Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/1283 E. 2021/1200 K. 08.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No:
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :
KARAR TARİHİ : 08/09/2021

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA ..ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : …. Esas …. Karar
KARAR TARİHİ : 04/03/2021

DAVACILAR : 1-
2-
3-
VEKİLİ : Av.
DAVALI : 1-
VEKİLİ : Av.
DAVALI : 2-
VEKİLİ : Av.
DAVALILAR : 3-
4-
VEKİLİ : Av.
DAVA : Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 08/09/2021
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 09/09/2021
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili 22/12/2014 havale tarihli dava dilekçesinde özet olarak; Müvekkillerinin murisi …. sevk ve idaresindeki … plakalı araç iledavalı … idaresindeki … plakalı araç Gülistan Caddesi ile sıla Caddesinin kesiştiği kavşakta trafik kazasına karıştıklarını, söz konusu kazada maddi hasarın meydana geldiğini ve müvekkillerinin murisi … vefat ettiğini, davalının aracının davalı …..’nin …. nolu poliçe ile sigortalı olduğunu, …. adına kayıttı araç ise …..’nin …. nolu poliçesi ile sigortalı olduğunu, araç kullanılamaz hale geldiğini, Konya .. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin …. D. İş. dosyası ile yapılan tespit sonucu düzelenen raporda, aracın tamiri için 14.110,00-TL masraf yapılması gerektiği ayrıca tamir edilmesi halinde 2.000,00-TL değer kaybı olacağını ancak aracın hurda değerinin 2.500,00.-TL olduğunu, piyasa değerinin ise 14.750,00.- TL olduğunun bildirildiğini, aracın kullanımayacağını, müvekkillerinin araçtan dolayı 3.675,00-TL zararının söz konusu olduğunu, ayrıca müvekkilleri …. desteğinden de yoksun kaldıklarını, …. sağlığında vinç imalatı ve tamiratı ile uğraştığını, kendi adına kayıtlı işyeri varken vefat ettiğini, ancak öncesinde vinç imalat ve tamiratında ustabaşı olarak çalıştığını ve yüksek maaşlarla çalıştığını, müvekkillerden … ev hanı olup, hiçbir gelirinin bulunmadığını, çocukları ile kiralık evde oturduklarını, şuan eşinin ölmüş olması nedeniyle ailesinin yardımı ile geçimi temin etmeye çalıştığını, küçük kızı …. ise henüz 14 yaşında olup öğrenci olduğunu, …. ise askerlik görevini ifa ettiğini, maddi olarak zarara uğradıkları gibi manevi olarak da elem ve ızdırap içinde olduklarını, müvekkillerinin …. vefatı nedeniyle mağdur durumda olduklarını ve herhangi bir gelirlerinde bulunmadığını, tazminat davalarında yargılamanın uzun sürdüğünü bu nedenle müvekkillerine BK 76. Maddesine göre geçici ödeme yapılması gerektiğini belirterek; davalı …. adına kayıtlı ve kazaya karışan …. plaka sayılı araç üzerine ihtiyati haciz konulmasına, BK 76. Maddesine göre müvekkil için maddi ve manevi zararlar için geçici ödemeye karar verilmesine, davamızın kabulüne, bilirkişi incelemesi ile zararlarını tamamının tespitine kadar fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına, kaza tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte; …. için 5.000,00-TL destekten yoksun kalma tazminıtı ile 10,000,00-TL manevi tazminatın; …. için 5.000,00-TL destekten yoksun kalma tazminatı ile 10.000,00-TL manevi tazminatın; …. için 10.000,00-TL manevi tazminatın; …. plakalı araçta meydana gelen 3.675,00-TL maddi hasarın davalı …. …. ve ….’den müştereken ve müteselsilen tahsiline; davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline; (Sigorta şirketlerinin maddi zararlara ilişkin poliçe limiti dahilindeki sorumluluğu ve kusur oranlan göz önüne alınarak manevi tazminattan sigorta şirketleri sorumlu değildir.) yargılama giderleri ile avukatlakı ücretinin davalılara tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar …. Vekili 13/01/2015 havale tarihli cevap dilekçesinde özet olarak; Söz konusu kazanın meydana gelmesinde müvekkiline atfedilebilecek bir kusurun bulunmadığını, kaza tespit tutanağında düzenlenen raporu kısmen kabul etmediklerini, yargılama aşamasında yapılacak keşif