazada … da tazminat istemlerinden sorumlu olacağının sabit olduğunu, dosyada alınan ve karara esas teşkil eden bilirkişi raporunun Anayasa Mahkemesinin 09/10/2020 tarihli kararı ile hatalı hale geldiğini, zira Anayasa Mahkemesi hesaplamaların ve sair işlemlerin genel şartlar ile belirlenmesini Anayasaya aykırı bularak ilgili hükmü iptal ettiğini, dava dilekçesinde talep kısmında belirtilen tedavi giderleri uğruna 4.000,00 TL talebin davalıların tamamına karşı olmasına rağmen yerel mahkemenin sadece davalı … yüklemesinin doğru olmadığını, zira tedavi masraflarından sigorta şirketinin sorumluluğunun da açık olduğunu, tüm bu nedenlerle yerel mahkeme kararının aleyhe olan red kararının kaldırılmasına ve yeniden yargılama yapılarak davanın kabulüne, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
Davalı …. istinaf başvuru dilekçesinde özet olarak; yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, yerel mahkemede verdiği ifadede üzerine atılı suçlamayı kabul ettiğini, davacının normal şartlarda yapması gereken hızın çok üzerinde bir hızla seyir halindeyken olay yeri incelendiğinde çok süratli olduğunun aşikar olduğunu, tüm bu nedenlerle yerel mahkeme kararının iptali ile beraatine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili istinafa cevap dilekçesinde özet olarak; poliçe tanzim tarihi itibariyle tedavi giderleri taleplerinin poliçe teminatı kapsamında olmadığını, Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürütülemeyeceğini, tüm bu nedenlerle davacının istinaf talebinin reddine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özet olarak; davalının ileri sürdüğü istinaf itirazlarının yersiz ve mesnetsiz olduğunu, tüm bu nedenlerle davalının istinaf taleplerinin reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Dava; yaralanmalı trafik kazası sebebiyle maddi tazminat istemine ilişkin olup mahkemece verilen karar davacı, davalı sigorta vekili ve davalı Kerim Şahin tarafından istinaf edilmiştir.
1-Kamu düzeni yönünden maluliyet ve aktüer hesaplamasına yönelik yapılan incelemede :
AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği anlaşılmakta olup bu iptal kararının somut davada uygulanabilirliğinin tespiti gerekmektedir.
Anayasa’nın 153.maddesi uyarınca, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamamakta ve ancak Resmi Gazetede yayımlandıktan sonra yürürlüğe girmektedir.Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının yasama,yürütme ve yargı organları,idari makamlar,gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı açıktır.
Diğer taraftan HMK 33 maddesinde “Hakim Türk hukukunu resen uygulanır.”
Şeklinde ifadesini bulan yasal ilke gözetildiğinde; Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının bu gibi kesin hüküm halini almamış derdest dosyalar yönünden uygulanmasının zorunluluğu ortadadır.
Zira Anayasa Mahkemesinin iptal kararları usulü kazanılmış hakların istisnasını teşkil ederler.
T.C Anaysası’nın 153 üncü maddesinin 6 ncı fıkrasında, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.” düzenlemesi mevcut olup, bu düzenlemenin doğal sonucu olarak Anayasa Mahkemesi’nce bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tümünün ya da bunların belirli hükümlerinin Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edildiğinin bilindiği halde görülmekte olan davaların Anayasa’ya aykırılığı saptanan kurallara göre görüşülüp çözümlenmesi, Anayasa’nın üstünlüğü prensibine ve hukuk devleti ilkesine aykırı düşeceği için uygun görülmeyeceği kabul edilmektedir (Danıştay 4. Dairesi. 09.05.2011 tarih ve 2011/2546 E., 2011/3384 K. sayılı kararı).
