Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/1206 E. 2021/2055 K. 14.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …
KARAR TARİHİ : …

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : …
NUMARASI : … Esas … Karar

DAVACI : … …- -…

VEKİLLERİ : Av. …

DAVALI : 1- … …
VEKİLİ : Av. … –
DAVALI : 2- … – … …
DAVANIN KONUSU : Tasarrufun İptali (İİK 277 Ve Devamı)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : …
KARARIN YAZILMA TARİHİ : …

Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili Konya … Asliye Hukuk Mahkemesine vermiş olduğu … havale tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkili tarafından Antalya … Aile Mahkemesinin … Esas ve … Karar sayılı dosyası ile davalı … aleyhine … tarihinde boşanma davası açıldığını, … tarihinde Antalya … Aile Mahkemesinin … Esas sayılı dava dosyası ile katılma alacağı davası açıldığını, akabinde mahkemenin davalı borçlunun mal varlığının 3. Kişilere devrinin önlenmesi amacıyla ihtiyati tedbir kararı verdiğini, Antalya … Aile Mahkemesinin … tarihli ara kararı ile müvekkili lehine aylık 3.500 TL tedbir nafakasına hükmedildiği, Antalya … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile nafaka alacağının tahsile konulduğunu, dolayısı ile davalı borçlunun mal kaçırmak amaçlı muvazaalı işlemler ve devirler yapmaya başladığını, sahibi olduğu … Ltd. Şti. ni devrettiğini, davacıya; nafaka, tazminat ve katılım payı ödememek için… Elektrik Aş yi muvazaalı ve hileli olarak kurduğunu, davalının gerçekte bir alacak verecek ilişkisi olmadığı halde bedelsiz senetler tanzim ederek kendi aleyhine icra takipleri yaptırmış ve malvarlığını tasfiye etmeye başlattığını, davacı ve davalının müşterek çocuğunun halen …, …, …. … Sayılı taşınmazda ikamet ettiğini, davalı şirketin bu evi Konya … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile satışa çıkardığını, satışın … tarihinde yapılacağını dolayısı ile satışın durdurularak takibin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … şirketi vekili … havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; davacının diğer davalı … ile birlikte hareket ederek müvekkilinin alacaklarına ulaşmasına engel olmak adına mütemadiyen kendilerine tebliğ yapılmasına rağmen yeni haberdar olmuş gibi beyanda bulunarak satış işleminin son aşamasında iş bu davayı açtığını, davacının kötü niyetli olduğunu, davacının taleplerinde müvekkilinin kötü niyetli olduğuna ilişkin delil sunulamadığını beyanla tamamen kötü niyetli ve alacaklarını sürüncemede bırakmaya yönelik olarak açılan davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME ÖZETİ :
Konya …Asliye Ticaret Mahkemesinin … tarihli gerekçeli karar evrakı ile; ” Dava, muvazalı başlatıldığı ileri sürelen icra takibinin iptali istemine ilişkin olup nispi harca tabi olduğundan dava konusu takip bedeli üzerinden yatırılması gereken peşin harcı yatırmak üzere davacı vekiline … tarihindeki celsenin (1) nolu ara kararı ile iki hafta kesin süre verildiği, harcın yatırılmaması halinde dosyanın işlemden kaldırılacağının huzurdaki davacı vekiline ihtar edildiği anlaşılmıştır.
Harçlar Kanunun 32. Maddesi uyarınca; “Yargı işlemlerinden alınacak harclar ödenmedikçe mütaakıp işlemler yapılmaz. Ancak ilgilisi tarafından ödenmiyen harcları diğer taraf öderse işleme devam olunmakla beraber bu para muhakeme neticesinde ayrıca bir isteğe hacet kalmaksızın hükümde nazara alınır.”

