Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : …
KARAR NO : …
KARAR TARİHİ : …
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : …
NUMARASI : … Esas … Karar
DAVACI : … – …
VEKİLİ : Av. …
DAVALILAR : 1- …
2- …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : 3- … SİGORTA ANONİM ŞİRKETİ –
VEKİLİ : Av. …
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 21/12/2021
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 22/12/2021
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … tarihinde davalı … sevk ve idaresindeki mülkiyeti davalı …’e ait olan … plakalı araç … sokak istikametinden … Caddesi istikametine … sokağı kullanarak … sokak kavşağına geldiğinde aracın ön kısmı ile müvekkili … sevk ve idaresindeki … plakalı motosiklete çarpması sonucu müvekkilinin BTM ile giderilemeyecek derecede vücudunda kemik kırıkları olduğunu, müvekkilinin olay sonrasında eski sağlığına kavuşamadığını ve halen tedavisinin devam ettiğini, …’ün tam kusurlu olduğunu, müvekkilinin davalı … hakkında Cumhuriyet Başsavcılığının … soruşturma numarası ile şikayetçi olduğunu, taraflar arasında arabuluculuk süresi işletilmiş ancak anlaşmanın sağlanamadığını, davalı … adına kayıtlı … İli, Merkez İlçesi … Mah. … Ada, … Parselde kayıtlı taşınmazın ve davalı … adına kayıtlı … plakalı aracın kayıtları üzerine ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir konulmasına, müvekkilinin çekmekte olduğu acılar sebebiyle 80.000,00 TL manevi tazminatı olay tarihi … itibariyle işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı araç sürücüsü … ve araç sahibi …’den müştereken ve müteselsilen alınarak müvekkiline ödenmesine, Kaza sebebiyle ortaya çıkan geçici iş gücü kaybı için 100,00 TL devlet tarafından karşılanmayan ve öngörülemeyen sağlık giderleri için 100,00 TL bakıcı giderleri için 100,00 TL sürekli iş gücü kaybı için 100,00 TL olmak üzere toplamda 400,00 TL maddi tazminatın HMK 107 çerçevesinde ileride harcı tamamlanarak artırılmak üzere (sigorta şirketi için poliçe limiti ve kapsamı ile sınırlı olmak üzere ve suretiyle) sigorta şirketi dışındaki davalılar için olay tarihi …’dan sigorta şirketi için 2918 sayılı Kanunun 99.maddesi uyarınca … tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek müvekkiline ödenmesine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin sürücüsü olduğu aracın sigortasının bulunduğunu trafik sigorta poliçeleri gereğince davacının tazminat taleplerinin poliçe limitleri dikkate alınarak sigorta şirketine yöneltilmesini ve hüküm kurulurken yalnızca sigorta şirketi aleyhine hüküm kurulmasını talep ettiklerini, davacının uğradığı zararların sebebinin dava konusu trafik kazası olduğunun ispat edilmesi gerektiğini, olayda müvekkilinin kasti bir hareketi olmadığını, karşı tarafın taleplerinin yasal şartlarının oluşmadığını ayrıca davacının yaşı değerlendirildiğinde çeşitli rahatsızlıklarının sebebinin yanlış yönlendirme yaparak trafik kazasından kaynaklandığını iddia etmektedir, bu nedenle davacı tarafın iddia ettiği vakıaların çoğu kısmının kaynağının müvekkilinin karıştığı kaza olmadığını, kazanın oluş biçimi değerlendirilerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Sigorta Anonim Şirketi’nin süresi içerisinde cevap dilekçesi vermediği görüldü.
Davalı …’ün süresi içerisinde cevap dilekçesi vermediği görüldü.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk derece mahkemesinin kararı ile; “Tüm dosya kapsamı hep birlikte değerlendirildiğinde; … tarihinde davalı … sevk ve idaresindeki mülkiyeti davalı …’e ait olan … plakalı araç … sokak istikametinden … Caddesi istikametine … sokağı kullanarak … sokak kavşağına geldiğinde aracın ön kısmı ile müvekkili … sevk ve idaresindeki … plakalı motosiklete çarpması sonucu müvekkilinin BTM ile giderilemeyecek derecede vücudunda kemik kırıkları olduğunu, müvekkilinin olay sonrasında eski sağlığına kavuşamadığını ve halen tedavisinin devam ettiğini, …’ün tam kusurlu olduğunu, müvekkilinin davalı … hakkında Cumhuriyet Başsavcılığının … soruşturma numarası ile şikayetçi olduğunu, taraflar arasında arabuluculuk süresi işletilmiş ancak anlaşmanın sağlanamadığını, davalı … adına kayıtlı … İli, Merkez İlçesi … Mah. … Ada, … Parselde kayıtlı taşınmazın ve davalı … adına kayıtlı … plakalı aracın kayıtları üzerine ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir konulmasına, müvekkilinin çekmekte olduğu acılar sebebiyle 80.000,00 TL manevi tazminatı olay tarihi … itibariyle işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı araç sürücüsü … ve araç sahibi …’den müştereken ve müteselsilen alınarak müvekkiline ödenmesine, Kaza sebebiyle ortaya çıkan geçici iş gücü kaybı için 100,00 TL devlet tarafından karşılanmayan ve öngörülemeyen sağlık giderleri için 100,00 TL bakıcı giderleri için 100,00 TL sürekli iş gücü kaybı için 100,00 TL olmak üzere toplamda 400,00 TL maddi tazminatın HMK 107 çerçevesinde ileride harcı tamamlanarak artırılmak üzere (sigorta şirketi için poliçe limiti ve kapsamı ile sınırlı olmak üzere ve suretiyle) sigorta şirketi dışındaki davalılar için olay tarihi …’dan sigorta şirketi için 2918 sayılı Kanunun 99.maddesi uyarınca … tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek müvekkiline ödenmesine, karar verilmesini talep ettiği konunun 6098 sayılı TBK.49.