Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2020/497 E. 2020/635 K. 03.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: … – …
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …
KARAR TARİHİ : 03/09/2020

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : …
ÜYE : …
ÜYE : …
KATİP : …

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 12/11/2019
NUMARASI : … Esas … Karar

DAVACILAR : 1-… – … …
2-… (…)’a velayeten …
VEKİLİ : Av. … – …
DAVALI : … SİGORTA A.Ş. – …
VEKİLİ : Av. …- …
DAVA : İtirazın İptali

İSTİNAF KARAR TARİHİ : 03/09/2020
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 08/09/2020

Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin davalı vekilinin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacılar vekili mahkememize tevzi edilen 30/07/2018 tarihli dava dilekçesinde özetle, müvekkillerinin murisi olan …’ın 19/05/2008 tarihinde … sevk ve idaresindeki … plakalı aracın karışmış olduğu kazada vefat ettiğini; kaza nedeniyle Konya 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nde açılan ceza davasında araç sürücüsü ile birlikte yol çalışması yapan şirket yetkilisinin ceza aldığını; Konya … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyası ile açılan tazminat davası sonucunda davacı … için 70.913,43 TL. küçük … için 20.579,96 TL. maddi tazminat ödenmesine karar verildiğini; kesin hüküm nedeniyle davalı sigorta şirketinin de sigorta limitleri ile sınırlı olarak sorumluluğu olduğunu; davalı sigorta şirketine davanın ihbar edildiğini; hüküm gereğince alacağın tahsili için davalı sigorta şirketi aleyhine Konya … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını; davalının yasal süresi içerisinde yaptığı itiraz üzerine icra müdürlüğünce takibin durdurulmasına karar verildiğini; davalının yapmış olduğu itirazın haksız ve kötüniyetli olduğunu; davalı sigorta şirketine 2008 yılında başvuru yaptıklarını; bu başvuruya 11/07/2008 tarihinde verilen cevabı da ekte sunduklarını; itiraz edilen takipteki faiz başlangıç tarihinin kaza tarihi olan 19/05/2008 değil, 01/08/2008 tarihi olduğunu; davalının faiz başlangıc tarihi ile birlikte kusur oranına da itiraz ettiğini, ancak bu itirazın da haksız olduğunu; yapılan yargılama sonunda verilen karar ile davalı sigorta şirketinin 91.493,39 TL asıl alacak ve faizleri ile birlikte toplam 218.849,06 TL.’den sorumlu olduğunun artık mahkeme kararı ile netleştiğini beyanla öncelikle dava konusu alacağı karşılamaya … miktarda davalı adına kayıtlı taşınmaz ve araçların kayıtlarına ihtiyati tedbir şerhi konulmasına; itirazın iptali ile takibin devamına; kötüniyetle borca itiraz eden davalının % 20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine; yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili mahkememize vermiş olduğu 17/09/2018 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle, davacı vekili tarafından söz konusu kazaya ilişkin sigortalı aleyhine açılan davanın müvekkili sigorta şirketine ihbar edildiğini; mahkemece verilen hükmün sigortalı tarafından temyiz edildiğini; ihbar edilen olarak müvekkili şirketin temyiz sürecinde davaya herhangi bir müdahalede bulunamadığını; Yargıtay tarafından hükmün bozulduğunu ve bozma sonrası verilen yeni hükme dayalı olarak müvekkili şirket aleyhine icra takibi başlatıldığını; söz konusu takibiz haksız ve yasal dayanaktan yoksun olduğunu; Asliye Hukuk Mahkemesi’nin kararına dayanak hesaplamanın hatalı olduğunu; murisin anne ve babasının yapılan hesaplamada dikkate alınmadığını; davacının kaza tarihi itibari ile faiz talebinin de yerinde olmadığını; bisiklet sürücüsü olan murisin kaza sırasında koruyucu ekipmanlarının olmadığını; bu nedenle zararın artmasına müterafik kusuru ile sebebiyet verdiğini, ancak bu durumun mahkemece göz önünde bulundurulmadığını; Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen kararın hatalı