Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/1313 E. 2021/1324 K. 23.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No:
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :
KARAR TARİHİ : 23/09/2021

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA .. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/02/2021
NUMARASI : …. Esas … Karar

DAVACI :
VEKİLİ : Av.
DAVALILAR : 1-
2-
VEKİLİ : Av.
: 3-
4-
VEKİLİ : Av.
: 5-
VEKİLLERİ : Av.
: 6-
VEKİLLERİ : Av.
: 7-
VEKİLİ : Av.

DAVA : Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 23/09/2021
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 24/09/2021
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili dava dilekçesiyle özetle; 28/10/2015 tarihinde davalı … idaresinde bulunan …. plakalı çekici ve buna bağlı … plakalı lowbed’in Dr.Ahmet Aylan caddesi kavşağında DUR işaretine uymaksızın caddeye çıktığını, güzergahta seyir etmekte olan müvekkilinin sis ve buzlanma nedeniyle çekiciyi geç fark ettiğini, frene basmasına rağmen duramadığından kazanın meydana geldiğini, ardından diğer davalıların yol koşullarına dikkat etmeksizin trafikte seyir etmekte iken kaza yapan müvekkili aracına çarptıklarını, kaza sonucu müvekkilinin ağır yaralandığını, birçok operasyonlar geçirdiğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı tutulmak üzere işletenler ve sürücüler yönünden ve sigorta teminat bedelini aşmamak kaydıyla sigortacı yönünden 10.000,00 TL maddi zararlarının ortaklaşa ve zincirleme olarak davalılardan tahsiline, yine fazlaya ilişkin hakları saklı tutulmak üzere 20.000,00 TL manevi tazminatın sürücü ve işletenlerden birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar…. ve …. vekili cevap dilekçesiyle özetle; olayın çekicinin dur levhasına uymayarak dikkatsiz yola çıkması nedeniyle davacı aracıyla çarpışmasıyla meydana geldiğini, davacının bu şekilde yaralandığını, müvekkilinin zaten daha önce kaza yapan davacı otobüsüne arkadan çarptığını, müvekkilinin yaralanma ile ilgisinin bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı …. vekili cevap dilekçesiyle özetle; hiç kimsenin kendi kusurundan kaynaklanmayan bir zarardan sorumlu tutulamayacağını, kazada …. asli kusurlu olduğunu, davacının da tali kusurlu olduğunu, kusuru kabul etmediklerini, uzman bir bilirkişi tarafından inceleme yapılması gerektiğini belirterek davanın reddini bildirmiştir.
Davalı…. vekili cevap dilekçesiyle özetle; öncelikle dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddi gerektiğini, davacının kanunda belirtilen başvuru şartlarını yerine getirmediğini, zarar gören kişilerin sigorta şirketlerine başvurmadan dava açıldığını, müvekkili şirketin temerrüte düşmediğini belirterek davanın reddini bildirmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk Derece Mahkemesi gerekçeli kararında özetle; “Somut olayda; her ne kadar davacı davaya konu trafik kazası nedeniyle cismani zarara uğradığını iddia ederek süreli iş göremezlik zararı ve geçici iş göremezlik zararının tahsilini istemiş ise de dava devam ederken maddi tazminat davasından feragat edildiğinden davacının maddi tazminat davasının reddine karar vermek gerekmiştir.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2016/15769 E 2019/7067 K sayılı ilamı ”Davacı tarafa dava tarihinden sonra 03.05.2013 tarihinde davalı sigorta şirketi tarafından ödeme yapılması nedeniyle davacı vekili maddi tazminat talebinden feragat etmiştir. Somut olayda hakkın özünden feragat söz konusu olmayıp; davacı alacağına yargılama sırasında kavuştuğu için feragat etmiş, esasen dava konusuz kalmıştır. Davalılar kendilerine karşı dava açılmasına yine kendileri sebebiyet vermişlerdir. Bu nedenle, feragat nedeniyle reddedilen maddi tazminat yönünden davalılar lehine davacı aleyhine vekalet ücretine hükmedilmesi doğru değildir.” şeklindedir.
