Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/1822 E. 2021/1765 K. 17.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No:… – …
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …
KARAR TARİHİ : 17/11/2021

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : …
ÜYE : …
ÜYE : …
KATİP :…

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/06/2021
NUMARASI : … Esas …Karar

DAVACI : … – T.C.NO:…
VEKİLİ : AV….
DAVALI : … SİGORTA ANONİM ŞİRKETİ – …
VEKİLİ : AV….
DAVA : Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 17/11/2021
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 18/11/2021
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili 09/09/2019 tevzi tarihli dava dilekçesiyle; Müvekkili …’nin eşi olan 20/07/1955 doğumlu … T.C.kimlik numaralı muris …’un 09.03.2018 tarihinde kendisinin sevk ve idaresindeki … plaka sayılı aracı ile Konya İli, Selçuklu İlçesi, … Mahallesi, … Caddesi, … kavşağı üzerinde dava dışı sürücüsü …’in sevk ve idaresindeki … plaka sayılı araç ile çarpışması neticesi çift taraflı ölümlü trafik kazasının meydana geldiğini, bahse konu trafik kazasının meydana gelmesinde davalı sigorta şirketince … poliçe numarasıyla ZMMS poliçesi yapılan … plaka sayılı aracın dava dışı sürücüsü …’in tam ve tek (%100) kusurlu olduğunu, muris …’un bahse konu trafik kazasından 20 gün sonra tedavi gördüğü Konya … Hastanesinde 29/03/2018 tarihinde vefat ettiğini, murisin bahse konu trafik kazası sonucunda vefatı sebebiyle davacı müvekkilinin eşinin desteğinden mahrum kaldığını, murisin bahse konu kaza tarihine kadar … Hastanesinde KBB uzmanı olarak görev yaptığını, iş bu davayı açmadan önce müvekkilinin uğradığı maddi zararların tazmini amacıyla davalı sigorta şirketine taraflarınca yazılı müracaatta bulunulduğunu, bu yazılı müracaat üzerine davalı sigorta şirketi nezdinde … sayı numaralı hasar dosyasının açıldığını, iş bu hasar dosyası üzerinden taraflarına 25/04/2019 tarihinde toplamda 67.085,85 TL ödeme yapıldığını, ancak davalı sigorta şirketince yapılan bahse konu maddi tazminat ödemesinin murisin mesleği, yaşı, tarafların kusur durumu ve maddi tazminata etki eden diğer hususlar bir bütün olarak değerlendirildiğinde fahiş derece eksik ve yetersiz olduğunu, iş bu davayı açmadan önce dava şartı olan zorunlu arabulucuk kapsamında Konya Arabulucuk Bürosuna … E. sayılı arabulucuk dosyası ile anlaşamama tutanağında yazılı alacak kalemlerimizin teminini sağlamak amacıyla başvuruda bulunulduğunu, ancak anlaşma sağlanamadığından bahisle; belirsiz alacak ve tespit davalarının KABULÜ ile; müvekkili …’un maddi zararının (destekten yoksun kalma tazminatı) tam ve net olarak tespitine, tahkikat sonucunda müvekkili eş …’un maddi zararının (destekten yoksun kalma tazminatı) değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda arttırılmak üzere fazlaya ilişkin her türlü hakları saklı kalmak üzere şimdilik; 100,00 TL destekten yoksun kalma tazminatı kalemi olmak üzere asgari toplam:100,00 TL maddi tazminatın davalı sigorta şirketinin temerrüt tarihinden itibaren işleyecek en yüksek avans faizi ile birlikte davalı … Sigorta A.Ş.’den alınarak davacı müvekkili …’a verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … Sigorta A.Ş.vekilinin 14.09.2019 tarihli davaya cevap dilekçesinde özetle ; Dava dilekçesinde bahsi geçen 09.03.2018 tarihli kazaya karıştığı belirtilen, … plakalı araç, müvekkil şirkete 13.10.2017-13.10.2018 tarihleri arasında geçerli olmak üzere … numaralı Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Poliçesi ile sigortalı olduğunu, söz konusu poliçede teminat limitinin kişi başı 360.000 TL olduğunu, başvuruya konu kaza sebebiyle davacı müvekkili sigorta şirketine başvuru yapıldığını, müvekkili sigorta şirketi nezdinde açılan … numaralı hasar dosyası altında aktüeryal rapor hazırlandığını, hazırlanan rapor sonucuna göre TRH 2010 tablosuna, %1,8 teknik faiz ve sigortalı araç sürücümüzün %50 kusur oranına istinaden 25.04.2019 tarihinde müteveffanın eşi …’a toplam 67.085,85 TL tazminat ödemesi yapıldığını, hasar aşamasından yapılan ödeme, poliçe tanzim tarihi itibariyle amir Genel Şartlar’a uygun olarak hesaplanmış olup, bakiye tazminatın söz konusu olmadığını, yapılan bu ödeme ile müvekkili şirketin sorumluluğunun sona erdiğini, bu