-56.maddeleri ve KTK.85. ve devam eden maddelerinde düzenlendiği TBK.49/1. Maddesinde; “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” şeklinde, TBK.54.maddesinde; “Bedensel zararlar özellikle şunlardır:1. Tedavi giderleri.2. Kazanç kaybı.3. Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar.4. Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar.” şeklinde, KTK.85. Maddesinde; “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar……………….İşleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” şeklinde, KTK’nun 86/1.maddesinde;”İşleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bir bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın, kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya bir üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulur.” şeklinde, KTK’nun 91/1.maddesinde;”İşletenlerin, bu Kanunun 85 inci maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.” şeklinde, KTK’nun 92.maddesinde;”Aşağıdaki hususlar, zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamı dışındadırlar.a) İşletenin; bu Kanun uyarınca eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere karşı yöneltebileceği talepler,b) İşletenin; eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararlar nedeniyle ileri sürebilecekleri talepler,c) İşletenin; bu Kanun uyarınca sorumlu tutulmadığı şeye gelen zararlara ilişkin talepler, d) Bu Kanunun 105 inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre zorunlu mali sorumluluk sigortasının teminatı altında yapılacak motorlu araç yarışlarındaki veya yarış denemelerindeki kazalardan doğan talepler,e) Motorlu araçta taşınan eşyanın uğrayacağı zararlar, f) Manevi tazminata ilişkin talepler.” şeklinde, KTK’nun 97.maddesinde(6704 S.K. 5. Mad. İle değişiklik öncesi);”Zarar gören, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde doğrudan doğruya sigortacıya karşı talepte bulunabileceği gibi dava da açabilir.” şeklinde, KTK’nun 99.maddesinde(6704 S.K. 6. Mad. İle değişiklik öncesi );”Sigortacılar, hak sahibinin kaza veya zarara ilişkin tespit tutanağını veya bilirkişi raporunu, sigortacının merkez veya kuruluşlarından birine ilettiği tarihten itibaren sekiz iş günü içinde zorunlu mali sorumluluk sigortası sınırları içinde kalan miktarları hak sahibine ödemek zorundadırlar.” şeklinde düzenlemeler yapıldığı, Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın A-1. maddesinde de, sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin edeceğinin düzenlendiği, … tarihinde davalı … sevk ve idaresindeki mülkiyeti davalı …’e ait olan … plakalı araç … sokak istikametinden … Caddesi istikametine … sokağı kullanarak … sokak kavşağına geldiğinde aracın ön kısmı ile müvekkili … sevk ve idaresindeki … plakalı motosiklete çarpması sonucu maddi hasarlı ve yaralamalı trafik kazası gerçekleştiği,
… tıp Fakültesi Hastanesi Başhekimliği tarafından düzenlenen … tarihli raporda Davacı … … tarihinde uğradığı trafik kazası neticesinde sol tibia fibula distal uç açık fraktürü geliştiği opere olduğu, yürüyüş bozukluğu olduğu ve uzun yürüyüşlerde kanedyen kullanma gereksinimi bulunduğunu, davacının mevcut arızasının iyileşme süresinin 9 ayı bulacağı bu sürede %100 malul sayılacağı bu süre zarfında 4 ay süre ile bir başkasının bakım yardımına ihtiyaç duyacağının bildirildiği, … Adli Tıp Kurumu tarafından düzenlenen … tarihli raporda Davalı sürücü …’ün %85 oranında kusurlu olduğu, davacı sürücü …’ın %15 oranında kusurlu olduğunun bildirildiği, … tıp Fakültesi Hastanesi Başhekimliği tarafından düzenlenen … tarihli raporda Davacı’nın … tarihinde uğradığı trafik kazası neticesinde yaralandığı sol tibia ve ibula distal uç parçalı fraktür geliştiği şu an sol diz fleksiyonun 100 derece ekstansiyonun 0 derece nötral pozisyonda olduğu , sol ayak bileği dorsifleksiyonun 0 derece , plantar fleksiyonun 0 derece olduğu , sol ayak bileğinin 90 derece nötralde ankiloze durumda olduğu, çalışma gücü ve meslekte kazanma gücü kaybı oranının %19 olduğu , kişinin yaşına göre sürekli iş göremezlik oranının %23,2 olduğunu, maluliyet tespit oranının %19 olduğu kişinin yaşına göre sürekli iş göremezlik oranının %23,2 olduğunu, mevcut arızasının iyileşme süresinin 9 aya kadar uzayabileceği bu sürenin ilk 4 ayında bir başkasının bakım ve yardımına ihtiyaç duyacağının bildirildiği, Aktüerya bilirkişisi … tarafından düzenlenen … tarihli raporda … tarihinde meydana gelen trafik kazasında yaralanması sonucu 9 ayda iyileşen, bu sürenin ilk 4 ayında başkasının yardım ve bakımına ihtiyaç duyan ve %23,2 oranında meslekte kazanma gücü kaybına uğrayan davacı …’ın …-… tarihleri arası 9 ay süreyle sınırlı geçici iş göremezlik süresinde uğradığı maddi zararının 17.489,16 TL, …-… tarihleri arasındaki süreyle sürekli iş göremezlik süresinde uğradığı maddi zararının 123.237,39 TL , …- … tarihleri arası 4 ay süreyle sınırlı bakıcı giderinden doğan maddi zararının 9.220,79 TL , fatura edilemeyen ve belgeye bağlanamayan kaçınılmaz tedavi giderlerinden doğan maddi zararının 4.250,00 TL olduğunun bildirildiği, mahkemece alınan tüm raporların ayrıntılı ve istinaf denetimine açık olması nedeniyle hükme esas alındığı, davacı vekili … tarihli dilekçesi ile davayı ıslah ederek ıslah harcını yatırdığı anlaşılmıştır.
