Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/1760 E. 2022/415 K. 23.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM . HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No:
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :
KARAR TARİHİ : 23/02/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA . ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 13/10/2020
NUMARASI : Esas Karar

DAVACILAR :
:
:

VEKİLLERİ :
:
DAVALI :

VEKİLLERİ :
:
DAVALILAR :
:
DAVA : Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 23/02/2022
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 24/02/2022

Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacılar vekili dava dilekçesinde özet olarak; 14.10.2016 tarihinde sürücü davalı … sevk ve idaresindeki … plaka sayıl aracın, … Caddesinde şehir merkezine doğru seyir halinde iken, … Camii önüne geldiğinde direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu yolun sağ tarafından bisikletleri ile bisiklet yolunda beklemekte olan 5 kişiye çarpması sonucu meydana gelen trafik kazası sonucu müvekkili davacının yaralandığını, kaza sonrası müvekkilinin Konya …. Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesine kaldırıldığını, müvekkilinin devam eden süreçte büyük oranda özürlü kalma ihtimalinin yüksek olduğunu, olay hakkındaki Konya Cumhuriyet Başsavcılığının … Soruşturma sayılı dosyası üzerinden soruşturmanın yürütüldüğünü, trafik kazası tespit tutanağına göre kazanın her iki tarafın da kusurlu olduğunun tespit edildiğini, müvekkilinin Sosyal Güvenlik Kurumuna bağlı olmadan günlük yevmiye ile çalışmakta ve asgari ücret düzeyinde bir gelir elde ettiğini, müvekkilinin kaza sebebiyle iş gücü kaybına uğradığını ve tam olarak çalışamadığını, bu nedenle iş gücü kaybı tazminatı talep etme zarureti hasıl olduğunu, kişinin iş ve güçten kalması sonucu uğradığı zararın da yani kaza sebebiyle çalışılmasından doğan zararın da sigorta kapsamında olduğunu, müvekkilinin geçici iş göremezlik sürecinde bakıcı gideri ve tedavi gideri taleplerinin bulunduğunu, kazaya sebebiyet veren …. plaka sayılı aracın Zorunlu Mali Mesuliyet (Trafik) Sigortacısı …. nolu poliçeden kaynaklı olarak ….. olduğunu, bu nedenle sigorta şirketi açısından teminat limiti ile sınırlı kalmak kaydı ile husumet yöneltildiğini, müvekkilinin kaza nedeniyle oluşan maddi zararlarının tazimini hususunda davalı sigorta şirketine başvuruda bulunduğunu, ancak herhangi bir ödemede bulunulmadığını belirterek; fazlaya ve manevi tazminata ilişkin tüm talep ve dava haklarımız saklı kalmak üzere; 1.000.00TL maddi tazminatın, sigorta şirketi açısından başvuru diğer davalılar açısından dava tarihinden itibaren işleyecek faizi birlikle davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline, (davalı sigorta şirketinin poliçe teminat limiti ile sınırlı kalmak kaydıyla maddi tazminattan sorumlu tutulmasına), yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davalılara tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı …. Vekili cevap dilekçesinde özet olarak; dava konusu 14.10.2016 tarihli trafik kazasına karıştığı belirtilen …. plakalı aracın diğer davalı … adına 11.08.2016/2017 vadeli … no.lu Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası poliçesi ( trafik sigorta poliçesi ) müvekkili şirketçe temin edildiğini, poliçede azami teminat limitimizin yazılı olmasının bu miktarın mutlak surette ödeneceği anlamına gelmediğini, dava konusu kazada yaralandığı belirtilen davacının daimi sakatlığa maruz kalıp kalmadığının, kalmışsa derecesinin, gerçek zararının miktarının, müvekkili şirkete sigortalı aracın kusur oranı yapılacak yargılama ve uzman bilirkişi tarafından yapılacak hesaplama neticesinde tespit edilebilecek olup yargılama ile ortaya konulmasının gerektiğini, davacı tarafça müvekkili şirkete dava açılmadan önce yapılan başvuru talebi ve ekli evraklarının, Müvekkili şirketin ilgili hasar departmanına 31.10.2016 tarihinde ulaşmasını takiben hadise tabi olduğu genel şartlar uyarınca öncelikle eksik belge olup olmadığı açısından incelemeye alındığını, sigorta tazminatının ödenebilmesi için gerekli işlem ve değerlendirmeler yapıldığı sırada ve bu işlemler kanun ve poliçe şartları uyarınca belirlenen süreler dahilinde iken müvekkili şirket aleyhine dava açıldığının öğrenildiğini, müvekkili şirketin temerrüde düşmesi söz konusu olmadığını, dava konusu kaza sonucu daimi sakatlığa uğradığı belirtilen davacıya bu kaza sebebiyle SGK tarafından herhangi bir ödeme yapılıp yapılmadığının, maaş bağlanıp bağlanmadığının araştırılması da gerekmekte olduğunu, manevi tazminat taleplerinin trafik poliçesi teminatı haricinde olup müvekkili şirketin manevi tazminata ilişkin herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını belirterek; müvekkili şirket aleyhine haksız ve mesnetsiz açılan davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı yana yüklenmesine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Konya .. Asliye Ticaret Mahkemesi 13/10/2020 tarih …. Esas … Karar sayılı gerekçeli kararında özetle; “Dava, ölüm ve cismani zarar sebebiyle açılan maddi tazminat davasıdır.