nedenle de davacının söz konusu talebinin reddinin gerektiğini, bir an için dahi kabul anlamına gelmemekle birlikte eğer herhangi bir tazminat sorumlulukları doğacak ise, ödeme tarihinden itibaren faiz güncellemesi yapılarak söz konusu ödemenin tazminattan mahsup edilmesinin gerektiğini, sigorta şirketinin sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında sorumlu olduğunu, müvekkili şirketinin sorumluluğunun, sigortalının kusurlu olması halinde söz konusu olduğundan bahisle; Davanın yeterli ödemenin gerçekleştirilmiş olması nedeniyle reddine, dosyada kusur tespiti için dosyanın Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi’ne gönderilmesine, tazminat sorumluluklarının doğması durumunda hesaplamaların Hazine Müsteşarlığına kayıtlı uzman bilirkişilerce, TRH 2010 Mortalite tablosu esas alınarak yapılmasına, müterafik kusur durumunun araştırılmasına, aleyhlerine hüküm kurulmaması halinde, yargılama masrafları ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk derece mahkemesinin kararı ile; “İncelenen dosya kapsamı ve toplanan deliller bir bütün halinde değerlendirildiğinde; Davacı …’nin eşi olan 20/07/1955 doğumlu …T.C.kimlik numaralı muris …’un 09.03.2018 tarihinde kendisinin sevk ve idaresindeki … plaka sayılı aracı ile Konya İli, Selçuklu İlçesi, … Mahallesi, … Caddesi, … kavşağı üzerinde dava dışı sürücüsü …’in sevk ve idaresindeki … plaka sayılı araç ile çarpışması neticesi çift taraflı ölümlü trafik kazasının meydana geldiğini, bahse konu trafik kazasının meydana gelmesinde davalı sigorta şirketince … poliçe numarasıyla ZMMS poliçesi yapılan … plaka sayılı aracın dava dışı sürücüsü …’in tam ve tek (%100) kusurlu olduğunu, muris …’un bahse konu trafik kazasından 20 gün sonra tedavi gördüğü Konya … Hastanesinde 29/03/2018 tarihinde vefat ettiğini, murisin bahse konu trafik kazası sonucunda vefatı sebebiyle davacı …’nin eşinin desteğinden mahrum kaldığını, murisin bahse konu kaza tarihine kadar … Hastanesinde KBB uzmanı olarak görev yaptığını, iş bu davayı açmadan önce uğradığı maddi zararların tazmini amacıyla davalı sigorta şirketine taraflarınca yazılı müracaatta bulunulduğunu, bu yazılı müracaat üzerine davalı sigorta şirketi nezdinde 2019 T 30043-1 sayı numaralı hasar dosyasının açıldığını, iş bu hasar dosyası üzerinden taraflarına 25/04/2019 tarihinde toplamda 67.085,85 TL ödeme yapıldığını, ancak davalı sigorta şirketince yapılan bahse konu maddi tazminat ödemesinin murisin mesleği, yaşı, tarafların kusur durumu ve maddi tazminata etki eden diğer hususlar bir bütün olarak değerlendirildiğinde fahiş derece eksik ve yetersiz olduğunu, iş bu davayı açmadan önce dava şartı olan zorunlu arabulucuk kapsamında Konya Arabulucuk Bürosuna … E. sayılı arabulucuk dosyası ile anlaşamama tutanağında yazılı alacak kalemlerimizin teminini sağlamak amacıyla başvuruda bulunulduğunu, ancak anlaşma sağlanamadığından bahisle; belirsiz alacak ve tespit davalarının KABULÜ ile; müvekkili …’un maddi zararının (destekten yoksun kalma tazminatı) tam ve net olarak tespitine, tahkikat sonucunda müvekkili eş …’un maddi zararının (destekten yoksun kalma tazminatı) değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda arttırılmak üzere fazlaya ilişkin her türlü hakları saklı kalmak üzere şimdilik; 100,00 TL destekten yoksun kalma tazminatı kalemi olmak üzere asgari toplam:100,00 TL maddi tazminatın davalı sigorta şirketinin temerrüt tarihinden itibaren işleyecek en yüksek avans faizi ile birlikte davalı … Sigorta A.Ş.’den alınarak davacı …’a verilmesine karar verilmesini talep ve dava ettiği, davalı tarafın davanın reddine karar verilmesini talep ettiği görülmekle, Konunun 6098 sayılı TBK.nun 49.ve devam eden maddelerinde ve KTK. 85.vd.eden maddelerinde düzenlendiği, TBK’nun 49/1. maddesinde; “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” şeklinde, TBK’nun 51/1. maddesinde;”Hâkim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirler.” şeklinde, TBK. 53.maddesinde;”Ölüm hâlinde uğranılan zararlar özellikle şunlardır:1. Cenaze giderleri.2. Ölüm hemen gerçekleşmemişse tedavi giderleri ile çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar.3. Ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıplar.” şeklinde, TBK.55/1.maddesinde;”Destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararlar, bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanır. Kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemeler, bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemez; zarar veya tazminattan indirilemez. Hesaplanan tazminat, miktar esas alınarak hakkaniyet düşüncesi ile artırılamaz veya azaltılamaz.” şeklinde düzenlemelerin yapıldığı, KTK.85/1.maddesinde;”Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” şeklinde, KTK. 86/1.maddesinde;”İşleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bir bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın, kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya bir üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulur.” şeklinde, KTK.91/1.maddesinde;”İşletenlerin, bu Kanunun 85 inci maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.” şeklinde, KTK.92.maddesinde(6704 S.K. 4. Mad. İle değişiklik öncesi);” Aşağıdaki hususlar, zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamı dışındadırlar.a) İşletenin; bu Kanun uyarınca eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere karşı yöneltebileceği talepler,b) İşletenin; eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararlar nedeniyle ileri sürebilecekleri talepler,c) İşletenin; bu Kanun uyarınca sorumlu tutulmadığı şeye gelen zararlara ilişkin talepler,d) Bu Kanunun 105 inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre zorunlu mali sorumluluk sigortasının teminatı altında yapılacak motorlu araç yarışlarındaki veya yarış denemelerindeki kazalardan doğan talepler,e) Motorlu araçta taşınan eşyanın uğrayacağı zararlar,f) Manevi tazminata ilişkin talepler.” şeklinde, KTK’nun 97.maddesinde(6704 S.K. 5. Mad. İle değişiklik öncesi);”Zarar gören, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde doğrudan doğruya sigortacıya karşı talepte bulunabileceği gibi dava da açabilir.” şeklinde, KTK’nun 99.maddesinde(6704 S.K. 6. Mad. İle değişiklik öncesi);” Sigortacılar, hak sahibinin kaza veya zarara ilişkin tespit tutanağını veya bilirkişi raporunu, sigortacının merkez veya kuruluşlarından birine ilettiği tarihten itibaren sekiz iş günü içinde zorunlu mali sorumluluk sigortası sınırları içinde kalan miktarları hak sahibine ödemek zorundadırlar.” şeklinde düzenlemeler yapıldığı,
Muris …’un 09.03.2018 tarihinde kendisinin sevk ve idaresindeki … plaka sayılı aracı ile Konya İli, Selçuklu İlçesi, … Mahallesi, … Caddesi, … kavşağı üzerinde dava dışı sürücüsü …’in sevk ve idaresindeki … plaka sayılı araç ile çarpışması neticesi çift taraflı ölümlü trafik kazasının meydana geldiği, meydana gelen trafik kazası neticesinde muris …’un vefat ettiği, kazaya karışan … plakalı aracın 09.03.2018 tarihinde 13.10.2017 başlangıç -13.10.2018 bitim tarihleri arasında geçerli olmak üzere … poliçe nolu ZMMS ile davalı sigorta şirketine sigortalı olarak kayıtlı olduğu, tarafların kusur oranlarına yönelik Adli Tıp Kurumu’ndan rapor alınmış, … Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi Başkanlığı’nın 25/06/2020 tarihli raporunda ; I.Halde; … plaka sayılı otomobil sürücüsü …’un %50, … plaka sayılı otomobil sürücüsü …’in %50 oranında, II.Halde; … plaka sayılı otomobil sürücüsü …’un kusursuz, … plaka sayılı otomobil sürücüsü …’in %100 oranında kusurlu olduğunun bildirildiği, dosyamızın tazminat hesabı yönünden Tazminat Hesaplama Bilirkişisi Av…. …’ye tevdi edildiği, tazminat hesaplama bilirkişisi Av…. … tarafından düzenlenen 05/11/2020 havale tarihli raporunda; 09/03/2018 günü meydana gelen trafik kazasında müteveffa …’un vefat etmesi sonucu; davacı eş …’un destekten yoksun kalma zararının; davalının %100 kusurlu olduğunun kabulü halinde; 87.944,74 TL, davalının %50 kusurlu olduğunun kabulü halinde ise; 5.806,00 TL olduğunun bildirildiği, mahkememiz dosyasının 21/01/2021 tarihli duruşma zabtının 1 no’lu ara kararı ile; Konya Sağlık İl Müdürlüğü’nden müteveffa …’un vefat tarihi olan 29/03/2018 tarihinden önceki son üç aylık maaş bordroları, döner sermaye gelirlerine ilişkin belgelerin celbine, yine aynı celse’nin 2 no’lu ara kararı ile; Konya İl Sağlık Müdürlüğü’nden cevap geldikten sonra aynı bilirkişiye tevdi ile itirazlar doğrultusunda ek rapor alınmasına karar verildiği, mahkememizin 21/01/2021 tarihli duruşma