Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C. KONYA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: … – …
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : …
KARAR NO : …
KARAR TARİHİ : 10/09/2020
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
BAŞKAN : …
ÜYE : …
ÜYE : …
KATİP :…
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/09/2019
NUMARASI : … Esas … Karar
DAVACI : … – T.C NO:… – …
VEKİLİ : Av. … – …
DAVALILAR : 1- … SİGORTA A.Ş – …
VEKİLİ : Av. … -…
: 2- … BELEDİYESİ – …
3- … – T.C NO: …
VEKİLİ : Av. … – …
DAVA : Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 14/09/2020
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : 14/09/2020
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece davanın kısmen kabul kısmen reddine dair verilen karara ilişkin davalı … Belediye Başkanlığı vekilinin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili sunduğu dava dilekçesinde özetle; … yönetimindeki … plakalı … Belediyesi’ne ait kamyonun seyir halinde iken viraja tehlikeli olarak girip viraj çıkışında 27 metre fren yaparak karşı yönden gelen … yönetiminde bulunan … plakalı aracın orta bölümüne çarptığını, araca 95 metre takla attırdığını, kazada davalı…’ın 1.dereceden tek ve asli kusurlu olduğunu, olay yerinde hayatını kaybeden …’in ise kusurunun bulunmadığını ve açıkladığı nedenlerle müteveffa …’in eşi açısından destekten yoksun kalma tazminatına ılışkin 20.000,00 TL, maddi tazminat istemine ilişkin olarak cenaza ve defin masrafları için 100,00 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalılar … Belediyesi ve… vekili cevap dilekçesiyle özetle; yetkili mahkemenin … Mahkemeleri olduğunu, davanın görevsiz mahkemede açıldığını, ispat yükünün davacı tarafta olduğunu, sigorta şirketi tarafından davacıya 67.942,00 TL ödeme yapıldığını, talep edilen maddi tazminat miktarının yüksüek olduğunu, kazanın oluşumunda davacı murisinin kusurlu olduğunu, davacının destekten yoksun kalmasının söz konusu olmadığını, davacıya SGK’dan maaş bağlandığını ve açıkladığı nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Sigorta A.Ş vekili cevap dilekçesiyle özetle; davacı asilin uğradığı destekten yoksun kalma tazminatı nedeniyle kendisine 67.942,00 TL ödendiğini, müvekkili şirketi ibra ettiğini, müvekkili şirketin poliçedeki teminatın tamamından sorumlu bulunmadığını, kusur durumlarının belirlenmesi gerektiğini, tazminat taleplerinin teminat dışı bulunduğunu, dava dilekçesinde talep edilen tazminat miktarlarının fahiş olduğunu ve açıkladığı nedenlerle davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk derece mahkemesinin 26/09/2019 tarihli gerekçeli kararı ile; “Davaya konu trafik kazasının oluşumunda davalı araç sürücüsü…’nun %100 oranında kusurlu olduğu, destek …’in ise kusursuz olduğu tespit edilmiştir.
Her ne kadar davalı sigorta şirketi vekili tarafından desteğin emniyet kemeri takmadığı iddiasında bulunulmuş ise de kaza tespit tutanağında desteğin emniyet kemeri takıp takmadığının tespit edilemediğine dair belirleme karşısında davalının bu itirazı yerinde görülmemiştir.
