Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/1458 E. 2021/1558 K. 20.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …
KARAR TARİHİ : …

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA …. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : …
NUMARASI : … Esas … Karar

DAVACI : … – …
VEKİLLERİ : Av. … –
Av. … –
DAVALI : … – …
VEKİLLERİ : Av. … –
Av. … – …
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : …
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : …
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkil … tarihinde dava dışı … ‘ın sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile müvekkilin sevk ve idaresindeki … plakalı aracın karıştığı trafik kazası neticesinde yaralandığını, kazanın meydana gelmesinde davalı … şirketinin sigortalısı aracın sürücüsünun kusurlu olduğunu, kaza neticesinde müvekkili BTM ile giderilemez şekilde yaralandığını, kemik kırığı meydana geldiğini, müvekkilinin Konya … Hastanesinde tedavi gördüğünü, müvekkilin şifa bulması zaman aldığını, uzun süre iş ve gücünden yoksun kaldığını, tedavisi için karşılanmayan masraflar yapmak zorunda kaldığını, yaralanması ve kemik kırığı yaşam kalitesini olumsuz yönde etkilediğini, kazaya karışan … plakalı araç davalı … … Sigorta A.Ş nin… nolu zorunlu mali sorumluluk poliçesi ile sigortalı olduğunu, sigorta şirketine müraacat edildiğini, ancak sigorta şirkete tarafından yasal 15 günlük süre içinde taleplerinin karşılanmadığını, bu nedenlerle davalarının kabulüne karar verilmesini, yargılama gideri ve avukatlık ücretinin davalı şirkete yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davayı kabul etmediklerini, … sayılı ve … vade tarihli Karayolları Motorlu Araçlar Mali Sorumluluk Sigorta poliçesi ile sigorta teminatı altına alınan … plakalı aracın … tarihinde karışmış olduğu iddia edilen trafik kazası sonucu davacının maluliyet iddiası nedeniyle maddi tazminat talebinden kaynakladığını, bu nedenlerden dolayı davanın usulden ve esastan reddine, yargılama masrafları ve vekalet ücretinin davacı tarafa yüklenmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Konya ….Asliye Ticaret Mahkemesi … tarih, … esas … karar sayılı gerekçeli kararında özetle; “… işbu dava; Maddi Tazminat (Cismani Zarar Sebebiyle Açılan) davasıdır.
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, dava konusu kaza nedeniyle müvekkilinde meydana gelen cismani zararlara ilişkin maddi kayıp, bakıcı ve tedavi giderlerinin tazmini talebinde bulunmuştur.
Dosya muhtevası itibariyle tazminata konu kazanın; dava dışı …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile davacı sevk ve idaresindeki … plakalı aracın çarpışması sonucunda trafik kazasının meydana geldiği anlaşılmıştır.
Sigorta poliçesi incelenmesinde, … plakalı aracın aracın … sayısı ile ZMSS kapsamında davalı bünyesinde sigortalandığı anlaşılmıştır.
Davacının dava açmadan evvel davalı sigortaya başvuru yaptığı anlaşılmıştır.
Mahkememizce … Esas … Karar sayılı hükmü ile, davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmiş olup, ilgili hüküm Konya BAM …. Hukuk Dairesinin … tarih … Esas … Karar sayılı ilamı ile kaldırılmıştır.
Mahkememizce kararın kaldırılması sonrası dosya kapsamında tüm taraf delilleri toplanmıştır.
Taraf kusurlarının tespiti için dosya Trafik Kusur Bilirkişisine tevdii edilmiş ve … tarihli kusur raporu ile; … Plakalı Otomobil Sürücüsü … ’ın bu kazanın oluşumunda Asli kusurlu olup % 100 (yüzdeyüz) oranında kusurlu olduğu; … plakalı Motosiklet Sürücüsü …’in ise bu kazada kusursuz olduğu tespit edilmiş olup, olay örgüsüyle uyumlu ayrıntılı, gerekçeli, denetlenebilir … tarihli kusur bilirkişi raporu yargılamaya esas alınmıştır.
… Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Adli Tıp ABD Başkanlığına maluliyet raporu düzenlettirilmiş ve davacının geçici ve/veya sürekli iş gücü kaybının bulunup bulunmadığı ve varsa oranının ne olduğu, davacının yaralanmasına ilişkin bakıcı ihtiyacı olup olmadığı, belgelendirilmeyen kaçınılmaz tedavi giderlerinin ne olduğu, davacının iyileşme süresinin ne kadar olabileceği konularında rapor alınmıştır ve düzenlenen raporda neticeten davacının % 4 sürekli iş göremezlik, 3 aya kadar geçici iş göremezlik süresinin uzayabileceği ve bu sürede % 100 malul sayılacağı, 1 ay boyunca bakıcıya ihtiyaç duyacağı ve 2.000,00 TL delillendirilemeyen tedavi masrafı tespit edilmiş olup, Anayasa Mahkemesinin 09.10.2020 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan 17.07.2020 tarihli 2019/40 E. 2020/40 K. Sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanununun ZMMS’ye ilişkin 90 ve 92. Maddelerinde yer alan “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadeleri iptal edildiğinden Konya BAM 3. Hukuk Dairesinin 2021/85 Esas 2021/532 Karar, yine Konya BAM 3. Hukuk Dairesinin 2021/320 Esas 2021/474 Karar ve benzer mahiyetteki birçok yerleşmiş kararlarına göre ” …Anayasa Mahkemesince verilen iptal kararı sonrası düzenlenecek maluliyet raporlarında 01/06/2015 tarihinden itibaren uygulanan genel şartların bu halde genel şartlar ile belirlenen özürlülük ölçütü yönetmeliği ile engelliler yönetmeliğinin uygulanma ihtimali kalmadığından … haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan hükümlere göre 11/10/2008 tarihinden önce ise, Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008- 01/09/2013 tarihleri arasında ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013 tarihinden sonra ise Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliği göre maluliyet raporu düzenlenmesi gerektiği…” hususundaki yerleşik kararları nazara alınarak düzenlenen … tarihli maluliyet raporunun heyet tarafından düzenlenmiş olması, görevlilerin profesör ve konusunda uzman araştırma görevlisi olmaları nazara alınarak ayrıntılı, gerekçeli ve denetlenebilir Maluliyet bilirkişi raporu mahkememizce yargılamaya esas alınmıştır.
Yukarıda zikredilen Konya BAM 3. Hukuk Dairesinin yerleşik kararlarına göre ” …. Anayasa Mahkemesince verilen iptal kararı sonrası düzenlenecek aktüerya raporlarına ilişkin olarak genel şartlar ile getirilen TRH- 2010 ve 1,8 teknik faizin ve genel şartlar ile belirlenen vergilendirilmiş belgeli gelir, olmadığı takdirde asgari ücretin kazanç olarak nazara alınacağı düzenlenmesinin uygulanma ihtimali kalmadığı gözetilerek; …. Population Masculine Et – Feminine (PMF1931) tablosu esas alınarak müteveffanın muhtemel yaşam süresinin belirlenmesi; muhtemel gelirin her yıl için %10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi için belirlenecek peşin değeri esas alınıp işleyecek dönem tazminat hesabı yapılması….” hususundaki kararları nazara alınarak maddi zararın hesabı için dosya aktüerya bilirkişisine tevdi edilmiş ve … tarihli kök ve … tarihli ek raporlarında kusur durumu da nazara alınarak neticeten; …-…aralığında Geçici Tam İşgöremezlik Dönemine ilişkin 2.029,50 TL, …– … aralığında Geçici İşgöremezlik Dönemine ilişkin Bakıcı Giderinin 2,029,50 TL, …-…aralığında İşlemiş Bilinen Aktif Döneme İlişkin 2.193,45 TL, …-…aralığında işleyecek bilinen Aktif Döneme ilişkin 1.168,04 TL, …– …Aralığında İşleyecek Bilinmeyen Aktif Döneme ilişkin 42.143,59 TL, …-…aralığında İşleyecek Pasif Döneme ilişkin 7.952,40 TL, Tedavi Giderlerine ilişkin 2.044,72 TL, maddi tazminat toplamı 59.561,20 TL olduğu hesap edilmiş olup, geçici iş göremezlik dönemine ilişkin tespit edilen 2.029,50 TL’nin maddi hesap hatası olduğu anlaşılmakla mahkememizce yeniden hesap yapılmış ve geçici iş göremezlik hesabına ilişkin tazminat bedelinin 3.520,28 TL olarak hesaplanması gerektiği kanaatine varılarak düzenlenen rapor ayrıntılı, gerekçeli ve yöntemine uygun olduğundan mahkememizce yargılamaya esas alınmıştır.
Ayrıntıları Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 2013/18697 Esas 2014/151 Karar sayılı ilamında açıklandığı üzere;” …bozma sonrası ıslah yasağı bulunmakla beraber daire tarafından sevk edilen bozmanın usule yönelik olması sebebiyle bozma sonrası ıslah yapılmasında usul ve yasaya aykırı bir durum bulunmadığına, yani usul bozmasından sonra ıslah yapılabileceğine…” yönelik kararı nazara alınarak kaldırma kararı sonrası olsa bile, mahkememiz ilk kararının dava şartı yokluğundan usule ilişkin red kararı olması ve ilgili kararın kaldırılmasına yönelik hükmünde yine usule ilişkin olması nazara alınarak, kaldırma kararı sonrası davanın ıslah edilmesinde usuli olarak herhangi bir sakınca bulunmadığı takdir ve kanaatine varılmıştır.
