Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2020/730 E. 2020/840 K. 30.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: … -…
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : …
KARAR NO : …
KARAR TARİHİ : 30/09/2020
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : …
ÜYE : …
ÜYE : …
KATİP : …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : … Esas … Karar
KARAR TARİHİ : 10/03/2020

DAVACI : … – (T.C. Kimlik No: …)
VEKİLLERİ : Av…. – …
Av…. – …
DAVALI : … SİGORTA AŞ – …
VEKİLİ : Av….
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 30/09/2020
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 01/10/2020
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece davanın kabulüne dair verilen karara ilişkin davalı vekilinin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 20.08.2008 tarihinde meydana gelen trafik kazası neticesinde müvekkilinin yaralandığını, tedavi gideri, bakıcı gideri, maluliyet nedeniyle uğranılan zarar olmak üzere belirlenecek maddi tazminatın tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili sunduğu cevap dilekçesinde özetle; dava konusu olayın zaman aşımına uğradığını, davacı tarafa ödemelerin yapıldığı ve sorumluluklarının sona erdiğini, müvekkili şirketin ancak sigortaladığı aracı işletenin sorumluluğu nispetinde zarardan sorumlu tutulabileceğini, davacının meydana gelen zararın artmasına kendi kusurlu fiili ile sebep olduğu taktirde müterafik indirim uygulanması gerektiğini, davanın iş kazası olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiğini, müvekkiline karşı temerrüdün gerçekleşmediğinden dolayı davacı tarafın kaza tarihinden itibaren faiz isteminin de reddine karar verilmesini beyan ederek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk Derece Mahkemesince verilen kararda özetle; “Davalı sigorta şirketince davacıya 30.10.2009 tarihinde 7.993,78TL ödeme yapıldığı dosya kapsamından anlaşılmıştır.
Kazaya karışan … plakalı aracın davalı sigorta şirketine riziko tarihini kapsar Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası ile sigortalı bulunduğu ve poliçe ile 125.000,00TL teminat sağladığı tespit edilmiştir.
… Üniversitesi Tıp Fakültesi tarafından hazırlanan 02.05.2018 tarihli maluliyet raporunda özetle; Davacının uğradığı trafik kazası neticesinde; geçici iş göremezlik süresinin 18 ayı bulacağı, günü bulacağı, 3 aylık sürede bakıcıya ihtiyacı olacağı ve kişiye verilecek tedavi giderinin ise toplam 5.277,84TL olacağı belirtilmiştir.
18/09/2019 tarihli adli tıp kurumu raporu uyarınca davacının içinde bulunduğu davalı sigorta şirketince sigortalı bulunan … plakalı araç sürücüsünün yüzdeyüz oranında kusurlu olduğu tespit edilmiştir. Sigortalı araç sürücüsünün kusur oranı esas alınarak; aktüer bilirkişisi roporu uyarınca 1.437,08TL bakıcı gideri zararı, 3.958,38TL tedavi gideri zararı ve 126.124,62TL maluliyet zararı hesaplanmıştır. İşbu raporun hükme esas alınması, sigorta poliçesi teminat limiti ve davacı vekilinin 08/04/2019 tarihli talep artırım dilekçesi uyarınca aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.” şeklinde Davanın 08/04/2019 tarihli dava değeri artırım dilekçesi uyarınca kabulü ile, 25,00 TL tedavi gideri zararı, 25,00 TL bakıcı gideri zararı, 116.956,00 TL maluliyet nedeniyle uğranılan zarar olmak üzere davalı sigorta şirketinin kalan poliçe limiti olan toplam 117.006,00 TL maddi tazminatın sigorta şirketinin temerrüt tarihi olan 15/09/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine dair hükmün kurulduğu anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yerel Mahkemenin talep ettikleri zaman aşımı itirazlarının değerlendirilmediğini, sigortalı araç sürücüsünün somut olayda kusurunun bulunmadığını, olayın bir iş kazası olduğunu, PSD hesabı yapılarak tazminattan düşürülmesi gerektiğini, davacının gelirinin fahiş alındığını, davacı tarafın gelirine ilişkin iddiaların belgeye dayalı olmayan ispattan yoksun iddialar olduğunu, gelirin ispatlanamaması karşısında asgari ücret üzerinden hesap yapılması gerektiğini, bilirkişi raporunda bu hususa dikkat edilmeden hatalı şekilde hüküm tesis edildiğini, davacının polis memuru olduğunu ve aktif dönemin 52 yaşına göre hesaplanması gerektiğini, ayrıca tedavi giderleri ve geçici dönem bakıcı gideri kalemlerinin de poliçe teminatı dışında olduğunu beyan ederek Yerel Mahkemece verilen kararın ortadan kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Davalı vekilinin zamanaşımına yönelik itirazı
2918 sayılı KTK’nın 109/I. maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar” hükmüne, yine aynı kanunun 109/II. maddesinde ise, “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise, bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir” hükmüne yer verilmiştir.
Açıklanan ilkeler ışığında somut olay incelenecek olursa; kaza 20/08/2008 tarihinde gerçekleşmiş, davaya konu trafik kazası sonucunda davacı yaralanmıştır.
Somut olayda davaya konu kaza; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu döneminde gerçekleşmiş olup 8 yılık zamanaşımına tabidir
Ancak davacı vekili, kaza nedeniyle müvekkilinin maluliyet oranında artış olduğunu, davalı sigorta şirketine yapılan başvuru neticesinde davalı sigorta şirketince % 3 sakatlık oranına göre tazminat ödemesi yapıldığını, ancak müvekkilinin maluliyet oranının arttığını, artan maluliyet oranı sebebi ile hesaplanacak tazminatın tahsilini talep etmiştir.
Gerçekten de dosya kapsamından, davacıya yapılan ödemeye esas sağlık kurulu raporunun davacıda %3 maluliyet olarak belirlendiği ,daha sonra bu oranın arttığı anlaşılmaktadır
