Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/534 E. 2021/847 K. 24.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: … – …
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …
KARAR TARİHİ : …

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : …
ÜYE : …
ÜYE : …
KATİP : …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : …
NUMARASI : … Esas … Karar

DAVACILAR : 1- …
2- …
3- …
4- …
5- …
6- …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : 1- … SİGORTA ANONİM ŞİRKETİ
VEKİLİ : Av.
DAVALI : 2- … TURİZM GIDA TİCARET VE SANAYİ ANONİM ŞİRKETİ
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : 3- …
İHBAR OLUNAN : … . … SİGORTA ŞİRKETİ
VEKİLİ : Av. …
DAVANIN KONUSU : Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ : …
KARARIN YAZILMA TARİHİ : …

Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili mahkememize vermiş olduğu 01/07/2019 havale tarihli dava dilekçesinde özetle; 28/03/2019 tarihinde meydana gelen kazada, davalı …’un kullandığı, diğer davalı … şirketinin maliki olduğu, davalı sigorta şirketince sigortalanan … plakalı aracın karıştığı kazada müvekkillerinin murisi olan …’ın vefat ettiğini, kaza nedeniyle başlatılan soruşturma sonrası Konya … ASLİYE Ceza Mahkemesinin … esas sayılı dosyası ile açılan davada verilen kararla davalı …’un mahkumiyetine karar verildiğini, bu dosyada alınan kusur raporunda davalı …’un %100 kusurlu olduğunun tespit edildiğini, kaza sonrası tutulan kaza tespit tutanağında da davalının kusurlu olduğu, davacılar murisinin kusursuz olduğunun tespit edildiğini, müvekkillerinden …’ın muris annesi ile birlikte aynı evde oturduğunu, babalarından kalan ölüm aylığı ile kıt kanaat geçindiklerini, murisin el ürünü işler ve pasta börek yaparak geçimini sağladığını, müvekkillerinden … ve …’a destekte bulunduğunu, …’ın da küçük çocuğuna murisin baktığını, kaza nedeniyle davalı sigorta şirketine yapmış oldukları müracaatında sonuçsuz kaldığını, davalı sigorta şirketinin başvuru tarihlerinin tebliği olan 21/04/2019 tarihinde temerrüde düştüğünü beyanla davanın kabulü ile müvekkillerinin her biri için ayrı ayrı 100,00TL olmak üzere toplam 600,00TL maddi tazminatın ve yine müvekkillerinin her biri için ayrı ayrı 35.000,00TL olmak üzere toplam 210.000,00TL manevi tazminatın davalı sigorta şirketi yönünden 21/04/2019 tarihinden itibaren, diğer davalılar yönünden olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsilini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı … şirketi vekili mahkememize vermiş olduğu 10/09/2019 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; açılan davanın haksız ve hukuki mesnetten yoksun olup müvekkili yönünden reddine karar verilmesini, müvekkilinin hiçbir kusuru ve sorumluluğunun olmadığını, davalı sigorta şirketinin davacının tüm taleplerinden sorumlu olduğunu, ayrıca kazaya karışan aracın … … SİGORTA Şirketi tarafından da kasko poliçesi kapsamında sigortalı olduğunu, bu sigorta şirketinin de davaya dahil edilmesini, davacının taleplerini kabul etmediklerini, taleplerin kabulü halinde mahkememizce talep miktarlarının tespit edilmesini, istenilen miktarların çok faiş olduğunu, davacının tazminat miktarının zenginleşmeye yönelik olduğunu beyanla davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacılar üzerine bırakılmasını talep etmiştir.