Bu konudaki Anayasa Mahkemesinin 12.12.1989 tarih ve 1989/11-48 sayılı kararında;“Anayasanın 152. maddesine göre, itiraz yoluna başvuran mahkemeler, Anayasa Mahkemesi’nce verilecek kararlara uymak zorundadırlar. Bu durumda, itiraz eden mahkeme, elinde bulunan ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce açılmış olan bir davayı Anayasa Mahkemesi kararına göre çözecek ve doğrudan iptal kararının etkisini önceye uygulayacaktır. Ayni durum, itiraz yoluna başvurmayan mahkemeler yönünden de geçerlidir. İptal davası veya itiraz üzerine bir kuralın iptali sonucu, Mahkemeler bakmakta oldukları davaları bu karara göre çözmekle yükümlüdürler. Bu sonuç Anayasa’nın, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” yolundaki 153. Maddesinin altıncı fıkrasında yer alan kuralın sonucudur. …” gerekçesine yer verilmiştir.
Yine, 09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da;“Sonradan çıkan içtihattı birleştirme kararının, Temyiz Mahkemesinin bozma kararına uyulmakla meydana gelen usule ait müktesep hak esasının istisnası olarak henüz mahkemede veya Temyiz Mahkemesinde bulunan işlere tatbiki gereklidir. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarında da aynı ilke geçerlidir.” şeklinde açıklama yapılmış, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.07.2011 tarihli ve 2011/1-421 Esas, 2011/524 K. Sayılı kararında da “Eldeki dava sonuçlanıp kesinleşmeden o davaya uygulanabilecek olan yasa metni Anayasa Mahkemesince iptal edilip, yürürlüğün durdurulmasına karar verildiğine göre, iptal kararı sonucu oluşan durumun 05.09.1960 tarihli, 21/9 sayılı YİBK’da da belirtildiği üzere maddi anlamda kesinleşmemiş olup, derdest olan eldeki davaya da uygulanması zorunludur.” denilmiş, aynı yöndeki içtihat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.03.2012 tarihli ve 2012/20-12 E., 2012/232 K. sayılı kararında da oy birliği ile kabul edilmiştir. Keza 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 E., 2004/19 K. sayılı ve 03.02.2010 tarihli ve 2010/4-40 E., 2010/54 K. sayılı kararlarında da: “Uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usulî kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal sonrası oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir.” yönünde değerlendirme ve açıklama yapılmıştır.
Görüldüğü üzere, Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve bu durumun da bozma kararına uyulmakla meydana gelen usulî müktesep hakkın istisnası olduğu ve eldeki tüm uyuşmazlıklara uygulanması gerektiği uyulması zorunlu yargısal içtihatlar ile kabul edilmiştir.
Anayasa’nın 153. maddesinin birinci fıkrasında herhangi bir denetim yolu tanınmamış ve Anayasa Mahkemesi kararlarının kesin olduğu belirtilmiş, beşinci fıkrada “İptal kararları geriye yürümez” kuralına yer verilmiştir.
Türk Anayasal sisteminde, “Devlete güven” ilkesini sarsmamak ve ayrıca devlet yaşamında bir kargaşaya neden olmamak, kazanılmış hakları korumak için iptal kararlarının geriye yürümezliği kuralı kabul edilmiştir. Böylece hukuksal ve nesnel alanda etkilerini göstermiş, sonuçlarını doğurmuş bulunan durumların, iptal kararlarının yürürlüğe gireceği güne kadarki dönem için geçerli sayılması sağlanmıştır. Bir kural işlemle kurulan statünün Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararıyla ya da bir başka kural işlemle kaldırılması durumunda, bu statüye bağlı öznel (sübjektif) işlemlerin de geçersiz duruma düşmesi doğaldır. Dolayısıyla bu öznel işlemlerle, ortadan kalkan statüye dayanarak ileriye dönük haklar elde edilemez. Anayasa’nın bağlayıcılığı, Anayasa Mahkemesi kararlarına tüm devlet organlarının uyma zorunluluğu ve Anayasa’nın üstünlüğü ilkesi, Anayasa’ya aykırı bir kuralın aykırılığının saptanmasından sonra uygulama alanı bulmasını kesinlikle önler. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının zaman içerisindeki etkisi böylece çıkmakta ve “İptal kararlan geriye yürümez” kuralı belirtilen anlamı taşıyarak geçerli olmaktadır. Anayasa’nın 153. maddesindeki “İptal kararları geriye yürümez” kuralının, geriye yürümezlik kuralının, yalnız lafza bağlı kalınarak yorumlanması hukuk devleti ilkesine ve bu ilke içinde var olan adalet ve eşitlik ilkelerine aykırı sonuçlar doğurabileceği gibi itiraz yoluyla yapılacak denetimin amacına da ters olduğu aşikârdır. Ayrıca iptal kararının geriye yürümezliği kuralı çoğu zaman iptal kararlarını işlevini ve etkinliğini azaltmaktadır.
