Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/588 E. 2021/1004 K. 12.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM . HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No:
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :
KARAR TARİHİ : 12/07/2021

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA . ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 17/11/2020
NUMARASI : Esas Karar

DAVACILAR :

VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 12/07/2021
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 12/07/2021
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; 13/07/2007 günü müteveffa ….’nun …’den …. doğru seyir halindeyken … istikametinde geçirmiş olduğu maddi hasarlı trafik kazası nedeniyle aracını kenara çekip araçtan indiğini, aracını kontrol ederken davalı sigorta şirketi tarafından sigortalanan … plakalı davalı ….. adına kayıtlı ve davalı sürücüsü …’ın sevk ve idaresindeki aracın yasal sınırın üzerinde yüklü, süratli ve kontrolsüz bir şekilde müteveffanın aracına çarpıp araç dışında bulunan müteveffanın üzerine devrildiğini, kaza sonucu müvekkillerin desteği müteveffa ….’nun hayatını kaybettiğini, müteveffanın ölümü ile eşi …. çocuklarından %40 oranında engelli …. 1997 doğumlu ve %48 engelli …. ve 1991 doğumlu …. babalarının maddi ve manevi desteğinden yoksun kaldıklarını, çocuklarından …. ve …’nin engellilik durumlarından dolayı ömür boyu bakıma muhtaç durumda olduklarını belirterek destekten yoksun kalan eş … için 100,00-TL, çocuklar için 100,00’er TL destekten yoksun kalma tazminatı ve tüm davacılar için toplamda 100,00-TL cenaze ve defin gideri zararı olarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik toplamda 500,00-TL maddi tazminatın işleten ve sürücü yönünden olay tarihinden, sigorta şirketi yönünden olay tarihindeki sigorta limitleri aşılmamak üzere temerrüt tarihinden işletilecek avans faizi, yargılama giderleri ve avukatlık ücretiyle birlikte davalılardan tahsilini, eş …. için 30.000,00-TL ve çocukların her biri için ayrı ayrı 15.000,00’er TL olmak üzere toplam 75.000,00-TL manevi tazminatın olay tarihinden işletilecek faizi ile birlikte davalılardan tahsili ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin de davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 03/11/2020 tarihli talep arttırım dilekçesi ile talebini 52.181,75-TL’ye arttırmıştır.
Davalı ….’a usulüne uygun tebligat yapılmış olup, davalı …. vekili cevap dilekçesinde özetle; Görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, davaya konu kazanın 2007 yılında gerçekleştiğini, zamanaşımı süresinin zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten itibaren iki yıl olduğunu, zamanaşımı süresinin dolduğunu, kazanın kaynağının müvekkilinin bağlı olarak çalıştığı işverenin müvekkilinin kullandığı araca her defasında alabileceğinden fazla yükleme yapması olduğunu, müvekkilinin defalarca işverenine bu şekilde yola çıkılmaması gerektiğini belirtmişse de işverenin bu uyarıları dikkate almayarak müvekkilini bu şekilde çalıştırmaya devam ettiğini, müvekkilinin içinde bulunduğu zor durumdan dolayı işverenine karşı gelemediğini, sağlıklı bir sürüş olmaması sebebiyle kazaya sebebiyet verildiğini, müvekkilinin işverenin tedbirsizliğinden kaynaklı kazadan dolayı kötü günler geçirdiğini, müvekkilinin malvarlığının zarara uğradığını ve herhangi bir geliri bulunmadığını belirterek bu nedenlerle davanın reddini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …..’ne usulüne uygun tebligat yapılmış olup, davalı ….. vekili cevap dilekçesinde özetle; … plakalı aracın müvekkili şirket tarafından tanzim edilen 26/11/2006- 26/112007 vadeli zorunlu mali mesuliyet sigorta poliçesi ile sigortalı olduğunu, SGK tarafından davacının hak sahiplerine 26.486,00-TL peşin sermaye değerli gelir bağlandığını, sigortalının kusur oranı dahilinde müvekkil şirketten bu tutarın 18.540,00-TL’sinin rücu edildiğini, kaza tarihi olan 13/07/2007 tarihinde poliçe teminat tutarının 60.000,00-TL olduğunu, icra dosyasına yapılan toplam 32.076,00-TL ödeme düşüldüğünde kalan miktarın 27.924,00-TL olduğunu belirterek davanın reddini, yetkili mahkemenin İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemesi olduğuna dair yetki itirazının kabulünü, davaya konu talebin zamanaşımına uğraması sebebiyle ve meydana geldiği iddia edilen zararın kaza ile illiyeti bulunmaması sebebiyle davanın reddini talep etmiştir.