Davacı, dava devam ederken sigorta şirketleri tarafından zararın karşılanması nedeniyle davadan feragat ettiğinden, anılan emsal nitelikteki içtihat da dikkate alınarak maddi tazminat davası yönünden davalılar lehine vekalet ücreti takdir edilmemiştir.
Kazaya karışan …. plakalı aracın sürücüsünün davalı …, işleteninin …., …. plakalı aracın sürücüsünün …. işleteninin …., ve … plakalı aracın sürücüsünün … olduğu anlaşılmıştır.
Dosya kapsamına ve kaza tespit tutanağındaki belirlemelere uygun olduğundan hükme esas alınan 14/06/2019 tarihli bilirkişi raporu ile davaya konu trafik kazasının oluşumunda … plakalı araç sürücüsü davalı …. % 25, …. plakalı araç sürücüsü dava dışı …. % 5, …. plakalı araç sürücüsü davalı …. %10, …. plakalı araç sürücüsü davalı … % 10 ve …. plakalı araç sürücüsü davacı …. % 50 oranında kusurlu olduğu tespit edilmiştir. Her ne kadar kusur yönünden 04/07/2018 tarihli raporda farklı belirlemeler bulunmakta ise de bu rapor da 5 farklı trafik kazası varmış gibi hareket edildiğinden bu rapor ile hükme esas alınan rapor arasında çelişki olmadığı kabul edilmiştir.
TBK’nın 56. Maddesine göre; Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. Ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.
Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek, tazminata benzer fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Hakimin, bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri gözetilerek gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminatı takdir etmesi gerekir( HGK 23/06/2004, 13/291-370 )
Somut olayda, davacının davaya konu trafik kazasının oluşumunda % 50 oranında kusurlu olduğu, kaza neticesinde davacının kısmi sürekli iş göremez hale geldiği, iyileşme süresinin 6 aya kadar uzayacağı ve tarafların sosyal ekonomik durumları dikkate alınarak davacının manevi tazminat isteminin 12.500,00 TL üzerinden kabulüne karar vermek gerekmiş ve;
Davacının MADDİ TAZMİNAT DAVASININ FERAGAT NEDENİYLE REDDİNE,
Davacının MANEVİ TAZMİNAT DAVASININ KISMEN KABUL KISMEN REDDİ ile 12.500,00 TL manevi tazminatın davalı …. davalı … davalı …. davalı … ve davalı … müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine,” şeklinde karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalılar …. ve …. vekili sunduğu istinaf dilekçesinde özetle; kazaya karışan … plakalı araç sürücüsü müvekkili …. işleteli …. olup ilk derece mahkemesinin keşif marifetiyle aldırdığı 04/07/2018 tarihli bilirkişi raporunda müvekkili …. karıştığı kazada davacının yaralanmasında etkili olmadığı bu yüzden kusursuz olduğunun tespit edildiğini, yerel mahkemenin aldırdığı 14/06/2019 tarihli bilirkişi raporunda müvekkil sürücü … %25 davacının %50 diğer davalıların da %10’ar ve dava dışı … de %5 oranında kusurlu olduğunun belirtildiğini, bilirkişi raporları arasında çelişkinin oluştuğunu, çelişkinin giderilmesi için bu bilirkişinin raporuna itiraz edildiğini ancak yerel mahkemece itirazlarının dikkate alınmadığını, ilk derece mahkemesinin keşif suretiyle aldırdığı 04/07/2018 tarihli bilirkişi raporunda çelişki olduğundan çelişkinin giderilmesi gerektiği halde çelişki giderilmeden hüküm kurulduğunu, davacının %50 oranında kusurlu bulunduğunu ve yine davalının %8 oranında sürekli iş göremezlik raporunun da dikkate alındığında hükmedilen manevi tazminatın oldukça yüksek olduğunu, davacının zenginleşeceğini, yerel mahkeme kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılardan …. ve … vekili