Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/553 E. 2021/629 K. 25.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 3. HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO :…
KARAR TARİHİ : 25/05/2021

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA… ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 14/10/2020
NUMARASI : … Esas … Karar

DAVACI : … – … …
VEKİLİ : Av. … -…
DAVALILAR : 1- … – … …
VEKİLİ : Av. … – …
2- …. -…
VEKİLİ : Av. … – …
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 24/05/2021
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 26/05/2021
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; 14/04/2012 tarihinde davalı … un sürücüsü ve işleteni olduğu, diğer davalının da trafik sigortacısı olduğu … plakalı otomobil ile … Sokağı takiben … Caddesine geldiğinde solundan gelen trafiği kontrol etmeden çıkış yaptığı sırada müvekkilinin kullandığı plakasız motosiklete çarpması sonucu müvekkilinin sağ dizinden yaralandığını, müvekkilinin bir çok kez değişik hastanelerde yoğun bakım ve ameliyatlar ve tedaviler gördüğünü, kazanın olmasında tüm kusurun davalı tarafta olduğundan bahisle 500,00 TL geçici iş göremezlik tazminatı, 9.250,00 TL sürekli iş göremezlik tazminatı ve 250,00 TL kaçınılmaz tedavi gideri olmak üzere şimdilik 10.000,00 TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen davalılardan tahsiline ve müvekkilinin uğradığı manevi zararlar karşılığı 50.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalı … tan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesi ile özetle; 2 yıllık dava zaman aşımının geçtiğinden davanın reddine, Konya Cumhuriyet Başsavcılığının … Sor. sayılı dosyası üzerinden davacının şikayetten vazgeçmesi nedeniyle müvekkili hakkında takipsizlik kararı verildiğini, artık tazminat davası açamayacağını, 29/05/2012 tarihli muvafakatnameyi imzalayarak maddi ve manevi tazminat ve ceza davası açmayacağını beyan ettiğini, yaralanmanın iddia edildiği gibi ileri derece olmayıp basit yaralanma derecesinde olduğunu, isnat edilen kusuru kabul etmediklerinden bahisle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …. vekili cevap dilekçesi ile özetle; müvekkilinin yerleşim yeri mahkemelerinin yetkili olması nedeniyle dosyanın yetkili İstanbul Anadolu Mahkemelerine gönderilmesine, davacının kusur ve zararı ispat etmesi gerektiğini, yaralanmanın derecesi hakkında Adli Tıp Kurumundan rapor temini gerektiğini, müvekkilinin poliçe limiti 225.000,00 TL ile sınırlı sorumlu olduğunu, istenen tazminat ve faizlerin fahiş olduğunu, kask takmaması ve uygun kıyafet giymemesi nedeniyle varsa zarardan hakkaniyet indirimi yapılması gerektiğinden bahisle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk derece mahkemesinin kararı ile; “Mahkememizce kaza yerinde 16/11/2015 tarihinde keşif yapılmış olup keşfe katılan bilirkişi … 04/01/2016 tarihli krokili raporunu ibraz ederek kazanın olmasında davalı … un %60 oranında, davacının ise %40 oranında kusurlu olduğunu bildirmiştir.
Karayolları Fen Heyetinde görevli makine mühendisi bilirkişiler …, … ve … dan dava konusu kazanın olmasında davalı … un %60 oranında, davacı … ın ise %40 oranında kusurlu olduklarına ilişkin talimat yoluyla 21/09/2016 tarihli bilirkişi kurulu raporu temin edilmiştir.
Adli Tıp Uzmanı bilirkişi Prof. Dr. … den davacının 6 ay geçici iş göremezliğe maruz kalıp bu süre zarfında bir başkasının bakımına ihtiyaç duyacağı, %53 oranında maluliyete uğradığı ve 5.000,00 TL kaçınılmaz tedavi giderleri zararının olduğu hususlarında 21/03/2017 tarihli bilirkişi raporu temin edilmiştir.