Davalı sigorta şirketi tarafından davacı …’e 67.942,00 TL tazminat ödemesi yapıldığı, ödemenin davadan önce yapılması nedeniyle bu ödemenin işlemiş faizi ile birlikte bu davacının destekten yoksun kalma zararından mahsubu gerekmektedir. 16/05/2019 tarihli kök ve 02/09/2019 tarihli ek hesap raporları ile ödemenin güncellenerek davacının zararından düşüldüğü ve raporun denetime elverişli nitelikte olduğu anlaşıldığından davacının maddi tazminat davasının bu rapor ile tespit edilen tutar üzerinden kabulüne, davacının diğer taleplerinin feragat nedeniyle reddine karar verilmesi gerekmiştir.” şeklinde davanın kısmen kabul kısmen reddi ile 36.380,57 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalı … Belediye Başkanlığı ile davalı… yönünden kaza tarihi olan 08/02/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte; davalı … Sigorta A.Ş. yönünden ise olay tarihi itibariyle geçerli ZMSS ölüm teminat klozu limitiyle sınırlı olmak kaydıyla 23/02/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, davacının defin ve cenaze masrafına yönelik talebinin feragat nedeniyle reddine dair hükmün kurulduğu anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı … Belediye Başkanlığı vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yerel Mahkemeye yetkiye ilişkin yaptıkları itirazların dikkate alınmadığını, davaya konu kazanın … ilçesinde meydana geldiğini, müteveffanın ve davalıların yerleşim yerinin … ilçesi olduğunu, ayrıca Yerel Mahkeme tarafından tarafların birleştirme taleplerinin de dikkate alınmadığını, aynı olaya ilişkin taraflar arasında Konya … Asliye Hukuk Mahkemesinin … esas sayılı dosyasında görülen tazminat davası ile bu dava arasında fiili ve hukuki irtibat bulunmasına rağmen birleştirme talebinin reddedildiğini, olayın tek görgü tanığı olan …’in dinlenmeden karar verildiğini, tanığın dinlenmiş olsa müteveffanın emniyet kemeri takmış olup olmadığının ortaya çıkacağını ve ödenecek tazminatta kusur oranının değişmesine sebebiyet vereceğini, 17/06/2019 tarihli bilirkişi raporlarına itirazlarının dikkate alınmadığını, yapılan %5 indirim tutarının çok düşük olduğunu, 68 yaşında emekli aylığı dışında bir geliri bulunmayan müteveffanın emekli aylığının da davacı eşe bağlanmış olmasının göz ardı edildiğini, bu durumda takdir edilen tazminat miktarının fahiş olduğunu beyan ederek Yerel Mahkemece verilen kararın ortadan kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Davalı vekilinin yetki itirazı yönünden;
6100 sayılı HMK’nın 16. maddesine göre haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir. Dava konusu olayda; davacı davayı kendisinin veya davalıların yerleşim yeri mahkemesinde veya haksız eylemin meydana geldiği yer mahkemesinde açabilir. Bu konuda seçimlik hak davacıya tanınmış olup, davacıların yerleşim yerinin selçuklu/konya olduğu tartışmasızdır. Davacının seçimlik hakkını doğru kullandığı gözetildiğinde davalının yetki itirazı yerinde değildir.
Ayrı ayrı açılan maddi tazminat davalarının birleştirilmesi gerektiğine ilişkin itirazın incelenmesinde :
HMK 166- (1) Aynı yargı çevresinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış davalar, aralarında bağlantı bulunması durumunda, davanın her aşamasında, talep üzerine veya kendiliğinden ilk davanın açıldığı mahkemede birleştirilebilir. Birleştirme kararı, ikinci davanın açıldığı mahkemece verilir ve bu karar, diğer mahkemeyi bağlar.
(2) Davalar, ayrı yargı çevrelerinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış ise bağlantı sebebiyle birleştirme ikinci davanın açıldığı mahkemeden talep edilebilir. Birinci davanın açıldığı mahkeme, talebin kabulü ile davaların birleştirilmesine ilişkin kararın kesinleşmesinden itibaren, bununla bağlıdır.
(3) Birleştirme kararı, derhâl ilk davanın açıldığı mahkemeye bildirilir.
(4) Davaların aynı veya birbirine benzer sebeplerden doğması ya da biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması durumunda, bağlantı var sayılır.
(5) İstinaf incelemesi ayrı dairelerde yapılması gereken davaların da bu madde hükmüne göre birleştirilmesine karar verilebilir. Bu hâlde istinaf incelemesi, birleştirilen davalarda uyuşmazlığı doğuran asıl hukuki ilişkiye ait kararı inceleyen bölge adliye mahkemesi dairesinde yapılır. Hükmü gereğince Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemeleri arasında maddenin 1.fıkrasında da görüleceği üzere ancak aynı yargı çevresinde yer alan ve aynı sıfat ve düzeydeki mahkemelerde açılmış davaların aralarında bağlantı bulunması halinde birleştirme yapılabileceği kanunun amir hükmüdür. Dolayısıyla iki dosyanın birleştirilmesi mümkün olmayıp itirazlar yersizdir.
