Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2020/897 E. 2020/1182 K. 09.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM .. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No:
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
.. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :
KARAR NO :
KARAR TARİHİ : 09/12/2020

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA .. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 20/02/2020
NUMARASI : Esas Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALILAR :
VEKİLİ :
:

DAVA : Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 09/12/2020
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 09/12/2020
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili dava dilekçesiyle özetle; 07/07/2015 tarihinde … Plakalı araç ile … plakalı aracın karışmış olduğu trafik kazasında müvekkilinin sürücü konumundayken yaralandığını, kazanın oluşumunda her iki araç sürücüsünün de kusurlu olduğunu, kaza sonucu müvekkilinin sürekli ve geçici iş gücü kaybına uğradığını, malul ve yoksun duruma düştüğünü, %7 oranında vücut fonksiyon kaybına uğradığını, iş göremez olduğunu, davalı … adına kayıtlı … plaka sayılı aracın sigortacısı davalı … tarafından maddi tazminat kapsamında bir kısım ödeme yapıldığını, bu ödemenin müvekkilinin mağduriyetini karşılamadığını, davalılar aleyhine bakiye maddi tazminata karar verilmesi gerektiğini, ayrıca davalılar …. ve …’un manevi tazminat ödemesine mahkum edilmesi gerektiğini ve açıkladığı nedenlerle, bakiye hakları saklı kalmak kaydıyla sürekli iş göremezlik kapsamında 100,00 TL, geçici iş göremezlik kapsamında 100,00 TL, tedavi süresince SGK tarafından karşılanmayan tedavi giderleri olmak üzere 100,00 TL ve bakıc-bakım giderleri kapsamında 100,00 TL olmak üzere toplam 400,00 TL maddi tazminat ile davalılar …. ve … aleyhine 20.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili cevap dilekçesiyle özetle; yetkili mahkemenin İstanbul Anadolu Mahkemeleri olduğunu, maluliyet sebebiyle davacıya 66.123,00 TL ödeme yapıldığını, bu miktarın ibraname mukabilinde ödendiğini, davacı taleplerinin trafik sigortası yene genel şartları gereği teminat dışı olduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydıyla müvekkili şirketin sorumluluğunun poliçe teminatı ile sınırlı olduğunu ve açıkladığı nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk derece mahkemesinin gerekçeli kararı ile; “Dosya kapsamına uygun olduğundan hükme esas alınan 29/03/2017 tarihli bilirkişi raporu ile davaya konu trafik kazasının oluşumunda sigortalı araç sürücüsünün % 40 oranında kusurlu olduğu tespit edilmiştir.
27/03/2019 tarihli ATK raporu ile davacının yaralanmasının % 4,1 oranında kalıcı sakatlığa neden olduğu, iyileşme süresinin 4 ay olacağı, 05/12/2016 tarihli maluliyet raporu ile de davacının geçici iş göremezlik sürecinde bakıma ihtiyacının bulunduğu ve davacının kaçınılmaz tedavi gideri zararının 2.000,00 TL olduğu tespit edilmiştir.
SGK İl Müdürlüğü’nün 10/05/2016 tarihli müzekkere cevabından davaya konu trafik kazası nedeniyle davacıya 6.653,40 TL, 2.603,50 TL ve 1.735,67 TL tutarında geçici iş göremezlik ödemesi yapıldığı anlaşılmıştır.
Davalı sigorta şirketi tarafından ise 12/04/2016 tarihinde davacıya 66.123,00 TL tutarında tazminat ödemesi yapıldığı anlaşılmıştır.
Davacıya, davadan önce ödeme yapıldığından ödeme tarihi itibariyle davacıya yapılan ödemenin davacının zararını karşılayıp karşılamadığının tespiti gerekmektedir. Bu yönde yapılan hesaplama neticesinde 07/01/2020 havale tarihli bilirkişi raporu ile davacıya yapılan ödemenin davacının zararının tamamını karşıladığı tespit edilmiştir. Bu nedenle davacının maddi tazminat davasının reddine karar vermek gerekmiştir.
TBK’nın 56. Maddesine göre; Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek, tazminata benzer fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Hakimin, bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri gözetilerek gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminatı takdir etmesi gerekir( HGK 23/06/2004, 13/291-370 )
