Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/1489 E. 2021/1649 K. 02.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 3. HUKUK DAİRESİ …
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …
KARAR TARİHİ : 02/11/2021

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : …
ÜYE : …
ÜYE : …
KATİP : …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA …. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 17/06/2021
NUMARASI :…

DAVACI : … .
VEKİLLERİ : …
DAVALI : … A.Ş.
VEKİLİ : …
DAVA : Manevi Tazminat

İSTİNAF KARAR TARİHİ : 02/11/2021
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 03/11/2021
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili 10/06/2020 havale tarihli dava dilekçesiyle; 29/02/2012 günü sürücü … idaresindeki … plaka sayılı kamyon ile sürücü … yönetimindeki … plaka sayılı otomobilin çarpışması sonucu meydana gelen trafik kazasında … plaka sayılı otomobilde yolcu olarak bulunan müvekkili …’ın ağır şekilde yaralandığını ve ağır bedensel zarar uğradığını, kazaya karışan sürücüler … ve … hakkında Ereğli (Konya) Ağır Ceza Mahkemesinin … sayılı dosyasında taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma suçundan açılan kamu davasının sonuçlandığını, kazaya karışan ve … A.Ş. adına kayıtlı olan … plaka sayılı otomobil, 15/01/2012-15/01/2013 vadeli ve … nolu Kasko Sigorta Poliçesi içerisinde manevi tazminat taleplerini de teminat altına alan 50.000,00 TL. limitli ihtiyati mali mesuliyet sigortası ile sigortalanmış olduğundan, müvekkilinin uğradığı manevi zararın tazmini için … A.Ş.yi devraldığından sigortacı sıfatı ile davalı … A.Ş.nin sorumluluğuna gidildiğini, 2918 sayılı KTK.nun 97, 99/1 ve 100. maddeleri gereğince davalıya yazılı başvuru yapıldığını, başvuru dilekçesinin ve gerekli evrakların sigorta şirketine teslim edilmesine rağmen 8 iş günü içerisinde tazminat ödemesi yapılmadığını, arabuluculuk görüşmeleri devam ederken ve haber verilmeden 22/04/2020 tarihinde İBAN hesabına “… Manevi” ibaresi ile 1.000,00 TL. ödeme yapıldığını ancak, arabuluculuk etik kurallarına aykırı davranış nedeni ile yapılan bu ödeme dava açılmadan önce davalı tarafa iade edildiğini, 6102 s. TTK.nun 5/A maddesi gereğince Arabulucuya başvurulduğunu ancak bir anlaşmaya varılmadığını beyan ederek, haksız fiilin kusura dayalı olması, kazaya karışan sürücülerin müştereken kusurlu olmaları, müvekkilinin kusursuzluğu, kusurun tamamından davalının müteselsilen sorumlu olması, hakkaniyet ölçüsü, yaralanmanın şiddet ve önemi ile caydırıcılık ilkesi, trafik kazası sonrası müvekkilinin, “ventrikül içi kanama” ve “sol radius üst ucu kırığı, sol dirsek burkulma ve gerilmesi” oluşacak ve ameliyat olacak derecede yaralanması sonucu büyük acı ve ıstırap duyması, bedensel bütünlüğünün zedelenmesi ve ağır bedensel zarar uğraması nedeni ile kazanın olumsuz etkilerini ömür boyu taşıyacak olması dikkate alınarak ve uğranılan manevi zarar daha fazla olmasına rağmen poliçe teminat limiti gözetilerek 50.000,00 TL. manevi tazminatın, poliçe teminat limiti ile sınırlı olarak dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkiline verilmesini, dava şartı arabuluculuk faaliyeti ile açılan eldeki dava yönünden, arabuluculuk faaliyeti için yapılan giderler, arabuluculuk faaliyetinin anlaşmazlık ile sonuçlanması nedeni ile AAÜT.’nin 16/2-c maddesi gereğince 900,00 TL. maktu arabuluculuk faaliyeti vekalet ücreti takdirini, sarfına mecbur kalınacak yargılama giderleri ve ilam vekalet ücretinin davalı sigortacıya yüklenmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili 02/07/2020 havale tarihli davaya cevap dilekçesinde özetle ; davacı taraf delilleri HMK.nun 121. maddesi hükmüne aykırı olarak taraflarına tebliğ edilmediğini, … plaka sayılı araç müvekkili şirket nezdinde … nolu, 15/01/201-15/01/2013 vadeli Kasko Sigorta ile sigortalandığını, müvekkili şirketin poliçe sebebiyle sorumluluğu poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, kasko sigortası içerisinde müvekkili şirket tarafından verilmiş olan ihtiyari mali mesuliyet teminatı bedeni-maddi aykırı olmaksızın ve manevi zararlar dahil kaza başına azami teminatı 50.000,00 TL. olduğunu, kabul anlamına gelmemek üzere müvekkili şirketçe iyi niyet çerçevesinde talep edilen manevi tazminat için 22/04/2020 tarihinde 1.000,00 TL. ödeme yapıldığını, ödeme