Adli Tıp Kurumu 3. Adli Tıp İhtisas Kurulundan kaza nedeniyle davacının %13,2 oranında maluliyete uğradığı ve 6 aya kadar geçici iş göremezliğe maruz kaldığı yönünde 23/10/2017 tarihli bilirkişi raporu temin edilmiştir.
Adli Tıp Kurumu Adli Tıp 2. Üst Kurulundan kaza nedeniyle davacının %47,0 oranında maluliyete uğradığı ve 6 aya kadar geçici iş göremezliğe maruz kaldığı, 2 ay başkasının yardımına ve bakımına ihtiyaç duyacağı yönünde 02/05/2019 tarihli bilirkişi raporu temin edilmiştir.
Davalı … şirketi vekili yetki ilk itirazında bulunmuş ise de kazanın olduğu yer Konya olduğundan ve davacının yerleşim yeri de Konya olduğundan davalının yetki itirazı 10/11/2015 tarihli duruşmada reddedilerek ve bu husus davalı vekiline tebliğ edilerek işin esasının incelenmesine geçilmiştir.
Davalı … vekili zaman aşımı definde bulunmuş ise de yaralanmanın derecesi nazara alındığında ceza zaman aşımı 8 yıl olduğundan ve eldeki dava bu süre içinde açıldığından davalı vekilinin zaman aşımı defi 10/11/2015 tarihli duruşmada reddedilerek ve bu husus davalı vekiline tebliğ edilerek işin esasının incelenmesine geçilmiştir.
Davalı … vekili davacının soruşturma dosyası sırasında şikayetten vazgeçmiş olması ve 29/05/2012 tarihli tazminat ve ceza davası açmayacağına ilişkin muvafakatnameyi imzalaması nedeniyle işbu tazminat davasını açamayacağından söz etmiş ise de 2918 Sayılı Kanunun 111. maddesi gereğince henüz miktarı ve niteliği belli olmayan zarar hakkında hukuki sorumluluğu kaldıran veya daraltan anlaşmalar tarafları bağlamayacağından bu savunmalara itibar edilmemiş olup işin esasının incelenmesine geçilmiştir.
Davadan sonra maddi tazminat talepleriyle ilgili davalı … şirketi tarafından davacıya 12/11/2019 tarihinde 250.980,00 TL ödendiğinden ve maddi tazminat ile ilgili her türlü yargılama gideri ve vekalet ücreti tahsil edildiğinden davacı vekili bu talepleri hakkında davanın maddi tazminat kısmının konusuz kalması nedeniyle bir karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesini ve manevi tazminat taleplerinin hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı … vekili de maddi tazminat hakkında konusuz kalan dava nedeniyle bir karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesini talep ederek vekalet ücreti istemediklerini ve manevi tazminat talebinin reddini ve ödenen 950,00 TL nin manevi tazminata mahsubu ile manevi tazminatın bölünmezliği ilkesi gereğince davanın reddini talep etmiştir.
Davacı vekili davadan önce davalı … un müvekkiline ödediği 950,00 TL nin dava konusu hususlarla ilgisinin olmadığını, hasara uğrayan motosikletin hasar bedeli olduğunu beyan ettiğinden ve davalı vekili yemin deliline dayanmadığından 950,00 TL nin araç hasar bedeline mahsus olduğunun kabulü gerekmiş ve bu husus dava konusu olmadığından bu husus üzerinde durulmasının davamıza bir etkisinin olmadığı anlaşılmıştır.
Eldeki dava 10.000,00 TL lik maddi tazminat ve 50.000,00 TL lik manevi tazminat davasıdır.
Maddi tazminat ile ilgili zararların ve buna ilişkin yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davadan sonra davalı … şirketi tarafından davacıya ödendiği ve davanın bu kısmının konusuz kaldığı hakkında taraflar arasında bir çekişme olmadığından maddi tazminat davası hakkında davanın konusu kalmadığından bir karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmiştir.
Dosyamız arasındaki kusur bilirkişi raporlarına göre dikkatsiz ve tedbirsiz davranan davalı … un %60 oranında, davacı … ın da %40 oranında kusurlu davranarak otomobil ve motosikletle çarpıştıkları anlaşılmıştır. Motosiklet kullanan davacının kask ve koruyucu elbise giydiği hakkında bir delil yoktur. Gerekirse tazminatın takdirinde bu husus da nazara alınmalıdır.
