Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C. KONYA BAM .. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No:
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
.. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO :
KARAR NO :
KARAR TARİHİ : 02/12/2020
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA .. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 16/06/2020
NUMARASI : Esas Karar
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVALI :
DAVA : Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 02/12/2020
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 02/12/2020
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; müvekkilinin 24/07/2018 tarihinde motosikletle seyir halindeyken davalının kullanımında olan … plakalı otomobil ile aniden kontrolsüz bir şekilde müvekkilin motosikletinin sol tarafına çarptığını, meydana gelen kazadan dolayı müvekkilinin bacağında kırıklar meydana geldiğini, ağır yaralandığını 3 gün hastanede yattığını, iş gücü kaybına uğradığını, kazaya sebebiyet veren …. plakalı araç üzerine ihtiyati tedbir konulmasını, BK. 76 madde uyarınca müvekkiline acilen ihtiyacı olan 15.000,00 TL geçici ödeme yapılmasını, müvekkilinin bedeni zararlardan kaynaklanan maddi tazminattan geçici iş göremezlik ve efor kaybından dolayı uğradığı zarar için 100,00 TL, bakıcı gideri için 100,00 TL, kaçınılmaz tedavi gideri için 100,00 TL ile bilirkişi incelemesi ve yargılama sonucunda belirlenecek meblağın kaza tarihinden davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, müvekkilin uğramış olduğu manevi zararların giderilmesi için 50.000,00 TL manevi tazminatın davalı şahıslardan kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …. vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkil şirket tarafından sigortalanan araç sürücüsünün kazanın oluşumunda kusurunun olmaması nedeniyle, huzurdaki dava haksız ve hukuka aykırı olduğunu, somut olayda başvuru şartı yerine getirilmediğini, HMK 115 maddesi gereği dava şartı yokluğu nedeniyle başvurunun reddini gerektiğini, geçici işgörmezlik, bakıcı gideleri ve tedavi giderleri tazminatı trafik poliçesi teminatı dışında olduğunu, davacının müterafik kusuru bulunduğunu, kusurun varlığının değerlendirilerek belirlenecek tazminattan indirim yapılmasını, muaccel bir alacak oluşmadığı için müvekkil şirketin temerrüde düşmediği dikkate alınarak yargılama giderleri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulmamasını talep etmiştir.
Davalı … cevap dilekçesinde özetle; Dava konusu kaza müvekkilinin herhangi bir kusurunun olmadığını, şahsın kullandığı aracın trafik kaydı olmadığını ve aracı sürmeye ehil kişilerden olmadığını, manevi tazminat talebinin çok yüksek olduğunu, davanın reddi ile sigorta şirketine ihbarına, yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Konya ..Asliye Ticaret Mahkemesinin 16/06/2020 tarih … Esas … Karar sayılı gerekçeli kararı ile; kusur ön sorun değerlendirmesi, maluliyet değerlendirmesi, aktüerya/hesap incelemesi bakımından, sürekli iş göremezlik tazminatı değerlendirmesi, bakıcı gideri ve geçici iş göremezliğin teminat kapsamı dışında olup olmadığına dair değerlendirme, müterafik kusur indirimi iddiaları yönünden değerlendirme, temerrüt tarihi ve faiz değerlendirmesi, davacının manevi tazminat taleplerinin incelenmesi neticesinde “…24/07/2018 tarihinde meydana gelen trafik kazasının oluş şekli, kusur durumu, tarafların sosyal ve ekonomik durumu, davacıların çektikleri acının ve üzüntünün boyutları ve hakkaniyet ilkeleri, hak ve nesafet kuralları ile uğranılan manevi zarar durumları nazara alınarak davacının manevi tazminat taleplerinin kısmen kabulü ile, davacı yönünden 20.000,00 TL, manevi tazminatın uygun olduğu kanaatine varıldığından, davalılardan …. ve …’den tahsili ile davacılara verilmesine dair ; 1-Davacının davasının maddi tazminat isteminin KABULÜ İLE, A- Davacının sürekli iş göremezlik maddi zararı için 