Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2020/972 E. 2020/1095 K. 24.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM .. HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
.. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :
KARAR TARİHİ : 24/11/2020

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA .. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/12/2019
NUMARASI : Esas Karar

DAVACILAR : 1- … – (T.C. Kimlik No: …)
2- … – (T.C. Kimlik No: …)
3- … – (T.C. Kimlik No: …)
VEKİLLERİ : Av. … – Av. …
DAVALILAR : 1- … – (T.C. Kimlik No: …)
2- … – (T.C. Kimlik No: …)
VEKİLLERİ : Av. … – Av. … – Av. …
3- …
VEKİLLERİ : Av. … – Av. … – Av. …
DAVA : Maddi ve Manevi Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 24/11/2020
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 25/11/2020
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece davanın kısmen kabul kısmen reddine dair verilen karara ilişkin davacılar vekili ile bir kısım davalılar vekillerinin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacılar vekili 15/01/2015 tarihli dilekçesiyle; davacılardan …’ın 08/07/2014 tarihinde yolda karşıdan karşıya yaya olarak geçtiği sırada, davalılardan …’nun sevk ve idaresindeki, davalı …’ya ait olup, ZMMS poliçesi de diğer davalı …Ş. tarafından tanzim edilen … plakalı aracın kendisine çarpması sonucu davacılardan …’ın yaralanarak sürekli iş gücü kaybı zararı ile SGK tarafından karşılanmayan ve belgelendirilemeyen tedavi gideri zararına ve bakıcı gideri zararına uğradığını, ayrıca bu kaza nedeniyle davacı … ile …’ın anne ve babası olan … ve …’ın da büyük bir acı ve üzüntü yaşadıklarını, kusurun davalı tarafta olduğunu beyan ederek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, davacılardan … için 1.000 TL. sürekli iş göremezlik tazminatı, 1.000 TL. SGK tarafından karşılanmayan tedavi gideri ve 1.000 TL.’de bakıcı gideri olmak üzere toplam 3.000 TL. maddi tazminatın, kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte bütün davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline ayrıca, … için 300.000 TL, … için 75.000 TL. ve … için 75.000 TL. olmak üzere toplam 450.000 TL. manevi tazminatın da kaza tarihinden itibarn işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan … ve …’dan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalılardan … Sigorta A.Ş vekili sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; öncelikle müvekkil şirket tarafından sigortalı araç sürücüsünün meydana gelen olaydaki kusur oranının belirlenmesi gerektiğini, bu nedenle tüm delillerin toplanması ve dosyanın kusur tespiti için Trafik İhtisas Dairesi’ne gönderilmesi gerektiğini, sağlıklı ve gerçekçi bir tazminat hesaplanabilmesi için davacının kalıcı maluliyet oranını belirlenmesi gerektiğini, bu nedenle Adli Tıp Kurumu’na sevk edilmesi gerektiğini, gerçek zararın belirlenmesi için konusunda uzman kişiler tarafından inceleme yapılmasının gerektiğini, kalıcı maluliyet tazminatı belirlenirken belirlenebilir bir ücret yoksa asgari ücretin baz alınmasının gerektiğini, davacının iş gücü kaybı oranı benimsenerek tazminata hükmedildiğini, ancak bu raporun hüküm kurmaya elverişli olmadığını, davacının bir şirkette pazarlamacı olarak çalıştığını ve olay tarihinde aylık 250.00 TL geliri bulunduğunu, mahkemece iş yerine bu konuda yazı yazıldığını ancak dosyada şirketin cevap yazısının bulunmadığını, tazminat hesabının aktüer sıfatına sahip bir bilirkişi kanalı ile yaptırılması gerektiğini, yapılacak tazminat hesabı esnasında davacının bağlı bulunduğu bir sosyal güvenlik kurumu var ise sürekli veya geçici iş göremezlik zararı adı altında bir ödemenin yapılıp yapılmadığının sorulmasını, yapılan ödeme var ise hesaplanan tazminat miktarından tenzil edilmesinin gerektiğini, geçici iş göremezlik zararlarının tedavi giderleri kapsamında olduğunu ve talebin reddinin gerektiğini, davadan önce müvekkil şirkete başvuruda bulunulmadığını, müvekkil şirketin dava tarihinden itibaren yasal faizle sorumlu olduğunu, müvekkil şirketin manevi tazminat taleplerinden sorumlu olmadığını beyan ederek talepleri doğrultusunda karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasını talep etmişlerdir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Konya .. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13/12/2019 tarih, … Esas … Karar sayılı gerekçeli kararında özetle; “… Dava, “trafik kazasına dayalı maddi ve manevi tazminat” davasıdır.