Davalı Sigorta şirketi vekili mahkememize vermiş olduğu 19/09/2019 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; öncelikle müvekkili şirkete başvuru sonucunun beklenmeden iş bu davanın açıldığını bu nedenle dava açılma şartı olan başvuru eksikliğinden davanın usulden reddini talep etmiş, açılan davanın haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, müvekkili şirketin sorumluluğunun poliçe limiti ile ve kusur oranları ile sınırlı olduğunu, davaya konu olmak üzere usul ve esaslara uygun olarak kusur ve maluliyet raporlarının mahkememizce alınmasını beyanla davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacılar üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
Davalı … mahkememize vermiş olduğu 23/10/2019 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; öncelikle yaşanmış olan trafik kazası nedeniyle derin üzüntü duyduğunu, bu durumun kendisini ve ailesini yıprattığını, istenilen tazminat kendisini ve ailesini daha çok yıpratacağını, istenilen tazminat miktarının çok yüksek olduğunu, kabul etmesinin mümkün olmadığını, kesinleşmiş hapis cezasının olduğunu, birde bu tazminat olması halinde telafisi mümkün olmayan zararlara neden olabileceğini, davacının taleplerinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, davalı sigorta şirketi ve aracın kasko sigortacısının tüm taleplerden sorumlu olduğunu, kabul anlamına gelmemekle birlikte davacının talep miktarlarının usul ve esaslara uygun olarak mahkememizce tespit edilmesini, manevi tazminat taleplerininde çok yüksek olduğunu beyanla davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacılar üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
İhbar olunan … … SİGORTA vekili mahkememize vermiş olduğu 30/06/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; kazaya karışan … plakalı aracın kasko poliçesi kapsamında sigortalayanı olduklarını, sorumluluklarının teminat limiti ile sınırlı olduğunu, müvekkili şirketin sorumluluğunun ZMSS poliçesi kapsamındaki limitler aşıldığı takdirde başlayacağını, meydana gelen kazadan dolayı müvekkilinin sorumluluğunun bulunmadığını, davacının talep ve iddialarını kabul etmediklerini beyanla davanın reddine, davaya ihbar olunan müvekkili şirket yönünden aleyhe hüküm tesis edilmemesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacılar üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME ÖZETİ :
Konya …Asliye Ticaret Mahkemesinin … tarih … Esas … Karar sayılı gerekçeli kararı ile; ” …Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin yerleşmiş içtihatlarına göre; çocuklar için destekten yoksun kalacakları sürenin belirlenmesinde yaşları, okuldaki eğitim durumları, içinde yaşadıkları sosyal ve ekonomik koşulların ayrı ayrı değerlendirilmesi, yüksek öğrenim yapacaklar ise, 25 yaşının doldurulmasına kadar; yüksek öğrenim yapmamakta ise yerleşik ve kabul gören uygulamaya göre, erkek çocukları için 18 yaşın, kız çocukları için 22 yaşın desteğin sona ereceği yaş olarak kabul edilerek hesaplama yapılması gerekmektedir.
Anılan yasal düzenlemeler ve açıklamalar doğrultusunda davacıların destekten yoksun kalma tazminatı talepleri değerlendirildiğinde; Davacıların tamamının kaza tarihinde 43 ve üzeri yaşlarda olmaları, dosyaya celp edilen sosyal ve ekonomik durum raporlarına göre, kendilerini çalışmaktan yoksun koyabilecek herhangi bir hastalık ve fiziki engellerinin bulunmaması, müteveffanın ölüm tarihinde 71 yaş içinde olması, davacı vekili tarafından müteveffanın bir takım yan gelirlerini çocuklarına özgülediği ileri sürülse de bu durumun ispatlanamaması gözetilerek destek tazminatı taleplerinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Davacıların manevi tazminat talebi açısından yapılan değerlendirmede ise;
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 56. maddesinde ; “Ağır bedensel zarar veya ölüm halinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir” hükmü düzenlenmiştir. Anılan hükme göre, Manevi zarar; mutlak hak olan ve dolayısıyla herkese karşı korunmuş bulunan kişilik haklarının kapsamına giren değerlerden birisinin ihlali ile doğar. Şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namı ile bir miktar para ödenmesini talep edebilir. Şahsi menfaatleri ihlal edilen kimseye ihlalin ve kusurun özel ağırlığının haklı kılması halinde hakimin manevi tazminat olarak verilmesine hükmedeceği para miktarının belirlenmesinde hakkaniyet gözetilmelidir. Çünkü kanunun takdir hakkı verdiği hususlarda hakimin hak ve nisfetle hüküm vereceği Medeni Kanun’un 4. maddesinde belirtilmiştir. Ödettirilecek para miktarı ise aslında ne tazminat, ne de cezadır. Çünkü mamelek hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını amaç edinmediği gibi kusurlu olana yalnız hukukun ihlalinden dolayı yapılan bir kötülük de değildir. Aksine olarak zarara uğrayanda bir huzur duygusunu doğurmaktır. Aynı zamanda ruhi ızdırabın dindirilmesini amaç edindiğinden tazminata benzer bir fonksiyonu da vardır. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.
Bu itibarla yukarıda açıklanan ilkeler, davaya konu somut olayın gerçekleşme şekli, yeri, zamanı, ceza dosyasındaki deliller, Ankara Adli Tıp Trafik İhtisas Daire Başkanlığının raporunda saptandığı üzere davalı araç sürücüsünün kazada tam kusurlu olması nedeniyle eylemdeki hukuka aykırılığın derecesi, davacıların desteğinin olayda herhangi bir kusurunun bulunmaması ve olayın davacıların manevi dünyalarında ortaya çıkardığı tahribatın derecesi, olay tarihinde paranın satın alma gücü birlikte değerlendirilerek manevi tazminat taleplerinin kısmen kabulü gerekmiştir.
