Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/1846 E. 2022/416 K. 23.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM . HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No:
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :
KARAR TARİHİ : 23/02/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA .. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 20/05/2021
NUMARASI : Esas Karar

DAVACI :

VEKİLİ :
DAVALILAR :
VEKİLİ :

:
DAVA :Tazminat(Özel Sigorta Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 23/02/2022
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ: 24/02/2022
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı …’in müvekkiline ait …. ünvanlı iş yerinde pompacı (ön saha görevlisi) olarak çalışmakta olduğunu, şirketin otomasyon kayıtlarının incelenmesi esnasında …’in toplam 59.737,80-TL açık verdiğinin tespit edildiğini, bu durumun tutanakla kayıt altına alınmış olduğunu, davalının tutulan tutanağa vermiş olduğu savunmasında 20/07/2017-26/09/2017 tarihleri arasında satış esnasında otomasyon sistemini kapatmak suretiyle elde ettiği 59.737,80-TL satışın bedelini şirket muhasebesine teslim etmeyerek şahsına aldığını ve yine şahsi menfaatleri doğrultusunda kullandığını beyan ederek hesap açığını doğruladığını, … hakkında yaptıkları şikayet üzerine kamu davası açıldığını, yargılamanın devam etmekte olduğunu, Konya .. Asliye Ceza Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporu ile davalının müvekkili firmayı toplam 59.737,80-TL zarara uğrattığının açıklığa kavuşturulmuş olduğunu, Borçlar Kanunu madde 49’da düzenlenen “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” Hükmü gereğince davalılardan …’in eylemi sonucu zarar gören müvekkili şirketin zararının … tarafından tazmin edilmesi gerektiğini, öte yandan müvekkili firmanın davalılardan … Şirketi tarafından … poliçe numarası ile 20/09/2016-20/09/2017 tarihleri arası için sigortalandığını, müvekkili firmanın “Emniyeti Suiistimal” durumları karşısında uğrayacağı maddi zararın yasal faizi ile birlikte, muafiyet hükmü saklı kalmak kaydı ile, poliçede yazılı teminatı geçmemek kaydı ile Hırsızlık Sİgortası Genel Şartları çerçevesinde sigorta şirketince teminat altına alındığını, bu nedenle davalılardan … Sigorta Şirketi’nin de poliçe kapsamında sorumluluğunun bulunduğunu, müvekkili şirketin uğramış olduğu zararın sigorta şirketinden poliçe limitleri uyarınca sorumlu olduğu 50.000,00-TL üzerinden tazminini talep ettiklerini, arabuluculuk sisteminden bir sonuç alınamaması üzerine müvekkilinin uğradığı zarar bedelinin davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etme zorunluluğunun doğduğunu ifade ederek, yukarıda arz edilen ve resen dikkate alınacak hususlar doğrultusunda davalı …’in haksız fiili sonucunda zarara uğrayan müvekkili şirketin uğradığı zararın sigortacısı olan davalı …. yönünden poliçe limitleri ile sınırlı olmak üzere temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi, davalı …. yönünden ise olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … Şirketi’ne usulüne uygun tebligat yapılmış olup, davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Öncelikte yetki itirazında bulunarak davada İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemelerinin yetkili olduğunu, alacağın zamanaşımına uğradığını, davacı ile sigortacı arasında … no.lu ve 20/09/2016-20/09/2017 vadeli akaryakıt servis istasyonları sigorta poliçesi mevcut olduğunu, davacı ile davalı … arasındaki iş sözleşmesi incelendiğinde …’in iş yerinde işe başlangıç tarihinin 20/07/2017 ve 2 ay deneme süresi olduğunun belirlenmiş olduğunu, dava konusu edilen bedellerin ayrıştırılması sonucu; 20/07/2017 ile 20/09/2017 tarihleri arası toplam 55.612,48-TL, 20/09/2017 tarihi ile