Dosyamız arasındaki usul ve yasaya uygun ve doğru yönetmelik hükümlerine göre inceleme içerir Adli Tıp 2. Üst Kurulunun 02/05/2019 tarihli raporunda belirtildiği gibi dava konusu kaza nedeniyle davacı 6 ay geçici iş göremezliğe maruz kalacak ve bunun 2 ayı bakıcıya ihtiyaç duyacak şekilde yaralandığı, yine %47,0 oranında maluliyete uğradığı anlaşılmıştır.
01/07/2012 tarihinde yürürlükten kalkan 818 sayılı Borçlar Kanununun manevi tazminat başlıklı 47. maddesi; “(1)Hakim, hususi halleri nazara alarak cismani zarara düçar olan kimseye yahut adam öldüğü takdirde ölünün ailesine manevi zarar namiyle adalete muvafık tazminat verilmesine karar verebilir.” hükmünü amir idi.
01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun manevi tazminat başlıklı 56. maddesi; “(1)Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. (2)Ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.” hükmünü amirdir.
Mülga 818 sayılı Borçlar Kanununun 47. ve yürürlükteki 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 56. maddesi hükümlerine göre hâkimin, özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı altında hak sahibine verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Kurulunun 22/06/1966 tarih 1966/7 Esas 1966/7 Karar sayılı kararında ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 23/06/2004 tarih 2004/13-291 Esas 2004/370 Karar sayılı kararında takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Manevi tazminatın miktarını tayin etme hâkimin takdirine bırakılmış bir konu olmakla beraber hükmedilecek miktarın uğranılan zararla orantılı, duyulan acıyı hafifletecek nitelikte olması gerekir. Takdir edilecek manevi tazminat hakkaniyete uygun olmalıdır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi mamelek hukukuna ilişkin bir zararı karşılamayı da amaç edinmemiştir. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek kadar tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. Kusurlu olana yalnız hukukun ihlalinden dolayı yapılan bir kötülük de değildir. Aksine zarara uğrayanda bir huzur duygusu doğurmalıdır. Tazminatın sınırı onun amacına uygun olarak belirlenmelidir. Manevi tazminatın takdiri yapılırken tarafların sosyal ve ekonomik durumları gözetilmeli, manevi tazminatın miktarı bir taraf için zenginleşme aracı, diğer taraf için de yıkım olmamalıdır. Takdir olunan manevi tazminat miktarı üçüncü kişiler için arzu edilir seviyede olmamalıdır (üçüncü kişiler manevi tazminat miktarını öğrenince keşke trafik/iş kazasında benim kolum kopaydı vs. dememelidir). Manevi tazminatın miktarının belirlemesinde her olaya göre değişen özel hal ve şartlar gözetilmelidir.
Hâkim takdir hakkını kullanırken,
ülkenin ekonomik koşullarını, tarafların sosyal ve ekonomik durumlarını, olay/kaza tarihindeki paranın satın alma gücünü, olayın ağırlığını, olay tarihini, olayın oluş şeklini, davacı tarafın kişilik haklarının uğradığı saldırının yoğunluğunu/ağırlığını, davacı tarafın ruhen ve fiziken ağır ve yoğun acılar çekip çekmediğini, tarafların kusur durumunu, tarafların olayın içindeki yer ve etkilerini,
davalı tarafın dikkatsiz ve özensiz davanıp davrandığını, davacı tarafın ağır tedavi ve ameliyatlara maruz kalıp kalmadığını, davacı tarafın uğradığı maluliyet ve oranı, davalı tarafın olay nedeniyle herhangi bir cezai yaptırıma muhatap olup olmadığını, davalı tarafın olay/kaza sırasında alkollü olup olmadığını, davalı tarafın sürücü belgesi sahibi olup olmadığını, aynı olay/kaza nedeniyle manevi tazminat isteyen ve istenen kişilerin sayısı bu ve buna benzer tüm durum ve özellikleri gözönünde tutmalı ve bunlara göre manevi tazminat takdir etmelidir.