Borçlar Kanunun haksız fiili düzenleyen 41. maddesi: “Gerek kasten ihmal ve teseyyüp yahut tedbirsizlik haksız bir suretle diğer kimseye bir zarar ika eden şahıs, o zararın tazminine mecburdur..” şeklindedir. Bu maddenin karşılığı 6098 Sayılı Türk Borçlar kanunun 49. Maddesidir. Bu madde hükmü ise şu şekildedir. “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür” Buna göre bir kişi kusurlu ve hukuka aykırı bir eylemle (kasten, ihmal ederek, tedbirsiz davranarak) bir başkasını zarara uğratırsa zarar tazmini ile yükümlüdür. Zararın türü maddi ve manevi olabilir.
Yukarıda izah edilenler, bilirkişi raporları, adli tıp raporları ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; 14.10.2016 tarihinde sürücü davalı … sevk ve idaresindeki … plaka sayıl aracı ile … Caddesinde şehir merkezine doğru seyir halinde iken, … Camii önüne geldiğinde direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu yolun sağ tarafından bisikletleri ile bisiklet yolunda beklemekte olan davacıya çarpması sonucu meydana gelen trafik kazası sonucu davacının yaralandığı, kazanın meydana gelmesinde davalı …’in %100 oranında tam kusurlu olduğu, davalı …l adına kayıtlı olan kazaya karışan … plakalı aracın davalı sigorta şirketi nezdinde 11.08.2016-2017 vadeli … numaralı Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk ( Trafik) Sigortası Poliçesi sigortalı olduğu, davacı tarafça kaza nedeniyle oluşan maddi zararlarının tazmini bakımından davalı sigorta şirketine müracaatta bulunulduğu, ancak davacıya herhangi bir ödemenin yapılmadığı, davacının dava konusu kazaya bağlı olarak kalıcı sakatlığının bulunmadığı, iyileşme süresinin 3 ayı bulduğu, bu süre zarfında bakıcı ihtiyacının bulunduğu, fatura edilemeyen zorunlu tedavi giderlerinin ise 2.000,00 TL olacağı alınan raporlar uyarınca sabit olduğu, aktüer bilirkişi marifetiyle maddi zarar hesaplamasının yapıldığı, davacının maddi zararlarının tazmininde davalı sigorta şirketinin ZMMS poliçesi, diğer davalıların ise işleten ve sürücü kapsamında sorumlu oldukları kabul edildiği, her ne kadar 13/10/2020 tarihli nihai kararda tazminat alacak kalemleri olarak 3.657,53 TL geçici iş göremezlik tazminatı, 3.657,53TL bakıcı gideri tazminatı ve 2.000,00 TL SGK tarafından karşılanmayan tedavi gideri zararı tazminatı olmak üzere toplam 8.715,06 TL tazminatın şeklinde zikredilmiş ise de ; yapılan incelemede toplam tazminat miktarının sehven yazıldığı, davacının tazminat alacak kalemleri toplamının 9.315,06 TL olduğu anlaşılmakla; davacının davasının kısmen kabulü ile 3.657,53 TL geçici iş göremezlik tazminatı, 3.657,53TL bakıcı gideri tazminatı ve 2.000,00 TL SGK tarafından karşılanmayan tedavi gideri zararı tazminatı olmak üzere toplam 9.315,06 TL tazminatın olay tarihi itibariyle geçerli ZMMS yaralanma teminat klozu limitiyle sınırlı olmak kaydıyla dava tarihi olan 16/11/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine dair karar vermek gerekmiş ve;
