Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2021/1177 E. 2021/1273 K. 16.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No:
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :
KARAR TARİHİ : 16/09/2021

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA .. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 19/01/2021
NUMARASI : … Esas …Karar

DAVACI :

VEKİLİ : Av.

DAVALI :

VEKİLİ : Av.

DAVANIN KONUSU : Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 16/09/2021
KARARIN YAZILMA TARİHİ : 16/09/2021

Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; 11.06.2010 tarihinde Konya-Cihanbeyli karayolu 20. Km’de …. sevk ve idaresinde bulunan … plakalı araç seyir halinde iken araç hakimiyetini kaybederek aracın ters döndüğünü, müvekkil … kaza yapan araçta yolcu olarak bulunmakta olup kaza sonucunda yaralanarak malul kaldığını, kaza sonrası tutulan kaza tespit tutanağında sürücü … 2918 sayılı K.T.K.”nun 52/1- B maddesi gereğince (Aracın hızını teknik özelliği ile hava ,yol ve trafik durumunun gerektirdiği şartlara uydurmamak ) maddesini ihlal ettiğinden işbu kazaya asli kusurlu olarak sebebiyet verdiğini, müvekkilinin ise yolcu olup herhangi bir kusurunun olmadığını, kazadan sonra ambulansla Konya Eğitim ve Araştırma Hastanesine götürüldüğünü, burada müvekkilin, sağ frontal bölgede ekimoz, sol dizinde 2 cm cilt kesisi ve muhtelif ekimoz mevcut olduğu tespiti yapıldığını, ancak bu kazadan dolayı rahatsızlığı nedeniyle 22.06.2018 tarihinde aynı hastaneye müracaat eden müvekkili için 05.07.2018 tarihli Engelli Sağlık Kurulu Raporuna göre %15 oranında maluliyet raporu verildiğini, bu rapor ile birlikte trafik kazasından dolayı bedensel zarara uğradığını öğrendiğini, öğrenme tarihi olan 05.07.2018 tarihi itibariyle süresinde davayı açtıklarını, kazaya sebebiyet veren … sevk ve idaresindeki … plakalı aracın … ait olup kaza tarihinde …. tarafından …. poliçe no ile sigortalı olduğunu, bu nedenle de ….. meydana gelen zarardan sorumlu olduğunu, dava miktarımız artırılmak üzere belirsiz alacak davası olarak şimdilik Fazlaya ilişkin talep ve dava hakkımız saklı kalmak kaydıyla, müvekkilinin 25,00 TL geçici iş göremezlik süresinde uğradığı kazanç kaybı ile 25,00 TL çalışma gücünün azalmasından doğan sürekli iş göremezlik maddi zarar ve 25,00 TL SGK tarafından karşılanmayan tedavi giderleri ve 25,00 TL bakıcı giderleri için şimdilik 100 TL maddi tazminatın davalı sigorta şirketine başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davalıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; 2918 Sayılı KTK’nun 109/1 maddesinde; motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler için, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve herhalde kaza gününden başlayarak 10 yıllık zamanaşımı süresi öngörüldüğünü, davaya konu kaza tarihi 11.06.2010 olup, uygulanacak zamanaşımı süresinin 8 yıl olduğunu, davacının dava dilekçesinde “kazadan sonra ambulansla Konya Eğitim ve Araştırma Hastanesine götürülerek tedavi gördüğünü” ifade etmesinin açıkça öğrenme tarihinin kaza tarihi olduğunu ikrar etmesi anlamına geldiğini, davanın zamanaşımından reddedilmesi gerektiğini, HMK m.16- “Haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesinin de yetkili olduğunu, müvekkil şirketin belirlenecek olan gerçek zarardan sigortalısının dava konusu olan trafik kazasındaki kusuru oranına isabet eden oranda ve poliçe limiti ile sınırlı olarak sorumlu olduğunu, davacı tarafın dava dilekçesinde bedensel zarara uğramış olduğunu iddia ettiğini, söz konusu iddianın ispatı ve oranı için bizzat muayeneye sevki ve sakatlık durumunun bir heyetten sorularak tespiti gerektiğini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla müvekkili şirketin poliçe dahilinde davacının geçici iş göremezlik ve bakıcı giderlerinden sorumlu olmadığını, temerrütü söz konusu olmayan müvekkil şirket aleyhine ancak ve ancak dava tarihinden itibaren yasal faize hükmedilebileceğini, zamanaşımına uğramış haksız davanın usulden reddine, yetki itirazının kabulü ile, yetkisiz mahkemede açılan dosyanın yetkisizlik nedeniyle reddine yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı yan üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME ÖZETİ :