Somut olayda ; 2918 s. KTK.nun 90. maddesinde yapılan ve 26/04/2016 tarihinde yürürlüğe giren değişikliğe göre, “Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/01/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.”
01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren ZMMS Genel Şartları’nın 02/02/2016 tarihinde yürürlüğe giren C.11 maddesine göre, “Bu Genel Şartlar yürürlük tarihinden sonra akdedilmiş sözleşmelere uygulanır.”
Davalı tarafa ait aracın ZMMS poliçesinin 21/12/2013 tarihinde tanzim edilmesi nedeniyle, taraflar arasındaki ihtilafın 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren ZMMS Genel Şartları’na değil, 15/08/2003 tarihinde yürürlüğe giren ZMMS Genel Şartları’na tabi olduğu anlaşılmıştır.
15/08/2003 tarihli ZMMS Genel Şartları’nın A.1/1. maddesine göre, “Sigortacı, poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermiş olmasından dolayı, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder.”
2918 s. KTK.’nun 90. maddesine göre, “Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.”
6098 s. TBK’nun 54. maddesine göre, “Bedensel zararlar özellikle şunlardır: 1.Tedavi giderleri. 2.Kazanç kaybı. 3.Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar. 4.Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar.”
6098 s. TBK’nun 56. maddesine göre de, “Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir.
Ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.”
Yukarıda yazılı yasal düzenlemelere istinaden, 15/08/2003 tarihli ZMMS Genel Şartları’nın ve 6098 s. TBK’nın uygulandığı dönemde meydana gelen kazalar yönünden, sürücü ve işletenler ile sigortacıların (ayrıca şartları varsa Güvence Hesabı’nın) 2918 s. KTK. ve 6098 s. TBK. hükümleri gereğince, zarar görenlerin uğradığı destek zararı, geçici ve sürekli iş gücü kaybı zararı, efor kaybı zararı, ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan zararlar ile SGK tarafından ödenmeyen ve belgelendirilemeyen tedavi giderleri zararından ve geçici işgöremezlik dönemindeki bakıcı giderleri zararından sorumlu oldukları, işleten ve sürücülerin ayrıca manevi tazminattan da sorumlu oldukları sonucuna varılmıştır.
Maddi tazminat yönünden yapılan incelemede;
Ceza dosyasında, savcılık aşamasında alınan 12/08/2014 tarihli trafik bilirkişisi kusur raporuna göre, davacı …’ın asli kusurlu, davalı …’nun tali kusurlu olduğu belirlenmiştir.
Mahkememizde alınan İstanbul Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi’nin 10/10/2016 tarihli raporuna göre, …’ın %100 kusurlu olduğu, …’nun kusursuz olduğu belirlenmiştir.
Mahkememizde alınan bilirkişi …’ın 08/11/2016 tarihli raporuna göre, …’ın %60, …’nun %40 kusurlu olduğu belirlenmiştir.
Mahkememizde alınan bilirkişi …’nun 20/02/2017 tarihli raporuna göre, …’ın %85, …’nun %15 oranında kusurlu olduğu belirlenmiştir.
Mahkememizde alınan İTÜ bilirkişi heyetinin 16/08/2017 tarihli raporuna göre de, …’ın %75, …’nun %25 kusurlu olduğu belirlenmiştir.
Mahkememizde alınan 16/08/2017 tarihli raporun dosya kapsamına uygun ve ceza dosyasındaki rapor ile de uyumlu olduğu görüldüğünden bu rapor hükme esas alınarak meydana gelen kazada davacı …’ın %75, davalı …’nun %25 kusurlu olduğu kabul edilmiştir.