48.552,63 TL’ nin davalılardan … ve … ‘ den kaza tarihi olan 24.07.2018 tarihinden, zorunlu mali sorumluluk sigorta şirketi …. yönünden temerrüt tarihi olan 15.10.2018 tarihinden itibaren ( poliçe limiti dahilinde ve tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla) işleyecek yasal faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, B- Davacının geçici iş göremezlik maddi zararı için 11.945,71 TL’ nin davalılardan …. ve … ‘ den kaza tarihi olan 24.07.2018 tarihinden, zorunlu mali sorumluluk sigorta şirketi … yönünden temerrüt tarihi olan 15.10.2018 tarihinden itibaren ( poliçe limiti dahilinde ve tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla) işleyecek yasal faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, C- Davacının kaçınılmaz tedavi gideri maddi zararı için 5.000,00 TL’ nin davalılardan … ve … ‘ den kaza tarihi olan 24.07.2018 tarihinden, zorunlu mali sorumluluk sigorta şirketi …. yönünden temerrüt tarihi olan 15.10.2018 tarihinden itibaren ( poliçe limiti dahilinde ve tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla) işleyecek yasal faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, D- Davacının bakıcı gideri maddi zararı için 14.180,38 TL’ nin davalılardan … ve … ‘ den kaza tarihi olan 24.07.2018 tarihinden, zorunlu mali sorumluluk sigorta şirketi …. yönünden temerrüt tarihi olan 15.10.2018 tarihinden itibaren ( poliçe limiti dahilinde ve tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla) işleyecek yasal faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, 2-Davacının manevi tazminat isteminin KISMEN KABULÜ ile, 20.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan … ve …. ‘den kaza tarihi olan 24.07.2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte müşteken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, Fazlaya ait istemin REDDİNE,” karar verildiği anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı sigorta şirketi istinaf başvuru dilekçesinde özet olarak; HMK m115 gereği dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddi gerekirken aksi yönde hüküm kurulmasının kabul edilebilir olmadığını, 6098 sayılı TBK nun 50.maddesi hükmü uyarınca, zarar görenin zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altında olduğunu, haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde zararın kapsamının belirlenmesi açısından maluliyetin varlığı ve oranının belirlenmesinin zorunlu olduğunu, davacı tarafın sigorta şirketine başvuru esnasında yönetmeliğe uygun rapor tanzim etmeden iş bu davayı açtığını, her durumda dava aşamasında ibraz edilen adli kurul raporunun yasal mevzuata aykırı şekilde düzenlendiğinden kabulünün mümkün olmadığını, raporda kullanılan yönetmeliğini yürürlükten kaldırıldığını, 20/02/2019 tarih 30692 sayılı Resmi Gazete ile yürürlüğe giren “Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik” hükümlerine göre maluliyet oranının tespit edilmesi gerektiğini, 13/11/2019 tarihli raporda kayıtlı bulgulara göre kişinin tedavisinin tamamlandığının anlaşıldığını, kişinin iyileşme süresi tamamlanmadan belirlenen maluliyet oranının hatalı olduğunu, taraflara atfedilen kusur oranlarının hatalı değerlendirmeler içerdiğini, her durumda hükme esas alınan bilirkişi raporunun hatalı değerlendirmeler içerdiğini, somut olayda başvuranın müterafik kusurundan dolayı tazminat tutarından indirim yapılması gerektiğini, hükme esas alınan geçici iş göremezlik tazminatı, bakıcı ve tedavi giderlerinin trafik poliçesi teminatı dışında olduğunu, faiz başlangıç tarihinin hatalı tespit edildiğini, tüm bu nedenlerle yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, esas hakkında yeniden hüküm kurularak ile davanın reddine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
