Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/471 E. 2021/475 K. 30.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: ../.. – ../..
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : ../..
KARAR NO : ../..
KARAR TARİHİ : 30/03/2021

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : .
ÜYE : .
ÜYE : .
KATİP : .
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA .. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/12/2020
NUMARASI : ./.. Esas ../… Karar

DAVACI : ..
VEKİLİ : Av. .
DAVALI : 1- . SİGORTA ANONİM ŞİRKETİ -.
VEKİLİ : Av..
DAVALI : 2-. Selçuklu/ KONYA
VEKİLİ : Av. .
DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 30/03/2021
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 31/03/2021
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; Dava konusu olaya ilişkin, ilk olarak Konya .. Asliye Ticaret Mahkemesinde, davalı sigorta şirketine, aracı kullanan dava dışı …’a ve dava dışı … adlı kişiye karşı maddi ve manevi tazminat davası açıldığını, ./. Esas No ile görülen söz konusu dava, davalı sigorta şirketi yönünden 2918 S. KTK’nın 97.maddesi gereğince dava şartı yokluğu nedeniyle; dava dışı … yönünden pasif husumet dava şartı yokluğu nedeniyle reddedildiğini, dava dışı … yönünden de kısmen kabul kısmen red kararı verildiğini, Konya .. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin verdiği kararda araç işleten olarak yönelttikleri dava dışı …’ın dava konusu olaydan önce aracı uzun süreli araç kiralama sözleşmesi ile iş bu davada davalı …….’a kiraladığı ve işleten sıfatının.’a geçtiği belirtilmiştir. ..’ın da … Rent A Car araç kiralama sözleşmesi ile iş bu davada davalı …. ve davalı …’a aracı kiraladığı anlaşıldığını, bu sebeple iş bu davada sorumluluğu bulunan işleten sıfatına sahip . ve sigorta şirketi . Genel Sigorta A.Ş.’ye karşı iş bu davayı yöneltme zorunluluğu hasıl olduğunu, Emniyet tarafından düzenlenen kaza tutanağından da açıkça anlaşılacağı üzere; 07.08.2016 müvekkil . yaya olarak .. üzerinde park halinde bulunan . plakalı aracının sürücü kapısına yaklaştığı esnada; .. Sokak istikametinden farları kapalı bir şekilde. plakalı aracın geldiğini fark ettiğini geriye kaçmaya çalıştığını ve aracın sağ ön çamurluk kısmı ile yaya olan müvekkil .’e çarptığını, çarpmanın etkisiyle geriye doğru savrularak park halinde ki müvekkilin kendi adına kayıtlı aracın sol yan ayna ve çamurluk kısmına çarptığını, daha sonra .. Plakalı aracın kaza mahallinde durmayarak kaçtığını, polise yapılan ihbar sonucunda .. plaklalı aracın bir kaç sokak ötede terk edilmiş vaziyette bulunduğu tekerinin patlak ve sağ ön çamurluğunun hasarlı olduğu(müvekkile çarptığı bölge), ayrıca camlarının görüsü etkileyecek derecede fazla karartılmış olduğu hususları tespit edildiğini, maddi hasar ve yaralamalı trafik kazası neticesinde müvekkil malul sayılacak ölçüde yaralandığını. Konya … Asliye Ticaret Mahkemesi’nde görülmüş olan davada alınan maluliyet raporuna göre de müvekkilin maluliyet oranı %6.3 olarak belirlendiğini, … Üniversitesinde yataklı olarak tedavi görmüş ve sonra evde yataklı tedavisi devam ettiğini, müvekkilin bu şekilde malul olması neticesinde; tedavi giderleri ve iş göremezlik tazminatı talebi zaruriyeti hasıl olduğunu, şöyle ki iş bu kaza neticesinde müvekkilin uğramış olduğu manevi zararının tazmini için davalı işleten adına 10.