Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/1466 E. 2021/2228 K. 30.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : ….
KARAR TARİHİ : 30/12/2021

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 08/07/2021
NUMARASI : …. Esas … Karar

DAVACI : … SİGORTA A.Ş – …
VEKİLİ : Av. …
DAVALILAR : 1- … – …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : 2- … – T.C No: … …
VEKİLLERİ : Av. … – Av. …
İLGİLİ İCRA DOSYASI : Konya …. İcra Dairesi … Esas
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 30/12/2021
KARARIN YAZILMA TARİHİ : 30/12/2021

Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili dava dilekçesiyle özetle; müvekkili sigorta şirketine sigorta poliçesi ile sigortalı …. Otom. Mak. İm. İth. A.Ş’ye ait CNG dolum dispanserine 20/10/2018 tarihinde davalı-borçlu …’na ait ve … sevk ve idaresindeki …. plakalı aracın dolumdan sonra çarpması sonucu sigortalı …. … Dispanserinin kullanılmaz derecede hasarlandığını, sigorta poliçe koşulları gereğince 140.405,76 hasar tazminatının 10/12/2018 tarihinde sigortalıya ödendiğini, zarar verenlere karşı rücu hakkı kapsamında …. plakalı aracın poliçe teminatından tahsil edilen 36.000,00 TL düşüldükten sonra kalan 104.405,76 TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili amacıyla Konya …. İcra Müdürlüğü’nün … sayılı takip dosyası ile icra takibine girişildiğini, ancak davalıların itirazı üzerine takibin durduğunu ve açıkladığı nedenlerle davalıların haksız ve yerinde olmayan itirazlarının iptali ile takibin devamına, %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesiyle özetle; kazadan dolayı müvekkili idareye sadece kolluk kuvvetlerinin tutanağına dayanılarak dava açıldığını, kusur tespitinin gerekli olduğunu, alacağın likit olmadığını, meydana gelen kazada müvekkili idarenin hiçbir kusur ve ihmalinin bulunmadığını, talep edilen miktarın fahiş olduğunu ve açıkladığı nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesiyle özetle; müvekkiline arabuluculuk görüşmelerine dair davetiyenin tebliğ edilmediğini, müvekkili yönünden zorunlu arabuluculuk dava ön şartının yerine getirilmediğini, müvekkili araç sürücüsünün kazanın meydana gelmesinde kusursuz olduğunu, eksper raporundaki rücuya ilişkin yorumda araç sahibine rücu edilebileceği yazılı iken araç sürücüsü olan müvekkiline rücu edilebileceğine ilişkin bir beyanın bulunmadığını, raporda ve tutulan tutunakta kazanın meydana gelmesinin tek nedeninin aracın sol arka tekerinin kilitlenmesi sonucu oluşan kızaklama olduğunu ve açıkladığı nedenlerle davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEME ÖZETİ :
Konya ….Asliye Hukuk Mahkemesi 08/07/2021 tarih… esas… karar sayılı gerekçeli kararında özetle ; “Dava, rücuen alacağa dayalı itirazın iptali isteminden ibarettir.
Davacı, 20/10/2018 tarihli kaza neticesinde dava dışı sigortalı .. … A.Ş.’ye ödeme yapmak zorunda kaldığını, ödeme ile sigortalısının haklarına halef olduğunu ve zararın oluşumunda davalıların kusurlu olduğunu iddia ederek sigortalısına ödediği hasar tazminatının davalılardan rücuen tahsili için başlatılan icra takibine davalılar tarafından yapılan itirazın iptalini istemiştir.
6100 sayılı HMK’nın 2. maddesinde “dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça Asliye Hukuk Mahkemesidir. Bu Kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, Asliye Hukuk Mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir” düzenlemesine yer verilmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1. maddesinde “her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın, bu kanunda öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işlerinin ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılacağı” düzenlemesi; TTK’nın 16/2. maddesinde “kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümleri dairesinde idare edilmek ve ticari şekilde işletilmek üzere devlet, vilayet, belediye gibi kamu tüzel kişileri tarafından kurulan teşekkül ve müesseselerin dahi tacir sayılacakları” düzenlemesi benimsenmiştir.Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece kendiliğinden (re’sen) dikkate alınmalıdır.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 22.03.1944 tarih ve 37 Esas – 9 Karar (R.G.3.7.1944) sayılı kararı “Sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir ticari dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur.” şeklindedir.