Davalı vekilinin kusur raporuna itirazları ve tanığının dinlenmediği ve emniyet kemerinin takılı olmadığı itirazı hakkında
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu
Madde 49- Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.
Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Düzenlemesi mevcuttur. Haksız fiil sorumluluğunun ortaya çıkabilmesi için gerekli olan ikinci koşul, zarara sebebiyet veren hukuka aykırı fiilin, fail tarafından kusurlu olarak yapılmış olmasıdır. Kusur, hukuk düzeninin kurallarının bilerek ve isteyerek yada ihmal sebebiyle ihlal edilmesi gerekecektir.Kusurun kanunlarımızda tanımı yapılmamıştır. Uygulama ve öğretide kabul görmüş tanıma göre; kusur, hukuk düzenince kınanabilen davranıştır. Kınamanın nedeni, başka türlü davranma olanağı varken ve zorunlu iken, bu şekilde davranılmayarak, bu tarzdan sapılmış olmasıdır. Kısacası; kusur, genel tanımıyla, hukuk düzeni tarafından bir davranış tarzının kınanması olup; bu kınama, o davranışın belirli koşullar altında bireylerden beklenen ortalama hareket tarzından sapmış olmasından kaynaklanır.
Ceza davasında hükme dayanak yapılan maddi olgularla ve özellikle eylemin hukuka aykırılığını ve failini belirleyen, mahkumiyet kararının bu yönlerinin hukuk hakimini bağlayacağı, kusurun takdiri ve zararın miktarını tayini hususundaki kararın hukuk hakimini bağlamayacağı hususlarının doktrinde ve Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarında kabul edilmekte olduğu, bunun yanında, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararının, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşıdığı, (YHGK’nın 23.01.1985 gün ve 1983/10-372 esas, 1985/21 karar sayılı ilamı) ceza mahkemesinin, uyuşmazlık konusu olayın tespitine; diğer bir söyleyişle, olayın varlığına ve sanık tarafından işlendiğine ilişkin maddi olgular hakkındaki kesinleşmiş saptamasının, aynı konudaki hukuk mahkemesinde de kesin hüküm oluşturacağı, bunun nedeninin, ceza yargılamasındaki ispat araçları bakımından ceza hakiminin hukuk hakiminden çok daha elverişli bir konumda olmasından kaynaklandığı, (Mustafa Çemberci, Hukuk Davalarında Kesin Hüküm, 1965, s. 22 vd; Turgut Uygur, Borçlar Kanunu Şerhi, C. 1, S. 844; YHGK’nın 28.03.2012 gün ve 19-24 esas, 243 karar sayılı ilamı) böylece, kural olarak hukuk hakiminin ceza yasasındaki hükümlerle ve ceza hakiminin kararıyla bağlı tutulmadığı, ancak ceza yargılamasındaki mahkumiyet kararı, kusurun takdiri ve zarar tutarının saptanması konusunda hukuk hakimini bağlamaz ise de; mahkumiyet kararı, eylemin haksızlığını ve sanık tarafından işlendiği hususları hukuk hakimini bağlayıcı niteliktedir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 74. maddesi uyarınca hukuk hakimi, ceza mahkemesinin beraat kararı ile bağlı değil ise de hem ilmi, hem de kökleşmiş yargı kararlarında ceza mahkemesince belirlenen maddi olgunun hukuk hakimini bağlayacağı kabul olunmaktadır. Somut olayda ise davalı sürücünün Dosya kapsamındaki ifadeler, kaza tespit tutanağı, olay sonrası çekilmiş olay yeri fotoğrafları ve olayla ilgili tüm veriler incelendiğinde, her ne kadar sanık sürücü ifadelerinde, karşı yönden gelen aracın şeridini ihlal eder biçimde üzerine geldiğini ve kazanın meydana gelmemesi için sol tarafa direksiyon kırıp yol dışına çıktığını, inip baktığında otomobilin aracının sağ arka tarafından çarpmış olduğunu gördüğünü beyan etmiş ise de, kamyonun sağ arka tarafında hasar tespiti olmadığı, mevcut hasar durumu, tespit edilen iz ve emareler dikkate alındığında sanık sürücünün anlatımının olayın oluşuna uygun düşmediği, belirtilerek tüm kusur davalıya izafe edilmiş ve verilen ceza mahkemesi kararı konya BAM CD nin … esas … karar sayılı ilamı ile esastan redde karar verilmiş ve kesinleşmiş mahkumiyet kararı mevcut olup,hem ceza hem de hukuk mahkemesi raporlarının örtüştüğü dikkate alındığında davalı vekilinin itirazı yerinde değildir.