Davacının davasının KISMEN KABULÜ ile 3.657,53 TL geçici iş göremezlik tazminatı, 3.657,53TL bakıcı gideri tazminatı ve 2.000,00 TL SGK tarafından karşılanmayan tedavi gideri zararı tazminatı olmak üzere toplam 9.315,06 TL tazminatın olay tarihi itibariyle geçerli ZMMS yaralanma teminat klozu limitiyle sınırlı olmak kaydıyla dava tarihi olan 16/11/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE, fazlaya ilişkin istemin reddine” şeklinde karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı … vekili sunduğu istinaf dilekçesinde özetle; müvekkil şirket aleyhine açılan işbu davada başvuru şartının gerçekleşmediğini, bu nedenle işbu davanın usulden reddi gerekirken kabulüne karar verilmiş olması ve dava açılmasına sebebiyet vermedikleri halde yargılama gideri, harç, faiz ve vekalet ücretinden sorumlu tutulmalarının hukuka aykırı olduğunu, geçici iş göremezlik ve tedavi masrafı taleplerinin teminat dışı olduğunu, geçici iş göremezlik dönemine ait bakıcı gideri tazminatının poliçe kapsamında olmadığını, davacının maluliyeti bulunmadığı tespit edilmiş olduğundan bakıcı gideri tazminatı talep etme hakkının bulunmadığını, talebin teminat dışı olduğuna yönelik itirazlarının kabul görmese dahi davacının kaza tarihi itibariyle çalışma çağında olmadığını, tamamen anne ve babasının bakım ve gözetimi altında olduğunu, hatalı ve eksik incelemeye dayalı kararın kaldırılarak yeniden incelenmesinin gerektiğini, tüm bu nedenle Konya .. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas … Karar sayılı 13/10/2020 karar tarihli ilamının kaldırılmasını, müvekkil şirket aleyhine başlatılan icra takibinin durdurulması için tehiri icra kararı verilmesini beyan ve talep etmiştir.
Davacı vekili sunduğu istinaf dilekçesinde özetle; dosya kapsamında aldırılan ve hükme esas alınan 13/07/2020 tarihli ek bilirkişi raporunda müvekkilin iyileşme süresinin 3 ay olduğu ve bu iyileşme sürecinde bir başkasının bakımına muhtaç olduğuna yer verildiğini, kaldı ki, kazanın üzerinden 4 yıla yakın bir zaman geçmiş olmasına rağmen müvekkilin halen sağlığına tam anlamıyla kavuşamadığını, tedavisine devam edildiğini, iyileşme süresinin 3 ay olarak kabul edilmesi ve bu iyileşme süresince bir başkasının bakımına ve yardımına ihtiyaç duyulacağından hareketle bakıcı gideri zararının bu süreyle sınırlı olarak hesaplanmış olmasının hukuka ve usule aykırı olduğunu, tedavi giderleri bakımından gerekli incelemeler yapılmaksızın hüküm kurulması da usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkilin, Sosyal Güvenlik Kurumu’na bağlı olmadan, günlük yevmiye ile çalışmakta ve asgari ücret düzeyinde bir gelir elde ettiğini, müvekkilin mezkur kaza nedeniyle iş gücü kaybına uğradığını ve tam olarak gelir elde edemediğini, tüm bu nedenlerle istinaf başvurularının kabulü ile birlikte Konya .. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas … Karar sayılı kararının kaldırılmasını, davalının haksız ve mesnetsiz istinaf taleplerinin reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa tahmiline karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
Davacı vekilinin sunduğu istinafa cevap dilekçesinde özetle; 16.11.2016 tarihli dava dilekçesinde belirttikleri üzere taraflarınca Konya . Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …. E. Sayılı dosyası ikame edilmeden evvel, 2918 sayılı KTK’nın 97. maddesi uyarınca davalı sigorta şirketine başvurulduğunu, başvuru evraklarımız 26.09.2016 tarihinde davalı sigorta şirketine tebliğ edilmiş olmasına rağmen taraflarına süresi içerisinde bir cevap verilmediğini, bu vesile ile Kanununda belirlenen 15 günlük sürenin de dolduğunu, ayrıca, davalı sigorta şirketine yapmış oldukları başvuruya ilişkin başvuru dilekçeleri ve tebliğe dair evrakların, 16.11.2016 tarihli dava dilekçe ekinde de ilk derece mahkemesine sunulduğunu, davalı sigorta şirketinin yapmış oldukları başvuruya kanunda belirlenen 15 günlük