Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/1351 E. 2021/1203 K. 08.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No:
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :
KARAR TARİHİ : 08/09/2021

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA ..ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ARA KARAR TARİHİ : 22/06/2021
NUMARASI :
DAVACI :
VEKİLİ : Av.
KARŞI TARAF :

TALEP : İhtiyati tedbir-İhtiyati haciz
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 08/09/2021
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 09/09/2021
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 21/01/2021 tarihinde davalı sürücü …’nun sevk ve idaresindeki, diğer davalı sigorta şirketi tarafından sigortalanan … plaka sayılı kamyonet ile … Caddesi üzerinden hareket ederek … Sokak istikametine dönüş yapmak istediği sırada aracın sağ ön ve yan kısımları ile sağından … Caddesini takiben gelen ve seyreden sürücü … idaresindeki ve müvekkilinin yolcu olarak bulunduğu … plakalı otomobilin sol ön ve yan kısımlarına çarpması sonucu yaralanmalı ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, müvekkilinin dava sonucunda alacağının semeresiz kalmaması için davalı … adına kayıtlı … plakalı araç başta olmak üzere davalılar …. ve davalı … adına kayıtlı olan başkaca araç ve taşınmazlar üzerine takdiren ve teminatsız olarak ihtiyati haciz konulmasını, aksi takdirde davalı şirket ve şahıs adına kayıtlı olan taşınmazların ve araçların kaydı üzerine üçüncü kişilere devredilmesini önlemek amacıyla ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir.
Davalılar … ve … vekili cevap dilekçesinde özet olarak; talep edilen miktarlardan her iki müvekkilinin de sorumlu olmadığını, tedavi giderlerinin talebinin hukuka aykırı olduğunu, bunların SGK tarafından karşılandığını, davacının raporlarının celbi ile şu anki durumunun tespitinin yapılması ve bu durumunun sebebinin salt trafik kazası mı yoksa SMA hastalığı ve /veya kaza sonrası yapılan tedavilerden ve ameliyattan kaynaklı olup olmadığı konusunda bilirkişi raporu alınması talep ettiklerini, davacının rahatsızlığının bu aşamaya gelmesinin davacının SMA hastalığından kaynaklı olduğunu, davanın müvekkilleri açısından reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya tahmiline, arabuluculuk süreci anlaşmazlıkla sonuçlandığı için ve de arabuluculuk sürecinde her iki müvekkilinin de vekili olduğundan vekalet ücretinin de davacıya yükletilmesine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili cevap dilekçesinde özet olarak; dava dilekçesinde ileri sürülen hususları kabul etmediklerini, zorunlu dava şartı olan sigorta şirketine usulüne uygun başvurunun yerine getirilip getirilmediğinin davacı tarafından ispat edilmesi gerektiğini, zamanaşımı itirazında bulunduklarını, tarafları ve konusu aynı olan bir davanın tespiti halinde davanın reddinin gerektiğini, soruşturma aşamasında veya ceza davasında uzlaşma var ise davanın reddinin gerektiğini, davada alacaklı ve borçlu sıfatı birleştiğinden reddinin gerektiğini, davaya ilişkin davacı taleplerinin sulh ile sonuçlandırılmış ise sulh ve feragat nedeniyle davanın reddinin gerektiğini, davacı delillerinin kendilerine tebliğ edilmediğini, kaza ile sakatlık arasındaki illiyet bağının tespit edilmesi gerektiğini, kusur oranlarının tespiti için adli tıp kurumundan rapor alınması gerektiğini, maluliyet için yine adli tıp kurumundan rapor alınması gerektiğini, geçici iş göremezlik tazminatı taleplerinin de hem 6111 sayılı kanun gereği hem de trafik sigortası genel şartları uyarınca tedavi teminatı içerisinde değerlendirildiğinden teminat dışı olduğunu, hesap raporunun aktüer bilirkişi tarafından hazırlanması gerektiğini, davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte sözkonusu kazanın iş kazası olup olmadığının tespit edilmesi gerektiğini, gelirin asgari ücret üzerinden hesaplanması gerektiğini, hesaplanacak tazminattan hatır taşıması ve müterafik kusur indirimi gerektiğini, müvekkili şirketin poliçe teminat limiti kapsamında sorumlu olduğunu, bakıcı giderleri talep edilmesi durumunda reddini talep ettiklerini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla teminatın tek zarar görenlerin birden fazla olması durumunda KTK m96 gereğince paylaştırılması gerektiğini, genel şartlarda belirtilen hususlardan birinin varlığının tespiti halinde davanın reddinin gerektiğini, manevi tazminatın teminat dışı olduğunu, tüm bu nedenlerle davanın usulden ve esastan reddine, davanın ihbarına, yargılama masrafları ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Konya .. Asliye Ticaret Mahkemesinin 22/06/2021 tarih … Esas sayılı ara kararı ile; ” …Geçici hukuki korumalardan ihtiyati tedbir HMK.’nun 389-399. Maddeleri arasında düzenlenmiş olup H.M.K.’nun ihtiyati tedbirin şartları başlıklı 389. maddesi; “(1)Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. (2)Birinci fıkra hükmü niteliğine uygun düştüğü ölçüde çekişmesiz yargı işlerinde de uygulanır.”
“Yine Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 390/3. Maddesinde ise tedbir talep eden taraf dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır.”
hükmünü amirdir.
Mahkememizce yapılan değerlendirme neticesinde; İhtiyati tedbir talebinin niteliği, mahiyeti, hükümle elde edilecek amacın tedbirle elde edilmesinin mümkün olmaması, talebin yargılamayı gerektirmesi ve de hakkında tedbir talep edilen hususların dava konusu, başka bir ifadeyle uyuşmazlık konusu olmaması nedeniyle ihtiyati tedbir talebinin reddine,
Ayrıca davacı vekili ihtiyati haciz talebinde de bulunmuş ise de; Geçici hukuki koruma kurumu olan ihtiyati haciz mevzuu İ.İ.K.’nun 257 vd. maddelerinde düzenlenmiştir.
İİK’nun 257.maddesi; “Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklarıyla diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir.
Vadesi gelmemiş borçtan dolayı yalnız aşağıdaki hallerde ihtiyati haciz istenebilir.
1-Borçlunun muayyen yerleşim yeri yoksa;
2-Borçlu taahhütlerinden kurtulmak maksadıyla mallarını gizlemeye, kaçırmaya veya kendisi kaçmaya hazırlanır yahut kaçar ya da bu maksatla alacaklının haklarını ihlal eden hileli işlemlerde bulunursa;
Bu suretle ihtiyati haciz konulursa borç yalnız borçlu hakkında maucceliyet kesbeder.” Hükmünü havidir.
Davacı vekilinin talebinin yargılamayı gerektirmesi, mevcut delillerin ihtiyati haciz kararı vermek için yeterli olmaması ve dava ile elde edilecek sonucun ihtiyati haciz yoluyla elde edilmesinin geçici hukuki koruma olan ihtiyati haczin genel yapısına uygun olmaması, İİK nun 257 ve devamı maddelerinde düzenlenen koşulların ve mal kaçırma iddiasının yaklaşık olarak dahi ispatlanamamış olması nedeniyle ihtiyati haciz taleplerinin de reddine ilişkin aşağıdaki kararın verilmesi gerekmiştir. 1-Davacı vekilinin ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinin REDDİNE, ” ara karar verildiği anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özet olarak; yerel mahkeme kararının hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, müvekkilinin uğradığı maddi ve manevi zarar nedeniyle dava açtığını, dava konusu olayda müvekkilinin trafik kazasında basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek şekilde yaralandığını, bununla birlikte bu süre içerisinde bozulmuş olan ruhi ve bedeni huzurun kısmen temin edilmesi amacıyla manevi tazminat talebinde de bulunduğunu, kanun metinlerinde belirtildiği üzere dava neticesinde davacının uğradığı zararı tazmin edebilme riskini öngören davalıların bu süre içerisinde başta dava konusu araç olmak üzere üzerlerinde kayıtlı bulunan taşınmaz ve taşınır mallarını 3. Kişilere devredebileceklerini ve devretme ihtimallerinin yüksek olduğunu, tüm bu nedenlerle yerel mahkemenin 22/06/2021 tarihli ara kararının kaldırılmasını ve talepleri gibi karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
İstinaf kanun yoluna başvuran davacı tarafın istinaf sebepleri doğrultusunda, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemleri yönünden davalının malvarlığına ihtiyati haciz veya ihtiyati tedbir kararı verilmesinin istenmesi üzerine ilk derece mahkemesince tedbir talep edilen malvarlığının uyuşmazlık konusu olmaması nedeniyle ihtiyati tedbir talebinin reddine, yaklaşık ispat olmadığından ihtiyati haciz kararı verilemeyeceğinden ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmiştir.