Bu durum ve özelliklere göre; dava konusu olayda/kazada yaralanan davacı yararına 12.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesinin hak ve nesafete ve dosya kapsamına ve tarafların durumuna uygun olacağı yönünde mahkememize tam bir vicdani kanaat geldiğinden bu miktar manevi tazminatın davalı … ‘dan tahsiline, davacının fazlaya ilişkin manevi tazminat talebinin reddine karar vermek gerekmiş olup aşağıdaki hükümler kurulmuştur. ” şeklinde davacının manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile; 12.000,00 TL manevi tazminatın 14/04/2012 kaza tarihinden itibaren hesaplanacak yıllık %9 ve ileride değişmesi halinde değişen oranlarda hesaplanacak yasal faizi ile birlikte davalı … ‘tan alınarak davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin manevi tazminat talebinin reddine, davacının maddi tazminat taleplerinin konusu kalmadığından bu yönden bir karar verilmesine yer olmadığına. dair hükmün kurulduğu anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı … vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yerel Mahkemece verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacının taleplerinin zaman aşımına uğradığını, olayın 14/04/2012 tarihinde meydana geldiğini, 2 yıldan fazla bir zaman geçtiğini, ceza zaman aşımının 8 yıl olduğu gerekçesi ile zaman aşımı itirazlarının reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, davacının soruşturma aşamasında şikayetinden vazgeçerek tazminat taleplerinden de vazgeçtiğini, bu nedenle hukuk davası açma hak ve ehliyetinin bulunmadığını, davacı tarafından düzenlenen muvafakatnamenin 2918 sayılı KTK’nın 111. Maddesi gereği tarafları bağlamayacağını, bu nedenle davanın kabulüne yönelik verilen kararın mümas içtihatlara aykırı olduğunu, davacı tarafından olay sonrasında tek taraflı olarak bir ibraname verildiğini, dosyadaki maluliyete ilişkin raporlarda tespit edilen oranların gerçeği yansıtmadığını, davacının davaya konu trafik kazası sonucunda sakat kaldığının iddia edildiğini ancak dosyada bu sakatlığın trafik kazasından kaynaklandığını belirten herhangi bir bilgi ve belgenin mevcut olmadığını, savcılık tarafından yaptırılan inceleme ve değerlendirmeler sonucunda kaza sonucu gerçekleşen yaralanmanın basit tıbbi müdahale ile giderilebilir nitelikte olduğu ve davacının şikayetçi olmaması nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini, Yerel Mahkemece kusur raporlarına ilişkin itirazların da yeterli olarak irdelenmediğini, davacının kazanın meydana gelmesine sebebiyet verdiğine ilişkin itirazlarının dikkate alınmadığını ve davacıya %40 kusur verilmesinin olayın mahiyetine aykırı olduğunu, müvekkili tarafından davacıya kazadan sonra 950,00 TL ödeme yapıldığını, davacı tarafından bu ödemenin motosikletin hasar bedeli olarak nitelendirildiğini ancak motorun hasar bedeline ilişkin herhangi bir faturanın ibraz edilemediğini, bu yönüyle de motorun hasarının ispatlanamadığını, hükmedilen manevi tazminat miktarının son derecede fahiş olduğunu, olay tarihi ile dava tarihi arasında 3 yıllık bir süre olduğunu, meydana gelen zararın kazadan kaynaklanıp kaynaklanmadığının bile belli olmadığını, manevi tazminat takdirinin davacının sebepsiz zenginleşmesine sebebiyet verecek ölçüde olamayacağını, tüm kusurun davacıda olması nedeniyle manevi tazminat taleplerinin reddinin gerekirken davanın kabulü yönünde verilen hükmün hukuka aykırı olduğunu beyan ederek Yerel Mahkemece verilen kararın ortadan kaldırılması ile davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili katılma yolu ile sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yerel Mahkemece müvekkili lehine hükmedilen manevi