1-Davacıların destekten yoksun kalma tazminatı talepleri yönünden DAVANIN REDDİNE,
2-Davacıların manevi tazminat talepleri yönünden DAVANIN KISMEN KABUL KISMEN REDDİ İLE; her bir davacı için 10.000,00 TL olmak üzere toplam 60.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 28/03/2019 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı … ve …
İSTİNAF NEDENLERİ :
Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özet olarak; davacılar tarafından dava ikame edilirken 6100 sayılı HMK m120 gereğince ayrı ayrı yatırılması gereken harçların yatırılmadığını, bu nedenle yerel mahkeme tarafından bu haliyle davanın kısmen kabulüne karar verilmesini usule aykırı olduğunu, huzurdaki davada davacılar arasında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunduğunu ve ihtiyari dava arkadaşı olan davacıların her biri ayrı taleplerde bulunduğunu, bu itibarla başvurma harcı ve peşin harç başta olmak üzere dava açılış harçlarının her bir davacı için ayrı ayrı yatırılması gerektiğini, ancak dosya kapsamında her bir davacı için ayrı harç yatırılmadığı ortada olduğundan bu eksikliğin sonradan giderilmesinin de mümkün olmadığını, bu nedenle davanın öncelikle usulden reddine karar verilmesi gerekirken mahkemenin bu usuli eksiklikleri dikkate almaksızın davacıların manevi tazminat taleplerinin ayrı ayrı kısmen kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, yerel mahkemece davacıların destekten yoksun kalma tazminatı taleplerinin reddedildiğini bu kararın dosya kapsamına ve hukuka uygun olduğunu, verilen karara bu yönüyle itirazları olmadığını, manevi tazminatlar yönünden ise kısmen kabul kararı verildiğini bu kararın eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak hukuka ve yasalara aykırı olarak verilmiş bir karar olduğunu, hükmedilen manevi tazminatın fahiş olduğunu, tüm bu nedenlerle yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın tümüyle reddine , masraf ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
Davalı … AŞ vekili istinaf başvuru dilekçesinde özet olarak; her ne kadar yerel mahkeme tarafından davacıların destekten yoksun kalma tazminatı taleplerinin reddine dair verilen karar usul ve yasaya uygun olsa da manevi tazminat yönünden davanın kısmen kabulüne dair verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu bu kısmın istinaf incelemesinden geçirilerek kaldırılmasını ve davanın tümüyle reddine karar verilmesini, öncelikle davacıların destekten yoksun kalma tazminatı talep edebilmesi için ölen kişiden yaşarken destek aldıklarını ispatlaması gerektiğini, yerel mahkeme kararında da ifade edildiği gibi dosya kapsamına bu hususta davacılar tarafından somut hiçbir delil sunulmadığını ispat yükü üzerinde olan davacıların iddialarını ispatlayamadıklarını, bilirkişi raporu ile de tespit edildiği üzere davacıların destekten yoksun kalma zararları da bulunmadığını, kararın eksik araştırma ve incelemeye dayalı olarak yanlış tavsif ve değerlendirme ile kusur raporuna karşı itirazları da karşılanmadan hukuka ve yasalara aykırı olarak verilmiş bir karar olduğunu, huzurdaki davada müvekkili şirketin hiçbir kusuru ve sorumluluğu bulunmadığını, bu nedenle müvekkili şirket yönünden davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, ayrıca müvekkili şirket adına kayıtlı … plakalı aracın ihbar olunan … … SİGORTA Şirketi tarafından 11/09/2018- 11/09/2019 vadeli … poliçe nolu kaskosu bulunduğunu, yerel mahkeme tarafından kabul edilen talepleri kesinlikle kabul etmemekle birlikte bu sigorta şirketi dava konusu tüm talepler yönünden sorumlu olduğunu, müvekkili şirketin söz konusu olayda herhangi bir sorumluluğu ya da kusuru bulunmadığını, yine müvekkilinin sorumluluğu olmamasına rağmen aleyhe manevi tazminata hükmedildiğini, manevi tazminat konusunda Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümlerinin uygulanacağının KTK m90 da öngörüldüğünü, dolayısıyla manevi zararların işletenin tehlike sorumluluğu kapsamına girmediğini, bu nedenle zarar görenin veya 3.kişinin ağır kusur ile illiyet bağının kesildiğinin kabul edildiğini, yerel mahkemece hükmedilen manevi tazminatın fahiş olduğunu, usul ve yasaya uygun olmadığını, tüm bu nedenlerle icranın tehirine, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın tümüyle reddine, masraf ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
