Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2020/964 E. 2021/63 K. 28.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: …- …
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :
KARAR TARİHİ :

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ :
NUMARASI : … Esas … Karar

DAVACI : – T.C.No:
VEKİLLERİ : Av.
DAVALILAR :1-… Sigorta Anonim Şirketi –
VEKİLİ : Av.
2-… Limited Şirketi –
3– T.C.No:
VEKİLİ : Av.
DAVANIN KONUSU : Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ :
KARARIN YAZILMA TARİHİ :

Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili 28.06.2017 havale tarihli dava dilekçesinde özetle; 12/04/2016 günü saat 21:30 sıralarında … İli … Caddesi istikametinden … Caddesini takiben … Caddesi kavşağı istikametinde …’ın sevk ve idaresinde olan … plakalı araca, … ‘ sevk ve idaresindeki … plakalı aracın sollama yaparken çarpması ve aracın hakimiyetini kaybetmesi neticesinde trafik kazasının gerçekleştiğini, kazada aynı araçta bulunan iki kişinin vefat ederken, müvekkilinin ağır şekilde yaralandığını, kaza sonucunda tutulan kaza tespit tutanağına göre … plakalı aracın sürücüsü …’ın, müvekkilinin yaralandığı kazada 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 67.maddesini ihlal etmesi sebebiyle kusurlu olduğunun belirtildiğini, müvekkilinin ise yolcu olması nedeniyle dava konusu kazada herhangi bir kural ihlalinin olmadığının sabit olduğunu, maddi hasarlı trafik kazasına karışan … plakalı aracın motorlu araçlar sicilinde aracın malikinin … Teks. Pet. Ürü. Gıd. Taş. San. ve Tic. Ltd. Şti. göründüğünden kaza sonucu oluşan zarardan davalı şirketin de müşterek ve müteselsil sorumlu olduğunu, kazaya karışan … plaka sayılı aracın davalı … Sigorta A.Ş.’nden … poliçe numaralı Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları uyarınca Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası kapsamında sigortalı olduğundan maddi tazminat yönünden sorumlu olduğundan bahisle; Fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydı ile müvekkili … için şimdilik geçici iş göremezlik(maluliyet) nedeniyle 50,00 TL, sürekli iş göremezlik (kalıcı-sakatlık-maluliyet) nedeniyle çalışma gücü ve kazan kaybı 50,00 TL, tedavi giderleri ve tüm iyileşme sürecinde yapılan masraflar için 50,00 TL olmak üzere toplam 150,00 TL tazminat tutarlarının belirlenerek tespiti ile (sigorta şirketi yönünden poliçede belirtilen limitler dahilinde ve başvuru tarihinden itibaren) olay tarihinden itibaren işleyecek avans faiz oranı üzerinden tazminata hükmedilmesi ve davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar … Dağıtım Tekstil Petrol Ürünleri Gıda Taşımacılık Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafın müvekkilleri aleyhine açmış olduğu davalarının usul ve yasalara aykırı olup reddinin gerektiğini, davacı tarafın kazaya ilişin anlatımlarının kazanın oluş biçimi ile uzaktan yakından ilgisi olmadığını, bu olayda müvekkili …’ın kusuru olmadığı için sorumluluğunun da bulunmadığını, bu kaza nedeni ile Konya C.Başsavcılığı’nın … Sor. Sayılı dosyası üzerinden soruşturma başlatıldığını, olay yeri kaza tespit tutanağının tamamen usul ve yasalara aykırı düzenlenerek tüm kusurun müvekkiline atfedildiğini, kusursuz olduğundan müvekkillerinin maddi ve manevi tazminattan sorumluluklarının bulunmadığını, kusuru kabul etmemekle beraber bir an kusur atfedilse bile olayda hatır taşıması söz konusu olduğu için mahkemenin indirim yapmasının gerektiğinden bahisle davacının haksız ve yersiz davasının reddine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
Davalı … Sigorta A.Ş.vekili cevap dilekçesinde özetle; Davaya konu mezkur olayın gerçekleşmesine sebebiyet verdiği iddia olunan … plaka sayılı aracın müvekkili şirket tarafından … numaralı Karayolları Motorlu araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Poliçesi ile sigortalandığını, ancak aracın söz konusu poliçe teminatı altına alınmış olmasının, teminatın tamamen ve otomatik olarak ödeneceği anlamına gelmediğini, müvekkil şirketin, sigortalanana düşen hukuki sorumluluğu zorunlu sigorta limitleri dahilinde teminle mükellef olup, sigortalının sorumluluğunun bulunmadığı hallerde, müvekkil şirketin sorumluluğundan bahsedilmesi mümkün olmayacağını, davacının iş göremezlik dönemlerinin ne kadar olduğu ve bu döneme ilişkin gelir kaybının varlığının tespit edilmesinin gerektiğini, bu bağlamda, davacının bahsi geçen iş göremezlik ve beden gücü kaybı tazminat talepleri için, Sosyal Güvenlik Kurumunun, müvekkil Şirketten rücuen tazminat talebinde bulunacağı hususları da göz önüne alınarak, davacı için Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından