Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/362 E. 2021/473 K. 30.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 3. HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : ../..
KARAR NO : …/…
KARAR TARİHİ : 30/03/2021

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA .. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/12/2020
NUMARASI : …/….Esas ../.. Karar

DAVACI : … – (T.C. Kimlik No: …)
VEKİLİ : Av. … – […] UETS
DAVALILAR : 1- …. – …
VEKİLİ : Av. … – […] UETS
2- … -.. Karatay/ KONYA
VEKİLLERİ : Av. … – [.
VEKİLLERİ : Av. … – .
DAVA : Trafik Kazasından Kaynaklanan Maddi ve Manevi Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 30/03/2021
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 30/03/2021
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili 28/06/2019 tarihli dilekçesiyle ; 26/07/2010 günü müvekkili …’ın yolcu konumunda olduğu …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile karşı taraf sürücü … …’ün sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile çarpışması sebebiyle meydana gelen çift taraflı kaza neticesinde müvekkili …’ın ağır derecede yaralandığını, kaza tespit tutanağına göre bu kazanın oluşumunda kaşı taraf sürücüsü ….’ün tam kusurlu olduğunu, müvekkilinin içerisinde bulunduğu araç sürücüsünün ise kusursuz olduğunu, müvekkili bakımından kendisi yolcu konumunda olması sebebiyle kusuru bulunmadığını, meydana gelen kaza neticesinde Konya … Sulh Ceza Mahkemesince ../.. E. numarası ile ceza davası açıldığını, karşı taraf sürücüsü … hakkında tam kusurlu olması sebebiyle verilmiş olunan cezanın kesinleştiğini, davalılardan … Makine İmalat İthalat San. ve Tic. A.Ş. sürücüsü … .’ün sevk ve idaresinde bulunan … plakalı ticari amaçlı kullanılan aracın maliki olması sebebiyle KTK.’nın 85. maddesi gereğince işleten olarak doğan maddi ve manevi zararlardan sorumluluğunun bulunduğunu, sürücü … İyigönül’ün sevk ve idaresindeki … plakalı araç davalı ….ye … poliçe numaralı ZMMP ile sigortalı olduğunu, sürücü …’ün sevk ve idaresindeki … plakalı araç davalılardan …ye .. poliçe numaralı Kasko Sigorta Poliçesi ile sigortalandığını, poliçe teminatında manevi tazminat klozu bulunması sebebiyle davalı …nin KTK, Kasko Sigortası Genel Şartları ve Trafik Sigortası Genel şartları gereği müvekkilinin manevi zararı kapsamında sorunluluğunun bulunmadığını, davalılara karşı arabuluculuğa başvurulduğu ancak arabuluculuk görüşmeleri neticesinde anlaşma sağlanamadığını, müvekkilinin kaza neticesinde ağır derecede yaralanması sebebiyle sağlığını kaybetmiş olması, işlerini görebilecek seviyede olmamasından dolayı yaşamış olduğu derin üzüntü, acı ve elem sebebiyle manevi zararının oldukça büyük olduğunu beyan ederek, kaza tarihinden itibaren tüm alacak kalemlere işleyecek ticari faiziyle birlikte, maddi tazminat yönündeki talepleri bakımından dava değeri kesin ve belirli hale geldiğinde miktar arttırılmak ve eksik harç ikmal edilmek sureti ile belirsiz alacak davası olarak ikame ettiklerin davanın kabulünü, … için 5.000,00 TL. maddi tazminatın (sürekli-geçici iş göremezlik) kaza tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalılardan … Makine İmalat İthalat San. ve Tic. A.Ş. ve ….den müştereken ve müteselsilen tahsilini, … için 50.000,00 TL. manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalılar … Makine İmalat İthalat San. ve Tic. A.Ş. ve …’den müştereken ve müteselsilen tahsilini, davalı … Makine İmalat İthalat San. ve Tic. A.