sunduğu istinaf dilekçesinde özetle; davacı tarafın kaza sebebi ile yaralandığını ve bu yaralanma neticesinde de bedensel zarara uğradığını ileri sürerek huzurdaki davayı açtığını, …. plakalı çekici ve çekiciye bağlı … plakalı lowbedin dur levhası olmasına rağmen kazanın meydana geldiği kavşakta durmadığını ve davacıya ait otobüs ile çekicinin çarpıştığını, bu çarpışma esnasında otobüsün ön kısmından yani davacı … direksiyonda bulunduğu şoför mahallinden çekiciye bağlı …. plakalı lowbede çarptığını, davacının ağır şekilde yaralanmasına neden olan eylemin bu olduğunu, müvekkili …. idaresindeki aracın davacı ile aynı yönde seyir halinde iken kavşağa yaklaştığını ve kavşakta olan kazayı yolun sisli olması nedeniyle kendisinden önce meydana gelen kazayı sonradan fark ettiğini, müvekkili …. da bu kazada yaralandığını, davacının aracının otobüs olduğunu; müvekkilinin ise küçük bir panelvan olduğunu, müvekkilinin davacının aracına arkadan çarpması ile otobüs kullanan ve en önde oturan davacının bu denli yaralanmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, müvekkilinin davacının aracına çarptığı esnada zaten davacının yaralı olduğunu, davacının yaralanmasına neden olan eyleme müvekkilinin sebep olmadığını, müvekkilinin davacıya ait otobüse arkadan çarpması ile davacının yaralanması arasında illiyet bağının bulunmadığını, müvekkilinin davacıya çarptığında zaten davacı ile çekicinin çarpışmış olduğunu, bu nedenle kişinin uğramış olduğu haksız fiil nedeniyle verilen manevi tazminattan müvekkillerinin sorumlu tutulmaması gerektiğini, davacının davasında haksız olduğunu ve davacı lehine hükmedilen 12.500,00 TL1313’ye itiraz ettiklerini, dosya kapsamında alınan kusur raporuna göre müvekkilinin %10 oranında kusurlu olduğunun belirtilmesine rağmen hükmedilen miktarın fahiş olduğunu, yerel mahkeme kararının kaldırılmasını mümkün değilse fahiş tazminat miktarının düşürülmesini, vekalet ücreti ve masrafların da karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Kusur oranına göre karar verilmediği istinafı
Müteselsil sorumluluk, Kanundan doğan müteselsil borçluluğun bir türü olup aynı zararın oluşumunda rolü olan birden fazla kimsenin tazminatın tamamını ifa etmekle yükümlü olduğu ve zarar görenin dilediği sorumludan tazminatın tamamını veya bir kısmını talep edebileceği sorumluluk türüdür.
Zarar gören, zararın tamamını veya bir kısmını dilediği sorumlu veya sorumlulardan talep edebilir.
Bu husus HGK’nın 24.6.1983 tarih 1981/9-533 Esas 1983/724 Karar sayılı kararı ile “Birden çok kimsenin birlikte neden oldukları zarardan sorumluluklarını düzenleyen BK.’nun 61.maddesi ya da birden çok kimsenin değişik nedenlerle meydana getirdikleri aynı zarardan sorumluluklarını düzenleyen maddesi uyarınca ve aynı Yasanın 163.maddesi hükmüne dayanarak davacı, zararının tümünü müteselsil sorumlulardan biri aleyhine açacağı bir dava ile isteyebileceği gibi, sorumluların hepsi aleyhine açacağı tek bir dava ile de talep edebilir.
Ancak, aynı Yasanın 141.maddesi gereğince teselsül, ister yasadan, ister sözleşmeden doğmuş olsun, bu kuraldan yararlanma hakkı sadece zarara uğrayanın, daha geniş bir deyim ile alacaklınındır. Zarara uğrayan (alacaklı), bu hakkını kullanmadıkça, yani müteselsilen tahsil isteğinde bulunmadıkça, mahkeme re’sen onun yararına teselsül kuralını uygulayamaz. Çünkü Hakim istek ile bağlı olup, istek dışı karar veremez. HMK 26.maddesi buna engeldir” şeklinde kabul edilmiştir.