Mahkemece alınan raporların ayrıntılı ve denetime açık olması nedeniyle hükme esas alınmış davacının davasının maddi tazminat yönünden kabulüne karar verilmiştir.
Manevi tazminat yönünden yapılan incelemede ise ; kazanın meydana geldiği tarih, tarafların kusur durumu, davacının destekten yoksun kalması, tarafların ekonomik ve sosyal durumu ile manevi tazminatın amacı göz önünde bulundurularak, davacının manevi tazminat talebinin de dava tarihinden itibaren kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş ve oluşan vicdani kanaat ile aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. ” şeklinde davacının davasının kısmen kabul kısmen reddi ile, davacının talepleri olan maddi tazminat açısından, davacının uğramış olduğu geçici iş gücü kaybı olan 17.489,16 TL’nin davalı sigorta açısından temerrüte düştüğü … tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi (sigorta şirketinin limiti dahilinde) diğer davalılar … ve … den kaza tarihi olan … dan itibaren işleyecek yasal faizi ile müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, davacının kaza nedeniyle uğramış olduğu öngörülemeyen sağlık gideri olarak 4.250,00 TL’nin davalı sigorta açısından temerrüte düştüğü … tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi (sigorta şirketinin limiti dahilinde) diğer davalılar … ve … den kaza tarihi olan … dan itibaren işleyecek yasal faizi ile müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, davacının bakıcı giderleri için 9.220,79 TL’nin davalı sigorta açısından temerrüte düştüğü … tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi (sigorta şirketinin limiti dahilinde) diğer davalılar … ve … den kaza tarihi olan … dan itibaren işleyecek yasal faizi ile müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, davacının sürekli iş gücü kaybı olarak 123.237,39 TL’nin müştereken ve müteselsilen davalılardan alınarak davacıya verilmesine, davacının manevi tazminat talebi açısından; Davacının uğramış olduğu trafik kazası nedeniyle 35.000,00 TL’nin kaza tarihi olan … tarihinden itibaren davalı sigorta şirketi hariç olmak üzere diğer davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine dair hükmün kurulduğu anlaşılmıştır.
İlk Derece Mahkemesince verilen ek kararda özetle; ” Maddi tazminat yönünden; Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 10.533,22 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 54,40 TL (peşin alınan 274,61 TL’den manevi tazminat talebi için alınan peşin harcın mahsubundan sonra kalan), 530,00 TL tamamlama harcı olmak üzere toplam 584,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 9.948,82 TL harcın (davalı … Sigorta Aş.’nin limiti dahilinde) sorumluluğunun kaza tarihinde geçerli olan poliçe limitiyle sınırlı olmak üzere)davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak hazineye irad KAYDINA, ” şeklinde 3.maddesinin düzeltilmesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” şeklinde Davacı vekilinin hükmün tamamlanması için ek karar verilmesi isteminin 6100 Sayılı HMK’nın 305/A maddesi uyranca kabulü ile; Mahkememizin … tarihli duruşma zaptının hüküm kısmının A bendinin 4. Maddesinin ve aynı tarihli gerekçeli kararın … Esas, … Karar sayılı ilamının hüküm kısmının A bendinin 4. Maddesinin, “Davacının sürekli iş gücü kaybı olarak 123.237,39 TL’nin davalı sigorta açısından temerrüte düştüğü … tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi (sigorta şirketinin limiti dahilinde) diğer davalılar … ve … den kaza tarihi olan … dan itibaren işleyecek yasal faizi ile müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,” şeklinde hüküm tesis edilmesine, Mahkememiz dosyasının gerekçeli kararın hüküm kısmının 3. Maddesinin; ” maddi tazminat yönünden; harçlar kanunu gereğince alınması gerekli 10.533,22 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 54,40 TL (peşin alınan 274,61 TL’den manevi tazminat talebi için alınan peşin harcın mahsubundan sonra kalan), 530,00 TL tamamlama harcı olmak üzere toplam 584,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 9.948,82 TL harcın (davalı … Sigorta Aş.’nin limiti dahilinde) sorumluluğunun kaza tarihinde geçerli olan poliçe limitiyle sınırlı olmak üzere)davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak hazineye irad kaydına, ” şeklinde düzeltilmesine dair hükmün kurulduğu anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı … Sigorta AŞ vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yerel Mahkemece yargılama esasında dikkate alınan maluliyet raporu kaza tarihi ile geçerli ve yasal yönetmelik usullerine uygun şekilde düzenlenmediğini, mezkur raporların trafik kazasında illiyet bağını ihtiva etmediğini, Yerel Mahkemece geçici iş göremezlik tazminatı ve tedavi/bakıcı gideri zarar kalemlerinin poliçe kapsamı dışında kalmasına rağmen müvekkili sigorta şirketine tahmiline karar verilmesini kabul etmediklerini, Yerel Mahkemenin esasında tanzim edilen hesaplama bilirkişi raporunda mevzuata ve içtihatlara uygun hesaplama yöntemi kullanılmadığını, müvekkili şirketin sigorta şirketine başvuru tarihinden itibaren yasal faizle sorumlu tutulmasının kabulünün mümkün olmadığını ve hukuka aykırı olduğunu, Yerel Mahkeme kararı esasında mezkur kazada davacının müterafik kusurun dikkate alınmadığını, ilgili kararın bozularak tazminatın hesabından müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini beyan ederek Yerel Mahkemece verilen kararın ortadan kaldırılması ile davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar … ve … vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yerel Mahkemece yargılama esasında dikkate alınan maluliyet raporunun kaza tarihi ile geçerli ve yasal yönetmelik usullerine uygun şekilde düzenlenmediğini, mezkur raporların trafik kazası arasında illiyet bağını ihtiva etmediğini, Yerel Mahkemenin esasında tanzim