Davacılar vekili katılma yoluyla istinaf başvuru dilekçesinde özet olarak; tanık deliline dayandıkları halde mahkemenin tanık dinletme taleplerini karşılamadığını, tanık dinletme taleplerinin reddine dair karara karşı arakarardan rücu talepli başvurularının netice vermediğini, son derece yüzeysel olan hükme esas alınan raporun müvekkillerinden …’in özel durumunu bile dikkate almadığını, Yargıtay kararlarında genel olarak evlenmemiş kızların ve yetişkin ve evli çocukların da destek tazminatı isteyebilecekleri ayrık durumlara yer verildiğini, müteveffanın kızı …’in kaza tarihinde 49 yaşında olduğunu, işsiz olduğunu, ailesi ile müşterek konutta ikamet ettiğini, müteveffanın oğlu olan …’ın kaza tarihinde 43 yaşında olduğunu, kaza tarihine kadar müvekkili ve eşi dışarıda çalışmakta iken müteveffa annesinin ise 2 yaşında olan çocuklarına tüm gün bakıcılık yaparak onlara bir anlamda büyük bir destek olduğunu, bu nedenle müvekkilinin bakıcı parası ödemek durumunda kaldığını, müvekkilleri lehine makul sayılabilecek manevi tazminata hükmedilmesi için açılan davada günümüz şartlarına hiç uymayan ülke gerçeğini yansıtmaktan uzak müvekkillerini teselli etmek bir yana dava açtıkları için neredeyse borçlu çıktık dedirtecek bir manevi tazminata hükmedildiğini, dosyada eksik harç bulunmadığını, tüm bu nedenlerle yerel mahkeme kararının destekten yoksun kalma yönünden verilen red kararının ve manevi tazminat talepleri yönünden verilen kısmen kabul kısmen redde dair kararın hakkaniyete uygun olmayan red kısmı ile ilgili hükmün istinaf incelemesinden geçirilerek kaldırılmasına, maddi tazminat taleplerinin reddi yönünden HMK 353/1-b gereğince davanın kabulüne, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
Davalı … Sigorta AŞ vekili istinafa cevap dilekçesinde özet olarak; davacıların destek alacaklısı olmadıklarını, yerel mahkeme kararının hukuka uygun olduğunu, davacının davasında herhangi bir hukuki yarar bulunmadığını, tüm bu nedenlerle haksız ve hukuki dayanaktan yoksun istinaf başvurusunun reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Mahkemece verilen karar, davalı … şirketi, davalı … ve davacılar vekilince aşağıda belirtilen yönlerden istinaf edilmiştir.
1-Davalı … … Şirketinin kusura yönelik itirazında;
Türk Borçlar Kanunun 49.maddesinde, “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür”, yine aynı kanunun 50.maddesinde, “Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır” denilmektedir.
Karayolları Trafik Kanunun 86/1 maddesinde, “İşleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bir bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın, kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya bir üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulur” denilmektedir.

Ceza davasında hükme dayanak yapılan maddi olgularla ve özellikle eylemin hukuka aykırılığını ve failini belirleyen, mahkumiyet kararının bu yönlerinin hukuk hakimini bağlayacağı, kusurun takdiri ve zararın miktarını tayini hususundaki kararın hukuk hakimini bağlamayacağı hususlarının doktrinde ve Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarında kabul edilmekte olduğu, bunun yanında, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararının, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşıdığı, (YHGK’nın 23.01.1985 gün ve 1983/10-372 esas, 1985/21 karar sayılı ilamı) ceza mahkemesinin, uyuşmazlık konusu olayın tespitine; diğer bir söyleyişle, olayın varlığına ve sanık tarafından işlendiğine ilişkin maddi olgular hakkındaki kesinleşmiş saptamasının, aynı konudaki hukuk mahkemesinde de kesin hüküm oluşturacağı, bunun nedeninin, ceza yargılamasındaki ispat araçları bakımından ceza hakiminin hukuk hakiminden çok daha elverişli bir konumda olmasından kaynaklandığı, (Mustafa Çemberci, Hukuk Davalarında Kesin Hüküm, 1965, s. 22 vd; Turgut Uygur, Borçlar Kanunu Şerhi, C. 1, S. 844; YHGK’nın 28.03.2012 gün ve 19-24 esas, 243 karar sayılı ilamı) böylece, kural olarak hukuk hakiminin ceza yasasındaki hükümlerle ve ceza hakiminin kararıyla bağlı tutulmadığı, ancak ceza yargılamasındaki mahkumiyet kararı, kusurun takdiri ve zarar tutarının saptanması konusunda hukuk hakimini bağlamaz ise de; mahkumiyet kararı, eylemin haksızlığını ve sanık tarafından işlendiği hususları hukuk hakimini bağlayıcı niteliktedir.
Aynı yöndeki, olaya ilişkin maddi olguları bağlayıcı, istinaf incelemesinden de geçerek kesinleşen ceza mahkemesi kararı, ceza mahkemesinde alınan rapor ile mahkemece alınan raporlar, kaza tespit tutanağı, tüm dosya kapsamındaki deliller nazara alınarak davalı araç sürücüsünün tamamen kusurlu olduğunun kazanın oluş şekline ve dosya kapsamına uygun bulunmuş olmasına göre, davalının soyut nitelikteki hiçbir yeni somut delile dayanmayan itirazlarının yerinde olmadığı, bu raporlar esas alınarak hüküm verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir durumun olmadığı; bunun dışında müterafik kusuru da gerektiren bir hususun bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin buna yönelik itirazlarının reddine karar verilmiştir.
2-Davacıların desteklik ilişkisine ve tazminatına ilişkin itirazlarında;
Dava, 6098 sayılı TBK’nun 53. (818 sayılı BK’nun 45/2) maddesi gereğince destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir. Destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir.
Haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse BK.’nun 45/2. maddesine (6098 sayılı TBK. md. 53/1-3) dayanarak uğradığı zararın ödetilmesini isteyebilir. Ancak destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmesi için öncelikle, ölen ile destekten yoksun kalan arasında maddi yönden düzenli ve eylemli bir yardımın varlığı gerekir.