ve düzenlenecek bilirkişi raporu ile müvekkilinin kusurlu olmadığının ortaya çıkacağını, kazada kusur ve hasar tespiti için Adli tıp Kurumundan rapor aldırılmasının gerektiğini, destekten yoksun kalma hususunda, gerçek zararın belirlenebilmesi için konusunda uzman kişiler tarafından bilirkişi incelemesi yapılması gerektiğini, bu anlamda Aktüer sıfatına sahip bir bilirkişinin görevlendirilmesi gerektiğini, söz konusu kaza sonucunda, müteveffa …. ölümüne, müteveffanın emniyet kemeri kullanmamasının neden olduğunu, bu nedenle müterafik kusur durumunun mevcudiyeti durumunda belirlenecek tazminattan indirim vapılmasının gerektiğini, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 29.04.2013 tarih ve 2013/200 Esas 2013/5842 Karar sayılı kararında emniyet kemeri kullanmamanın tali kusur teşkil edeceğinin belirtildiğini, SGK tarafından rücuya tabi her hangi bir ödemenin ve yahut gelir bağlanıp bağlanmadığının sorulması gerektiğini, davada yasal faiz istenebileceğini, davalı müvekkilinin aracın tüm bakımlarını zamanında yaptırdığını ve aracın her hangi bir eksikliğinden kaynaklanan biz kazanın söz konusu olmadığını, bu yönüyle dahi müvekkili şirketin bir sorumluluğu bulunmadıığını, ceza soruşturmasının bekletici mesele yapılması gerektiğini belirterek; haksız, gerçeğe aykırı ve hukuki dayanaktan yoksun davanın esastan reddine, masraf ve ücreti vekâletin davacı taraf üzerine tahmiline karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
Davalılar ….. Vekili 13/01/2015 havale tarihli cevap dilekçesinde özet olarak; Öncelikle müvekkilinin meydana gelen kaza sonucu…. hayatını kaybetmesi nedeniyle büyük üzüntü duyduğunu, söz konusu kazanın meydana gelmesinde müvekkiline atfedilebilecek bir kusurun bulunmadığını, kaza tespit tutanağında düzenlenen raporu kısmen kabul etmediklerini, yargılama aşamasında yapılacak keşif ve düzenlenecek bilirkişi raporu ile müvekkilinin kusurlu olmadığının ortaya çıkacağını, söz konusu kaza sonucunda, müteveffa …. ölümüne, müteveffanın emniyet kemeri kullanmamasının neden olduğunu, bu nedenle müterafik kusur durumunun mevcudiyeti durumunda belirlenecek tazminattan indirim vapılmasının gerektiğini, SGK tarafından rücuya tabi her hangi bir ödemenin ve yahut gelir bağlanıp bağlanmadığının sorulması gerektiğini, davada yasal faiz istenebileceğini, ceza soruşturmasının bekletici mesele yapılması gerektiğini belirterek; haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın esastan reddine, masraf ve ücreti vekâletin davacı taraf üzerine tahmiline karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili 16/02/2015 havale tarihli cevap dilekçesinde özet olarak; Dava dilekçesi ekinde kazaya ve zarara ilişkin herhangi bir belge yer almadığını, bu nedenle davaya yanıt vermenin mümkün olmayacağını, öncelikle bu hususların saptanabilmesinin, davanın esasına ve usule ilişkin itirazlarını sunabilmeleri için dava dilekçesi ile bütün delillerin kendilerine ibrazının gerektiğini, davalı müvekkil sigorta şirketine …. plakalı aracın sigortalı olduğunu beyan etmiş ise de müvekkili şirkete sigortalı olan araç …. plakalı araç olduğunu, davalı …. ait bu aracın müvekkili şirkete …. poliçe numarası ile 30.01.2014-30.01.2015 tarihleri arasında sigortalı olduğunu, davacınan söz konusu talepleri ile ilgili müvekkili sigorta şirketine herhangi bir başvuru yapmadığını , bu nedenle kaza tarihinden itibaren yasal faiz talebinin haksız olduğunu, öncelikle davalılardan …. ile müvekkili şirket arasında ZMMS zorunlu trafik sigortası poliçesi akdedildiğini, müvekkilinin manevi tazminat ödeme yükümlülüğünün bulunmadığını, davayı kabul anlamına gelmemekle beraber müvekkili şirketin maddi hasardan ve destekten yoksun kama tazminatından ise poliçe limitleri dâhilinde sorumlu olacağını, ayrıca davalı müvekkili şirketin sigortalısı diğer davalı … atfedilen kusuru da kabul etmediklerini, yargılama esnasında yapılacak keşif ve neticesinde gerçek zararın belirlenebilmesi