Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2020/971 E. 2020/1110 K. 24.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM .. HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
.. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :
KARAR TARİHİ : 24/11/2020

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA .. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/01/2020
NUMARASI : Esas Karar

DAVACILAR : 1- … – TC : … …
: 2- … – TC : …
: 3- … – TC : … …
VEKİLİ : Av. … –
DAVALI : 1- … – … …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : :…
DAVA : Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 24/11/2020
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 24/11/2020
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece davanın kısmen kabul kısmen reddine dair verilen karara ilişkin taraf vekillerinin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili 10/08/2018 havale tarihli dava dilekçesinde özet olarak; 26.07.2017 günü saat 10.26 sıralarında davalı sürücü … idaresindeki … plaka sayılı otomobili ile Gelinalan Sokağı takiben gelip … Caddesine çıkarak sola, son durak istikametine dönmek isterken, aracının ön kısmı ile karşıdan gelen ve … Sokak tarafına yaya olarak geçmeye çalışan …’e çarpması sonucu meydana galen trafik kazasında, yaya ..’ün vefatına neden olduğunu, davalı sürücü … hakkında taksirle ölüme neden olma suçundan cezalandırılması talebi ile Konya .. Asliye Ceza Mahkemesi’nin … Esas ve … Karar sayılı dosyasında açılan kamu davasında, davalı sürücünün asli ve tam kusurlu olduğununun tespit edildiğinden muhkumiyeti ile sonuçlandığını, davalı …’nün … plaka sayılı aracın sürücüsü ve işleteni olduğunu, diğer davalı … şirketinin ise … plaka sayılı otomobilin, 21.01.2017 başlangıç ve 21.01.2018 bitiş tarihli olarak düzenlenmiş 50.000,00 TL teminat limiti ile sınırlı olarak … nolu Akkasko-Genişletilmiş Kasko Sigorta Poliçasi ile sigorta koruması altına alındığından ihtiyari mali sorumluluk sigortacısı olduğunu, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 23.06.2004 tarihli 2004/13-291 Esas ve 2004/370 Karar sayılı ilamında belirlenen tespitlere göre; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 56. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen manevi tazminatta kusurun gerekmediği, ancak takdirde etkili olabileceğinin Yargıtay’ın 22.6.1966 tarih ve 1966/7 Esas 1966/7 Karar sayılı içtihadı birleştirme kararında açıkça vurgulandığını, davaya konu olayda müvekkillerinden …’nin, ölen …’ın eşi, … ve …’nin ise çocukları konumundaki kişiler olduğunu, müteveffa …’ın, kaza sonucu hayatını kaybetmesinin onun eş ve çocuklarında manevi yıkım oluşturmasının olağan olduğunu, aslolan insan hayatı olduğunu ve hayatin yitirilmesinin ölenin yakınlarında açtığı derin ızdırabı, hiçbir değerin telafi etmesi de imkan dahilinde olmadığını, burada amaçlanan ise sadece bir nebze olsun rahatlama duygusu vermek; öte yandan da zarar veren veya zarardan sorumlu olan yanı dikkât ve özen göstermek konusunda etkileyecek bir yaptırımla caydırıcı olabileceğini, mahkemece ülkenin ekonomik koşulları, paranın alım gücü, tarafların sosyo-ekonamik durumları, haksız eylemin niteliği ve atfedilen kusur oranı, müvekkillerde oluşan elem ve ızdırabın ağırlığı ve manevi tazminatın belirlenmesine ilişkin tüm ilke ve kurallar nazara alınarak müvekkilleri lehine makul miktarlarda istenen manevi tazminatlara hükmedilmesine hukuki ve fiili zaruret bulunduğunu, Kasko Sigorta Poliçesi içerisinde düzenlenmiş İhtiyari Mali Sorumluluk Klozu’ndan doğan sorumluluk nedeni ile dava yoluna gitmeden