Davalı …. vekili istinaf başvuru dilekçesinde özet olarak; davacının yabancı uyruklu olması nedeniyle teminat yatırması gerektiğini, davacı teminat yatırmadığından davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne- kısmen kabulüne karar verilmiş olmasının usule ve yasaya aykırı olduğunu, kusur raporunun eksik inceleme ile düzenlenmiş olduğunu kaza tespit tutanağı ile çelişkili iş bu raporun hükme esas alınmasının hatalı olduğunu, maluliyet raporunun eksik inceleme ve hatalı tespitler ile düzenlenmiş olup iş bu raporun hükme esas alınmasının mümkün olmadığını, hükme esas alınan aktüer bilirkişi raporunun da hatalı düzenlendiğini, bu rapora karşı itirazlarının değerlendirilmediğini, davacının tedavi giderleri talebinin kabulünün usul ve yasaya yüksek mahkeme kararlarına aykırı olduğunu, davacının geçici işgöremezlik ve bakıcı gideri talebinin kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya ayrıca yüksek mahkeme kararlarına aykırı olduğunu, müterafik kusur indirimi yapılmadığını, faiz başlangıç tarihinin hatalı tespit edildiğini, manevi tazminat talebi yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, tüm bu nedenlerle istinaf başvurularının kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, davalı müvekkili lehine talepleri doğrultusunda hüküm tesis edilmesine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özet olarak; sigorta şirketine başvuru dava şartının gerçekleştiğini, maluliyet raporunun hukuka uygun olduğunu, müterafik kusur iddialarının yersiz olduğunu, aktüer bilirkişi raporunda bir eksiklik bir hata olmadığını, davalının diğer iddialarının da yersiz olduğunu, tüm bu nedenlerle davalı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
Davacı vekili diğer istinafa cevap dilekçesinde özet olarak; yabancı uyruk teminat iddiası yönünden ülkelerarası anlaşma gereği dava teminatından muaf olunduğunu, kusur raporunun Adli Tıp Kurumundan alındığını ve hükme esas alınmasına engel herhangi bir iddia, itiraz ya da delil bulunmadığını, maluliyete ilişkin itirazların yersiz ve mesnetsiz olduğunu, aktüer raporunda bir eksiklik olmadığını, diğer iddiaların kabulünün mümkün olmadığını, tüm bu nedenlerle davalı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Dava; yaralanmalı trafik kazası sebebiyle sürekli geçici, sürekli iş göremezlik, bakıcı giderlerine ilişkin maddi tazminat istemine ilişkin olduğu görülmüş, mahkemece verilen kabul kararının davalı sigorta ve … vekili tarafından istinaf edildiği anlaşılmıştır.
1-Sigorta şirketine davadan önce usulüne uygun başvuru yapılmadığı istinafı;
2918 sayılı KTK’nın 97.maddesinde, 6704 Sayılı Kanunun 5.maddesi ile yapılan değişiklik neticesinde, 97.maddenin eski metninde, zarar görenin zorunlu mali sorumluluk sigortasında ön görülen sınırlar içinde doğrudan doğruya sigortacıya karşı talepte bulunabileceği gibi, dava açabilme hakkı mevcut iken 6704 Sayılı Kanunun 5.maddesi ile yapılan değişiklik sonucunda madde hükmü “Zarar görenin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir. Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması halinde, zarar gören dava açabilir veya 5684 Sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabilir” denilmiştir.
Yukarıda maddede yapılan değişiklikle, zarar gören hak sahipleri ZMMS sigortacısına karşı artık doğrudan dava açamayacaklardır. Öncelikle sigortacıya tazminatın ödenmesi için genel şartlarda belirtilen belgeler ile yazılı olarak başvuracaklar ve yazılı başvurudan itibaren 15 gün içinde kendilerine cevap verilmez ya da verilen cevap hak sahibinin talebini karşılamaz ise, hak sahibi tazminat için dava açabileceği gibi tahkime de başvurabileceklerdir. Bu hali ile trafik kazaları nedeniyle zarara uğrayanlar sigortaya davadan açmadan önce mutlaka sigortacıya yazılı başvuruda bulunmak zorundadırlar. Dava açabilmeleri için yazılı başvurudan itibaren 15 günlük sürenin dolmuş olması gerekmektedir. Bu sebeplerle davadan önce yazılı başvuruda bulunmak ve başvurudan itibaren 15 günlük sürenin geçmesi ZMMS sigortacısına tazminat davası açılmasının ön şartıdır. Bu husus anılan maddenin değişiklik gerekçesinde vurgulanmıştır.
