Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/2023 E. 2021/2011 K. 10.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 3. HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : ********
KARAR NO : ********
KARAR TARİHİ : ********

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA *. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : ********
NUMARASI : ******** Esas ******** Karar

DAVACI : … – … …
VEKİLLERİ : Av. … –
Av. … –
Av. … –
DAVALI : … – …
VEKİLLERİ : Av. … –
Av. … –
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : ********
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : ********
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili mahkememize sunmuş olduğu dava dilekçesinde özetle;müvekkili …’nin ******** tarihinde Konya ili, ******** ilçesi, idaresindeki ********plakalı motosiklet ile ******** Caddesi üzerinde seyir halindeyken, sürücü ******** idaresindeki ******** plakalı otomobil ile aynı istikametten gelerek sola ******** Sokak yönüne dönmek istediği sırada aracının sağ arka yan kısımlarıyla müvekkili idaresindeki motosiklete çarptığını, müvekkile çarpan araç sürücüsü bu kazada 2918 S. KTK’nın 53/1-a maddesini ihlal etmesi sebebiyle kusurlu bulunduğunu, bu olay sebebiyle Konya Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından ******** sayılı soruşturma başlatıldığını, fakat müvekkilinin şikayetçi olmaması sebebiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğini, gerçekleşen kaza sonucu yaralanan müvekkilinin ******** Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Hastanesi’ne kaldırıldığını ve tedavi altına alındığını, vücudunda kırıklar ve zedelenmeler oluşmasından dolayı tedavi süreci boyunca çok ağrılar çektiğini ve bedensel zorluklar yaşadığını, aradan geçen zamana rağmen müvekkilinin sağlığında iyileşme olmaması ve kalıcı sakatlık oluştuğunun anlaşılması üzerine sigorta şirketine başvurarak tazminat talebinde bulunduklarını, kusurlu olan araç ******** Sigorta A.Ş. Tarafından ******** numaralı poliçe ile zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamında olduğunu, müvekkilinin mağduriyetinin giderilmesi için davalı ******** ‘ye başvuruda bulunulduğunu, sigorta şirketinin müvekkiline kalıcı sakatlığı için 27.920,00 TL tazminat ödemesi yaptığını, ödemenin müvekkilinin kalıcı hasarını karşılamaya yeterli olmaması nedeniyle sigorta şirketine başvuru yapıldığını, sigorta şirketince ret cevabı verildiğini, Sigorta Tahkim Komisyonu nezdinde tahkim yoluna başvurulduğunu, Sigorta Tahkim Komisyonu ******** tarihli ******** esas K-******** karar sayılı kararıyla müvekkilin ek 63.941,64 TL maddi tazminat alacağı olduğuna hükmedildiğini, bu karara sigorta şirketinin itiraz ettiğini, itiraz Hakem Heyeti müvekkilinin kalıcı maluliyetinin belirlenmesi için ******** Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığınca düzenlenen rapor alındığını, alınan raporda; müvekkilin kazadan kaynaklı %7 oranında kalıcı sakatlığı bulunduğu, 4 aylık kazanç kaybı ve bakıcı gideri ile 2.000 TL tedavi gideri olduğu tespit edildiğini, ancak karar hakem heyetinin karar vermesi gereken sürede temin edilemediğinden hakem heyetinin kaldırılmasına ve dosyadan el çekilmesine karar verildiğini, arabuluculuğa başvurulduğunu fakat anlaşma sağlanamadığını, bu nedenlerle; fazlaya ilişkin talep, dava ve ileride dava değerini artırma haklarının saklı kalması kaydıyla şimdilik 100,00 TL maddi tazminatın (daimi iş göremezlik, geçici iş göremezlik, geçici iş göremezlik dönemindeki bakıcı gideri, belgelendirilen ve belgelendirilmeyen tedavi giderleri olmak üzere her bir kalem için 25’er TL) ve 840 TL ATK rapor ücreti olmak üzere toplam 940 TL’nin sigorta şirketine başvuru tarihinden itibaren işleyecek olan faizi ile birlikte tahsili ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin mahkememize sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; davacıya ******** tarihinde 27.920 TL tazminat ödemesi yaptıklarını, müvekkilinin sorumluluğunun son bulduğunu, başvurunun reddinin gerektiğini, kusur oranlarının tespiti için dosyanın Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesine gönderilmesi gerektiğini, Maluliyet oranının tespiti bakımından dosyanın Adli Tıp *. İhtisas Kurumuna sevk edilmesi gerektiğini, erişkinler için Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun maluliyet oranını gösterir raporun dosyaya kazandırılmasını ve söz konusu raporun yönetmeliğe uygun şekilde tanzim edilip edilmediği hakkında HMK m. 266 vd. anlamında uzman bilirkişiler tarafından inceleme yapılmasını talep ettiklerini, geçici iş göremezlik tazminatı 6111 sayılı yasa ve Trafik Sigorta Genel Şartları gereğince teminat dışı olduğunu, haksız olarak talep edilmiş bulunan “geçici iş göremezlik” tazminatının reddini talep ettiklerini, başvuru sahibinin talebine konu geçici iş göremezlik ve sair tedavi masraflarından SGK sorumlu olduğunu, yeniden bir tazminat hesaplaması yapılması halinde bu hesapta asgari ücretin baz alınarak TRH-2010 mortalite tablosu ile 1,8 teknik faizin kullanılmasını talep ettiklerini, davacı tarafın kaza tarihinden itibaren avans faizi talebi yasa ve içtihatlara aykırı olduğunu, dava tarihi öncesinde müvekkili şirkete yapılan başvurunun usulsüz ve geçersiz olduğunu, faiz başlangıç tarihinin dava tarihi olması gerektiğini, bu hususun kabul edilmemesi halinde ise başvuru tarihinden 8 iş günü sonrasından itibaren başlaması gerektiğini, bu nedenlerle; davanın usulden ve esastan reddini, yargılama masrafları ve vekâlet ücretinin davacı tarafa yüklenmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk derece mahkemesinin kararı ile; “Tüm dosya muhtevası birlikte değerlendirildiğinde; yargılamaya esas alınan kusur, maluliyet ve aktüerya raporları ile birlikte davacı vekilinin 24/05/2021 tarihli ıslah dilekçesi de nazara alınarak, davacının sürekli iş göremezlik nedeniyle uğradığı maddi zararı için 56.210,85 TL, bakıcı gideri zararı için 1.951,48 TL ve kaçınılmaz tedavi giderinden doğan maddi zararı için 1.850,00 TL, 11/10/2018 tarihli maluliyet raporu için yapılan masraf taleplerine ilişkin 630,00 TL olmak üzere Toplam 60.642,33 TL’nin 15.11.2016 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan poliçe limiti dahilinde alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Her ne kadar davacı ******** için geçici iş göremezlik tazminat talebinde bulunmuş ise de; ayrıntıları Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2019/4660 Esas 2020/4502 Karar sayılı ilamında açıklandığı üzere; davacının kaza tarihinde 16 yaşında ve çocuk yaşta olması, davacının çalışıp gelir elde ettiğine ilişkin muteber bir delil sunulmaması hususları nazara alınarak geçici iş göremezlik tazminat talebinin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. ” şeklinde davanın kısmen kabulü ile, davacının sürekli iş göremezlik nedeniyle uğradığı maddi zararı için 56.210,85 TL, bakıcı gideri zararı için 1.951,48 TL ve kaçınılmaz tedavi giderinden doğan maddi zararı için 1.850,00 TL, 11/10/2018 tarihli maluliyet raporu için yapılan masraf taleplerine ilişkin 630,00 TL olmak üzere Toplam 60.642,33 TL’nin 15.11.2016 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan poliçe limiti dahilinde alınarak davacıya verilmesine, geçici iş göremezlik tazminat taleplerinin reddine dair hükmün kurulduğu anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yerel Mahkemece verilen kararın haksız ve hukuka aykırı olduğunu, dava konusu olayın oluşumunda sigortalı sürücünün kusursuz olduğunu, tazminat hesabında dikkate alınan kusur oranlarının kabulünün mümkün olmadığını, müvekkili şirketin yalnızca sigortalının kusuru oranında sorumlu olduğunun gözetilerek kusur oranının tespiti bakımından dosyanın Adli Tıp Trafik İhtisas Dairesine gönderilmesi gerektiğini, uyuşmazlığın poliçe tanzim tarihi olan 12/08/2016 tarihi itibariyle genel şartlara tabi olduğunu ve TRH tablosu ve progresif rant yöntemi dikkate alınarak hesaplama yapılmasının hatalı ve hukuka aykırı olduğunu, %0 teknik faiz ile hesaplama yapılmasını da kabul etmediklerini, bakıcı ve tedavi gideri tazminat taleplerinin SGK’nın sorumluluğunda olduğunu, bakıcı tutulduğunun ispatlanamadığından bakıcı gideri hesabının da net asgari ücretten yapılması gerektiğini, geçici iş göremezlik ve geçici bakıcı gideri tazminatının da teminat dışında olduğunu, kaza sırasında motosiklet kullanan davacının kask ve koruyucu teçhizat kullanıp kullanmadığının tespit edilerek zararın artmasında müterafik kusurun bulunduğunun gözetilerek hesaplanan tazminattan indirim yapılması gerektiğini beyan ederek Yerel Mahkemece verilen kararın ortadan kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