için konusunda uzman bilirkişilerden alınacak kusur raporu sonucunda davalı …. kusurunun tespit edilmesinin gerektiğini, müvekkili şirketin tazminat sorumluluğunun da bu kusur oranına göre belirlenmesi gerektiğini, söz konusu kaza neticesinde ortaya çıkan zarardan müteveffanın emniyet kemeri takmamasının etkili olduğunu, bu hususun mütefarik kusur oluşturması nedeniyle belirlenecek zararda bu hususun dikkate alınmasının gerektiğini belirterek; haksız ve hukuki mesnetten yosun davanın reddine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk Derece Mahkemesi gerekçeli kararında özetle; “Mahkememizin …. E … K sayılı kararı davalılar tarafından istinaf edilmesi üzerine Konya BAM .. Hukuk Dairesi’nin …. E ….. K sayılı ilamıyla ve ”İDM ce mütevefffanın asgari ücretin 2 katı geliri olacağı varsayımıyla hüküm kurduğu anlaşılmakta ise de kazanca ilişkin yeterli araştırma yapıldığından bahsetmek mümkün değildir Dosya içindeki vergi levhasına göre müteveffanın 11/06/2014 tarihinde vinç imalatı ve tamiratı ile ilgili işyeri sahibi ve bu işyerini işletmekte iken vefat ettiği anlaşılmaktadır Müteveffanın aylık net sabit geliri olmayan serbest olarak mesleki çalışma yapan, ticari işletmesi bulunan veya tarımsal faaliyet icra eden kişiler yönünden işletmesine ilişkin bilgileri, işletme defteri ve vergi kayıtları toplanarak, yapılan işten sağlanan bir gelirin bulunması halinde söz konusu işletmenin davacı mirasçılara intikal edebilir olduğu, mirasçılarının da bundan gelir elde edebileceği gözetilerek bu gelirin elde edilmesinde ölen kişinin bedensel ve yönetsel katkısı belirlenip, ölen kişinin yerine başkasının çalıştırılması olanağı gözönüne alınarak ona yapılacak ya da yapılması gereken ücret temel esas alınarak bu miktar üzerinden destek zararının hesaplanması gerekli olduğu anlaşılmakla,bu hususta konusunda uzman makine mühendisi bilirkişi veya vinç imalatı işletmeleri konusunda uzman ehil bilirkişi vasıtasıyla bilirkişi incelemesi yapılması gerekirken asgari ücretin 2 katı kazanç elde edeceğinden bahisle hesaplama yapılması yanlış olup davalıların istinafı yerindedir(Nitekim emsal Yargıtay 17 HD nin 2014/5826 esas 2016/2126 karar sayılı ilamı) Keza Yargıtay 17. HD’nin yerleşmiş içtihatları gereğince; evlenme ihtimali oranları belirlenirken, destek gören eşin kaza tarihindeki yaşına göre, AYİM Evlenme İhtimali Tablosu’ndaki belirlemelerin esas alınması gerekmekte olup hükme esas alınan aktüer raporunda ise bu değerlendirmenin rapor tarihine göre hazırlandığı anlaşılmaktadır Anılan hesaplama yöntemi hatalı olup, mahkemece,Yargıtay 17 HD nin yerleşmiş uygulamasına göre eşin evlenme ihtimalinin rapor tarihi değil, olay tarihindeki verilerin hesapta göz önüne alınması gerekeceğinden kaza tarihindeki yaşı itibarıyla AYİM tablosuna göre değerlendirilmesi gerekmekte olup (Nitekim yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2016/1023 E 2018/10912 K ) davalı Taşkınlar vekilinin itirazının yerinde olduğu kanaatine varılmıştır. Yukarıda yapılan genel açıklamalar ışığında, istinafa konu ilk derece mahkemesinin dosyası incelendiğinde, yukarıda belirtilen ve esasa etki eden hususlarda delillerin eksik toplandığı anlaşılmakla, ilk derece mahkemesi kararının duruşma yapılmaksızın kaldırılması ve davanın sadece davalı tarafça istinaf edildiği,davacılar tarafından yapılan bir istinafın bulunmadığı (davacılar tarafından yapılan istinaf başvurusunun gerekli harçların yatırılmaması nedeniyle istinaf başvurularının reddine karar verildiği) gözetilerek kazanılmış haklara halel gelmemek suretiyle davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye iadesine dair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.” gerekçesiyle kaldırılmıştır.
Kaldırma kararının içeriği dikkate alındığında Mahkememizce yapılması gereken tazminat hesabına esas teşkil edecek desteğin gelirini ve davacı eşin evlenme ihtimalini (kaza tarihine ve AYİM tablosuna göre) belirlemekten ibarettir.
