Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/1456 E. 2022/124 K. 31.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM . HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No:
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :
KARAR TARİHİ : 31/01/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA . ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 17/06/2021
NUMARASI : Esas Karar

DAVACI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA : Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 31/01/2022
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 01/02/2022
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili dava dilekçesiyle özetle; 12/09/2017 günü dava dışı sürücü …. sevk ve idaresindeki …. plaka sayılı araç ile …. Mahallesi …. tesisleri içerisinde geri manevra yaparken, olay yerinde yaya olarak bulunan müvekkiline çarptığını, çarpmanın etkisiyle müvekkilinin ağır yaralandığını, kazada müvekkilinin herhangi bir kusurunun bulunmadığını, …. plakalı araç sürücüsünün ise %100 oranında kusurlu olduğunu, aracın davalı sigorta şirketi nezdinde sigortalı bulunduğunu ve açıkladığı nedenlerle davacı lehine şimdilik 100,00 TL iş göremezlik, 100,00 TL tedavi ve bakım gideri olmak üzere toplam 200,00 TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …. vekili cevap dilekçesinde özet olarak; …. plakalı aracın müvekkili şirket tarafından ZMMS poliçesi ile sigortalandığını, ancak aracın söz konusu poliçe teminatı altına alınmış olmasının teminatın tamamen ve otomatik olarak ödeneceği anlamına gelmediğini, müvekkili şirketin işletene düşen hukuki sorumluluğunun zorunlu sigorta limitleri dahilinde teminle mükellef olduğunu, işletenin sorumluluğunun bulunmadığı hallerde müvekkili şirketin sorumluluğundan da bahsedilmesinin mümkün olmayacağını, bu nedenlerle yargılamaya konu kazaya karışan araçların ve şahısların kusur dağılımına ilişkin olan maddi gerçeğin mahkemece İTÜ veya Karayolları Trafik Fen Heyeti veya Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi gibi kurumlardan seçilecek uzman bilirkişi heyetinden alınacak ayrıntılı ve gerekçeli rapor tanzimi ile saptanmasının gerektiğini, davacı tarafından bakım giderleri adı altında talep olunan ve ispatı mümkün olmayan somut verilere dayanmayan tazminat taleplerinden poliçe hükümleri gereği müvekkili şirketin sorumluluğunun bulunmadığını, yine talep edilen tedavi giderlerinin SGK ödeme koşulları dahilinde olup olmadığının tespit edilmesi gerektiğini, tüm tedavi giderleri SGK tarafından karşılandığından teminat dışı olduğunu, müvekkilinin sorumluluğunun bulunmadığını, tüm bu nedenlerle müvekkili şirketin sorumluluğunun varlığı düşünülecek ise belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde alınacak bilirkişi raporu ile davacının gerçekten geçici iş göremezlik dönemlerinin ve sürekli beden gücü kaybının varlığının tespitine, davacının geçici iş göremezlik dönemi ve beden gücü kaybı yaşamış ise belirttikleri esaslar doğrultusunda alınacak bilirkişi raporu ile kazadan önceki kazancının somut bulgularla tespit edilerek gerçek kazanç kayıplarının değerinin hesaplanmasına, SGK na müzekkere yazılarak davacılara yapılan ödemelerin sorulmasına ve tazminattan tenzili ile yine var ise hatır taşımacılığı indirimlerinin uygulanmasına, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olan davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Konya .. Asliye Ticaret Mahkemesi 17/06/2021 tarih, …. Esas …. Karar sayılı gerekçeli kararında özetle; “Somut olayda; davacı davaya konu trafik kazası nedeniyle cismani zarara uğradığını iddia ederek süreli iş göremezlik zararı, geçici iş göremezlik zararı, bakıcı gideri zararı ile SGK tarafından karşılanmayan ve faturalandırılamayan tedavi gideri zararının tahsilini istemiştir.