davacıya yapılmış olan ödemeler ve masraflar sorularak tazminat taleplerinden düşülmesi gerektiğini, aksi halde müvekkil şirketin mükerrer ödeme yapmak durumunda kalacağını, yargılamaya konu mezkur olayda hatır taşımalığının varlığının çok açık ve net bir şekilde ortada olduğunu, mahkemenin taktirinde olmak üzere muhtemel hesaplanacak tazminatlardan hatır taşımacılığı indirimi yapılmasını talep ettiğini, Karayolları Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası Genel Şartları 01.06.2015 tarihinde değiştiğini, bu değişiklik ile teminat altında olan riskler belirlendiğini ve hangi risklerin teminat dışı bırakıldığının açıkça anlatıldığını, 01.06.2015 tarihinde değişen Poliçe Genel Şartlarının yargılamaya konu olaya da uygulanması gerektiği hususunda tereddüt bulunmadığını, mezkur olayın 12.04.2016 tarihinde gerçekleştiğini, 01.06.2015 tarihi itibariyle değişmiş olan Zorunlu Mali Mesuliyet Poliçesi Genel Şartları uyarınca, müvekkil Sigorta Şirketinin geçici iş göremezlik tazminatlarından ve bu dönemde doğan bakıcı giderlerinden sorumluluğunun bulunmadığını, bu risklerin açıkça teminat dışı bırakıldığını, yine aynı bağlamda SGK tarafından karşılanmış olup olmamasına bakılmaksızın tüm tedavi giderleri teminat dışı olduğunu ve müvekkili şirketin sorumluluğunun bulunmadığından bahisle haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olan davanın reddine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME ÖZETİ :
Konya … Asliye Ticaret Mahkemesinin 23/06/2020 tarih … Esas … Karar sayılı gerekçeli kararı ile; “… Dava konusu 12.04.2016 tarihli kazaya karışan sürücü … ‘sevk ve idaresindeki … plakalı araçta yolcu olarak bulunduğu sırada dava konusu kazanın meydana geldiği, davalı … Sigorta A.Ş., … ve … Dağıtım Tekstil Petrol Ürünleri Gıda Taşımacılık Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nin süresi içerisinde sundukları hatır taşıması savunmalarının yerinde olduğundan %20 oranında hatır taşıması indirimi yapılması gerektiği, Mahkememizin aynı kazaya ilişkin olarak verdiği … Es…. Es. sayılı ilamının davalıların istinafı üzerine Konya Bölge Adliye Mahkemesinin 26/11/2019 tarih ve … Es … Kar. Sayılı ilamı ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği, anlaşılmakla davanın kısmen kabul kısmen reddi ile davacı … için 24.386,67 TL geçici iş göremezlik, 461.185,17 TL sürekli iş göremezlik, 5.000,00 TL kaçınılmaz tedavi gideri, 22.071,21 TL bakıcı gideri zararına bağlı maddi tazminatın tüm davalılar yönünden 6098 sayılı TBK.’nun 51. maddesi gereğince takdiren % 20’si oranında hatır taşıması indirimi yapılmak suretiyle davacı … için hesaplanan 19.509,34 TL geçici iş göremezlik, 368.948,14 TL sürekli iş göremezlik, 4.000,00 TL kaçınılmaz tedavi gideri, 17.656,97 TL bakıcı gideri zararına bağlı olmak üzere toplam 410.114,45 TL maddi tazminatın davalılar … ve … Dağ. Teks.Petr.Ür.Gıda Taş.San.ve Tic.Ltd.Şti yönünden olay tarihi olan 12/04/2016 tarihinden, davalı … Sigorta Aş yönünden temerrüt tarihi olan 13/06/2017 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte (davalı … Sigorta A.Ş.’nin sorumluluğunun kaza tarihinde geçerli poliçe limiti olan sakatlanma ve ölüm hali güvence miktarı 310.000,00 TL’lik ve sağlık gideri güvence miktarı olan 310.000,00 TL’lik miktar ile sınırlı olmak üzere) davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine karar vermek gerekmiş olup ; DAVANIN KISMEN KABUL KISMEN REDDİ İLE; 1-Davacı … için 24.386,67 TL geçici iş göremezlik, 461.185,17 TL sürekli iş göremezlik, 5.000,00 TL kaçınılmaz tedavi gideri, 22.071,21 TL bakıcı gideri zararına bağlı maddi tazminatın tüm davalılar yönünden 6098 sayılı TBK.’nun 51. maddesi gereğince takdiren % 20’si oranında hatır taşıması indirimi yapılmak suretiyle davacı … için hesaplanan 19.509,34 TL geçici iş göremezlik, 368.948,14 TL sürekli iş göremezlik, 4.000,00 TL kaçınılmaz tedavi gideri, 17.656,97 TL bakıcı gideri zararına bağlı olmak üzere toplam 410.114,45 TL maddi tazminatın davalılar … ve … Dağ. Teks.Petr.Ür.Gıda Taş.San.ve Tic.Ltd.Şti yönünden olay tarihi olan 12/04/2016 tarihinden, davalı … Sigorta Aş yönünden temerrüt tarihi olan 13/06/2017 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte (davalı … Sigorta A.Ş.’nin sorumluluğunun kaza tarihinde geçerli poliçe limiti olan sakatlanma ve ölüm hali güvence miktarı 310.000,00 TL’lik ve sağlık gideri güvence miktarı olan 310.000,00 TL’lik miktar ile sınırlı olmak üzere) davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya VERİLMESİNE, 2-Davacının fazlaya ilişkin talebinin REDDİNE,” karar verildiği anlaşılmıştır.