Ş.’nin işletmesindeki aracın kazada tam kusurlu olması karşısında davanın konusuz kalmaması amacıyla davalı … Makine İmalat İthalat San. ve Tic. A.Ş. üzerine kayıtlı söz konusu kazaya karışan … plakalı araç ile davalı … Makine İmalat İthalat San. ve Tic. A.Ş. üzerine kayıtlı tüm gayrimenkul ve menkullerin devir ve temliğin önlenmesi amacıyla teminatsız olarak ihtiyati haciz zımmında ihtiyati tedbir kararı verilmesini, müvekkilinin sürekli-kalıcı maluliyeti olduğundan, kazanın meydana geliş şekline göre davalının işletmesindeki aracın kazanın oluşumunda tam kusurlu olduğundan, müvekkilinin sağlık kurulu raporuna göre kalıcı ve sürekli sakatlığı olduğundan ve yasal şartları oluştuğundan BK.nun 76. maddesi uyarınca en azı dava değeri kadar veya mahkemece uygun görülecek meblağ kadar davalılar aleyhine ön ödeme kararı verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretini davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalılardan …. vekilinin 13/09/2019 tarihli davaya cevap dilekçesinde özetle; dava konusu talep zamanaşımına uğradığını, dava konusu kazanın 26/07/2010 tarihinde gerçekleştiğini, iş bu davaya ilişkin yasada belirtilen zamanaşımı süresi geçtikten sonra ikame olunan davanın usulden reddinin gerektiğini, dav konusu kazada … plaka sayılı aracın müvekkili sigorta şirketine … nolu poliçe ile zorunlu mali mesuliyet (trafik) sigortası ile sigortalandığını, söz konusu poliçeye göre teminatının sakatlanma kişi başı 175.000,00 TL. ile sınırlı olduğunu, sigortalı araç sürücüsüne isnat edilen kusurun kabul edilemeyeceğini, dava konusu kazanın oluşumunda müvekkili tarafından sigortalı olan … plakala sayılı aracın kusuru bulunmadığını, tüm kusur … plaka sayılı araca ait olduğunu, sigortalı araç sürücüsünün kusursuzluğu nedeniyle poliçe sorumluluğunun bulunmadığını, davacının davranışlarında zararı arttırıcı etken mevcut olup, tazminattan BK. nun 52. maddeye göre indirim yapılması gerektiğini, davacı taraf, trafikte iken kask ve dizlik katmayarak zararı arttırıcı davranışı nedeniyle de tazminattan indirim yapılması gerektiğini, müvekkili şirkete tüm belgelerle birlikte kaza ve hasar ihbarında bulunulduğunu, müvekkili şirketçe zamanaşımı dolumu sebebiyle başvurunun reddedildiğini, dolayısıyla temerrüde düşürülmemiş olup, faiz talebinin reddi gerektiğini, ayrıca dava konusu olay haksız fiilden kaynaklı olup, ortada ticari bir ilişki bulunmadığını, bu sebeple davacının avans faizi talepleri yerinde olmayıp reddi gerekmekte olduğunu, davanın zamanaşımının dolması nedeniyle davanın usulden reddini, davacının haksız ve mesnetsiz davasının esastan reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasını istemiştir.
Davalılardan … vekilinin 03/09/2019 tarihli davaya cevap dilekçesinde özetle ; huzurdaki davanın 26/07/2010 tarihinde gerçekleştiğini, 5237 s. TCK.nun 66. maddesine göre zamanaşımı süreleri ölümle 15 yıl, sürekli sakatlıkta ise 8 yıl olduğunu, söz konusu kazada zamanaşımı süresi dolduğu için haksız davanın usulden reddi gerekmekte olduğunu, davanın reddini, manevi tazminat talebinin zamanaşımına uğramış olması nedeniyle reddini, kusur tespiti için dosyanın ATK’ya gönderilmesini, manevi tazminat talebi miktarının hakkaniyete uygun olarak tespit edilmesini, kaza tespit tutanağı ve alkol raporunun taraflarına tebliğini, müvekkili şirket temerrüde düşmediğinden, dava tarihinden itibaren taraflar açısından yasal faiz uygulanmasını, kaza tespit tutanağı ve alkol raporunun tebliğini, yargılama giderleri ve vekalet ücretininde davacı üzerinde bırakılmasını istemiştir.