önce davalı … şirketine yazılı başvuru yapılmasına rağmen tazminat ödemesi yapılmadığını belirterek; müvekkillerinden …’nin eşini, … ve … ise babalarını elim bir trafik kazası sonucu kaybetmeleri nedeni ile uğradıktan manevi zararları karşılamak ve tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranlarda olmak üzere müteveffa …’ün; eşi … için 300.000,00 TL, oğlu … için 150.000,00 TL, kızı … için 150.000,00 TL manevi tazminatların davalı … AŞ. yönünden ihtiyari mali sorumluluk sigorta poliçesi teminat limiti ile sınırlı olarak dava tarihinden, diğer davalı … yönünden ise karar tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak ayrı ayrı müvekkillere verilmesine, yargılama giderleri ile aralannda ihtiyari dava arkadaşlığı olan her bir müvekkilinin davası yönünden ayrı ayrı hükmedilecek vekâlet ücretinin, müştereken ve müteselsilin davalılara yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … Vekili cevap dilekçesinde özet olarak; 26.07.2017 tarihinde saat 10:10 sıralarında müvekkilinin aracıyla işyerine gitmek aracıyla seyir haliydeyken bir anda aracına doğru gelen yaya çarpması sonucu yaya …’ün hayatını kaybettiğini, kazaya ilişkin olarak Konya ..Asliye Ceza Mahkemesinin … Esas sayılı dava dosyası ile yapılan yargılama soucunda müvekkilinin asli ve tam kusurlu bulunarak mahkumiyetine karar verildiğini, kararın istinaf yoluna müracaat edildiğini ve halen Ankara Bölge Adliye Mahkemesinde olduğunu, davacıların manevi tazminat davası niteliği gereği olaydaki özel hallerin ve şartların hakim tarafından incelenmesinin gerektiğini, her ne kadar davacı taraf kusurun gerekmediğini iddia etmişse de kusurun varlığı ve kime ait olduğunun manevi tazminata hükmedilmesi için olmazsa olmaz koşulu olduğunu, ceza dosyasının henüz kesinleşmediğini, dolayısıyla davaya konu olayda kusurun henüz kesinleşmemiş olması sebebi ile öncelikle Konya .. Asliye Ceza Mahkemesi’nin kararının bekletici mesele yapılmasının gerektiğini, manevi tazminata hükmedilebilmesi için müvekkilinin kusurlu olması gerektiğini ve kusurun belirlenmesinin gerektiğini, müteveffanın müvekkilinin aracını kontrol etmeksizin karşıya geçmeye çalıştığından kazaya kendisinin sebebiyet verdiğini, manevi tazminatın bir zenginleşme aracı olamayacağı gerek doktrinde ve gerekse Türk Yargı sisteminde tartışmasız bir şekilde yerleştiğini, hakimin somut olayda olayın özellikleri ve tarafların sosyal ve ekonomik durumlarını dikkate alarak manevi tazminat talebini değerlendirmesinin gerektiğini, davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte, müteveffanın 1937 doğumlu olup kaza tarihinde 80 yaşında oluşu, davacıların talep ettikleri tazminat miktarları, bu dava ile elde edilmek istenilen amacın duyulan elemin giderilmesi olmadığını, zenginleşme amacı ile bu davanın açıldığını, dava dilekçesinde kişinin hayatının değeri üzerinde yapılan değerlendirmelerin tamamen duygusal temas amaçlı olup, Türkiye’deki ortalama insan ömrünün davacının kaza tarihindeki yaşından daha düşük olduğunun somut bir veri olduğunu belirterek; davacının davasının reddine, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin her bir davacıya red edilen taleplerine göre ayrı ayrı yükletilmesine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