kusur raporuna itiraz hakkında
Adli Trafikçi Bilirkişi ********’ün mahkememize sunmuş olduğu 24/10/2020 tarihli raporunda; ******** plakalı Otomobil Sürücüsü ********’ın kazanın oluşumunda 2918 sayılı KTK nun asli kusurlardan 84 maddesinin Kod No: 6 denk gelen Madde- 53/1-A (Doğrultu değiştirme manevralarını yanlış yapma, “Sağa dönüş kurallarına riayet etmemek”) Kuralını ihlalden olayda Asli kusurlu olup % 75 (yüzdeyetmişbeş) oranında kusurlu olduğu; ********Plakalı Motosiklet Sürücüsü …’nin ise bu kazada yine aynı kanunun Tali kusurlardan Madde 52/1-a (Sürücüler kavşaklara yaklaşırken hızlarını azaltmak zorundadırlar.) Maddesini ihlalden olayda Tali kusurlu olup %25 (yüzdevirmibeş) oranında kusurlu olduğunu bildirdiği,söz konusu raporun kaza tespit tutanağı ile de uyumlu olduğu anlaşılmakla itiraz yersizdir
Davalı … vekilinin kabul edilen Bakıcı gideri,kaçınılmaz tedavi giderinin teminat kapsamı dışında olduğuna ve bu nedenle bu alacak kalemlerinin kabul edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğuna ilişkin yapılan istinaf incelemesinde;
2918 sayılı Kanun’un 98.maddesinde değişiklik yapan 6111 sayılı Kanun’un 59. maddesinde, “Trafik kazaları nedeniyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer resmi ve özel sağlık kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın genel sağlık sigortalısı sayılanlar için belirlenen sağlık hizmeti geri ödeme usul ve esasları çerçevesinde Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı”, kanunun geçici 1.maddesi ile de “Bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedellerinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı, sözkonusu sağlık hizmet bedelleri için bu Kanunun 59’uncu maddesine göre belirlenen tutarın %20’sinden fazla olmamak üzere belirlenecek tutarın üç yıl süreyle ayrıca aktarılmasıyla anılan dönem için ilgili sigorta şirketleri ve Güvence Hesabının yükümlülüklerinin sona ereceği” öngörülmüştür.
Sigorta şirketinin, işleten ve sürücünün kanundan ve sözleşmeden doğan bu yükümlülüğü, 6111 sayılı Kanun ile getirilen düzenleme ile sona erdirilmiş bulunmaktadır. 2918 sayılı Kanun’un 98. maddesinde belirtilen tedavi giderleri yönünden sorumluluğun dava dışı Sosyal Güvenlik Kurumu’na geçtiğinin kabulü gerekir. Buna karşın belgesiz tedavi giderlerinden sigorta şirketinin, işleten ve sürücünün sorumlulukları devam etmektedir.
Genel olarak sağlık hizmeti giderleri, fatura ile ispat edilmelidir. Ancak bazı giderlerin belge ile ispatlanması zordur. Biz bunlara faturalandırılmayan giderler olarak adlandırıyoruz. Örneğin yol giderleri gibi. Bu gibi giderler için hakimin belgelendirilmediği gerekçesi ile reddedilmesi doğru değildir. Çünkü TBK 50/2 maddesi gereği uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirleyecektir. Bu nedenle kişinin haksız eylemden zarar gördüğünün ve bedensel zarara uğradığının ispatlaması yeterli olup, ayrıca iyileşme harcamaları için fatura ve makbuz gibi belgeler bulup getirmesi şart değildir. Hiçbir belge sunulmasa bile, hakim, görevlendireceği uzman bilirkişilere tedavi ve tüm iyileşme giderlerini hesaplatmakla ve hüküm altına almakla yükümlüdür. (HGK.26.04.1995, E. 1995/11-122 K.1995/430)
01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Zorunlu Sigorta Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları A.5 maddesinin “Sağlık Giderleri teminatı” başlıklı (b) maddesinde ” Kaza nedeniyle mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamındadır. Sağlık giderleri teminatı Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olup ilgili teminat dolayısıyla sigorta şirketinin ve Güvence Hesabının sorumluluğu 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesi hükmü gereğince sona ermiştir.” ifadesi ile mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkanı bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamında saymıştır. Bir başka ifade ile mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar,
1-Tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri,
2-Tedaviyle ilgili diğer giderler,
3-Çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler,
Sağlık giderleri kapsamında sayılarak Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olduğu düzenlenmiştir.