Davalı … Şirketi’ne usulüne uygun tebligat yapılmış olup, davalı … Şirket vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya konu kazanın 2007 yılında gerçekleştiğini, davanın 13/05/2016 tarihinde açıldığını belirterek davaya konu tazminat taleplerin zamanaşımına uğramış olduğunu, müvekkil firmanın çok sayıda araca sahip olduğunu, müvekkilinin bulunduğu bölgede tanınan ve güvenilen köklü bir firma olduğunu, davaya konu kaza neticesinde … ün tır aracını emniyet şeridine çektiğini, ancak davacıların murisi aracı kasası sağ şeritte, kupası emniyet şeridinde olacak şekilde olduğu yerde bıraktığını, kazanın fark edilmesini sağlayacak herhangi bir işaret de koymadığını, bu esnada … plakalı araç ile aynı yönde seyretmekte olan müvekkil şirket çalışanı … havanın karanlık olması ve kaza sonrası araçların koymakla yükümlü olduğu belirleyici işaretlerin konulmamış olması sebebiyle kazayı uzaktan fark edemediğini, ….’ün mirasçıları tarafından açılan tazminat davasında ilk kazada davacıların murisi ….’nun tam ve asli kusurlu olduğunun belirtildiğini, kazanın gerkçekleşmesinde asli kusurun davacıların murisinde olduğunu, müvekkil şirket işçisinin herhangi bir kusuru bulunmadığını belirterek bu sebeple davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Konya .. Asliye Ticaret Mahkemesinin 17/11/2020 tarih …. Esas …. Karar sayılı gerekçeli kararı ile; ” …T.B.K. 53/3. Maddesi gereği destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınanlardan oluşan zarardır. Destekten yoksun kalanların, desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Ölen ile destekten yoksun kalanlar arasında maddi yönden düzenli ve eylemli bir yardımın varlığı yeterlidir. Bu nedenle müteveffanın davacı eş ve kızı …’ün desteği olduğu nazara alındığında işbu davacılar bakımından destekten yoksun kalma tazminatı talebinin şartlarının oluştuğu sunulan rapor ve tüm dosya kapsamına göre anlaşılmıştır.
Davacılar ayrıca cenaze masraflarının da tahsili talep etmişlerdir. Ancak … Belediyesi Sağlık İşleri Müdürlüğü’nün 15/05/2017 tarihli cevabi yazısına göre müteveffa … için kayıtlarda cenaze ve defin ücretinin alınmadığı bildirilmiştir. Bu nedenle söz konusu talebin reddine karar vermek gerekmiştir.
Şahsi menfaatleri ihlal edilen kimseye ihlalin ve kusurun özel ağırlığının haklı kılması halinde hakimin manevi tazminat olarak verilmesine hükmedeceği para miktarının belirlenmesinde hakkaniyet gözetilmelidir. Çünkü kanunun takdir hakkı verdiği hususlarda hakimin hak ve nesafetle hüküm vereceği Medeni Kanun’un 4. maddesinde buyurulmuştur. Ödettirilecek para miktarı ise aslında ne tazminat, ne de cezadır. Çünkü mamelek hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını amaç edinmediği gibi kusurlu olana yalnız hukukun ihlalinden dolayı yapılan bir kötülük de değildir. Aksine olarak zarara uğrayanda bir huzur duygusunu doğurmaktır. Aynı zamanda ruhi ızdırabın dindirilmesini amaç edindiğinden tazminata benzer bir fonksiyonu da vardır. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. Manevi tazminatın miktarını tayin etme de hükmedilecek miktarın uğranılan zararla orantılı, duyulan acıyı hafifletecek nitelikte olması gerekir. Takdir edilecek manevi tazminat hakkaniyete uygun olmalıdır.