6100 sayılı HMK’nın dava şartlarının düzenlendiği 114.maddesinin 2.fıkrasındaki düzenlemeye göre “Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır”.
HMK 115. maddenin 1.fıkrasında ise, “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.” denilmiş,
2.fıkrada ise, “Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir.” düzenlemesi mevcut olup
6407 sayılı Kanunla değişik 2918 sayılı KTK’nın 97. maddesinde zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerektiği, sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması hâlinde, zarar görenin dava açabileceği veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabileceği düzenlenmiştir.
Somut uyuşmazlıkta, davalı nezdinde zorunlu mali sorumluluk poliçesiyle sigortalı araç nedeniyle meydana gelen trafik kazasın nedeniyle davacının, dava tarihinden önce davalı sigorta şirketine belgeler ile birlikte başvurdukları, sigorta şirketinin kusur konusunda çekinceleri bildirilerek yasal süre içerisinde talebin karşılanmayarak sonuçsuz bırakıldığının dava dilekçesine ekli cevap yazısından anlaşıldığı, bilahare eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Davacının başvuru dilekçesinde eklenmesi gereken belgeleri ekleyerek başvuru yaptığı, davalı sigortanın cevabi ile dava tarihi arasında geçen süre de gözetildiğinde davalı sigortanın davacıya verdiği cevabın talebi karşılamadığı dolayısıyla davacının dava açmadan önce yasada öngörülen sigortaya başvuru koşulunu yerine getirdiği sonucuna ulaşıldığı, bu halde yasada belirtilen başvuruya ilişkin ön koşulun yerine getirildiği de açıktır. Buna yönelik istinaf itirazları yerinde değildir.
3- İstinaf eden sigorta ve … vekilinin geçici iş göremezlik, tedavi ve bakıcı giderlerinin teminat dışı olduğu itirazında;
01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Zorunlu Sigorta Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları A.5 maddesinin “Sağlık Giderleri teminatı” başlıklı (b) maddesinde ” Kaza nedeniyle mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamındadır. Sağlık giderleri teminatı Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olup ilgili teminat dolayısıyla sigorta şirketinin ve … Hesabının sorumluluğu 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesi hükmü gereğince sona ermiştir.” ifadesi ile mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkanı bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamında saymıştır. Bir başka ifade ile mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar,
1-Tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri,
2-Tedaviyle ilgili diğer giderler,
3-Çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler,
Sağlık giderleri kapsamında sayılarak Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olduğu düzenlenmiştir.
Oysa 6111 sayılı kanunun 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesinde Sosyal Güvenlik Kurumu’nun sorumluluğu üniversite hastaneleri ile resmi ve özel sağlık kurumları tarafından trafik kazası sonucu yaralanan kişilerin tıbbi tedavi ile sınırlı sağlık hizmeti giderleri ile sınırlandırılmıştır.
Bu düzenleme gereği ZMSS Genel Şartlar A.5 (b) maddesi ile yaralının tedavisine başlanmasından maluliyet raporu alınıncaya kadarki süre içindeki;
1-Bakıcı giderleri
2-Çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler (geçici iş göremezlik kayıpları)
3-Sağlık hizmeti giderleri kapsamında sayılarak 6111 sayılı torba Kanunun 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanunu’nun 98.maddesi ile sınırları belirlenen sağlık giderleri teminatı kapsamını genişletmiştir.
Bu nedenle bir kanun maddesinin kapsamı idarenin bir düzenlemesi olan genel şartlar ile genişletmesi ve daraltması düşünülemez.