Borçlar Kanunu’nun 45. maddesinde sözü geçen destek kavramı hukuksal bir ilişkiyi değil, eylemli bir durumu hedef tutar ve ne hısımlığa, ne de yasanın nafaka hakkındaki hükümlerine dayanır; sadece eylemli ve düzenli olarak geçimini kısmen veya tamamen sağlayacak şekilde yardım eden ve olayların olağan akışına göre eğer ölüm vuku bulmasaydı, az çok yakın bir gelecekte de bu yardımı sağlayacak olan kimse destek sayılır.
O halde, destek sayılabilmek için yardımın eylemli olması ve ölümden sonra da düzenli bir biçimde devam edeceğinin anlaşılması yeterli görülür.
Bununla birlikte, destekten yoksun kalan kimse devamlı ve gerçek bir ihtiyaç içerisinde bulunmalıdır. Genel olarak bakım ihtiyacı, sosyal düzeye uygun olan yaşamın devamını sağlamak için gerekli olanaklardan yoksun kalmayı anlatır. Eğer ölenin eylemli olarak baktığı davacı, ölüm yüzünden bu bakımın sağladığı yaşama düzeyinin altına düşmüş olursa, ihtiyaç bulunma koşulu gerçekleşmiş sayılır. Burada önemli olan, destekten yoksun kalan kimsenin ve ailesinin temsil ettiği sosyal ve ekonomik düzeye göre normal karşılanan giderlerdir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.04.1982 gün, 979/4-1528 E., 1982/412 K. sayılı kararı)(Bkz. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2016/18654 Esas, 2019/7871 Karar sayılı ilamı)
Destekten yoksun kalma zararının hesabında, destekten yoksun kalanlara müteveffanın sağlığında sağlamış olduğu yardımın miktarı belirlenmelidir. Ölenin parasal veya bedensel destekliğinin derecesi ile bundan yoksun kalanların tazminat isteklerinin ölçüsü ya da hesaplama yöntemi konusunda, öğretide görüş birliği yoktur. Gerçek yardım miktarının yeterli delillerle ispat edilemediği durumlarda yargıç, takdir hakkını kullanarak yardım miktarını belirleyebilecektir. Bu belirlemede, destek ile destek olunan kimse arasındaki yakınlığın derecesi, aralarındaki manevi bağ, davacıların yaşları, dahil oldukları sosyal ve ekonomik çevre, yaşam standartları, cinsiyetleri gibi bakım ilişkisine ve miktarına etkili olabilecek unsurlar da göz önünde bulundurulacaktır. Hayatın olağan akışı içinde, destek sayılan kimsenin, baktığı kimselere gelirini belli paylara bölerek baktığı pek söylenemese de tazminat hesabında bir paylaştırma yapmak zorunlu hale gelmektedir.
Destekten yoksun kalma tazminatının önemli şartlarından biri bakma unsurudur. Bir başkasına bakma, destek sayılmanın en önemli şartıdır. Bakma fiilen mevcut olabileceği gibi, ileride gerçekleşmesi kuvvetle muhtemel de bulunabilir. Bu anlamda tazminat talebi, ölenin bakım gücüne sahip olması şartına bağlıdır. Bu nedenle, ölümün gerçekleştiği anda veya ileride bakım gücü olmayan kişi, destek sayılamaz. Bu durumun ispatı da davacıya düşer. Ancak destek olunan kişiye ne şekilde yardımda bulunulduğu önemli değildir. Destek görene yapılan yardım, beslenme, giyinme veya barınmaya yönelik olabileceği gibi, eğitim, sağlık, kültür gibi alanlarda da olabilir. Bu anlamda yardımın para verilerek yapılması da şart değildir. Ayni yardımlar gibi hizmet edimleri de destek niteliği taşıyabilir.(Bkz. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2016/13340 Esas, 2019/3043 Karar sayılı ilamı)
Ayrıca, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 364/1. maddesinde “Herkes, yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üstsoyu ve altsoyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Somut olayda, kaza tarihinde 71 yaşında ve çocuklarına destek olduğu davacılarca iddia edilmiş, Mahkemece davacı çocukların destek tazminatı talebinin reddine karar verilmiş olup, dosya kapsamına göre eylemli bir destek ilişkisi bulunmadığı anlaşıldığından mahkemenin reddi yerinde olup buna yönelik itirazın reddi gerekmiştir.
3-İstinaf edenlerin, manevi tazminatın miktarı konusundaki itirazlarında;
Davacı taraf manevi tazminatın az olduğu yönünden istinaf talebinde bulunmuş olup buna yönelik incelemede;
6098 sayılı TBK.nın 56. maddesi hükmüne göre, hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Manevi tazminat, zarara uğrayanda, manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. Takdir edilecek miktarın, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.6.1976 günlü ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hakim bu konuda takdir hakkını kullanır iken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de göz önünde tutularak, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, Türk Medeni Kanununun 4. maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hukuka ve hakkaniyete göre hükmedeceği öngörülmüştür.