Maluliyet yönünden alınan raporlara göre de, 03/05/2015 tarihli tek bir adli tıp bilirkişisinin düzenlediği rapora göre davacının sürekli iş gücü kaybı oranının %28,20 olduğu, SGK tarafından karşılanmayan ve belgelendirilemeyen tedavi giderlerinin 10.000 TL. olup, belgelendirilen giderler ile birlikte SGK’nın karşılamadığı tedavi giderinin 15.860,24 TL. olacağı tespit edilmiş, İstanbul Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulu’nun 29/04/2019 tarihli raporuna göre ise sürekli iş gücü kaybı oranı % 53 olarak belirlenmiş, tedavi giderleri yönünden bir tespit yapılmamıştır. Kurul olarak düzenlenmesi nedeniyle (sürekli işgücü kaybı oranı yönünden) diğer rapora karşı üstünlük tanınarak, Adli Tıp 2. İhtisas Kurulu raporu (sürekli işgücü kaybı oranı yönünden) hükme esas alınmış ve davacının sürekli işgücü kaybı oranı % 53 olarak kabul edilmiştir.
SGK tarafından karşılanmayan tedavi gideri yönünden ise, bu konuda düzenlen tek ve ilk rapor olarak 03/05/2015 tarihli rapor hükme esas alınmak suretiyle, davacının SGK tarafından karşılanmayan belgeli ve belgesiz tedavi giderlerinin 15.860,24 TL. olduğu kabul edilmiştir.
Dosya kapsamına uygun görülerek hükme esas alınan tazminat bilirkişisinin 01/10/2019 tarihli raporuna göre de, davacının sürekli işgücü kaybı zararı 157.892,35 TL ve bakıcı gideri zararı 1.134 TL. olarak belirlenmiştir.
Davacılar vekili 07/10/2019 tarihli talep artırım dilekçesiyle, maddi tazminat taleplerini sürekli iş gücü kaybı tazminatı yönünden 157.892,35 TL. bakıcı gideri tazminatını 1.134 TL. olmak üzere (dava dilekçesinde istenilen 1.000 TL.’lik tedavi gideri ile birlikte) toplam 160.026,35 TL.’ye yükselttiklerini beyan etmiş, SGK tarafından karşılanmayan tedavi gideri yönünden talep artırım yoluna gitmedikleri anlaşılmış, talep arttırım dilekçesinin davalı tarafa tebliği sağlanmıştır.
Davacı taraf, hükme esas alınan raporlara uygun olarak maddi tazminat yönünden talep artırım dilekçesi sunduğundan ve SGK tarafından karşılanmayan tedavi gideri yönünden ise talepten fazlaya karar verilemeyeceğinden davacı tarafın maddi tazminat taleplerinin kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Davacı taraf, maddi tazminata ilişkin olarak bütün davalılardan kaza tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesini istemiştir. Davalılardan sürücü ve işletenin sorumluluğu haksız fiilden doğup, kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizden sorumlu iseler de, davalılardan sigorta şirketinin sorumluluğunun yasadan doğması ve davadan önce sigorta şirketinin de temerrüte düşürüldüğünün davacı tarafça ispat edilememesi nedeniyle, davalılardan sigorta şirketinin faiz yönünden dava tarihinden itibaren işleyecek faizden sorumlu olduğu kabul edilmiş, davacı …’ın, sigorta şirketine yönelik ve fer’i nitelikteki fazlaya ilişkin faiz talebi reddedilmiştir.
Manevi tazminat talepleri yönünden yapılan incelemede; kazanın meydana geldiği tarih, tarafların kusur durumu, davacılardan …’ın yaralanmasının ve maluliyetinin derecesi, … ve …’ın malül kalan davacı …’a yakınlık durumları, tarafların ekonomik ve sosyal durumu, manevi tazminatın amacı, istenilen manevi tazminatların miktarı ile 6098 s. TBK’nin 56. maddesi hükmü gözönünde bulundurularak davacıların manevi tazminat taleplerinin de kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş ve oluşan vicdani kanaat ile;
a) 08/07/2014 tarihinde meydana gelen trafik kazasında davacılardan …’ın sürekli iş göremezlik zararından dolayı 157.892,35 TL. ve SGK tarafından karşılanmayan tedavi giderinden dolayı 1.000 TL. ve bakıcı giderinden dolayı 1.134 TL. olmak üzere toplam 160.026,35 TL. maddi tazminatın, kaza tarihi olan 08/07/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte (davalılardan … Sigorta A.Ş.’nin sorumluluğunun poliçe limitleriyle sınırlı olması ve faiz yönünden de dava tarihi olan 15/01/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizden sorumlu olmaları kaydıyla) davalılar …, … ve … Sigorta A.Ş.’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacılardan …’a verilmesine, davacılardan …’ın davalılardan … Sigorta A.Ş. yönünden feri nitelikteki fazlaya ilişkin faiz taleplerinin reddine,