Tüm dosya muhtevası birlikte değerlendirildiğinde; Davalı … firmasınca poliçelendirilen … plakalı aracın trafik kazası neticesinde motosiklet sürücüsü davacı …’in Geçici iş göremezlik süresinde uğradığı maddi zararı için 3.520,28 TL, sürekli iş göremezlik süresinde uğradığı maddi zararı için 53.457,48 TL, iyileşme süresinde bakıcı giderinden doğan maddi zararı için 2.029,50 TL, kaçınılmaz tedavi giderinden doğan maddi zararı için 2.044,72 TL, olmak üzere Toplam 61.051,98 TL’nin davalı … şirketinden … temerrüt tarihinden itibaren (poliçe limiti dahilinde ve tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla) işleyecek yasal faiziyle birlikte alınarak davacıya verilmesine karar verilerek;
Davanın KABULÜ İLE;
Davacının Geçici iş göremezlik süresinde uğradığı maddi zararı için 3.520,28 TL, sürekli iş göremezlik süresinde uğradığı maddi zararı için 53.457,48 TL, iyileşme süresinde bakıcı giderinden doğan maddi zararı için 2.029,50 TL, kaçınılmaz tedavi giderinden doğan maddi zararı için 2.044,72 TL, olmak üzere Toplam 61.051,98 TL’nin davalı … şirketinden … temerrüt tarihinden itibaren (poliçe limiti dahilinde ve tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla) işleyecek yasal faiziyle birlikte alınarak davacıya verilmesine, ” şeklinde hüküm tesis edildiği görülmüştür.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı … vekili sunduğu istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemece itirazlarının dikkate alınmadan hatalı hüküm tahsis edildiğini, sürekli iş göremezlik ve geçici iş göremezlik, ulaşım giderleri, bakıcı gideri ve tedavi gideri tazminatlarının teminat dışı olduğunu, bu davanın reddinin gerektiğini, müvekkil şirkete başvuru şartının yerine getirilmeden işbu davanın ikame edildiğini, hesaplamaya esas alınan maluliyet oranının hatalı olduğunu, Anayasa Mahkemesi’nin 17/07/2020 tarih, 2019/40 esas 2020/40 karar sayılı kararı ile iptal edilen maddelerin işbu uyuşmazlık bakımından dikkate alınmaması gerektiğini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla hak sahibinin kendi kusuruna denk gelen tazminatları teminat dışında kalan hallerden olduğunu, bu sebeple kusur oranlarının tespiti için dosyanın ATK Trafik İhtisas Kurumuna sevk edilmesi gerektiğini, davaya konu trafik kazasının oluşumunda sigortalı aracın kusurunun bulunmadığını, davalı müvekkil şirketin poliçede belirlenen teminat tutarlarından yalnızca sigortalısının kusuru oranında sorumlu olduğunu, sigortalısının somut olayda kusurunun bulunmadığını bu nedenle müvekkil sigorta şirketinin de herhangi bir sorumluluğunun olmadığını, SGK’ya yazı yazılarak söz konusu kazanın iş kazası olup olmadığının tespitini, davacı tarafa herhangi bir gelir bağlanıp bağlanmadığını, ödeme yapılması durumunda ödenen miktarın tazminat bedelinden düşülmesi gerektiğini, başvuru sahibinin uğradığı maluliyetin oranının tespitinin gerektiğini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla dosyaya sunulan raporun tarih itibariyle yönetmeliğe uygun olmadığını, erişkinler için engellilik değerlendirilmesi hakkında yönetmelik hükümlerine uygun maluliyet oranını gösterir raporun dosyaya kazandırılması ve söz konusu raporun yönetmeliğe uygun şekilde tanzim edilmesi gerektiğini, geçici bakıcı, tedavi ve geçici iş göremezlik tazminatı bakımından müvekkil şirketin sorumluluğunun bulunmadığını, hükmedilen tazminat miktarının fahiş olduğunu ve kabulünün mümkün olmadığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla faizin dava tarihinden itibaren yasal faiz olması gerektiğini, yerel mahkeme kararının kaldırılmasını ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili sunduğu istinaf dilekçesinde özetle; hükme esas alınan hesap bilirkişi raporunun hatalı olduğunu, yargılama sırasında aldırılan bilirkişi raporuna itiraz ettiklerini, raporda hesaplamanın 2020 asgari ücret baz alınarak yapıldığını ancak bilinen aktif dönemin … tarihi sonuna kadar hesaplanması gerektiğini ancak bilirkişinin … tarihine kadar hesapladığını, asgari ücretin 2021 yılı için brüt 3.557,50 TL net 2.825,90 TL olduğunu, artan asgari ücrete göre tazminatın güncellenmesi ve yeniden hesaplanması gerektiğini, ayrıca hesaplamanın Progresıf Rant kullanılarak yapıldığını ancak Aktueryal yönteme göre yapılması gerektiğini, müvekkilinin maluliyeti ve geçici iş göremezlik süresi ve bakıcıya ihtiyaç duyduğu sürenin de tespit edilenden fazla olduğunu, mahkemece bu konudaki itirazlarının dikkate alınmadığını, davalı tarafın istinafına cevap olarak ise aldırılan rapor ile müvekkilinin maluliyetinin %4 olduğunu, tedavisinin yaklaşık 3 ay sürdüğünü ve bu süre için maluliyetinin %100 sayılması gerektiğinin tespit edildiğini, tedavi süresince de 1 ay bakıcıya ihtiyacı olduğunun hekim raporu ile tespit edildiğini, dosyada aldırılan bilirkişi raporu ile müvekkilinin kusursuz davalı şirket sigortalısının ise %100 kusurlu olduğunun tespit edildiğini, davalı tarafın istinafının reddinin gerektiğini, talepleri doğrultusunda karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
İlk derece mahkemesince verilen ilk karara ilişkin olarak Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile ;KONYA …. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ …tarih …Esas … Karar sayılı dosyasında verilen kararının eksik araştırma nedeniyle HMK.m.353/1-a/6 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA, karar verilmiş olduğu anlaşılmıştır.
Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle sürekli ,geçici iş göremezlik ,tedavi ve bakıcı gideri taleplerine ilişkin maddi tazminat istemine ilişkindir.
1-Maluliyet raporuna ve hesap raporuna ilişkin itirazın incelenmesinde :
AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği anlaşılmakta olup bu iptal kararının somut davada uygulanabilirliğinin tespiti gerekmektedir
Anayasa’nın 153.maddesi uyarınca, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamamakta ve ancak Resmi Gazetede yayımlandıktan sonra yürürlüğe girmektedir.Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının yasama,yürütme ve yargı organları,idari makamlar,gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı açıktır.
Diğer taraftan HMK 33 maddesinde “Hakim Türk hukukunu resen uygulanır.” Şeklinde ifadesini bulan yasal ilke gözetildiğinde; Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının bu gibi kesin hüküm halini almamış derdest dosyalar yönünden uygulanmasının zorunluluğu ortadadır.
Zira Anayasa Mahkemesinin iptal kararları usulü kazanılmış hakların istisnasını teşkil ederler.
T.C. Anayasası’nın 153 üncü maddesinin 6 ncı fıkrasında, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.” düzenlemesi mevcut olup, bu düzenlemenin doğal sonucu olarak Anayasa Mahkemesi’nce bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tümünün ya da bunların belirli hükümlerinin Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edildiğinin bilindiği halde görülmekte olan davaların Anayasa’ya aykırılığı saptanan kurallara göre görüşülüp çözümlenmesi, Anayasa’nın üstünlüğü prensibine ve hukuk devleti ilkesine aykırı düşeceği için uygun görülmeyeceği kabul edilmektedir (Danıştay 4. Dairesi. 09.05.2011 tarih ve 2011/2546 E., 2011/3384 K. sayılı kararı).
Bu konudaki Anayasa Mahkemesinin 12.12.1989 tarih ve 1989/11-48 sayılı kararında;“Anayasanın 152. maddesine göre, itiraz yoluna başvuran mahkemeler, Anayasa Mahkemesi’nce verilecek kararlara uymak zorundadırlar. Bu durumda, itiraz eden mahkeme, elinde bulunan ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce açılmış olan bir davayı Anayasa Mahkemesi kararına göre çözecek ve doğrudan iptal kararının etkisini önceye uygulayacaktır. Ayni durum, itiraz yoluna başvurmayan mahkemeler yönünden de geçerlidir. İptal davası veya itiraz üzerine bir kuralın iptali sonucu, Mahkemeler bakmakta oldukları davaları bu karara göre çözmekle yükümlüdürler. Bu sonuç Anayasa’nın, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” yolundaki 153. Maddesinin altıncı fıkrasında yer alan kuralın sonucudur. …” gerekçesine yer verilmiştir.
Yine, 09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da;“Sonradan çıkan içtihattı birleştirme kararının, Temyiz Mahkemesinin bozma kararına uyulmakla meydana gelen usule ait müktesep hak esasının istisnası olarak henüz mahkemede veya Temyiz Mahkemesinde bulunan işlere tatbiki gereklidir. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarında da aynı ilke geçerlidir.” şeklinde açıklama yapılmış, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.07.2011 tarihli ve 2011/1-421 Esas, 2011/524 K. Sayılı kararında da “Eldeki dava sonuçlanıp kesinleşmeden o davaya uygulanabilecek olan yasa metni Anayasa Mahkemesince iptal edilip, yürürlüğün durdurulmasına karar verildiğine göre, iptal kararı sonucu oluşan durumun 05.09.1960 tarihli, 21/9 sayılı YİBK’da da belirtildiği üzere maddi anlamda kesinleşmemiş olup, derdest olan eldeki davaya da uygulanması zorunludur.” denilmiş, aynı yöndeki içtihat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.03.2012 tarihli ve 2012/20-12 E., 2012/232 K. sayılı kararında da oy birliği ile kabul edilmiştir. Keza 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 E., 2004/19 K. sayılı ve 03.02.2010 tarihli ve 2010/4-40 E., 2010/54 K. sayılı kararlarında da: “Uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usulî kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal sonrası oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir.” yönünde değerlendirme ve açıklama yapılmıştır.