Antalya BAM…. HD’nin …. E ve …. K sayılı kararı; ” sigorta şirketi yasa ve poliçe hükümleri gereğince zarar görenlere ve sigortalısına yaptığı ödeme nedeniyle gerçek zarar sorumlularına rücu edebilir. Zarardan sorumlu olanlar ispat edilen gerçek zarar nispetinde taleple bağlı kalınarak ödeme tarihinden itibaren faiziyle birlikte sorumlu tutulurlar. Sigortacı, zarar gören sigortalının halefi olarak dava açtığından zarar görenin dava açması durumunda görevli mahkeme hangisi olacak ise halefiyet prensibine göre açılacak davalarda da aynı mahkeme görevli olur. Sigortalı ile davalı gerçek kişi arasındaki uyuşmazlığın temeli haksız fiil hükümlerine dayandığına ve haksız fiilden kaynaklanan tazminat istekleri bakımından görevli mahkeme genel yetkili asliye hukuk mahkemesi olduğuna göre sigortaca halefiyet prensibine dayalı olarak açılan iş bu dava bakımından da asliye hukuk mahkemesi görevlidir. ” şeklindedir.
Antalya BAM…. HD’nin … E ve …. K sayılı kararı ise; Dava, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1472. maddesine dayalı olarak açılan rücuen tazminat istemine ilişkindir. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının 22.03.1944 Tarih E. 37, K. 9, RG. 3.7.1944 sayılı kararında bu husus “Sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dâva, sigorta poliçesinden doğan bir dâva değildir. Bu nedenle, halefiyet dâvası bir ticarî dâva sayılamaz. Bu dâva, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dâva gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dâva açma hakkı varsa, aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu dâvası için de söz konusudur” şeklinde vurgulanmaktadır.Somut olayda davacı … olup, uyuşmazlık haksız fiilden kaynaklanmaktadır. Davalı ise tacir niteliği bulunmayan kamu hizmeti görmekle yükümlü Denizli Büyükşehir Belediyesi tüzel kişiliği olup, dava ticari nitelik taşımadığından 6102 sayılı TTK’nın 3, 4 ve 5. maddeleri dikkate alındığında görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu açıktır. Mahkemece Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğundan bahisle görev yönünden dava şartı yokluğu sebebiyle davanın reddine karar verilmesi doğru olup davacı vekilinin istinaf başvurusunun da bu nedenle reddine karar vermek gerekmiştir. ” şeklindedir.
Somut olayda davacı … şirketinin dava dışı sigortalısına yaptığı ödemeyi davalılardan rücuen tahsilini istediği, anılan emsal nitelikteki kararlarda da belirtildiği üzere eldeki davanın sigorta hukukundan kaynaklı bir dava olmaması nedeniyle mutlak ticari dava niteliğinde olmadığı, her ne kadar davacı sigortacı ile dava dışı sigortalı tacir ise de davalıların tacir olmadığı, bu bakımdan davanın nispi ticari davalardan da olmadığı anlaşılmakla görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemeleri olduğu kabul edilmiş ve Mahkememizin görevsizliğine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuş ve;
Davanın mahkememizin görevli olmaması nedeniyle USULDEN REDDİNE, görevli mahkemenin ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ olduğunun TESPİTİNE,
Görevsizlik kararı kesinleştiğinde 6100 sayılı HMK 20. Maddesi uyarınca talep halinde DOSYANIN YETKİLİ VE GÖREVLİ KONYA NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NE GÖNDERİLMESİNE,
Mahkememizce verilen görevsizlik kararı sonucunda taraflardan birinin karar verildiği anda kesin ise bu tarihten, süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmesi halinde kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuş ise bu başvurunun reddi kararının tebliği tarihinden itibaren iki hafta içerisinde kararı veren mahkemeye başvurarak dava dosyasının görevli ya da yetkili mahkemeye gönderilmesinin talep edilmesinin gerektiği, aksi taktirde davaya görevli mahkemede devam edilmemesi halinde talep halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin taraflara İHTARINA” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ :
Davacı vekili sunduğu istinaf dilekçesinde özetle; davacının halefiyete dayalı olarak açtığı rücuen tazminat davasının ticari dava olduğu gözetilerek; Asliye Ticaret Mahkemesi’nin görevli olması nedeniyle görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek hüküm tesisi doğru görülmemiştir denilerek hükmün resen bozulmasına karar verdiğini, dava konusu olayda yerel mahkeme olan Konya 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli ve yetkili olduğunu, yerel mahkemece görevsizlik kararının hukuka, yerleşik yargıtay kararları ile hakkaniyete aykırı olduğunu, kaldırılmasının gerektiğini, Konya ….Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08.07.2021 tarih …. Esas …. Karar sayılı görevsizlik kararının ortadan kaldırılmasına, bozulmasına karar verilmesini, yerel mahkemenin görevli olduğuna dair karar verilmesini, esas incelemeye geçilmesi için dosyanın yerel mahkemeye iadesi ile yeniden esas hakkında karar verilerek açılan davanın kabulüne karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesini talep ve beyan etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Dava şartlarından olan görevli mahkeme hususunun öncelikle irdelenmesi gerektiğinden yapılan değerlendirme de davanın ticari dava olup olmadığına bakmak gerekecektir. Bu kapsamda öncelikle halefiyet ilkesinin anlamı ve etkisi üzerinde durmak gerekmektedir.