Bu kapsamda ihtiyati tedbir yönünden yapılan değerlendirmede
İhtiyati tedbir hukukumuzda geçici hukuki koruma olarak düzenlenmiştir.
HMK’nın 389.maddesinde; ”Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.
Birinci fıkra hükmü niteliğine uygun düştüğü ölçüde çekişmesiz yargı işlerinde de uygulanır” hükmünü taşımaktadır.
Davanın açılması ile hüküm arasında geçen zaman içinde dava konusunun çeşitli şekillerde istenmeyen değişikliklere maruz kalması veya maruz bırakılması mümkündür. Bu değişiklikler sonucu davanın sonunda elde edilecek hükmün icrası, mümkün olmayabilir veya çok güçleşebilir. İşte ortaya çıkan bu tehlikeyi bertaraf etmek amacıyla ihtiyati tedbir müessesesi kabul edilmiştir. (Pekcanıtez H.; Atalay O.; Özekes M., Medeni Usul Hukuku, Yetkin Yayınları, 13. Basım, Ankara 2012, S. 873)
HMK’ nun 389. maddesinde ihtiyati tedbirin şartları düzenlenmiş olup, söz konusu maddede; meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ya da tamamen imkânsız hâle geleceği veya gecikmesinde sakınca bulunması yahut ciddi bir zararın ortaya çıkacağı endişesi bulunan hâller, genel bir ihtiyatî tedbir sebebi ve şartı olarak kabul edilmiştir. Mahkemece, ihtiyatî tedbir yargılamasının gerektirdiği inceleme ve ispat kuralları dikkate alınarak, yapılan incelemeden sonra, bu sakınca veya zararı ortadan kaldıracak tedbire karar verilmesi mümkün olacaktır.
İhtiyatî tedbirde asıl olan ihtiyatî tedbire esas olan bir hakkın bulunması ve bir ihtiyatî tedbir sebebinin ortaya çıkmasıdır. Bunlar ihtiyatî tedbirin temel şartlarını oluştururlar. Maddede bu iki hususa yer verilmiş ihtiyatî tedbire ilişkin hak ve özellikle ihtiyatî tedbir sebebi genel olarak belirtilmiştir. Tedbir talebinin kabulü veya reddi bir kısım genel ilkeler konularak hakime bırakılmış, ancak ihtiyati tedbirin uyuşmazlık konusu hakkında verileceğini düzenlemiştir.
Bu bakımdan İhtiyati tedbire esas olan hakkın iyi belirlenmesi gerekir. Taraflar arasında çekişmeli olan şey veya yargılama konusunu oluşturan hak, aynı zamanda tedbirin konusu hakkı da oluşturacaktır. Kanun, “uyuşmazlık konusu hakkında” diyerek bu hususa vurgu yapmıştır (m. 389/1). Ancak, özellikle dikkat edilmesi gereken husus, diğer geçici hukuki korumaların alanına giren konularda ihtiyati tedbire karar verilmemesidir.