tazminat miktarının az olduğunu, takdir edilecek miktarın mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olması gerektiğini, somut olayda olayın oluş şekli, gelişim biçimi, kusur durumu, maluliyet oranı, davacıda sabit eser meydana geldiği, tarafların sosyal ve ekonomik durumu nazara alındığında hükmedilen tazminatın az olduğunu beyan ederek Yerel Mahkemece verilen kararın ortadan kaldırılması ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Davalınn, davacının ceza dosyasında şikayetinden vazgeçtiğini ve bu nedenle tazminat talep edemeyeceği,manevi tazminat yönünden ibraname verdiği ve yeniden talepte bulunamayacağı istinafı yönünden;
Ceza mahkemesindeki vazgeçmenin hukuk mahkemesinde açılacak tazminat davasının etkisi olay tarihinde yürürlükte olan 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 73. maddesinin 7. bendinde öngörülen iki koşulun birlikte gerçekleşmesine bağlanmıştır. Bu koşullar, vazgeçme ile ceza dosyasının düşmesi ve kişisel hakkın saklı tutulmamış olmasıdır. Anılan Kanun maddesinde “kamu davasının düşmesi, suçtan zarar gören kişinin şikayetten vazgeçmiş olmasından ileri gelmiş ve vazgeçtiği sırada şahsi haklarından da vazgeçtiğini ayrıca açıklamış ise artık hukuk mahkemesinde de dava açamaz.” şeklinde düzenleme getirilmiştir.
Bu halde Cezadaki kamu davasının şikayetten vazgeçme ile düşmesi, TCK 74/2. maddesi gereğince uğranılan zararın tazmini için açılan şahsi hak davasını ve 74/3. maddesi gereğince tazminat ve yargılama giderlerini etkilemez. Suçtan zarar görenin, kamu davasının düşmesi halinde şikayetinden vazgeçmesiyle bu düşme gerçekleşse bile açıkça vazgeçme sırasında şahsi haklarından vazgeçtiğini açıklamış ise ancak hukuk mahkemesinde dava açılamaz. Davacının yapılan soruşturmada şikayetçi olmadığını beyan ettiği ancak şahsi haklarından ayrıca feragat etmediği anlaşılmıştır. Şikayetçi vazgeçme sırasında şahsi haklarından vazgeçtiğini açıklamış ise hukuk mahkemesinde dava açılamaz. Şu durumda, davacının yukarıda bahsedilen şekilde şahsi haklarından vazgeçtiğine dair açık ve ayrı bir beyanı bulunmadığından davalının bu yöndeki istinaf nedenleri de yerinde değildir.
Davalı, davacının talepleri ile ilgili haklarında feragat ve ibra olduğunu savunmuşlar bununla ilgili belge ibraz etmiştir.
Yargıtay uygulamaları ve yerel düzenlemelere göre tarafların aralarındaki hukuki ilişkiden kaynaklanan uyuşmazlıkları anlaşma ve ibra yoluyla çözüme kavuşturmaları mümkündür. Bu tür sözleşmeler iki taraflı hukuki işlem, sözleşme olmaları itibariyle Borçlar Kanunu’nun sözleşmelere ilişkin genel hükümleri uygulanabilecektir. Ayrıca ihtilafla ilgili başka düzenlemeler var ise onlarda uygulanabilecektir. Feragat ve ibraname işlemi, borcu ve sorumluluğu ortadan kaldıran irade açıklamalarıdır.
Mahkemece davacının maluliyetine ilişkin alınan 23/10/2017 tarihli raporda %47 oranına maluliyetinin bulunduğu belirtilmiş ibraz edilen belgelere göre uzun süre tedavilerinin devam ettiği anlaşılmaktadır.
Açıklanan tüm bu nedenlerle davacının yargılama aşamasında tazminat miktarı belirlenmeden doğmamış hakkından feragat etmiş olması mümkün olmamasına,kaldı ki düzenlenen belgenin tek taraflı olup, ibraname ve feragatın herhangi bir bedel ihtiva etmemesine göre ibraname ve feragata hukuki bir değer izafe edilmesi mümkün olmamasına, davacı vekilince davadan önce davalı … un müvekkiline ödediği 950,00 TL nin dava konusu hususlarla ilgisinin olmadığını, hasara uğrayan motosikletin hasar bedeli olduğunu beyan ettiğinden ve davalı vekili yemin deliline dayanmadığından 950,00 TL nin araç hasar bedeline mahsus olduğunun kabulünün gerekmesine göre itiraz yersizdir.