b) Aynı kaza nedeniyle, davacılardan … için 50.000 TL., … için 25.000 TL. ve … için 25.000 TL. olmak üzere toplam 100.000 TL. manevi tazminatın, kaza tarihi olan 08/07/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan … ve …’dan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine, davacıların fazlaya ilişkin manevi tazminat taleplerinin reddine,” şeklinde açılan davanın kısmen kabul kısmen reddine yönelik hüküm kurmak gerekmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacılar vekili sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemece 16/08/2017 tarihli İstanbul Teknik Üniversitesi’nin hazırlamış olduğu kusur raporunun esas alındığını, bu raporda müvekkili …’ın kırmızı ışıkta geçtiğinin kabul edildiğini ve bu yüzden müvekkiline %75 oranında kusur verildiğini, keşif sırasında dinlenen her iki şahidin de müvekkile yanan ışığı görmediklerini beyan ettiğini, müvekkilinin kırmızı ışıkta geçtiği sonucuna varılmasının mümkün olmadığını, müvekkilinin kesinlikle kırmızı ışıkta geçmediğini, bilirkişi raporunun hatalı olduğunu ve kabul etmediklerini, yerel mahkemece yapılan yargılama sonunda müvekkil … için 50.000,00 TL … için 25.000,00 TL, … için ise manevi tazminata hükmedilmediğini, hüküm altına alınan manevi tazminat miktarının az olduğunu, kazadan sonra müvekkilinin %98 oranında engelli duruma geldiğini, uzun süre yatağa bağımlı halde kaldığını, yürümede ve konuşmada zorluklar çektiğini, yaşıtlarına göre anlamada ve öğrenmede güçlük çektiğini, zaman zaman bayıldığını, meydana gelen bu kazının müvekkilde kalıcı ve derin hasarlar bıraktığını, davalının olaydan sonra müvekkillerle ilgilenmediğini, hükmedilen manevi tazminat miktarlarının somut olayla bağdaşmadığını, hak ve nesafete uygun olmadığını, yerel mahkeme kararın müvekkilleri lehine kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalılardan … ve … vekili sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; meydana gelen kazada müvekkiline atfedilecek bir kusurun olmadığını, kazazede çocuğun kendisine kırmızı ışık yandığı sırada yaya geçidini kullanmayacak şekilde yola fırladığını, müvekkilinin aracına ait fren izinin bile olmadığını, müvekkilinin hızlı gitmediğini, müvekkilinin kusursuz olduğunu gösteren ATK raporu var iken yeniden rapor aldırılmasının izahı olmadığını, davacı kazazedenin olayda tam kusurlu olduğunu, müvekkiline atfedilecek bir kusurun bulunmadığını, yerel mahkeme tarafından itirazlarının dikkate alınmadığını, hesap bilirkişisi tarafından yapılan hesaplamalara yönelik itirazlarının da yerel mahkeme tarafından dikkate alınmadığını, hesaplama yapılırken kazazedenin çalışmaya başlayacağı yaşı hesaplamadığını, kaza sonrasında müvekkilinin derhal 112 ekipleri ile polis ekiplerine haber vererek yaralı çocuğun başına beklediğini, yerel mahkemece hükmedilen manevi tazminat miktarının çok yüksek olduğunu, müvekkillerinin bu miktarı ödemeye gücünün olmadığını, kararın hakkaniyete aykırı olarak verildiğini ve bu hükmün müvekkilleri lehine bozulmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Adli Yardım Talebi Dairemizce reddedilen ve kesinleşen istinaf eden davalı … ve … tarafından gider avansı, istinaf kanun yoluna başvurma harcı ve nispi istinaf karar harcı eksikliğinin muhtıra tebliğinden itibaren bir haftalık kesin süre içerisinde giderilmesi, gerektiğinde HMK’nun 344.maddesindeki prosedür işletilmesi için dosyanın mahkemesine geri çevrilmesine karar verilmiş, İDM’ce verilen kesin süreye rağmen eksik harçların ikmal edilmediği, İDM’ce de istinaf başvurusunun yapılmamış sayılmasına karar verilerek buna dair ek karar verildiği ve ek kararın da istinaf edilmediği anlaşılmakla inceleme sadece davacının istinafına münhasıran yapılmıştır.
Davacı tarafın kusur raporuna itirazı hakkında
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu
Madde 49- Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.
Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Düzenlemesi mevcuttur. Haksız fiil sorumluluğunun ortaya çıkabilmesi için gerekli olan ikinci koşul, zarara sebebiyet veren hukuka aykırı fiilin, fail tarafından kusurlu olarak yapılmış olmasıdır. Kusur, hukuk düzeninin kurallarının bilerek ve isteyerek yada ihmal sebebiyle ihlal edilmesi gerekecektir.Kusurun kanunlarımızda tanımı yapılmamıştır. Uygulama ve öğretide kabul görmüş tanıma göre; kusur, hukuk düzenince kınanabilen davranıştır. Kınamanın nedeni, başka türlü davranma olanağı varken ve zorunlu iken, bu şekilde davranılmayarak, bu tarzdan sapılmış olmasıdır. Kısacası; kusur, genel tanımıyla, hukuk düzeni tarafından bir davranış tarzının kınanması olup; bu kınama, o davranışın belirli koşullar altında bireylerden beklenen ortalama hareket tarzından sapmış olmasından kaynaklanır.
Ceza davasında hükme dayanak yapılan maddi olgularla ve özellikle eylemin hukuka aykırılığını ve failini belirleyen, mahkumiyet kararının bu yönlerinin hukuk hakimini bağlayacağı, kusurun takdiri ve zararın miktarını tayini hususundaki kararın hukuk hakimini bağlamayacağı hususlarının doktrinde ve Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarında kabul edilmekte olduğu, bunun yanında, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararının, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşıdığı, (YHGK’nın 23.01.1985 gün ve 1983/10-372 esas, 1985/21 karar sayılı ilamı) ceza mahkemesinin, uyuşmazlık konusu olayın tespitine; diğer bir söyleyişle, olayın varlığına ve sanık tarafından işlendiğine ilişkin maddi olgular hakkındaki kesinleşmiş saptamasının, aynı konudaki hukuk mahkemesinde de kesin hüküm oluşturacağı, bunun nedeninin, ceza yargılamasındaki ispat araçları bakımından ceza hakiminin hukuk hakiminden çok daha elverişli bir konumda olmasından kaynaklandığı, (Mustafa Çemberci, Hukuk Davalarında Kesin Hüküm, 1965, s. 22 vd; Turgut Uygur, Borçlar Kanunu Şerhi, C. 1, S. 844; YHGK’nın 28.03.2012 gün ve 19-24 esas, 243 karar sayılı ilamı) böylece, kural olarak hukuk hakiminin ceza yasasındaki hükümlerle ve ceza hakiminin kararıyla bağlı tutulmadığı, ancak ceza yargılamasındaki mahkumiyet kararı, kusurun takdiri ve zarar tutarının saptanması konusunda hukuk hakimini bağlamaz ise de; mahkumiyet kararı, eylemin haksızlığını ve sanık tarafından işlendiği hususları hukuk hakimini bağlayıcı niteliktedir.
6098 sayılı TBK’nun 74. maddesi gereğince hukuk hakimi, ceza mahkemesince belirlenen kusur durumu, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleri ve beraat kararı ile bağlı değil ise de; ceza mahkemesinde belirlenen maddi vakıa ile bağlıdır.
Ceza dosyasında, savcılık aşamasında alınan 12/08/2014 tarihli trafik bilirkişisi kusur raporuna göre, davacı …’ın asli kusurlu, davalı …’nun tali kusurlu olduğu belirlenmiştir.
Söz konusu karar Yargıtay 12. ceza dairesinin 2017/11078 sayılı kararı ile kusurun tespitine ilişkin eksik araştırma yapıldığından bahisle bozulmuş,mahkemece bozmaya uyma kararı verilerek olayda davalının tali kusurlu olduğunun sabit olduğundan bahisle HAGB kararı verilip bunun kesinleştiği anlaşılmaktadır
Mahkemece alınan İstanbul Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi’nin 10/10/2016 tarihli raporuna göre, …’ın %100 kusurlu olduğu, …’nun kusursuz olduğu belirlenmiştir.
Mahkemece alınan bilirkişi …’ın 08/11/2016 tarihli raporuna göre, …’ın %60, …’nun %40 kusurlu olduğu belirlenmiştir.
Mahkemece alınan bilirkişi …’nun 20/02/2017 tarihli raporuna göre, …’ın %85, …’nun %15 oranında kusurlu olduğu belirlenmiştir.