zabtının 1 no’lu ara kararı gereğince; Konya İl Sağlık Müdürlüğü’nden gelen yazı cevabı ile birlikte dosyamızın aynı celsenin 2 no’lu ara kararı gereğince tazminat hesaplama bilirkişisi Av…. …’ye dosyanın tevdi edilerek rapor düzenlenmesinin istenildiği, Av…. … tarafından düzenlenen 19/04/2021 havale tarihli bilirkişi ek raporunda; 09/03/2018 günü meydana gelen trafik kazasında müteveffa …’un vefat etmesi sonucu; davacı eş …’un destekten yoksun kalma zararının; davalının %100 kusurlu olduğunun kabulü halinde; 968.122,97 TL, davalının %50 kusurlu olduğunun kabulü halinde ise; 44.530,46 TL olduğunun bildirildiği, her ne kadar bilirkişi raporunda davalının kusuru ikili ayrım ile belirtilerek iki ayrı hesap tablosu düzenlenmiş ise de; davalının sigorta şirketi olması ve teminat miktarı oranında sorumlu olduğu dikkate alındığında, davalının kusur oranındaki ikili ayrım üzerinde hüküm kurmaya yer olmadığına, mahkemece alınan raporların ayrıntılı ve denetime açık olması nedeniyle hükme esas alındığı, davalı sigorta şirketince davacı tarafa 67.085,85 TL ödemenin yapıldığı, yapılan bu ödemelerin davacının zararını karşılamadığı, davacı vekilinin UYAP sistemi üzerinden mahkememiz dosyasına sunmuş olduğu 28/05/2021 tarihli talep arttırım dilekçesi ile; davacı …’un 100,00 TL destekten yoksun alma zararı taleplerini 250.837,95 TL arttırarak 250.937,95 TL’ye yükselttiklerini, davalı sigorta şirketinden temerrüt tarihinden itibaren işleyecek en yüksek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve beyan ettiği, talep arttırım dilekçesinin davalı tarafa tebliğinin sağlandığı, davacının talep artırım dilekçesi ile talep ettiği destekten yoksun kalma nedenli zararının sigorta poliçesi kapsamında olduğu, davacının oluşan maddi zararlarından davalı sigorta şirketinin ZMMS sigortası kapsamında sigortalısının kusuru oranında ve poliçe limitiyle sınırlı olarak sorumluluğunun bulunduğu anlaşılmakla davanın kabulüne karar vermek gerekmiş olup aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.” şeklinde davacının davasının kabulü ile; her ne kadar bilirkişi raporunda davalının kusuru ikili ayrım ile belirtilerek iki ayrı hesap tablosu düzenlenmiş ise de; davalının sigorta şirketi olması ve teminat miktarı oranında sorumlu olduğu dikkate alındığında, davalının kusur oranındaki ikili ayrım üzerinde hüküm kurmaya yer olmadığına, davacının davasının önceki ödeme olan faizi ile birlikte toplam 79.062,05 TL’nin düşülerek bakiye alacağı olan 250.937,95 TL’nin davalı sigorta şirketinden temerrüte düşmüş olduğu dava tarihi olan 12.04.2019 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsiline(sigorta şirketi limiti sınırı doğrultusunda) dair hükmün kurulduğu anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkili şirkete davacı tarafça KTK 97 maddesi uyarınca kanunda belirtilen evraklarla müracaat edilmediğini, bu nedenle davanın usulden reddinin gerektiğini, davacının hasar aşamasında gelir belgesi sunmayarak asgari ücreti üzerinden hesaplama yapılması neden olarak dava aşamasında saklı tuttuğu gelir belgesini sunarak bakiye hesaplama çıkmasına neden olmasının eksik evrakla başvuru yapıldığını ispatlar nitelikte olduğunu, elindeki evrakın hasar aşamasında saklı tutularak dava aşamasında sunulmasının da açıkça hakkın kötüye kullanılması olduğunu, hükme esas alınan raporda TRH-2010 mortalite tablosu ve %1,8 teknik faizin esas alınması gerektiğini, müterafik kusur araştırmasının yapılması gerekirken bu hususta araştırma yapılmamasının da hatalı olduğunu beyan ederek Yerel Mahkemece verilen kararın ortadan kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Olayda müterafik kusur bulunduğu,müteveffa tarafından emniyet kemerinin takılmaması nedeniyle indirim yapılması gerektiği istinafı yönünden;
6098 sayılı Türk Borçlar Yasasının, “Tazminatın belirlenmesi” üst başlıklı 51/1 maddesi hâkimin, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirleyeceği hükme bağlanmıştır.
Tazminattan indirim sebeplerini düzenleyen, Türk Borçlar Yasasının 52.maddesinde öngörülen sebepler, daha çok zarar görenle ilgilidir. “Hiç kimsenin kendi kusurundan yararlanamayacağı” yönündeki genel hukuk ilkesinin etkisiyle, maddede sayılan belirli hal ve durumlarda tazminattan indirim yapılması mümkün bulunmaktadır.