Açılan davada zamanaşımının gerçekleştiği istinafı yönünden;
Borçlar Kanunu’nun 49. maddesinde haksız fiil tanımlanmış, 72. maddesinde de haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan maddi ve manevi zararın tazmini istemi ile açacağı davaların bağlı olduğu zamanaşımı süreleri özel olarak düzenlenmiştir. BK’nın 72. maddesinde üç türlü zamanaşımı süresi öngörülmüş olup bunlar, zararın ve tazminat yükümlüsünün öğrenildiği tarihten itibaren 2 yıllık sübjektif ve nispi nitelikteki kısa zamanaşımı süresi, herhalde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık objektif ve mutlak nitelikte uzun zamanaşımı süresi ile olağan üstü nitelikteki ceza zamanaşımı süresidir. 2918 sayılı KTK’nın 109/I. Maddesinde de “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar” hükmüne, yine aynı kanunun 109/II. maddesinde ise, “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise, bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir” hükmüne yer verilmiştir.
Aynı fiil bazen, hem sorumluluğu gerektiren hem de ceza kanunlarına göre cezayı gerektiren bir fiil olabilir. Bu fiile göre Ceza Kanununun daha uzun bir zamanaşımı süresi öngördüğü hallerde, tazminat davasının daha önce zamanaşımına uğraması tutarlı bir çözüm oluşturmaz. Zira cezalandırma, müeyyide olarak tazminattan daha ağırdır. Bu sebeple, kanun koyucu uyum sağlamak amacıyla ceza davası için öngörülen zamanaşımı süresince tazminat davasının da devamını temin bakımından genel olarak (6098 sayılı TBK m. 72/I), özel olarak da KTK 109/II. maddesinde düzenleme yapmıştır.
Burada üzerinde durulması gereken, 2918 sayılı KTK’nın 109. maddesinin 2. fıkrasında belirtilen, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin, tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesinin, sadece fiilin Ceza Kanununa göre cezayı gerektiren bir fiil olmasının yeterli olması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır. Söz konusu yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece fiilin cezayı gerektiren bir eylem olmasını yeterli görmekte; bunun dışında, eylemi gerçekleştiren fail hakkında soruşturma yapılmasını, ceza davası açılmış olması veya mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı koşulu aranmamaktadır. Dahası, söz konusu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından sürücü ve diğer sorumlular (örneğin işleten veya sigorta şirketi) arasında bir ayrım da yapılmamış, böylece kuralın bunların tümü için geçerli olduğu, hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür (HGK’nın 10.10.2001 gün 2001/19-652-705, HGK’nın 16.04.2008 gün, 2008/4-326-325, HGK’nın 05.06.2015 gün 2014/17-2198,2015/1495 ve HGK’nın 16.09.2015 gün, 2014/17-116, 2015/1771, HGK’nın 10.06.2015 gün, 2014/17-27, 2015/1530 sayılı kararları ile uzamış ceza zamanaşımı benimsenmiştir).
Açıklanan ilkeler ışığında somut olay incelenecek olursa; kaza 14/04/2012 tarihinde gerçekleşmiştir Yasa koyucunun amacı Karayolları Trafik Kanunu uyarınca tehlike sorumluluğunu doğuran olaylarda sorumlulara karşı daha uzun zamanaşımı süresi içerisinde yönelmeyi sağlamaktır. KTK’nın 109. maddisinin 2. fıkrasındaki “cezayı gerektiren fiil” ifadesinin seçilmesi zamanaşımı yönünden yukarıda da açıklandığı gibi soruşturma veya kovuşturma yapılması koşullarının aranmadığı sonucunu doğurmaktadır. Buna göre eylem için(TCK 85/2) kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nın 66/1-e maddesinde öngörülen ceza zamanaşımı süresinin 8 yıl olduğu dikkate alındığında dava tarihi itibariyle zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşılmaktadır. İtirazlar yersizdir.