Artan maluliyet oranı ve gelişen yeni durum nedeni ile zamanaşımı süresinin başlangıcı bu yeni durumun ortaya çıktığı tarih olup davacı vekilince de artan maluliyet oranına ilişkin tazminat talep edildiğine ve sigorta şirketince yapılan ödemenin ilk kalıcı sakatlığa ilişkin olduğu da gözetildiğinde düzenlenen ibranamenin artan maluliyet oranını kapsamadığı ve zamanaşımı süresinin de her halükarda bu hususlar göz önünde bulundurulduğunda ceza (uzamış) zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşılmakla itiraz yersizdir
Resen dikkate alınan hak düşürücü süreye yönelik istinaf itirazları;
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 111. maddesinin ikinci fıkrasında tazminat miktarına ilişkin olup da yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar ve uzlaşmaların, yapıldığı tarihten itibaren iki sene içinde iptal edilir hükmü yer almaktadır. Yine aynı madde de,sorumluluğu kaldıran veya daraltan anlaşmalarında geçersiz olduğu hüküm altına alınmıştır. Ne var ki, yapılan ödemenin de göz ardı edilmesi düşünülmemelidir. Yapılan ödemenin gerçek olması durumunda verilen ibraname ancak “makbuz” hükmünde kabul edilmeli ve ödenen miktar, hüküm altına alınacak tazminattan indirilmelidir.
Somut olayda; hasar dosyasında, davalı tarafından davacının maluliyetine ilişkin %3 oranında maluliyeti olduğu kabul edilerek tazminat hesabı yapıldığı ve hesaplanan tazminat için davacıya ödeme yapıldığı anlaşılmaktadır.
2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun “Sorumluluğa İlişkin Anlaşmalar” başlıklı 111.maddesinde, tazminat miktarlarına ilişkin anlaşmaların iptali koşulu belirlenmiştir. Anılan düzenlemeye göre, bu Kanun’da öngörülen hukuki sorumluluğu kaldıran veya daraltan anlaşmalar geçersizdir. Tazminat miktarlarına ilişkin olup da yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar yapıldıkları tarihten itibaren 2 yıl içinde iptal edilebilirler. Yasa’nın bu hükmünden yararlanmak için ibra belgesinin iptalinin açıkça ve ayrıca istenmesine gerek olmayıp, dava sırasında bu husus ileri sürülebileceği gibi, yapıldığı tarihten itibaren 2 yıl içinde hükümlerinin kabul edilmediğine ilişkin bir irade açıklaması da yeterlidir.
Somut uyuşmazlıkta davalı sigorta şirketi zamanaşımı gerçekleştiği için süresinde dava açılmadığı için davacının bakiye tazminat isteminde bulunamayacağını savunmuştur. Ancak davacı vekilinin müvekkilinin 2008 yılında maluliyeti % 3 iken kendilerine sigortaca bu orana dayalı ödeme yapıldığını,ancak 08/04/2016 tarihinde aldığı raporla maluliyetin %10 olarak tespit edildiğini ve olayda gelişen durumun olduğu, davacının maluliyetinin arttığı iddia edilmiştir.
Gelişen durum, kaza sonucu meydana geldiği halde, başlangıçta bilinen yaralanmalar dışında, sonradan ortaya çıkan veya gelişen, olaya bağlı vücut bütünlüğünü bozan sonuçlar olarak tanımlanabilir. Gelişen durumun olup olmadığı ise her olaya özgü kanıtlara göre değerlendirilmelidir.
Somut olayda, kaza 20/08/2008 tarihinde meydana gelmiş olup, yukarıda açıklanan yasa hükmü uyarınca davacının maluliyeti ile ilgili olarak “gelişen bir durumun” olup olmadığı hususu KTK’nın 111. maddesindeki 2 yıllık hak düşürücü sürenin uygulanabilirliği açısından önem arzetmektedir.
Bu durumda dosyanın tümüyle 2008 ve 2016 yıllarına ilişkin tüm tıbbi bilgi ve belgelerin dosyaya kazandırılmasından sonra Adli Tıp Kurumu Başkanlığına gönderilerek trafik kazası sonucu oluşan yaralanmanın tedaviyle hangi tarihte tamamen sona erdiği, bu yaralanmadan dolayı belirlenip, davacı tarafın 2008 yılında belirlenen % 3 maluliyetine ilişkin rapordan sonra 2016 yılında alınan rapora göre dava konusu kazadan dolayı gelişen ve yeni ortaya çıkan bir durumun olup olmadığı varsa gelişen durum nedeniyle artan maluliyet oranının kaza tarihinde yürürlükte bulunan Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü uyarınca tespiti konusunda rapor alınmadan davanın kabulü yanlıştır.
İlk derece mahkemesince davanın açıldığı tarihte ibraname tarihinden sonra KTK’nın 111. maddesinde belirtilen 2 yıllık hak düşürücü sürenin dolmuş olduğu tespit edilirse; ancak gelişen durumun varlığı halinde gelişen durumun sona ermesinden itibaren 2918 sayılı yasanın 111. maddesinde belirtilen 2 yıl içinde dava açılması gerektiği hususu dikkate alınmalıdır. Gelişen durum; olay sonucu meydana geldiği halde, başlangıçta bilinen yaralanmalar dışında, sonradan ortaya çıkan veya gelişen, olaya bağlı vücut bütünlüğünü bozan sonuçlar olarak tanımlanabilir. Gelişen durumun olup olmadığı ise her olaya özgü olarak kanıtlara göre değerlendirilir.(Yargıtay 17. HD’nin 2014/18267E, 2014/15490K , 2014/4977E, 2015/11641K )
Bu halde mevcut ATK raporlarının içeriğinden, davacının kaza tarihi olan 20/08/2008 tarihinden sonra trafik kazasına bağlı olan maluliyet durumlarında “zaman içerisinde gelişen bir durum olup olmadığı” yönünden ayrıca ve açıkça bir tespit veya değerlendirme görülememiştir. Bu nedenle hükme esas alınan sağlık kurulunun raporu hüküm kurmaya elverişli değildir. Mahkemesince yukarıda açıklanan içtihatlar kapsamında Mahkemece davacının tüm tedavi belgeleri getirtilerek dosya tümü ile Adli Tıp Kuruluna gönderilerek; davacının yaralanması nedeniyle tedavileri tamamlanarak hangi tarihte sağlığına kavuşmuş sayılacağı, gelişen bir durum bulunup bulunmadığı, tedavilerinin ne zaman sona ereceği, vücut çalışma gücü kaybının hangi tarihte kesin olarak belirlenebilir duruma geldiği, olay tarihinde yürürlükte bulunan Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü hükümleri dikkate alınarak rapor alınmalıdır. Mahkemece bu hususta gerekli rapor alındıktan sonra gelişen durumun varlığı olup olmadığı da dikkate alınarak davalı sigorta şirketi açısından hak düşürücü sürenin dolup dolmadığı hakkında değerlendirme yapılması gerektiği halde eksik inceleme ile karar verildiği anlaşılmakla davalı sigortanın istinafı yerindedir.