Görüldüğü üzere, Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve bu durumun da bozma kararına uyulmakla meydana gelen usulî müktesep hakkın istisnası olduğu ve eldeki tüm uyuşmazlıklara uygulanması gerektiği uyulması zorunlu yargısal içtihatlar ile kabul edilmiştir.
Anayasa’nın 153. maddesinin birinci fıkrasında herhangi bir denetim yolu tanınmamış ve Anayasa Mahkemesi kararlarının kesin olduğu belirtilmiş, beşinci fıkrada “İptal kararları geriye yürümez” kuralına yer verilmiştir.
Türk Anayasal sisteminde, “Devlete güven” ilkesini sarsmamak ve ayrıca devlet yaşamında bir kargaşaya neden olmamak, kazanılmış hakları korumak için iptal kararlarının geriye yürümezliği kuralı kabul edilmiştir. Böylece hukuksal ve nesnel alanda etkilerini göstermiş, sonuçlarını doğurmuş bulunan durumların, iptal kararlarının yürürlüğe gireceği güne kadarki dönem için geçerli sayılması sağlanmıştır. Bir kural işlemle kurulan statünün Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararıyla ya da bir başka kural işlemle kaldırılması durumunda, bu statüye bağlı öznel (sübjektif) işlemlerin de geçersiz duruma düşmesi doğaldır. Dolayısıyla bu öznel işlemlerle, ortadan kalkan statüye dayanarak ileriye dönük haklar elde edilemez. Anayasa’nın bağlayıcılığı, Anayasa Mahkemesi kararlarına tüm devlet organlarının uyma zorunluluğu ve Anayasa’nın üstünlüğü ilkesi, Anayasa’ya aykırı bir kuralın aykırılığının saptanmasından sonra uygulama alanı bulmasını kesinlikle önler. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının zaman içerisindeki etkisi böylece çıkmakta ve “İptal kararlan geriye yürümez” kuralı belirtilen anlamı taşıyarak geçerli olmaktadır. Anayasa’nın 153. maddesindeki “İptal kararları geriye yürümez” kuralının, geriye yürümezlik kuralının, yalnız lafza bağlı kalınarak yorumlanması hukuk devleti ilkesine ve bu ilke içinde var olan adalet ve eşitlik ilkelerine aykırı sonuçlar doğurabileceği gibi itiraz yoluyla yapılacak denetimin amacına da ters olduğu aşikârdır. Ayrıca iptal kararının geriye yürümezliği kuralı çoğu zaman iptal kararlarını işlevini ve etkinliğini azaltmaktadır.
Yukarıda yapılan tespit, açıklama ve değinilen uyulması zorunlu yargısal içtihatlara göre somut uyuşmazlık ele alındığında;
AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği,iptal kararı içerine göre sigorta şirketlerinin trafik kazalarından doğan tazminat sorumluluğunun öncelikle Karayolları Trafik Kanunu,Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiillere ilişkin hükümlerinin uygulanacağı, dolayısıyla trafik sigortası kapsamındaki tazminatların belirlenmesinde artık ‘Genel Şartlar’ın kural olarak belirleyici olmayacağı, genel Şartlar”ın sadece Karayolları Trafik Kanunu ve Borçlar Kanunu’na aykırı olmayan hükümlerinin uygulanabileceği, dolayısıyla bu karardan sonra sigorta şirketlerinin tazminat sorumluluğunu azaltan ‘Genel Şartlar’ın birçok hükmünün uygulanamaz hale geldiği görülmektedir
Bu kapsamda açılan davalarda TBK nın haksız fiile ilişkin hükümleri,KTK kanunu hükümleri ile genel şartların bunlara aykırı olmayan hükümleri ile bu doğrultuda yeni genel şartlarla çeliştiği durumda Yargıtay’ın genel şartların yürürlüğe girmesinden önceki yerleşmiş içtihatları doğrultusunda uygulama yapılması gerekecektir.
Zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinin konusu, karayolunda motorlu taşıt işletenin, motorlu taşıtın işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilerin uğrayabileceği destekten yoksun kalma zararını, bedensel zararı ve/veya eşya zararını tazmin yükümlülüğünü teminat altına almaktır. Başka bir ifadeyle sigorta şirketinin bu sözleşme ile yüklendiği borç, işletenin motorlu taşıtın işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilere zarar vermesi hâlinde doğacak tazminat borcunu sigorta teminat limiti dâhilinde ödeme borcudur. Sigorta şirketinin zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinden doğan sorumluluğunun kapsamı düzenlenmemiş olup bu kapsamın idarenin düzenleyici nitelikte işlemi olan genel şartlar ile belirlenmesi öngörülmüştür. Böylece sigorta şirketinin zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinden doğacak borcu, idare tarafından her zaman değiştirilebilir nitelikteki kurallar olan genel şartlara göre belirlenecektir. Borcun kapsamının tespiti hususunda temel çerçeve ve ilkelerin kanunda belirlenmediği, idareye geniş bir takdir yetkisinin tanındığı anlaşılmaktadır.
Mali sorumluluk sigortası sözleşmesinin içeriğine ilişkin düzenleme öngören itiraz konusu kuralların, sözleşmenin tarafları olarak motorlu taşıt işleten ile sigorta şirketinin yanında motorlu taşıt işletilmesi sebebiyle zarara uğrama riskine maruz kalan üçüncü kişilerin menfaatleri arasındaki dengenin dikkate alınarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Motorlu taşıt işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilerin zarara uğraması hâlinde işletenin tazminat borcunun kapsamı 6098 sayılı Kanun’un gerçek zararın tazminini öngören kurallarına göre belirlenmektedir. Bu tazminat borcunun ödenmesini teminat altına almak amacıyla zorunlu kılınan mali sorumluluk sigortası uyarınca sigorta şirketinin borcunun kapsamı ise itiraz konusu kurallarda atıf yapılan genel şartlara göre belirlenmektedir. Bu da zarar gören üçüncü kişi ve işleten aleyhine buna karşılık sigorta şirketi lehine menfaat dengesinin bozulmasına yol açabileceği gibi aksi durum da söz konusu olabilecektir. İşleten sorumluluk sigortası yaptırmış olmasına rağmen sigorta şirketi tarafından ödenen tazminat ile gerçek zarara karşılık gelen tazminat arasındaki farktan zarar görene karşı sorumlu olmaya devam edecektir. Zarar görenin sigorta şirketi tarafından tazmin edilmeyen zararı ise ancak işletenin ekonomik durumunun bu zararın karşılanması için yeterli olması hâlinde tazmin edilebilecektir. Şeklinde tezahür eden AYM İPTAL GERKÇESİNDE VURGULANDIĞI ÜZERE AYNI KAZA İLE İLGİLİ OLMAK ÜZERE İŞLETEN VE FİİLİ YAPAN KİŞİYE YÖNELİK AÇILAN DAVA İLE SİGORTANIN DAVALI OLMASI DURUMUNDA UYGULANACAK Yönetmelik ve hesaplama tablolarındaki farklılık sorumlular arasında eşitsizliğe ve idarenin tek taraflı olarak düzenleyici olan işlemlerin sonucunda sorumlu olacak tazminat miktarlarında farklılık oluşturacaktır.
Bu halde Aym’ce verilen iptal kararı sonrası düzenlenecek maluliyet raporlarında 01/06/2015 tarihinden itibaren uygulanan genel şartların bu halde genel şartlarla belirlenen özürlülük ölçütü yönetmeliği ile engelliler yönetmeliğinin uygulanma imkanı kalmadığından ;
Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlardan, çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan hükümlere göre ,haksız fiil tarihi 11/10/2008 tarihinde önce ise Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013 tarihinden sonra ise Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği (ancak Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre rapor düzenlenmesi teknik olarak mümkün olmadığı bu dönem için de yine 11 Ekim 2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği uygulanacak) hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir. Kökleşmiş Yargıtay 17. HD uygulaması ve içtihatlarına göre maluliyet raporlarının düzenlenmesinde haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan yönetmelik ve yasa hükümlerine göre değerlendirme yapılması gerekmektedir.(Nitekim Yargıtay 17 HD nin 2016/16240 esas 2019/7273 karar 2016/15369 esas 2019/6853 karar sayılı ilamları)