Anılan madde kapsamında yer alan indirim sebeplerinden bir kısmı; zarar verici fiile rıza, ortak veya kişisel kusurdur. Zarar gören, zararlandırıcı olayın sebep olacağı zarara önceden razı olabilir. Zarar gören, zarara açık veya örtülü bir irade beyanıyla razı olabileceği gibi, rızanın, diğer bir takım olgulardan da çıkarılması mümkündür. Makul bir insanın aynı şartlarda kendi yararı gereğince yapmaması gereken harekette bulunması da, zarar görenin ortak kusurunu ifade etmektedir. Zarar görenin bu kusuru, illiyet bağını kesmeyecek yoğunlukta ise tazminattan bir indirim sebebidir. Burada da hâkim, somut olayın özelliklerini dikkate alarak, hakkaniyet düşüncesiyle indirim yapabilecektir.
Müterafik kusur ise; aynı şartlar altındaki makul, dürüst ve ortalama bir kişinin, kendi menfaati icabı, zarara uğramamak için kaçınacağı veya kaçınması gereken bir davranış tarzını ifade etmektedir. (EREN, Fikret. Borçlar Hukuku Genel Hükümler. Y. 2015. S. 582)
Zararın meydana gelmesinde veya artmasında zarar görenin de kusurunun bulunması halinde söz konusu olan müterafik kusur Borçlar Kanunu’nun 44. maddesinde (6098 sayılı TBK md. 52) düzenlenmiştir. Buna göre zarara uğrayan, zarar doğuran eyleme razı olmuş veya kendisinin sebep olduğu hal ve şartlar zararın meydana gelmesine etki yapmış veya tazminat ödevlisinin durumunu diğer bir surette ağırlaştırmış ise, hakim tazminat miktarını hafifletebilir.
Müterafik kusur indiriminde her somut olayın özelliğine göre olayın meydana geliş tarzı ve zararın artmasında zarar görenin kusurlu davranışının sonuca etkisi değerlendirilerek uygun oranda bir indirim yapılmasını gerektirir ve zarar görenin müterafik kusurunun tespiti halinde BK.nun 44. maddesi uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır.
Somut olayda trafik kaza tespit tutanağında emniyet kemerinin takılı olduğunun işaretlendiği, bu halde kemerin takılı olduğu tespit edilip, aksinin davalı tarafça ispat edilmediği görülmekle itiraz yersizdir
Sigorta şirketine davadan önce usulüne uygun başvuru yapılmadığı ve dava şartının gerçekleşmediği istinafı;
2918 sayılı KTK’nın 97.maddesinde, 6704 Sayılı Kanunun 5.maddesi ile yapılan değişiklik neticesinde, 97.maddenin eski metninde, zarar görenin zorunlu mali sorumluluk sigortasında ön görülen sınırlar içinde doğrudan doğruya sigortacıya karşı talepte bulunabileceği gibi, dava açabilme hakkı mevcut iken 6704 Sayılı Kanunun 5.maddesi ile yapılan değişiklik sonucunda madde hükmü “Zarar görenin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir. Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması halinde, zarar gören dava açabilir veya 5684 Sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabilir” denilmiştir.
Yukarıda maddede yapılan değişiklikle, zarar gören hak sahipleri ZMMS sigortacısına karşı artık doğrudan dava açamayacaklardır. Öncelikle sigortacıya tazminatın ödenmesi için genel şartlarda belirtilen belgeler ile yazılı olarak başvuracaklar ve yazılı başvurudan itibaren 15 gün içinde kendilerine cevap verilmez ya da verilen cevap hak sahibinin talebini karşılamaz ise, hak sahibi tazminat için dava açabileceği gibi tahkime de başvurabileceklerdir. Bu hali ile trafik kazaları nedeniyle zarara uğrayanlar sigortaya davadan açmadan önce mutlaka sigortacıya yazılı başvuruda bulunmak zorundadırlar. Dava açabilmeleri için yazılı başvurudan itibaren 15 günlük sürenin dolmuş olması gerekmektedir. Bu sebeplerle davadan önce yazılı başvuruda bulunmak ve başvurudan itibaren 15 günlük sürenin geçmesi ZMMS sigortacısına tazminat davası açılmasının ön şartıdır. Bu husus anılan maddenin değişiklik gerekçesinde vurgulanmıştır.
6100 sayılı HMK’nın dava şartlarının düzenlendiği 114.maddesinin 2.fıkrasındaki düzenlemeye göre “Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır”.
HMK 115. maddenin 1.fıkrasında ise, “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.” denilmiş,
2.fıkrada ise, “Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir.” düzenlemesi mevcut olup
Somut olayda 6407 sayılı Kanunla değişik 2918 sayılı KTK’nın 97. maddesinde zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerektiği, sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması hâlinde, zarar görenin dava açabileceği veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabileceği düzenlenmiştir.