Yukarıda yapılan tespit, açıklama ve değinilen uyulması zorunlu yargısal içtihatlara göre somut uyuşmazlık ele alındığında;
AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği,iptal kararı içerine göre sigorta şirketlerinin trafik kazalarından doğan tazminat sorumluluğunun öncelikle Karayolları Trafik Kanunu,Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiillere ilişkin hükümlerinin uygulanacağı, dolayısıyla trafik sigortası kapsamındaki tazminatların belirlenmesinde artık ‘Genel Şartlar’ın kural olarak belirleyici olmayacağı, genel Şartlar”ın sadece Karayolları Trafik Kanunu ve Borçlar Kanunu’na aykırı olmayan hükümlerinin uygulanabileceği, dolayısıyla bu karardan sonra sigorta şirketlerinin tazminat sorumluluğunu azaltan ‘Genel Şartlar’ın birçok hükmünün uygulanamaz hale geldiği görülmektedir.
Bu kapsamda açılan davalarda TBK nın haksız fiile ilişkin hükümleri,KTK kanunu hükümleri ile genel şartların bunlara aykırı olmayan hükümleri ile bu doğrultuda yeni genel şartlarla çeliştiği durumda Yargıtay’ın genel şartların yürürlüğe girmesinden önceki yerleşmiş içtihatları doğrultusunda uygulama yapılması gerekecektir.
Zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinin konusu, karayolunda motorlu taşıt işletenin, motorlu taşıtın işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilerin uğrayabileceği destekten yoksun kalma zararını, bedensel zararı ve/veya eşya zararını tazmin yükümlülüğünü teminat altına almaktır. Başka bir ifadeyle sigorta şirketinin bu sözleşme ile yüklendiği borç, işletenin motorlu taşıtın işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilere zarar vermesi hâlinde doğacak tazminat borcunu sigorta teminat limiti dâhilinde ödeme borcudur. Sigorta şirketinin zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinden doğan sorumluluğunun kapsamı düzenlenmemiş olup bu kapsamın idarenin düzenleyici nitelikte işlemi olan genel şartlar ile belirlenmesi öngörülmüştür. Böylece sigorta şirketinin zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinden doğacak borcu, idare tarafından her zaman değiştirilebilir nitelikteki kurallar olan genel şartlara göre belirlenecektir. Borcun kapsamının tespiti hususunda temel çerçeve ve ilkelerin kanunda belirlenmediği, idareye geniş bir takdir yetkisinin tanındığı anlaşılmaktadır.
Mali sorumluluk sigortası sözleşmesinin içeriğine ilişkin düzenleme öngören itiraz konusu kuralların, sözleşmenin tarafları olarak motorlu taşıt işleten ile sigorta şirketinin yanında motorlu taşıt işletilmesi sebebiyle zarara uğrama riskine maruz kalan üçüncü kişilerin menfaatleri arasındaki dengenin dikkate alınarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Motorlu taşıt işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilerin zarara uğraması hâlinde işletenin tazminat borcunun kapsamı 6098 sayılı Kanun’un gerçek zararın tazminini öngören kurallarına göre belirlenmektedir. Bu tazminat borcunun ödenmesini teminat altına almak amacıyla zorunlu kılınan mali sorumluluk sigortası uyarınca sigorta şirketinin borcunun kapsamı ise itiraz konusu kurallarda atıf yapılan genel şartlara göre belirlenmektedir. Bu da zarar gören üçüncü kişi ve işleten aleyhine buna karşılık sigorta şirketi lehine menfaat dengesinin bozulmasına yol açabileceği gibi aksi durum da söz konusu olabilecektir. İşleten sorumluluk sigortası yaptırmış olmasına rağmen sigorta şirketi tarafından ödenen tazminat ile gerçek zarara karşılık gelen tazminat arasındaki farktan zarar görene karşı sorumlu olmaya devam edecektir. Zarar görenin sigorta şirketi tarafından tazmin edilmeyen zararı ise ancak işletenin ekonomik durumunun bu zararın karşılanması için yeterli olması hâlinde tazmin edilebilecektir. Şeklinde tezahür eden AYM İPTAL GERKÇESİNDE VURGULANDIĞI ÜZERE AYNI KAZA İLE İLGİLİ OLMAK ÜZERE İŞLETEN VE FİİLİ YAPAN KİŞİYE YÖNELİK AÇILAN DAVA İLE SİGORTANIN DAVALI OLMASI DURUMUNDA UYGULANACAK Yönetmelik ve hesaplama tablolarındaki farklılık sorumlular arasında eşitsizliğe ve idarenin tek taraflı olarak düzenleyici olan işlemlerin sonucunda sorumlu olacak tazminat miktarlarında farklılık oluşturacaktır.