Birden fazla kimseyi müteselsil sorumlu tutmak isteyen zarar gören, bu kimselere karşı dava açarken bu niyetini göstermesi, dava dilekçesinden müteselsil sorumlu tutmak istediği kişiyi göstermesi gerekir. Hakim tarafların iddia ve savunmalarıyla bağlı olup teselsülden yararlanma hakkı zarar görene ait olduğundan zarar gören bu hakkı kullanmadıkça mahkeme onun yararına teselsül kuralını kendiliğinden uygulayamaz
Müteselsil sorumluluk, (zincirleme sorumluluk, birlikte sorumluluk) sorumluluk hukukunda önemli bir yeri bulunmaktadır. Müteselsil sorumluluk, aynı zararın oluşmasında rolü olan ancak zararın hangi kısmından sorumlu olduğu tespit edilemeyen birden fazla kimsenin, niteliği itibariyle bölünmeye elverişli başka bir deyişle çoğunlukla para ediminden oluşan tazminat ediminin tamamını ifa etmekle yükümlü olduğu, alacaklı zarar görenin de dilediği sorumludan edimin tamamını veya bir kısmını talep yetkisine sahip olduğu, sorumlulardan biri ödeme yaptığı oranda diğerlerinin de sorumluluktan kurtulduğu bir birlikte sorumluluk türüdür. Sorumlulukta müteselsillik ilkesi 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda yer verilmiştir. Müteselsil sorumluluk gerek zarardan sorumlu olanların zarar görene karşı sorumluluğunda gerekse zarardan sorumluların birbirlerine rücu ilişkisinde bazı ilkeler getirmiştir. İşte bu ilkeleri bir bütün olarak müteselsil sorumluluk ilkesi olarak kavramlaştırılmıştır.
Birden çok kişinin aynı zarara birlikte sebep olmalarından doğan zarar aynı sebebe dayanan zarardır. Müteselsil sorumluluğu doğuran “aynı sebep” veya “birlikte sebep” kusur olabileceği gibi sözleşme veya kanundan doğabilir.
Müteselsil sorumluluk zarar görene karşı zarardan sorumlu olanların sorumluluğunun kapsamı ve niteliği yönünden kendine has ilkeler getirmiştir. Normal şartlarda bir zarar birden fazla kişinin fiili ve sorumluluğu ile doğuyorsa o kişilerin sorumluluğu kendi fiillerine yada kusurlarına isabet eden zarar miktarından sorumlu olmalarıdır. Ancak haksız fiilden zarar görenin zararını en kısa, en kolay yoldan tazminini sağlamak amacı ile müteselsillik ile kendine has sorumluluk ilkeleri benimsenmiştir.
Karayolları Trafik Kanunu’nun 88. maddesinde “Bir motorlu aracın katıldığı bir kazada, bir üçüncü kişinin uğradığı zarardan dolayı, birden fazla kişi tazminatla yükümlü bulunuyorsa, bunlar müteselsil olarak sorumlu tutulur” düzenlemesine yer verilmiş olup; motorlu araçların işletilmesi neticesi üçüncü kişinin zarar görmesi durumunda o aracın işleteni, aracın sürücüsü ve varsa teşebbüs sahibinin müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğu; ayrıca, birden fazla kişinin zararı tazmin ile yükümlü olması durumunda, zarar görene karşı müteselsil sorumlu oldukları belirtilmiştir. Bu haliyle Karayolları Trafik Kanunu, trafik kazaları neticesi doğacak zarar sorumluluğunda müteselsillik esasını benimsemiştir.
Yine 6098 sayılı TBK’nun 61. maddesinde “Birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır” demekle birden çok kişinin zarardan aynı sebeple ya da çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu olabileceği vurgulanmıştır.
