Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2020/900 E. 2020/1199 K. 09.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM .. HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
.. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :
KARAR TARİHİ : 09/12/2020

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA .. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 27/02/2020
NUMARASI : Esas Karar

DAVACI : … – T.C NO: … –
VEKİLİ : Av. …
DAVALILAR : 1- … –
VEKİLLERİ : Av. … –
Av. … – …
: 2- …
VEKİLİ : Av. … –
: 3- … -T.C NO: … – …
DAVANIN KONUSU : Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 09/12/2020
KARARIN YAZILMA TARİHİ : 09/12/2020

Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili dava dilekçesiyle özetle; 21/11/2016 tarihinde …. İli … İlçesi …. Caddesi … Sokakta … plakalı aracın müvekkilinin aracına arkadan vurması sonucu aracın maddi hasara uğradığını, olay tarihinden sonra davaya konu aracın götürüldüğü servis raporu ile araçta toplam 10.882,56 TL’lik hasar oluştuğunun belirtildiğini, söz konusu hasar miktarının talep edilmesine rağmen bugüne kadar sigorta şirketi tarafından herhangi bir ödeme yapılmadığını, kaza sonucu aracın değerinin düştüğünü ve açıkladığı nedenlerle müvekkilinin aracında meydana gelen 10.882,56 TL’lik hasarın, işçilik giderlerinin, uğradığı değer kaybı ve kullanılmayan günler masrafının fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
Davalı …vekili cevap dilekçesiyle özetle; davaya konu araç hasarına ilişkin olarak … … nolu hasar dosyası kapsamında 30/01/2017 ve 03/02/2017 tarihlerinde toplamda 12.841,30 TL araç hasar ödemesi yapıldığını, sigortalının araç başına sigorta limitinin 31.000,00 TL olduğunu, ödeme bedeli düşüldükten sonra teminat kapsamında 18.157,70 TL kaldığını, kabul manasına gelmemek kaydıyla şirketlerinin kalan bu teminat ile sınırlı olarak sorumlu bulunduğunu, davacının araç hasarından kaynaklanan tüm zararının karşılandığını, müvekkili şirketin sorumluluğunun sona erdiğini, davacının değer kaybı zararının tazmini yönünden ise taraflarına herhangi bir başvuru yapılmadığını, bu yönden davanın usulden reddinin gerektiğini ve açıkladığı nedenlerle aleyhe davanın reddini, davanın ispatı halinde ise müvekkili şirketin ferilerden sorumlu tutulmamasını, bu mümkün değil ise poliçe limiti ile sorumlu tutulmasını, faizin en erken dava tarihinden itibaren başlatılmasını talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesiyle özetle; davacının talep sonucunun net olmadığını, davanın müvekkili yönünden husumetten reddinin gerektiğini, müvekkili şirketin aracı kiraya verdiğinden aracın işleteni olmadığını, meydana gelen kaza nedeniyle müvekkili şirketin aracının ZMSS sigortasının bulunduğu …tarafından davacıya 4.511,81 TL ödeme yapıldığını, kazaya karışan araç ve sürücülerinin kusur oranlarının tespitinin gerektiğini ve açıkladığı nedenlerle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesini, davanın müvekkili yönünden husumetten reddini, dava şartı yokluğu nedeniyle reddini, davanın esastan reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME ÖZETİ :
Konya .. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27/02/2020 tarih, …. Esas …. Karar sayılı gerekçeli kararında özetle; “…Dava konusu olaya ilişkin resen seçilen hasar ve kusur bilirkişisi Makine Yüksek Mühendisi …. 26/09/2018 tarihli raporuyla meydana gelen kazara sürücü …’in %100 oranında kusurlu olduğunu, sürücü …. ve sürücü …’nın ise kusursuz olduklarını, kaza nedeniyle araçta 10.882,57 TL hasar oluştuğunu, kaza tarihi itibariyle hasar miktarının piyasa rayiçlerine uygun olduğunu, aracın 3.400,00 TL değer kaybına uğradığını, kazaya karışan … plakalı aracın yenilenme ve onarımının 10 günde tamamlanabileceğini, araç yokluğundan dolayı günlük ortalama zararın 60,00 TL olacağı, toplamda 600,00 TL mahrumiyet zararının olacağını belirtmiştir.