Bu bakımdan; ihtiyati tedbir, aynı uyuşmazlık konusu olan taşınır veya taşınmaz malların, hak ve uyuşmazlıkların devrinin önlenmesi, dava sonuna kadar aynen muhafaza edilmesi veya bir tehlike yahut zararın önlenmesi amacıyla 6100 sayılı HMK’nun 389 vd. maddelerinde öngörülen durumlarda başvurulan bir yol olup ihtiyati tedbirde, hakkında tedbir kararı alınan şey, esasen asıl davanın konusudur.
Yukarıdaki açıklamalara göre davalı adına kayıtlı olan araç ve gayrimenkullerin HMK 389. maddesi kapsamında dava konusu uyuşmazlığı oluşturduğunun kabulü mümkün değildir.
Dava konusu uyuşmazlıktan kasıt davalı adına kayıtlı aracın veya gayrimenkullerin mülkiyetinin taraflar arasında çekişmeli olmasıdır. Davacının amacı trafik kazası neticesi yaralanmasına sebebiyet suçunu işlediği iddiasıyla uğramış olduğu manevi tazminat alacağını güvence altına almaktır.
Mahkemece, yukarıdaki açıklamalar göz önünde bulundurulduğunda ihtiyati tedbir talebinin reddi kararı doğru olup, bu karara karşı istinaf başvurusu yerinde değildir.
İhtiyati haciz yönünden yapılan değerlendirmede ise;
Geçici hukuki koruma kurumu olan ihtiyati haciz ise İİK’nun 257 vd. maddelerinde düzenlenmiştir.
İİK’nun 257. maddesinde; “Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklarıyla diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir.
Vadesi gelmemiş borçtan dolayı yalnız aşağıdaki hallerde ihtiyati haciz istenebilir.
1-Borçlunun muayyen yerleşim yeri yoksa;
2-Borçlu taahhütlerinden kurtulmak maksadıyla mallarını gizlemeye, kaçırmaya veya kendisi kaçmaya hazırlanır yahut kaçar ya da bu maksatla alacaklının haklarını ihlal eden hileli işlemlerde bulunursa;
Bu suretle ihtiyati haciz konulursa borç yalnız borçlu hakkında maucceliyet kesbeder.
İİK’nun 259. maddesinde de teminat hususu düzenlenmiştir. Madde de “İhtiyati haciz isteyen alacaklı hacizde haksız çıktığı takdirde borçlunun ve üçüncü şahsın bu yüzden uğrayacakları bütün zararlardan mesul ve Hukuk Muhakemeleri Kanununun 87. maddesinde yazılı teminatı vermeye mecburdur.
Ancak alacak bir ilama müstenid ise teminat aranmaz.
Alacak ilam mahiyetinde bir vesikaya müstenid ise mahkeme teminata luzum olup olmadığını takdir eder.Bu açıklamalara göre ihtiyati haciz “Alacaklının, bir para alacağının zamanında ödenmesini güvence (garanti) altına almak için, mahkeme kararı ile, borçlunun mallarına önceden geçici olarak el konulması”dır.
Geçici hukuki koruma yargılamasını asıl hukuki koruma yargılamasından ayıran özelliklerden biri ispat ölçüsü noktasındadır. Kanunda açıkça öngörülmemişse ya da işin niteliği gerekli kılmıyorsa, bir davada (normal bir yargılamada yaklaşık ispat değil, tam ispat aranır. Çünkü, hakim, mevcut ispat ve delil kuralları çerçevesinde, tarafların iddia ettiği bir vakıa konusunda tam bir kanaate varmadan o vakıayı doğru kabul edemez. Ancak kanun koyucu bazen ya doğrudan kendisi düzenleme yaparak ya da işin niteliği ve olayın özelliği gereği hakime, bu durumu belirterek, ispat olgusunu düşürme imkanı vermiştir. Bu düşürülmüş ispat ölçüsü çerçevesinde, tam kanaat değil, kuvvetle muhtemel, yaklaşık bir kanaat yeterli görülmektedir.
İhtiyati haciz talep eden davacı tarafından dava konusu yapılan maddi ve manevi tazminat alacağını teminen ihtiyati haciz talep edilmiş mahkemece talebin reddine karar verilmiştir.