İSTİNAF NEDENLERİ :
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özet olarak; yerel mahkemece hukuka ve hakkaniyete aykırı kararın istinaf incelemesi neticesinde kaldırılması gerektiğini, müvekkilinin söz konusu kazada hiçbir kusuru olmamasına rağmen uğradığı zarar miktarı ortadayken davalı tarafın hatır taşıması iddiasının karara esas alınarak hak edilen tazminat üzerinden %20 gibi önemli bir hakkaniyet indirimi yapılmasının hukuka ve usule aykırı olduğunu, kesinlikle kabul anlamına gelmemekle birlikte somut olayda bir an için hatır taşıması varlığı kabul edilse dahi hatır taşımasından yalnızca davalı araç sürücüsünün yararlanabileceğinin kabul edilebileceğini, davalı araç maliki şirket ve sigorta şirketi hakkında hakkaniyet indirimi uygulanmaması gerektiğini, tüm bu nedenlerle yerel mahkeme kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasına karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
Davalı … Sigorta AŞ vekili istinaf başvuru dilekçesinde özet olarak; Karayolları zorunlu mali mesuliyet sigortası genel şartlarının 01/06/2015 tarihinde değiştiğini, bu değişiklik ile teminat altında olan risklerin belirlendiğini ve hangi risklerin teminat dışı bırakıldığının açıkça anlatıldığını, 01/06/2015 tarihinde değişen poliçe genel şartlarının yargılamaya konu olaya da uygulanması gerektiği hususunda tereddüt olmadığını, değişmiş olan genel şartlar uyarınca müvekkili sigorta şirketinin geçici iş göremezlik tazminatlarından ve bu dönemde doğan bakıcı giderlerinden sorumluluğu bulunmadığını, bu risklerin açıkça teminat dışı bırakıldığını, yine aynı bağlamda SGK tarafından karşılanmış olup olmamasına bakılmaksızın tüm tedavi giderlerinin teminat dışı olduğunu ve müvekkili şirketin sorumluluğunun bulunmadığını, SGK nun hiçbir ayrıma gitmeden kazazedelerin tüm tedavi giderlerini karşılamak zorunda olduğunu, son dönemde gelen Yargıtay kararlarında da değerlendirme hatası bulunduğunu, trafik poliçesinin zorunlu bir poliçe olduğunu 2918 sayılı kanun ile tanımlandığını, bunun da kapsamın Hazine Müsteşarlığı tarafından hazırlanan genel şartların dışında iş bu kanunla belirleniyor demek olduğunu, müvekkili şirket nezdinde bu zararlara karşı alınmış bir prim bulunmadığını, tüm bu nedenlerle eksik inceleme ile verilmiş olan yerel mahkeme kararının kaldırılmasına ve 01/06/2015 tarihinde değişen poliçe genel şartlarının mezkur olaya uygulanarak teminat dışı bırakılan geçici iş göremezlik ve bu döneme bağlı bakıcı giderleri ile SGK nın ödeyip ödemediğine bakılmaksızın tüm tedavi giderlerinden ve davadaki tüm tazminat kalemlerinden müvekkili şirketin sorumluluğunun bulunmadığı hususunda hüküm tesisine ve bu şekilde davanın reddine Bölge Adliye Mahkemesinden gelecek sonuca kadar icranın tehirine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özet olarak; davalı sigorta şirketinin hukuki dayanaktan yoksun olan istinaf taleplerinin reddinin gerektiğini, müvekkilinin içinde yolcu olarak bulunduğu kazaya karışan aracın davalı sigorta şirketi tarafından ZMMS poliçesi ile sigortalı olduğunu, sigorta şirketinin kaza tarihindeki teminat limitleri dahilinde ve kusur oranlarında müvekkilinin uğradığı bütün bedensel ve maddi zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğunu, bu nedenle davalı sigorta şirketinin hukuki dayanaktan yoksun istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
Davalılar … ve … Taşımacılık vekili istinafa cevap dilekçesinde özet olarak; müvekkilinin davacı ve kazada vefat edenler ile yakın arkadaş olduklarını, müvekkilinin uzun süre arkadaşlarını okula kendi arabası ile götürüp getirdiğini ve bu taşıma karşılığında arkadaşlarından hiçbir zaman beklenti içinde olmadığını, kazanın yaşandığı gün müvekkilinin davacının yemeğe gitme ısrarını kıramadığını ve davacının isteği üzerine yemek yemeye giderken kazanın meydana geldiğini, tüm bu nedenlerle davacı tarafın istinaf talebinin reddinin gerektiğini beyan ve talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Dava; trafik kazası sebebiyle geçici, sürekli iş göremezlik, tedavi ve bakıcı giderlerine ilişkin maddi tazminat istemine ilişkindir.