Mahkememizin … E sırasına kaydedilen dava hakkında 18/02/2019 tarihinde” Tüm dosya kapsamı ve toplanan deliller bir bütün halinde değerlendirildiğinde; 21/11/2016 tarihinde meydana gelen trafik kazası neticesinde davacıya ait aracın hasarlandığı, trafik kazasının meydana gelmesinde davalı …’in % 100 oranında kusurlu olduğu, trafik kazası nedeniyle davacının, 10.882,57 TL tutarında hasardan kaynaklı, 3.400,00 TL tutarında değer kaybından kaynaklı ve 600,00 TL tutarında araç mahrumiyet zararından kaynaklı zararının oluştuğu, araçta oluşan hasar nedeniyle davalı … şirketi tarafından 4.511,81 TL tutarında davacıya ödeme yapıldığı, ayrıca sigorta şirketi tarafından araçta oluşan hasarın giderilmesi için anlaşmalı servislere 4.499,35 TL, 858,25 TL ve 2.971,89 TL tutarında ödemeler yapıldığı, davacının bu bakımdan hasardan kaynaklı bakiye alacağının bulunmadığı anlaşılmakla; hasar nedeniyle uğranılan zarardan kaynaklı tazminat talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.26/04/2016 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan 6704 sayılı kanunun 5.maddesi ile 2918 sayılı 97.maddesi “zarar görenin zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir. Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması halinde, zarar gören dava açabilir veya 5684 sayılı kanun çerçevesinde tahkime başvurabilir” şeklinde değiştirilmiştir. Somut olayda, davacı tarafından araçta oluşan değer kaybından ve araç mahrumiyetinden kaynaklı tazminat talepleri yönünden davadan önce davalı … şirketine başvurulmadığı anlaşılmıştır.6704 sayılı kanunla değişik 2918 Karayolları Trafik Kanununun 97.maddesi uyarınca davadan önce davalı … kuruluşuna usulen yapılan bir başvuruda bulunulmadığından 6100 sayılı HMK 114/2-115 maddeleri uyarınca davalı …aleyhine açılan araç mahrumiyet zararı ile değer kaybı zararından oluşan tazminat davasının usulden reddine karar verilmesi gerekmiştir. Kazaya karışan …. plakalı aracın 28/06/2016-28/06/2017 tarihleri arasında davalı olarak gösterilen …. ile kiracı … arasında araç kiralama sözleşmesi ve kontratı imzalandığı görülmüştür. Davaya konu trafik kazasının 21/11/2016 tarihinde meydana geldiği hususu dikkate alındığında, her ne kadar … plaka numaralı aracın maliki davalı …. ise de; uzun süreli kira sözleşmesi gereğince aracın işleteninin … olduğu anlaşıldığından; davalı …’ye yönelik davanın husumet yokluğundan reddine karar vermek gerekmiştir. Kaza meydana geldiği tarihten önce 01/06/2015 tarihinde Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları yürürlüğe girmiş bulunmaktadır (ZMSS Genel Şartlar C. 11. Maddesi). ZMSS Genel Şartlar A.5/1-a maddesine göre, “…Sigortalının sorumlu olduğu araç kazalarında değer kaybı, talep edilmesi halinde ilgili branşta ruhsat sahibi sigorta eksperleri tarafından tespit edilir. Değer kaybının tespiti bu Genel Şart ekinde yer alan esaslara göre yapılır.” Söz konusu hüküm dikkate alındığında araçta meydana gelen değer kaybının Genel şartlar ekinde yer alan esaslara göre yapılması gerekmektedir. 26/09/2018 tarihli bilirkişi raporu ile araçta oluşan değer kaybının bu kriterler dahilinde yapıldığı ve değer kaybı tutarının 3.400,00 TL olduğu, araç mahrumiyet zararı yönünden ise; mahrumiyet zararının tespiti için aracın ortalama ne kadar sürede onarımının gerçekleşebileceğinin tespitinin gerektiği, 26/09/2018 tarihli rapor ile bu sürenin 10 gün olarak belirlendiği, belirlenen sürenin aracın hasarlı hali dikkate alındığında makul olduğu, bilirkişi tarafından belirlenen günlük 60 TL’nin de günün ekonomik koşullarına göre makul olduğu anlaşılmakla; davacının araç mahrumiyet zararına ve değer kaybı zararına yönelik davasının davalı … yönünden kısmen kabulüne” karar verilmiştir.