Somut uyuşmazlıkta, davalı nezdinde zorunlu mali sorumluluk poliçesiyle sigortalı araç nedeniyle meydana gelen trafik kazasında dava tarihinden önce davalı sigorta şirketine belgeler ile birlikte başvurdukları, sigorta şirketin tazminat talebini değerlendireceğini bildirilerek yasal süre içerisinde talebin karşılanmayarak sonuçsuz bırakıldığının sabit bulunduğu, bilahare eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Davalı sigortanın istediği belgeler maluliyet tazminat talebi için Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları ekinde belirtilen belgelerden ise de dava açmadan önce sigorta şirketine başvuru yapılmasına dair adı geçen yasanın 97. maddesinde bu belgelere yer verilmediği gibi davacının başvuru dilekçesinde eklenmesi gereken diğer tüm belgeleri ekleyerek başvuru yaptığı,davalı sigortanın cevabi ile dava tarihi arasında geçen süre de gözetildiğinde davalı sigortanın davacıya verdiği cevabın talebi karşılamadığı dolayısıyla davacının dava açmadan önce yasada öngörülen sigortaya başvuru koşulunu yerine getirdiği sonucuna ulaşıldığı,bu halde yasada belirtilen başvuruya ilişkin ön koşulun yerine getirildiği de açıktır. İstinaf itirazları yerinde değildir.
TRH 2010 ve 1.8 teknik faiz uygulanması gerektiği istinafı ;
AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği anlaşılmakta olup bu iptal kararının somut davada uygulanabilirliğinin tespiti gerekmektedir
Anayasa’nın 153.maddesi uyarınca, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamamakta ve ancak Resmi Gazetede yayımlandıktan sonra yürürlüğe girmektedir.Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının yasama,yürütme ve yargı organları,idari makamlar,gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı açıktır.
Diğer taraftan HMK 33 maddesinde “Hakim Türk hukukunu resen uygulanır.” şeklinde ifadesini bulan yasal ilke gözetildiğinde; Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının bu gibi kesin hüküm halini almamış derdest dosyalar yönünden uygulanmasının zorunluluğu ortadadır.
Zira, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları usulü kazanılmış hakların istisnasını teşkil ederler.
T.C. Anayasası’nın 153 üncü maddesinin 6 ncı fıkrasında, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.” düzenlemesi mevcut olup, bu düzenlemenin doğal sonucu olarak Anayasa Mahkemesi’nce bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tümünün ya da bunların belirli hükümlerinin Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edildiğinin bilindiği halde görülmekte olan davaların Anayasa’ya aykırılığı saptanan kurallara göre görüşülüp çözümlenmesi, Anayasa’nın üstünlüğü prensibine ve hukuk devleti ilkesine aykırı düşeceği için uygun görülmeyeceği kabul edilmektedir (Danıştay 4. Dairesi. 09.05.2011 tarih ve 2011/2546 E., 2011/3384 K. sayılı kararı).
Bu konudaki Anayasa Mahkemesinin 12.12.1989 tarih ve 1989/11-48 sayılı kararında;“Anayasanın 152. maddesine göre, itiraz yoluna başvuran mahkemeler, Anayasa Mahkemesi’nce verilecek kararlara uymak zorundadırlar. Bu durumda, itiraz eden mahkeme, elinde bulunan ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce açılmış olan bir davayı Anayasa Mahkemesi kararına göre çözecek ve doğrudan iptal kararının etkisini önceye uygulayacaktır. Ayni durum, itiraz yoluna başvurmayan mahkemeler yönünden de geçerlidir. İptal davası veya itiraz üzerine bir kuralın iptali sonucu, Mahkemeler bakmakta oldukları davaları bu karara göre çözmekle yükümlüdürler. Bu sonuç Anayasa’nın, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” yolundaki 153. Maddesinin altıncı fıkrasında yer alan kuralın sonucudur. …” gerekçesine yer verilmiştir.
Yine, 09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da;“Sonradan çıkan içtihattı birleştirme kararının, Temyiz Mahkemesinin bozma kararına uyulmakla meydana gelen usule ait müktesep hak esasının istisnası olarak henüz mahkemede veya Temyiz Mahkemesinde bulunan işlere tatbiki gereklidir. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarında da aynı ilke geçerlidir.” şeklinde açıklama yapılmış, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.07.2011 tarihli ve 2011/1-421 Esas, 2011/524 K. Sayılı kararında da “Eldeki dava sonuçlanıp kesinleşmeden o davaya uygulanabilecek olan yasa metni Anayasa Mahkemesince iptal edilip, yürürlüğün durdurulmasına karar verildiğine göre, iptal kararı sonucu oluşan durumun 05.09.1960 tarihli, 21/9 sayılı YİBK’da da belirtildiği üzere maddi anlamda kesinleşmemiş olup, derdest olan eldeki davaya da uygulanması zorunludur.” denilmiş, aynı yöndeki içtihat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.03.2012 tarihli ve 2012/20-12 E., 2012/232 K. sayılı kararında da oy birliği ile kabul edilmiştir. Keza 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 E., 2004/19 K. sayılı ve 03.02.2010 tarihli ve 2010/4-40 E., 2010/54 K. sayılı kararlarında da: “Uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usulî kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal sonrası oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir.” yönünde değerlendirme ve açıklama yapılmıştır.