Anılan yasal düzenlemeler gereğince davacının manevi tazminat isteminden davalı işleten ve sürücünün sorumlu oldukları anlaşılmakla, tarafların sosyal ekonomik durumları, kazanın oluş şekli ve kusur durumu dikkate alınarak davacının manevi tazminat davasının kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” Davacının maddi tazminat davasının reddine, davacının manevi tazminat davasının kısmen kabul kısmen reddi ile 10.000,00 TL manevi tazminatın davalı … ve …’dan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine fazlaya ilişkin talebin reddine dair hükmün kurulduğu anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dosyaya sunulan aktüer raporunda yapılan hesap tablosunda yıllık gelirin gelecek aktif dönem için %10 artış ile belirlendiğini daha sonra %10 iskontoya tabii tutulmasının yıllar boyunca gelirinin aynı olduğu varsayımına geldiğini, yıllık gelired aktif dönem için iskonto yapılmasını kabul etmediklerini, raporun düzenleme tarihine en yakın gelirin sorulması ve iskonto yapılmadan gelir artışı ile hesaplamaların yapılması gerektiğini, yapılan hesaplamanın müvekkilin maddi kaybına yol açacak şekilde geliştiğini, kusur, iş gücü kaybı oranının karşı taraf lehine gözetildiğini, bu rapora göre hüküm verilmesinin de usul ve yasaya aykırı olduğunu beyan ederek Yerel Mahkemece verilen kararın ortadan kaldırılması ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …. istinaf dilekçesinde özetle; tarafı aleyhine açılan manevi tazminat davasının reddinin gerektiğini, yargılama aşamasında alınan 29/03/2017 tarihli bilirkişi raporunda her iki sürücünün de DUR levhasına uyarak ya durması ya da yavaşlayıp kontrol ederek geçmesi gerekirken dava konusu olayda kendisinin levhayı görünce durduğunu ancak davacının aracının kendi aracına süratle çarptığını, çarpmanın etkisiyle aracının 15 metre kadar sürüklendiğini, kendi aracının kamyonet olduğunu çarpan aracının kendisine çarptıktan sonra 46 metre uzağa giderek çam ağacına çarptığını ve bu sayede durabildiğini, bunun bile kendi tarafına atfedilen kusur oranının ne denli yüksek olduğunun açık bir göstergesi olduğunu, kusur oranının yanlış tespit edildiğini ve bu yanlış tespite göre tazminatın miktarının da değişmesi gerektiğini, davacı yanın istinaf talebinin reddinin gerektiğini, davacı yanın kusur raporunda tespit edilenden çok daha yüksek kusurlu olduğunun aşikar olduğunu, yerel mahkeme kararının maddi tazminat yönünden aynen tasdiki ile manevi karar yönünden kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin de karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Dava; yaralanmalı trafik kazası sebebiyle geçici iş göremezlik sürekli iş göremezlik, faturalandırılmayan tedavi gideri bakıcı giderlerine ilişkin maddi tazminat ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
1-Davalının kusura ilişkin itirazının incelenmesinde :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “bilirkişi raporuna itiraz” başlıklı 281/1. maddesinde; “Taraflar, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilirler” düzenlemesine yer verilmiştir. Usulüne uygun biçimde raporun tebliği üzerine, rapora itiraz hakkı bulunan tarafların bu haklarını kullanmamış olması halinde ise, karşı taraf lehine usuli kazanılmış hak oluşacağı izahtan varestedir.(YARGITAY 17. Hukuk Dairesi 2015/3253 ESAS, 2017/9419 KARAR; aynı daire 2015/10058 ESAS, 2018/4639 KARAR)
Kusur raporunun istinaf eden davalı tarafa ihtaratlı olarak 12/04/2017 tarihinde tebliğ edilmiş olmasına rağmen bilirkişi raporuna yazılı olarak herhangi bir itirazda bulunulmadığından, bu husus kamu düzeninden olup re’sen nazara alınması gereken hususlardan bulunup davacı lehine usuli kazanılmış hak teşkil ettiği de açıktır.Bu nedenle davalının buna yönelik istinafı itirazı yerinde görülmemiştir.
2-Davacı vekilinin aktueya raporuna ilişkin itirazının incelenmesinde :
6098 sayılı TBK’nun 54/3. maddesi, çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan zararları, haksız fiil sorumluluğu kapsamında tazmini gereken zararlar arasında düzenlemiştir. Bu düzenleme gereği, mahkemece benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda talebin kabulüne karar verilmiştir.
Hesaplama yapılırken, davacının kaza tarihinden hesap tarihine kadar işlemiş (bilinen) dönem zarar hesabının yapılması; hesap tarihinden sonra da işleyecek dönem hesabı yapılması gereklidir. İşlemiş/ işleyecek dönem hesabında; rapor tanzim tarihine kadar gerçekleşen zararın bilinen veriler nazara alınarak ve iskontoya tabi tutulmadan somut olarak, rapor tanzim tarihinden sonraki zarar da bilinen son gelir nazara alınıp 1/Kn katsayısına göre her yıl %10 oranında artırılmak ve iskonto edilmek suretiyle hesaplanmalıdır (YHGK., 28.06.1995 tarih, 1994/9-628 Esas, 1995/694 Karar).