edilen hesaplama bilirkişi raporunda mevzuata ve içtihatlara uygun hesaplama yönteminin kullanılmadığını, Yerel Mahkeme kararın esasında mezkur kazada davacının müterafik kusuru dikkate alınmadığını, ilgili kararın bozularak tazminat hesabından müterafik kusur indirim yapılması gerektiğini, talep edilen manevi tazminat miktarının da fahiş miktarda olduğunu, olayda müvekkilinin kasti bir hareketinin bulunmadığını, karşı tarafın taleplerinin yasal şartlarının oluşmadığının açık olduğunu, davacı tarafın iddia ettiği olayların sebebinin yalnızca dava konusu trafik kazası olduğunun ispatının davacı tarafından ispatlanması ve nedensellik bağının kurulması gerektiğini beyan ederek Yerel Mahkemece verilen kararın ortadan kaldırılması ile davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; ATK raporundaki değerlendirmenin müvekkilini kusursuz gösteren kaza tespit tutanağı ile çeliştiğini, kazanın davalının çok yüksek bir süratle kontrolsüzce kavşağa girmesi nedeniyle gerçekleştiğini, davalının kusurunun ağırlığının, müvekkilinin aldığı tüm önlemleri ve gösterdiği dikkat ile özeni karşılıksız bıraktığını, müvekkilinin kalıcı iş gücü kaybı oranı, geçici iş göremezlik oranı ve bir başkasının bakımına muhtaç olduğu süre ile SGK tarafından karşılanmayan tedavi giderleri, geçici ve kalıcı iş gücü kaybı nedeniyle uğranılan maddi tazminat miktarları düşük hesaplandığını, müvekkili lehine hüküm altında alınan manevi tazminat miktarının somut olayın şartlarına göre, müvekkilinin yaşadığı manevi acıyı dindirmekten uzak olduğunu, kaza nedeniyle müvekkilinin aylarca başkalarının bakımına muhtaç hale geldiğini, sembolik olarak talep edilen manevi tazminatın kabulü yerine kısmen kabulünün doğru olmadığını beyan ederek Yerel Mahkemece verilen kararın ortadan kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
1,8 teknik faizin ve engelliler yönetmeliğinin uygulanması gerektiği ,maluliyete itiraz ve Kamu düzeni yönünden yapılan incelemede;
AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği anlaşılmakta olup bu iptal kararının somut davada uygulanabilirliğinin tespiti gerekmektedir
Anayasa’nın 153.maddesi uyarınca, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamamakta ve ancak Resmi Gazetede yayımlandıktan sonra yürürlüğe girmektedir.Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının yasama,yürütme ve yargı organları,idari makamlar,gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı açıktır.
Diğer taraftan HMK 33 maddesinde “Hakim Türk hukukunu resen uygulanır.”
şeklinde ifadesini bulan yasal ilke gözetildiğinde; Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının bu gibi kesin hüküm halini almamış derdest dosyalar yönünden uygulanmasının zorunluluğu ortadadır.
Zira, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları usulü kazanılmış hakların istisnasını teşkil ederler.
T.C. Anayasası’nın 153 üncü maddesinin 6 ncı fıkrasında, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.” düzenlemesi mevcut olup, bu düzenlemenin doğal sonucu olarak Anayasa Mahkemesi’nce bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tümünün ya da bunların belirli hükümlerinin Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edildiğinin bilindiği halde görülmekte olan davaların Anayasa’ya aykırılığı saptanan kurallara göre görüşülüp çözümlenmesi, Anayasa’nın üstünlüğü prensibine ve hukuk devleti ilkesine aykırı düşeceği için uygun görülmeyeceği kabul edilmektedir (Danıştay 4. Dairesi. 09.05.2011 tarih ve 2011/2546 E., 2011/3384 K. sayılı kararı).
Bu konudaki Anayasa Mahkemesinin 12.12.1989 tarih ve 1989/11-48 sayılı kararında;“Anayasanın 152. maddesine göre, itiraz yoluna başvuran mahkemeler, Anayasa Mahkemesi’nce verilecek kararlara uymak zorundadırlar. Bu durumda, itiraz eden mahkeme, elinde bulunan ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce açılmış olan bir davayı Anayasa Mahkemesi kararına göre çözecek ve doğrudan iptal kararının etkisini önceye uygulayacaktır. Ayni durum, itiraz yoluna başvurmayan mahkemeler yönünden de geçerlidir. İptal davası veya itiraz üzerine bir kuralın iptali sonucu, Mahkemeler bakmakta oldukları davaları bu karara göre çözmekle yükümlüdürler. Bu sonuç Anayasa’nın, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” yolundaki 153. Maddesinin altıncı fıkrasında yer alan kuralın sonucudur. …” gerekçesine yer verilmiştir.
Yine, 09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da;“Sonradan çıkan içtihattı birleştirme kararının, Temyiz Mahkemesinin bozma kararına uyulmakla meydana gelen usule ait müktesep hak esasının istisnası olarak henüz mahkemede veya Temyiz Mahkemesinde bulunan işlere tatbiki gereklidir. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarında da aynı ilke geçerlidir.” şeklinde açıklama yapılmış, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.07.2011 tarihli ve 2011/1-421 Esas, 2011/524 K. Sayılı kararında da “Eldeki dava sonuçlanıp kesinleşmeden o davaya uygulanabilecek olan yasa metni Anayasa Mahkemesince iptal edilip, yürürlüğün durdurulmasına karar verildiğine göre, iptal kararı sonucu oluşan durumun 05.09.1960 tarihli, 21/9 sayılı YİBK’da da belirtildiği üzere maddi anlamda kesinleşmemiş olup, derdest olan eldeki davaya da uygulanması zorunludur.” denilmiş, aynı yöndeki içtihat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.03.2012 tarihli ve 2012/20-12 E., 2012/232 K. sayılı kararında da oy birliği ile kabul edilmiştir. Keza 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 E., 2004/19 K. sayılı ve 03.02.2010 tarihli ve 2010/4-40 E., 2010/54 K. sayılı kararlarında da: “Uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usulî kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal sonrası oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir.” yönünde değerlendirme ve açıklama yapılmıştır.