Böyle bir durum varsa kanuna aykırı genel şart maddesi, tebliğ vs uygulanması kanunun ilgili maddesine aykırılık teşkil eder.(Trafik kazalarından doğan cismani zararlar ve tazmini- Konya barosu yayınları. Shf 7-8 ,Yargıtay üyesi: Hüseyin TUZTAŞ)
Yine Zorunlu Sigorta Mali Sorumluluk Sigortası poliçesinin bir anlamda mütemmim cüzü olan eki niteliğindeki genel şartların, hazırlanma ve bağıtlanmada taraf olmayan Sosyal Güvenlik Kurumu’na İdari bir düzenleme ile kanuni düzenlemesinin aksine bir sorumluluk yüklenmesi de düşünülemez.
Bu halde davalıların geçici işgörmezlik, tedavi ve bakıcı giderlerinin teminat dışı olduğuna yönelik istinaf itirazları yerine değildir
4- Kamu düzeni gereği ve istinaf sebebi nedeniyle maluliyet ve aktüer raporuna yönelik;
AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği anlaşılmakta olup bu iptal kararının somut davada uygulanabilirliğinin tespiti gerekmektedir
Anayasa’nın 153.maddesi uyarınca, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamamakta ve ancak Resmi Gazetede yayımlandıktan sonra yürürlüğe girmektedir. Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının yasama, yürütme ve yargı organları, idari makamlar, gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı açıktır.
Diğer taraftan HMK 33. maddesinde “Hakim Türk hukukunu resen uygulanır.”
şeklinde ifadesini bulan yasal ilke gözetildiğinde; Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarının bu gibi kesin hüküm halini almamış derdest dosyalar yönünden uygulanmasının zorunluluğu ortadadır.
Zira, Anayasa Mahkemesinin iptal kararları usulü kazanılmış hakların istisnasını teşkil ederler.
T.C. Anayasası’nın 153 üncü maddesinin 6 ncı fıkrasında, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.” düzenlemesi mevcut olup, bu düzenlemenin doğal sonucu olarak Anayasa Mahkemesi’nce bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tümünün ya da bunların belirli hükümlerinin Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edildiğinin bilindiği halde görülmekte olan davaların Anayasa’ya aykırılığı saptanan kurallara göre görüşülüp çözümlenmesi, Anayasa’nın üstünlüğü prensibine ve hukuk devleti ilkesine aykırı düşeceği için uygun görülmeyeceği kabul edilmektedir (Danıştay 4. Dairesi. 09.05.2011 tarih ve 2011/2546 E., 2011/3384 K. sayılı kararı).
Bu konudaki Anayasa Mahkemesinin 12.12.1989 tarih ve 1989/11-48 sayılı kararında;“Anayasanın 152. maddesine göre, itiraz yoluna başvuran mahkemeler, Anayasa Mahkemesi’nce verilecek kararlara uymak zorundadırlar. Bu durumda, itiraz eden mahkeme, elinde bulunan ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce açılmış olan bir davayı Anayasa Mahkemesi kararına göre çözecek ve doğrudan iptal kararının etkisini önceye uygulayacaktır. Ayni durum, itiraz yoluna başvurmayan mahkemeler yönünden de geçerlidir. İptal davası veya itiraz üzerine bir kuralın iptali sonucu, Mahkemeler bakmakta oldukları davaları bu karara göre çözmekle yükümlüdürler. Bu sonuç Anayasa’nın, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” yolundaki 153. Maddesinin altıncı fıkrasında yer alan kuralın sonucudur. …” gerekçesine yer verilmiştir.
Yine, 09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da;“Sonradan çıkan içtihattı birleştirme kararının, Temyiz Mahkemesinin bozma kararına uyulmakla meydana gelen usule ait müktesep hak esasının istisnası olarak henüz mahkemede veya Temyiz Mahkemesinde bulunan işlere tatbiki gereklidir. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarında da aynı ilke geçerlidir.” şeklinde açıklama yapılmış, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.07.2011 tarihli ve 2011/1-421 Esas, 2011/524 K. Sayılı kararında da “Eldeki dava sonuçlanıp kesinleşmeden o davaya uygulanabilecek olan yasa metni Anayasa Mahkemesince iptal edilip, yürürlüğün durdurulmasına karar verildiğine göre, iptal kararı sonucu oluşan durumun 05.09.1960 tarihli, 21/9 sayılı YİBK’da da belirtildiği üzere maddi anlamda kesinleşmemiş olup, derdest olan eldeki davaya da uygulanması zorunludur.” denilmiş, aynı yöndeki içtihat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.03.2012 tarihli ve 2012/20-12 E., 2012/232 K. sayılı kararında da oy birliği ile kabul edilmiştir. Keza 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 E., 2004/19 K. sayılı ve 03.02.2010 tarihli ve 2010/4-40 E., 2010/54 K. sayılı kararlarında da: “Uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usulî kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal sonrası oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir.” yönünde değerlendirme ve açıklama yapılmıştır.