Mahkememizin …. E … K sayılı kararının davacı tarafça istinaf edilmesi sonucu Mahkememizin kararı Konya BAM .. Hukuk Dairesi’nin … E …. K sayılı ilamıyla” 2918 sayılı KTK.nun hükümlerine göre, trafik kaydı “işletenin” kesin olarak gösteren bir karine değilse de, onun kim olduğunu belirleyen güçlü bir kanıt niteliğindedir. Ancak, trafik kaydına rağmen işletenliğin 3. kişi üzerinde bulunmasını engelleyen bir yasa hükmü yoktur. Aynı yasanın 3. maddesinde, “işleten: Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta aracı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehin gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak, ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır.” şeklinde tanımlanmıştır. Aynı kanunun 85. maddesinde ise, “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün ünvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen bilet ile işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” hükmüne yer verilmiştir.Bu yasal düzenleme karşısında, kazaya karışan araçların meydana getirdikleri zararlardan araç sahiplerinin hukuken sorumlu olacağı ilkesi benimsenmiş ise de, araç malikleri tarafından herhangi bir sebeple yararlanılması için bir başka kimseye devir edilmesi halinde (kısa bir süre için kiralanmaması kaydıyla) artık üzerindeki fiili hakimiyeti kalmaması ve bu sebeple ekonomik yönden de bir yararlanma olanağının kalktığı durumlarda, o araca kaza sırasında fiili hakimiyeti altında bulunduran ve ondan iktisaden yararlanan kimsenin işleten sıfatıyla meydana gelen zarardan sorumlu tutulması gerekir. Bunun sonucu olarak da, araç maliki sorumlu tutulmamalıdır. Gerek doktrinde, gerekse Yargıtay’ın uygulamalarında, kiracının işleten sıfatının belirlenmesinde, kira sözleşmesinin uzun süreli olması, araç üzerinde fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma unsurlarının birlikte bulunması gerekmektedir.Kiralama sözleşmesine ilişkin İDM ce başkaca bir araştırma yapılmamıştır. Mahkemece, aracın teslim edilip edilmediği, araç üzerinde fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma olup olmadığı, kaza tarihinde kazaya karışan aracın kiralayanların fiili tasarufunda bulunup bulunmadığı, kira sözleşmesinin ve kira bedelinin Maliye ve Vergi Dairelerine bildirilip bildirilmediği, kira bedellerinin ödenip ödenmediği, gerektiğinde davalı malik,kiraya veren ve kiracının varsa ticari defter ve vergi kayıtları üzerinde bilirkişi marifetiyle inceleme yaptırılmak suretiyle kira sözleşmesinin belirtilen bu deliller ile fatura ve cari hesap hareketleri gibi yan delillerle desteklenip desteklenmediği, davalı şirketin işletenlik sıfatının devam edip etmediği hususları araştırılıp tartışılarak duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi ve varılacak uygun sonucuna göre karar verilmesi gerekirken; yeterli araştırma yapılmadan eksik araştırma ile karar verilmesi doğru görülmemiştir.” gerekçesiyle kaldırılmıştır.
Mahkememizin önceki kararı sadece …. Yönünden kaldırıldığından diğer davalılar yönünden herhangi bir incelemeye gerek duyulmamış ve infazda terddüte sebebiyet vermemek adına bu davalılar yönünden aynı hüküm kurulmuştur.