Yargıtay’ın 22.6.1966 tarih ve 1966/7 Esas 1966/7 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar, her olaya göre değişebileceğinden, hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken, ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Manevi tazminatın tutarını belirleme görevi hâkimin takdirine bırakılmış ise de hâkim; Medeni Kanununun 4. maddesinde yer alan hakkaniyet ilkesi gözeterek, hukuk ve adalete uygun hak ve nesafet kurallarına göre uygun miktarda tazminat takdir etmesi gerekmektedir. Miktarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel hal ve şartların değerlendirilmesi gerekir. Hakim manevi tazminata hükmederken; tarafların kusur durumu, kusur derecesi, ekonomik ve sosyal durumları, zarar ile olay arasındaki illiyet bağı, ölüm halinde kaza ile ölüm arasında illiyet bağının bulunması, olayın tarihi, olayın ağırlığı, olay tarihindeki paranın satın alma gücü, davacı sayısı gibi hususlar dikkate alınarak davacılar için zenginleşme, davalılar için yoksulluğa neden olmayacak şekilde belirlenmelidir.
Somut olayda; yukarıda belirtilen manevi tazminat kriterleri, trafik kazası sonucu davacıların annelerini kaybetmiş olmaları, kusur oranları, zararın ağırlığı, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, kazanın tarihindeki paranın alım gücü göz önünde bulundurulduğunda davacılar lehine belirlenen manevi tazminatın düşük olduğu da görüldüğünden, dosya kapsamına ve açıklanan ilkelere, hakkaniyete uygun, daha üst seviyede manevi tazminat miktarının da belirlenmesi gerektiğinden, bu itibarla davacılar vekilinin buna yönelik itirazının kabulüne, davacılar için her biri için 25.000,00 er TL manevi tazminatın uygun olacağı; buna karşılık davalıların itirazının reddine karar vermek gerektiği anlaşılmıştır.
4- Davalı … şirket vekilinin, vekalet ücreti hesaplanması itirazında (Kabule göre); ;
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.07.2009 tarihli, 2009/21-286 Esas ve 2009/328 Karar sayılı ilamında ayrıntıları açıklandığı üzere; Bir davanın birden fazla kişi tarafından veya birden fazla kişi aleyhine açılabilmesi için, aynı tarafta yer alanlar arasında hukuksal bir bağlantının bulunması gerekir. Hukukumuzda, bu bağlantı, karşılığını, dava arkadaşlığı kurumunda bulmaktadır. Dava arkadaşlığı, zorunlu ve ihtiyari dava arkadaşlığı olmak üzere iki ana başlık altında ve zorunlu dava arkadaşlığı da yine kendi içinde maddi ve şekli olmak üzere ikili ayrımla düzenlenmekte olup, anılan kavramların açıklanmasında yarar vardır.
Dava konusu olan hak, birden fazla kişi arasında ortak olup da, bu hukuki ilişki hakkında, mahkemece, bütün ilgililer için aynı şekilde ve tek bir karar verilmesi gereken hallerde, dava arkadaşlığının maddi bakımdan mecburi olduğunun kabulü gerekir. Diğer bir ifadeyle, bir hakkın, birden fazla kişi tarafından, birlikte veya birden fazla kişiye karşı kullanılmasının zorunlu olduğu hallerde, bu hak dava konusu edildiği zaman, o hakla ilgili birden fazla kişi zorunlu dava arkadaşı durumundadır. Dava arkadaşlığının hangi hallerde mecburi olduğu maddi hukuka göre belirlenir. Zorunlu dava arkadaşlığında; dava arkadaşları arasındaki ilişki çok sıkı olduğundan, davada birlikte hareket etmek durumundadırlar. Mahkeme ise, dava sonunda, zorunlu dava arkadaşlarının hepsi hakkında aynı ve tek bir karar verecektir. Zorunlu dava arkadaşlığında, dava konusu olan hak tektir ve dava arkadaşı sayısı kadar müddeabih bulunmamaktadır.
Bazı hallerde ise, birden fazla kişiye karşı birlikte dava açılmasında maddi bir zorunluluk olmadığı halde, kanun; gerçeğin daha iyi ortaya çıkmasını, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin doğru sonuca bağlanmasını sağlamak için, birden fazla kişiye karşı dava açılmasını usulen zorunlu kılmıştır ki, bu durumda şekli bakımdan mecburi dava arkadaşlığı söz konusudur. Böyle bir davada, dava arkadaşları hakkında tek bir karar verilmesi veya dava arkadaşlarının hep birlikte ve aynı şekilde hareket etme zorunluluğunun varlığından söz edilemez.