Görüldüğü üzere, Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve bu durumun da bozma kararına uyulmakla meydana gelen usulî müktesep hakkın istisnası olduğu ve eldeki tüm uyuşmazlıklara uygulanması gerektiği uyulması zorunlu yargısal içtihatlar ile kabul edilmiştir.
Anayasa’nın 153. maddesinin birinci fıkrasında herhangi bir denetim yolu tanınmamış ve Anayasa Mahkemesi kararlarının kesin olduğu belirtilmiş, beşinci fıkrada “İptal kararları geriye yürümez” kuralına yer verilmiştir.
Türk Anayasal sisteminde, “Devlete güven” ilkesini sarsmamak ve ayrıca devlet yaşamındabir kargaşaya neden olmamak, kazanılmış hakları korumak için iptal kararlarının geriye yürümezliği kuralı kabul edilmiştir. Böylece hukuksal ve nesnel alanda etkilerini göstermiş, sonuçlarını doğurmuş bulunan durumların, iptal kararlarının yürürlüğe gireceği güne kadarki dönem için geçerli sayılması sağlanmıştır. Bir kural işlemle kurulan statünün Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararıyla ya da bir başka kural işlemle kaldırılması durumunda, bu statüye bağlı öznel (sübjektif) işlemlerin de geçersiz duruma düşmesi doğaldır. Dolayısıyla bu öznel işlemlerle, ortadan kalkan statüye dayanarak ileriye dönük haklar elde edilemez. Anayasa’nın bağlayıcılığı, Anayasa Mahkemesi kararlarına tüm devlet organlarının uyma zorunluluğu ve Anayasa’nın üstünlüğü ilkesi, Anayasa’ya aykırı bir kuralın aykırılığının saptanmasından sonra uygulama alanı bulmasını kesinlikle önler. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının zaman içerisindeki etkisi böylece çıkmakta ve “İptal kararlan geriye yürümez” kuralı belirtilen anlamı taşıyarak geçerli olmaktadır. Anayasa’nın 153. maddesindeki “İptal kararları geriye yürümez” kuralının, geriye yürümezlik kuralının, yalnız lafza bağlı kalınarak yorumlanması hukuk devleti ilkesine ve bu ilke içinde var olan adalet ve eşitlik ilkelerine aykırı sonuçlar doğurabileceği gibi itiraz yoluyla yapılacak denetimin amacına da ters olduğu aşikârdır. Ayrıca iptal kararının geriye yürümezliği kuralı çoğu zaman iptal kararlarını işlevini ve etkinliğini azaltmaktadır.