Davalı …’nin işleten sıfatının bulunup bulunmadığı yönünden Konya BAM .. Hukuk Dairesi’nin …. E … K sayılı kararı doğrultusunda yeniden yapılan araştırma neticesinde de kazaya karışan …. plakalı aracın 28/06/2016-28/06/2017 tarihleri arasında davalı olarak gösterilen … ile kiracı …. arasında araç kiralama sözleşmesi ve kontratı imzalandığı, bu sözleşme kapsamında söz konu aracın davalı ….’nin uhdesinden çıktığı, uzun süreli kiralama sözleşmesi yapıldığının ticari defter ve belgeler üzerinde yapılan inceleme ile de teyit edildiği, davaya konu trafik kazasının 21/11/2016 tarihinde meydana geldiği hususu dikkate alındığında, her ne kadar …. plaka numaralı aracın maliki davalı … ise de; uzun süreli kira sözleşmesi gereğince aracın işleteninin … olmadığı anlaşıldığından; davalı ….’ye yönelik davanın husumet yokluğundan reddine karar vermek gerekmiş ve;
Davacının, davalı ….’ye yönelik davanın husumet yokluğu nedeniyle REDDİNE,
Davacının, davalı …Ş.’ye yönelik araç mahrumiyet zararı ile değer kaybı zararından oluşan tazminat davasının USULDEN REDDİNE,
Davacının, davalı … ile davalı …Ş.’ye yönelik araçta oluşan hasardan kaynaklı tazminat davasının REDDİNE,
Davacının, davalı …’e yönelik araç mahrumiyet zararı ile değer kaybı zararından oluşan tazminat davasının KISMEN KABUL, KISMEN REDDİ İLE; 3.400,00 TL değer kaybı tazminatı ve 600,00 TL araç mahrumiyet tazminatı olmak üzere toplam 4.000,00 TL’nin 21/11/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …’den alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,” şeklinde açılan davanın kısmen kabul kısmen reddi yönünde hüküm kurulduğu görülmüştür.
İSTİNAF NEDENLERİ :
Davacı … vekili sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; sigorta şirketine başvuru yapılmadığı gerekçesiyle yerel mahkemenin davalı …yönünden araç mahrumiyet zararı ile değer kaybı zararından oluşan tazminat davasının usulden reddine karar verdiğini, ancak dosyada bulunan ihtarname ile davalı … şirketine ihtarda bulunduklarını, davalının bu ihtara cevap vermediğini, dosyada bulunan bu belge incelenmeden verilen kararın usule aykırı olduğunu, kazaya karışan …. plakalı aracın 21/11/2016 tarihinde kiracısı …. olduğundan davalı …. ‘ye yöneltilemeyeceği gerekçesiyle husumet yokluğundan red kararı verildiğini, araç ruhsatına göre aracın işleteni davalı … olduğunu, müvekkilinin bu tarihte aracın başka bir şirkete kiralandığını bilmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, yeniden yargılama yapılmasının gerektiğini, bilirkişi raporunda kazanç kaybının 10 gün üzerinden hesaplandığını ancak dosyada bulunan belgelerden kaza tarihinin 21/11/2017 olduğunu, müvekkilinin araçtan 59 gün mahrum kaldığını, belli bir tarih varken ortalama bir hesap üzerinden değerlendirme yapılmasının yasaya ve usule aykırı olduğunu, istinaf başvurularının kabulünü, açmış oldukları davanın kabulünü dilemişlerdir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR :
Taraflar arasındaki uyuşmazlık dava açılmadan önce KTK’nın 97.maddesi gereğince sigorta şirketine başvuru yapılmasının dava şartı olup olmadığı uzun süreli araç kiralamalarında araç malikinin tazminattan sorumlu olup olmadığı, araç mahrumiyetinin hesaplanmasında makul sürenin kullanılmasının doğru olup olmadığı hususuna ilişkindir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
İlk derece mahkemesince verilen ilk karara ilişkin Davalı ve davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile KONYA .. Asliye Ticaret Mahkemesi 18/02/2019 tarih … Esas … Karar sayılı dosyasında verilen kararının HMK.m.353/1-a/6 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA, karar verilmiş,
Dava trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir. Davacı vekili dava dilekçesi ile davacıya ait araçta meydana gelen hasar bedeli ve değer kaybı bedelini, kazanç kaybı talep etmiş, mahkemece dava açılmadan önce davacı tarafından sigorta şirketine başvuru yapılmış ise de değer kaybına ilişkin yazılı başvuru bulunmadığı gerekçesi ile sigorta şirketi yönünden davanın usulden reddine, davalıdavalı …’ye yönelik davanın husumet yokluğu nedeniyle REDDİNE, davalı … ile davalı …Ş.’ye yönelik araçta oluşan hasardan kaynaklı tazminat davasının REDDİNE, davalı …’e yönelik araç mahrumiyet zararı ile değer kaybı zararından oluşan tazminat davasının KISMEN KABULÜ’ne karar verilmiştir.