Davalı …ne usulüne uygun davetiye tebliğ edildiği, davaya cevap verilmediği ve duruşmalara da katılmadıkları anlaşılmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk Derece Mahkemesince verilen kararda özetle; “Davaya konu 26.07.2017 tarihinde meydana gelen trafik kazası soyunucu davacılar murisi …’ün hayatını kaybettiği, kazaya karışan … plaka sayılı otomobilin davalı sürücü … adına kayıtlı olduğu ve 21.01.2017 başlangıç ve 21.01.2018 bitiş tarihli olarak düzenlenmiş 50.000,00 TL teminat limitli ile sınırlı olarak … nolu Akkasko-Genişletilmiş Kasko Sigorta Poliçesi ile sigortalı bulunduğu, bu nedenle davalı sigortanın sigortadan kaynaklı sorumluluğunun bulunduğu, davacılar ile davalı şahıs hakkında sosyal ekonomik durum araştırmasının yapıldığı, dava konusu kazaya ilişkin olarak yürütülen kovuşturma dosyasında adli tıp kurumu tarafından düzenlenen kusur raporunda ise davalı sürücünün asli ve tam kusurlu olduğunun tespit edildiği anlaşılmakla ; davanın kısmen kabul kısmen reddine, davacı …’ün manevi tazminat talebinin kabulü ile, 30.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 26.07.2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı …’den ve davalı …Ş den müştereken ve müteselsilen (… sigorta A.Ş. Poliçe limiti 50.000,00 TL ile sınırlı sorumlu olarak) alınarak davacıya verilmesine, davacı …’ün manevi tazminat talebinin kabulü ile, 15.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 26.07.2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı … ve davalı …Ş den müştereken ve müteselsilen (.. sigorta A.Ş. Poliçe limiti 50.000,00 TL ile sınırlı sorumlu olarak) alınarakden alınarak davacıya verilmesine, davacı …’in manevi tazminat talebinin kabulü ile, 15.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 26.07.2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı … ve davalı …Ş den müştereken ve müteselsilen, (.. sigorta A.Ş. Poliçe limiti 50.000,00 TL ile sınırlı sorumlu olarak) alınarak davacıya verilmesine dair karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” şeklinde davanın kısmen kabul kısmen reddine, davacı …’ün manevi tazminat talebinin kabulü ile, 30.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 26.07.2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı …’den ve davalı …Ş den müştereken ve müteselsilen (.. sigorta A.Ş. Poliçe limiti 50.000,00 TL ile sınırlı sorumlu olarak) alınarak davacıya verilmesine, davacı …’ün manevi tazminat talebinin kabulü ile, 15.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 26.07.2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı … ve davalı …Ş den müştereken ve müteselsilen (Ak sigorta A.Ş. Poliçe limiti 50.000,00 TL ile sınırlı sorumlu olarak) alınarakden alınarak davacıya verilmesine, davacı …’in manevi tazminat talebinin kabulü ile, 15.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 26.07.2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı … ve davalı …Ş den müştereken ve müteselsilen, (… sigorta A.Ş. Poliçe limiti 50.000,00 TL ile sınırlı sorumlu olarak) alınarak davacıya verilmesine dair hükmün kurulduğu anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacılar vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; talep edilen manevi tazminat miktarlarının tamamına veya daha üst miktarlara hükmedilmesi gerekirken az miktarda manevi tazminata hükmedildiğini, hükmedilen miktarın manevi zararı karşılamaktan, zarara uğrayan müvekkillerini tatmin etmekten ve zarar vereni ve tazminat sorumlusunu uyarmaktan çok uzak olduğunu, yargılama giderinin tamamına hükmedilmemesinin de hakkaniyete aykırı olduğunu, manevi tazminatın reddedilen bölümü için kendisini vekil ile temsil ettiren davalı lehine vekalet ücreti takdir edilmesinin hatalı olduğunu beyan ederek Yerel Mahkemece verilen kararın ortadan kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dava konusu trafik kazasına ilişkin ceza yargılamasının sonuçlanmadan davacıların