Müteselsil sorumluluk, kanundan doğan bir sorumluluk türü olup müteselsil sorumluların birinden talepte bulunan hak sahibinin, tüm ilgililer bakımından müteselsil sorumluluğa dayandığını ifade etmesine de gerek yoktur. Müteselsil sorumluluk ilkesi gereği, davacının kendi kusuru dışında kalan kusura isabet eden zararını isterse sorumluların tamamından isterse bir kısmından isteyebilir. (YARGITAY 17. Hukuk Dairesi 2016/7214 E, 2019/2775K-2016/7805 E, 2019/3209 K) bu halde müteselsilen tahsil kararı usul ve yasaya aykırı olduğuna yönelik itirazlar yerinde değildir.
Kusur raporuna itiraz
Yapılan keşif sonrası dosyaya sunulan makine mühendisi raporunda yaşanan zincirleme trafik kazasına ilişkin rapor 4 farklı kaza olarak ele alınmış ve bu rapora göre 1. Ve 5. Kazada davacının yaralanmasına etkili olmadığı,2. Kazada davacının tam kusurlu,3. Kazada … tam kusurlu,4. Kazara … tam kusurlu olduğu belirlenmiş, hükme esas alınan 14/06/2019 tarihli bilirkişi raporu ile davaya konu trafik kazasının oluşumunda …. plakalı araç sürücüsü davalı … % 25, … plakalı araç sürücüsü dava dışı …. % 5, … plakalı araç sürücüsü davalı … %10, … plakalı araç sürücüsü davalı … % 10 ve … plakalı araç sürücüsü davacı … % 50 oranında kusurlu olduğu tespit edilmiştir.Mahkemece bu raporlar arası çelişki giderilmeden karar verilmiştir
Bu durumda mahkemece, varsa olayla ilgili ceza dosya aslı ile birlikte dosyanın Karayolları fen heyetinden seçilecek 3 kişilik kusur konusunda uzman bilirkişi kurulundan tüm dosya kapsamına göre, kazanın oluş şekli, çarpma noktaları, olayın görgü tanıklarının anlatımları da gözönünde bulundurularak sürücülerin olaydaki kusur durumlarının tespiti hususunda, önceki bilirkişi raporlarının da irdelendiği ayrıntılı, gerekçeye ve denetime elverişli bir rapor alınarak,meydana gelen kazaların davacının yaralanmasında etkili olup olmadığı,hangi kaza ile yaralanma arasında illiyet bağının bulunduğu ve uğramış olunan haksız fiil ile zincirleme trafik kazasındaki çarpışmalar arasında illiyet bağının olup olmadığı,illiyet bağı varsa hangi davalıların haksız filliden sorumlu tutulması gerektiği de değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu biçimde hüküm kurulması doğru olmayıp davalı vekilinin istinafı yerindedir.
Kaldırma sebebine göre kusur oranı netleşmediğinden manevi tazminatı çokluğuna ilişkin davalı vekilinin itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek bulunmamaktadır.
Yukarıda yapılan genel açıklamalar ışığında, istinafa konu ilk derece mahkemesinin dosyası incelendiğinde, yukarıda belirtilen ve esasa etki eden hususlarda delillerin eksik toplandığı anlaşılmakla, ilk derece mahkemesi kararının duruşma yapılmaksızın kaldırılması ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye iadesine dair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalılar … ve … vekili ile davalılardan … ve … vekili vekilinin istinaf başvurusunun açıklanan sebeplerle KABULÜ ile Yerel Mahkeme kararının HMK.m.353/1-a/6 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, gerekçede belirtilen eksiklikler giderilerek yeniden yargılama yapılması için HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf yasa yoluna başvuran davalı taraflarca peşin olarak yatırılan başvuru harcı dışında kalan istinaf karar harçlarının talep halinde taraflara ayrı ayrı iadesine,
4-Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,
5-İstinaf yasa yoluna başvuran tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
6-Karar tebliği ve harç işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle KESİN olarak karar verildi. 24/09/2021

Başkan Üye Üye Katip

E imza E imza E imza E imza

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.