Konya .. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin …. E sırası üzerinden yapılan yargılama sonucunda ”403,51 TL geçici iş göremezlik tazminatı, 2.400,00 TL SGK tarafından karşılanmayan ve faturalandırılamayan tedavi gideri tazminatı ve 4.266,00 TL bakıcı gideri tazminatı olmak üzere toplam 7.069,51 TL tazminatın temerrüt tarihi olan 08/12/2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte ve kaza tarihi itibariyle geçerli ZMMS tedavi-yaralanma teminat klozu limitleriyle sınırlı olmak kaydıyla davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ” karar verilmiştir.
Konya .. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/09/2020 tarihli ve …. E …. K sayılı kararına karşı davalı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuş ve davalının istinaf başvurusu üzerine istinaf incelemesi yapan Konya BAM .. Hukuk Dairesi …. E …. K sayılı kararı ile AYM’nin 17/7/2020 tarihli ve 2019/40 E, 2020/40 K sayılı Kararı uyarınca inceleme yapılması gerektiği gerekçesiyle Konya .. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/09/2020 tarihli ve …. E ….. K sayılı kararının kaldırılmasına karar vermiştir.
Konya BAM .. Hukuk Dairesi’nin …. E …. K sayılı kaldırma kararı sonucunda dava Mahkememizin …. E sırasına kaydedilmiş ve yargılamaya bu sıra üzerinden devam edilmiştir.
Dosya kapsamına uygun olduğundan hükme esas alınan Makine Yüksek Mühendisi …. tarafından düzenlenen 13/07/2018 tarihli rapor ile davacı yaya …. %20, sürücü …. %80 oranında kusurlu olduğu belirtilmiştir.
04/03/2021 tarihli maluliyet raporu ile Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kayıp Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre davacının sürekli iş göremezlik oranının % 6,3 olduğu tespit edilmiştir.
24/04/2021 tarihli hesap raporu ile de davacının sürekli iş göremezlik zararının 42.552,47 TL olduğu tespit edilmiştir.
Konya .. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/09/2020 tarihli ve …. E …. K sayılı kararı sadece sürekli iş göremezlik zararı yönünden yeni inceleme yapılması gerektiği için kaldırıldığından bu karar ile davacı lehine hüküm altına alınan geçici iş göremezlik tazminatı, bakıcı gideri tazminatı ve SGK tarafından karşılanmayan tedavi gideri tazminatı yönünden yeni bir değerlendirme yapılmamıştır.
Bu kapsamda davacının sürekli iş göremezlik zararının 42.552,47 TL, geçici iş göremezlik zararının 403,51 TL, bakıcı gideri zararının 4.266,00 TL ve SGK tarafından karşılanmayan tedavi gideri zararının 2.400,00 TL olduğu kabul edilmiştir.
Davacı vekili 28/04/2021 tarihli ıslah dilekçesi ile sürekli iş göremezlik tazminatı istemi yönünden dava değerini 42.502,47 TL daha artırmış ve ıslah harcını yatırmıştır.