Davacı …, bu davayı sigortalısının halefi olarak açtığına göre, görevli mahkemenin tayininde sigortalı ile davalı arasındaki ilişkinin hukuki mahiyeti nazara alınır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 22.03.1944 tarihli 37 Esas ve 9 Karar sayılı ilamında bu husus “sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir ticari dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa aynı hak, sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur” şeklinde vurgulanmaktadır.
Öte yandan, TTK’nun “Halefiyet” başlığı altındaki 1472.(eski TTK 1301.) maddesinde; “sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder” hükmüne yer verilmiştir.
Halefiyet ilkesi doktrinde ”zarar gören sıfati ile sigorta ettiren rizikonun gerçekleşmesi sebebiyle meydana gelen zararlar için üçüncü şahsa karşı harhangi bir hukuki sebebe binaen tazminat alacağına sahip ise, bu hakkı ödenen sigorta tazminatı miktarınca kanun icabı sigortacıya geçmesi hali” şeklinde tanımlanmıştır.( Işıl ULAŞ, Uygulamalı Zarar Sigortaları hukuku, Ankara 2012, syf: 224 ve devamı) iş bu tanımdan da anlaşılacağı üzere buradaki halefiyet ilkesi dava hakkını tanımakta olup, sigortalının diğer bir deyimle yerine kaim olunanın sahip olmadığı bir takım özel üstünlükleri halefe vermiş değildir. Buradan hareketle yerine halef olunan ile zarar verenin arasındaki dava hangi şartlarda görülecek ise halef sigorta ile zarar veren arasındaki dava da aynı şartlarla görülmesi gerekmektedir. Bu durumda zarar veren davalı ile zarar gören sigortalı arasındaki dava haksız fiil sorumluluğundan kaynaklı olup Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerektiğinden, sigortalının yerine kaim sigorta şirketi ile davalı zarar veren arasındaki salt halefiyet ilkesine dayalı iş bu davanın da Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerekmektedir. Keza zarar veren ile davacının arasında bir sigorta ilişkisi doğmuş değildir. ( halefiyet ilkesi ve yukarıda vardığımız sonucu öngören örnek içtihad 22/03/1944 tarih 37-9 sayılı yargıtay içtihadı birleştirme kararı; Işıl ULAŞ, age sayfa: 225 ve devamı, )
Nitekim, yukarıda belirtilen 05/12/1977 tarih, 77/4 Esas ve Karar sayılı içtihatı birleştirme genel kurul kararında da belirtildiği gibi mahkemelerin görevi kamu düzeni ile ilgili olup kıyas veya yorum ile genişletilemez.
Yukarıdaki açıklamalarda davanın TTK nın 4. maddesi anlamında ticari dava olmadığı keza, gerçek şahıslar arasındaki haksız fiil sorumluluğundan ötürü öngörülen davalarla ilgili olarak ilgili maddede BK na bir atfın bulunmadığı görülmekle, halefiyet ilkesine göre dava açan sigorta yönünden de aynı hükümler uygulanacağından Mahkemenin iş bu davayı görmekte görevli olmadığı, bu halde davanın sigorta sözleşmesinden değil davalının kusuru ile gerçekleşmesine sebebiyet verdiği haksız fiilden kaynaklandığının ve davanın da mutlak ticari dava olmadığının anlaşılması karşısında Asliye Hukuk mahkemelerinin genel görevli mahkeme sıfatıyla görevli olduğu kanaatine ulaşmakla itiraz yerinde değildir.
(Nitekim Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 30/10/2012 Tarih, 2012/10526 Esas, 2012/11575 Karar, 2019/1635 esas 2020/3293 karar,2013/8117 eas s 2013/8366 karar sayılı içtihatı)
Anlatılan sebep ve gerekçelerle, tüm dosya kapsamı ve davanın niteliği nazara alınarak davacı tarafın istinaf talebinin HMK m.353/1-b-1 uyarınca esastan reddine karar verilerek aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereği ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı tarafından yatırılan harç yeterli olduğundan yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan masrafların davacı üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Karar tebliği ve harç işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK’nun 362 maddesi gereğince KESİN olmak üzere OYBİRLİĞİ ile karar verildi.30/12/2021


Başkan

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Katip

e-imzalı

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.