Oysa 6111 sayılı kanunun 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesinde Sosyal Güvenlik Kurumu’nun sorumluluğu üniversite hastaneleri ile resmi ve özel sağlık kurumları tarafından trafik kazası sonucu yaralanan kişilerin tıbbi tedavi ile sınırlı sağlık hizmeti giderleri ile sınırlandırılmıştır.
Bu düzenleme gereği ZMSS Genel Şartlar A.5 (b) maddesi ile yaralının tedavisine başlanmasından maluliyet raporu alınıncaya kadarki süre içindeki;
1-Bakıcı giderleri
2-Çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler (geçici iş göremezlik kayıpları)
3-Sağlık hizmeti giderleri kapsamında sayılarak 6111 sayılı torba Kanunun 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanunu’nun 98.maddesi ile sınırları belirlenen sağlık giderleri teminatı kapsamını genişletmiştir.
Bu nedenle bir kanun maddesinin kapsamı idarenin bir düzenlemesi olan genel şartlar ile genişletmesi ve daraltması düşünülemez.
Böyle bir durum varsa kanuna aykırı genel şart maddesi, tebliğ vs uygulanması kanunun ilgili maddesine aykırılık teşkil eder.(Trafik kazalarından doğan cismani zararlar ve tazmini- Konya barosu yayınları. Shf 7-8 ,Yargıtay üyesi: Hüseyin TUZTAŞ)
Yine taraflar arasında düzenlenmiş olan Zorunlu Sigorta Mali/Sorumluluk Sigortası poliçelerinin bir anlamda mütemmim cüzü olan eki niteliğindeki genel şartların, hazırlanma ve bağıtlanmada taraf olmayan Sosyal Güvenlik Kurumu’na İdari bir düzenleme ile kanuni düzenlemesinin aksine bir sorumluluk yüklenmesi de düşünülemez.
ZMMS SÖZLEŞMESİNDEKİ ŞARTLARIN DAVACI AÇISINDAN BAĞLAYICI OLMAMASI VE ANAYASA MAHKEMESİNİN nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre 6704 SAYILI KANUNUN 3.MADDESİYLE DEĞİŞTİRİLEN 90. MADDESİNİN BİRİNCİ CÜMLESİNDE YERALAN “VE BU KANUN ÇERÇEVESİNDE HAZIRLANAN GENEL ŞARTLARDA” İBARESİNİN VE İKİNCİ CÜMLESİNDE YERALAN “VE GENEL ŞARTLARDA ’’ İBARESİNİN İPTAL EDİLMİŞ OLMASI SEBEBİYLE UYGULANMAYACAKTIR
Bu halde davalı … vekillerinin kaçınılmaz tedavi gideri ve bakıcı giderlerinin sigorta teminatı kapsamı dışında olduğuna ilişkin istinaf itirazları yerinde değildir.
Davalı … vekilinin olayda müterafik kusur bulunduğu,koruyucu ekipman ve dizlik kullanmama nedeniyle indirim yapılması gerektiği istinafı
6098 sayılı Borçlar Kanun’un, “Tazminatın belirlenmesi” üst başlıklı 51/1 maddesi ile (818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 43.maddesi); Hâkimin, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirleyeceği hükme bağlanmıştır.
Zararın meydana gelmesinde veya artmasında zarar görenin de kusurunun bulunması halinde söz konusu olan müterafik kusur 6098 sayılı Borçlar Kanun’un 52.maddesinde (818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 44.maddesi) düzenlenmiştir. Buna göre zarara uğrayan, zarar doğuran eyleme razı olmuş veya kendisinin sebep olduğu hal ve şartlar zararın meydana gelmesine etki yapmış veya tazminat ödevlisinin durumunu diğer bir surette ağırlaştırmış ise, hakim tazminat miktarını hafifletebilir.