Kusur raporuna itiraz
Mahkememizce kaza yerinde 16/11/2015 tarihinde keşif yapılmış olup keşfe katılan bilirkişi … 04/01/2016 tarihli krokili raporunu ibraz ederek kazanın olmasında davalı … un %60 oranında, davacının ise %40 oranında kusurlu olduğunu bildirmiştir.
Kaza tespit tutanağı ile rapor arasında çelişki olması nedeniyle çelişkinin giderilmesi için alınan Karayolları Fen Heyetinde görevli makine mühendisi bilirkişiler …, … ve … dan dava konusu kazanın olmasında davalı … un %60 oranında, davacı … ın ise %40 oranında kusurlu olduklarına ilişkin talimat yoluyla 21/09/2016 tarihli bilirkişi kurulu raporunun çelişkiyi giderdiği görülmekle itiraz yersizdir.
Maluliyete yönelik itiraz;
Maluliyet tespitinin Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlardan, çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan hükümlere göre ,haksız fiil tarihi 11/10/2008 tarihinde önce ise Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013 tarihinden sonra ise Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir.
Kökleşmiş Yargıtay 17. HD uygulaması ve içtihatlarına göre maluliyet raporlarının düzenlenmesinde haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan yönetmelik ve yasa hükümlerine göre değerlendirme yapılması gerekmektedir.
Nitekim Yargıtay 17 HD nin 2016/16240 esas 2019/7273 karar 2016/15369 esas 2019/6853 karar sayılı ilamları
Bu halde Söz konusu belirlemenin Adli Tıp/Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlar tarafından (çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak) uzmanlık alanlarına göre, HMK’nun 275 inci maddesi gereğince oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan çalışma gücü ve maluliyet oranının belirlenmesine ilişkin mevzuat hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir.
Somut olayda; Adli Tıp Uzmanı bilirkişi Prof. Dr. … den davacının 6 ay geçici iş göremezliğe maruz kalıp bu süre zarfında bir başkasının bakımına ihtiyaç duyacağı, %53 oranında maluliyete uğradığı akabinde aldırılan Adli Tıp Kurumu 3. Adli Tıp İhtisas Kurulundan kaza nedeniyle davacının %13,2 oranında maluliyete uğradığı ve 6 aya kadar geçici iş göremezliğe maruz kaldığı yönünde 23/10/2017 tarihli bilirkişi raporu arasındaki çelişkilerin giderilmesi için alınan Adli Tıp Kurumu Adli Tıp 2. Üst Kurulundan kaza nedeniyle davacının %47,0 oranında maluliyete uğradığı ve 6 aya kadar geçici iş göremezliğe maruz kaldığı, 2 ay başkasının yardımına ve bakımına ihtiyaç duyacağı yönünde 02/05/2019 tarihli bilirkişi raporunun dosya kapsamına uyumlu olup Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine uygun alındığı anlaşılmakla itiraz yersizdir.
Manevi tazminatın az veya çok taktir edildiği istinafı yönünden;
Hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir.
O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. (HGK 23/06/2004, 13/291-370)
Yukarıda belirtilen manevi tazminat kriterleri,davacının tespit edilen sosyal ve ekonomik durumuna, davacının kaza nedeniyle % 47 oranında meslekten kazanma gücünü kaybettiği ve iyileşmesinin 6 ay olduğu gözetilip olayın oluş şekli dikkate alındığında, takdir olunan manevi tazminatın az olduğu, manevi tazminatın 20.000 TL üzerinden kısmen kabulünün gerektiğinin dosya kapsamına ve hakkaniyete uygun olacağı bu itibarla davacı vekilinin istinaf itirazlarının yerinde olduğu, anlaşılmıştır.