Yukarıda yapılan tespit, açıklama ve değinilen uyulması zorunlu yargısal içtihatlara göre somut uyuşmazlık ele alındığında;
AYM nin 09/10/2020 tarihli resmi gazetede yayınlanan 17/07/2020 tarihli ve 2019/40 esas 2019/40 sayılı kararına göre Karayolları Trafik Kanunu’nun zorunlu trafik sigortasına ilişkin 90 ve 92. maddelerinde yer alan, “Trafik Sigortası Genel Şartları” ifadelerini iptal ettiği,iptal kararı içerine göre sigorta şirketlerinin trafik kazalarından doğan tazminat sorumluluğunun öncelikle Karayolları Trafik Kanunu,Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiillere ilişkin hükümlerinin uygulanacağı, dolayısıyla trafik sigortası kapsamındaki tazminatların belirlenmesinde artık ‘Genel Şartlar’ın kural olarak belirleyici olmayacağı, genel Şartlar”ın sadece Karayolları Trafik Kanunu ve Borçlar Kanunu’na aykırı olmayan hükümlerinin uygulanabileceği, dolayısıyla bu karardan sonra sigorta şirketlerinin tazminat sorumluluğunu azaltan ‘Genel Şartlar’ın birçok hükmünün uygulanamaz hale geldiği görülmüktedir
Bu kapsamda açılan davalarda TBK nın haksız fiile ilişkin hükümleri, KTK kanunu hükümleri ile genel şartların bunlara aykırı olmayan hükümleri ile bu doğrultuda yeni genel şartlarla çeliştiği durumda Yargıtay’ın genel şartların yürürlüğe girmesinden önceki yerleşmiş içtihatları doğrultusunda uygulama yapılması gerekecektir
Bu halde Anayasa Mahkemesi’nce verilen iptal kararı sonrası düzenlenecek maluliyet raporlarında 01/06/2015 tarihinden itibaren uygulanan genel şartların ve bu kapsamda genel şartlarla belirlenen “Özürlülük Ölçütü Yönetmeliği” ile “Engelliler Yönetmeliği”nin uygulanma imkanı kalmadığından ;
Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlardan, çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan hükümlere göre, haksız fiil tarihi 11/10/2008 tarihinde önce ise Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013 tarihinden sonra ise Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği (ancak Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre rapor düzenlenmesi teknik olarak mümkün olmadığı bu dönem için de yine 11 Ekim 2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği uygulanacak), hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir.
Kökleşmiş Yargıtay 17. HD uygulaması ve içtihatlarına göre maluliyet raporlarının düzenlenmesinde haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan yönetmelik ve yasa hükümlerine göre değerlendirme yapılması gerekmektedir. (Nitekim Yargıtay 17 HD nin 2016/16240 esas 2019/7273 karar 2016/15369 esas 2019/6853 karar sayılı ilamları)
Keza Düzenlenecek aktüerya raporlarına ilişkin olarak da genel şartlar ile getirilen TRH 2010 ve 1,8 teknik faizin ve vergilendirilmiş gelirin nazara alınacağı düzenlemesinin uygulanma ihtimali kalmadığı gözetilerek ;
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 1989/4-586 Esas,1990/199 K sayılı kararı ve Yargıtay 17. Hukuk ve 4 Hukuk dairesinin yerleşik içtihatları gereği, Population Masculine Et – Feminine (PMF 1931) Tablosu esas alınarak davacının veya müteveffanın muhtemel yaşam süresinin belirlenmesi; davacının veya müteveffanın muhtemel gelirinin her yıl için % 10 artırılıp % 10 iskonto edilmesi ile belirlenecek peşin değeri esas alınıp işleyecek dönem tazminat hesabı yapılması, davacının veya müteveffanın asgari ücret üstünde kazancı olduğunun iddia edilmesi durumunda kaza tarihindeki gelirine dair delillerini ibrazının sağlanması, varsa; ilgili meslek odaları ve meslek kuruluşlarından,vergi dairesinden ,işyerinden kaza tarihindeki sürekli ve net kazanç durumunun sorulması, geriye doğru maaş bordrosu ve sosyal güvenlik kayıtlarının getirtilmesi, davacının veya müteveffanın kaza tarihinde fiili olarak çalışmadığının belirlenmesi halinde asgari ücretin gözönüne alınacağının düşünülmesi gerekmektedir.
Bu halde mahkemece, AYM iptal kararı doğrultusunda belirlenen esaslara göre daha önce rapor tanzim eden maluliyet (yaralanmanın nitelik ve şekline göre gerekli uzmanlık dallarına ait uzmanlar da raporda yer almak kaydıyla) ve tazminat bilirkişilerinden, karar tarihinde oluşur ise yeni asgari ücret de hesaplamada nazara alınarak yukarıdaki esaslara uygun ek rapor tanziminin istenerek sonucuna göre hüküm kurulmalıdır.