Müterafik kusur indiriminde her somut olayın özelliğine göre olayın meydana geliş tarzı ve zararın artmasında zarar görenin kusurlu davranışının sonuca etkisi değerlendirilerek uygun oranda bir indirim yapılmasını gerektirir ve zarar görenin müterafik kusurunun tespiti halinde TBK.nun 52.maddesi uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır.
Davalı tarafın müterafik kusur yönünden yaptığı itirazlar bakımından ise; dosya içerisinde bulunan kaza tespit tutanağına göre, kask ve ekipmanların takılı olup olmadığı “belirsiz” olarak işaretlenmiştir. davacının kaskının takılı olmadığına dair dosya kapsamında herhangi bir delil olmayıp, takılı olmadığının ispatı davalı … şirketinin üzerindedir. Davalı tarafça, yargılama aşamasında sunulmuş herhangi bir delil bulunmadığından,aslolan kask ve güvenlik ekipmanı takılması olup ,bu hususun aksinin davalı tarafça da ispatlanamadığından indirim uygulanmaması kararı yerinde olup istinaflar yersizdir
Davalı … vekilinin TRH 2010 nun ve 1,8 teknik faizin uygulanması gerektiği ve özürlülük yönetmeliğinin uygulanması gerektiği , istinafı yönünden
İDM ce
Aktüerya Bilirkişi ********’nin mahkememize sunmuş olduğu ******** tarihli raporunda; PMF 1931 tablosu, %75 kusur oranına göre: 18.09.2016-17.01.2017 tarihleri arası geçici iş göremezlik dönemi maddi zarar 4.012,08TL, 18.01.2017-30.09.2065 tarihleri arası sürekli iş göremezlik dönem maddi zarar 43.435,68TL, 18.09.2016-18.11.2016 tarihleri arası 2 Aylık bakıcı gideri 1.951,48TL, Belgeye Bağlanan Ve Bağlanamayan Kaçınılmaz Tedavi Gideri 1.875,00 TL olduğu ve TRH 2010 tablosu, %75 kusur oranına göre: 18.09.2016-17.01.2017 tarihleri arası geçici iş göremezlik dönemi maddi zarar 4.012,08TL, 18.01.2017-31.12.2074 tarihleri arası sürekli iş göremezlik dönem maddi zarar 56.210,85 TL, 18.09.2016-18.11.2016 tarihleri arası 2 Aylık bakıcı gideri 1.951,48TL, Belgeye Bağlanan Ve Bağlanamayan Kaçınılmaz Tedavi Gideri 1.875,00 TL olduğu görüş ve kanaatini bildirmiş mahkemece TRH 2010 ve iskonto uygulanmak suretiyle 2. Rapora göre karar verildiği anlaşılmıştır
AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği anlaşılmakta olup bu iptal kararının somut davada uygulanabilirliğinin tespiti gerekmektedir
Anayasa’nın 153.maddesi uyarınca, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamamakta ve ancak Resmi Gazetede yayımlandıktan sonra yürürlüğe girmektedir. Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının yasama, yürütme ve yargı organları, idari makamlar, gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı açıktır.
Diğer taraftan HMK 33 maddesinde “Hakim Türk hukukunu resen uygulanır.” şeklinde ifadesini bulan yasal ilke gözetildiğinde; Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının bu gibi kesin hüküm halini almamış derdest dosyalar yönünden uygulanmasının zorunluluğu ortadadır.
Zira, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları usulü kazanılmış hakların istisnasını teşkil ederler.
T.C. Anayasası’nın 153 üncü maddesinin 6 ncı fıkrasında, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.” düzenlemesi mevcut olup, bu düzenlemenin doğal sonucu olarak Anayasa Mahkemesi’nce bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tümünün ya da bunların belirli hükümlerinin Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edildiğinin bilindiği halde görülmekte olan davaların Anayasa’ya aykırılığı saptanan kurallara göre görüşülüp çözümlenmesi, Anayasa’nın üstünlüğü prensibine ve hukuk devleti ilkesine aykırı düşeceği için uygun görülmeyeceği kabul edilmektedir (Danıştay 4. Dairesi. 09.05.2011 tarih ve 2011/2546 E., 2011/3384 K. sayılı kararı).