Tazminatın sınırı onun amacına uygun olarak belirlenmelidir.Manevi tazminatın takdiri yapılırken tarafların sosyal ve ekonomik durumları gözetilmeli, manevi tazminatın miktarı bir taraf için zenginleşme aracı, diğer taraf için de yıkım olmamalıdır.Manevi tazminatın miktarının belirlemesinde her olaya göre değişen özel hal ve şartlar gözetilmelidir.Davacıların yakınlarının kaza sonucu ölümüyle aile birliği içinde korunması gereken bağlılığın zarar gördüğü gerçektir,bu ölümle davacı olan eş ve çocuklar manevi olarak elem ve ızdırap duymuştur. Yukarıda açıklanan ilkeler konulduktan sonra, dosyamızda olayın şartları, tarafların kazadaki kusur durumu ve tarafların sosyal ve ekonomik durumları dikkate alındığında, davacıların eşi ve babaları olan ….’nun vefatı nedeniyle duyduğu ızdırap, acı ve elem nedeniyle tarafların sosyal ve ekonomik durumları da dikkate alınarak hakkaniyet gereği eş … için 10.000,00-TL, kızı … için 5.000,00-TL, oğulları … için 5.000,00-TL, …. için 5.000,00-TL olmak üzere takdir edilen toplam 25.000,00-TL manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği yönünde mahkememizde kanaat oluşmuştur.
Dosya kül halinde değerlendirildiğinde açılan davanın talep artırım ve ıslah dilekçesi de nazara alınmak suretiyle maddi ve manevi tazminat talepleri bakımından kısmen kabülüne dair ; Davacının davasının talep arttırım ve ıslah dilekçesi nazara alınmak suretiyle KISMEN KABULÜ İLE;
1-)Davacılardan … için belirlenen 51.500,54-TL destekten yoksun kalma tazminatının davalı sigorta şirketi bakımından temerrüt tarihi olan 01/03/2016 tarihinden, diğer davalılar bakımından ise kaza tarihi olan 13/07/2007 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte sigorta şirketinin sorumluluğu poliçe limiti ile sınırlı olmak kayıt ve şartı ile davalılardan müştereken müteselsilen tahsili ile işbu davacıya verilmesine.
2-)Davacılardan …. için belirlenen 381,21-TL destekten yoksun kalma tazminatının davalı sigorta şirketi bakımından temerrüt tarihi olan 01/03/2016 tarihinden, diğer davalılar bakımından ise kaza tarihi olan 13/07/2007 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte sigorta şirketinin sorumluluğu poliçe limiti ile sınırlı olmak kayıt ve şartı ile davalılardan müştereken müteselsilen tahsili ile işbu davacıya verilmesine.
3-)Davacılar … için talep edilen 100,00-TL destekten yoksun kalma tazminatı ve … için talep edilen 100,00-TL destekten yoksun kalma tazminatı ile tüm davacılar bakımından talep edilen 100,00-TL cenaze gideri talepleri ile fazlaya ilişkin taleplerin REDDİNE.
4-)Davacıların manevi tazminat taleplerinin KISMEN KABULÜ İLE; eş …. için takdir edilen 10.000,00-TL manevi tazminat, çocuklar … için takdir edilen 5.000,00-TL manevi tazminat, çocuklar …. için takdir edilen 5.000,00-TL manevi tazminat, çocuklar … için takdir edilen 5.000,00-TL manevi tazminat olmak üzere toplam takdir edilen 25.000,00-TL manevi tazminatın davalılardan sigorta şirketi dışındaki diğer davalılardan kaza tarihi olan 13/07/2007 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte alınarak işbu davacılara verilmesine. ” karar verildiği anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı …. vekili istinaf başvuru dilekçesinde özet olarak; dava konusu kazanın 2007 yılında gerçekleştiğini iş bu davanın ise 13/05/2016 tarihinde açıldığını, davaya konu tazminat taleplerinin zamanaşımına uğradığını, dosyadaki kusur raporları incelendiğinde yerel mahkemenin hatalı kusur raporlarına dayanarak karar verdiğini, kaza sonucu soruşturma ve kovuşturması yapılan ceza davasında ve iş bu davada müteveffa olarak ismi geçen …’nun yaptığı ilk kazaya karışan; …. mirasçıları tarafından açılan tazminat davasında ilk kazada davacıların murisi …’nun tam ve asli kusurlu olduğunun belirtildiğini, iş bu davanın esas konusu olan ikinci kazanın ise davacıların murisinin aracını yol ortasına bırakması ve iki şoförün kaza mahalline