1-Kamu düzeni yönünden yapılan incelemede :
AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği anlaşılmakta olup bu iptal kararının somut davada uygulanabilirliğinin tespiti gerekmektedir.
Anayasa’nın 153.maddesi uyarınca, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamamakta ve ancak Resmi Gazetede yayımlandıktan sonra yürürlüğe girmektedir.Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının yasama,yürütme ve yargı organları,idari makamlar,gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı açıktır.
Diğer taraftan HMK 33 maddesinde “Hakim Türk hukukunu resen uygulanır.”
Şeklinde ifadesini bulan yasal ilke gözetildiğinde; Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının bu gibi kesin hüküm halini almamış derdest dosyalar yönünden uygulanmasının zorunluluğu ortadadır.
Zira Anayasa Mahkemesinin iptal kararları usulü kazanılmış hakların istisnasını teşkil ederler.
T.C Anaysası’nın 153 üncü maddesinin 6 ncı fıkrasında, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.” düzenlemesi mevcut olup, bu düzenlemenin doğal sonucu olarak Anayasa Mahkemesi’nce bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tümünün ya da bunların belirli hükümlerinin Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edildiğinin bilindiği halde görülmekte olan davaların Anayasa’ya aykırılığı saptanan kurallara göre görüşülüp çözümlenmesi, Anayasa’nın üstünlüğü prensibine ve hukuk devleti ilkesine aykırı düşeceği için uygun görülmeyeceği kabul edilmektedir (Danıştay 4. Dairesi. 09.05.2011 tarih ve 2011/2546 E., 2011/3384 K. sayılı kararı).
Bu konudaki Anayasa Mahkemesinin 12.12.1989 tarih ve 1989/11-48 sayılı kararında;“Anayasanın 152. maddesine göre, itiraz yoluna başvuran mahkemeler, Anayasa Mahkemesi’nce verilecek kararlara uymak zorundadırlar. Bu durumda, itiraz eden mahkeme, elinde bulunan ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce açılmış olan bir davayı Anayasa Mahkemesi kararına göre çözecek ve doğrudan iptal kararının etkisini önceye uygulayacaktır. Ayni durum, itiraz yoluna başvurmayan mahkemeler yönünden de geçerlidir. İptal davası veya itiraz üzerine bir kuralın iptali sonucu, Mahkemeler bakmakta oldukları davaları bu karara göre çözmekle yükümlüdürler. Bu sonuç Anayasa’nın, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” yolundaki 153. Maddesinin altıncı fıkrasında yer alan kuralın sonucudur. …” gerekçesine yer verilmiştir.
Yine, 09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da;“Sonradan çıkan içtihattı birleştirme kararının, Temyiz Mahkemesinin bozma kararına uyulmakla meydana gelen usule ait müktesep hak esasının istisnası olarak henüz mahkemede veya Temyiz Mahkemesinde bulunan işlere tatbiki gereklidir. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarında da aynı ilke geçerlidir.” şeklinde açıklama yapılmış, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.07.2011 tarihli ve 2011/1-421 Esas, 2011/524 K. Sayılı kararında da “Eldeki dava sonuçlanıp kesinleşmeden o davaya uygulanabilecek olan yasa metni Anayasa Mahkemesince iptal edilip, yürürlüğün durdurulmasına karar verildiğine göre, iptal kararı sonucu oluşan durumun 05.09.1960 tarihli, 21/9 sayılı YİBK’da da belirtildiği üzere maddi anlamda kesinleşmemiş olup, derdest olan eldeki davaya da uygulanması zorunludur.” denilmiş, aynı yöndeki içtihat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.03.2012 tarihli ve 2012/20-12 E., 2012/232 K. sayılı kararında da oy birliği ile kabul edilmiştir. Keza 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 E., 2004/19 K. sayılı ve 03.02.2010 tarihli ve 2010/4-40 E., 2010/54 K. sayılı kararlarında da: “Uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usulî kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal sonrası oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir.” yönünde değerlendirme ve açıklama yapılmıştır.