Bu halde tük raporlar arasında bulunan çelişkinin giderilmesi ve ceza mahkemesinde davalıya tali kusur içafe edilmesi karşısısında bu çelişkilerin giderilmesi için Mahkemece İTÜ bilirkişi heyetinin 16/08/2017 tarihli raporuna göre de, …’ın %75, …’nun %25 kusurlu olduğu belirlenmiştir.
Mahkememizde alınan 16/08/2017 tarihli raporun dosya kapsamına uygun ve ceza dosyasındaki rapor ile de uyumlu olduğu ve birbiriyle örtüştüğü anlaşılmakla itirazlar yersizdir
Manevi tazminat miktarına itiraz hakkında
İlk derece mahkemesinin alınan İstanbul Adli Tıp Grup Başkanlığı’nın raporunda davacının kaza nedeniyle yaralanmasına bağlı % 53 oranında malul olması ve 9 aylık geçici iş göremezliğe uğradığı,olayda davalıların % 25 kusurlu oldukları anlaşılmaktadır.
Bedensel zarar kavramına, “ruhi bütünlüğün ihlali, sinir bozukluğu veya hastalığı”, “ruhi ve asabi sağlık bütünlüğü” gibi hallerin de girdiği kabul edildiğine göre; eğer bir kimsenin cismani zarara maruz kalması sonucunda, onun ana, baba, eşi, çocukları gibi çok yakınlarından birinin de aynı eylem nedeniyle hukuken korunan ruhi ve asabi sağlık bütünlüğü ağır bir şekilde haleldar olmuşsa onlar da manevi tazminat talep edebilirler. Çünkü bu durumda olanların zararları ile haksız eylem arasında uygun illiyet bağı vardır ve zararlarının niteliği itibariyle onların da ihlal edilen normun (TBK 56) koruma amacı içinde bulunduklarının ve hukuka aykırılık bağının gerçekleştiğinin kabulü gerekir. Başka bir anlatımla, böyle hallerde, yansıma yoluyla değil, doğrudan doğruya zarara maruz kalma söz konusudur.Nitekim aynı husus Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 28.03.2014 gün ve 2013/21-2219 Esas 2014/411 Karar sayılı kararında da açıkça ifade edilmiştir.(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 05.06.2015 Esas 2013/21-2215 Karar:2015/1487)
Şu halde, davacı küçüğün yaralanmasının ağır bedensel zarar niteliğinde bulunduğu, somut olayda adı geçenlerin davacının anne ve babası olduğundan davacıların manevi tazminat talep etme koşullarının oluştuğu anlaşılmaktadır
Hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir.
O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. (HGK 23/06/2004, 13/291-370)
Yukarıda belirtilen manevi tazminat kriterleri,davacının tespit edilen sosyal ve ekonomik durumuna, davacının kaza nedeniyle % 53 oranında meslekten kazanma gücünü kaybettiği ve iyileşmesinin 9 ay olduğu, davacı küçüğün olay tarihinde 12 yaşında olması, ancak kazadaki %75 kusurlu olduğu, davalıların % 25 kusurlu oldukları gözetilip olayın oluş şekli dikkate alındığında, takdir olunan manevi tazminatın dosya kapsamına ve hakkaniyete uyumlu olduğu, istinafın yersiz olduğu anlaşılmıştır.
Bu halde, dosya içeriğine, toplanan delillere, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenle, özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, vakıa mahkemesi hakiminin objektif, dosyadaki verilerle çelişmeyen tespitlerine ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına ve hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayanağı maddî delillere göre, HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleriyle sınırlı olarak ve resen kamu düzeni yönünden yapılan inceleme sonucu, ilk derece mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı kanaatine varılarak, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereği esas yönünden reddine dair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığından davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353/1-b-1 maddesi gereği ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacılar tarafından yapılan yargılama giderinin üzerilerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda HMK m.362 hükmü uyarınca davacılar … ve … için hükmdedilen manevi tazminat yönünden KESİN, davacı … yönünden reddedilen manevi tazminat yönünden ve davacı … için hükmedilen maddi tazminat yönünden tüm taraflar için kararın taraflara tebliğinden itibaren İKİ HAFTA içinde TEMYİZ YOLU AÇIK olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 25/11/2020

… … … …
Başkan Üye Üye Katip
… … … …
E imza E imza E imza E imza

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.