gerekli işaretleri koymamaları nedeniyle ayrıca müvekkilinin işverininin müvekkilini yasada belirtilenin üzerinde yük taşımaya zorlaması sebebiyle meydana geldiğini davalı müvekkilinin herhangi bir kusuru bulunmadığını, asli kusurun müteveffada olduğunu, davacıların murislerinin kendi kusuru ile neden olduğu davada yarar sağlamasının kabul edilemeyeceğini, ceza hakiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararının hukuk hakimini bağlamayacağını, dosyada alınan hesaplamaya ilişkin raporların kabul edilmesinin mümkün olmadığını, murisin maaşının asgari ücret olduğunun gerek ceza gerek iş bu istinaf talebine konu yerel mahkeme dosyasındaki bilgi, belge ve beyanlardan açık bir biçimde anlaşıldığını, yerel mahkemece hükme esas alınan faizlerin hatalı olduğunu, davacılar adına hükmedilen manevi tazminatın haksız olduğunu, bi an için kabul edileceği düşünülse dahi miktarların fahiş olduğunu, tüm bu nedenlerle yerel mahkeme kararının kaldırılmasına talepleri gibi yeniden hüküm kurulmasına ve haksız davanın tümden reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özet olarak; yerel mahkemece müvekkilleri lehine hükmedilen maddi tazminat miktarlarının çok düşük olduğunu, ilgili kararın bu yönüyle kaldırılması gerektiğini, müvekkillerinin kazada davalı sürücünün kusuru nedeniyle desteklerini kaybettiklerini, müteveffanın ailesinin müteveffanın desteğinden yoksun kaldıklarını, hayatları boyunca büyük bir manevi acı ve üzüntü yaşayacaklarını, manevi tazminat taleplerinin kısmen kabul edildiğini, reddedilen miktarlara istinaden davalılardan … ve … vekillerine ödenmesine hükmedilen toplamda 13.600,00 TL vekalet ücreti de dikkate alınacak olur ise davacı müvekkilleri adına talep ettikleri manevi tazminat kaleminden 11.400,00 TL gibi komik bir rakamın kalmış olacağını, davacılar için hükmedilen bu miktarın müvekkillerinin yaşamış olduğu elem ve ıstırabı denkleştirme imkanı bulunmadığından şüpheye yer vermeyecek derecede açık olduğunu, tavzih taleplerinin reddedildiğini, HMK m176 ve devamı maddelerinde düzenlenen ıslah kurulu ile taraflardan her birinin yaptığı usul işlemini tamamen veya kısmen düzeltebileceğini, davacı veya davalının dilekçelerinde belirttikleri vakıaları, dava konusunu veya talep konusunu değiştirebileceğini, davacı dava açarken talep etmeyi unuttuğu yahut saklı tuttuğu taleplerini ıslah dilekçesi ile davaya ekleyebileceğini, 23/03/2019 tarihli talep artırım dilekçesinde gerekse de 03/11/2020 tarihli talep artırım dilekçelerini ıslah dilekçelerinde diğer tüm taleplerinde olduğu gibi manevi tazminat kalemleri ve tüm yargılama giderleri alacak kalemlerinin müşterek ve müteselsil tahsilinin açıkça talep edildiğini, talebin reddedilmesinin haksız olduğunu, tüm bu nedenlerle istinaf başvurularının kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılarak mahkemesine iadesine veya yeniden yargılama yapılarak talepleri doğrultusunda maddi tazminat yönünden 03/11/2020 tarihli talep artırım dilekçesini ıslah dilekçeleri doğrultusunda kabulüne ve toplamda 75.000,00 TL manevi tazminat taleplerinin tüm olarak kabulüne, mahkemenin 21/12/2020 tarihli tavzih kararının kaldırılarak talepleri yönünde karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özet olarak; davaya konu tazminat taleplerinin zamanaşımına uğradığını, davacının taleplerine konu ettiği alacakların belirsiz alacak davası olarak ikame edilmesinin de hatalı olduğunu, kesinlikle kabul anlamına gelmemek şart ve koşulu ile bir an için müvekkili sürücüsünün olayın vuku bulmasında az da olsa kusuru olduğu düşünülecek olsa bile kazanın meydana gelmesinde kazaya karışan araçların müterafik kusuru söz konusu olacağından bu hususun Yargıtay içtihatlarına uygun olarak sayın mahkeme tarafından değerlendirilmesi gerektiğini, davacıların murisinin asli ve ağır kusurlu , diğer araç sürücüsü olana …’ün ise tali kusuru olduğunu, ancak kesinlikle kabul anlamına