Görüldüğü üzere, Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve bu durumun da bozma kararına uyulmakla meydana gelen usulî müktesep hakkın istisnası olduğu ve eldeki tüm uyuşmazlıklara uygulanması gerektiği uyulması zorunlu yargısal içtihatlar ile kabul edilmiştir.
Anayasa’nın 153. maddesinin birinci fıkrasında herhangi bir denetim yolu tanınmamış ve Anayasa Mahkemesi kararlarının kesin olduğu belirtilmiş, beşinci fıkrada “İptal kararları geriye yürümez” kuralına yer verilmiştir.
Türk Anayasal sisteminde, “Devlete güven” ilkesini sarsmamak ve ayrıca devlet yaşamındabir kargaşaya neden olmamak, kazanılmış hakları korumak için iptal kararlarının geriye yürümezliği kuralı kabul edilmiştir. Böylece hukuksal ve nesnel alanda etkilerini göstermiş, sonuçlarını doğurmuş bulunan durumların, iptal kararlarının yürürlüğe gireceği güne kadarki dönem için geçerli sayılması sağlanmıştır. Bir kural işlemle kurulan statünün Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararıyla ya da bir başka kural işlemle kaldırılması durumunda, bu statüye bağlı öznel (sübjektif) işlemlerin de geçersiz duruma düşmesi doğaldır. Dolayısıyla bu öznel işlemlerle, ortadan kalkan statüye dayanarak ileriye dönük haklar elde edilemez. Anayasa’nın bağlayıcılığı, Anayasa Mahkemesi kararlarına tüm devlet organlarının uyma zorunluluğu ve Anayasa’nın üstünlüğü ilkesi, Anayasa’ya aykırı bir kuralın aykırılığının saptanmasından sonra uygulama alanı bulmasını kesinlikle önler. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının zaman içerisindeki etkisi böylece çıkmakta ve “İptal kararlan geriye yürümez” kuralı belirtilen anlamı taşıyarak geçerli olmaktadır. Anayasa’nın 153. maddesindeki “İptal kararları geriye yürümez” kuralının, geriye yürümezlik kuralının, yalnız lafza bağlı kalınarak yorumlanması hukuk devleti ilkesine ve bu ilke içinde var olan adalet ve eşitlik ilkelerine aykırı sonuçlar doğurabileceği gibi itiraz yoluyla yapılacak denetimin amacına da ters olduğu aşikârdır. Ayrıca iptal kararının geriye yürümezliği kuralı çoğu zaman iptal kararlarını işlevini ve etkinliğini azaltmaktadır.
Yukarıda yapılan tespit, açıklama ve değinilen uyulması zorunlu yargısal içtihatlara göre somut uyuşmazlık ele alındığında;
AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği,iptal kararı içerine göre sigorta şirketlerinin trafik kazalarından doğan tazminat sorumluluğunun öncelikle Karayolları Trafik Kanunu,Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiillere ilişkin hükümlerinin uygulanacağı,dolayısıyla trafik sigortası kapsamındaki tazminatların belirlenmesinde artık ‘Genel Şartlar’ın kural olarak belirleyici olmayacağı, genel Şartlar”ın sadece Karayolları Trafik Kanunu ve Borçlar Kanunu’na aykırı olmayan hükümlerinin uygulanabileceği, dolayısıyla bu karardan sonra sigorta şirketlerinin tazminat sorumluluğunu azaltan ‘Genel Şartlar’ın birçok hükmünün uygulanamaz hale geldiği görülmektedir.
Zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinin konusu, karayolunda motorlu taşıt işletenin, motorlu taşıtın işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilerin uğrayabileceği destekten yoksun kalma zararını, bedensel zararı ve/veya eşya zararını tazmin yükümlülüğünü teminat altına almaktır. Başka bir ifadeyle sigorta şirketinin bu sözleşme ile yüklendiği borç, işletenin motorlu taşıtın işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilere zarar vermesi hâlinde doğacak tazminat borcunu sigorta teminat limiti dâhilinde ödeme borcudur. Sigorta şirketinin zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinden doğan sorumluluğunun kapsamı düzenlenmemiş olup bu kapsamın idarenin düzenleyici nitelikte işlemi olan genel şartlar ile belirlenmesi öngörülmüştür. Böylece sigorta şirketinin zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinden doğacak borcu, idare tarafından her zaman değiştirilebilir nitelikteki kurallar olan genel şartlara göre belirlenecektir. Borcun kapsamının tespiti hususunda temel çerçeve ve ilkelerin kanunda belirlenmediği, idareye geniş bir takdir yetkisinin tanındığı anlaşılmaktadır.