Keza Desteğin, emniyet kemeri takmadığı ve müterafik kusuru olduğu itirazına gelince, TBK 52/1’inci madde ve fıkrasında zarar gören zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında yahut artmasında etkili olmuş veya tazminat hükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hakimin tazminatı indirebileceği veya tamamen kaldırabileceği düzenlenmiştir. Bu anlamda davacıların desteği araçta emniyet kemeri takmamış ise bunun mahkemece tazminatın kapsamını belirlemede nazara alınması gerekir.Asıl olan emniyet kemeri takılı seyretmek olduğundan eldeki dosyada ve soruşturma evraklarında müteveffanın kemer takmadığı yolunda herhangi bir delil iz, işaret, ya da CD kaydı mevcut değildir. Bu husus davalı tarafça da ispatlanamamıştır.
Ceza dosyası içeriğinden de bu yönde bir tespit yoktur
Keza dosya içerisinde bulunan kaza tespit tutanağına göre, araçta bulunanların emniyet kemerlerinin takılı olup olmadığı “belirsiz” olarak işaretlenmiştir. Müteveffanın emniyet kemerinin takılı olmadığına dair dosya kapsamında herhangi bir delil olmayıp, davalının bu yöndeki itirazının reddi gerekmektedir.
Aktüerya raporuna yönelik itirazların incelenmesinde :
Karayolları Trafik Kanunu’nun (KTK) 111.maddesi uyarınca, tazminat miktarlarına ilişkin olup da yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar, yapıldıkları tarihten itibaren 2 yıl içinde iptal edilebilirler. Yasa’nın bu hükmünden yararlanmak için ibra belgesinin iptalinin açıkça ve ayrıca istenmesine gerek olmayıp, dava sırasında bu husus ileri sürülebileceği gibi, yapıldığı tarihten itibaren 2 yıl içinde hükümlerinin kabul edilmediğine ilişkin bir irade açıklaması da yeterlidir. Yasada belirtilen 2 yıllık süre hak düşürücü süre olup, mahkemece re’sen dikkate alınmalıdır.
Somut olay nedeniyle davalı sigorta şirketi tarafından davacıya davadan önce ödeme yapılmış,ibraname imzalanmıştır. Eldeki davada KTK’nın 111. maddesinde öngörülen 2 yıllık hak düşürücü sürenin geçirilmediği görülmektedir.
Bu durumda; maluliyet tazminatı hesabında öncelikle ödeme tarihindeki verilere göre TRH 2010 yaşam tablosu esas alınarak hesaplanmalı, ödenmesi gereken miktarla ödenen miktar arasında KTK’nın 111. maddesinde belirtildiği şekilde fahiş bir fark olup olmadığı değerlendirilmelidir. Şayet ödenmesi gereken maluliyet tazminatı ile ödenmiş olan miktar arasında fahiş fark olduğu saptanırsa, davacı tarafından daha önce verilen ibranamenin makbuz hükmünde olduğu kabul edilerek, rapor tarihindeki verilere göre hesaplanan tazminat tutarından, davalı tarafından yapılan ödemelerin güncellenerek düşülmesi sonucunda oluşan duruma göre karar verilmesi gerekir
Keza Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları ekindeki Destekten Yoksun Kalma Tazminatı Hesaplamasına ilişkin usullere ilişkin Ek 2 nolu cetvel gereğince
“3) Hesaplamalarda ölüm tablosu olarak TRH 2010 tablosu dikkate alınır. Tablonun belirli periyodlarla güncellenmesi halinde tazminat tutarı, kaza tarihi itibariyle güncel versiyona göre hesaplanır.