Davalılardan … Makine İmalat İthalat San ve Tic. A.Ş. vekilinin sunduğu 02/09/2019 havale tarihli davaya cevap dilekçesinde özetle ; davacı tarafça davaya konu edilen kaza 2010 tarihinde meydana geldiğini, davacı tarafın her türlü alacağı zamanaşımına uğradığını, dolayısıyla davanın öncelikle zamanaşımı nedeniyle reddi gerekmekte olduğunu, dava konusu kazada davacının kusurlu hareketleri sonucunda vuku bulmuş olup, kazada müvekkili şirket aracını kullanan sürücünün herhangi bir kusuru bulunduğunu kabul etmediğini, manevi tazminat açısından zarar görenlerin bu zararını bir nebze olsun giderme amacına yönelik olup, resen gözönünde bulundurulacak sebeplerle davanın “…” T.C. Kimlik nolu …’e mernis adresine yapılacak tebligatla ihbarını davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretini davacı taraf üzerine yükletilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk derece mahkemesinin kararı ile; “Konya Bölge Adliye Mahkemesinin .. Hukuk Dairesinin .././. ve Konya .. Hukuk Dairesinin ../.. E. ../. K. sayılı dosyalarında da belirtmiş olduğu üzere bakıcı giderleri ve faturalandırılamayan tedavi giderleri yönünden davalı … şirketinin de sorumlu olacağı kabul edildiği dikkate alınarak, mahkemece alınan raporların ayrıntılı ve denetime açık olması nedeniyle hükme esas alındığı ve davacı vekilinin tazminat miktarlarını raporlara uygun şekilde ıslah ettiği görülmekle davacının maddi tazminat taleplerinin kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Manevi tazminat yönünden yapılan incelemede ise ; her ne kadar sigorta şirketi gibi görülse de .. Sigorta şirketinin taraflar arasındaki sözleşme gereğince … sigorta sigortalısına karşı uğranılabilecek manevi tazminat giderlerini de ödeyeceğini içerir sözleşme şartı bulunduğundan manevi tazminat talebi bakımından sorumlu kabul edilip kazanın meydana geldiği tarih, tarafların kusur durumu, tarafların ekonomik ve sosyal durumu ile manevi tazminatın amacı göz önünde bulundurularak, davacının manevi tazminat talebinin de kaza tarihinden itibaren kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş ve oluşan vicdani kanaat ile aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” şeklinde davacının davasının kısmen kabul kısmen reddi ile ; davacının uğramış olduğu sürekli iş göremezlik tazminatı olan 92.495,18 TL.nin davalılardan sigorta şirketi .. Sigorta (limitleri dahilinde) ve temerrüt tarihi olan 10/04/2019 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ve diğer davalı … A.Ş. için kaza tarihi olan 26/07/2010 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili (tekerrüre esas olmamak kaydıyla) ile davacıya verilmesine, davacının uğramış olduğu geçici iş göremezlik tazminatı olan 1,088,88 TL.nin davalılardan sigorta şirketi .. Sigorta (limitleri dahilinde) ve temerrüt tarihi olan 10/04/2019 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ve diğer davalı … A.Ş. için kaza tarihi olan 26/07/2010 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili (tekerrüre esas olmamak kaydıyla) ile davacıya verilmesine, davacının uğramış olduğu manevi tazminat açısından 15.000,00 TL.nin kaza tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalı … A.Ş. ve …den müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine dair hükmün kurulduğu anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı …. vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dava konusu talebin zaman aşımına uğradığını, dava konusu kazanın 26/07/2010 tarihinde gerçekleştiğini, yasa ile belirtilen zaman aşımı süresinin geçtiğini, bu nedenle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesinin hukuka aykırılık oluşturduğunu, davacının davranışlarında zararı arttırıcı etken mevcut olduğunu, davacı tarafın trafikte kask ve dizlik takmayarak zararı arttırıcı davranışı nedeniyle tazminattan indirim yapılması gerektiğini, ayrıca verilecek kararda hatır taşıması indirimi uygulanması gerektiğini, yeni şartlara göre geçici iş göremezlik, sigorta poliçesi teminatı dışında olduğunu, bilirkişi tarafından hatalı hesaplama yapıldığını, davanın kısmen kabulü nedeniyle ara buluculuk ücretlerinden davacının da sorumlu