süreye rağmen cevap vermediğini ve bu suretle dava açılmasına sebebiyet verdiğini, bunlara rağmen davalı …. tarafından asılsız iddialarla dava şartının yerine getirilmediği ve faiz, yargılama gideri, harç ve vekalet ücretinden sorumlu tutulmamaları gerektiği ileri sürüldüğünü, davaya konu kaza nedeniyle müvekkilin uğramış olduğu zararlardan geçici iş göremezlik tazminatından ve tedavi masraflarından davalı sigorta şirketinin de sorumlu olduğunun açıkça ortada olduğunu, belgeye dayanmayan tedavi giderlerinin 611 sayılı kanun kapsamında olmadığını, belgeli olmayan tedavi giderlerinden SGK nın sorumlu olmadığını, sigorta şirketi ile araç işleteni ve sürücüsünün sorumluluğunun devam ettiğini, tüm bu nedenlerle Konya . Asliye Ticaret Mahkemesinin 13/10/2020 tarihli … Esas …. Karar sayılı kararına karşı davalı … nin sunmuş olduğu istinaf nedenlerinin yerinde olmadığını haksız ve yersiz istinaf taleplerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Dava trafik kazası nedeniyle tazminat talebine ilişkin olup mahkemece verilen karar davalı sigorta ve davacı tarafından ayrı ayrı istinaf edilmiştir.
1-Davalı sigortaya davadan önce usulüne uygun başvuru yapılmadığı istinafı;
2918 sayılı KTK’nın 97.maddesinde, 6704 Sayılı Kanunun 5.maddesi ile yapılan değişiklik neticesinde, 97.maddenin eski metninde, zarar görenin zorunlu mali sorumluluk sigortasında ön görülen sınırlar içinde doğrudan doğruya sigortacıya karşı talepte bulunabileceği gibi, dava açabilme hakkı mevcut iken 6704 Sayılı Kanunun 5.maddesi ile yapılan değişiklik sonucunda madde hükmü “Zarar görenin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir. Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması halinde, zarar gören dava açabilir veya 5684 Sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabilir” denilmiştir.
Yukarıda maddede yapılan değişiklikle, zarar gören hak sahipleri ZMMS sigortacısına karşı artık doğrudan dava açamayacaklardır. Öncelikle sigortacıya tazminatın ödenmesi için genel şartlarda belirtilen belgeler ile yazılı olarak başvuracaklar ve yazılı başvurudan itibaren 15 gün içinde kendilerine cevap verilmez ya da verilen cevap hak sahibinin talebini karşılamaz ise, hak sahibi tazminat için dava açabileceği gibi tahkime de başvurabileceklerdir. Bu hali ile trafik kazaları nedeniyle zarara uğrayanlar sigortaya davadan açmadan önce mutlaka sigortacıya yazılı başvuruda bulunmak zorundadırlar. Dava açabilmeleri için yazılı başvurudan itibaren 15 günlük sürenin dolmuş olması gerekmektedir. Bu sebeplerle davadan önce yazılı başvuruda bulunmak ve başvurudan itibaren 15 günlük sürenin geçmesi ZMMS sigortacısına tazminat davası açılmasının ön şartıdır. Bu husus anılan maddenin değişiklik gerekçesinde vurgulanmıştır.
6100 sayılı HMK’nın dava şartlarının düzenlendiği 114.maddesinin 2.fıkrasındaki düzenlemeye göre “Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır”.
HMK 115. maddenin 1.fıkrasında ise, “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.” denilmiş,
2.fıkrada ise, “Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir.” düzenlemesi mevcut olup
6407 sayılı Kanunla değişik 2918 sayılı KTK’nın 97. maddesinde zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerektiği, sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması hâlinde, zarar görenin dava açabileceği veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabileceği düzenlenmiştir.