1-Sigorta şirketine başvuru yönünden yapılan istinaf itirazının incelenmesinde ;
2918 sayılı KTK’nın 97.maddesinde, 6704 Sayılı Kanunun 5.maddesi ile yapılan değişiklik neticesinde, 97.maddenin eski metninde, zarar görenin zorunlu mali sorumluluk sigortasında ön görülen sınırlar içinde doğrudan doğruya sigortacıya karşı talepte bulunabileceği gibi, dava açabilme hakkı mevcut iken;
26.04.2016 tarihli Resmi Gazete’ de yayımlanan 6704 Sayılı Yasanın 5. maddesi ile 2918 Sayılı Yasanın 97. maddesinde yapılan değişiklik sonucunda, zarar görenin dava açmadan önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı olarak başvuruda bulunması ve bu başvurudan itibaren en geç 15 gün içinde başvurunun yazılı olarak cevaplanmaması veya cevabın talebi karşılamadığına dair uyuşmazlık olması durumunda zarar görenin dava açabileceği düzenlenmiştir.
Yukarıda maddede yapılan değişiklikle, zarar gören hak sahipleri ZMMS sigortacısına karşı artık doğrudan dava açamayacakları, öncelikle sigortacıya tazminatın ödenmesi için genel şartlarda belirtilen belgeler ile yazılı olarak başvuracakları ve yazılı başvurudan itibaren 15 gün içinde kendilerine cevap verilmez ya da verilen cevap hak sahibinin talebini karşılamaz ise, hak sahibi tazminat için dava açabileceği gibi tahkime de başvurabileceklerinini düzenlendiği,bu hali ile trafik kazaları nedeniyle zarara uğrayanların sigortaya davadan açmadan önce mutlaka sigortacıya yazılı başvuruda bulunmak zorunda oldukları anlaşılmaktadır.
Dava açmak için yazılı başvurudan itibaren 15 günlük sürenin dolmuş olması gerekmektedir. Bu sebeplerle davadan önce yazılı başvuruda bulunmak ve başvurudan itibaren 15 günlük sürenin geçmesi ZMMS sigortacısına tazminat davası açılmasının ön şartıdır. Bu husus anılan maddenin değişiklik gerekçesinde de vurgulanmıştır.
6100 Sayılı HMK 114. maddede dava şartları düzenlenmiş olup, 114/2. maddede de diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümlerin saklı olduğu belirtilmiştir. Aynı kanunun 115. maddesinde ise “Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.” şeklinde düzenleme yapılmıştır.
Somut olayda Davacı vekili başvuru yapıldığını iddia etmiş isede 23/08/2017 tarihli belgenin maddi hasara ilişkin başvuru olduğu , davacı tarafın, davalı … şirketine karşı dava açmadan önce KTK’nın 97.maddesi gereğince değer kaybı ve araç mahrumiyet kaybı yönünden davalı … şirketine başvuru dava şartını yerine getirmediği anlaşılmaktadır.Yukarıda belirtilen yasal düzenleme uyarınca yasada belirtilen başvuruya ilişkin bu dava şartı dava açılmasının hem süre hem esas bakımından ön koşuludur.
KTK’nın 97.maddesine değişiklik sonucu getirilen, dava açılmadan önce sigortaya başvuru şartı noksanlığının, dava açıldıktan sonra giderilebilecek bir dava şartı noksanlığı olup olmadığı hususunun değerlendirilmesinde ise, dava açılmadan önce davadaki talebe ilişkin olarak ilgili birime başvuru yapılmasına ilişkin olarak getirilen düzenlemeler, mahiyeti gereği mutlaka davadan önce yerine getirilmesi gereken bir dava şartıdır. Çünkü bununla amaçlanan dava yoluna başvurmadan uyuşmazlığın çözümünü sağlamak, yargı yolu ile taleplerin karşılanmasının maliyetini azaltmak ve yargıdaki iş yükünü azaltmaya yöneliktir.