Görüldüğü üzere, Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve bu durumun da bozma kararına uyulmakla meydana gelen usulî müktesep hakkın istisnası olduğu ve eldeki tüm uyuşmazlıklara uygulanması gerektiği uyulması zorunlu yargısal içtihatlar ile kabul edilmiştir.
Anayasa’nın 153. maddesinin birinci fıkrasında herhangi bir denetim yolu tanınmamış ve Anayasa Mahkemesi kararlarının kesin olduğu belirtilmiş, beşinci fıkrada “İptal kararları geriye yürümez” kuralına yer verilmiştir.
Türk Anayasal sisteminde, “Devlete güven” ilkesini sarsmamak ve ayrıca devlet yaşamında bir kargaşaya neden olmamak, kazanılmış hakları korumak için iptal kararlarının geriye yürümezliği kuralı kabul edilmiştir. Böylece hukuksal ve nesnel alanda etkilerini göstermiş, sonuçlarını doğurmuş bulunan durumların, iptal kararlarının yürürlüğe gireceği güne kadarki dönem için geçerli sayılması sağlanmıştır. Bir kural işlemle kurulan statünün Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararıyla ya da bir başka kural işlemle kaldırılması durumunda, bu statüye bağlı öznel (sübjektif) işlemlerin de geçersiz duruma düşmesi doğaldır. Dolayısıyla bu öznel işlemlerle, ortadan kalkan statüye dayanarak ileriye dönük haklar elde edilemez. Anayasa’nın bağlayıcılığı, Anayasa Mahkemesi kararlarına tüm devlet organlarının uyma zorunluluğu ve Anayasa’nın üstünlüğü ilkesi, Anayasa’ya aykırı bir kuralın aykırılığının saptanmasından sonra uygulama alanı bulmasını kesinlikle önler. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının zaman içerisindeki etkisi böylece çıkmakta ve “İptal kararlan geriye yürümez” kuralı belirtilen anlamı taşıyarak geçerli olmaktadır. Anayasa’nın 153. maddesindeki “İptal kararları geriye yürümez” kuralının, geriye yürümezlik kuralının, yalnız lafza bağlı kalınarak yorumlanması hukuk devleti ilkesine ve bu ilke içinde var olan adalet ve eşitlik ilkelerine aykırı sonuçlar doğurabileceği gibi itiraz yoluyla yapılacak denetimin amacına da ters olduğu aşikârdır. Ayrıca iptal kararının geriye yürümezliği kuralı çoğu zaman iptal kararlarını işlevini ve etkinliğini azaltmaktadır.
Yukarıda yapılan tespit, açıklama ve değinilen uyulması zorunlu yargısal içtihatlara göre somut uyuşmazlık ele alındığında;
AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği,iptal kararı içerine göre sigorta şirketlerinin trafik kazalarından doğan tazminat sorumluluğunun öncelikle Karayolları Trafik Kanunu,Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiillere ilişkin hükümlerinin uygulanacağı, dolayısıyla trafik sigortası kapsamındaki tazminatların belirlenmesinde artık ‘Genel Şartlar’ın kural olarak belirleyici olmayacağı, genel Şartlar”ın sadece Karayolları Trafik Kanunu ve Borçlar Kanunu’na aykırı olmayan hükümlerinin uygulanabileceği, dolayısıyla bu karardan sonra sigorta şirketlerinin tazminat sorumluluğunu azaltan ‘Genel Şartlar’ın birçok hükmünün uygulanamaz hale geldiği görülmektedir.
Bu kapsamda açılan davalarda TBK nın haksız fiile ilişkin hükümleri,KTK kanunu hükümleri ile genel şartların bunlara aykırı olmayan hükümleri ile bu doğrultuda yeni genel şartlarla çeliştiği durumda Yargıtay’ın genel şartların yürürlüğe girmesinden önceki yerleşmiş içtihatları doğrultusunda uygulama yapılması gerekecektir.
Zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinin konusu, karayolunda motorlu taşıt işletenin, motorlu taşıtın işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilerin uğrayabileceği destekten yoksun kalma zararını, bedensel zararı ve/veya eşya zararını tazmin yükümlülüğünü teminat altına almaktır. Başka bir ifadeyle sigorta şirketinin bu sözleşme ile yüklendiği borç, işletenin motorlu taşıtın işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilere zarar vermesi hâlinde doğacak tazminat borcunu sigorta teminat limiti dâhilinde ödeme borcudur. Sigorta şirketinin zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinden doğan sorumluluğunun kapsamı düzenlenmemiş olup bu kapsamın idarenin düzenleyici nitelikte işlemi olan genel şartlar ile belirlenmesi öngörülmüştür. Böylece sigorta şirketinin zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinden doğacak borcu, idare tarafından her zaman değiştirilebilir nitelikteki kurallar olan genel şartlara göre belirlenecektir. Borcun kapsamının tespiti hususunda temel çerçeve ve ilkelerin kanunda belirlenmediği, idareye geniş bir takdir yetkisinin tanındığı anlaşılmaktadır.
Mali sorumluluk sigortası sözleşmesinin içeriğine ilişkin düzenleme öngören itiraz konusu kuralların, sözleşmenin tarafları olarak motorlu taşıt işleten ile sigorta şirketinin yanında motorlu taşıt işletilmesi sebebiyle zarara uğrama riskine maruz kalan üçüncü kişilerin menfaatleri arasındaki dengenin dikkate alınarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Motorlu taşıt işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilerin zarara uğraması hâlinde işletenin tazminat borcunun kapsamı 6098 sayılı Kanun’un gerçek zararın tazminini öngören kurallarına göre belirlenmektedir. Bu tazminat borcunun ödenmesini teminat altına almak amacıyla zorunlu kılınan mali sorumluluk sigortası uyarınca sigorta şirketinin borcunun kapsamı ise itiraz konusu kurallarda atıf yapılan genel şartlara göre belirlenmektedir. Bu da zarar gören üçüncü kişi ve işleten aleyhine buna karşılık sigorta şirketi lehine menfaat dengesinin bozulmasına yol açabileceği gibi aksi durum da söz konusu olabilecektir. İşleten sorumluluk sigortası yaptırmış olmasına rağmen sigorta şirketi tarafından ödenen tazminat ile gerçek zarara karşılık gelen tazminat arasındaki farktan zarar görene karşı sorumlu olmaya devam edecektir. Zarar görenin sigorta şirketi tarafından tazmin edilmeyen zararı ise ancak işletenin ekonomik durumunun bu zararın karşılanması için yeterli olması hâlinde tazmin edilebilecektir. Şeklinde tezahür eden AYM İPTAL GERKÇESİNDE VURGULANDIĞI ÜZERE AYNI KAZA İLE İLGİLİ OLMAK ÜZERE İŞLETEN VE FİİLİ YAPAN KİŞİYE YÖNELİK AÇILAN DAVA İLE SİGORTANIN DAVALI OLMASI DURUMUNDA UYGULANACAK Yönetmelik ve hesaplama tablolarındaki farklılık sorumlular arasında eşitsizliğe ve idarenin tek taraflı olarak düzenleyici olan işlemlerin sonucunda sorumlu olacak tazminat miktarlarında farklılık oluşturacaktır.
Bu halde Aym’ce verilen iptal kararı sonrası düzenlenecek maluliyet raporlarında 01/06/2015 tarihinden itibaren uygulanan genel şartların bu halde genel şartlarla belirlenen özürlülük ölçütü yönetmeliği ile engelliler yönetmeliğinin uygulanma imkanı kalmadığından;
Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlardan, çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan hükümlere göre ,haksız fiil tarihi 11/10/2008 tarihinde önce ise Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013 tarihinden sonra ise Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği (ancak Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre rapor düzenlenmesi teknik olarak mümkün olmadığı bu dönem için de yine 11 Ekim 2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği uygulanacak) hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir.Kökleşmiş Yargıtay 17. HD uygulaması ve içtihatlarına göre maluliyet raporlarının düzenlenmesinde haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan yönetmelik ve yasa hükümlerine göre değerlendirme yapılması gerekmektedir.Nitekim Yargıtay 17 HD nin 2016/16240 esas 2019/7273 karar 2016/15369 esas 2019/6853 karar sayılı ilamları.