manevi tazminat davası açtıklarını ve Yerel Mahkemenin değerlendirme yaparken bu ceza mahkemesinden alınan adli tıp kurumu kusur raporundaki davalı sürücünün asli ve tam kusurlu olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verildiğini, ceza mahkemesinde adli tıp kurumundan gelen raporda görgü tanığının ifadelerinin göz ardı edildiğini, müvekkilinin kusurluluğunun ceza soruşturmasındaki raporun esas gösterilerek davacılar lehine tazminata hükmedildiğini, dosya kapsamında verilen bu kararın eksik inceleme yapılarak verilen bir karar olduğunu ve usul ve yasaya aykırı olduğunu, dava tarihi itibari ile takdir edilen manevi tazminat miktarlarının son derece yüksek olduğunu, kusur oranı belirlenmeksizin ve olayın özelliklerine göre çok yüksek miktarda tazminat rakamlarının belirlenmesi nedeniyle Yerel Mahkemece verilen kararın hatalı olduğunu beyan ederek Yerel mahkemece verilen kararın ortadan kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …Ş. Vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkili şirket nezdindeki kasko poliçesi ihtiyari mali mesuliyet teminatı kişi başı teminat limitinin 50.000,00 TL ile sınırlı tutulduğunu, ancak Yerel mahkemece verilen kararda sorumluluklarının net bir şekilde belirtilmediğini ve tarafların yanılgıya düşmesine sebebiyet verildiğini, Yerel Mahkemece müvekkili şirketin sorumlu olduğu tutar yönünde hüküm kurulması ve bu limite göre miktarların oranlanması gerektiğini beyan ederek Yerel Mahkemece verilen kararın ortadan kaldırılması ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Davalı … vekilinin istinafı açısından ;
Davalıya ait araç davalı … nezdinde Kasko Poliçesi İhtiyari Mali Mesuliyet teminatı kişi başı teminat limiti 50.000 TL ile sınırlı tutulup. Manevi tazminat talepleri ise “kişi başı limit içerisinde kalmak şartıyla” 50.000 TL ile sınırlandırıldığı,davalı şirketin bir kazada bir kişinin yaralanması veya vefat etmesi sonucunda poliçeden kaynaklı sorumluluğunun toplam 50.000 TL ile sınırlı olduğu,ancak Verilen bu kararda davalı şirketin poliçe gereği, her bir davacı bakımından ayrı teminatlardan sorumluymuş gibi hüküm oluşturulduğu, her davacı yönünden ayrı ayrı değil, toplam 50.000 TL üzerinden davalı şirketin sorumlu olduğu yönünde hüküm kurulması ve hükmedilen tutarların 50.000 TL limite göre davacıların miras hissesine göre oranlanması suretiyle hüküm tesisi gerekirken aksi yönde infazda tereddüt oluşturacak ve poliçe limitini aşacak şekilde karar verilmesi yanlış olup itiraz yerindedir
Davalının olayda kusurunun bulunmadığı,mahkemenin ceza mahkemesi kararı ile bağlı olmadığı istinafı yönünden
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu
Madde 49- Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.
Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Düzenlemesi mevcuttur. Haksız fiil sorumluluğunun ortaya çıkabilmesi için gerekli olan ikinci koşul, zarara sebebiyet veren hukuka aykırı fiilin, fail tarafından kusurlu olarak yapılmış olmasıdır. Kusur, hukuk düzeninin kurallarının bilerek ve isteyerek yada ihmal sebebiyle ihlal edilmesi gerekecektir.Kusurun kanunlarımızda tanımı yapılmamıştır. Uygulama ve öğretide kabul görmüş tanıma göre; kusur, hukuk düzenince kınanabilen davranıştır. Kınamanın nedeni, başka türlü davranma olanağı varken ve zorunlu iken, bu şekilde davranılmayarak, bu tarzdan sapılmış olmasıdır. Kısacası; kusur, genel tanımıyla, hukuk düzeni tarafından bir davranış tarzının kınanması olup; bu kınama, o davranışın belirli koşullar altında bireylerden beklenen ortalama hareket tarzından sapmış olmasından kaynaklanır.