işten çıkışının yapıldığı gün 27/09/2017 arası için 4.350,86-TL hasar meydana geldiğinin ceza dosyasında yer alan beyanlardan ve bilirkişi raporundan anlaşılmakta olduğunu, poliçede yer alan özel şart uyarınca çalışanın deneme süresi içerisinde işlemiş olduğu emniyeti suiistimal eyleminden doğan hasar miktarının teminat dışı olduğunu, bu nedenle davacını 55.612,48-TL tutarındaki hasar talebinin poliçe teminatı kapsamında değerlendirilemeyeceğini, poliçedeki “Emniyet Suiistimal” sigortası kapsamında hasar toplamının %10’u oranında muafiyet uygulanacağının düzenlenmiş olduğunu, dolayısıyla davalı çalışanın eylemi sonucu deneme süresinden sonraki dönemde meydana gelen 4.350,86-TL tutarındaki hasar kaleminden %10 muafiyetin düşülmesi gerektiğini, davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte poliçe kapsamında sigortalı şirkete ödenmesi gereken toplam tazminat tutarının 3.915,78-TL olduğunu, eksper tarafından teminat kapsamında yapılan değerlendirme sonucunda da; talebi kabul anlamına gelmemek üzere hasar tazminat miktarının 3.915,78-TL olarak belirlenmiş olduğunu, davacı tarafın müvekkili şirketi temerrüde düşürmeden iş bu davayı açmış olduğunu, kaldı ki müvekkili şirket dava açılmasına sebebiyet vermediğinden hakkında faize hükmedilmesinin haksız olduğunu, zira yerleşik Yargıtay içtihatları doğrultusunda sigorta şirketinin temerrüdünün ihbar tarihinden, hatta hasarın teminat kapsamına girip girmediğini incelemeye yeterli belgelerin tebliğinden 45 iş günü sonra başlaması gerektiğini, ayrıca faizi kabul anlamına gelmemekle birlikte müvekkili firma aleyhine faize hükmedilecek olsa bile faiz türünün yasal faiz olması gerektiğini, nitekim poliçenin 10. sayfasında dava konusu hasar tazminatının yasal faiziyle birlikte ödeneceğinin düzenlenmiş olduğunu, poliçe özel şartı uyarınca davacı tarafın avans faizi talebinin de reddinin gerektiğini ifade etmiş bu nedenlerle öncelikle davanın yetki itirazı yönünden usulden reddini, davanın görülmeye devam edilmesi halinde ise zamanaşımı ve esasa ilişkin diğer beyanlar uyarınca reddini ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Diğer davalı …’ne usulüne uygun tebligat yapılmış, ancak açılan davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Konya ..Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20/05/2021 tarih …. Esas …. Karar sayılı gerekçeli kararı ile; ” …Yapılan yargılama neticesinde dosyanın tarafların iddia ve savunmaları, davalı sigorta şirketi vekilinin zararın teminat dışı olduğuna yönelik itirazları ve tüm dosya kapsamı ve dosyadaki tüm belgeler ile poliçe hükümleri de değerlendirilmek suretiyle sigorta hukuku konusunda uzman bilirkişiden rapor alınmış olup sunulan 17/03/2021 tarihli raporda özetle; Davalı sigorta şirketi tarafından Akaryakıt Servis İstasyonları Sigorta Poliçesi kapsamında … poliçe no.lu ve 20/09/2016-20/09/2017 tarihleri arası için davacı ile poliçe akdedildiği, emniyeti suistimal başlığı altında teminat miktarının 50.000,00-TL olduğu, muafiyet hükümleri saklı kalmak kaydı ile rizikonun teminat altına alındığı, meydana gelen olayın poliçe kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, davalı çalışan …’in deneme süresi ve de bu sürenin dolması sonrasında da çalıştığı, dolayısı ile meydana gelen parayı zimmetine geçirme durumunun poliçe teminat kapsamında olduğu, sigorta şirketinin teminat limitinin 50.000,00-TL olduğu, bu miktardan sigorta poliçesindeki muafiyet tutarı olan %10’un indirilmesi yani 5.000,00-TL muafiyet indirimi neticesi sigorta şirketinin 45.000,00-TL’den sorumlu bulunduğu, toplam zarar miktarının dosya kapsamına göre 59.737,80-TL olduğu, bu miktardan davalılardan …’in ve yukarıda belirtilen miktarda sigortacının sorumluluğunun bulunduğu ifade edilmiştir.