Açıklanan bu mecburi dava arkadaşlığı halleri dışında ise, dava arkadaşlığı ihtiyaridir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 57. maddesinde; “Birden çok kişi, aşağıdaki hâllerde birlikte dava açabilecekleri gibi aleyhlerine de birlikte dava açılabilir:
a) Davacılar veya davalılar arasında dava konusu olan hak veya borcun, elbirliği ile mülkiyet dışındaki bir sebeple ortak olması.
b) Ortak bir işlemle hepsinin yararına bir hak doğmuş olması veya kendilerinin bu şekilde yükümlülük altına girmeleri.
c) Davaların temelini oluşturan vakıaların ve hukuki sebeplerin aynı veya birbirine benzer olması.” şeklinde düzenleme getirilmiştir.
Şu durumda; maddede açıkça sayılan, dava konusu hak ve borcun ortak olması, birden fazla kişinin ortak bir işlem (örneğin sözleşme) ile borç altına girmiş olması, davanın birden fazla kişi hakkında aynı veya benzer sebepten doğmuş olması hallerinde, birden çok kimsenin birlikte dava açması olanaklı olduğu gibi, birlikte aleyhlerine de dava açılabilir.
Alacaklının müteselsil borçluların tümüne veya bunlardan bazısına karşı alacak davası açtığı hallerde davalı müteselsil borçlular; yine, mirasçılar miras bırakanın borçlarından müteselsilen sorumlu olduklarından, birden fazla mirasçıya karşı alacak davası açılması halinde davalı mirasçılar; birden çok kişinin aynı sözleşmeyle borç altına girdiği hallerde bölünebilen bir borç nedeniyle birden çok kişiye karşı birlikte dava açılması halinde, bu kişiler; arasındaki ilişki ihtiyari dava arkadaşlığıdır.
Davanın, birden fazla kişi hakkında aynı veya benzer sebepten doğması haline gelince; aynı sebepten maksat, yalnız hukuki sebep olmayıp, bir olaya, yani aynı vakıaya ve fakat farklı hukuki sebeplere dayanılarak da birden fazla kişinin dava açması veya dava edilmesi olanaklıdır.
Bu halde Dava arkadaşlığı; davacı veya davalı tarafta birden fazla kişi bulunması hali olup 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 57 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. İhtiyari dava arkadaşlığında; birden çok kişi, birlikte dava açabilecekleri gibi aleyhlerine de birlikte dava açılabilir. Bu haller, davacılar veya davalılar arasında dava konusu olan hak veya borcun, elbirliği ile mülkiyet dışındaki bir sebeple ortak olması, ortak bir işlemle hepsinin yararına bir hak doğmuş olması veya kendilerinin bu şekilde yükümlülük altına girmeleri, davaların temelini oluşturan vakıaların ve hukuki sebeplerin aynı veya birbirine benzer olmasıdır. (HMK.57) Sayılan bu üç durum dışında ihtiyari dava arkadaşlığı söz konusu değildir. Maddi hukuka göre, bir hakkın birden fazla kimse tarafından birlikte kullanılması veya birden fazla kimseye karşı birlikte ileri sürülmesi ve tamamı hakkında tek hüküm verilmesi gereken hâllerde ise mecburi dava arkadaşlığı vardır (HMK.59).
Somut olayda, davacılar arasında ihtiyari dava arkadaşlığı olduğu anlaşılmaktadır. Davacılar tarafından davalılardan tazminat talep edildiğine ve davacılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmadığına göre, kabul edilen miktarlar yönünden herbir davacı için ayrı ayrı, reddedilen kısım üzerinden de kendisini vekille temsil ettiren davalılar lehine vekalet ücreti taktir edilmesi yerinde olup buna yönelik itirazın reddi gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı … ve davalı … AŞ vekillerinin istinaf başvurularının reddi, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve esas yönünden yasaya uygun bulunmadığından kaldırılmasına, HMK’nun 353/1.b.2.maddesi gereğince yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilerek aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davalı … ve davalı … AŞ vekillerinin ayrı ayrı istinaf başvurularının reddi, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, Konya …Asliye Ticaret Mahkemesinin … tarih … Esas … Karar sayılı ilamının usul ve esas yönünden yasaya uygun bulunmaması nedeni ile KARARIN KALDIRILMASINA,
HMK 353/1-b.2.maddesi gereğince YENİDEN ESAS HAKKINDA HÜKÜM KURULMASINA, (İnfazda tereddüt oluşmaması için itiraz edilmeyen ve kesinleşen kısımlar aynen yazılmak suretiyle)
1-Davacıların destekten yoksun kalma tazminatı talepleri yönünden DAVANIN REDDİNE,
2-Davacıların manevi tazminat talepleri yönünden DAVANIN KISMEN KABUL KISMEN REDDİ İLE; her bir davacı için 25.000,00 er TL olmak üzere toplam 150.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 28/03/2019 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı … ve … … A.Ş.’den müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin taleplerin reddine,