Görüldüğü üzere, Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve bu durumun da bozma kararına uyulmakla meydana gelen usulî müktesep hakkın istisnası olduğu ve eldeki tüm uyuşmazlıklara uygulanması gerektiği uyulması zorunlu yargısal içtihatlar ile kabul edilmiştir.
Anayasa’nın 153. maddesinin birinci fıkrasında herhangi bir denetim yolu tanınmamış ve Anayasa Mahkemesi kararlarının kesin olduğu belirtilmiş, beşinci fıkrada “İptal kararları geriye yürümez” kuralına yer verilmiştir.
Türk Anayasal sisteminde, “Devlete güven” ilkesini sarsmamak ve ayrıca devlet yaşamındabir kargaşaya neden olmamak, kazanılmış hakları korumak için iptal kararlarının geriye yürümezliği kuralı kabul edilmiştir. Böylece hukuksal ve nesnel alanda etkilerini göstermiş, sonuçlarını doğurmuş bulunan durumların, iptal kararlarının yürürlüğe gireceği güne kadarki dönem için geçerli sayılması sağlanmıştır. Bir kural işlemle kurulan statünün Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararıyla ya da bir başka kural işlemle kaldırılması durumunda, bu statüye bağlı öznel (sübjektif) işlemlerin de geçersiz duruma düşmesi doğaldır. Dolayısıyla bu öznel işlemlerle, ortadan kalkan statüye dayanarak ileriye dönük haklar elde edilemez. Anayasa’nın bağlayıcılığı, Anayasa Mahkemesi kararlarına tüm devlet organlarının uyma zorunluluğu ve Anayasa’nın üstünlüğü ilkesi, Anayasa’ya aykırı bir kuralın aykırılığının saptanmasından sonra uygulama alanı bulmasını kesinlikle önler. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının zaman içerisindeki etkisi böylece çıkmakta ve “İptal kararlan geriye yürümez” kuralı belirtilen anlamı taşıyarak geçerli olmaktadır. Anayasa’nın 153. maddesindeki “İptal kararları geriye yürümez” kuralının, geriye yürümezlik kuralının, yalnız lafza bağlı kalınarak yorumlanması hukuk devleti ilkesine ve bu ilke içinde var olan adalet ve eşitlik ilkelerine aykırı sonuçlar doğurabileceği gibi itiraz yoluyla yapılacak denetimin amacına da ters olduğu aşikârdır. Ayrıca iptal kararının geriye yürümezliği kuralı çoğu zaman iptal kararlarını işlevini ve etkinliğini azaltmaktadır.
Yukarıda yapılan tespit, açıklama ve değinilen uyulması zorunlu yargısal içtihatlara göre somut uyuşmazlık ele alındığında;
AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği,iptal kararı içerine göre sigorta şirketlerinin trafik kazalarından doğan tazminat sorumluluğunun öncelikle Karayolları Trafik Kanunu,Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiillere ilişkin hükümlerinin uygulanacağı,dolayısıyla trafik sigortası kapsamındaki tazminatların belirlenmesinde artık ‘Genel Şartlar’ın kural olarak belirleyici olmayacağı, genel Şartlar”ın sadece Karayolları Trafik Kanunu ve Borçlar Kanunu’na aykırı olmayan hükümlerinin uygulanabileceği, dolayısıyla bu karardan sonra sigorta şirketlerinin tazminat sorumluluğunu azaltan ‘Genel Şartlar’ın birçok hükmünün uygulanamaz hale geldiği görülmektedir
Zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinin konusu, karayolunda motorlu taşıt işletenin, motorlu taşıtın işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilerin uğrayabileceği destekten yoksun kalma zararını, bedensel zararı ve/veya eşya zararını tazmin yükümlülüğünü teminat altına almaktır. Başka bir ifadeyle sigorta şirketinin bu sözleşme ile yüklendiği borç, işletenin motorlu taşıtın işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilere zarar vermesi hâlinde doğacak tazminat borcunu sigorta teminat limiti dâhilinde ödeme borcudur. Sigorta şirketinin zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinden doğan sorumluluğunun kapsamı düzenlenmemiş olup bu kapsamın idarenin düzenleyici nitelikte işlemi olan genel şartlar ile belirlenmesi öngörülmüştür. Böylece sigorta şirketinin zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinden doğacak borcu, idare tarafından her zaman değiştirilebilir nitelikteki kurallar olan genel şartlara göre belirlenecektir. Borcun kapsamının tespiti hususunda temel çerçeve ve ilkelerin kanunda belirlenmediği, idareye geniş bir takdir yetkisinin tanındığı anlaşılmaktadır.