Konya ..Asliye Ticaret Mahkemesinin 19/01/2021 tarih … Esas … Karar sayılı gerekçeli kararı ile; ” …İşbu dava; Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasıdır.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; 2918 Sayılı KTK’nun 109/1 maddesinde; motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler için, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsününün öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve herhalde kaza gününden başlayarak 10 yıllık zamanaşımı süresi öngörüldüğü aşikardır.
Zaamanaşımı başlangıç tarihinin belirlenmesindeki kriter ” zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarih” dir. Dava dilekçesi dosyadaki belgelerden anlaşılacağı üzere davacı zarar gören, tek taraflı trafik kazasında … sevk ve idaresinde bulunan … plakalı araçta yolcu olarak bulunmakta iken kaza sonucunda yaralandığı, kazadan sonra ambulansla Konya Eğitim ve Araştırma Hastanesine götürüldüğünü anlaşılmıştır. Ayrıca davacının polis merkezindeki ifadesinde arkadaşı ve arkadaşının kızı ile yolculuk yaptığı anlaşılmıştır. Yani davacı kaza tarihinde tazminat yükümlüsünü öğrenmiş durumdadır. Davacının ikinci kriter olan zararı öğrendiği tarih için mahkememizce yapılan araştırmada özellikle Necmettin Erbakan Üniversitesi ve İstanbul Adli Tıp Kurumundan alınan raporlarda şahısta kalıcı sakatlık durumunun söz konusu olmadığı ve gelişen durumun mevcut olmadığı bu nedenle kaza tarihinde zararı öğrendiği anlaşılmıştır.
Maddi olayımızda davaya konu kaza tarihi 11.06.2010 olup, kaza neticesinde yaralanma mevcut olduğundan uygulanacak uzamış ceza zamanaşımı süresinin 8 yıl olduğu, davacının dava dilekçesinde ve polis merkezinde verdiği ifadeler dikkate alındığında “kazadan sonra ambulansla Konya Eğitim ve Araştırma Hastanesine götürülerek tedavi gördüğünü” ifade etmesinin açıkça öğrenme tarihinin kaza tarihi olduğu, YARGITAY 17. Hukuk Dairesinin E. 2016/10336, K. 2019/3740, T. 28.3.2019) sayılı kararında “Açıklanan ilkeler ışığında somut olay incelenecek olursa; kaza 16.03.2006 tarihinde gerçekleşmiş, davaya konu trafik kazası sonucunda davacı yaralanmıştır. Mahkemece eylem için ceza zamanaşımı süresinin dolmadığı gerekçesi ile dava esas yönlerden incelenerek talebin kabulüne karar verilmiştir. Somut olayda davaya konu kaza; 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu döneminde gerçekleşmiş olup buna göre eylem için(TCK 89/1) 5237 Sayılı TCK’nın 66/1-5 maddesinde öngörülen ceza zamanaşımı süresinin 8 yıl olduğu dikkate alındığında dava tarihi olan 18.04.2014 tarihinde zamanaşımı süresinin dolduğu anlaşılmaktadır. Bu hale göre zamanaşımı süresinin dolduğu dikkate alınmak suretiyle karar vermek gerekirken yazılı şekilde eksik inceleme ile reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.” hükmünün bulunduğu da dikkate alındığında; davaya konu kaza tarihinin 11.06.2010 olup, uygulanacak zamanaşımı süresi 8 yıl olduğu anlaşılmakla; davacının dava şartı arabuluculuğa başvuru tarihinin 01.04.2019, dava tarihinin 15/10/2019 olduğu da nazara alındığında zamanaşımı süresinin dolduğu ve davalı tarafından da zamanaşımı def’inin ileri sürüldüğü anlaşılmakla davacının davasının zamanaşımı nedeniyle reddine” karar verildiği anlaşılmıştır.
İSTİNAF NEDENLERİ :
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özet olarak; trafik kazalarından doğan zarar için açılacak maddi tazminat davalarında zamanaşımı süresi için 2918 sayılı KTK nun 109.maddesinde ” Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar” şeklinde düzenlendiğini, davanın cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş bulunursa bu sürenin maddi tazminat talepleri için de geçerli olacağını, kazanın 11/06/2010 tarihinde meydana geldiğini ve zamanaşımı süresinin dolmadığını, davalının zamanaşımı def’isine ilişkin iddialarının yersiz olduğunu, yerel mahkemede alınan raporlara göre şahısta kalıcı sakatlık durumunun söz konusu olmadığı yönünde karar verilmiş ise de hüküm tesis edilirken söz konusu raporlara karşı itirazlarının dikkate alınmadığını, dosya kapsamında bulunan hastane raporunda müvekkilinin %15 oranında özür oranı bulunduğu ve sol omuz tendiniti teşhisi yapıldığını, ancak maluliyet raporunda maluliyetinin bulunmadığı tespitinin kabul edilemez olduğunu, raporlar arasındaki çelişki giderilmeden verilen kararın haksız ve hukuka aykırı olduğunu, tüm bu nedenlerle istinaf taleplerinin kabulü ile yerel mahkeme kararının talepleri doğrultusunda kaldırılmasına, vekalet ücreti ve dava masraflarının karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Dava; yaralanmalı trafik kazası sebebiyle geçici, sürekli iş göremezlik, tedavi ve bakıcı giderlerine ilişkin maddi tazminat istemine ilişkindir.