Bu sebeple, aktüer ve maluliyet raporuna ilişkin istinaf eden davalıların sair itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek bulunmamaktadır.
5- İstinaf eden davalıların kusura ve müterafik kusura dair itirazlarında;
Somut olayda, soruşturma dosyasında alınan trafik bilirkişi raporu, mahkemce ATK’dan alınan raporun birbirini teyit eder mahiyette, davalı araç sürücüsünün asli derecede % 70, davacı motosiklet sürücüsünün de tali düzeyde % 30 kusurlu olduğunu gösterir raporların dosya kapsamındaki delillere ve olayın oluş biçimine uygun, ayrıntılı, gerekçeli ve hükme elverişli olup davalıların kusura yönelik itirazının reddine karar verilmiştir.
6098 sayılı Borçlar Kanun’un, “Tazminatın belirlenmesi” üst başlıklı 51/1 maddesi ile (818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 43.maddesi); Hâkimin, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirleyeceği hükme bağlanmıştır.
Zararın meydana gelmesinde veya artmasında zarar görenin de kusurunun bulunması halinde söz konusu olan müterafik kusur 6098 sayılı Borçlar Kanun’un 52.maddesinde (818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 44.maddesi) düzenlenmiştir. Buna göre zarara uğrayan, zarar doğuran eyleme razı olmuş veya kendisinin sebep olduğu hal ve şartlar zararın meydana gelmesine etki yapmış veya tazminat ödevlisinin durumunu diğer bir surette ağırlaştırmış ise, hakim tazminat miktarını hafifletebilir.
Müterafik kusur indiriminde her somut olayın özelliğine göre olayın meydana geliş tarzı ve zararın artmasında zarar görenin kusurlu davranışının sonuca etkisi değerlendirilerek uygun oranda bir indirim yapılmasını gerektirir ve zarar görenin müterafik kusurunun tespiti halinde TBK.nun 52.maddesi uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır.
Davacının, kask takmadığına dair bir delil olmadığından, aslolanın kask takılması olup, bu hususun aksinin davalı tarafça da ispatlanamadığından indirim uygulanmaması kararı yerinde olup istinaflar yersizdir.
6- Davalıların sair itirazlarında;
Mahkemece usul ve yasaya uygun olarak, faiz başlangıç tarihinin talep de nazara alınarak belirlenmiş olmasına, SGK tarafından davacıya herhangi bir ödeme yapılmadığına dair yazı cevabının da gelmiş olması sebebiyle bu yönden bir indirim yapılmamış olmasında bir isabetsizlik bulunmadığından buna yönelik istinaf eden davalıların itirazları yerinde değildir.
Ayrıca kaldırma kapsam ve şekline göre manevi tazminat miktarına yönelik itirazların da şimdilik incelenmesine yer olmadığı anlaşılmıştır.
Anlatılan sebep ve gerekçelerle, davalı sigorta ve Haldun vekilinin istinaf talebinin yukarıda açıklanan Anayasa Mahkemesi iptal kararı doğrultusunda “kamu düzenine ilişkin sebeplerle” kabulüyle mahal mahkemesi kararı HMK 353/1-a-4 maddesi gereğince kaldırılarak dosyanın mahal mahkemesine gönderilmesi gerektiği kararı verilmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekillerinin istinaf taleplerinin “kamu düzenine ilişkin sebeplerle” kabulüyle, mahal mahkemesi kararı HMK 353/1-a-4 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Yeniden yargılama yapılması için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf yasa yoluna başvuran davalılar tarafından yatırılan, başvurma harcı dışında kalan, istinaf karar harçlarının talep halinde yatıranlara iadesine,
4-Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,
5-İstinaf yasa yoluna başvuran davalılar tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
6-Karar tebliği ve harç işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
HMK’nın 353/1-a-4 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle KESİN olarak karar verildi.02/12/2020
Başkan
e-imzalı
Üye
e-imzalı
Üye
e-imzalı
Katip
e-imzalı
Bu evrak 5070 sayılı Yasa kapsamında elektronik imza ile imzalanmıştır.