olduğunu; davacı tarafın Asliye Hukuk Mahkemesince verilen ilk kararı da icra takibine konu ettiğini; bu nedenle mükerrer tahsilata yol açacak olan ikinci takibe itiraz edildiğini beyanla haksız ve yasal dayanaktan yoksun davanın reddine; yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk Derece Mahkemesince verilen 14/02/2020 tarihli gerekçeli kararı ile; “Mahkememizce davacı ve davalı tarafların iddia ve savunmaları ile tüm dosya kapsamının birlikte değerlendirilmesi sonucunda, davacılardan …’in eşi ve …’nin babası destek …’ın 19/05/2008 tarihinde Konya İli Selçuklu İlçesi … Caddesi üzerinde bisikletiyle seyir halinde iken dava dışı … sevk ve idaresindeki … plakalı kamyonun Serincan Sokak kavşağında kendisine çarpması sonucunda davacıların desteği …’ın vefatıyla sonuçlanan trafik kazasının meydana geldiği; bu olay nedeniyle desteğin eşi, çocuğu, anne ve babasının, araç sürücüsü, işleteni ve yol yapım çalışması yapan şirket aleyhine Konya… Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyası ile açtıkları maddi – manevi tazminat davasının işbu davada davalı … Sigorta A.Ş.’ye ihbar edildiği; dava sonunda davacı … için 70.913,43 TL. küçük … için 20.579,96 TL. destekten yoksun kalma tazminatının kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verildiği ve kararın kesinleştiği; ancak söz konusu davada murisin anne ve babası yönünden herhangi bir destekten yoksun kalma tazminatı talep edilmediğinden bu yönde bir hüküm kurulmadığı; bilirkişi tarafından yapılan hesaplamada da murisin anne ve babasına destekten yoksun kalma tazminatından pay ayrılmadığı, hesaplanan tazminatın tamamının murisin eş ve çocuğuna dağıtıldığı; kesinleşen mahkeme kararı ile hüküm altına alınan maddi tazminatlar yönünden söz konusu dosyada taraf sıfatı bulunmayan sigorta şirketine karşı Konya …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi yapıldığı ve davalı sigorta şirketinin itirazı nedeniyle takibin durdurulmasına karar verildiği; itirazın iptali ve takibin devamı için eldeki davanın açıldığı; davacıların murisi ile davalının sigortalısının söz konusu kazadaki kusur oranlarının kararı kesinleşen asliye hukuk mahkemesindeki davada belirlenmiş olması nedeniyle ayrıca bir kusur araştırmasına gerek olmadığı; ancak murisin destek olduğu tüm yakınları göz önüne alınarak davacıların davalı sigorta şirketinden talep edebilecekleri tazminat tutarlarının belirlenmesi hususunda mahkememizce aktüer bilirkişiden rapor alındığı; alınan rapora göre davacı …in destekten yoksun kalma zararının 69.152,89 TL., davacı …’nin destekten yoksun kalma zararının ise 17.452,61 TL. olduğu; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 99. maddesi uyarınca davalı sigorta şirketinin söz konusu zararları gidermekle yükümlü olduğu ve bu yükümlülüğün de aynı kanunun 97. maddesi uyarınca kendisine yapılan başvurudan 15 gün sonra muaccel hale geldiği; davacılar vekili tarafından davalı sigorta şirketine yapılan 07/07/2008 tarihli başvuru sonucunda davalı sigorta şirketince 11/07/2008 tarihli cevabi yazı ile davacıların murisi ve desteği …’ın son gelir durumuna ilişkin belgelerin gönderilmesinin istendiği; böylelikle en geç bu tarihte davalı sigorta şirketine başvurunun ulaşmış olduğu; 15 günlük yasal sürenin 26/07/2008 tarihinde dolduğu, ancak takip talebi ve dava dilekçesinde 01/08/2008 tarihinden itibaren avans faiz talep edildiği; davacıların murisine çarparak ölümüne neden olan aracın ticari olarak işletilen kamyon olması nedeniyle yerleşik Yargıtay içthatları doğrultusunda avans faize hükmedilmesi gerektiği; 24/05/2018 tarihli takip talebinde asliye hukuk mahkemesi kararına istinaden her iki davacı için toplam 91.493,39 TL. asıl alacak ile 01/08/2008 tarihinden takip tarihine kadar toplam 127.355,67 TL. işlemiş avans faizi ile birlikte toplam 218.849,06 TL.’nin tahsili talep edilmişse de mahkememizce alınan