Bu yol ile çözüm sağlanamadığı taktirde ancak dava yoluna gidilmelidir. Bu sebepledir ki dava açıldıktan sonra, bu dava şartının tamamlanabileceğinin düşünülmesi halinde kanun maddesinin mahiyetine ve kanunun getiriliş amacına aykırı bir durum söz konusu olacak ve yasanın amaçladığı hususu genişleterek yorumlamak söz konusu yasa maddesinin getirilmesi ile amaçlanan ilkeleri ihlal edeci nitelikte olacaktır.
Dava şartları, davanın esası hakkındaki yargılamanın devamı için gerekli olan şartlar olup, davanın açılabilmesi için değil, mahkemenin davanın esasına girebilmesi için aranan kamu düzeni ile ilgili zorunlu koşullardır.
Keza söz konusu değişikliğin madde gerekçesinde;
“2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununda değişiklik yapılması suretiyle, trafik kazalarında zarar görenlerin daha hızlı ve eksiksiz tazminat alabilmesi ve yargı üzerinde oluşan yükün hafifletilebilmesini teminen zarar görenlerin sigorta şirketine başvurmasının ardından, 5684 Sayılı Sigortacılık Kanununun tahkime ilişkin başvuru şekli ve süresinin dikkate alınmasını öngören bir düzenleme Tasarıya yeni çerçeve 6 ncı madde olarak eklenmiştir.” şeklinde belirtildiği,
KTK nın 97’nci maddenin değiştirilmeyen hâlindeki düzenlemede;
“Zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde doğrudan doğruya sigortacıya karşı talepte bulunulabileceği gibi dava da açabilir.” hükmünün düzenlendiği yapılan değişiklikle sigortası kapsamında dava yoluna gitmeden önce ilgililerin sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerektiğinin emredici bir şekilde düzenlendiği, yani başvuru yapmadan önce dava yoluna gidilemeyeceğinin, daha önce ihtiyari olan hususun bu sefer zorunlu bir başvuru haline dönüştürüldüğü anlaşılmaktadır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun 97. maddesinde yapılan değişiklik ile dava açılmadan önce sigorta şirketine başvurunun zorunlu olduğunun belirtilmesi, zarar görene seçimlik bir hak tanınmamış olması nedeniyle bu hususun HMK’nin 114/2.maddesinde belirtilen diğer kanunlarda düzenlenen dava şartları kapsamında değerlendirilmesi ve yargılama esnasında tamamlanması mümkün olmayan dava şartı niteliğinde olduğunun kabulü gerekir.
Dava şartına aykırılık, HMK 115/2 madde uyarınca davanın usulden reddini gerektirir. Aksi durumun kabulü 6704 sayılı Kanun ile yapılan değişikliğin ruhuna ve amacına aykırı düşecek niteliktedir.
Bu itibarla, ilk derece mahkemesince davadan önce davalının sigorta şirketine başvurusunun bulunmadığı ve bu itibarla açılan davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar vermesi usul ve yasaya uygundur.
2- Araç mahrumiyetine yönelik istinafının incelenmesinde,
Davacı davalı sürücü ve işletenden araç mahrumiyet zararını istemiştir. Talep edilen araç mahrumiyetine ilişkin zararın belirlenmesinde hasara uğrayan aracın markası, özellikleri ve model yılı ile aracın gördüğü hasarın ağırlığı ve hasara uğrayan bölgeleri, hasarın giderilmesinde kullanılan parçaların niteliği dikkate alınarak objektif olarak hasara uğrayan aracın onarımı için gerekli süre ve emsal aracın ikamesinin kullanımı için ödenecek ücret ile bu aracın kullanılamadığı süre içerisinde elde edilen yararlar dikkate alınarak söz konusu zararın kapsamı belirlenmesi gerekmektedir.