yapılan tutar için müvekkili şirket temerrüde düşmemiş olup aleyhine faiz, masraf, vekalet ücretine hükmedilmemesi gerektiğini, davacı delilleri taraflarına tebliğ edilinceye kadar davaya cevap verme ve delil sunma hakkı saklı tutulmasına, haksız davanın reddini, dava açılmasına sebebiyet verilmediğinden faiz ve ferilere ilişkin davacının taleplerinin reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk derece mahkemesinin kararı ile; “İncelenen dosya kapsamı ve toplanan deliller bir bütün halinde değerlendirildiğinde; dava konusu kaza nedeniyle davacının malul kalması sonucu büyük acı ve ıstırap duyması, günlük işlerini yapmada maluliyeti oranında zorlanması, bedensel bütünlüğünün zedelenmesi nedeni ile kazanın olumsuz etkilerini ömür boyu taşıyacak olması ve manevi tazminat poliçe teminat limiti gözetilerek 50.000,00 TL. manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ettiği görülmektedir.
Borçlar Kanunu’nun 46. maddesi (6098 sayılı TBK md. 54) gereğince çalışma gücünün kaybı nedeniyle maddi ve BK 47. maddesi (TBK m. 56) gereğince manevi tazminat istemine ilişkindir. Borçlar Kanununun 47. maddesinde (TBK m. 56) yaralanan kişinin manevi tazminat da isteyebileceği hükme bağlanmıştır. Manevi tazminatın kişinin ruh ve vücut bütünlüğünün bozulması, sosyal kişilik değerlerinin saldırıya uğraması gibi durumlarda istenebileceği yasal ve yerleşmiş yargı kararlarıyla kabul edilmiştir.Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi-manevi tazminat istemine ilişkindir. Borçlar Kanunu’nun 47. maddesi hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacıca göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. (HGK 23/06/2004, 13/291-370) Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında, manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de göz önünde tutularak, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, M.K’nun 4. maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hak ve nesafete göre hükmedeceği öngörülmüştür.
Davacı tarafından dava açılmadan önce davalı sigorta şirketine başvuruda bulunulduğu ve davalı sigorta şirketi tarafından davacıya 22/04/2020 tarihinde 1.000,00 TL. ödemenin yapıldığı, yapılan bu ödemenin davacının zararını karşılamadığı ve arabuluculuk etik kurallarına aykırı davranış nedeni ile davacı tarafından yapılan bu ödemenin dava açılmadan önce davalı tarafa iade edildiği anlaşılmıştır.
Kazanın meydana geldiği tarih, tarafların kusur durumu, davacının ekonomik ve sosyal durumu, yaralanmanın nitelik ve derecesi, davacının yaşı, cinsiyeti, yaralanmasının kendisine olan etkisi ve manevi tazminatın amacı göz önünde bulundurularak, davacının manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne karar vermekle birlikte davacının arabuluculuk vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesi talebinin AAÜT.nin 16. Maddesinin akti avukatlık ücretini konu aldığı ve müvekkilinin avukatlık ödeyeceği asgari ücreti belirlediği anlaşılmakla ve bu madde yer alan arabuluculuk vekalet ücretlerinin HMK.nın 323 maddesi kapsamında yargılama gideri olduğuna dair bir hüküm bulunmaması sebebiyle reddine karar vermek gerekmiş ve oluşan vicdani kanaat ile aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” şeklinde davacının davasının kısmen kabul kısmen reddi ile; davacı tarafın manevi tazminat talebi yönünden 20.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalı sigorta şirketinden tahsili ile davacıya verilmesine, ara buluculuk faaliyeti için yapılan çalışmalar için talep edilen ücreti vekalet talebinin reddine, dair hükmün kurulduğu anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; hükmedilen manevi tazminat miktarının uğranılan manevi elem ve ızdırabı karşılamayacak kadar az olduğunu, haksız fiilin kusura dayalı olduğu, kazaya karışan sürücülerin müştereken kusurlu olmalarının, müvekkilinin kusursuzluğunun, kusurun tamamından davalının müteselsilen sorumlu olmasının, hakkaniyet ölçüsü, yaralanmanın şiddet ve önemi ile caydırıcılık ilkesi, trafik kazası sonrası müvekkilinin beyin kanaması ile sol kolunun kırılması sonucu hareket kısıtlılığı ve ulnar angülasyon arızalarına bağlı olarak 3 ayda iyileşeceğinin, bu sürenin 1 ayında bakıcıya muhtaç olacağının ve 44,2 oranında malul kalacak şekilde yaralanması sonucu büyük acı ve ıstırap duymasının, bedensel bütünlüğünün zedelenmesi ve ağır bedensel zarara uğraması nedeni ile kazanın olumsuz etkilerini ömür boyu taşıyacak olması dikkate alınarak makul miktarda istenilen manevi tazminat miktarının tamamına veya daha üst tutara hükmedilmesi gerekirken, dosya kapsamına uygun olmayan gerekçeye dayanılarak uğranılan zarar ile orantılı olmayacak şekilde ve az miktarlarda takdir edilmesi hatalı olduğunu, yargılama giderlerinin eksik hesaplandığını, 10/03/2020 tarihli raporun tanzimi için N.E.