Davacı vekili dava dilekçesinde sigorta şirketi bakımından avans faizi, diğer davalı bakımından ise yasal faiz talep etmiş ise de; sigorta poliçesinin 10. sayfasında sigorta şirketinin zararı yasal faiz ile birlikte temin ettiği belirtildiğinden tüm davalılar bakımından yasal faize hükmetmek gerekmiş, ayrıca faiz başlangıç tarihleri açısından ise davalı …. bakımından en son zarar belirlemesinin yapıldığı 26/09/2017 tarihi, sigorta şirketi bakımından ise poliçede ihbar tarihi olarak görülen 21/10/2017 tarihinden itibaren TTK 1427. maddesi gereği 45 günlük sürenin ilavesi suretiyle 06/12/2017 tarihinde temerrütün gerçekleştiği kanaati ile bu tarihlerden itibaren faize hükmedilmesi kanaatine varılmıştır.
Mahkememizce yapılan yargılama ve değerlendirmede; Davacı vekilince davalılar aleyhine açılan işbu davada, 59.737,80-TL şirket zararının sigorta şirketinin sorumluluğu poliçe teminat limiti ile sınırlı olmak üzere davalılardan müştereken ve müteselsilen tazmini talep edilmiş, yapılan yargılama ve değerlendirme ve de alınan bilirkişi raporuna göre davacının zararının 59.737,80-TL olduğu, davalılardan …’in bu miktarın tamamından, sigorta şirketinin sorumluluğu ise poliçe teminat tutarından muafiyet indiriminin tenzili suretiyle 45.000,00-TL’sinden sorumlu olduğu kanaati ile davacının davasının kısmen kabulüne dair; Davacının davasının KISMEN KABULÜ İLE; 1-) Davacının uğramış olduğu 59.737,80-TL zararın (45.000,00-TL’sinden davalı sigorta şirketinin diğer davalı ile birlikte sorumlu olması kayıt ve şartı ile ) davalı …. bakımından 26.09.2017 tarihinden, davalı sigorta şirketi bakımından ise temerrüt tarihi olan 06/12/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, ” karar verildiği anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı sigorta şirketi vekili istinaf başvuru dilekçesinde özet olarak; sigorta sözleşmesinden doğan bütün taleplerin iki yılda zamanaşımına uğrayacağını, davacının talebinin zamanaşımına uğramış olduğunun aşikar olduğunu ve davanın reddini talep ettiklerini, davacının müvekkili firma nezdinde akaryakıt servis istasyonları sigorta poliçesi mevcut olduğunu, sigortalının talebinin dayanağını oluşturan emniyeti suistimal teminatı için ise olay başına ve sigorta poliçesi süresi içerisinde verilen toplam teminat limitinin 50.000,00 TL olduğunu, poliçenin tanzim edilmiş olmasının meydana gelen her hasarın tamamen ve otomatik olarak müvekkili şirket tarafından karşılanacağı anlamına gelmemesi gerektiğini, müvekkili şirketin sorumluluğunun poliçede yer alan azami limit ve özel şartlarla düzenlenen teminatlar ile sınırlı olduğunu, hükme esas alınan bilirkişi tespitinin haksız ve fahiş olduğunu, talebin teminat dışı olduğunu, poliçede yer alana özel şart uyarınca çalışanın deneme süresi içerisinde işlemiş olduğu emniyeti suistimal eyleminden doğan hasar miktarının teminat dışı olduğunu, poliçede muafiyet kaydı mevcut olduğunu, poliçe teminatı kapsamında alınan ekspertiz raporunun taraflarınca yapılan değerlendirme ve hesaplamayı doğrular nitelikte olduğunu, müvekkili firmanın temerrüde düşmediğini talep edilen faiz türünün poliçe özel şartlarına aykırılık teşkil ettiğini, tüm bu nedenlerle yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, haksız ve mesnetsiz davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