Keza Düzenlenecek aktüerya raporlarına ilişkin olarak da genel şartlar ile getirilen TRH 2010 ve 1,8 teknik faizin ve bu genel şartlarla belirlenen vergilendirilmiş belgeli gelir, olmadığı takdirde asgari ücretin kazanç olarak nazara alınacağı düzenlemesinin uygulanma ihtimali kalmadığı gözetilerek ;
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 1989/4-586 Esas,1990/199 K sayılı kararı ve Yargıtay 17. Hukuk ve 4 Hukuk dairesinin yerleşik içtihatları gereği, Population Masculine Et – Feminine (PMF 1931) Tablosu esas alınarak davacının veya müteveffanın muhtemel yaşam süresinin belirlenmesi; davacının veya müteveffanın muhtemel gelirinin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi ile belirlenecek peşin değeri esas alınıp işleyecek dönem tazminat hesabı yapılması , davacının veya müteveffanın asgari ücret üstünde kazancı olduğunun iddia edilmesi durumunda kaza tarihindeki gelirine dair delillerini ibrazının sağlanması, varsa; ilgili meslek odaları ve meslek kuruluşlarından,vergi dairesinden ,işyerinden kaza tarihindeki sürekli ve net kazanç durumunun sorulması, geriye doğru maaş bordrosu ve sosyal güvenlik kayıtlarının getirtilmesi, davacının veya müteveffanın kaza tarihinde fiili olarak çalışmadığının belirlenmesi halinde asgari ücretin gözönüne alınacağının düşünülmesi gerekmektedir.
Bu halde mahkemece AYM iptal kararı doğrultusunda belirlenen esaslara göre daha önce rapor tanzim eden tazminat bilirkişisinden, 16/02/2018 tarihli Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine göre düzenlenmiş bulunan rapor esas alınarak, kamu düzeninden olması nedeniyle yeni oluşan asgari ücret de nazara alınarak, yukarıdaki esaslara uygun ek rapor tanziminin istenerek sonucuna göre hüküm kurulmalıdır.
2- Davacı tarafın hatır indirimi yapılmasının hatalı olduğu istinafı;
6098 sayılı Türk Borçlar Yasasının, “Tazminatın belirlenmesi” üst başlıklı 51/1 maddesi hâkimin, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirleyeceği hükme bağlanmıştır.
Tazminattan indirim sebeplerini düzenleyen, Türk Borçlar Yasasının 52.maddesinde öngörülen sebepler, daha çok zarar görenle ilgilidir. “Hiç kimsenin kendi kusurundan yararlanamayacağı” yönündeki genel hukuk ilkesinin etkisiyle, maddede sayılan belirli hal ve durumlarda tazminattan indirim yapılması mümkün bulunmaktadır.
Anılan madde kapsamında yer alan indirim sebeplerinden bir kısmı; zarar verici fiile rıza, ortak veya kişisel kusurdur. Zarar gören, zararlandırıcı olayın sebep olacağı zarara önceden razı olabilir. Zarar gören, zarara açık veya örtülü bir irade beyanıyla razı olabileceği gibi, rızanın, diğer bir takım olgulardan da çıkarılması mümkündür. Makul bir insanın aynı şartlarda kendi yararı gereğince yapmaması gereken harekette bulunması da, zarar görenin ortak kusurunu ifade etmektedir. Zarar görenin bu kusuru, illiyet bağını kesmeyecek yoğunlukta ise tazminattan bir indirim sebebidir. Burada da hâkim, somut olayın özelliklerini dikkate alarak, hakkaniyet düşüncesiyle indirim yapabilecektir.
Hatır taşıması bir kimseyi ücretsiz olarak ve bir karşılık almadan ve bir yararı bulunmadan taşıma halidir. Yani hatır için taşımada taşımanın karşılıksız olması veya alınan karşılığın önemsiz olması gerekir. Taşıma, işletenin veya sürücünün değil taşınanın yararına olmalıdır.
Müterafik kusur ise; aynı şartlar altındaki makul, dürüst ve ortalama bir kişinin, kendi menfaati icabı, zarara uğramamak için kaçınacağı veya kaçınması gereken bir davranış tarzını ifade etmektedir. (EREN, Fikret. Borçlar Hukuku Genel Hükümler. Y. 2015. S. 582)
Buna göre, hatır taşıması indirimi için kural olarak hatır taşıması şartlarının varlığı yeterli iken, müterafik kusur indirimi için zarar görenin, zararı önleyici ya da azaltıcı tedbirleri almamasında kusurlu olmasını ifade etmektedir.(Yargıtay 17 HD. 2014/21879 E- 2016/11087 K.)
Somut olayda müteveffa ile davalının arkadaş oldukları, kazaya karışan araçla okula gelip gittikleri, yine bu şekilde birlikte seyahat esnasında kazanın meydana geldiği, bu halde davacının, hatır için taşındığı anlaşılmakla % 20 oranında indirim yapılması doğru olup itirazlar yerinde değildir.