Harcın yatırılmaması üzerine … tarihindeki celsede HMK 150/1 maddesi uyarınca dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmiştir.
Davanın üç aylık yasal süresi içerisinde yenilenmediği anlaşılmakla da H.M.K’nun 150/5 maddesi uyarınca açılmamış sayılmasına ” karar verildiği anlaşılmıştır.
İSTİNAF NEDENLERİ :
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özet olarak; 6100 sayılı HMK nun 94.maddesi uyarınca kesin süreye ilişkin ara kararın hiçbir duraksamaya yer vermeyecek biçimde açık olması taraflara yüklenen yükümlülüklerin yapılması gereken işlerin neler olduğunun ve her iş için yatırılacak ücretin hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde açıklanması gerektiğini, verilen sürenin amaca uygun, yeterli ve elverişli olması, kesin süreye uymamanın doğuracağı hukuki sonuçların açık olarak anlatılması ve anlatılanların tutanağa geçirilmesi, bunlara uyulmaması durumunda mevcut kanıtlara göre karar verilip gerektiğinde davanın reddedileceğinin açıkça bildirilmesi gerektiğini, ancak yerel mahkeme ara kararında takip bedeli olan 91.554,42 TL üzerinden hesaplanacak 1/4 oranında peşin harcın yatırılması şeklinde taraflarına kesin süre verildiğini, taraflarının yatırması gereken ve eksik kalan harç miktarının açıkça belirtilemesi ve hiçbir tereddüt yaratmayacak şekilde belirlenmesi gerekirken ara kararın eksik ve hatalı olduğunu, bu nedenle kesin süreye ilişkin ara kararın HMK m94 de belirtilen niteliklere aykırı olduğunu, ayrıca yerel mahkemenin ara kararına göre taki pbedeli olan 91.544,42 TL üzerinden hesaplanacak 1/4 oranında peşin harcı yatırmaları yeni 22.886,10 TL miktarlı harç eksikliğinin tamamlanmasının istenildiğini, ancak dava değeri üzerinden hesaplanan ve alınması gereken peşin harcın 1.622,64 TL olduğunu, kararın usul hükümlerine aykırı olduğunu ve harcın yanlış hesaplandığını, ayrıca taraflar arasındaki aile mahkemesinde görülen katılma alacağı davasının derdest olduğunu, davalının hak ve alacaklarını tahsil etmesine engel olma ve icra takiplerini sonuçsuz bırakmak amacıyla muvazaalı işlemler yaptığını, mal kaçırdığını, tüm bu nedenlerle yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Mahkemece verilen açılmamış sayılmasına dair karar davacı yanca istinaf edilmiştir.
Dava, TBK’nın 19. maddesine dayanılarak takibin iptali istemine ilişkindir
04.06.1958 gün ve 15/6 sayılı İBK’da da belirlendiği gibi, HMK’nın 24/1, 25, 26, 30 ve 33. (HUMK’nın 74, 75 ve 76.) maddeleri gereğince hakim, tarafların ileri sürdükleri maddi vakıalar, bunlara bağlı netice-i taleplerle bağlı ve fakat hukuki tavsiflerle bağlı olmayıp, kanunları re’sen uygulamakla ve neticeye vardırmakla yükümlüdür. Bu nedenle davanın dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK’nın 19.maddesinde düzenlenmiş muvazaa iddiasına dayalı iptal istemine ilişkin olduğu kabul edilerek inceleme ve değerlendirmeler bu çerçevede yapılmıştır.
Bu itibarla Bir davada olayları belirtmek ve açıklamak taraflara, hukuki nitelendirme Hakime aittir. Bu nedenle tarafların hukuki nitelendirmeyi doğru yapmak zorunluluğu yoktur. Başka bir ifade ile Hakim, bildirilen hukuki sebeplerle bağlı olmayıp, hukuki sebebi kendiliğinden bulup uygulamakla sorumludur.
Yüzeysel bakıldığında tasarrufun iptali davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir. İİK’nın 277. maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılır. Oysa muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tespit ettirmeyi amaçlar. Kural olarak muvazaa nedeniyle hakları ihlal olunan ve zarar gören 3.kişiler tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler.