Davacı …. vekili istinaf başvuru dilekçesinde özet olarak; yerel mahkeme hükmünün . nolu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, kaldırılması gerektiğini, diğer yönlerden onanması gerektiğini, talebin poliçe limiti ile sınırlı olmasından davanın kısmen kabulüne karar verilmesi ve bu doğrultuda davalı sigorta vekiline vekalet ücreti takdir edilmesinin açıkça usul ve yasaya aykırılık teşkil ettiğini, dosya kapsamında alınan bilirkişi raporu ile sabit olacağı üzere müvekkilinin haklılığının ortaya konulduğunu, bundan dolayı dosya kapsamında hükmün . nolu kararından başkaca tesis edilen diğer yönlerine herhangi bir itirazları olmadığını, tüm bu nedenlerle yerel mahkeme kararının . nolu kararı ile davalı sigorta vekili lehine takdir edilen avukatlık ücreti yönünden istinaf incelemesi neticesinde kaldırılması ile talepleri doğrultusunda hükmün diğer yönlerinden onanmasına karar verilmesini ayrıca müvekkili firma hakkında icra takibinin yürütülmemesi için durdurulmasına, icranın tehirine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özet olarak; davalı vekilinin tüm istinaf istemlerinin haksız ve mesnetsiz olduğunu reddine karar verilmesi gerektiğini, davalı sigorta şirketinin istinaf talepli dilekçesinde teminatı oluşturan poliçenin olay başına ve poliçe süresi içerisinde toplam teminat limitinin 50.000,00 TL olduğunu ancak meydana gelen hasarın tamamen ve otomatik olarak karşılanacağı anlamına gelmediğini belirttiğini, oysa ki mevcut olayda müvekkili şirketin görmüş olduğu zararın poliçe kapsamında olduğunu, dava dilekçelerinde de davalı sigorta şirketini poliçe limitleri ile sınırlı olmak üzere sorumlu tuttuklarının ortada olduğunu, tüm bu nedenlerle davalı sigorta şirketinin haksız ve hukuki dayanaktan uzak istinaf taleplerinin reddine, mahkeme kararının talepleri haricindeki yönlerden onanmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Mahkemece verilen karar davacı ve davalı sigorta tarafından istinaf edilmiştir.
Dava, işveren tarafından zimmet nedeniyle işçisine ve kendi sorumluluk sigortasına karşı açılan tazminat davasıdır.
Mahkemenin, davanın esası hakkında yargılama yapabilmesi (davayı esastan inceleyebilmesi) için varlığı veya yokluğu gerekli olan hâllere dava şartları denir.
Bilindiği üzere, dava şartlarının neler olduğu 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 114. maddesinde belirtilmiş olup, anılan düzenlemenin 1. bendinin (c) alt bendinde mahkemenin görevli olması dava şartı olarak düzenlenmiştir. Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, bir dava ancak görevli mahkemece incelenebilir. Mahkeme her şeyden önce görevli olmalıdır. Görevsiz mahkemede açılan davanın dava şartı yokluğundan usulden reddi gerekir (Pekcanıtez H./ Özekes M./ Akkan M./ Korkmaz H.T.: Pekcanıtez Usul Medeni Usul Hukuku, Cilt II, İstanbul 2017, s. 930).
Dava şartlarının amacı, bir davanın esası hakkında incelemeye geçilebilmesi için gerekli bütün şartları ve bunların incelenmesi usulünü tespit etmek, böylece davaların daha çabuk, basit ve ekonomik bir şekilde sonuçlanmasına yardımcı olmaktır (Kuru, B.: İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medeni Usul Hukuku, İstanbul 2016, s 190).
Bu noktadan hareketle, uyuşmazlık yönünden görevli mahkeme kavramının açıklanması gerekmektedir.