HMK’nin 355. maddesinde, “İnceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ancak, bölge adliye mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözetir.” 353. maddesinde, “ (1) Ön inceleme sonunda dosyada eksiklik bulunmadığı anlaşılırsa; … b) Aşağıdaki durumlarda davanın esasıyla ilgili olarak; 1)…, 2) Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında, … duruşma yapılmadan karar verilir.” düzenlemelerini içermektedir.
Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde, ilk derece mahkemesinin kararında yukarıda belirtilenler dışında HMK’nın 355. Maddesi gereği, kamu düzenine aykırılık teşkil eden herhangi bir yanlışlığın da bulunmadığı gözetilerek manevi tazminatın 20.000,00 TL olarak belirlenip, davacı vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda belirtilen gerekçeler doğrultusunda manevi tazminat açısından kabulüne, davalı vekilinin tüm istinaf itirazlarının REDDİ, ile incelenen kararın HMK’nin 353/1-b maddesinin (2) numaralı alt bendi uyarınca düzeltilmek üzere kaldırılması ve yeniden hüküm tesis edilmesine düşünülmektedir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davalı vekilinin tüm istinaf itirazlarının REDDİNE,
Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜNE, Yerel Mahkeme Kararının HMK’nun 353/1-b-2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, YENİDEN ESAS HAKKINDA HÜKÜM KURULMASINA, (infazda tereddüt oluşmaması için kesinleşen hususlar da aynen yazılarak)
1-Davacının manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile; 20.000,00 TL manevi tazminatın 14/04/2012 kaza tarihinden itibaren hesaplanacak yıllık %9 ve ileride değişmesi halinde değişen oranlarda hesaplanacak yasal faizi ile birlikte davalı …’tan alınarak davacıya verilmesine.
Davacının fazlaya ilişkin manevi tazminat talebinin reddine.
Davacının maddi tazminat taleplerinin konusu kalmadığından bu yönden bir karar verilmesine yer olmadığına
2-Harçlar Kanunu uyarınca karar tarihi itibariyle alınması gerekli olan 1.366,20 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 204,93 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.161,27 TL harcın davalı …’tan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Manevi tazminat davası ile ilgili olmak üzere davacının peşinen karşıladığı 27,70 TL başvuru harcı, 204,93 TL peşin karar ve ilam harcı ile 4,10 TL vekâletnâme suret harcı olmak üzere toplam 236,73 TL harcın davalı … ‘tan alınarak davacıya verilmesine.
4-Maddi tazminat ile ilgili yapılmış tüm yargılama giderleri ve vekalet ücreti ödendiğinden ayrıca davacı manevi tazminat ile ilgili ayrıca yargılama gideri yapmadığından ve davalıların da yaptığı herhangi bir yargılama gideri olmadığından bu yönlerden bir karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davacı taraf dava ve duruşmalarda kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, karar tarihi itibariyle manevi tazminat yönünden yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca dava değeri üzerinden hesaplanan 4.080,00 TL vekalet ücretinin davalı …’tan tahsili ile davacıya verilmesine;
6-Davalı … dava ve duruşmalarda kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, karar tarihi itibariyle manevi tazminat yönünden yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca dava değeri üzerinden hesaplanan 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile bu davalıya verilmesine;
7-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan bakiye gider avansının, kararın kesinleşmesi talep halinde iadesine,
İstinaf Yargılaması Yönünden;
8-İstinaf başvurma harcı dışında, istinaf peşin harcı olarak alınan istinaf karar harcının talep halinde istinaf eden davacı tarafa iadesine,
9-Davalı … yönünden alınması gereken 819,72 TL harçtan peşin alınan 205,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 614,72 TL harcın bu davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
10-Davacı tarafından 162,10 TL istinaf harç gideri olmak üzere yapılan yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
11-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
12-Harç ve tebliğ işlemlerinin İlk Derece Mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesi gereğince; manevi tazminat yönünden; (78.630,00) Türk Lirasını geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile KESİN olmak üzere, maddi tazminat yönünden; kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren İKİ HAFTA içinde temyiz yolu açık olmak üzere OYBİRLİĞİ ile karar verildi. 26/05/2021


Başkan

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Katip

e-imzalı

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.