gelmemek şart ve koşulu ile bir an için müvekkili firma şoförünün olayda az da olsa kusurunun bulunduğu düşünülecek olsa bile dava konusu olayda kazaya karışan araç sürücülerinin müterafik kusuru söz konusu olacağından zarar gören diğer şoförün kusurundan dolayı illiyet bağının kesildiğini, davacının 03/11/2020 tarihli dilekçesi ile ikinci kez ıslah yoluna başvurmak istediğini, bu talebin reddinin gerektiğini, müvekkili şirket açısından olay tarihinden itibaren ve avans faizine hükmedilmesinin hatalı olduğunu, esasen kusura ilişkin beyanları doğrultusunda davacılar adına hükmedilen manevi tazminatın da haksız olduğunu, bir an için kabul edileceği düşünülse dahi hükmedilen rakamların fahiş olduğunu, tüm bu nedenlerle icranın tehirine, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın tümden reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
Davalı … Şirketi vekili istinaf başvuru dilekçesinde özet olarak; poliçe teminatının 60.000,00 TL olduğunu, SGK rücu dosyası nedeniyle 32.076,00 TL ödeme yapıldığını ve bakiye teminat limitinin 27.924,00 TL olduğunu, mahkemenin teminat limiti belirtilmeden poliçe teminat limitiyle sınırlı olmak üzere 51.881,75 TL ye hükmettiğini, icra müdürlüğünün bakiye poliçe teminat limitini değerlendirme yetkisi olmadığını, alınan raporda davacıların PSD ödemesi nedeniyle bakiye zararları bulunmadığı tespit edilmesine karşın mahkemenin asgari ücret artışlarıyla bakiye zarar tespit oluncaya kadar tekrar tekrar rapor aldığını, bu yönüyle de kararın hatalı olduğunu, teminat limiti için müteveffanın anne ve babasının da dikkate alınarak garame paylamışı yapılması gerekirken böyle bir ayrıma gidilmediğini, teminat limitinin bu paylaşıma göre değerlendirilmesi gerektiğini, müteveffanın anne babası için destek payı oranının düşük ayrıldığını, bu nedenle davacıların payının büyük ayrıldığını, … için evlendiği yaş olan 24 yaşına kadar hesaplama yapılmasının hatalı olduğunu, davacı eşin tekrar evlenip evlenmediğinin UYAP üzerinden alınacak güncel nüfus kayıt örneği ile tespit edilmesi gerektiğini, ikinci kez yapılan ıslahın usule aykırı olduğunu, müvekkili şirket yönünden maddi tazminat açısından avans faize hükmedilmesinin hatalı olduğunu, tüm bu nedenlerle yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Dava; ölümlü trafik kazası nedeni ile destekten yoksun kalma ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
1-Zamanaşımı itirazı yönünden yapılan incelemede :
Haksız fiil 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 41. maddesinde tanımlanmış, 60. maddesinde de haksız fiil sorumluluğundan kaynaklanan maddi ve manevi zararın tazmini istemi ile açılacak davaların bağlı olduğu zamanaşımı süreleri düzenlenmiştir. BK’nın 60. maddesinde üç türlü zamanaşımı süresi öngörülmüş olup bunlar, zararın ve failin öğrenildiği tarihten itibaren 1 yıllık sübjektif ve nispi nitelikteki kısa zamanaşımı süresi, herhalde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık objektif ve mutlak nitelikte uzun zamanaşımı süresi ile olağanüstü nitelikteki ceza zamanaşımı süresidir (EREN Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, B. 9, İstanbul 2006, s. 794).
Ayrıca 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) konuya ilişkin 49 ve 72. maddelerinin de aynı yönde düzenleme içerdiği belirtilmelidir.
Aynı fiil bazen hem sorumluluğu gerektiren hem de ceza kanunlarına göre cezayı gerektiren bir fiil olabilir. Bu fiile göre Ceza Kanununun daha uzun bir zamanaşımı süresi öngördüğü hallerde, tazminat davasının daha önce zamanaşımına uğraması tutarlı bir çözüm oluşturmaz. Zira, cezalandırma müeyyide olarak tazminattan daha ağırdır. Bu sebeple, kanun koyucu uyum sağlamak amacıyla ceza davası için öngörülen zamanaşımı süresince tazminat davasının da devamını temin bakımından genel olarak BK 60/II (6098 sayılı TBK m. 72/I), özel olarak da KTK 109/II. maddesinde düzenleme yapmıştır.