Yukarıda belirtildiği üzere, göreve ilişkin kurallar kamu düzenine ilişkin olup, HMK’nın 114/1-c maddesine göre mahkemenin görevli olması dava şartıdır. HMK’nın 115. maddesine göre ise dava şartlarının mevcut olup olmadığı, taraflarca ileri sürülüp sürülmediğine bakılmaksızın yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden gözetilir. Bu nedenle, dava açılırken dayanılan hukuki ve maddi olguların göreve etkili olduğu durumda öncelikle hukuki niteleme yapılmalı ve sonucuna göre mahkemenin görevsiz olduğu kanısına varılırsa dava dilekçesinin usulden reddine karar verilmelidir. Görev nedeniyle reddi kararında görevli mahkemenin hangi mahkeme olduğu belirtilmeli ve dava dosyasının bu görevli mahkemeye gönderilmesine karar verilmelidir (HMK m.20).
İş mahkemelerinin görevi dava tarihinde yürürlükte olan mülga 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1. maddesinde belirtilmiş olup;
“İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle (o kanunun değiştirilen ikinci maddesinin Ç, D ve E fıkralarında istisna edilen işlerde çalışanlar hariç) işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya İş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi ile görevli olarak lüzum görülen yerlerde iş mahkemeleri kurulur.
Bu mahkemeler:
A) (Mülga: 18/10/2012-6356/81 md.)
B) İşçi Sigortaları Kurumu ile sigortalılar veya yerine kaim olan hak sahipleri arasındaki uyuşmazlıklardan doğan itiraz ve davalara da bakarlar” şeklinde düzenlenmiştir.
Mülga 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca işçi sayılan kimselerle (Kanun’un değiştirilen 2. maddesinin Ç, D ve E fıkralarında istisna edilen işlerde çalışanlar hariç) işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya İş Kanunu’na dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuki uyuşmazlıklar iş mahkemelerinde çözümlenecektir. İş mahkemeleri ayrıca, 5018 sayılı Kanun’un 4/E fıkrasına göre sendikaların açacakları ve bu sıfatla aleyhine açılacak hukuk davalarına İşçi Sigortaları Kurumu ile Sigortalılar veya yerine kaim olan hak sahipleri arasındaki uyuşmazlıklardan doğan itiraz ve davalara da bakacaklardır.
Diğer taraftan 25.10.2017 tarihinde yürürlüğe giren 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5. maddesinde iş mahkemelerinin görevi düzenlenmiş olup;
“İş mahkemeleri;
a) 5953 sayılı Kanun’a tabi gazeteciler, 854 sayılı Kanun’a tabi gemi adamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu’na veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına,
b) İdari para cezalarına itirazlar ile 5510 sayılı Kanun’un geçici 4’üncü maddesi kapsamındaki uyuşmazlıklar hariç olmak üzere Sosyal Güvenlik Kurumu veya Türkiye İş Kurumunun taraf olduğu iş ve sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklara,
c) Diğer kanunlarda iş mahkemelerinin görevli olduğu belirtilen uyuşmazlıklara, ilişkin dava ve işlere bakar” şeklinde düzenlenmiştir.
İş sözleşmesi kavramını açıklamak gerekirse, bir tarafın (işçi) bağımlı olarak iş görmeyi, diğer tarafın da (işveren) ücret ödemeyi üstlenmesinden oluşan sözleşmedir. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 8. maddesi;
“İş sözleşmesi, bir tarafın (işçi) bağımlı olarak iş görmeyi, diğer tarafın (işveren) da ücret ödemeyi üstlenmesinden oluşan sözleşmedir. İş sözleşmesi, Kanunda aksi belirtilmedikçe, özel bir şekle tabi değildir…”şeklinde düzenlenmiştir.
Sözleşme tarihinde yürürlükte olan mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 313. maddesinde hizmet sözleşmesi ise;
“Hizmet akdi, bir mukaveledir ki onunla işçi, muayyen veya gayrimuayyen bir zamanda hizmet görmeği ve iş sahibi dahi ona bir ücret vermeği taahhüt eder. Ücret, zaman itibariyle olmayıp yapılan işe göre verildiği takdirde dahi işçi muayyen veya gayri muayyen bir zaman için alınmış veya çalışmış oldukça, hizmet akdi yine mevcuttur; buna parça üzerine hizmet veya götürü hizmet denir.” ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 393. maddesinde hizmet sözleşmesi “İşçinin işverene bağımlı olarak belirli veya belirli olmayan süreyle iş görmeyi ve işverenin de ona zamana veya yapılan işe göre ücret ödemeyi üstlendiği sözleşme” olarak tanımlanmış ve İş Kanunu’ndan farklı olarak iş görme ve ücret unsurunun alt unsurları vurgulanarak açıklanmıştır.