Zamanaşımı yönünden yapılan değerlendirmede
818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 41. maddesinde (6098 sayılı TBK’nun 49. md.) haksız fiil tanımlanmış, 60. maddesinde de (TBK’nun değişik 72. md.) haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan zararının tazmini istemiyle açacağı davaların zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren 1 yıl ve herhalde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresine (TBK’nun 72. maddesinde 2 ve 10 yıllık zamanaşımı süreleri öngörülmüştür) tabi bulunduğu belirtilmiştir.
Buna karşılık 2918 sayılı KTK’nun 109/1 maddesinde; motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler için, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve herhalde kaza gününden başlayarak 10 yıllık zamanaşımı süresi öngörülmüştür. Maddenin özellikle 2. fıkrasında “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğarsa” ifadesi ile kanun koyucu, taraf ayrımı yapmaksızın (davacı, davalı veya dava dışı 3. kişi) fiil cezayı gerektiriyor ise uzamış ceza zamanaşımının uygulanacağını benimsemiştir. Görüldüğü gibi, BK’nun 60. ve 2918 sayılı KTK’nun 109/2. maddesindeki düzenlemeler, zamanaşımı süresinin başlangıcı yönünden birbirine paraleldir. Aralarındaki tek fark, zamanaşımı süresinin trafik kazalarından doğan tazminat talepleri bakımından 1 yıl yerine, 2 yıl olarak öngörülmesidir. (TBK’nun 72. maddesi ile bu konuda da paralellik sağlanmıştır.) 2918 sayılı Kanun’un anılan madde hükmünde gözden kaçırılmaması gereken husus, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesinin, sadece eylemin ceza kanununa göre suç sayılması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır. Bu düzenlemenin iki ayrı sonucu bulunmaktadır. Söz konusu yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece eylemin aynı zamanda bir suç oluşturmasını yeterli görmekte; bunun dışında fail hakkında mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı hatta böyle bir ceza davasının açılması ya da zarar görenin o davada tazminat yönünden bir talepte bulunmuş olması koşulu aranmamaktadır.
Dahası, söz konusu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından sürücü ve diğer sorumlulular (örneğin işleten) arasında bir ayrım da yapılmamış, böylece kuralın bunların tümü için geçerli olduğu, hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür. (HGK’nın 10.10.2001 gün 2001/19-652-705 ve HGK’nın 16.04.2008 gün, 2008/4-326-325 sayılı kararları ile uzamış ceza zamanaşımı benimsenmiştir.
Açıklanan ilkeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; kaza11/06/2010 tarihinde gerçekleşmiş, davacı vekilince01/04/2019 ‘da arabuluculuğa başvurulduğu, 15/10/2019 tarihinde dava açıldığı, davalı tarafından zamanaşımı definde bulunmuştur.
Davaya konu trafik kazası sonucunda davacı malul olacak derecede yaralanmış olup, eylem için kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 Sayılı TCK’nun TCK 89 ve 66/1-e maddelerine göre öngörülen ceza zamanaşımı süresi 8 yıldır. Buna göre davada, kaza tarihi ile,sigortaya yönelik temerrüt ile arabululucuğa başvuru ve dava tarihi arasında 8 yıllık uzamış zamanaşımı süresi dolmuştur.
NE VARKİ
Davacı vekilinin ,olaydan sonra müvekkilinin maluliyetinin arttığını,gelişen durumun Konya eğitim araştırma hastanesi engelli sağlık kurulu raporunda davacının % 15 oranında malul olduğuna ilişkin05/07/2018 tarihli raporu sonrası vakıf olduklarını,bu nedenle gelişen durumun olduğu, davacının maluliyetinin arttığı iddia edilmiştir.
Gelişen durum, kaza sonucu meydana geldiği halde, başlangıçta bilinen yaralanmalar dışında, sonradan ortaya çıkan veya gelişen, olaya bağlı vücut bütünlüğünü bozan sonuçlar olarak tanımlanabilir. Gelişen durumun olup olmadığı ise her olaya özgü kanıtlara göre değerlendirilmelidir.