Bu halde Aym’ce verilen iptal kararı sonrası düzenlenecek maluliyet raporlarında 01/06/2015 tarihinden itibaren uygulanan genel şartların bu halde genel şartlarla belirlenen özürlülük ölçütü yönetmeliği ile engelliler yönetmeliğinin uygulanma imkanı kalmadığından;
Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlardan, çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan hükümlere göre ,haksız fiil tarihi 11/10/2008 tarihinde önce ise Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013 tarihinden sonra ise Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği (ancak Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre rapor düzenlenmesi teknik olarak mümkün olmadığı bu dönem için de yine 11 Ekim 2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği uygulanacak) hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir.Kökleşmiş Yargıtay 17. HD uygulaması ve içtihatlarına göre maluliyet raporlarının düzenlenmesinde haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan yönetmelik ve yasa hükümlerine göre değerlendirme yapılması gerekmektedir.Nitekim Yargıtay 17 HD nin 2016/16240 esas 2019/7273 karar 2016/15369 esas 2019/6853 karar sayılı ilamları.
Keza Düzenlenecek aktüerya raporlarına ilişkin olarak da genel şartlar ile getirilen TRH 2010 ve 1,8 teknik faizin ve bu genel şartlarla belirlenen vergilendirilmiş belgeli gelir, olmadığı takdirde asgari ücretin kazanç olarak nazara alınacağı düzenlemesinin uygulanma ihtimali kalmadığı gözetilerek ;
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 1989/4-586 Esas,1990/199 K sayılı kararı ve Yargıtay 17. Hukuk ve 4 Hukuk dairesinin yerleşik içtihatları gereği, Population Masculine Et – Feminine (PMF 1931) Tablosu esas alınarak davacının veya müteveffanın muhtemel yaşam süresinin belirlenmesi; davacının veya müteveffanın muhtemel gelirinin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi ile belirlenecek peşin değeri esas alınıp işleyecek dönem tazminat hesabı yapılması , davacının veya müteveffanın asgari ücret üstünde kazancı olduğunun iddia edilmesi durumunda kaza tarihindeki gelirine dair delillerini ibrazının sağlanması, varsa; ilgili meslek odaları ve meslek kuruluşlarından,vergi dairesinden ,işyerinden kaza tarihindeki sürekli ve net kazanç durumunun sorulması, geriye doğru maaş bordrosu ve sosyal güvenlik kayıtlarının getirtilmesi, davacının veya müteveffanın kaza tarihinde fiili olarak çalışmadığının belirlenmesi halinde asgari ücretin gözönüne alınacağının düşünülmesi gerekmektedir.
Bu halde, mahkemece AYM iptal kararı doğrultusunda belirlenen esaslara göre daha önce rapor tanzim eden maluliyet bilirkişi çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak “belirlenecek uzmanlık alanlarına göre” oluşturulacak heyetten (en son alınan raporun uzmanlıkları belli olmayan araştırma görevlilerinden alınmış) maluliyet ve tazminat bilirkişisinden yukarıdaki esaslara uygun ek rapor tanziminin istenerek sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, mahkemece Anayasa Mahkemesi kararının ileriye dönük uygulanacağından bahisle aksi yöndeki gerekçesinin, yukarıda ayrıntılı şekilde belirtilen açıklamalar çerçevesinde yerinde olmadığı görüldüğünden, kamu düzeni kapsamında istinaf talebinde bulunanların taleplerinin kabulüne karar verilmiştir.