Davalı vekili erişkinler için engellilik yönetmeliğinin uygulanması gerektiğini belirtmiş ise de; Davalı … vekili tarafından 20/02/2019 tarih ve 30692 sayılı “Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında” yönetmeliğin yürürlüğe girmesi ile birlikte maluliyet oranlarının belirlenmesinde ilgili yönetmeliğe göre alınmış sağlık kurulu raporuyla belirlenmesi gerekeceği iddia edilmekte ise de kaza tarihi 15/10/2016 ve dava tarihi16/05/2017 tarihi olup maluliyet raporunun olay tarihi itibariyle yürürlükte olan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerektiği ve Yargıtay 17. HD nin kökleşmiş içtihatları gereği Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlardan alınmasının yeterli olduğu, Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesinden alınma zorunluluğunun bulunmadığı,bu halde haksız fiil tarihinde yürürlükte olan 3 Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine uygun olarak düzenlenen ATK 2.ihtisastan alınan heyet raporunun hükme esas alınmasında hukuka aykırılık olmadığı ,davalı vekilinin olay tarihinde yürürlükte olmayan,daha sonra yürürlüğe giren yönetmeliğe göre maluliyet eğerlendirmesi yapılmasının mümkün olmadığı,
Keza Düzenlenecek aktüerya raporlarına ilişkin olarak da genel şartlar ile getirilen TRH 2010 ve 1,8 teknik faizin ve bu genel şartlarla belirlenen vergilendirilmiş belgeli gelir, olmadığı takdirde asgari ücretin kazanç olarak nazara alınacağı düzenlemesinin uygulanma ihtimali kalmadığı gözetilerek ;
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 1989/4-586 Esas,1990/199 K sayılı kararı ve Yargıtay 17. Hukuk ve 4 Hukuk dairesinin yerleşik içtihatları gereği, Population Masculine Et – Feminine (PMF 1931) Tablosu esas alınarak davacının veya müteveffanın muhtemel yaşam süresinin belirlenmesi; davacının veya müteveffanın muhtemel gelirinin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi ile belirlenecek peşin değeri esas alınıp işleyecek dönem tazminat hesabı yapılması , davacının veya müteveffanın asgari ücret üstünde kazancı olduğunun iddia edilmesi durumunda kaza tarihindeki gelirine dair delillerini ibrazının sağlanması, varsa; ilgili meslek odaları ve meslek kuruluşlarından,vergi dairesinden ,işyerinden kaza tarihindeki sürekli ve net kazanç durumunun sorulması, geriye doğru maaş bordrosu ve sosyal güvenlik kayıtlarının getirtilmesi, davacının veya müteveffanın kaza tarihinde fiili olarak çalışmadığının belirlenmesi halinde asgari ücretin gözönüne alınacağının düşünülmesi gerekmektedir.
Bu halde mahkemece AYM iptal kararı doğrultusunda belirlenen esaslara göre rapor alınarak hükme esas alınmasında usul ve yasaya aykırılık yoktur itirazların reddi gerekmiştir.
2-Kusura ilişkin itirazın incelenmesinde:
Dosya içerisindeki kaza tespit tutanağından dava dışı sürücü …’nin tam kusurlu davacının kusursuz olduğunun tutanağa bağlandığı İDM tarafından alınan … tarihli raporda dava dışı sürücü …’nin %%100 kusurlu davacının kusursuz olduğunun rapor edildiği kaza tespit tutanağı ve raporun birbirin teyit ettiği anlaşılmıştır.
Olayla ilgili kaza tespit tutanağı ve raporun birbirin teyit ettiği söz konusu kazanın oluş şekline ve dosya kapsamına uygun olduğu sonucuna varılarak hüküm verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir durumun olmadığı, kaza tespit tutanağı ve raporun birbirin teyit ettiği ve örtüştüğü anlaşılmakla kusura yönelik itirazlar yerinde değildir.
3-Sgk’ya müzekkere yazılmadığı itirazının incelenmesinde:
İDM tarafından SGK ‘ya yazılan müzekkere cevabından davacıya gelir bağlanmadığı anlaşılmakla itirazın reddi gerekmiştir.
4-Faiz başlangıcına ilişkin itirazın incelenmesinde:
Somut olayda uyuşmazlık, haksız eylemden kaynaklanmaktadır. Haksız eylem faili, ihtar ve ihbara gerek olmaksızın, zararın doğduğu anda, başka bir anlatımla haksız eylem tarihinden itibaren zararın tamamı için temerrüde düşmüş sayılır. Dolayısıyla, zarar gören, gerek kısmi davaya, gerekse sonradan açtığı ek davaya veya ıslaha konu ettiği kısma ilişkin olarak haksız eylem tarihinden itibaren temerrüt faizi isteme hakkına sahiptir.
Sigorta şirketinin poliçe kapsamında sorumlu olduğu tazminatı 2918 sayılı KTK 99. maddesi gereğince başvuru tarihinden itibaren 8 iş günü içerisinde ödemesi gerekmektedir. Bu süre içinde ödeme yapılmaz ise bu süre sonra erdikten sonra 9.gün sigorta şirketinin temerrüde düştüğü kabul edilir.
Davacı tarafın davadan önce sigorta şirketine bir başvuruda bulunmaması halinde yada başvuru ispatlanmadığı hallerde davalı … şirketinin dava tarihi itibari ile temerrüte düştüğü kabul edilerek bu tarihten itibaren faize hükmolunması gerekmektedir.
Davacının dava açmadan önce davalı sigortacıya başvuruda bulunduğu anlaşılmakla itirazın reddi gerekmiştir.