Davacı aracının tamir edildiği değil tamir edileceği makul süre için araç mahrumiyet bedeli isteyebileceğinden davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. ( YARGITAY 17. Hukuk Dairesi 2015/16141 E 2018/8421K )
3-Kira sözleşmesine ilişkin istinaf itirazının incelenmesinde ;
2918 sayılı KTK.nun hükümlerine göre, trafik kaydı “işletenin” kesin olarak gösteren bir karine değilse de, onun kim olduğunu belirleyen güçlü bir kanıt niteliğindedir.
Ancak, trafik kaydına rağmen işletenliğin 3. kişi üzerinde bulunmasını engelleyen bir yasa hükmü yoktur. Aynı yasanın 3. maddesinde, “işleten: Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta aracı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehin gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak, ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır.” şeklinde tanımlanmıştır. Aynı kanunun 85. maddesinde ise, “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün ünvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen bilet ile işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” hükmüne yer verilmiştir.
Bu yasal düzenleme karşısında, kazaya karışan araçların meydana getirdikleri zararlardan araç sahiplerinin hukuken sorumlu olacağı ilkesi benimsenmiş ise de, araç malikleri tarafından herhangi bir sebeple yararlanılması için bir başka kimseye devir edilmesi halinde (kısa bir süre için kiralanmaması kaydıyla) artık üzerindeki fiili hakimiyeti kalmaması ve bu sebeple ekonomik yönden de bir yararlanma olanağının kalktığı durumlarda, o araca kaza sırasında fiili hakimiyeti altında bulunduran ve ondan iktisaden yararlanan kimsenin işleten sıfatıyla meydana gelen zarardan sorumlu tutulması gerekir. Bunun sonucu olarak da, araç maliki sorumlu tutulmamalıdır. Gerek doktrinde, gerekse Yargıtay’ın uygulamalarında, kiracının işleten sıfatının belirlenmesinde, kira sözleşmesinin uzun süreli olması, araç üzerinde fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma unsurlarının birlikte bulunması gerekmektedir.
Mahkemece, aracın teslim edilip edilmediği, araç üzerinde fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma olup olmadığı, kaza tarihinde kazaya karışan aracın kiralayanların fiili tasarufunda bulunup bulunmadığı, kira sözleşmesinin ve kira bedelinin Maliye ve Vergi Dairelerine bildirilip bildirilmediği, kira bedellerinin ödenip ödenmediği, gerektiğinde davalı malik,kiraya veren ve kiracının varsa ticari defter ve vergi kayıtları üzerinde bilirkişi marifetiyle inceleme yaptırılmak suretiyle kira sözleşmesinin belirtilen bu deliller ile fatura ve cari hesap hareketleri gibi yan delillerle desteklenip desteklenmediği, davalı şirketin işletenlik sıfatının devam edip etmediği hususları araştırılıp tartışılarak duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi ve varılacak uygun sonucuna göre karar verilmesi yönünde kaldırma kararımızdan sonra dava dışı …. şirketinin defterler incelenmiş olup kaza tarihinde aracın …. motorlu araçlar …. uhtesinde davalı …’e kiralandığı anlaşılmakla idm kararının usul ve yasaya uygun olduğu kanaatine varılmıştır.. (YARGITAY 17. Hukuk Dairesi 2016/4003 E 2019/60 K )
Dosya içeriğine, toplanan delillere, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenle, özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, vakıa mahkemesi hakiminin objektif, dosyadaki verilerle çelişmeyen tespitlerine ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına ve hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayanağı maddî delillere göre, HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleriyle sınırlı olarak ve resen kamu düzeni yönünden yapılan inceleme sonucu, ilk derece mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı kanaatine varılarak, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereği esas yönünden reddine dair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Konya .. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 27/02/2020 tarihli …. Esas … Karar sayılı kararına karşı, incelenen kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılmakla HMK ‘nun 353/1-b.1 maddesi gereğince davacı tarafın istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf eden davacı tarafından yatırılan harç yeterli olduğundan yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Karar tebliği ve harç işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK’nun 362. maddesi gereğince KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi.09/12/2020


Başkan

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Katip

e-imzalı

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.