Buna karşılık, özel bir kanun hükmünün, özel olarak zamanaşımı süresi öngördüğü tehlike sorumluluklarında BK’nun 60. maddesi uygulanmaz. 2918 sayılı KTK’nun 109/1. maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşıına uğrar” hükmüne, yine aynı kanunun 109/2. maddesinde ise, “Dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun zamanaşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre, maddi tazminat talepleri için de geçerlidir” hükmüne yer verilmiştir.
Burada üzerinde durulması gereken, 2918 sayılı KTK’nun 109. maddesinin 2. fıkrasında belirtilen, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin, tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesinin, sadece fiilin Ceza Kanununa göre cezayı gerektiren bir fiil olmasının yeterli olması koşuluna bağlanmış olmasıdır. Söz konusu kanun hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece fiilin cezayı gerektiren bir eylem olmasını yeterli görmekte; bunun dışında, eylemi gerçekleştiren fail hakkında soruşturma yapılmasını, ceza davası açılmış olması veya mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı koşulu aranmamaktadır. Dahası, söz konusu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından sürücü ve diğer sorumlular arasında bir ayrım da yapılmamış, böylece kuralın bunların tümü için geçerli olduğu, hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür.
Öte yandan Ceza Kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı (uzamış zamanaşımı) süresi her halde olay tarihinden itibaren işlemeye başlar; sürenin işlemeye başlaması için zarar görenin zararı ve onun failini öğrenmesi koşulu aranmaz.
Somut olayda; Kaza nedeniyle davalı …’in mahkumiyetine karar verildiği anlaşılmıştır .Taksirle birden fazla kişinin yaralanmasına veya ölümüne neden olma suçu olay tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nın 85. maddesi kapsamındadır ve dava zamanaşımı süresi 5237 sayılı TCK’nun 66/d maddesi uyarınca 15 yıldır. Davaya konu trafik kazası13/07/2007 tarihinde meydana gelmiş, eldeki dava ise 13/05/2016 tarihinde açılmıştır. Buna göre, eylem için öngörülen uzamış ceza zamanaşımı süresinin 15 yıl ve sürenin başlangıcının olay tarihi olduğu dikkate alındığında, dava tarihi olan 13/05/2016 tarihinde zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşılmaktadır. Davalılar vekillerinin itirazı yerinde değildir.
2- Belirsiz alacak davası açılamayacağına ve ıslaha ilişkin itirazın incelenmesinde :
6100 sayılı HMK’nun belirsiz alacak davasının düzenleyen 107.maddesinde;”(1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. (2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.” hükmüne yer verilmiştir. Bu hükme göre belirsiz alacak davasının alacak miktarının veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenemediği ya da imkansız olduğu hallerde olanaklıdır. Belirsiz alacak davası olarak açılan davalarda davacı talep sonucunun belirlenmesi talep sonucunun artırılması şeklinde olmaktadır. Belirsiz alacak davasında talebin belirlenmesinde karşı tarafın iznine veya ıslah yoluna başvurulmasına gerek bulunmaz. Ancak davacı tarafından talep sonucu belirlendikten sonra alacağının daha fazla olması halinde davacının talep sonucunu artırmak için ıslah yoluna başvurması yani ıslah suretiyle talep sonucunu artırması mümkün olacaktır.
6100 sayılı HMK’nın 176 ve devamı maddelerinde ıslah kurumu ayrıntılı şekilde düzenlenmiştir. Buna göre tarafların, yargılama usulüyle ilgili bir işlemini kısmen veya tamamen ıslah edebileceği ancak aynı dava içerisinde bu yola sadece bir kez başvurabileceği belirtilmiştir.
Bu açıklamalara göre davanın belirsiz alacak davası olarak açılması halinde davacının öncelikle talep sonucunu belirlemesi, talebin belirlenmesinden sonra alacağın belirlenen miktardan daha fazla olduğunun anlaşılması halinde davacının ıslah yolu ile dava değerini arttırması gerekecektir. Yargıtay uygulamalarına göre trafik kazalarında yaralanmadan kaynaklanan tazminat davalarının ve destekten yoksun kalma tazminatı davalarının belirsiz alacak davası olarak açılmasının mümkün olduğu kabul edilmiştir.