Somut uyuşmazlıkta, meydana gelen trafik kazasın nedeniyle davacının, dava tarihinden önce davalıya belgeler ile birlikte davalı sigortaya başvurduğu, davalının yasal süre içerisinde talebin karşılamayarak sonuçsuz bırakıldığının tüm dosya kapsamı ile sabit bulunduğu, bilahare eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Davacının başvuru dilekçesinde eklenmesi gereken belgeleri ekleyerek başvuru yaptığı, davalıların talebi karşılamadığı dolayısıyla davacının dava açmadan önce yasada öngörülen sigortaya başvuru koşulunu yerine getirdiği sonucuna ulaşıldığı, bu halde yasada belirtilen başvuruya ilişkin ön koşulun yerine getirildiği de açıktır. Buna yönelik istinaf itirazları yerinde değildir.
3-İstinaf talebinde bulunan davalı vekilinin geçici bakıcı, tedavi giderleri ve geçici iş göremezliğin teminat dışı olduğu itirazında;
01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Zorunlu Sigorta Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları A.5 maddesinin “Sağlık Giderleri teminatı” başlıklı (b) maddesinde ” Kaza nedeniyle mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamındadır. Sağlık giderleri teminatı Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olup ilgili teminat dolayısıyla sigorta şirketinin ve … Hesabının sorumluluğu 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesi hükmü gereğince sona ermiştir.” ifadesi ile mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkanı bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamında saymıştır. Bir başka ifade ile mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar,
1-Tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri,
2-Tedaviyle ilgili diğer giderler,
3-Çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler,
Sağlık giderleri kapsamında sayılarak Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olduğu düzenlenmiştir.
Oysa 6111 sayılı kanunun 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesinde Sosyal Güvenlik Kurumu’nun sorumluluğu üniversite hastaneleri ile resmi ve özel sağlık kurumları tarafından trafik kazası sonucu yaralanan kişilerin tıbbi tedavi ile sınırlı sağlık hizmeti giderleri ile sınırlandırılmıştır.
Bu düzenleme gereği ZMSS Genel Şartlar A.5 (b) maddesi ile yaralının tedavisine başlanmasından maluliyet raporu alınıncaya kadarki süre içindeki;
1-Bakıcı giderleri
2-Çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler (geçici iş göremezlik kayıpları)
3-Sağlık hizmeti giderleri kapsamında sayılarak 6111 sayılı torba Kanunun 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanunu’nun 98.maddesi ile sınırları belirlenen sağlık giderleri teminatı kapsamını genişletmiştir.
Bu nedenle bir kanun maddesinin kapsamı idarenin bir düzenlemesi olan genel şartlar ile genişletmesi ve daraltması düşünülemez.
Böyle bir durum varsa kanuna aykırı genel şart maddesi, tebliğ vs uygulanması kanunun ilgili maddesine aykırılık teşkil eder.(Trafik kazalarından doğan cismani zararlar ve tazmini- Konya barosu yayınları. Shf 7-8 ,Yargıtay üyesi: Hüseyin TUZTAŞ)
Yine taraflar arasında düzenlenmiş olan Zorunlu Sigorta Mali Sorumluluk Sigortası poliçesinin bir anlamda mütemmim cüzü olan eki niteliğindeki genel şartların, hazırlanma ve bağıtlanmada taraf olmayan Sosyal Güvenlik Kurumu’na İdari bir düzenleme ile kanuni düzenlemesinin aksine bir sorumluluk yüklenmesi de düşünülemez. Ayrıca;
ZMMS sözleşmesindeki şartların davacı açısından bağlayıcı olmaması ve anayasa mahkemesinin 09/10/2020 tarihli resmi gazetde yayınlana 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 e 2019/40 k sayılı kararına göre 6704 sayılı kanunu 3.maddesiyle değiştirilen 90. maddesinn birinci cümlesinde yeralan “ve bu kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda ” ibaresinin ve ikinci cümlesinde yeralan “ve genel şartlarda ” ibaresinin iptal edilmiş olması sebebiyle de uygulanmayacaktır.