Bu konudaki Anayasa Mahkemesinin 12.12.1989 tarih ve 1989/11-48 sayılı kararında;“Anayasanın 152. maddesine göre, itiraz yoluna başvuran mahkemeler, Anayasa Mahkemesi’nce verilecek kararlara uymak zorundadırlar. Bu durumda, itiraz eden mahkeme, elinde bulunan ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce açılmış olan bir davayı Anayasa Mahkemesi kararına göre çözecek ve doğrudan iptal kararının etkisini önceye uygulayacaktır. Ayni durum, itiraz yoluna başvurmayan mahkemeler yönünden de geçerlidir. İptal davası veya itiraz üzerine bir kuralın iptali sonucu, Mahkemeler bakmakta oldukları davaları bu karara göre çözmekle yükümlüdürler. Bu sonuç Anayasa’nın, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” yolundaki 153. Maddesinin altıncı fıkrasında yer alan kuralın sonucudur. …” gerekçesine yer verilmiştir.
Yine, 09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da;“Sonradan çıkan içtihattı birleştirme kararının, Temyiz Mahkemesinin bozma kararına uyulmakla meydana gelen usule ait müktesep hak esasının istisnası olarak henüz mahkemede veya Temyiz Mahkemesinde bulunan işlere tatbiki gereklidir. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarında da aynı ilke geçerlidir.” şeklinde açıklama yapılmış, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.07.2011 tarihli ve 2011/1-421 Esas, 2011/524 K. Sayılı kararında da “Eldeki dava sonuçlanıp kesinleşmeden o davaya uygulanabilecek olan yasa metni Anayasa Mahkemesince iptal edilip, yürürlüğün durdurulmasına karar verildiğine göre, iptal kararı sonucu oluşan durumun 05.09.1960 tarihli, 21/9 sayılı YİBK’da da belirtildiği üzere maddi anlamda kesinleşmemiş olup, derdest olan eldeki davaya da uygulanması zorunludur.” denilmiş, aynı yöndeki içtihat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.03.2012 tarihli ve 2012/20-12 E., 2012/232 K. sayılı kararında da oy birliği ile kabul edilmiştir. Keza 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 E., 2004/19 K. sayılı ve 03.02.2010 tarihli ve 2010/4-40 E., 2010/54 K. sayılı kararlarında da: “Uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usulî kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal sonrası oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir.” yönünde değerlendirme ve açıklama yapılmıştır.
Görüldüğü üzere, Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve bu durumun da bozma kararına uyulmakla meydana gelen usulî müktesep hakkın istisnası olduğu ve eldeki tüm uyuşmazlıklara uygulanması gerektiği uyulması zorunlu yargısal içtihatlar ile kabul edilmiştir.
Anayasa’nın 153. maddesinin birinci fıkrasında herhangi bir denetim yolu tanınmamış ve Anayasa Mahkemesi kararlarının kesin olduğu belirtilmiş, beşinci fıkrada “İptal kararları geriye yürümez” kuralına yer verilmiştir.
Türk Anayasal sisteminde, “Devlete güven” ilkesini sarsmamak ve ayrıca devlet yaşamındabir kargaşaya neden olmamak, kazanılmış hakları korumak için iptal kararlarının geriye yürümezliği kuralı kabul edilmiştir. Böylece hukuksal ve nesnel alanda etkilerini göstermiş, sonuçlarını doğurmuş bulunan durumların, iptal kararlarının yürürlüğe gireceği güne kadarki dönem için geçerli sayılması sağlanmıştır. Bir kural işlemle kurulan statünün Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararıyla ya da bir başka kural işlemle kaldırılması durumunda, bu statüye bağlı öznel (sübjektif) işlemlerin de geçersiz duruma düşmesi doğaldır. Dolayısıyla bu öznel işlemlerle, ortadan kalkan statüye dayanarak ileriye dönük haklar elde edilemez. Anayasa’nın bağlayıcılığı, Anayasa Mahkemesi kararlarına tüm devlet organlarının uyma zorunluluğu ve Anayasa’nın üstünlüğü ilkesi, Anayasa’ya aykırı bir kuralın aykırılığının saptanmasından sonra uygulama alanı bulmasını kesinlikle önler. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının zaman içerisindeki etkisi böylece çıkmakta ve “İptal kararlan geriye yürümez” kuralı belirtilen anlamı taşıyarak geçerli olmaktadır. Anayasa’nın 153. maddesindeki “İptal kararları geriye yürümez” kuralının, geriye yürümezlik kuralının, yalnız lafza bağlı kalınarak yorumlanması hukuk devleti ilkesine ve bu ilke içinde var olan adalet ve eşitlik ilkelerine aykırı sonuçlar doğurabileceği gibi itiraz yoluyla yapılacak denetimin amacına da ters olduğu aşikârdır. Ayrıca iptal kararının geriye yürümezliği kuralı çoğu zaman iptal kararlarını işlevini ve etkinliğini azaltmaktadır.