Mali sorumluluk sigortası sözleşmesinin içeriğine ilişkin düzenleme öngören itiraz konusu kuralların, sözleşmenin tarafları olarak motorlu taşıt işleten ile sigorta şirketinin yanında motorlu taşıt işletilmesi sebebiyle zarara uğrama riskine maruz kalan üçüncü kişilerin menfaatleri arasındaki dengenin dikkate alınarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Motorlu taşıt işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilerin zarara uğraması hâlinde işletenin tazminat borcunun kapsamı 6098 sayılı Kanun’un gerçek zararın tazminini öngören kurallarına göre belirlenmektedir. Bu tazminat borcunun ödenmesini teminat altına almak amacıyla zorunlu kılınan mali sorumluluk sigortası uyarınca sigorta şirketinin borcunun kapsamı ise itiraz konusu kurallarda atıf yapılan genel şartlara göre belirlenmektedir. Bu da zarar gören üçüncü kişi ve işleten aleyhine buna karşılık sigorta şirketi lehine menfaat dengesinin bozulmasına yol açabileceği gibi aksi durum da söz konusu olabilecektir. İşleten sorumluluk sigortası yaptırmış olmasına rağmen sigorta şirketi tarafından ödenen tazminat ile gerçek zarara karşılık gelen tazminat arasındaki farktan zarar görene karşı sorumlu olmaya devam edecektir. Zarar görenin sigorta şirketi tarafından tazmin edilmeyen zararı ise ancak işletenin ekonomik durumunun bu zararın karşılanması için yeterli olması hâlinde tazmin edilebilecektir. Şeklinde tezahür eden AYM İPTAL GEREKÇESİNDE VURGULANDIĞI ÜZERE Aynı kaza ile ilgili olmak üzere İŞLETEN VE FİİLİ YAPAN KİŞİYE YÖNELİK AÇILAN DAVA İLE SİGORTANIN DAVALI OLMASI DURUMUNDA UYGULANACAK Yönetmelik ve hesaplama tablolarındaki farklılık sorumlular arasında eşitsizliğe ve idarenin tek taraflı olarak düzenleyici olan işlemlerin sonucunda sorumlu olacak tazminat miktarlarında farklılık oluşturacaktır.
Bu kapsamda açılan davalarda TBK nın haksız fiile ilişkin hükümleri,KTK kanunu hükümleri ile genel şartların bunlara aykırı olmayan hükümleri ile bu doğrultuda yeni genel şartlarla çeliştiği durumda Yargıtay’ın genel şartların yürürlüğe girmesinden önceki yerleşmiş içtihatları doğrultusunda uygulama yapılması gerekecektir
Bu halde Aym’ce verilen iptal kararı sonrası düzenlenecek maluliyet raporlarında 01/06/2015 tarihinden itibaren uygulanan genel şartların ve bu genel şartlarla belirlenen Özürlülük ölçütü yönetmeliği ile Engelliler yönetmeliğinin uygulanma imkanı kalmadığından
Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlardan, çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan hükümlere göre ,haksız fiil tarihi 11/10/2008 tarihinde önce ise Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013 tarihinden sonra ise Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir.
Kökleşmiş Yargıtay 17. HD uygulaması ve içtihatlarına göre maluliyet raporlarının düzenlenmesinde haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan yönetmelik ve yasa hükümlerine göre değerlendirme yapılması gerekmektedir.
Nitekim Yargıtay 17 HD nin 2016/16240 esas 2019/7273 karar 2016/15369 esas 2019/6853 karar sayılı ilamları
Bu halde Söz konusu belirlemenin Adli Tıp/Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlar tarafından (çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak) uzmanlık alanlarına göre, HMK’nun 275 inci maddesi gereğince oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan çalışma gücü ve maluliyet oranının belirlenmesine ilişkin mevzuat hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir.
O halde mahkemece, yukarıda verilen hukuksal bilgiler dikkate alınarak Adli Tıp Kurumu … İhtisas Kurulu’ndan veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Ana Bilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlarından davacının maluliyeti olup olmadığı, yaralanmasının niteliği, iş güçten kalma süresinin tespiti bakımından Aym’ce verilen iptal kararı sonrası düzenlenecek maluliyet raporlarında 01/06/2015 tarihinden itibaren uygulanan genel şartların bu halde genel şartlarla belirlenen özürlülük ölçütü yönetmeliği ile engelliler yönetmeliğinin uygulanma imkanı kalmadığından Her ne kadar somut olayda kaza tarihi … tarihinden sonra ise ve Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümleri uygulanması gerekmekte ise de;
Adli Tıp Kurumunca düzenlenen raporlarda da belirtildiği üzere;
11 Ekim 2018 tarih ve 27021 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği özellikle trafik kazalarına bağlı olmak üzere tazminat davalarında mahkemelerce bilhassa istenilen ve bu konu ile ilgili değerlendirmelerde tüm bilirkişi kurumlarca kullanılan bir cetveldir. Bu cetvelde vücuttaki her bir sisteme ait hastalık veya arızalar için puanlar yer almakta olup, bu sayede çalışma gücü ve meslekte kazanma gücü kaybına bağlı bir oran verilebilmektedir.
Malulen emekli olma işlemleri ile ilgili olan 3 Ağustos 2013 tarih ve 28727 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliği ise yönetmelikteki tanımıyla kişinin “çalışma gücünün veya iş kazası veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün en az %60’ını kaybedip kaybetmediğinin” değerlendirilmesi için düzenlenmiştir. Yönetmelik ekindeki listelerde hangi hastalık veya arızaların bu kapsamda sayılabileceği listelenmiş, kapsama girmeyenler için ise herhangi bir oran belirtilmemiştir. Bu bağlamda belli bir tarihteki bir olaya bağlı çalışma gücü ve meslekte kazanma gücü kaybı oranının değerlendirilmesinde Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliğinin kullanılması teknik olarak mümkün değildir. Zira 2013 tarihli yönetmelik malulen emeklilik ile ilgili baremleri içermekte olup maluliyet oranının tespitine yönelik belgeleri ve cetvelleri içermemektedir.
Bu nedenle, söz konusu yönetmelik yukarıda açıklandığı gibi maluliyet tespiti için uygun olmadığından “11 Ekim 2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği”ne göre düzenlenen EK RAPORA GÖRE KARAR VERİLMESİ YERİNDEDİR. Maluliyete yönelik itiraz yersizdir.