Bu halde davalıların geçici işgörmezlik, tedavi ve bakıcı giderlerinin teminat dışı olduğuna yönelik istinaf itirazları yerine değildir

4-Davalının geçici iş göremezlik tazminatına ilişkin itirazında;
Davacının olay tarihinde 18 yaşının altında olup çalışmadığı, gelirinin bulunmadığı sabittir. Haksız fiil sorumluluğunda zarar verenin sorumlu tutulabilmesi için fiil, zarar ve uygun illiyet bağının bulunması gerekir. Zararın ise haksız fiiller yönünden TBK.nın 54. Maddesinde belirtildiği şekilde kazanç kaybı olabileceği gibi çalışma gücünün azalması veya yitirilmesi de bir zarar olarak kabul edilmiştir. İş gücü kaybı sebebiyle uğranacak tek kalem zarar, gelir kaybına ilişkin olan değildir. Dava konusu olayda da davacı her ne kadar 18 yaşın altında ve gelir getiren bir işte çalışmıyor olsa da geçici iş göremezlik tazminatı için onsekiz yaşın altında kalınan dönem için herhangi bir işte çalışmaması zararının olmadığı şeklinde yorumlanması haksız fiilin zarar ilkesi ile bağdaşmaz. Zarar gören bu dönem içinde günlük işlerini yerine getirememesi, öz bakımını sağlayamaması da bir zarardır. Bu dönem içinde küçüğün zararının bulunmadığı ve bu süre için tazminat hesabı yapılmaması zarar veren lehine olup zararın sadece maddi olarak gelir azalması ve kazanç kaybı olduğu sonucunu doğurur. Zarar hesabında pasif dönem için dayanak teşkil eden “efor kaybına” ilişkin görüş, küçüklerin sürekli iş göremezliğinin bulunması halinde kabul edildiği gibi eforun tamamen %100 oranında kaybedildiği geçici iş göremezlik süresi için de kabul edilmelidir. (Aynı yönde) Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2013/9064 E- 2014/8672 K. Sayılı 29.5.2014 tarihli ilamı.
Bu nedenle mahkemece, iyileşme döneminde efor tazminatı kapsamında, geçici iş göremezlik tazminatına hükmedilmesine yönelik itirazlar yerinde bulunmamaktadır.
5-Davalının Geçici iş göremezlik döneminde bakıcı giderine ilişkin itirazında;
Dava dilekçesinde, davacının geçici iş göremezlik dönemi içerisinde bakıma muhtaçlığından söz edilip bakıcı gideri talep edilmiştir. Hükme esas alınan ATK raporunda ise davacının maluliyetin olmadığı ve 3 ay iyileşme süresi olacağı belirtilmiş, mahkemece maluliyet heyeti bilirkişi raporu esas alınarak 3 aylık dönem için bakıcı giderine hükmedilmiştir.
Bu durumda mahkemece, ayrıca bakıcıya ihtiyaç süresi de belirlenmediğinden, geçici iş göremezlik döneminde davacının tamamen malul sayılması gerekeceğinden bakıcı ihtiyacının bulunduğu kabulü ile davacının bakıcı gideri talebi yönünden doktor bilirkişi raporu esas alınarak 3 aylık süre için hesaplama yapılması, bunun dikkate alınarak karar verilmesi usul ve yasaya uygun olup buna yönelik itirazın reddi gerekmiştir.
6-Davacının maluliyete yönelik itirazında;
HMK’nın 352 maddesinde yer alan” istinaf başvuru dilekçesinde başvuru sebepleri ve gerekçesinin bildirilmesi “355. maddesinde yer alan” incelemenin, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılacağı ancak, bölge adliye mahkemesinin kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözeteceği ” ve 357. maddesinde yer alan, “bölge adliye mahkemesince resen göz önünde tutulacaklar dışında, ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmaların dinlenemeyeceği, yeni delillere dayanılamayacağı ve ilk derece mahkemesinde usulüne uygun olarak gösterildiği hâlde incelenmeden reddedilen veya mücbir bir sebeple gösterilmesine olanak bulunmayan delillerin bölge adliye mahkemesince incelenebileceği” hükümleri doğrultusunda davalının istinaf dilekçesinde belirttiği hususu ilk defe istinaf aşamasında ileri sürdüğü anlaşılmıştır. Yine;
“Usuli kazanılmış hak” kavramı Yargıtay uygulamaları ve öğretide kabul görmüş usul hukukunun vazgeçilmez ana temellerinden olup, bir davada kesinleşen kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturduğu gibi, bu usul kuralı davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla mahkemenin yada tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve uyulması zorunlu olan hakkı ifade eder.