olacağının açık olduğunu ancak ara buluculuk ücretinde davacı tarafa herhangi bir yükleme yapılmadığının görüldüğünü, Yerel Mahkemece verilen kararda avans faize hükmedildiğini, taraflar arasında ticari bir ilişkinin mevcut olmadığını, bu nedenle de avans faize hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu beyan ederek Yerel Mahkemece verilen kararın ortadan kaldırılması ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yerel Mahkemece verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkilinin yolcu konumunda olması nedeniyle hiçbir kusurunun bulunmadığını, dava konusu kazada yaralanan müvekkilinin Yerel Mahkemece alınan adli tıp raporuna göre %19 oranında kalıcı ve sürekli sakatlığının oluştuğunu, ağır derecede yaralanan ve sakatlanan müvekkilinin eskisi gibi ev işlerini görebilecek seviye olmadığını ve hayatının olumsuz yönde büyük ölçüde değişmesinden dolayı yaşadığı üzüntü, acı ve elemin büyük olduğunu, bu nedenle müvekkilinin manevi zararının oldukça fazla olduğunu, manevi tazminatta amaçlananın bir nebze olsun rahatlama duygusu vermek olduğunu ve öte yandan da zarar veren tarafı da dikkat ve özen göstermek konusunda etkileyecek bir yaptırımla caydırıcı olabildiğini, hükmedilen 15.000,00 TL manevi tazminatın müvekkilinin manevi zararını gidermesinin mümkün olmadığını beyan ederek Yerel Mahkemece verilen kararın ortadan kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Mak. San ve Tic A.Ş. vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dava konusu alacağın zaman aşımına uğradığını, davacının davayı kazadan çok üzün süre sonra açmasının dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, dava açılmasının hakkın kötüye kullanılması olduğunu, davacının maluliyetinin dava konusu kazadan kaynaklandığının kanıtlanamadığını, kazayla zarar arasında illiyet bağının olmadığını, bu nedenle davanın reddinin gerektiğini, Yerel Mahkemece alınan maluliyet raporunda %19 oranında ciddi oranda malul olan birisinin 8 yıl boyunca tedavi görmemiş olmasının da hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, hükme esas alınan kusur raporunun kabulünün mümkün olmadığını, davacının zararını arttırıcı hareketleri ve hatır taşımasının dikkate alınmadan verilen hükmün bu nedenlerle de kaldırılması gerektiğini, dava konusu alacağa avans faizi işletilmesine karar verildiğini ancak taraflar arasında herhangi bir ticari ilişki bulunmadığını, bu nedenle alacağa yasal faiz işletilmesi gerekirken avans faizi işletildiğini, hükmedilen manevi tazminat miktarının da fahiş olduğunu, gerekçeli kararın 2 nolu hüküm fıkrasında açıklanan maddi tazminat yönünden hükmedilen harca faiz işletilmesinin de hukuka aykırı olduğunu, yargılama giderlerine kaza tarihinden itibaren faiz işletilmesinin de hukuka aykırı olduğunu, davanın kısmen kabulüne karar verildiği halde ara buluculuk ücretinin tamamının davalılar üzerine yükletilmesinin de hukuka aykırı olduğunu, Yerel Mahkemenin ihbar taleplerinin de dikkate alınmadığını beyan ederek Yerel Mahkemece verilen kararın ortadan kaldırılması ile davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …. Sigorta Şirketi vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; kaza nedeniyle uzamış ceza zaman aşımı süresinin dolduğunu, ilgili taleplerin zaman aşımı nedeniyle reddinin gerekirken kabulünün kanuna aykırı olduğunu, kaza tarihinden itibaren işleyecek ticari faize hükmedilmesinin de açıkça hatalı olduğunu, ancak kanuni faiz uygulanabileceğini beyan ederek Yerel Mahkemece verilen kararın ortadan kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Zamanaşımı yönünden yapılan değerlendirmede
818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 41. maddesinde (6098 sayılı TBK’nun 49. md.) haksız fiil tanımlanmış, 60. maddesinde de (TBK’nun değişik 72. md.) haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan zararının tazmini istemiyle açacağı davaların zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren 1 yıl ve herhalde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresine (TBK’nun 72. maddesinde 2 ve 10 yıllık zamanaşımı süreleri öngörülmüştür) tabi bulunduğu belirtilmiştir.