NE VAR Kİ
AYM ‘ce verilen iptal kararı sonrası düzenlenecek aktüerya raporlarına ilişkin olarak 01/06/2015 tarihli genel şartlar ile getirilen TRH 2010 ve 1,8 teknik faizin ve bu genel şartlarla belirlenen vergilendirilmiş belgeli gelir, olmadığı takdirde asgari ücretin kazanç olarak nazara alınacağı düzenlemesinin uygulanma ihtimali kalmadığı gözetilerek ;
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 1989/4-586 Esas,1990/199 K sayılı kararı ve Yargıtay 17. Hukuk ve 4 Hukuk dairesinin yerleşik içtihatları gereği, Population Masculine Et – Feminine (PMF 1931) Tablosu esas alınarak davacının veya müteveffanın muhtemel yaşam süresinin belirlenmesi; davacının veya müteveffanın muhtemel gelirinin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi ile belirlenecek peşin değeri esas alınıp işleyecek dönem tazminat hesabı yapılması , davacının veya müteveffanın asgari ücret üstünde kazancı olduğunun iddia edilmesi durumunda kaza tarihindeki gelirine dair delillerini ibrazının sağlanması, varsa; ilgili meslek odaları ve meslek kuruluşlarından,vergi dairesinden ,işyerinden kaza tarihindeki sürekli ve net kazanç durumunun sorulması, geriye doğru maaş bordrosu ve sosyal güvenlik kayıtlarının getirtilmesi, davacının veya müteveffanın kaza tarihinde fiili olarak çalışmadığının belirlenmesi halinde asgari ücretin gözönüne alınacağının düşünülmesi gerekmektedir.
Bu halde mahkemece AYM verilen iptal kararı doğrultusunda belirlenen esaslara göre inceleme ve araştırma yapılarak, daha önce rapor tanzim eden ve hükme esas alınan aktüerya bilirkişisinden yukarıdaki esaslara uygun ek rapor tanziminin istenerek sonucuna göre hüküm kurulmalıdır
Davalıların Müterafik kusura ilişkin itirazın incelenmesinde :
Davalı tarafın müterafik kusur yönünden yaptığı itirazlar bakımından ise; dosya içerisinde bulunan kaza tespit tutanağına göre, davcınını kaskının takılı olup olmadığı “belirsiz” olarak işaretlenmiştir. Davacının kaskının takılı olmadığına dair dosya kapsamında herhangi bir delil olmayıp, takılı olmadığının ispatı davalı üzerindedir. Davalı tarafça, yargılama aşamasında sunulmuş herhangi bir delil bulunmadığından ve kaskın takılı olmadığının tespiti yapılamadığından, davalının bu yöndeki itirazının reddi gerekmektedir.
Davalı sigorta vekilinin kabul edilen Bakıcı gideri,kaçınılmaz tedavi gideri ve Geçici iş göremezliğin teminat kapsamı dışında olduğuna ve bu nedenle bu alacak kalemlerinin kabul edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğuna ilişkin yapılan istinaf incelemesinde;
2918 sayılı Kanun’un 98.maddesinde değişiklik yapan 6111 sayılı Kanun’un 59. maddesinde, “Trafik kazaları nedeniyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer resmi ve özel sağlık kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın genel sağlık sigortalısı sayılanlar için belirlenen sağlık hizmeti geri ödeme usul ve esasları çerçevesinde Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı”, kanunun geçici 1.maddesi ile de “Bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedellerinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı, sözkonusu sağlık hizmet bedelleri için bu Kanunun 59’uncu maddesine göre belirlenen tutarın %20’sinden fazla olmamak üzere belirlenecek tutarın üç yıl süreyle ayrıca aktarılmasıyla anılan dönem için ilgili sigorta şirketleri ve Güvence Hesabının yükümlülüklerinin sona ereceği” öngörülmüştür.
Sigorta şirketinin, işleten ve sürücünün kanundan ve sözleşmeden doğan bu yükümlülüğü, 6111 sayılı Kanun ile getirilen düzenleme ile sona erdirilmiş bulunmaktadır. 2918 sayılı Kanun’un 98. maddesinde belirtilen tedavi giderleri yönünden sorumluluğun dava dışı Sosyal Güvenlik Kurumu’na geçtiğinin kabulü gerekir. Buna karşın belgesiz tedavi giderlerinden sigorta şirketinin, işleten ve sürücünün sorumlulukları devam etmektedir.
Genel olarak sağlık hizmeti giderleri, fatura ile ispat edilmelidir. Ancak bazı giderlerin belge ile ispatlanması zordur. Biz bunlara faturalandırılmayan giderler olarak adlandırıyoruz. Örneğin yol giderleri gibi. Bu gibi giderler için hakimin belgelendirilmediği gerekçesi ile reddedilmesi doğru değildir. Çünkü TBK 50/2 maddesi gereği uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirleyecektir. Bu nedenle kişinin haksız eylemden zarar gördüğünün ve bedensel zarara uğradığının ispatlaması yeterli olup, ayrıca iyileşme harcamaları için fatura ve makbuz gibi belgeler bulup getirmesi şart değildir. Hiçbir belge sunulmasa bile, hakim, görevlendireceği uzman bilirkişilere tedavi ve tüm iyileşme giderlerini hesaplatmakla ve hüküm altına almakla yükümlüdür. (HGK.26.04.1995, E. 1995/11-122 K.1995/430)
01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Zorunlu Sigorta Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları A.5 maddesinin “Sağlık Giderleri teminatı” başlıklı (b) maddesinde ” Kaza nedeniyle mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamındadır. Sağlık giderleri teminatı Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olup ilgili teminat dolayısıyla sigorta şirketinin ve Güvence Hesabının sorumluluğu 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesi hükmü gereğince sona ermiştir.” ifadesi ile mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkanı bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamında saymıştır. Bir başka ifade ile mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar,
1-Tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri,
2-Tedaviyle ilgili diğer giderler,
3-Çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler,
Sağlık giderleri kapsamında sayılarak Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olduğu düzenlenmiştir.