YARGITAY 17. Hukuk Dairesi’nin 2016/14618 E 2018/10761 K sayılı ilamına göre; Mahkemece verilen ilk hükmü davacıların temyiz etmediği gözetildiğinde davacı tarafça temyiz edilmeyen hükümde esas alınan 04.02.2012 tarihli aktüerya raporundaki veriler (2012 yılı asgari ücretleri) esas alınarak hesaplama yapılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken bozma tarihinden sonraki 2016 yılı asgari ücretlerinin hesaplamada esas alınması doğru görülmemiş, bilirkişiden bozmadan önce davacı tarafça itiraz edilmeyen bilirkişi raporundaki asgari ücretlerin esas alındığı, tüm davacılar ve desteğin bakiye ömrü yönünden PMF-1931 tablosunun ve %10 artış, %10 iskonto usulünün uygulandığı ek rapor alınarak sonucuna göre karar vermek üzere hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2019/3767 E 2019/12040 K sayılı ilamına göre; Mahkemece bozma ilamına uyulmasına karar verilmiş, aktüerya uzmanı bilirkişiden alınan ek raporda; bilinen en son aylık net asgari ücret güncellenerek esas alınmak suretiyle hesaplama yapılmıştır. Ancak mahkemece verilen ilk karar davalı ….. vekili tarafından temyiz edilmiş ve Yargıtay tarafından bu davalı yararına bozma yapılmış olmasına göre davalı yararına usulü kazanılmış haklar dikkate alınarak Yargıtay bozma ilamından önce alınan aktüerya uzmanı bilirkişi rapor tarihindeki veriler esas alınarak hesaplama yapılması gerekirken yazılı şekilde bozma ilamından sonra alınan rapor tarihine göre yapılan hesaplamanın hükme esas alınması doğru görülmemiştir.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2019/1621 E 2020/6125 K sayılı ilamına göre; Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince toplanan delillerin takdirinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına; davalı taraf, ilk kararı temyiz etmediği için, tazminatın hesap biçimi (desteğin evlilik yaşı ile davacıların alacağı destek payları) bakımından davacı taraf lehine usuli kazanılmış hak oluştuğu dikkate alındığında, davalı vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının yerinde görülmemesine; davalının ilk hükümden sonra yaptığı ödemenin infazda dikkate alınabilecek olmasına; birleşen dava ek dava niteliğinde olduğu ve davalı taraf asıl davada hatır taşıması savunmasında bulunduğundan, birleşen davaya konu tazminatlardan hatır indirimi yapılmasında bir isabetsizlik görülmemesine göre; davacılar vekili ve davalı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile hükmün ONANMASINA,
Dosya kapsamına uygun olduğundan hükme esas alınan 04/01/2021 tarihli bilirkişi ek raporu ile; davacılardan …. destekten yoksun kalma zararının 119.078,60 TL ve davacı …. destekten yoksun kalma zararının 13.199,29 TL olduğu tespit edilmiştir.
Her ne kadar hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacı eşin evlenme ihtimalinin rapor tarihindeki verilere göre belirlenmesinin gerektiği bildirilmiş ise de davacı …. kaza tarihinde 38 yıl 1 ay 2 gün yaşında oluğu, AYİM tablosuna göre evlenme ihtimalinin % 9 olduğu, kaza tarihi itibariyle 18 yaşından küçük bir çocuğunun olması nedeniyle evlenme ihtimalinin % 9 – % 5 = % 4 olduğu, bu bakımdan her ne kadar bilirkişiler rapor tarihine göre evlenme ihtimalinin belirlenmesi gerektiği yönünde hatalı değerlendirme yapmışlarsa da bu değerlendirmenin hesaba etkisinin olmadığı zira hesaplamada evlenme ihtimalinin % 4 olarak alındığı analşılmıştır.
Her ne kadar davacılar vekili, tazminat hesabında bilinen dönemin 31/12/2018 tarihine kadar hesaplandığını, hesaplamada 2021 yılı asgari ücret verilerinin dikkate alınması gerektiğini, davacı …. üniversite öğrencisi olması nedeniyle 25 yaşına kadar destek alacağını iddia etmiş ise de, önceki kararın davacılar tarafından istinaf edilmemesi nedeniyle davalılar lehine usuli kazanılmış hak oluştuğu, bu bakımdan önceki karara esas alınan 03/01/2019 tarihli rapordaki verilerin dikkate alınması gerektiği, 03/01/2019 tarihli hesap raporunda bilinen dönemin 31/12/2018 tarihinde son bulduğu kabul edilerek hesaplama yapıldığı, bu nedenle 04/01/2021 tarihli raporda da bilinen dönemin 31/12/2018 tarihinde son bulduğunun kabul edilmesinin davalılar lehine oluşan usuli kazanılmış hakkın gereği olduğu, yine davalılar lehine oluşan usuli kazanılmış hak nedeniyle davacı …. üniversite öğrencisi olması nedeniyle destek süresinin 25 yaşında sona ereceğinin kabul edilmesinin ve 2021 yılı asgari ücret verilerine göre hesaplama yapılmasının mümkün olmadığı kabul edildiğinden davacılar vekilinin itirazları yerinde görülmemiştir.
Her ne kadar davalılardan … vekili desteğin annesine pay ayrılmadan hesap yapılmasının hatalı olduğunu savunmuş ise de Mahkememizin önceki kararı bu yönde istinaf edilmediğinden ve destek payları yönünden kaldırma kararı mevcut olmadığından davacılar lehine oluşan usuli kazanılmış hakkın ihlali niteliğinde olan bu itiraz yerinde görülmemiştir.
Anılan nedenlerle davacı …. destekten yoksun kalma tazminatı davasının 119.078,60 TL üzerinden, davacı … destekten yoksun kalma tazminatı davasının ise 13.199,29 TL üzerinden kabulüne karar vermek gerekmiştir. (Yargılama giderleri yönünden ise geçici ödeme tutarları da dikkate alınmıştır.)