Zarar haksız eylemden kaynaklandığından tazminat haksız eylemin gerçekleştiği tarihte muaccel hale gelmektedir. Buradaki “muacceliyet” kavramı, alacaklı tarafından talep ve dava edilebilir hale gelmiş olma anlamındadır.
Dosyada delil olarak dayanılan savcılık soruşturma dosyası içeriğinden,trafik kaza tespit tutanağından ve doktor raporuna göre davacının manevi zararlarının olabileceği kuvvetle muhtemeldir. Haksız fiil tarihi itibarıyla davacının manevi tazminat alacakları muaccel hale gelmiştir.
Yasal mevzuat uyarınca davacının maddi veya manevi zararları yönünden ihtiyati haciz kararı verilebileceği yönünden bir ayrım yoktur. Bu halde davacı gerek maddi gerekse manevi zararlarına karşılık ihtiyati haciz talebinde bulunabilir.
Alacağın kesin olarak kanıtlanması gerekmez. Davacının alacağı rehinle de temin edilmediğine göre borçlunun elinde veya üçüncü kişilerde bulunan taşınır ve taşınmaz malları ile alacak ve diğer haklarından uygun miktarının ihtiyaten haczine karar verilmesi gerekir.
(Nitekim Yargıtay 17.Hukuk Dairesi 2016/18144 E, 2017/11201 K;aynı daire 2016/9800 E, 2017/8052 K, 2014/22955 esas 2017/3970 karar sayılı ilamları)
(Aynı mahiyette Yargıtay 4. HD nin T.C. 2014/1150 esas 2014/1621 karar sayılı, 2014/9434 esas 2014/13476 karar sayılı ilamları)
Bu durumda mahkemece, soruşturma dosyası,bu dosyada toplanan delililer ile tüm dosya kapsamı ve davanın niteliği nazara alınarak harçlandırılmış dava dilekçesi üzerinden % 15 teminatla … madencilik adına kayıtlı olması durumunda … plakalı araç ve davalı … Ltd Şti ve … adına kayıtlı olması durumunda adlarına kayıtlı başkaca araç ve taşınmazın davalılar adına kayıtlı olması durumunda manevi tazminat yönünden ihtiyati haciz talebinin kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmesi yerinde olmadığından ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve yeniden hüküm kurulması gerektiğine dair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebine ilişkin istinaf başvurusunun esastan REDDİ İLE;
Davacı vekilinin ihtiyati haciz talebine yönelik istinaf başvurusunun yukarıda belirtilen gerekçeler doğrultusunda kabulü ile incelenen kararın HMK’nin 353/1-b maddesinin (2) numaralı alt bendi uyarınca düzeltilmek üzere KALDIRILMASI VE DÜZELTİLEREK YENİDEN ESAS HAKKINDA HÜKÜM KURULMAK suretiyle;
1-Davacının İİK’nun 257.maddesindeki yasal koşullara uygun ihtiyati haciz talebinin KABULÜ ile;
Dava dilekçesinde belirtilen harçlandırılmış dava değeri üzerinden (toplam dava değeri 100.400 tl) % 15 teminatla … Madencilik adına kayıtlı olması durumunda … plakalı araç ve davalı … Ltd Şti ve … adına kayıtlı olması durumunda adlarına kayıtlı başkaca araç ve taşınmazın davalılar adına kayıtlı olması durumunda ve bu alacak miktarıyla sınırlı olarak İHTİYATİ HACİZ KONULMASINA,
2-İhtiyati haciz kararının talep halinde 2004 Sayılı İİK’nun 261. maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesi’nin yargı çevresi içerisinde bulunan icra dairesine ibrazla yerine getirilmesine,
3-İstinaf başvurma harcı dışında istinaf peşin harcı olarak alınan karar ilam harcının istek halinde davacıya iadesine,
4-İstinaf giderlerinin ilk derece mahkemesinde yapılacak yargılama sonucunda dikkate alınmasına,
5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Karar tebliği ve harç iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’nun 362/1-(f) gereğince KESİN olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 09/09/2021

Başkan Üye Üye Katip

E imza E imza E imza E imza

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.