Ü. Meram Tıp Fakültesi Başhekimliğine ödenen 285,00 TL masrafın yargılama gideri hesabında dikkate alınmaması ve yargılama giderine ilave edilmemesinin hatalı olduğunu beyan ederek Yerel Mahkemece verilen kararın ortadan kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Dava; yaralanmalı trafik kazası sebebiyle manevi tazminat istemine ilişkindir.
1-Manevi tazminat miktarına ilişkin itirazın incelenmesinde :
Manevi tazminat, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 56.maddesinde düzenlenmiştir. Anılan hükme göre,Manevi zarar; mutlak hak olan ve dolayısıyla herkese karşı korunmuş bulunan kişilik haklarının kapsamına giren değerlerden birisinin ihlali ile doğar. Şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namı ile bir miktar para ödenmesini talep edebilir. Şahsi menfaatleri ihlal edilen kimseye ihlalin ve kusurun özel ağırlığının haklı kılması halinde hakimin manevi tazminat olarak verilmesine hükmedeceği para miktarının belirlenmesinde hakkaniyet gözetilmelidir. Çünkü kanunun takdir hakkı verdiği hususlarda hakimin hak ve nisfetle hüküm vereceği Medeni Kanun’un 4. maddesinde belirtilmiştir. Ödettirilecek para miktarı ise aslında ne tazminat, ne de cezadır. Çünkü mamelek hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını amaç edinmediği gibi kusurlu olana yalnız hukukun ihlalinden dolayı yapılan bir kötülük de değildir. Aksine olarak zarara uğrayanda bir huzur duygusunu doğurmaktır. Aynı zamanda ruhi ızdırabın dindirilmesini amaç edindiğinden tazminata benzer bir fonksiyonu da vardır. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hâkimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. (HGK 23/06/2004, 13/291-370)
Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, davaya konu somut olayın gerçekleşme şekli, yeri, zamanı, Ceza Mahkemesinin kararı, yukarıda açıklanan ilkeler, sigorta şirketinin zarardan, kendisine sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında sorumlu olması davalının eylemindeki hukuka aykırılığın tespitinin sağlayacağı manevi tatmin ile birlikte değerlendirildiğinde İDM’ince hüküm altına alınan manevi tazminat miktarının yerinde olduğu, davacının manevi tazminatın miktarına yönelik istinafının yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
2- Yargılama giderlerine ilişkin itirazın incelenmesinde :
Yargılama giderleri İDM tarafından kabul ve red oranlarına göre hüküm kurulmuş olup davacının itirazının yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır.
Dosya içeriğine, toplanan delillere, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenle, özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, vakıa mahkemesi hakiminin objektif, dosyadaki verilerle çelişmeyen tespitlerine ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına ve hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayanağı maddî delillere göre, HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleriyle sınırlı olarak ve resen kamu düzeni yönünden yapılan inceleme sonucu, ilk derece mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı kanaatine varılarak, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereği esas yönünden reddine dair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.

H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353/1-b-1 maddesi gereği ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı tarafından yatırılan harç yeterli olduğundan yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan masrafların davacı üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Karar tebliği ve harç işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesi gereğince; KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi.02/11/2021


Başkan

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Katip

e-imzalı

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.