Buna karşılık 2918 sayılı KTK’nun 109/1 maddesinde; motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler için, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve herhalde kaza gününden başlayarak 10 yıllık zamanaşımı süresi öngörülmüştür. Maddenin özellikle 2. fıkrasında “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğarsa” ifadesi ile kanun koyucu, taraf ayrımı yapmaksızın (davacı, davalı veya dava dışı 3. kişi) fiil cezayı gerektiriyor ise uzamış ceza zamanaşımının uygulanacağını benimsemiştir. Görüldüğü gibi, BK’nun 60. ve 2918 sayılı KTK’nun 109/2. maddesindeki düzenlemeler, zamanaşımı süresinin başlangıcı yönünden birbirine paraleldir. Aralarındaki tek fark, zamanaşımı süresinin trafik kazalarından doğan tazminat talepleri bakımından 1 yıl yerine, 2 yıl olarak öngörülmesidir. (TBK’nun 72. maddesi ile bu konuda da paralellik sağlanmıştır.) 2918 sayılı Kanun’un anılan madde hükmünde gözden kaçırılmaması gereken husus, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesinin, sadece eylemin ceza kanununa göre suç sayılması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır. Bu düzenlemenin iki ayrı sonucu bulunmaktadır. Söz konusu yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece eylemin aynı zamanda bir suç oluşturmasını yeterli görmekte; bunun dışında fail hakkında mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı hatta böyle bir ceza davasının açılması ya da zarar görenin o davada tazminat yönünden bir talepte bulunmuş olması koşulu aranmamaktadır.
Dahası, söz konusu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından sürücü ve diğer sorumlulular (örneğin işleten) arasında bir ayrım da yapılmamış, böylece kuralın bunların tümü için geçerli olduğu, hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür. (HGK’nın 10.10.2001 gün 2001/19-652-705 ve HGK’nın 16.04.2008 gün, 2008/4-326-325 sayılı kararları ile uzamış ceza zamanaşımı benimsenmiştir.
Açıklanan ilkeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; kaza 26/07/2010 tarihinde gerçekleşmiş, davacı vekilince 20/05/2019’da arabuluculuğa başvurulduğu, öncesinde … Sigortaya 29/03/2019 tarihinde, .. sigortaya 03/05/2019 tarihinde başvurduğu, taleplerin zamanaşımı nedeniyle karşılanmaması nedeniyle 28/06/2019 tarihinde dava açıldığı, davalılar tarafından ayrı ayrı zamanaşımı definde bulunmuştur.
Davaya konu trafik kazası sonucunda davacı malul olacak derecede yaralanmış olup, eylem için kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 Sayılı TCK’nun TCK 89 ve 66/1-e maddelerine göre öngörülen ceza zamanaşımı süresi 8 yıldır. Buna göre davada, kaza tarihi ile,sigortaya yönelik temerrüt ile arabululucuğa başvuru ve dava tarihi arasında 8 yıllık uzamış zamanaşımı süresi dolmuştur
NE VARKİ
Davacı vekilinin ,olaydan sonra müvekkilinin maluliyetinin arttığını,gelişen durumun konya numune hastanesinin % 14 oranında malul olduğuna ilişkin 06/08/2018 tarihli raporu sonrası vakıf olduklarını,bu nedenle gelişen durumun olduğu, davacının maluliyetinin arttığı iddia edilmiştir.
Gelişen durum, kaza sonucu meydana geldiği halde, başlangıçta bilinen yaralanmalar dışında, sonradan ortaya çıkan veya gelişen, olaya bağlı vücut bütünlüğünü bozan sonuçlar olarak tanımlanabilir. Gelişen durumun olup olmadığı ise her olaya özgü kanıtlara göre değerlendirilmelidir.
Somut olayda, kaza 26/07/2010 tarihinde meydana gelmiş olup, yukarıda açıklanan yasa hükmü uyarınca davacının maluliyeti ile ilgili olarak “gelişen bir durumun” olup olmadığı hususu önem arzetmektedir.