Somut olayda, kaza 11/06/2010 tarihinde meydana gelmiş olup, yukarıda açıklanan yasa hükmü uyarınca davacının maluliyeti ile ilgili olarak “gelişen bir durumun” olup olmadığı hususu önem arzetmektedir.
Bu durumda varsa dosyaya dahil edilmeyen davacının diğer tüm tıbbi belgelerle Adli Tıp Kurumu 2. Üst kuruluna gönderilerek trafik kazası sonucu oluşan yaralanmanın tedaviyle hangi tarihte tamamen sona erdiği, bu yaralanmadan dolayı belirlenip,ceza ve hukuk mahkemesi içindeki tüm bu tıbbi belgeler dikkate alınarak dava konusu kazadan dolayı gelişen ve yeni ortaya çıkan bir durumun olup olmadığı varsa gelişen durum nedeniyle artan maluliyet oranının kaza tarihinde yürürlükte bulunan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine göre tespiti ve dosya içerisindeki raporlar arası çelişki giderilerek rapor alınmadan ve zamanaşımın bu kapsamda dolup dolmadığı değerlendirilmeden davanın kabulü yanlıştır.
Zira dosya içindeki raporlarda yaralanmanın hangi tarihte tedaviyle tamamen sona erdiği, bu yaralanmadan dolayı gelişen bir durum olup olmadığı, varsa hangi tarihte gelişen durumun sona erdiği; diğer bir anlatımla, daimi iş gücü kaybının kesin olarak belirlenebilmesi için tedavilerinin ne zaman sona ereceği ve kesin maluliyet oranının hangi tarihte belirlenebileceği anlaşılamamaktadır. Gelişen durum; olay sonucu meydana geldiği halde, başlangıçta bilinen yaralanmalar dışında, sonradan ortaya çıkan veya gelişen, olaya bağlı vücut bütünlüğünü bozan sonuçlar olarak tanımlanabilir. Gelişen durumun olup olmadığı ise her olaya özgü olarak kanıtlara göre değerlendirilir.(Yargıtay 17. HD’nin 2014/18267E, 2014/15490K , 2014/4977E, 2015/11641K )
Mahkemesince yukarıda açıklanan içtihatlar kapsamında Mahkemece davacının tüm tedavi belgeleri ve önceki özürlülük raporu getirtilerek dosya tümü ileAdli Tıp Kurumu 2. Üst kuruluna gönderilerek; davacının yaralanması nedeniyle tedavileri tamamlanarak hangi tarihte sağlığına kavuşmuş sayılacağı, gelişen bir durum bulunup bulunmadığı, tedavilerinin ne zaman sona ereceği, vücut çalışma gücü kaybının hangi tarihte kesin olarak belirlenebilir duruma geldiği, olay tarihinde yürürlükte bulunan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine göre hükümleri dikkate alınarak raporlar arası çelişki giderilerek rapor alınmalıdır. Mahkemece bu hususta gerekli rapor alındıktan sonra gelişen durumun varlığı olup olmadığı da dikkate alınarak bu rapor da irdelenerek, zararın (maluliyetin) ne zaman öğrenildiği ya da öğrenilmesi gerektiği değerlendirilip, davalıların davaya cevap süresi içinde zamanaşımı itirazları olup olmadığı da değerlendirilmek suretiyle zamanaşımı süresinin dolup dolmadığının belirlenmesiyle oluşacak sonuca göre karar verilmesi, dolmadığının tespit edilmesi durumunda davanın esasına girilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle, hüküm tesisi doğru görülmediği anlaşılmakla davacıvekilinin istinafı yerindedir.
Yukarıda yapılan genel açıklamalar ışığında, istinafa konu ilk derece mahkemesinin dosyası incelendiğinde, yukarıda belirtilen ve esasa etki eden hususlarda delillerin eksik toplandığı anlaşılmakla, ilk derece mahkemesi kararının duruşma yapılmaksızın kaldırılması ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye iadesine dair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.

H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun açıklanan sebeplerle KABULÜ ile Yerel Mahkeme kararının HMK.m.353/1-a/6 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, gerekçede belirtilen eksiklikler giderilerek yeniden yargılama yapılması için HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf eden davacı tarafından yatırılan, başvurma harcı dışında kalan, istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine,
4-İstinaf eden davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan masrafların ilk derece mahkemesi tarafından verilecek nihai kararda hüküm altına alınmasına,
5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Karar tebliği ve harç işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda HMK m.353 uyarınca KESİN olmak üzere oybirliği ile karar verildi.16/09/2021

Başkan

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Katip

e-imzalı
Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.