3-Davalı sigorta vekilinin geçici iş göremezliğin,bakıcı giderinin teminat dışı olduğuna ilişkin yapılan istinaf incelemesinde:
01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Zorunlu Sigorta Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları A.5 maddesinin “Sağlık Giderleri teminatı” başlıklı (b) maddesinde ” Kaza nedeniyle mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamındadır. Sağlık giderleri teminatı Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olup ilgili teminat dolayısıyla sigorta şirketinin ve Güvence Hesabının sorumluluğu 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesi hükmü gereğince sona ermiştir.” ifadesi ile mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkanı bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamında saymıştır. Bir başka ifade ile mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar,
1-Tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri,
2-Tedaviyle ilgili diğer giderler,
3-Çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler,
Sağlık giderleri kapsamında sayılarak Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olduğu düzenlenmiştir.
Oysa 6111 sayılı kanunun 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesinde Sosyal Güvenlik Kurumu’nun sorumluluğu üniversite hastaneleri ile resmi ve özel sağlık kurumları tarafından trafik kazası sonucu yaralanan kişilerin tıbbi tedavi ile sınırlı sağlık hizmeti giderleri ile sınırlandırılmıştır.
Bu düzenleme gereği ZMSS Genel Şartlar A.5 (b) maddesi ile yaralının tedavisine başlanmasından maluliyet raporu alınıncaya kadarki süre içindeki;
1-Bakıcı giderleri
2-Çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler (geçici iş göremezlik kayıpları)
3-Sağlık hizmeti giderleri kapsamında sayılarak 6111 sayılı torba Kanunun 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanunu’nun 98.maddesi ile sınırları belirlenen sağlık giderleri teminatı kapsamını genişletmiştir.
Bu nedenle bir kanun maddesinin kapsamı idarenin bir düzenlemesi olan genel şartlar ile genişletmesi ve daraltması düşünülemez.
Böyle bir durum varsa kanuna aykırı genel şart maddesi, tebliğ vs uygulanması kanunun ilgili maddesine aykırılık teşkil eder. (Trafik kazalarından doğan cismani zararlar ve tazmini- Konya barosu yayınları. Shf 7-8 ,Yargıtay üyesi: …)
Yine taraflar arasında düzenlenmiş olan 18/06/2016 tanzim tarihli Zorunlu Sigorta Mali Sorumluluk Sigortası poliçesinin bir anlamda mütemmim cüzü olan eki niteliğindeki genel şartların, hazırlanma ve bağıtlanmada taraf olmayan Sosyal Güvenlik Kurumu’na İdari bir düzenleme ile kanuni düzenlemesinin aksine bir sorumluluk yüklenmesi de düşünülemez.
ZMMS SÖZLEŞMESİNDEKİ ŞARTLARIN DAVACI AÇISINDAN BAĞLAYICI OLMAMASI VE ANAYASA MAHKEMESİNİN 09/10/2020 TARİHLİ RESMİ GAZETDE YAYINLANA 17/07/2020 TARİHLİ VE 2019/40 E 2019/40 K SAYILI KARARINA GÖRE 6704 SAYILI KANUNU 3.MADDESİYLE DEĞİŞTİRİLEN 90. MADDESİNN BİRİNCİ CÜMLESİNDE YERALAN “VE BU KANUN ÇERÇEVESİNDE HAZIRLANAN GENEL ŞARTLARDA ” İBARESİNİN VE İKİNCİ CÜMLESİNDE YERALAN “VE GENEL ŞARTLARDA ” İBARESİNİN İPTAL EDİLMİŞ OLMASI SEBEBİYLE UYGULANMAYACAKTIR.
Bu halde davalı vekilinin geçici işgörmezlik, bakıcı giderinin, tedavi giderlerinin teminat dışı olduğuna yönelik istinaf itirazları yerine değildir.
Bu itibarla davacı ve davalı vekillerinin istinaf başvurularının yukarıda sözü edilen “kamu düzeni” nedeniyle kabulü, sair itirazlarının reddine dair ilk derece mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nin 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırılması gerektiğine dair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davacı ile davalı … Sigorta vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile, Yerel Mahkeme kararının HMK.m.353/1-a/6 hükmü uyarınca davanın esası incelenmeksizin KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde değerlendirme ve işlem yapılmak ve kazanılmış haklara halel gelmemek suretiyle değerlendirmek üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf yasa yoluna başvuran taraflarca peşin olarak yatırılan, başvurma harçları dışında kalan, istinaf karar harçlarının talep halinde yatıran taraflara iadesine,
4-Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,
5-İstinaf yasa yoluna başvuranlar tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
6-Karar tebliği ve harç işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
Dair, HMK. m.353/1-a/6 hükümleri uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda ve KESİN olmak üzere, oy birliğiyle karar verildi.

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.