9) Tazminat, ax,n formülü ile hesaplanır. Tazminat hesaplanırken “Devre Başı Ödemeli Belirli Süreli Rant” formülü esas alınır. Bu formülde kullanılacak yaş parametresi (x) hesap yapılacak mağdurun yaşını, destek süresi parametresi (n) ise mağdur ile ölenin muhtemel yaşam sürelerinin kesiştiği ve desteğin devam ettiği süreyi göstermektedir.”
Şeklindeki düzenlemeye rağmen aktüerya bilirkişisince hükme esas olan 16/05/2019 tarihli raporda gelecek pasif dönem hesabının TRH 2010 tablosundaki muhtemel yaşam süresine ve belirlenen formüle göre yapılması gerekerken bu genel şartlara aykırı olarak PMF 1931 tablosunda uygulanan % 10 artış % 10 eksiltim şeklinde yapılmasının yanlış olduğu, Tarafların bilirkişi raporunda kullanılan yaşam tablosuna açık itirazları olmasa dahi TBK 51. maddesi uyarınca tazminatın kapsamı hakim tarafından belirleneceğinden resen dikkate alınacağı( Nitekim Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2015/16921 Esas, 2018/11076 Karar sayılı ilamı)
Bu halde Mahkemece 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları A.5/ç ve Ek Cetvel 2/3 ve 4 maddelerine göre davacıların zararının hesaplanmasında TRH 2010 Yaşam Tablosunun ve 1,8 teknik faizin (iskonto oranının) esas alınması, Tazminat hesabının genel şartlar ekindeki yönteme göre ax,n formülü ile hesaplanıp , Tazminat hesaplanırken “Devre Başı Ödemeli Belirli Süreli Rant” formülü esas alınarak, kullanılacak yaş parametresi (x) hesap yapılacak mağdurun yaşını, destek süresi parametresi (n) ise mağdur ile ölenin muhtemel yaşam sürelerinin kesiştiği ve desteğin devam ettiği süreyi gösterdiği dikkate alınmak sureti ile talep edebileceği tazminatın hesaplanması konusunda ayrıntılı,denetime açık,doyurucu şekilde farklı bir aktüerya bilirkişisinden asgari ücreti ilişkin 2020 verilerinin de oluştuğu gözetilerek yeni ücretlere göre rapor alınması karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş olup itirazlar yerindedir.
Yukarıda yapılan genel açıklamalar ışığında, istinafa konu ilk derece mahkemesinin dosyası incelendiğinde, yukarıda belirtilen ve esasa etki eden hususlarda delillerin eksik toplandığı anlaşılmakla, ilk derece mahkemesi kararının duruşma yapılmaksızın kaldırılması ,davacının ve diğer davalıların aleyhe istinafının da bulunmadığı, sadece davalı belediye tarafından istinaf edildiği gözetilerek kazanılmış haklara halel gelmemek suretiyle davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye iadesine dair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı … Belediye Başkanlığı vekilinin istinaf başvurusunun açıklanan sebeplerle KABULÜ ile Yerel Mahkeme kararının HMK.m.353/1-a/6 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde değerlendirme ve işlem yapılmak ve kazanılmış haklara halel gelmemek suretiyle değerlendirmek üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf yasa yoluna davacı tarafça peşin olarak yatırılan başvuru harcı dışında kalan istinaf karar harçlarının talep halinde davacı tarafa iadesine,
4-Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,
5-İstinaf yasa yoluna başvuran tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece
Mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
6-Karar tebliği ve harç işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle KESİN olarak karar verildi. 14/09/2020
…
Başkan
…
E imza
…
Üye
…
E imza
…
Üye
…
E imza
…
Katip
…
E imza