Kaldırma sebebine göre davalı vekilinin diğer istinaf itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek bulunmamaktadır.
Yukarıda yapılan genel açıklamalar ışığında, istinafa konu ilk derece mahkemesinin dosyası incelendiğinde, yukarıda belirtilen ve esasa etki eden hususlarda delillerin eksik toplandığı anlaşılmakla, ilk derece mahkemesi kararının duruşma yapılmaksızın kaldırılması ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye iadesine dair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun açıklanan sebeplerle KABULÜ ile Yerel Mahkeme kararının HMK.m.353/1-a/6 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, gerekçede belirtilen eksiklikler giderilerek yeniden yargılama yapılması için HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf yasa yoluna davalı tarafça peşin olarak yatırılan başvuru harcı dışında kalan istinaf karar harçlarının talep halinde davalı tarafa iadesine,
4-Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,
5-İstinaf yasa yoluna başvuran tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
6-Karar tebliği ve harç işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
7-Konya… İcra Dairesinin… Esas sayılı dosyasına davalı … Sigorta A.Ş. tarafından yatırılan 205.000,00 TL tutarlı teminatın İİK 36/5 maddesi gereğince talep halinde ilgilisine iadesine,

HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle KESİN olarak karar verildi. 01/10/2020

Başkan Üye Üye Katip

E imza E imza E imza E imza