Mali sorumluluk sigortası sözleşmesinin içeriğine ilişkin düzenleme öngören itiraz konusu kuralların, sözleşmenin tarafları olarak motorlu taşıt işleten ile sigorta şirketinin yanında motorlu taşıt işletilmesi sebebiyle zarara uğrama riskine maruz kalan üçüncü kişilerin menfaatleri arasındaki dengenin dikkate alınarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Motorlu taşıt işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilerin zarara uğraması hâlinde işletenin tazminat borcunun kapsamı 6098 sayılı Kanun’un gerçek zararın tazminini öngören kurallarına göre belirlenmektedir. Bu tazminat borcunun ödenmesini teminat altına almak amacıyla zorunlu kılınan mali sorumluluk sigortası uyarınca sigorta şirketinin borcunun kapsamı ise itiraz konusu kurallarda atıf yapılan genel şartlara göre belirlenmektedir. Bu da zarar gören üçüncü kişi ve işleten aleyhine buna karşılık sigorta şirketi lehine menfaat dengesinin bozulmasına yol açabileceği gibi aksi durum da söz konusu olabilecektir. İşleten sorumluluk sigortası yaptırmış olmasına rağmen sigorta şirketi tarafından ödenen tazminat ile gerçek zarara karşılık gelen tazminat arasındaki farktan zarar görene karşı sorumlu olmaya devam edecektir. Zarar görenin sigorta şirketi tarafından tazmin edilmeyen zararı ise ancak işletenin ekonomik durumunun bu zararın karşılanması için yeterli olması hâlinde tazmin edilebilecektir. Şeklinde tezahür eden AYM İPTAL GEREKÇESİNDE VURGULANDIĞI ÜZERE Aynı kaza ile ilgili olmak üzere İŞLETEN VE FİİLİ YAPAN KİŞİYE YÖNELİK AÇILAN DAVA İLE SİGORTANIN DAVALI OLMASI DURUMUNDA UYGULANACAK Yönetmelik ve hesaplama tablolarındaki farklılık sorumlular arasında eşitsizliğe ve idarenin tek taraflı olarak düzenleyici olan işlemlerin sonucunda sorumlu olacak tazminat miktarlarında farklılık oluşturacaktır.
Bu kapsamda açılan davalarda TBK nın haksız fiile ilişkin hükümleri,KTK kanunu hükümleri ile genel şartların bunlara aykırı olmayan hükümleri ile bu doğrultuda yeni genel şartlarla çeliştiği durumda Yargıtay’ın genel şartların yürürlüğe girmesinden önceki yerleşmiş içtihatları doğrultusunda uygulama yapılması gerekecektir
Bu halde Aym’ce verilen iptal kararı sonrası düzenlenecek aktüerya raporlarına ilişkin olarak 01/06/2015 tarihli genel şartlar ile getirilen TRH 2010 ve 1,8 teknik faizin ve bu genel şartlarla belirlenen vergilendirilmiş belgeli gelir, olmadığı takdirde asgari ücretin kazanç olarak nazara alınacağı düzenlemesinin uygulanma ihtimali kalmadığı gözetilerek ;
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 1989/4-586 Esas,1990/199 K sayılı kararı ve Yargıtay 17. Hukuk ve 4 Hukuk dairesinin yerleşik içtihatları gereği, Population Masculine Et – Feminine (PMF 1931) Tablosu esas alınarak davacının veya müteveffanın muhtemel yaşam süresinin belirlenmesi; davacının veya müteveffanın muhtemel gelirinin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi ile belirlenecek peşin değeri esas alınıp işleyecek dönem tazminat hesabı yapılması , davacının veya müteveffanın asgari ücret üstünde kazancı olduğunun iddia edilmesi durumunda kaza tarihindeki gelirine dair delillerini ibrazının sağlanması, varsa; ilgili meslek odaları ve meslek kuruluşlarından,vergi dairesinden ,işyerinden kaza tarihindeki sürekli ve net kazanç durumunun sorulması, geriye doğru maaş bordrosu ve sosyal güvenlik kayıtlarının getirtilmesi, davacının veya müteveffanın kaza tarihinde fiili olarak çalışmadığının belirlenmesi halinde asgari ücretin gözönüne alınacağının düşünülmesi gerekmektedir.
Bu halde mahkemece AYM verilen iptal kararı doğrultusunda aktüerya bilirkişisinden yukarıdaki esaslara uygun PMF 1931 uygulanmak suretiyle ek rapora göre karar verilmesinde usule aykırılık olmayıp itiraz yersizdir.
Bu halde, Dosya içeriğine, toplanan delillere, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenle, özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, vakıa mahkemesi hakiminin objektif, dosyadaki verilerle çelişmeyen tespitlerine ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına ve hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayanağı maddî delillere göre, HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleriyle sınırlı olarak ve resen kamu düzeni yönünden yapılan inceleme sonucu, ilk derece mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı kanaatine varılarak,
Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereği esas yönünden reddine dair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığından davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353/1-b-1 maddesi gereği ESASTAN REDDİNE,
1-Alınması gereken 17.141,57 TL harçtan peşin alınan 4.300,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 12.841,57 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
2-Davalı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK’nun 361 maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren İKİ HAFTA içinde temyiz yolu açık olmak üzere OYBİRLİĞİ ile karar verildi. 18/11/2021

Başkan Üye Üye Katip

E imza E imza E imza E imza

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.