bilirkişi raporuna göre her iki davacının destekten yoksun kalma tazminatının toplam 86.605,50 TL. olduğu; her ne kadar hükme esas alınan bilirkişi raporunda açıkça belirtilmemişse de, mahkememizce yapılan hesaplamaya göre, söz konusu meblağa temerrüd tarihi olan 01/08/2008’den takip tarihi olan 24/05/2018’e kadar işlemiş değişen oranlardaki avans faizi tutarının da 120.551,89 TL. olduğu; buna göre takip tarihi itibariyle davacıların işlemiş faiziyle birlikte toplam alacaklarının 207.157,39 TL. olduğu, ancak davalı sigorta şirketine karşı 218.849,06 TL. üzerinden takip yapıldığı anlaşılmakla davanın kısmen kabul, kısmen reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. ” davalının Konya … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın, davacı … için 69.152, 89 TL, davacı … için 17.452,61 TL olmak üzere toplam 86.605,50 TL asıl alacak ve 120.551,89 TL işlemiş faiz yönünden iptaline; söz konusu asıl alacağa takip tarihinden itibaren avans faiz işletilmek suretiyle takibin bu tutar üzerinden devamına, davacıların fazlaya ilişkin taleplerinin reddine dair hükmün kurulduğu anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; sigortalı sürücünün %25 oranında kusurlu olduğunun tespit edilmesine rağmen tazminat hesabının %50 oran üzerinden yapılmasının hukuka aykırı olduğunu, hatalı kusur oranı üzerinden hesaplama yapılan bilirkişi raporunun hükme esas alınmasının hukuka aykırı olduğunu, bilirkişi raporundaki destek pay oranlarının hatalı şekilde dağıtıldığını, fazladan tazminat hesaplandığını, müteveffanın bisiklet sürücüsü olduğunu, koruyucu ekipman kullanılmadığından müterafik kusurlu olduğunu ve hesaplamadan indirim yapılmamasının hatalı olduğunu, icra takibine konu yargılamada müvekkili şirketin ihbar olunan sıfatı ile yer alındığından üst kanun yolu başvurusunda bulunulamadığını, takibe konu alacağın likit olmadığını, yargılamayı gerektirdiğinden icra inkar tazminatına hükmedilmesinin hatalı olduğunu, müvekkili şirket aleyhine avans faize hükmedilemeyeceğini ancak yasal faizden sorumlu tutulabileceğini beyan ederek Yerel Mahkemece verilen kararın ortadan kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Dava ,ölümlü trafik kazası nedeni ile itirazın iptali istemine ilişkindir.
1-Harç yönünden;
492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 30 ve 32. maddeleri uyarınca davacı, dava harçlarını ödemek zorundadır. Anılan kanun maddelerinde, harcın ödenmemesi halinde yargılamaya devam olunamayacağı ve müteakip işlemlerin yapılamayacağı öngörülmüştür. Dava açılırken peşin olarak ödenmesi gereken harcın eksik ödenmesi halinde, eksik harcın ne şekilde tamamlatılacağı 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 30. maddesinde açıklanmıştır. Buna göre; dava harçlarının eksik ödendiğinin yargılama sırasında anlaşılması halinde, yalnızca o celseye devam olunur ve davacı tarafa eksik harcı tamamlaması için uygun bir mehil verilir. Harç tamamlanmadıkça yargılamaya devam olunmaz. Mahkemece verilecek süre içinde eksik harcın tamamlanmaması halinde, dosyanın işlemden kaldırılmasına karar vermek gerekir. Bu doğrultuda, harç eksikliğinin verilecek süre içinde giderilmemesi durumunda dava dosyası hakkında öncelikle işlemden kaldırma kararı verilmesi, işlemden kaldırma tarihinden itibaren üç ay içinde harç tamamlanarak dava yenilenmediği takdirde davanın açılmamış sayılmasına karar verilebileceği gözetilmeden kamu düzeninden olan ve resen nazara alınması gereken harç eksikliği konusunun dikkate alınmadan esas hakkında karar verilmesi doğru olmamıştır.
Bu bakımdan Yasal süresi içinde dosyanın işleme konulması noksan harcın ödenmesine bağlıdır. Harçlarla ilgili kanunda yapılan düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olduğundan, görevi gereği mahkemeler ve istinaf ve temyiz halinde de Yargıtay ve istinaf tarafından da kendiliğinden gözönünde tutulur.