3. kişinin danışıklı işlem ile hakkının zarar gördüğünün benimsenebilmesi için onun danışıklı işlemde bulunandan bir alacağının var olması ve bu alacağın ödenmesinin önlemek amacıyla danışıklı bir işlem yapılması gerekir. Davacının bu davadaki amacı alacağını tahsil edebilmek için muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamaktır.
Muvazaaya dayalı davalarda davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek yoktur. Çünkü yukarıda açıklandığı gibi İİK’nun 277. ve izleyen maddelerinde iptal davasına konu tasarruflar özünde geçerli olmasına rağmen kanunun icra hukuku yönünden iptaline imkan verdiği tasarruflardır. Muvazaaya dayalı iptal davasında ise davacı muvazaalı işlemle kendisinin zararlandırıldığını ileri sürmektedir.
Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK’nun 283/1,2. maddesi kıyasen uygulanması gerekir.
Somut uyuşmazlıkta davacı vekili, mal kaçırmak amacı ile muvazaalı olarak yapıldığını iddia ederek TBK’nın 19. maddesi gereğince yapılan muvazaalı icra takibine yönelik tasarrufun iptalini talep ve dava etmiştir.
HMK’nın 1.maddesine göre göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir. HMK’nın 114/1-c bendi ile mahkemenin görevli olması dava şartı olarak kabul edilmiş olup 115/1. maddesine göre de mahkeme dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır.
Muvazaaya dayanan davalar ile tasarrufun iptali davaları için gerek HMK, gerek TBK, gerekse İİK’da görevli mahkemeye ilişkin özel bir düzenlemeye yer verilmediğinden genel hükümlere göre görevli mahkemenin belirlenmesi gerekecektir.
Yargıtay HGK’nun 10.02.2016 gün, 2014/17-2389 Esas ve 2016/129 Karar sayılı kararında “…tasarrufun iptali davasında ya da somut olayda olduğu gibi TBK’nın 19. maddesi gereğince ve İİK’nın kıyasen uygulanması istemli olarak açılan davalarda alacaklı ile borçlu taraflar arasındaki ticari nitelikteki alım satım ya da banka alacağını oluşturan ticari ya da genel kredi sözleşmeleri görevin belirlenmesinde dikkate alınamayacaktır. Ne tasarrufun iptali davası, ne de TBK m. 19 gereğince İİK’nin 283. maddesinin kıyasen uygulanması istemli muvazaa davası TTK’nın 4. maddesinde belirtilen mutlak ya da nispi ticari dava niteliğine haiz olduğundan 6100 sayılı HMK’nin 2. maddesi gereğince genel görevli Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görev alanında kalmaktadır. ” şeklinde karar verilerek görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu belirlenmiştir.
Yine emsal nitelikte ki Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 03/05/2016 tarih, 2016/2431 E. ve 2016/5353 K. sayılı kararında da ” davacının davasını özellikle BK’nın 18.maddesine dayalı olarak açtığını bildirmesi ve dava açma hakkını muvazaa yönünde tercih etmiş olması karşısında mahkemece davanın BK.nun 18.maddesindeki (Yeni TBK’nın 19.maddesi) genel muvazaaya dayalı tapu iptal ve tescil istemi doğrultusunda değerlendirilmesi, iptal kararı verilmesi halinde İİK’ nın 283/1 maddesinin kıyas yoluyla uygulanması, tarafların iddia, savunma ve delillerinin bu yönde incelenip sonuçlandırılması gerekir.” şeklinde karar verilerek TBK’nın 19. maddesi uyarınca açılan muvazaa hukuksal olgusuna dayalı tasarrufun iptali davalarında İİK’ nın 283/1 maddesinin kıyas yoluyla uygulanacağı kabul edilmiştir.
Eldeki davada, TBK’nın 19. maddesi gereğince açılmış muvazaa hukuksal nedenine dayalı olarak şahsi nitelikte ve borçlunun tasarruflarına yönelik tasarrufun iptali istemine ilişkin olduğuna göre, açılan davada ticaret mahkemesinin görevli olduğu kararı usul ve yasaya aykırıdır. Esasen davacı, aile hukukundan kaynaklanan alacaklarının tahsili için borçlunun tasarrufunun iptalini talep ettiğinden dava, HGK kararı ve Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin içtihatlarında açıklandığı üzere asliye hukuk mahkemelerinin görevine girmektedir. Bu sebeple, mahkemenin kamu düzeninden olan görev kurallarını nazara alarak, asliye hukuk mahkemesine görevsizlik kararı vermesi yerine davaya bakarak karar vermesi usul ve yasaya aykırı olup, kararın bu sebeple kaldırılması gerekmektedir. (Nitekim aynı mahiyetteki Yargıtay 17 HD nin 2015/13177 esas 2018/2750 karar sayılı ilamı)