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesine, müvekkil…’ün uzman bilirkişi vasıtası ile belirlenecek iş göremezlik -maluliyet- ve hali hazırda yataklı tedavi görmekte olduğundan tam malul olduğu süre zarfında geçici iş göremezlik tazminatının şimdilik 3.000,00 TL’sinin ve tüm tedavi masraflarının (faturalandırılmış- faturalandırılmamış; bakıcı ve yol v.s.) Uzman bilirkişilerce belirlenerek toplamda şimdilik 2000,00 TL, tazminatının (belirsiz alacak); yekun halinde davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini, tüm yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı…………’ın cevap dilekçesinde özetle; Davaya konu olan olayda bahsedilen kaza 07.08.2016 tarihinde gerçekleştiğini, davacının açmış olduğu dava trafik kazasından doğan maddi ve manevi tazminat taleplerine ilişkin olup, Türk Borçlar Kanunu 72.Maddesi ve Karayolları Trafik Kanunu 109.Maddesi gereğince bu talepler zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl içinde zamanaşımına uğradığını, görüldüğü üzere kaza tarihinden itibaren ve tazminat yükümlüsünü öğrenmelerinden itibaren iki yıl çoktan geçtiğinden davacının davası zamanaşımına uğramış olup, davanın usulden reddi gerektiğini, dava dilekçesinde davacının tedavisinin çok uzun süre devam ettiği gibi ifadeler kullanılmış ise de bu iddialar gerçek dışı olduğunu, zira Konya …Asliye Ticaret Mahkemesi ../ .. Esas sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporunda tedavi sürecinin 4 ay olduğu tespit edilmiş ve bu husus netleştiğini, kazadan bu yana geçen süre dikkate alındığında davacının iddialarının gerçek dışı olduğu açığa kavuşmuş bulunduğunu, bu nedenle davacının bu yöndeki iddialarının Mahkemece dikkate alınmaması gerektiğini, davanın zamanaşımı nedeni ile usulden reddi ile davacının hukuki yararı olmadığı gibi müvekkilin de olayda kusuru olmaması, olayla illiyet bağının bulunmaması vb gibi yukarıda belirttiğimiz nedenlerle davanın esastan reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk derece mahkemesinin kararı ile; “Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; 10/10/2019 tarihli feragat dilekçesi ve ekindeki sulh protokolündeki beyanlarına göre; davacının maddi tazminat talepleri yönünden anlaşmaya varıldığı ve maddi tazminat talepleri yönünden feragat ettiği, manevi tazminat yönünden davalarının.. açısından taleplerinin devam ettiği anlaşılmıştır. Her ne kadar davacı vekili karar duruşmasında 10/10/2019 tarihli dilekçesindeki feragat ibarelerinden kastının karar verilmemesine yönelik talepler olduğunu beyan etmiş ise de; dilekçe içeriğinde bu hususa ilişkin herhangi bir izahat bulunmadığından bu yöndeki savunmalara itibar edilmeyerek davacının maddi tazminat talebinin feragat nedeniyle reddine karar vermek gerekmiştir.

Davacının manevi tazminat taleplerinin incelenmesinde; Borçlar Kanunu’nun 56. maddesi hükmüne göre “Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. Ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.” hükmü gereğince hakimin özel durumları göz önünde tutarak hükmedeceği manevi tazminat miktarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1976 günlü ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de, takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça belirtilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hakim bu konuda takdir hakkını kullanır iken, ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Zira kanunun takdir hakkı verdiği durumlarda hakimin, hukuk ve adalete uygun karar vereceği TMK m. 4 hükmünde açıkça belirtilmiştir. Mahkememiz dava konusu ile aynı mahiyette yargılamaya yapılan manevi tazminata ilişkin hüküm kurulan Konya .. Asliye Ticaret Mahkemesinin ./. Esas ve ./. Karar sayılı 05/04/2019 tarihinde kesinleşen hükmü ve davacı vekilinin dava dilekçesinde ilgili kararda hükme bağlanan manevi tazminat miktarının işleten ve sürücüden müştereken ve müteselsilen tahsiline yönelik talepte bulunması hususları nazara alınarak kesinleşen miktar nedeniyle 10.000,00 TL manevi tazminatın davalı …’tan tahsili ile (Konya 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin…. E. ……… Sayılı hükmünde davalı … aleyhine hükmedilen manevi tazminat ile aynı mahiyette ve bu davalı ile müştereken ve müteselsilen sorumlu olmak ve tahsilde tekerrür olamamak kaydıyla) davacıya verilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