2- Davalı … kusur itirazında;
Türk Borçlar Kanunun 49.maddesinde, “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür”, yine aynı kanunun 50.maddesinde, “Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır” denilmektedir.
Karayolları Trafik Kanunun 86/1 maddesinde, “İşleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bir bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın, kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya bir üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulur” denilmektedir.

İncelemeye konu mahkeme dosyasında hükme esas alınan kusur raporunun, tüm dosya kapsamındaki deliller, taraflar arasında tutulan tutanak, kazaya ve hasara ilişkin görüntüler nazara alınarak, davalı araç sürücüsünün tamamen kusurlu olduğunun belirlenmiş olmasının, kazanın oluş şekline ve dosya kapsamına uygun bulunmuş olmasına göre davalının soyut nitelikteki hiçbir somut delile dayanmayan itirazlarının yerinde olmadığı, bu raporlar esas alınarak hüküm verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir durumun olmadığı anlaşılmakla, davalının buna yönelik itirazının reddine karar verilmiştir.
3-Davacının, davalı … sorumluluğuna yönelik itirazında;
Somut olayda ispat yükü davacıda olup, davacının davalı … ile davalı … arasında adan çalıştıran ilişkisinin bulunduğu ispatlamalıdır. Dosya kapsamından, davalı … satın aldığı büyükbaş hayvanları taşıma işini davalı … verdiği anlaşılmaktadır. Ancak … … emir ve talimatıyla hareket ettiği, aralarında adam çalıştıran ilişkisinin bulunduğu davacı tarafça ispatlanamadığı şeklindeki mahkeme gerekçesinin tüm dosyadaki delillere uygun olduğu anlaşıldığından, buna yönelik davacı itirazının yerinde olmadığı görülmüştür.
4-Kabule göre de;
a- Davacının ve davalı sigortanın tedavi giderine yönelik itirazında;
Dava dilekçesinde açıkça tedavi giderlerinden davalı sigortanın sorumlu tutulmadığının belirtildiği, buna yönelik bir istemin bulunmadığı anlaşılmakla, mahkemenin buna yönelik kararının yerinde olduğu görüldüğünden, davacının itirazı isabetsizdir.
Buna karşılık, 2.180 TL tedavi gideri mahkemece yapılan yargılama giderleri kapsamında olmayıp davacının davadan önceki aldığı rapor bedeline ilişkin olması ve bunun da sağlık giderleri kapsamında yer alması, yukarı paragrafta belirtildiği gibi davacının açıkça tedavi giderlerinden davalı sigortayı sorumlu tutmadığını belirttiğine göre; mahkemece 2.180 TL tadavi masrafının yargılama giderleri kapsamında ele alınması ve bundan davalı sigortanın da sorumlu tutulması isabetsiz olup buna yönelik davalı sigortanın itirazı kabul edilmiştir.
b-Davalı sigortanın, maddi hasar (ve bu kapsamda çekme bedeli itirazında) için teminat limitinin aşıldığı itirazında;
Dosyada bulunan sigorta poliçesine göre, maddi hasar için teminat limitinin 36.000 TL olduğu halde mahkemece teminat limitinin 45.000 TL olarak değerlendirilerek yanlış karar verilmesi isabetsiz olup ve maddi zarar teminat limiti aşıldığından, araç çekme bedeline de hükmedilmemesi gerektiğinden, buna yönelik itirazın kabulü gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İstinaf eden tarafların istinaf başvurularının KABULÜ İLE; ilk derece mahkemesi kararının HMK.nın 353/1-a.6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Yeniden yargılama yapılması için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf yasa yoluna başvuran taraflarca yatırılan, başvurma harcı dışında kalan, istinaf karar harçlarının talep halinde yatıranlara iadesine,
4-Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,
5-İstinaf yasa yoluna başvuran taraflarca istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
6-Karar tebliği ve harç işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
Dair, HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle KESİN olarak karar verildi.28/09/2021

Başkan

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Katip

e-imzalı
Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.