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nun 281.maddesinde bilirkişi raporuna itiraz düzenlenmiş olup, madde gerekçesinde; “…Maddenin birinci fıkrasında yer alan düzenlemeyle, tarafların tatmin olmamaları hâlinde, bilirkişi raporuna itirazda bulunabilme olanaklarının varlığı güvence altına alınmıştır. Bu düzenleme çerçevesinde, bilirkişi raporunda bazı hususlarda eksiklikler mevcutsa yahut raporda bazı hususlar belirsizlik arz ediyorsa, taraflar, raporda eksik gördükleri hususların bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik arz eden hususların ise bilirkişiye açıklattırılmasını yahut yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırılmasını temin için, raporun kendilerine tebliğinden itibaren onbeş günlük süre içinde, mahkemeye itirazda bulunabilirler. Bilirkişiye yöneltilecek olan sorular, tarafların da görüşü alınmak suretiyle somut olarak belirlenecek olursa, rapora itiraz olasılığı da önemli ölçüde azalır ve bu suretle yargılamanın uzamasının da önüne geçilmiş olur. Burada rapora itiraz için taraflara tanınmış bulunan onbeş günlük süre, kesin süredir; hak düşürücü bir nitelik taşır. Dolayısıyla, taraflar, bu süre içerisinde, itirazlarını dile getirmez ise bilirkişi raporu, onlar bakımından kesinleşir; yani taraflar rapora itiraz olanağını tümüyle kaybederler. Bu durum, zaten Tasarının 100 üncü maddesinde yer alan ve kesin sürelerle ilgili genel bir düzenleme öngören kuralın birinci ve üçüncü fıkralarının işlerlik kazanmasının doğal bir sonucudur…” şekilde düzenlenmiştir.
HMK’nun 280.maddesinde; “Bilirkişi, raporunu varsa kendisine incelenmek üzere teslim edilen şeylerle birlikte bir dizi pusulasına bağlı olarak Mahkemeye verir, verildiği tarih rapora yazılır ve duruşma gününden önce birer örneği taraflara tebliğ edilir” düzenlemesinin, 281/1 maddesinde; “Taraflar, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususları, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilirler” düzenlemesinin mevcut olduğu, buradaki amacın tarafların raporu okuyup değerlendirmeleri ve varsa itirazlarını bildirebilmeleri olduğu, bu durumda, yani taraflara raporun tebliğ edilmesi ve sonrasında taraflarca rapora itiraz edilmemesi halinde raporun itiraz etmeyen bakımından kesinleşeceği, artık rapora itiraz etme imkanının ortadan kalkacağı, bu hususun kesin sürelerle ilgili düzenlemelerin bir sonucu olduğu,Usulüne uygun biçimde raporun tebliği üzerine, rapora itiraz hakkı bulunan tarafların bu haklarını kullanmamış olması halinde ise, karşı taraf lehine usuli kazanılmış hak oluşacağı izahtan varestedir. (Bkz. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2015/3253 Esas, 2017/9419 Karar; aynı daire 2015/10058 Esas, 2018/4639 Karar sayılı,2017/157 Esas 2018/11631 Karar sayılı ilamları)
Bu kapsamda hükme esas 01/12/2017 havale tarihli maluliyet raporunun davacı vekiline 19/01/2018 tarihinde ihtaratlı olarak tebliğ edilmiş olmasına rağmen, bilirkişi raporuna yazılı veya sözlü olarak herhangi bir itirazda bulunulmadığı, bu durumun davalı lehine usuli kazanılmış hak teşkil ettiği gözetilerek, bu nedenle davacı vekilinin buna yönelik istinafı itirazı yerinde görülmemiştir.
Bu halde, kamu düzeni ve istinaf sebepleri çerçevesinde; dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön ile kamu düzenine aykırılık hallerinin bulunmamasına; dosya kapsamındaki bilgi, belge ve toplanan deliller değerlendirilip ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılığın olmamasına göre davacı ve davalı vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Konya . Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 13/10/2020 tarih … Esas … Karar sayılı kararın, usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre davacı ve davalı … vekillerinin istinaf başvurularının Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b.1.maddesi gereğince AYRI AYRI ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı tarafın istinaf talebi yönünden karar ve ilam harcı olarak 636,31 TL alınması gerektiğinden peşin olarak yatırılan 159,08 TL’nin mahsubu ile bakiye 477,23 TL istinaf karar harcının davalı … den alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafın istinaf talebi yönünden alınan harca göre başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden taraflar üzerinde bırakılmasına,
5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Karar tebliği ve harç işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK’nun 361 maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren İKİ HAFTA içinde TEMYİZ YOLU AÇIK olmak üzere OYBİRLİĞİ ile karar verildi.24/02/2022

Başkan

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Katip

e-imzalı

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.