” şeklinde davanın kısmen kabulü ile; maddi tazminata ilişkin taleplerin feragat nedeniyle reddine, 10.000,00 TL manevi tazminatın davalı ..’tan tahsili ile (Konya 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin..E. …. K. Sayılı hükmünde davalı … aleyhine hükmedilen manevi tazminat ile aynı mahiyette ve bu davalı ile müştereken ve müteselsilen sorumlu olmak ve tahsilde tekerrür olamamak kaydıyla) davacıya verilmesine dair hükmün kurulduğu anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı …. vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; zaman aşımının açık ve net olduğu halde davanın bu nedenle reddinin gerekirken kararda hiç dile getirilmediğini, illiyet bağının kesildiğinin açık olduğu halde bu konunun tamamı ile göz ardı edildiğini, davaya konu olayda müvekkili yönünden illiyet bağının söz konusu olmadığını, müvekkilinin aracını kiraladığı kişinin başka kişi olduğunu, aracı kullanıp kaza yapan kişinin ise hatır ilişkisine binaen aracı izinsiz ve müvekkilinin bilgisi dışında kullanan … isimli kişi olduğunu, müvekkilinin aracı kiraya verdiğinin kazaya yapmış olsa belki müvekkilinin sorumluluğundan bahsedilebileceğini ancak aracı kiralayan kişinin olmadığını, başkası kaza yaptığından müvekkili yönünden illiyet bağının da kalmadığını, bu nedenle müvekkilinin sorumluluğu ve kusurundan söz edilemeyeceğini, kesinleşmiş ilam var iken tekrar aynı konuda dava açıldığını, mükerrer tahsilat yapılmaya çalışıldığını, kötü niyetle açılan davanın reddinin gerektiğini, aynı konuda kesinleşmiş bir hükmün mevcut olduğunu, bu nedenle davacının bu davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığını beyan ederek Yerel mahkemece verilen kararın ortadan kaldırılması ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Davalı vekilinin zamanaşımı itirazı yönünden
Haksız eylemlerden doğan davalarda uygulanacak zamanaşımı süresi, 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 60. maddesinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 72. maddesinde düzenlenmiştir. Haksız eylemden doğan tazminat davaları BK’nın 60/1 maddesi gereğince 1,TBk 72. Madde gereği ise 2 yıllık ve 10 yıllık zamanaşımı sürelerine tabidir. TBK 72 de öngörülen iki yıllık zamanaşımı süresi; zarara uğrayanın, zararın varlığını ve zarar vereni öğrendiği günden itibaren işlemeye başlar. Zarara yol açan eylemin aynı zamanda suç sayılan bir eylemden doğmuş olması durumunda olayda uygulanacak zamanaşımı süresi, o suçun bağlı olduğu (uzamış) ceza zamanaşımı süresidir.
Buna göre, haksız eylem aynı zamanda ceza yasası gereğince bir suç teşkil ediyorsa ve ceza yasası ya da ceza hükümlerini ihtiva eden sair yasalar, bu eylem için daha uzun bir zamanaşımı süresi tayin etmişse, tazminat davası da, ceza davasına ilişkin zamanaşımı süresine tabi olur.
Diğer taraftan tüzel kişilerin organlarının işledikleri haksız fiil aynı zamanda suç teşkil ediyorsa, ceza zamanaşımı süresinin tüzel kişi aleyhine açılan tazminat davasında da uygulanması gerektiği, zira, organların fiilinin tüzel kişileri doğrudan doğruya tazmin yükümlüsü yapacağı, tüzel kişi hakkında daha kısa olan zamanaşımı süresinin, organ hakkında ise, daha uzun olan ceza zamanaşımı süresinin kabul edilmesinin uygulamada hakkaniyete uygun olmayan sonuçlar doğuracağı belirtilerek tüzel kişi hakkında da ceza zamanaşımı süresinin kabulünün uygun olacağı kabul edilmelidir.
Ceza zamanaşımı süresinin uygulanması için ceza davasının açılmış olması gerekmez, haksız eylemin suç niteliğinde olması yeterlidir. Takipsizlik kararı verilse dahi ceza zamanaşımı uygulanabilir. Ceza davasının hiç açılmaması durumunda, hukuk hakimi, haksız eylemin suç niteliği taşıdığını saptamışsa, uzamış ceza zamanaşımını uygulayacaktır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, dava konusu olayda ceza davası zamanaşımı süresinin uygulanıp uygulanamayacağı noktasında toplanmaktadır.