Tüm dosya kapsamı ve toplanan deliller bir bütün halinde değerlendirildiğinde; davaya konu trafik kazasının oluşumunda sigortalı araç sürücüsünün % 80 oranında kusurlu olduğu, kaza neticesinde yaralanan davacının yaralanmasının % 6,3 oranında kalıcı sakatlık niteliğinde olduğu, davacının sürekli iş göremezlikten doğan zararının 42.552,47 TL, geçici iş göremezlik zararının 403,51 TL, bakıcı gideri zararının 4.266,00 TL ve SGK tarafından karşılanmayan tedavi gideri zararının 2.400,00 TL olduğu, anılan yasal düzenlemelere istinaden davalı sigortacının davacının bu zararlarını karşılamakla yükümlü olduğu anlaşıldığından davanın kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuş ve;
DAVANIN KABULÜ ile 42.552,47 TL sürekli iş göremezlik tazminatı, 403,51 TL geçici iş göremezlik tazminatı, 2.400,00 TL SGK tarafından karşılanmayan ve faturalandırılamayan tedavi gideri tazminatı ve 4.266,00 TL bakıcı gideri tazminatı olmak üzere toplam 49.621,98 TL tazminatın kaza tarihi itibariyle geçerli ZMMS tedavi-yaralanma teminat klozu limitleriyle sınırlı olmak kaydıyla temerrüt tarihi olan 08/12/2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine” şeklinde karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı ….. vekili sunduğu istinaf dilekçesinde özetle; davacı taraf istinaf aşamasından önce davasını ıslah etmiş olduğu için Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararı akabinde yeniden yapılan yargılamada belirlenen değer üzerinden ikinci kez ıslah yapabilmesi usul ve hükümlerine açık ve net bir şekilde aykırı olduğunu, karar davalı olarak taraflarınca istinaf edildiğini, bu nedenle davacı tarafın kaldırma kararından sonraki yargılamada belirlenen değerleri talep etme hakkının bulunmadığını, davayı kabul etmemekle birlikte AYM kararının usuli kazanılmış hakların istisnası olarak değerlendirilmesi halinde dahi davacı tarafın ek dava ile taleplerinin iletmesinin gerektiğini, ikinci kez ıslahın açık ve net bir şekilde kanuna aykırı olduğunu, Karayolları Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası Genel Şartlarının 01/06/2015 tarihinde değiştiğini, bu değişiklik ile teminat altında olan risklerin belirlendiğini ve hangi risklerin teminat dışı bırakıldığının açıkça anlatıldığını, bu genel şartların yargılamaya konu olay da uygulanması gerektiği hususunda tereddüt olmadığını, mezkur olayın 12/09/2017 tarihinde gerçekleştiğini, SGK tarafından karşılanmamış olup olmamasına bakılmaksızın tüm tedavi giderlerinin teminat dışı olduğunu ve müvekkili şirketin sorumluluğunun bulunmadığını, tüm bu nedenlerle eksik inceleme neticesinde verilmiş olan Yerel Mahkeme kararının kaldırılmasını ve 01/06/2015 tarihinde değişen Poliçe Genel Şartlarının mezkur olaya uygulanarak teminat dışı bırakılan geçici iş göremezlik ve bu döneme bağlı bakıcı giderleri ile SGK nın ödeyip ödemediğine sorumluluğunun bulunmadığı hususunda hüküm tesisini ve bu şekilde davanın reddini, Bölge Adliye Mahkemesinden gelecek sonuca kadar mehil vesikasının ibrazına binaen icranın geri bırakılmasına karar verilmesini ve yargılama giderleri ile ücreti vekaletin karşı taraf üzerine yükletilmesini beyan ve talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Dairemizin ilamı ile verilen kaldırma ve gönderme kararı üzerine mahkemece yeniden yapılan yargılama sonucunda verilen kararın davalı sigorta vekilince istinafı üzerine yapılan inceleme sonunda;
– İki kez ıslah yapılamayacağına dair itirazın değerlendirmede;
6100 sayılı HMK’nin belirsiz alacak davasını düzenleyen 107. maddesinde” (1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. (2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.” hükmüne yer verilmiştir. Bu hükme göre belirsiz alacak davasının alacak miktarının veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenemediği ya da imkânsız olduğu hallerde olanaklı olduğu anlaşılmaktadır.
Belirsiz alacak davasında davacı, alacağının tam ve kesin olarak belirlenmesinden sonra HMK 107.maddesine dayalı olarak bir kez alacağını artırabilir. Ayrıca davasını HMK 176 ve devamı maddelerine göre bir kezde ıslah edebilir.
Aynı Kanunun “Islahın Zamanı ve Şekli” başlıklı, 177. Maddesinde, “(1) Islah, tahkikatın sona ermesine kadar yapılabilir.
(2) Islah, sözlü veya yazılı olarak yapılabilir. Karşı taraf duruşmada hazır değilse veya ıslah talebi duruşma dışında yapılıyorsa, bu yazılı talep veya tutanak örneği, haber vermek amacıyla karşı tarafa bildirilir” düzenlemesine yer verilmiştir.