Somut olayda 23/03/2019 yılında talep arttırım dilekçesi verildiği 04/11/2020 tarihinde ise ıslah dilekçesi verildiği anlaşılmakla davalıların ikinci ıslah dilekçesi verilemeyeceği ve belirsiz alacak davası açılamayacağı itirazlarının reddi gerekmiştir.
3- Kusura ve müterafik kusura ilişkin itirazın incelenmesinde:
Dosya içerisindeki ceza dosyasında alınan trafik ihtisas raporunda davalı sürücünün tali müteveffanın ise aslı kusurlu olduğunun rapor edildiği İDM tarafından Ankara Adli tıp trafik ihtisas bilirkişi raporlarında davalı sürücünün %25 kusurlu dava dışı müteveffanın % 75 kusurlu olduğunun belirtildiği ceza dosyasında alınan ve mahkemece aldırılan kusur raporunun birbirini teyit ettiği anlaşılmıştır.
Olayla ilgili alınan Adli tıp trafik ihtisas bilirkişi raporları söz konusu kazanın oluş şekline ve dosya kapsamına uygun olduğu sonucuna varılarak hüküm verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir durumun olmadığı, ceza dosyasında alının rapor ile mahkemece aldırılan kusur raporunun birbirini teyit ettiği ve örtüştüğü, anlaşılmakla kusura yönelik itirazlar yerinde değildir.
Dosya içindeki beyanlar ve tutanak içeriklerinden kazanın müteveffanın kaza yaptığı araçtan inerek hiçbir önlem almadan araca baktığı sırada meydana gelmediği,müteveffanın müterafik kusurdan değil, ancak kendi kusurundan bahsedilebileceği, müteveffaya da bu nedenle %75 kusur isnat edildiği gözetildiğinde itirazların yersiz olduğu anlaşılmıştır.
4-Davacılara vekilinin müştereken ve müteselsilen taleplerinin karşılanmadığına ilişkin itirazının incelenmesinde:
Davacı vekili tarafından müştereken ve müteselsilen tahsil talep edilmiş olmasına rağmen İDM tarafından kusur oranlarına göre karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup davacının itirazının kabulü gerekmiştir.
5- Anne -baba payının yanlış hesaplandığına ilişkin itirazın incelenmesinde :
Yargıtay 17 HD nin pay esaslarına göre ;Çocuksuz durumda destek, desteğin gelirini eşi ile ortak paylaşacağı varsayımına dayalı olarak, gelirden desteğin %50 ve eşin %50 pay alacağı kabul edilmektedir. Çocukların eş ile birlikte destek payı alacağı durumda ise destek gelirden eşi ile birlikte 2’şer pay alırken çocuklara birer pay verileceği, yine eş, çocuklar ile ana babanın pay alacağı durumlarda desteğe 2 pay, eşe 2 pay, çocukların her birine 1’er pay, ana ve babaya 1’er pay ayrılarak böylece gelirin tamamının dağıtılacağı esasına dayalıdır. Çocukların sayısı arttıkça hem desteğe ayrılan pay, hem de eş ve çocuklar ile ana ve babaya ayrılacak paylar düşecektir. Çocukların destekten çıkması ile birlikte destekten çıkan çocuğun payları destek, eş ve diğer çocuklara dağıtılacak, anne ve babaya verilmeyecektir. Böylece geriye kalan eş ve çocukların payları ile desteğin payı artacaktır. Bu pay esası Türk aile sistemine çok uygun düşmektedir. Çünkü Türk aile sisteminde desteğin geliri aile bireyleri tarafından birlikte paylaşılmakta, aile bireyleri arttıkça gelirden alınacak pay düşmekte, aile bireyi azaldıkça da gelirden alınacak pay yükselecektir. Ana ve babadan birinin destekten çıkması ile payı diğerine aktarılacak, ana ve baba ile çocukların tamamının destekten çıkması durumunda ise yine çocuksuz eş gibi desteğe 2 pay, eşe 2 pay esasına göre %50 pay desteğe, %50 pay eşe verilerek varsayımsal olarak gelir paylaştırılarak tazminat bu ilkelere göre hesaplanmalıdır.
Somut olayda anne ve baba payı yanlış hesaplanmış olup başka bir aktuerya bilirkişisinden diğer raporlar arası çelişkilerde giderilerek rapor alınması gerektiğinden davalılar vekillerinin itirazının kabulü gerekmiştir.