Yukarıda yapılan tespit, açıklama ve değinilen uyulması zorunlu yargısal içtihatlara göre somut uyuşmazlık ele alındığında;
AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği,iptal kararı içerine göre sigorta şirketlerinin trafik kazalarından doğan tazminat sorumluluğunun öncelikle Karayolları Trafik Kanunu,Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiillere ilişkin hükümlerinin uygulanacağı,dolayısıyla trafik sigortası kapsamındaki tazminatların belirlenmesinde artık ‘Genel Şartlar’ın kural olarak belirleyici olmayacağı, genel Şartlar”ın sadece Karayolları Trafik Kanunu ve Borçlar Kanunu’na aykırı olmayan hükümlerinin uygulanabileceği, dolayısıyla bu karardan sonra sigorta şirketlerinin tazminat sorumluluğunu azaltan ‘Genel Şartlar’ın birçok hükmünün uygulanamaz hale geldiği görülmüktedir
Bu kapsamda açılan davalarda TBK nın haksız fiile ilişkin hükümleri,KTK kanunu hükümleri ile genel şartların bunlara aykırı olmayan hükümleri ile bu doğrultuda yeni genel şartlarla çeliştiği durumda Yargıtay’ın genel şartların yürürlüğe girmesinden önceki yerleşmiş içtihatları doğrultusunda uygulama yapılması gerekecektir
Bu halde Aym ce verilen iptal kararı sonrası düzenlenecek maluliyet raporlarında ******** tarihinden itibaren uygulanan genel şartların bu halde genel şartlarla belirlenen özürlülük ölçütü yönetmeliği ile engelliler yönetmeliğinin uygulanma imkanı kalmadığından
Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlardan, çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan hükümlere göre, haksız fiil tarihi 11/10/2008 tarihinde önce ise Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013 tarihinden sonra ise Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir.
Kökleşmiş Yargıtay 17. HD uygulaması ve içtihatlarına göre maluliyet raporlarının düzenlenmesinde haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan yönetmelik ve yasa hükümlerine göre değerlendirme yapılması gerekmektedir
Nitekim Yargıtay 17 HD nin 2016/16240 esas 2019/7273 karar 2016/15369 esas 2019/6853 karar sayılı ilamları
Keza Düzenlenecek aktüerya raporlarına ilişkin olarak da genel şartlar ile getirilen TRH 2010 ve 1,8 teknik faizin ve bu genel şartlarla belirlenen vergilendirilmiş belgeli gelir, olmadığı takdirde asgari ücretin kazanç olarak nazara alınacağı düzenlemesinin uygulanma ihtimali kalmadığı gözetilerek;
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 1989/4-586 Esas,1990/199 K sayılı kararı ve Yargıtay 17. Hukuk ve 4 Hukuk dairesinin yerleşik içtihatları gereği, Population Masculine Et – Feminine (PMF 1931) Tablosu esas alınarak davacının veya müteveffanın muhtemel yaşam süresinin belirlenmesi; davacının veya müteveffanın muhtemel gelirinin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi ile belirlenecek peşin değeri esas alınıp işleyecek dönem tazminat hesabı yapılması gerekmektedir.
Bu halde mahkemece PMF ye göre hesap yapan rapora göre karar vermesi gerekirken TRH 2010 uygulanması suretiyle karar verilmezi doğru olmayıp davalının istinafı bu açıdan yerindedir.
HMK’nin 355. maddesinde, “İnceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ancak, bölge adliye mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözetir.” 353. maddesinde, “ (1) Ön inceleme sonunda dosyada eksiklik bulunmadığı anlaşılırsa; … b) Aşağıdaki durumlarda davanın esasıyla ilgili olarak; 1)…, 2) Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında, … duruşma yapılmadan karar verilir.” düzenlemelerini içermektedir.
Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde, ilk derece mahkemesinin kararında yukarıda belirtilenler dışında HMK’nın 355. Maddesi gereği, kamu düzenine aykırılık teşkil eden herhangi bir yanlışlığın da bulunmadığı gözetilerek PMF 1931 tablosuna göre, %75 kusur oranına göre: 43.435,68TL sürekli, 2 Aylık bakıcı gideri 1.951,48TL, Belgeye Bağlanan Ve Bağlanamayan Kaçınılmaz Tedavi Gideri 1.850,00 TL olarak hesaplama yapıldığı gözetilerek davalı … vekilinin istinaf itirazlarının kabulü ile incelenen kararın HMK’nin 353/1-b maddesinin (2) numaralı alt bendi uyarınca düzeltilmek üzere kaldırılması ve yeniden hüküm tesis edilmesine dair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davalı vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda belirtilen gerekçeler doğrultusunda kabulü ile incelenen kararın HMK’nin 353/1-b maddesinin (2) numaralı alt bendi uyarınca düzeltilmek üzere KALDIRILMASI VE DÜZELTİLEREK YENİDEN ESAS HAKKINDA HÜKÜM KURULMAK suretiyle;
1-DAVANIN KISMEN KABULÜ ile,
2-Davacının sürekli iş göremezlik nedeniyle uğradığı maddi zararı için 43.435,68 TL, bakıcı gideri zararı için 1.951,48 TL ve kaçınılmaz tedavi giderinden doğan maddi zararı için 1.850,00 TL, 11/10/2018 tarihli maluliyet raporu için yapılan masraf taleplerine ilişkin 630,00 TL olmak üzere Toplam 47.867,16 TL’nin 15.11.2016 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan poliçe limiti dahilinde alınarak davacıya verilmesine,
Fazlaya ilişkin ve geçici iş göremezlik tazminat taleplerinin REDDİNE,
İlk Derece Yargılaması Yönünden;
3-Alınması gereken 3.269,80 TL harçtan peşin alınan 54,40 TL peşin harç ile 204,81 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 259,21 TL harcın mahsubu ile bakiye 3.010,59 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından yatırılan 54,40 TL başvurma harcı, 7,80 vekalet harcı, 204,81 TL ıslah harcı, 54,40 TL peşin harcı, 384,90 TL keşif harcı olmak üzere toplam 706,31 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama gideri 1.100,00 TL bilirkişi ücreti, ******** Tıp Fakültesi Adli Tıp rapor ücreti 2.176,00 TL, posta tebligat gideri 466,80 TL toplamı olan 3.742,80 TL yargılama giderinin kabul red oranına göre hesaplanan 2.938,09 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye bedelin davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davacı kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 7.022,73 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
7-Davalı kendilerini bir vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
8-Davacı tarafından yatırılan ve dosyada bakiye kalan gider avansının HMK’nın 333. maddesi gereğince karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
9-Arabuluculuk faaliyeti sonunda taraflara ulaşılamaması, taraflar katılmadığı için görüşme yapılamaması veya iki saatten az süren görüşmeler sonunda tarafların anlaşamamaları hâllerinde iki saatlik ücret tutarı tarifenin birinci kısmına göre Adalet Bakanlığı bütçesinden ödendiğinden ve bu ücret ve ayrıca adliye arabuluculuk bürosu tarafından yapılmış zaruri giderler de Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılandığından ve bu giderler de yargılama gideri sayıldığından buna göre 2019 yılı tarifesine göre iki saatlik görüşme nedeniyle taraf başına saati 330,00 TL den toplam 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin kabul/talep oranına göre hesaplanan 1.036,20 TL’nin davalıdan, 283,80 TL’nin davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına (harç tahsil müzekkeresi yazılmasına).
İstinaf Yargılaması Yönünden;
10-İstinaf başvurma harcı dışında istinaf peşin harcı olarak alınan istinaf karar harcının talep halinde davalı tarafa iadesine,
11-Davalı tarafından yapılan 162,10 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
12-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
13-HMK’nın 359/3. fıkra gereği kararın tebliği ile 302/5. fıkrası gereği harç tahsil müzekkeresi yazılması ve tebliğ işlemlerinin İLK DERECE MAHKEMESİ tarafından yapılmasına,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesi gereğince; (78.630,00) Türk Lirasını geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi. ********

… … … …
Başkan Üye Üye Katip
… … … …

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.