Davacılar aynı zamanda manevi tazminat ve …. plakalı araçta oluşan maddi hasarın da tahsilini istemiştir. Davacıların bu zarar kalemleri yönünden kaldırma kararı mevcut olmadığından Mahkememizin önceki kararı kesinleşmiştir. Ancak infazda tereddüt oluşmaması için bu zarar kalemleri yönünden önceki karardaki gibi karar vermek gerekmiş ve;
Davacıların % 70 kusura isabet eden ve davalı …. Tarafından ödenen 211.897,33 TL’lik maddi tazminat davaları konusuz kaldığından bu konuda KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
Davacıların % 30 kusura isabet eden maddi tazminat davalarının KISMEN KABUL KISMEN REDDİ İle davacı … için 119.078,60 TL ve davacı … için 13.199,29 TL olmak üzere toplam 132.277,89 TL destekten yoksun kalma maddi tazminatının davalı ….. Yönünden kaza tarihi itibariyle geçerli ZMMS poliçesi ölüm teminat klozu limitiyle sınırlı olmak kaydıyla ve dava tarihi olan 22/12/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, davalı … ile davalı …. yönünden ise kaza tarihi olan 17/10/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, …. dışındaki tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılar … ve …’e ÖDENMESİNE,
Davacıların manevi tazminat taleplerinin ayrı ayrı KABULÜ ile; her bir davacı için 10.000,00 TL olmak üzere toplam 30.000,00 TL manevi tazminatın sigorta şirketleri dışındaki davalılardan, kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte, müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacılara verilmesine,
Davacıların …. plakalı araçtaki maddi hasara ilişkin maddi tazminat talebinin KISMEN KABULÜ ile; 1.675,00 TL’in davalı …. bakımından olay tarihi itibariyle geçerli araç başına maddi zarar klozu teminat limitiyle sınırlı olmak üzere ve dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle, davalı … bakımından kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalılar …. ve …. den müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin istem bakımından konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına,” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacılar vekili sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; hükme esas alınan bilirkişi raporunun hatalı olduğunu, bilirkişi raporunda her ne kadar usul olarak kazanılmış haktan bahsedilse de müvekkili lehine olan usulü hakların göz ardı edildiğini, bilirkişinin bilinen dönemi 31/12/2018 tarihine kadar hesapladığını, oysa ki 31/12/2021 tarihinin esas alınması gerektiğini, pasif dönem hesabında da 2021 asgari ücretinin esas alınması gerektiğini ancak bilirkişice 2018 asgari ücretin esas alındığını, ayrıca hükme esas alınan raporda müvekkili … evlenme ihtimalinin %2 olarak indirim konusu yapılmış iken son rapor ile heyetin %4 olarak uyguladığını, müvekkilinin bu konuda usuli kazanılmış hakkının söz konusu olduğunu, müvekkili olan … ise üniversite öğrencisi olduğunu ve destek süresinin 25 yaşına kadar hesaplanması gerektiğini ancak bilirkişi tarafından 22 yaşına kadar hesaplama yapıldığını, vekalet ücretine ve yargılama giderlerine de itiraz ettiklerini, araç hasarı ile ilgili konusuz kaldığı kabul edilen 2.000,00 TL için müvekkiller aleyhine vekalet ücretine ve yargılama giderlerine hükmedildiğini, kararın bu yönüyle hatalı olduğunu, vekalet ücreti ve yargılama giderinin davada haksız çıkan tarafa yükletileceğini, mahkemece müvekkillerin haklı ve subut bulmuş davasının kabul edilmiş iken aleyhine vekalet ücreti hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, yerel mahkeme kararanın kaldırılmasını ve yeniden yargılama yapılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekili sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; kusur oranlarına itiraz ettiklerini, kusura ilişkin alınan bilirkişi raporunda müvekkilinin hızının 70 km/s olduğundan bahisle müvekkiline %30 oranında haksız ve mesnetsiz kusur atfedildiğini, söz konusu kusur oranının fahiş olduğunu, kusur durumuna ilişkin olarak Makine Mühendisliği bilirkişisi tarafından düzenlenen kusur raporunun yetersiz ve yanlış olduğunu, manevi tazminata ilişkin olarak ise olay tarihi, müteveffanın kusuru, kazanın oluş şekli ve kusur oranları birlikte değerlendirildiği kusur oranına göre fahiş nitelikte manevi tazminat belirlendiğini, maddi tazminata ilişkin olarak ise bilirkişi raporunda 1.730,00 TL olarak esas alındığını, bu ücretin sayın yerel mahkemece alınan ücretten fazla olduğunu, yerel mahkeme kararının kaldırılmasını, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
DAİREMİZCE YAPILAN KALDIRMA KARARI DOĞRULTUSUNDA İDM ce İŞLEM YAPILMASINA, BU BAĞLAMDA
Davalı Taşkınlar vekilinin kusura yönelik itirazı
Olayla ilgili yürütülen konya 2. Asliye ceza mahkemesinin …… esas sayıyı dosyası ile yürütülün ceza kovuşturması, bu dosyadan alınan Ankara adli tıp grup başkanlığının kusur raporu ile trafik kaza tespit tutanağı içeriğinden murisin asli kusurlu,davalının tali kusurlu olduğu rapor edilmiştir.