6-Eşin evlenme ihtimalinin yanlış hesaplandığına ilişkin itirazın incelenmesinde:
Destekten yoksun kalma tazminatı hesaplarında dikkat edilmesi gereken hususlardan biri, dul eşin yeniden evlenme ihtimalinin nazara alınmasıdır. Hesaplama, bilinmeyen dönem için farazi bazı kriterlere göre yapılmakta ise de; evlenme ihtimali belirlemesinde dul eşin hesap tarihi itibari ile evlenip evlenmediği tespit edilebilir bir olgudur.İlk derece Mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi raporunda, 1971 doğumlu olan davacı …’nin rapor tarihine (49 yaşına) kadar hala evlenmediği ve AYİM’in dul kalan kadın için hazırladığı yeniden evlenme şansı tablosuna göre %2 evlenme ihtimali kaldığı bilinen dönem gerçekliğinin yani rapor tarihindeki fiili durumun esas alınması yerinde olup davalılar vekilini itirazı yerinde değildir.(YARGITAY 4. Hukuk Dairesi 2018/2651 E 2020/70 K )
7- Faiz türüne ilişkin itirazın incelenmesinde :
Davacı vekilince destekten yoksun kalma tazminatı yönünden temerrüt faizi olarak avans faizi istenilmiş, mahkemece destekten yoksun kalma tazminatı yönünden avans faize hükmedilmiştir. Zarara neden olan araç kamyon olup ticari faaliyet sırasında zarara neden olmuştur. Bu itibarla davada temerrüt faizi olarak ticari faiz niteliğindeki avans faizine hükmedilmesi yerinde olup davalılar vekillerinin itirazı yerinde değildir.
8-Manevi tazminat yönünden sigorta şirketinin vekalet ücretinden sorumlu olmadığı itirazının incelenmesinde:
Davalı sigorta şirketine karşı açılmış manevi tazminat davasının olmadığı dikkate alındığında hüküm kısmının 16. Maddesinde davacı … lehine sigorta şirketi aleyhine vekalet ücreti verilmesi yerinde değildir davalı sigorta vekilinin itirazı yerindedir.
9- Davacı ….’nin pay hesabının yanlış olduğuna ilişkin itirazın incelenmesinde :
Çocuklar herhangi bir okulda okumuyor yada okuma ihtimalleri yoksa erkekler için 18 yaş, kız çocuklar için 22 yaş, yüksek okul okumaları yada okuma ihtimalleri olması durumunda 25 yaşına gelince destekten çıkarılarak, çıkan çocuğun payı diğer paydaşlara dağıtılacaktır.Ancak özürlü çocuğun desteğin bakımına muhtaç olacağı açık olup Hükme esas alınan raporda davacı …’nin evlenme tarihinin esas alınarak deste payı hesaplanması usul ve yasaya uygundur. Davalı vekilinin itirazı yerinde değildir.(Yargıtay 17 HD 2013/11965 E 2014/16069 K)
10-Müteveffanın gelir durumuna ve sigorta ödemelerine ilişkin itrazın incelenmesinde:
Hükme esas alınan hesap bilirkişisi raporunda sigorta ödemelerinin tenzil edildiği ve müteveffanın gelir durumunun emsal araştırması sonucuna göre belirlenmesine göre itirazların reddi gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan gerekçelerle davacılar ve davalılar vekillerinin istinaf talebinin HMK.nın 353/1.a.6.maddesi gereğince kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılması için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.

H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacılar ve davalılar vekillerinin istinaf başvurusunun kabulü ile; ilk derece mahkemesi kararının HMK.nın 353/1-a.6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Yeniden yargılama yapılması için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf yasa yoluna başvuran taraflarca yatırılan, başvurma harcı dışında kalan, istinaf karar harçlarının talep halinde yatırana iadesine,
4-Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,
5-İstinaf yasa yoluna başvuran taraflarca istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
6-Karar tebliği ve harç işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
7-Konya … İcra Dairesinin …. Esas sayılı dosyasına davalı … Şirketi tarafından sunulan; … Subesı/Istanbul; 23/12/2020 tarihli, … numaralı, 125.000,00 TL bedelli teminat mektubunun İİK 36/5 maddesi gereğince talep halinde ilgilisine iadesine,

HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle KESİN olarak karar verildi.12/07/2021

Başkan

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Katip

e-imzalı

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.