4857 Sayılı İş Kanunu ve 6098 sayılı TBK’da yer alan tanımlar dikkate alındığında iş sözleşmesinin unsurlarını “iş”, “ücret” ve “bağımlılık” oluşturmaktadır. İş sözleşmesinin belirtilen unsurları, aynı zamanda söz konusu sözleşmenin ayırt edici özellikleri olup, sözleşmenin taraflarının kararlaştırmış oldukları ilişkinin iş ilişkisi olarak tasnif edilip edilemeyeceği noktasında önem taşımaktadır.
İşçi niteliğinin belirlenmesine gelince, çalışan kişinin işverene ait bir organizasyon kapsamında iş görme borcunu yerine getirip getirmediği önem taşımaktadır (Süzek, S.: İş Hukuku, İstanbul 2016, s. 251-252).
Yukarıdaki bilgiler ışığında somut olaya gelindiğinde, dava dilekçesinde davalı …’in davacının işçisi olduğu dönemde zimmet iddiası ile davacı işverenin uğradığı zararın tazmini için açılmıştır. Tüm dosya kapsamına, ceza dosyası kapsamına, taraf beyanları ile sabit olduğu üzere davacı şirket ile davalı …. arasında hizmet akdi veya işçi işveren ilişkisi bulunduğu, zararın hizmet akdinin yerine getirilmesi sırasında gerçekleştiği nazara alındığında, 5521 Sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca, İş Kanunu’na göre işçi sayılan kimselerle işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya İş Kanunu’na dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözüm yeri İş Mahkemeleri’dir. Görev konusu kamu düzenine ilişkin olup mahkemece re’sen dikkate alınmalıdır. Açıklanan nedenlerle davalı …. yönünden davanın İş mahkemesinin görevli olduğu değerlendirilerek buna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
Bu nedenle, tarafların istinaf talebinin kabulü ile kamu düzeni nedeniyle kaldırılarak mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir. (Bkz. emsal Yargıtay 17. HD 2013/1281 Esas, 2014/3761 Karar; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/3-1523 ESAS, 2020/391 KARAR; Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2018/4164 Esas, 2018/6711 Karar; Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2016/13090 Esas, 2016/8487 Karar; Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2016/7770 Esas, 2016/9148 Karar sayılı ilamları)
Anlatılan sebep ve gerekçelerle, tüm dosya kapsamı ve davanın niteliği nazara alınarak davacı ve davalı …. Şirketi vekillerinin istinaf taleplerinin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK m.353/1-a-6 uyarınca kaldırılmasına karar verilerek aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı ve davalı …. vekillerinin istinaf başvurularının kabulü ile; ilk derece mahkemesi kararının HMK.nın 353/1-a.6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Yeniden yargılama yapılması için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf eden taraflarca yatırılan, başvurma harcı dışında kalan, istinaf karar harcının talep halinde yatıranlara iadesine,
4-İstinaf eden taraflarca istinaf aşamasında yapılan masrafların İlk Derece Mahkemesi tarafından verilecek nihai kararda hüküm altına alınmasına,
5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Karar tebliği ve harç işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
7-Konya .. İcra Dairesi ….. Esas sayılı dosyasına davalı … Şirketi vekili tarafından sunulan; …. sayılı, 84.500,00 TL bedelli teminat mektubunun İİK 36/5 maddesi gereğince talep halinde ilgilisine iadesine,
8- Ankara .. İcra Dairesi …. Esas sayılı dosyasına davacı …. Şirketi vekili tarafından sunulan; Nakit 5.800,00 TL tutarındaki teminatın İİK 36/5 maddesi gereğince talep halinde ilgilisine iadesine,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda HMK m.353 uyarınca KESİN olmak üzere oybirliği ile karar verildi.24/02/2022

Başkan

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Katip

e-imzalı

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.