Oysa 6111 sayılı kanunun 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesinde Sosyal Güvenlik Kurumu’nun sorumluluğu üniversite hastaneleri ile resmi ve özel sağlık kurumları tarafından trafik kazası sonucu yaralanan kişilerin tıbbi tedavi ile sınırlı sağlık hizmeti giderleri ile sınırlandırılmıştır.
Bu düzenleme gereği ZMSS Genel Şartlar A.5 (b) maddesi ile yaralının tedavisine başlanmasından maluliyet raporu alınıncaya kadarki süre içindeki;
1-Bakıcı giderleri
2-Çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler (geçici iş göremezlik kayıpları)
3-Sağlık hizmeti giderleri kapsamında sayılarak 6111 sayılı torba Kanunun 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanunu’nun 98.maddesi ile sınırları belirlenen sağlık giderleri teminatı kapsamını genişletmiştir.
Bu nedenle bir kanun maddesinin kapsamı idarenin bir düzenlemesi olan genel şartlar ile genişletmesi ve daraltması düşünülemez.
Böyle bir durum varsa kanuna aykırı genel şart maddesi, tebliğ vs uygulanması kanunun ilgili maddesine aykırılık teşkil eder.(Trafik kazalarından doğan cismani zararlar ve tazmini- Konya barosu yayınları. Shf 7-8 ,Yargıtay üyesi: Hüseyin TUZTAŞ)
Yine taraflar arasında düzenlenmiş olan 09/01/20195 başlangıç tarihli Zorunlu Sigorta Mali/Sorumluluk Sigortası poliçelerinin bir anlamda mütemmim cüzü olan eki niteliğindeki genel şartların, hazırlanma ve bağıtlanmada taraf olmayan Sosyal Güvenlik Kurumu’na İdari bir düzenleme ile kanuni düzenlemesinin aksine bir sorumluluk yüklenmesi de düşünülemez.
ZMMS SÖZLEŞMESİNDEKİ ŞARTLARIN DAVACI AÇISINDAN BAĞLAYICI OLMAMASI VE ANAYASA MAHKEMESİNİN nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre 6704 SAYILI KANUNUN 3.MADDESİYLE DEĞİŞTİRİLEN 90. MADDESİNİN BİRİNCİ CÜMLESİNDE YERALAN “VE BU KANUN ÇERÇEVESİNDE HAZIRLANAN GENEL ŞARTLARDA” İBARESİNİN VE İKİNCİ CÜMLESİNDE YERALAN “VE GENEL ŞARTLARDA ’’ İBARESİNİN İPTAL EDİLMİŞ OLMASI SEBEBİYLE UYGULANMAYACAKTIR
Bu halde davalı vekilinin geçici iş görmezlik, kaçınılmaz tedavi gideri ve bakıcı giderlerinin sigorta teminatı kapsamı dışında olduğuna ilişkin istinaf itirazları yerinde değildir.
Davacı vekilinin kusuru itirazı
Söz konusu olay nedeniyle tutulan trafik kaza tespit tutanağında; davacının kusursuz,davalının ise tam kusurlu olduğu belirlenmiş
Oysa Dosyada alınan … trafik Dairesi raporunda ise davalı sürücünün kazada % 85 oranında davacının ise % 15 oranında kusurlu olduğu belirtilmiştir.
Bu durumda Trafik kaza tespit tutanağı ile dosyadan aldırılan bilirkişi raporu arasındaki kusur dağılımına ilişkin çelişki giderilmeden karar verilmesi doğru değildir. (Nitekim Yargıtay 17. Hd nin 2016/19917 esas 2017/10871 karar sayılı emsal ilamı)
Bu durumda mahkemece, varsa ilgili ceza mahkemesi ile birlikte dosyanın … Teknik Üniversitesinden ve karayolları fen heyetinden seçilecek 3 kişilik kusur konusunda uzman bilirkişi kurulundan, tüm dosya kapsamına göre, kazanın oluş şekli, çarpma noktaları,olayın görgü tanıklarının anlatımları da gözönünde bulundurularak sürücülerin olaydaki kusur durumlarının tespiti hususunda, önceki bilirkişi raporlarının da irdelendiği ayrıntılı, gerekçeye ve denetime elverişli bir rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu biçimde hüküm kurulması doğru olmayıp davacı vekillerinin istinafı yerindedir.
KUSUR ORANI BELLİ OLMADIĞINDAN davacı ve davalılar vekilinin manevi tazminatın azlığına veya çokluğuna yönelik itirazların incelenmesine şimdilik gerek bulunmamaktadır.
Yukarıda yapılan genel açıklamalar ışığında, istinafa konu ilk derece mahkemesinin dosyası incelendiğinde, yukarıda belirtilen ve esasa etki eden hususlarda delillerin eksik toplandığı anlaşılmakla, ilk derece mahkemesi kararının duruşma yapılmaksızın kaldırılması ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye iadesine dair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurusunun açıklanan sebeplerle KABULÜ ile Yerel Mahkeme kararının HMK.m.353/1-a/6 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, gerekçede belirtilen eksiklikler giderilerek yeniden yargılama yapılması için HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf yasa yoluna başvuran taraflarca peşin olarak yatırılan başvuru harcı dışında kalan istinaf karar harçlarının talep halinde bu taraflara ayrı ayrı iadesine,
4-Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,
5-İstinaf yasa yoluna başvuranlar tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
6-Karar tebliği ve harç işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle KESİN olarak karar verildi. 22/12/2021
Başkan Üye Üye Katip
E imza E imza E imza E imza
Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.