Çalışma hayatının aktif çalışma dönemi ve emeklilik dönemi olan pasif devre olarak ayrılması ve özel yasalarında çalışma süreleri ayrık olarak belirtilmemiş (asker, polis vb. gibi) kişiler yönünden 60 yaşın aktif çalışma devresi, bakiye yaşam süresi varsa bu sürenin de emeklilik ya da çalışma hayatının sona erdiği pasif dönemini oluşturduğu Yargıtay 17 .HD ‘ın yerleşik uygulaması ile benimsenmiştir.
Somut olayda; yukarıdaki ilkeler gözetilerek hesaplama yapılmış olması İDM tarafından usulüne uygun rapora dayanılarak karar verilmesi nedeni ile davacı vekilinin itirazı yerinde değildir.
3-Manevi tazminatın miktarı hususunda yapılan istinaf itirazının incelenmesinde :
Manevi tazminat, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 56.maddesinde düzenlenmiştir. Anılan hükme göre, Manevi zarar; mutlak hak olan ve dolayısıyla herkese karşı korunmuş bulunan kişilik haklarının kapsamına giren değerlerden birisinin ihlali ile doğar. Şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namı ile bir miktar para ödenmesini talep edebilir. Şahsi menfaatleri ihlal edilen kimseye ihlalin ve kusurun özel ağırlığının haklı kılması halinde hakimin manevi tazminat olarak verilmesine hükmedeceği para miktarının belirlenmesinde hakkaniyet gözetilmelidir. Çünkü kanunun takdir hakkı verdiği hususlarda hakimin hak ve nisfetle hüküm vereceği Medeni Kanun’un 4. maddesinde belirtilmiştir. Ödettirilecek para miktarı ise aslında ne tazminat, ne de cezadır. Çünkü mamelek hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını amaç edinmediği gibi kusurlu olana yalnız hukukun ihlalinden dolayı yapılan bir kötülük de değildir. Aksine olarak zarara uğrayanda bir huzur duygusunu doğurmaktır. Aynı zamanda ruhi ızdırabın dindirilmesini amaç edindiğinden tazminata benzer bir fonksiyonu da vardır. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hâkimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. (HGK 23/06/2004, 13/291-370)
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 56. maddesinde ; “Ağır bedensel zarar veya ölüm halinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir” hükmü düzenlenmiş madde metninden de anlaşıldığı üzere, haksız eylem sonucu bedensel zarar görenin yakınları yararına manevi tazminata karar verilebilmesi için, zarar görenin yaralanmasının ağır bedensel zarar niteliğinde olması gerekmektedir. Ağır bedensel zarar, kanunda tanımlanmamış olup, yaralanmanın özelliğine ve yarattığı sonuçlara göre mahkemece takdir edilecektir.
Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, davaya konu somut olayın gerçekleşme şekli, yeri, zamanı, Ceza Mahkemesinin kararı,müterafik kusur ve yukarıda açıklanan ilkeler, davalının eylemindeki hukuka aykırılığın tespitinin sağlayacağı manevi tatmin ile birlikte değerlendirildiğinde İDM’ince hüküm altına alınan manevi tazminat miktarlanının Yerinde OLDUĞU, davalı … manevi tazminatın miktarına yönelik istinafının yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Dosya içeriğine, toplanan delillere, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenle, özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, vakıa mahkemesi hakiminin objektif, dosyadaki verilerle çelişmeyen tespitlerine ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına ve hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayanağı maddî delillere göre, HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleriyle sınırlı olarak ve resen kamu düzeni yönünden yapılan inceleme sonucu, ilk derece mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı kanaatine varılarak, davacı ve davalı vekillerinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereği esas yönünden reddine dair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığından davacı vekili ve davalı …’ın istinaf başvurusunun HMK’nun 353/1-b-1 maddesi gereği ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf eden davalıdan alınması gereken 683,10 TL karar ve ilam harcından istinaf aşamasında yatırılan 170,77 TL nin mahsubu ile bakiye 512,33 TL eksik harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf eden davacıdan alınması gereken harç yeterli olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,
4-İstinaf aşamasında davacı ve davalı tarafından yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,
5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Karar tebliği ve harç işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesi gereğince; (72,070,00) Türk Lirasını geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi.09/12/2020

Başkan

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Katip

e-imzalı

Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.