HMK’nun 353/1-a-3. maddesinde mahkemenin görevsiz olmasına rağmen davanın esasına girerek karar vermiş olması nedeniyle, kararın kaldırılmasına karar verilmesi gerekmektedir.
-Kabule göre de;
Bu tür davalarda dava değerini, takip konusu alacak ile iptali istenilen tasarruf konusu malın değerinden hangisi az ise o değer oluşturur. Dava değeri ise yargılama sonunda hükmedilecek harç, vekalet ücreti gibi yargılama giderlerinin hesabında matrah olarak esas alınır. Kısaca tasarrufun iptali davasının kabulü veya reddi halinde harç ve vekalet bu dava değerine göre belirlenirken, iptal takip konusu alacak ve ferilerine göre belirlenir.
492 sayılı Harçlar Kanununun 32. maddesinin birinci cümlesinde “Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz. Ancak ilgilisi tarafından ödenmeyen harçları diğer taraf öderse işleme devam olunmakla beraber bu para muhakeme neticesinde ayrıca bir isteğe hacet kalmaksızın hükümde nazara alınır.” hükmüne yer verilmiştir.
Harçlar Kanununda, harç alınması veya tamamlanması yanların isteğine bırakılmamış; değinilen yönün mahkemece kendiliğinden (re’sen) gözetilmesi hükme bağlanmış ve yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılamayacağı vurgulanmıştır. Nitekim bu ilkeler, Hukuk Genel Kurulunun 12.10.2011 gün ve E. – 2011/3-629 K. 2011/613 ile 23.10.2013 gün ve E. – 2013/7-31 K. 2013/1481, 24.12.2013 gün ve 2013/21- 445 E. – 2013/1625 K. sayılı ilâmlarında da benimsenmiştir.
Mahkemece, yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve ortaya konulan ilkeler dikkate alınarak takibe konu miktar ile tasarrufa konu icra takip miktarı (takip çıkışı) değeri karşılaştırılarak daha az miktar olan taşınmazın değerine göre yürürlükteki Harçlar Tarifesi uyarınca dava değeri üzerinden harcını ödemesi konusunda davacıya süre verilmesi gerekirken, … tarihli duruşma ara kararında, bu karşılaştırma yapılmayarak dava değeri tam olarak belirlenmeden ve “91.544,42 TL üzerinden hesaplanacak 1/4 oranındaki peşin harcın” yatırılması şeklinde, harç miktarının tam olarak belirlenmeden verilen kesin süre usul ve yasaya aykırı olup buna yönelik itiraz da yerindedir.
Kaldırma sebep ve şekline göre, sair itirazların ise şimdilik incelenmesine yer bulunmamaktadır.
Anlatılan sebep ve gerekçelerle, tüm dosya kapsamı ve davanın niteliği nazara alınarak davacı tarafın istinaf talebinin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK m.353/1-a-3 uyarınca kaldırılmasına karar verilerek aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile; ilk derece mahkemesi kararının HMK.nın 353/1-a.3 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Yeniden yargılama yapılması için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf eden davacı tarafından yatırılan, başvurma harcı dışında kalan, istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine,
4-İstinaf eden davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan masrafların İlk Derece Mahkemesi tarafından verilecek nihai kararda hüküm altına alınmasına,
5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Karar tebliği ve harç işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda HMK m.353 uyarınca KESİN olmak üzere oybirliği ile karar verildi.14/12/2021


Başkan

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Katip

e-imzalı

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.