İDM ce Makine Mühendisi … dava konusu kazada kusura ilişkin olarak düzenlemiş olduğu raporda; Sürücü … yönetimindeki … plaka kayılı kamyonet sırasında olay yeri kavşağa geldiğinde DUR levhasına uymaması kavşağı etkin kontrol etmemesi ve sağından gelen sürücü …. yönetimindeki kamyona ilk geçiş hakkını vermemesi sonucu, meydana gelen kazada asli kusurlu olduğu, sürücü …, kaza esnasında yüklü olan yönetimindeki … plaka sayılı kamyonu ile seyri sırasında olay yeri kavaşağı etkin bir şekilde kontrol etmeyip dikkatsiz ve tedbirsiz bir şekilde yüksek hızda (kavşağa yaklaşırken hızını azaltmayıp kavşağa seyir hızında girdiğinden) kavşağa giriş yaptığından, meydana gelen kazada tali kusurlu olduğuna dair rapor düzenlemiştir.dava konusu olayın meydana gelmesinde sürücü … KTK’nın 47/c, 57/a ve 84/h maddelerine aykırı davranmak suretiyle %70 oranında, sürücü …. ise KTK’nın 51 ve 52/1-a maddelerine aykırı davranmak suretiyle %30 oranında kusurlu olduğunun rapor edildiği,
Bu durumda olayla ilgili Ceza mahkemesince alınan raporlar ile yine olayla ilgili hukuk mahkemesinden aldırılan raporun söz konusu kazanın oluş şekline ve dosya kapsamına uygun olduğu sonucuna varılarak hüküm verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir durumun olmadığı, hem ceza hem de hukuk mahkemesinde aldırılan raporların birbirini teyit ettiği ve örtüştüğü, kusur raporunun adli tıptan alınması gibi bir zorunluluğun da bulunmadığı, ehil makine mühendisi bilirkişinin raporunun dosya kapsamına uygun olduğu anlaşılmakla davalı vekilinin kusura yönelik itirazlar yerinde değildir.
Davalı Taşkınlar vekilinin manevi tazminatın miktarına yönelik itirazı
Manevi tazminat, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 56.maddesinde düzenlenmiştir. Anılan hükme göre, Manevi zarar; mutlak hak olan ve dolayısıyla herkese karşı korunmuş bulunan kişilik haklarının kapsamına giren değerlerden birisinin ihlali ile doğar. Şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namı ile bir miktar para ödenmesini talep edebilir. Şahsi menfaatleri ihlal edilen kimseye ihlalin ve kusurun özel ağırlığının haklı kılması halinde hakimin manevi tazminat olarak verilmesine hükmedeceği para miktarının belirlenmesinde hakkaniyet gözetilmelidir. Çünkü kanunun takdir hakkı verdiği hususlarda hakimin hak ve nisfetle hüküm vereceği Medeni Kanun’un 4. maddesinde belirtilmiştir. Ödettirilecek para miktarı ise aslında ne tazminat, ne de cezadır. Çünkü mamelek hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını amaç edinmediği gibi kusurlu olana yalnız hukukun ihlalinden dolayı yapılan bir kötülük de değildir. Aksine olarak zarara uğrayanda bir huzur duygusunu doğurmaktır. Aynı zamanda ruhi ızdırabın dindirilmesini amaç edindiğinden tazminata benzer bir fonksiyonu da vardır. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hâkimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. (HGK 23/06/2004, 13/291-370)
Yukarıda belirtilen manevi tazminat kriterleri,davalının tespit edilen sosyal ve ekonomik durumu,davalının olaydaki % 30 kusur durumu , olayın oluş şekli dikkate alındığında, takdir olunan manevi tazminatın dosya kapsamına ve hakkaniyete uygun olduğu, bu itibarla davalı Taşkınlar vekilinin istinaf itirazlarının yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Davalı taşkınlar vekili davacı vekilinin aktüerya raporu ve içeriğine yönelik itirazları
Dosya içindeki vergi levhasına göre müteveffanın 11/06/2014 tarihinde vinç imalatı ve tamiratı ile ilgili işyeri sahibi ve bu işyerini işletmekte iken vefat ettiği anlaşılmaktadır
Müteveffanın aylık net sabit geliri olmayan serbest olarak mesleki çalışma yapan, ticari işletmesi bulunan veya tarımsal faaliyet icra eden kişiler yönünden işletmesine ilişkin bilgileri, işletme defteri ve vergi kayıtları toplanarak, yapılan işten sağlanan bir gelirin bulunması halinde söz konusu işletmenin davacı mirasçılara intikal edebilir olduğu, mirasçılarının da bundan gelir elde edebileceği gözetilerek bu gelirin elde edilmesinde ölen kişinin bedensel ve yönetsel katkısı belirlenip, ölen kişinin yerine başkasının çalıştırılması olanağı gözönüne alınarak ona yapılacak ya da yapılması gereken ücret temel esas alınarak bu miktar üzerinden destek zararının hesaplanması gerekli olduğu anlaşılmakla,bu hususta konusunda uzman makine mühendisi bilirkişi veya vinç imalatı işletmeleri konusunda uzman ehil bilirkişi vasıtasıyla bilirkişi incelemesi yapılması nedeniyle kaldırma kararı verildiği ve İDM ce bu kaldırma kararı doğrultusunda bilirkişi incelemesi yapılması karar verildiği ve buna uygun rapor alındığı görülmektedir