Ceza Mahkemesi kararlarının Hukuk Mahkemesi’ne etkisi, TBK’nun 74. maddesinde düzenlenmiş olup hukuk hakimi ceza mahkemesinin kesinleşmiş kararları karşısında esas bakımından ilke olarak bağımsız kılınmıştır. Borçlar Kanununun 74. maddesinde “Hakim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir.Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz” hükmü öngörülmüştür.Bu açık hüküm karşısında, ceza mahkemesince verilen beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliği, illiyet gibi esasların hukuk hakimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır. Ceza mahkemesinde bir maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir (Y.H.G.K. 11.10.1989 gün ve E.1989/11-373, K.472 sayılı ilamı). Bunun nedeni, ceza yargılamasındaki ispat araçları bakımından ceza hakiminin hukuk hakiminden çok daha elverişli konumda bulunmasıdır. O halde bir ceza mahkemesinin uyuşmazlık konusu olayın tespitine; diğer bir söyleyişle maddi olgulara ilişkin kesinleşmiş saptamasının, aynı konudaki hukuk mahkemesinde de kesin delil oluşturacağı açıktır (Hukuk Genel Kurulu – 2008/4-564 E, 2008/536 K.).
Olayla ilgili Konya .. ASCM nin … esas sayılı dosyası ile kamu davası açıldığı ve bu dosyada Ankara ATK raporunun bulunduğu ,verilen ceza mahkemesi kararın istinaf edildiği,davalı tarafça olayın tek görgü tanığı ……..ın beyanları dikkate alınmadan rapor düzenlendiğini belirttiği, ceza mahkemesi kararının kesinleşmemesine rağmen İDM ce ayrıca bir kusur raporu aldırılmadan karar verildiği anlaşılmaktadır.
Borçlar Kanununun 74. maddesinde “Hakim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz” hükmü uyarınca
Bu nedenle istinafa konu bu dosyada davalının ceza dosyasının tarafı olduğu gözetilerek ya ceza mahkemesi kararının kesinleşmesi ve maddi vakıa olarak olayın net şekilde tespiti veya davalının itirazları da değerlendirilerek ve tüm dosyaların uyap kayıtları dosya içine alınarak,ceza dosyasındaki tüm taraf ve tanık beyanları, deliller, raporlar da irdelenerek dosyanın Karayolları fen heyetinden oluşturulacak 3 kişilik bilirkişi heyetinden aldırılacak raporla, kusur raporunun sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken olayla ilgili hiç bir rapor alınmadan ve işin çözümünün uzmanlığı ve bilirkişi incelemesini gerektirdiği dikkate alınmadan karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, aksinin kabulü savunma hakkı ihlali oluşturacağından bu halde davacı vekilinin buna yönelik istinaf itirazları yerindedir.
(Nitekim Yargıtay 17 hd ‘nin 2007/3294-2932 sayılı 2012/3103 esas 2012/7097 karar sayılı ve 2016/3309 esas 2016/8437 karar sayılı ilamları
Kaldırma gerekçesine göre kusur durumu netleşmediğinden davacı vekili ile davalı vekilinin manevi tazminat miktarının azlığı veya çokluğuna yönelik itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek bulunmamaktadır.
Yukarıda yapılan genel açıklamalar ışığında, istinafa konu ilk derece mahkemesinin dosyası incelendiğinde, yukarıda belirtilen ve esasa etki eden hususlarda delillerin eksik toplandığı anlaşılmakla, ilk derece mahkemesi kararının duruşma yapılmaksızın kaldırılması ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye iadesine dair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurusunun açıklanan sebeplerle KABULÜ ile Yerel Mahkeme kararının HMK.m.353/1-a/6 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, gerekçede belirtilen eksiklikler giderilerek yeniden yargılama yapılması için HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf yasa yoluna başvuran taraflarca peşin olarak yatırılan başvuru harcı dışında kalan istinaf karar harçlarının talep halinde taraflara ayrı ayrı iadesine,
4-Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,
5-İstinaf yasa yoluna başvuranlar tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
6-Karar tebliği ve harç işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle KESİN olarak karar verildi. 24/11/2020

… … … …
Başkan Üye Üye Katip
… … … …
E imza E imza E imza E imza

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.