3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 10.246,50 TL karar ve ilam harcından dava açılırken alınan 719,31TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 9.527,19 TL karar ve ilam harcının davalılar … ve … … A.Ş.’den tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Hazine tarafından karşılanan 1.320,00TL arabuluculuk ücretinin haklılık oranına göre hesaplanan (150.000/210.600) 939,84 TL’sinin davalılar … ve ….A.Ş.’den, kalan 380,16 TL’nin davacılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
5-Davacılar tarafından yapılan 44,40TL başvuru harcı, 719,31TL peşin harcı ve 6,40TL vekalet suret harcı olmak üzere toplam 770,11TL harcın davalılar … ve … … A.Ş.’den tahsili ile davacılara verilmesine,
6-Davacılar tarafından yapılan 360,00TL posta-tebligat gideri, 450,00TL bilirkişi ücreti ve 323,00TL Adli Tıp Raporu fatura gideri olmak üzere toplam 1.133,00TL yargılama giderinden haklılık oranına göre hesaplanan (150.000,00/210.600,00 oranında) 806,69 TL’sinin davalılar … ve … … A.Ş.’den tahsili ile davacılara verilmesine, kalan kısmın davacılar üzerine bırakılmasına,
7-Davalı … … A.Ş. tarafından yapılan 22,00TL yargılama giderinden haklılık oranına göre hesaplanan (60.600,00/210.600,00 oranında) 6,31 TL’sinin davacılardan tahsili ile davalı … … A.Ş.’ne verilmesine, kalan kısmın davalı … … A.Ş. üzerinde bırakılmasına,
8-a)Davacı … vekili yararına AAÜT’ye göre manevi tazminat yönünden hesaplanan 4.080,00TL vekalet ücretinin davalılar … ve … … A.Ş.’den tahsili ile davacı …’a verilmesine,
b)Davacı … vekili yararına AAÜT’ye göre manevi tazminat yönünden hesaplanan 4.080,00TL vekalet ücretinin davalılar … ve … … A.Ş.’den tahsili ile davacı …’a verilmesine,
c)Davacı … vekili yararına AAÜT’ye göre manevi tazminat yönünden hesaplanan 4.080,00TL vekalet ücretinin davalılar … ve … … A.Ş.’den tahsili ile davacı …’a verilmesine,
d)Davacı … vekili yararına AAÜT’ye göre manevi tazminat yönünden hesaplanan 4.080,00TL vekalet ücretinin davalılar … ve … … A.Ş.’den tahsili ile davacı …’a verilmesine,
e)Davacı … vekili yararına AAÜT’ye göre manevi tazminat yönünden hesaplanan 4.080,00TL vekalet ücretinin davalılar … ve … … A.Ş.’den tahsili ile davacı …’a verilmesine,
f)Davacı … vekili yararına AAÜT’ye göre manevi tazminat yönünden hesaplanan 4.080,00TL vekalet ücretinin davalılar … ve … … A.Ş.’den tahsili ile davacı …’a verilmesine,
9-Reddedilen maddi tazminat davası yönünden; kendisini vekille temsil ettiren davalılar … … A.Ş. ve … Sigorta A.Ş. vekilleri yararına AAÜT’ye göre hesaplanan, her bir davacıdan ayrı ayrı 100,00’erTL vekalet ücretinin (toplam 600,00TL) davacılardan tahsili ile davalılar … … A.Ş. ve … Sigorta A.Ş.’ye verilmesine,
10-Reddedilen manevi tazminat davası yönünden; kendisini vekille temsil ettiren davalı … … A.Ş. . vekili yararına AAÜT’ye göre hesaplanan, her bir davacıdan ayrı ayrı 4.080,00’erTL vekalet ücretinin (toplam 24.480,00TL) davacılardan tahsili ile davalı … … A.Ş. verilmesine,
11-Taraflarca yatırılan gider avansından artan kısmın karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,
İstinaf Yargılaması Yönünden;
12-İstinaf eden davacılar tarafından yatırılan, başvurma harçları dışında kalan, istinaf karar harçlarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıranlara iadesine,
13-İstinaf eden davalı … ‘dan alınması gereken 4.098,60 TL karar ve ilam harcından istinaf aşamasında yatırılan 1.640,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.458,60 TL eksik harcın davalı …’dan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
14-İstinaf eden davalı … … A.Ş. den alınması gereken 4.098,60 TL karar ve ilam harcından istinaf aşamasında yatırılan 1.640,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.458,60 TL eksik harcın davalı … … A.Ş. den tahsili ile hazineye gelir kaydına,
15-Davalılar tarafından istinaf aşamasında yapılan masrafların kendileri üzerinde bırakılmasına,
16-İstinaf eden davacılar tarafından istinaf aşamasında yapılan 972,60 TL başvurma harçları gideri ve 40,00 TL tebligat- posta gideri olmak üzere toplam 1.012,60 TL yargılama giderinin davalılar … ve … … A.Ş.’den müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara ödenmesine,
17-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda HMK m353 hükmü uyarınca manevi tazminat yönünden KESİN , maddi tazminat yönünden kararın taraflara tebliğinden itibaren İKİ HAFTA içerisinde TEMYİZ YOLU AÇIK olmak üzere oybirliği ile karar verildi….


Başkan

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Katip

e-imzalı

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.