5-Davalı vekilinin geçici iş göremezliğin,bakıcı gideri ve tedavi giderlerinin teminat dışı olduğuna ilişkin yapılan istinaf incelemesinde:
01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Zorunlu Sigorta Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları A.5 maddesinin “Sağlık Giderleri teminatı” başlıklı (b) maddesinde ” Kaza nedeniyle mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamındadır. Sağlık giderleri teminatı Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olup ilgili teminat dolayısıyla sigorta şirketinin ve Güvence Hesabının sorumluluğu 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesi hükmü gereğince sona ermiştir.” ifadesi ile mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkanı bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamında saymıştır. Bir başka ifade ile mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar,
1-Tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri,
2-Tedaviyle ilgili diğer giderler,
3-Çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler,
Sağlık giderleri kapsamında sayılarak Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olduğu düzenlenmiştir.
Oysa 6111 sayılı kanunun 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesinde Sosyal Güvenlik Kurumu’nun sorumluluğu üniversite hastaneleri ile resmi ve özel sağlık kurumları tarafından trafik kazası sonucu yaralanan kişilerin tıbbi tedavi ile sınırlı sağlık hizmeti giderleri ile sınırlandırılmıştır.
Bu düzenleme gereği ZMSS Genel Şartlar A.5 (b) maddesi ile yaralının tedavisine başlanmasından maluliyet raporu alınıncaya kadarki süre içindeki;
1-Bakıcı giderleri
2-Çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler (geçici iş göremezlik kayıpları)
3-Sağlık hizmeti giderleri kapsamında sayılarak 6111 sayılı torba Kanunun 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanunu’nun 98.maddesi ile sınırları belirlenen sağlık giderleri teminatı kapsamını genişletmiştir.
Bu nedenle bir kanun maddesinin kapsamı idarenin bir düzenlemesi olan genel şartlar ile genişletmesi ve daraltması düşünülemez.
Böyle bir durum varsa kanuna aykırı genel şart maddesi, tebliğ vs uygulanması kanunun ilgili maddesine aykırılık teşkil eder. (Trafik kazalarından doğan cismani zararlar ve tazmini- Konya barosu yayınları. Shf 7-8 ,Yargıtay üyesi: Hüseyin TUZTAŞ)
Yine taraflar arasında düzenlenmiş olan … tanzim tarihli Zorunlu Sigorta Mali Sorumluluk Sigortası poliçesinin bir anlamda mütemmim cüzü olan eki niteliğindeki genel şartların, hazırlanma ve bağıtlanmada taraf olmayan Sosyal Güvenlik Kurumu’na İdari bir düzenleme ile kanuni düzenlemesinin aksine bir sorumluluk yüklenmesi de düşünülemez.
ZMMS SÖZLEŞMESİNDEKİ ŞARTLARIN DAVACI AÇISINDAN BAĞLAYICI OLMAMASI VE ANAYASA MAHKEMESİNİN 09/10/2020 TARİHLİ RESMİ GAZETDE YAYINLANA 17/07/2020 TARİHLİ VE 2019/40 E 2019/40 K SAYILI KARARINA GÖRE 6704 SAYILI KANUNU 3.MADDESİYLE DEĞİŞTİRİLEN 90. MADDESİNN BİRİNCİ CÜMLESİNDE YERALAN “VE BU KANUN ÇERÇEVESİNDE HAZIRLANAN GENEL ŞARTLARDA ” İBARESİNİN VE İKİNCİ CÜMLESİNDE YERALAN “VE GENEL ŞARTLARDA ” İBARESİNİN İPTAL EDİLMİŞ OLMASI SEBEBİYLE UYGULANMAYACAKTIR.
Bu halde davalı vekilinin geçici işgörmezlik ve bakıcı giderlerinin teminat dışı olduğuna yönelik istinaf itirazları yerine değildir.
Dosya içeriğine, toplanan delillere, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenle, özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, vakıa mahkemesi hakiminin objektif, dosyadaki verilerle çelişmeyen tespitlerine ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına ve hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayanağı maddî delillere göre, HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleriyle sınırlı olarak ve resen kamu düzeni yönünden yapılan inceleme sonucu, ilk derece mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı kanaatine varılarak, davalı ve davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereği esas yönünden reddine dair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığından davacı vekili ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353/1-b-1 maddesi gereği ESASTAN REDDİNE,
1-Davacı tarafça alınan harç yeterli olduğundan yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
2-Davalı tarafça alınması gereken 4.170,46 TL harçtan peşin alınan 1.042,61 TL harcın mahsubu ile bakiye 3.127,85 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Taraflarca yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-HMK’nın 359/3. fıkra gereği kararın tebliği ile 302/5. fıkrası gereği harç tahsil müzekkeresi yazılması ve tebliğ işlemlerinin İLK DERECE MAHKEMESİ tarafından yapılmasına,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesi gereğince; (78.630,00) Türk Lirasını geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi. …


Başkan

E imza

Üye

E imza

Üye

E imza

Katip

E imza