Buna göre somut olayda, dava dilekçesinin ve bilirkişi raporlarından sonra sunulan artırım dilekçesinin içeriğinden davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı, önce artırım sonrasında ıslah dilekçesi sunulmuş olmasında usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından davalı vekilinin buna yönelik itirazı yerinde görülmemiştir.
-Sair itirazlarda;
AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği anlaşılmakta olup bu iptal kararının somut davada uygulanabilirliğinin tespiti gerekmektedir
Anayasa’nın 153.maddesi uyarınca, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamamakta ve ancak Resmi Gazetede yayımlandıktan sonra yürürlüğe girmektedir.Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının yasama,yürütme ve yargı organları,idari makamlar,gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı açıktır.
Diğer taraftan HMK 33 maddesinde “Hakim Türk hukukunu resen uygulanır.”
şeklinde ifadesini bulan yasal ilke gözetildiğinde; Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının bu gibi kesin hüküm halini almamış derdest dosyalar yönünden uygulanmasının zorunluluğu ortadadır.
Zira, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları usulü kazanılmış hakların istisnasını teşkil ederler.

T.C. Anayasası’nın 153 üncü maddesinin 6 ncı fıkrasında, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.” düzenlemesi mevcut olup, bu düzenlemenin doğal sonucu olarak Anayasa Mahkemesi’nce bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tümünün ya da bunların belirli hükümlerinin Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edildiğinin bilindiği halde görülmekte olan davaların Anayasa’ya aykırılığı saptanan kurallara göre görüşülüp çözümlenmesi, Anayasa’nın üstünlüğü prensibine ve hukuk devleti ilkesine aykırı düşeceği için uygun görülmeyeceği kabul edilmektedir (Danıştay 4. Dairesi. 09.05.2011 tarih ve 2011/2546 E., 2011/3384 K. sayılı kararı).
Bu konudaki Anayasa Mahkemesinin 12.12.1989 tarih ve 1989/11-48 sayılı kararında;“Anayasanın 152. maddesine göre, itiraz yoluna başvuran mahkemeler, Anayasa Mahkemesi’nce verilecek kararlara uymak zorundadırlar. Bu durumda, itiraz eden mahkeme, elinde bulunan ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce açılmış olan bir davayı Anayasa Mahkemesi kararına göre çözecek ve doğrudan iptal kararının etkisini önceye uygulayacaktır. Ayni durum, itiraz yoluna başvurmayan mahkemeler yönünden de geçerlidir. İptal davası veya itiraz üzerine bir kuralın iptali sonucu, Mahkemeler bakmakta oldukları davaları bu karara göre çözmekle yükümlüdürler. Bu sonuç Anayasa’nın, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” yolundaki 153. Maddesinin altıncı fıkrasında yer alan kuralın sonucudur. …” gerekçesine yer verilmiştir.
Yine, 09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da;“Sonradan çıkan içtihattı birleştirme kararının, Temyiz Mahkemesinin bozma kararına uyulmakla meydana gelen usule ait müktesep hak esasının istisnası olarak henüz mahkemede veya Temyiz Mahkemesinde bulunan işlere tatbiki gereklidir. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarında da aynı ilke geçerlidir.” şeklinde açıklama yapılmış, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.07.2011 tarihli ve 2011/1-421 Esas, 2011/524 K. Sayılı kararında da “Eldeki dava sonuçlanıp kesinleşmeden o davaya uygulanabilecek olan yasa metni Anayasa Mahkemesince iptal edilip, yürürlüğün durdurulmasına karar verildiğine göre, iptal kararı sonucu oluşan durumun 05.09.1960 tarihli, 21/9 sayılı YİBK’da da belirtildiği üzere maddi anlamda kesinleşmemiş olup, derdest olan eldeki davaya da uygulanması zorunludur.” denilmiş, aynı yöndeki içtihat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.03.2012 tarihli ve 2012/20-12 E., 2012/232 K. sayılı kararında da oy birliği ile kabul edilmiştir. Keza 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 E., 2004/19 K. sayılı ve 03.02.2010 tarihli ve 2010/4-40 E., 2010/54 K. sayılı kararlarında da: “Uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usulî kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal sonrası oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir.” yönünde değerlendirme ve açıklama yapılmıştır.