Keza her ne kadar ilk kaldırma kararımızda Yargıtay 17. HD’nin yerleşmiş içtihatları gereğince; evlenme ihtimali oranları belirlenirken, destek gören eşin kaza tarihindeki yaşına göre, AYİM Evlenme İhtimali Tablosu’ndaki belirlemelerin esas alınması gerekmekte olup hükme esas alınan aktüer raporunda ise bu değerlendirmenin rapor tarihine göre hazırlandığı belirtilerek kaldıma yapılmış ise ise de 17 hukuk dairesinin görüş değişikliğine giderek Destekten yoksun kalma tazminatı hesaplanırken dul kalan eşin yeniden evlenme ihtimalini hesap tarihindeki yaşı üzerinden hesaplaması yönünde olduğu (Nitekim Yargıtay 17 HD nin 2018/4741 esas 2019/9838 karar sayılı ilamı) anlaşılmakla ve aktüerya raporu bu yönde olmakla itiraz yersizdir.
Davacı taraf her ne kadar 2021 verilerini esas alınması gerektiği ve konusuz kalan maddi tazminat için aleyhe vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmemesini ve çocuğun destek alacağı sürenin 25 yaşında olması gerektiğine yönelik hükme istinaf etmiş ise de ilk verilen kararı yönelik olarak davacılar tarafından yapılan istinaf başvurusunun gerekli harçların yatırılmaması nedeniyle istinaf başvurularının reddine karar verildiği,bu durumda davacıların aleyhe istinafının olmadığı,bu durumun davalılar açısından kazanılmış hak teşkil ettiği,her ne kadar kaldırma kararından sonra alınan raporda müteveffanın asgari ücretüin 2,07 katı kazancı olduğu saptanmış ise de kazanılmış hak gereği ilk hükümdeki gibi asgari ücretin 2 katı olarak hesaplama yapılması,davacının itiraz etmediği için destek süresinin 22 yaş olarak hesaplanması ve konusuz kalan maddi tazminat için davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi hususlarının kazanılmış hak teşkil ettiği (kaldırma kararının sadece aktüerya raporunu yönelik yapıldığı) gözetilerek karar verilmesinde usule aykırılık yoktur.
Zira, kaldırma ilamından önce verilen ilk karar davacı tarafça istinaf edilmeyerek davacı yönünden kesinleşmiş ve hüküm davalı tarafın yararına kaldırılmış olmakla kaldırma ilamı ile birlikte davalı yararına kazanılmış hak doğmuştur. Aksi halde davalı yararına hükmün bozulmasından sonra güncel veriler ile yeniden hesaplama yapılması, istinaf itirazı kabul edilen davalının yararına değil aleyhine olacaktır.
Kaldı ki, tazminata esas alınan verilerde kök rapordan farklı hiç bir değişiklik olmamıştır. Bu nedenle kaldırma ilamı sonrasında alınan raporda bilirkişi tarafından sadece kaldırma ilamı doğrultusunda ilamı öncesindeki hükme esas alınan raporda kullanılan verilerin (işleyecek dönem başlangıcı, işlemiş dönem sonu gibi) kullanılarak rapor düzenlenmesi doğru olup mahkemenin ilk hükmünü istinaf edenin sıfatı gözetilmeksizin istinaf eden aleyhine olacak şekilde yeni/güncel verilerin kullanılarak daha yüksek tazminat miktarının hesaplanması ve mahkemece kazanılmış haklar ihlal edilerek davalı aleyhine olacak şekilde karar tarihine yakın güncel asgari ücretlerin uygulandığı raporun hükme esas alınması mümkün değildir (HGK.08.02.2020 tarih 2019/21-817E – 2020/167K)itiraz yersizdir
Nitekim Yargıtay 17 Hd nin 2019/2458 esas 2020/6944 Karar ,2019/1621 esas 2020/6125 karar, 2016/14618 esas 2018/10761 karar ,2019/3767 esas 2019/12040 karar sayılı ilamı
Davalı Taşkınlar vekilinin tereke mallarının gelirini mahsup edilmesi gerektiği istinafı
Destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir.
Haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse uğradığı zararın ödetilmesini isteyebilir. Ancak, destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmesi için öncelikle, ölen ile destekten yoksun kalan arasında maddi yönden düzenli ve eylemli bir yardımın varlığı gerekir.