Dava konusu edilen eylem 07/08/2016 tarihinde meydana gelmiş olup; eldeki dava ise 08/07/2019 gününde açılmıştır. Yani, 8 yıllık ceza davası zamanaşımı süresi dolmamıştır.Maddi ve manevi tazminat davası açısından da aynı zamanaşımı süresi geçerli olup itiraz yersizdir
İşleten sıfatının bulunmadığı istinafı yönünden
Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir.
2918 sayılı KTK’nun “işleten ve araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibinin hukuki sorumluluğu” başlığını taşıyan 85. maddesi uyarınca; bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar. Aynı yasanın 3. maddesi gereğince işleten; araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehin gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır.
Somut olayda, trafik kazasına karışan araç, davalı … adına kayıtlı olup, 30/09/2015 tarihinde imzalanan kiralama çerçeve sözleşmesi hükümleri gereği davalı …’a kiraya vermiştir. Davalı tarafça dosyaya sunulan 08/01/2016 tarihli kira sözleymesi uyarınca da araç bu kez kiralayan tarafından dava dışı ….’ye kiralanmıştır
Uyuşmazlık da davalı …’ın işleten sıfatının bulunup bulunmadığı hususunda toplanmaktadır.
Bu durumda; mahkemece taraflar arasında tanzim edilen 08/01/2016 tarihli kira sözleşmesi değerlendirilmek suretiyle, uzun süreli ve 3.kişileri bağlayacak güçte bir kira sözleşmesinin bulunup bulunmadığı, aracın fiilen teslim edilip edilmediği ekonomik yararlanmanın kime ait olduğu, kira sözleşmesi ve kira bedelinin maliye ve vergi dairelerine bildirilip bildirilmediği gerektiğinde işleten ve kiracının ticari defter ve kayıtlar üzerinde bilirkişi marifetiyle inceleme yaptırılmak suretiyle kira sözleşmesinin fatura, ruhsat ve cari hesap hareketleri gibi yan delillerle desteklenip desteklenmediği, dava konusu kiralama silsilesinde bir “kiralayan-alt kiracı” ilişkisinin bulunup bulunmadığı, tüm bu değerlendirmelere göre davalı … ‘ın işletenlik sıfatının devam edip etmediği hususları tartışılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile hüküm kurulması isabetli görülmemiştir.itiraz yerindedir
Nitekim Yargıtay 17 HD nin 2015/3774 esas 2017/9586 Karar sayılı ilamı
Ne var ki Konya ..Asliye Ticaret Mahkemesi ./. E. ./. K. dosyasının gerekçeli kararında görüleceği Mahkemece maddi (geçici iş görmezlik tazminatı ile bakıcı giderleri tazminatı hariç) ve manevi tazminat taleplerinin … tarafından karşılanmasına hükmedilip işbu davada davalının taraf olmaması karşısında işleten sıfatıyla dava açılıp tahsilde tekerrüre yer vermeyecek şekilde tahsil isteminde bulunulmasında hukuki yarar mevcut olup buna yönelen itiraz yersizdir.
Yukarıda yapılan genel açıklamalar ışığında, istinafa konu ilk derece mahkemesinin dosyası incelendiğinde, yukarıda belirtilen ve esasa etki eden hususlarda delillerin eksik toplandığı anlaşılmakla, ilk derece mahkemesi kararının duruşma yapılmaksızın kaldırılması ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye iadesine dair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı ……….. vekilinin istinaf başvurusunun açıklanan sebeplerle KABULÜ ile Yerel Mahkeme kararının HMK.m.353/1-a/6 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, gerekçede belirtilen eksiklikler giderilerek yeniden yargılama yapılması için HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf yasa yoluna başvuran Davalı … tarafından peşin olarak yatırılan başvuru harcı dışında kalan istinaf karar harçlarının talep halinde bu davalı tarafa iadesine,
4-Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,
5-İstinaf yasa yoluna başvuran tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
6-Karar tebliği ve harç işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle KESİN olarak karar verildi. 31/03/2021

.
Başkan Üye Üye Katip
.
E imza E imza E imza E imza

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.