Bu durumda varsa dosyaya dahil edilmeyen davacının diğer tüm tıbbi belgelerle İstanbul Adli Tıp Kurumu Başkanlığına gönderilerek trafik kazası sonucu oluşan yaralanmanın tedaviyle hangi tarihte tamamen sona erdiği, bu yaralanmadan dolayı belirlenip,ceza ve hukuk mahkemesi içindeki tüm bu tıbbi belgeler dikkate alınarak dava konusu kazadan dolayı gelişen ve yeni ortaya çıkan bir durumun olup olmadığı varsa gelişen durum nedeniyle artan maluliyet oranının kaza tarihinde yürürlükte bulunan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine göre tespiti konusunda rapor alınmadan ve zamanaşımın bu kapsamda dolup dolmadığı değerlendirilmeden davanın kabulü yanlıştır.
Zira dosya içindeki raporlarda yaralanmanın hangi tarihte tedaviyle tamamen sona erdiği, bu yaralanmadan dolayı gelişen bir durum olup olmadığı, varsa hangi tarihte gelişen durumun sona erdiği; diğer bir anlatımla, daimi iş gücü kaybının kesin olarak belirlenebilmesi için tedavilerinin ne zaman sona ereceği ve kesin maluliyet oranının hangi tarihte belirlenebileceği anlaşılamamaktadır. Gelişen durum; olay sonucu meydana geldiği halde, başlangıçta bilinen yaralanmalar dışında, sonradan ortaya çıkan veya gelişen, olaya bağlı vücut bütünlüğünü bozan sonuçlar olarak tanımlanabilir. Gelişen durumun olup olmadığı ise her olaya özgü olarak kanıtlara göre değerlendirilir.(Yargıtay 17. HD’nin 2014/18267E, 2014/15490K , 2014/4977E, 2015/11641K )
Mahkemesince yukarıda açıklanan içtihatlar kapsamında Mahkemece davacının tüm tedavi belgeleri ve önceki özürlülük raporu getirtilerek dosya tümü ile Adli Tıp Kuruluna gönderilerek; davacının yaralanması nedeniyle tedavileri tamamlanarak hangi tarihte sağlığına kavuşmuş sayılacağı, gelişen bir durum bulunup bulunmadığı, tedavilerinin ne zaman sona ereceği, vücut çalışma gücü kaybının hangi tarihte kesin olarak belirlenebilir duruma geldiği, olay tarihinde yürürlükte bulunan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine göre hükümleri dikkate alınarak rapor alınmalıdır. Mahkemece bu hususta gerekli rapor alındıktan sonra gelişen durumun varlığı olup olmadığı da dikkate alınarak bu rapor da irdelenerek, zararın (maluliyetin) ne zaman öğrenildiği ya da öğrenilmesi gerektiği değerlendirilip, davalıların davaya cevap süresi içinde zamanaşımı itirazları olup olmadığı da değerlendirilmek suretiyle zamanaşımı süresinin dolup dolmadığının belirlenmesiyle oluşacak sonuca göre karar verilmesi, dolmadığının tespit edilmesi durumunda davanın esasına girilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle, hüküm tesisi doğru görülmediği anlaşılmakla davalı sigortanın istinafı yerindedir.
Kaldırma sebebine göre davacı ve davalı vekillerinin diğer istinaf itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek bulunmamaktadır.
Yukarıda yapılan genel açıklamalar ışığında, istinafa konu ilk derece mahkemesinin dosyası incelendiğinde, yukarıda belirtilen ve esasa etki eden hususlarda delillerin eksik toplandığı anlaşılmakla, ilk derece mahkemesi kararının duruşma yapılmaksızın kaldırılması ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye iadesine dair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurusunun açıklanan sebeplerle KABULÜ ile Yerel Mahkeme kararının HMK.m.353/1-a/6 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, gerekçede belirtilen eksiklikler giderilerek yeniden yargılama yapılması için HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf yasa yoluna başvuran taraflarca peşin olarak yatırılan başvuru harcı dışında kalan istinaf karar harçlarının talep halinde taraflara ayrı ayrı iadesine,
4-Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,
5-İstinaf yasa yoluna başvuranlar tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
6-Karar tebliği ve harç işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle KESİN olarak karar verildi. 30/03/2021

… … … …
Başkan Üye Üye Katip
… … … …
E imza E imza E imza E imza

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.