Diğer taraftan, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 06.03.1978 tarih ve 1/3 sayılı kararının gerekçesinde de: “Destekten Yoksun Kalma Tazminatının eylemin karşılığı olan bir ceza olmayıp, ölüm sonucu ölenin yardımından yoksun kalan kimsenin muhtaç duruma düşmesini önlemek ve yaşamının desteğin ölümünden önceki düzeyde tutulması amacına yönelik sosyal karakterde kendine özgü bir tazminat olduğu” vurgulanmıştır.
Bu halde destekten yoksun kalma tazminatın kendine özgü karakteri ve niteliği itibariyle tereke mallarının gelirini mahsup edilmesi mümkün olmayıp itirazlar yersizdir.
Davalı taşkınlar vekilinin müteveffanın emniyet kemerinin takılmaması nedeniyle Müterafik kusurun bulunduğu ve indirim yapılmamasının hatalı olduğu istinafı ;
6098 sayılı Türk Borçlar Yasasının, “Tazminatın belirlenmesi” üst başlıklı 51/1 maddesi hâkimin, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirleyeceği hükme bağlanmıştır.
Tazminattan indirim sebeplerini düzenleyen, Türk Borçlar Yasasının 52.maddesinde öngörülen sebepler, daha çok zarar görenle ilgilidir. “Hiç kimsenin kendi kusurundan yararlanamayacağı” yönündeki genel hukuk ilkesinin etkisiyle, maddede sayılan belirli hal ve durumlarda tazminattan indirim yapılması mümkün bulunmaktadır.
Anılan madde kapsamında yer alan indirim sebeplerinden bir kısmı; zarar verici fiile rıza, ortak veya kişisel kusurdur. Zarar gören, zararlandırıcı olayın sebep olacağı zarara önceden razı olabilir. Zarar gören, zarara açık veya örtülü bir irade beyanıyla razı olabileceği gibi, rızanın, diğer bir takım olgulardan da çıkarılması mümkündür. Makul bir insanın aynı şartlarda kendi yararı gereğince yapmaması gereken harekette bulunması da, zarar görenin ortak kusurunu ifade etmektedir. Zarar görenin bu kusuru, illiyet bağını kesmeyecek yoğunlukta ise tazminattan bir indirim sebebidir. Burada da hâkim, somut olayın özelliklerini dikkate alarak, hakkaniyet düşüncesiyle indirim yapabilecektir.
Müterafik kusur ise; aynı şartlar altındaki makul, dürüst ve ortalama bir kişinin, kendi menfaati icabı, zarara uğramamak için kaçınacağı veya kaçınması gereken bir davranış tarzını ifade etmektedir. (EREN, Fikret. Borçlar Hukuku Genel Hükümler. Y. 2015. S. 582)
Dosyadaki olay kaza tespit tutanağı içeriğinden göre müteveffanın emniyet kemeri takıp takmadığına dair hiçbir bir açıklama ve bu konuda bilgi,belge ve beyan yoktur.yine kaza tespit tutanağında emniyet kemeri takılı bulunup bulunmadığının tespit edilemediği belirtilmiştir. Ancak davalı tarafça sürücünün kemerinin takılı olmadığı belirtilmiştir.Ne varki davalı tarafça bu yönde hiçbir delil ileri sürülmediği gibi aksine bir delil de bulunmamaktadır. Bu halde davalı taraf da ispat yükünü de usulünce yerine getirmemiştir. İstinaflar yersizdir
Bu halde, Dosya içeriğine, toplanan delillere, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenle, özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, vakıa mahkemesi hakiminin objektif, dosyadaki verilerle çelişmeyen tespitlerine ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına ve hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayanağı maddî delillere göre, HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleriyle sınırlı olarak ve resen kamu düzeni yönünden yapılan inceleme sonucu, ilk derece mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı kanaatine varılarak,
Davacılar vekili ve davalılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereği esas yönünden reddine dair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığından davacılar vekili ve davalılar …. ve …. vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353/1-b-1 maddesi gereği ESASTAN REDDİNE,
1-Davacılar tarafından alınan harç yeterli olduğundan başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
2-Davalı … yönünden alınması gereken 11.199,62 TL harçtan peşin alınan 2.834,33 TL harcın mahsubu ile bakiye 8.365,29 TL harcın bu davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davalı … yönünden alınması gereken 11.199,62 TL harçtan peşin alınan 2.834,33 TL harcın mahsubu ile bakiye 8.365,29 TL harcın bu davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Davacılar, davalılar … ve … tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerilerinde bırakılmasına,
5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesi gereğince; … ve … için maddi tazminatlar yönünden, manevi tazminatlar yönünden ise tüm davacılar yönünden (78.630,00) Türk Lirasını geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile KESİN olmak üzere, maddi tazminat yönünden …. için HMK’nun 361 maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren İKİ HAFTA içinde temyiz yolu açık olmak üzere OYBİRLİĞİ ile karar verildi. 09/09/2021

Başkan Üye Üye Katip

E imza E imza E imza E imza

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.