Görüldüğü üzere, Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve bu durumun da bozma kararına uyulmakla meydana gelen usulî müktesep hakkın istisnası olduğu ve eldeki tüm uyuşmazlıklara uygulanması gerektiği uyulması zorunlu yargısal içtihatlar ile kabul edilmiştir.
Anayasa’nın 153. maddesinin birinci fıkrasında herhangi bir denetim yolu tanınmamış ve Anayasa Mahkemesi kararlarının kesin olduğu belirtilmiş, beşinci fıkrada “İptal kararları geriye yürümez” kuralına yer verilmiştir.
Türk Anayasal sisteminde, “Devlete güven” ilkesini sarsmamak ve ayrıca devlet yaşamındabir kargaşaya neden olmamak, kazanılmış hakları korumak için iptal kararlarının geriye yürümezliği kuralı kabul edilmiştir. Böylece hukuksal ve nesnel alanda etkilerini göstermiş, sonuçlarını doğurmuş bulunan durumların, iptal kararlarının yürürlüğe gireceği güne kadarki dönem için geçerli sayılması sağlanmıştır. Bir kural işlemle kurulan statünün Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararıyla ya da bir başka kural işlemle kaldırılması durumunda, bu statüye bağlı öznel (sübjektif) işlemlerin de geçersiz duruma düşmesi doğaldır. Dolayısıyla bu öznel işlemlerle, ortadan kalkan statüye dayanarak ileriye dönük haklar elde edilemez. Anayasa’nın bağlayıcılığı, Anayasa Mahkemesi kararlarına tüm devlet organlarının uyma zorunluluğu ve Anayasa’nın üstünlüğü ilkesi, Anayasa’ya aykırı bir kuralın aykırılığının saptanmasından sonra uygulama alanı bulmasını kesinlikle önler. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının zaman içerisindeki etkisi böylece çıkmakta ve “İptal kararlan geriye yürümez” kuralı belirtilen anlamı taşıyarak geçerli olmaktadır. Anayasa’nın 153. maddesindeki “İptal kararları geriye yürümez” kuralının, geriye yürümezlik kuralının, yalnız lafza bağlı kalınarak yorumlanması hukuk devleti ilkesine ve bu ilke içinde var olan adalet ve eşitlik ilkelerine aykırı sonuçlar doğurabileceği gibi itiraz yoluyla yapılacak denetimin amacına da ters olduğu aşikârdır. Ayrıca iptal kararının geriye yürümezliği kuralı çoğu zaman iptal kararlarını işlevini ve etkinliğini azaltmaktadır.

Somut olayda, geçici işgöremezlik, bakıcı ve tedavi giderlerine yönelik itirazlarının Dairemizin önceki kaldırma kararında değerlendirilerek reddedilmiş olup yeniden incelenmesinin mümkün olmamasına; kaldırma kararı doğrultusunda maluliyet raporunun alınmış olmasına; kamu düzeni ve istinaf sebepleri kapsamında yapılan incelemede; dosyadaki belgelere, kararın dayandığı delillerle, usul ve yasaya uygun gerektirici nedenlere, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, inceleme konusu kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, davalı vekilinin buna yönelen, yerinde bulunmayan istinaf kanun yolu başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereği esas yönünden reddine dair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığından davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353/1-b-1 maddesi gereği ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf eden davalıdan alınması gereken 3.389,67 TL karar ve ilam harcından istinaf aşamasında yatırılan 848,00 TL nin mahsubu ile bakiye 2.541,67 TL eksik harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Karar tebliği ve harç işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesi gereğince; (107.090,00 ) Türk Lirasını geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi. 31/01/2022

Başkan

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Katip

e-imzalı

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.