Somut olayda, dava dilekçesinde dava değeri olarak 91.493,39 TL asıl alacağın belirtildiği ve davacı vekilince 30/07/2018 tarihinde 35,90 TL maktu harç yatırıldığı, sonrasında 27/08/2018 tarihli makbuzla 468,22 TL peşin harç yatırıldığı, Konya … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyasında ferileri ile birlikte toplam takip miktarının 218.849,06-TL olduğu; Yerel Mahkemece 15/11/2018 tarihli duruşmada davacı vekiline takip miktarı 218.849,06 TL olduğundan ve davada da davalının itirazın iptali ve takibin devamı yönünde talep bulunduğunda, 127.355,67 TL faiz yönünden eksik harcı ikmal etmek üzere bir aylık kesin süre verildiği ve kesin süre içerisinde eksik harcın ikmal edilmediği taktirde davanın sadece asıl alacak olan 91.493,39 TLye yönelik olarak kabul edileceğinin ihtarının yapıldığını ancak davacı vekilinin 05/12/2018 tarihli makbuzu ile 435,00 TL tamamlama harcı yatırdığı, yapılan hesaplamada 218.849,06 TL miktar üzerinden yatırılması gereken harcın 3.737,39 TL olduğu, toplam yatırılan harcın ise 939,12 TL olduğu, bakiye 2.798,27 TL harcın yatırılmadığı, bu şekilde harç ikmali yapılmadan karar verilmiş bulunması usul ve yasaya aykırı olup eksik harcın davacıya ikmal ettirilmeden karar verildiğinden, esasa girilmeksizin bu yönden kararın kaldırılması gerekmektedir.
2-Davalı vekilinin kusura ilişkin itirazının incelenmesinde:
Hükme esas alınan Konya … Asliye Hukuk mahkemesinin… E … K sayılı dosyasında alınan ve davalınında itirazının bulunmadığı İstanbul Adlitıp kurumunun 14/11/2013 tarihli raporunda sürücü …’un %25 … Müh proje İnşaat San Tic .Ltd. Şti yetkilisinin %25 müteveffa …’ın %50 kusurlu olduğu anlaşılmakla İDM tarafından hükme esas alınan hesap bilirkişi raporunda mütevefanın kusur oranı dikkate alınmış ancak davalı sigortanın sürücünün kusuru oranında sorumlu olduğu dikkate alınmamıştır.Bu nedenle İDM tarafından başka bir bilirkişiden sigorta şirketinin sorumluluğu doğrultusunda (poliçe limiti doğrultusunda ) rapor alınarak karar verilmesi gerektiğinden davalı vekilinin itirazı yerindedir.
3-Davalı vekilinin Müterafik kusura ilişkin itirazı yönünden:
Zararın meydana gelmesinde veya artmasında mağdurun da kusurunun bulunması halinde söz konusu olan müterafik kusur Borçlar Kanunu’nun 44. maddesinde (6098 sayılı TBK md. 52) düzenlenmiştir. Buna göre zarara uğrayan, zarar doğuran eyleme razı olmuş veya kendisinin sebep olduğu hal ve şartlar zararın meydana gelmesine etki yapmış veya tazminat ödevlisinin durumunu diğer bir surette ağırlaştırmış ise, hakim tazminat miktarını hafifletebilir.
Müterafik kusur indiriminde her somut olayın özelliğine göre olayın meydana geliş tarzı ve zararın artmasında zarar görenin kusurlu davranışının sonuca etkisi değerlendirilerek uygun oranda bir indirim yapılmasını gerektirir ve zarar görenin müterafik kusurunun tespiti halinde TBK.nun 52. maddesi uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır.
İDM tarafından davalı vekilinin talebi hakkında olumlu olumsuz bir açıklama yapılmamıştır.Bu hususun İDM tarafından gerekçelendirilmesi gerekmektedir. Davalı vekininin itirazı bu nedenle yerindedir.
4-Anne ve babanın payının hesaptan düşülmesi gerektiğine ilişkin istinaf itirazlarının incelenmesinde:
YARGITAY 17. Hukuk Dairesince kabul görmüş pay esasına göre; çocuksuz durumda destek, desteğin gelirini eşi ile ortak paylaşacağı varsayımına dayalı olarak, gelirden desteğin %50 ve eşin %50 pay alacağı kabul edilmektedir. Çocukların eş ile birlikte destek payı alacağı durumunda ise desteğin gelirden eşi ile birlikte ikişer pay alırken çocuklara birer pay verileceği yine eş, çocuklar ile ana babanın pay alacağı durumlarda desteğe 2 pay eşe 2 pay çocukların her birine 1 pay ana ve babaya birer pay ayrılarak böylece gelirin tamamının dağıtılacağı esasına dayalıdır. Çocukların sayısı arttıkça hem desteğe ayrılan pay hem de eş ve çocuklar ile ana ve babaya ayrılacak paylar düşecektir. Çocukların destekten çıkması ile birlikte destekten çıkan çocuğun payları destek, eş ve diğer çocuklara dağıtılacak anne ve babaya verilmeyecektir. Böylece geriye kalan eş ve çocukların payları ile desteğin payı artacaktır. Bu pay esası Türk aile sistemine çok uygun düşmektedir. Çünkü Türk aile sisteminde desteğin geliri aile bireyleri tarafından birlikte paylaşılmakta, aile bireyleri arttıkça gelirden alınacak pay düşmekte, aile bireyi azaldıkça da gelirden alınacak pay yükselmektedir. Ana ve babadan birinin destekten çıkması ile payı diğerine aktarılacak, ana ve baba ile çocukların tamamının destekten çıkması durumunda ise yine çocuksuz eş gibi desteğe 2 pay eşe 2 pay esasına göre %50 desteğe %50 eşe pay verilerek varsayımsal olarak gelirin paylaştırılarak tazminatın bu ilkelere göre hesaplanmalıdır.(17. Hukuk Dairesi 2015/15413 E 2018/8252 K)
Dosya kapsamından, desteğin anne ve babasına pay ayrıldığı anlaşılmakla itirazın yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır.
5- Uygulanmasına gereken faize ilişkin itirazda:
Davacı vekilince temerrüt faizi olarak avans faizi istenilmiş, mahkemece avans faize hükmedilmiştir. Zarara neden olan araç kamyon olup ticari faaliyet sırasında zarara neden olmuştur. Bu itibarla davada temerrüt faizi olarak ticari faiz niteliğindeki avans faizine hükmedilmesi doğrudur.
6- İcra inkar tazminatına ilişkin itirazın incelenmesinde:
Davacı taraf % 20 Tazminat talep etmiştir.İİK.`nun 67. maddesinin 2. fıkrası hükmünce, icra inkar tazminatına hukmedilebilmesi için borçlunun takip sırasında odeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının İcra Hakimliğıne başvurmadan, alacagını mahkemede dava ederek, haklı cıkması yasal kosullardandır. Borçlunun kötü niyetli itiraz etmiş bulunması şart değildir. İcra inkar tazminatı, aleyhinde yapılan icra kovuşturmasına itiraz eden ve işin çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır.
Bunlardan ayrı: alacağın likit ve belli olması gerekir. Daha geniş bir açıklama ile borçlu tarafından alacağın gerçek miktarı belli sabit veya belirlenmek için bütün unsurlar bilinmekte veya bilinmesi gerekmekte ve boylede borçlu tarafından tahkik ve tayin edilmesi mümkün nitelikte olması yeterlidir.
Borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulu zorunludur. Öte yandan alacağın muhakkak bir belgeye bağlı olması da şart değildir.
Açıklanan yasal kuralların ışığından takıp konusu alacak değerlendirildiğinde alacağın likit olmadığı anlaşılarak icra inkar tazminatına hükmedilmemesi gerekeceğinden istinaf itirazı yerindedir.
Bu itibarla davalı vekilinin istinaf başvurularının açıklanan nedenlerden ötürü kabulü ile yukarıda yazılı nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nin 353/1-a-4.6 maddesi uyarınca kaldırılması, kaldırma sebebine göre sair itirazlarının ise incelenmesine yer olmadığına dair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile yerel mahkeme kararının HMK.m.353/1-a/4-6 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde değerlendirme ve işlem yapılmak üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-Davalı tarafın esasa yönelik sair itirazlarının, kaldırma sebebine göre şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
4-İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından yatırılan, başvurma harcı dışında kalan, istinaf karar harçlarının talep halinde yatırana iadesine,
5-Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,
6-İstinaf yasa yoluna başvuran davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
7-Karar tebliği ve harç işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle KESİN olarak karar verildi.08/09/2020


Başkan

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Katip

e-imzalı