Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2020/468 E. 2020/631 K. 03.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 3. HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …
KARAR TARİHİ : 03/09/2020

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 12/12/2019
NUMARASI : … Esas … Karar

DAVACI : … – … …
VEKİLİ : Av. … – …
DAVALI : … SİGORTA A.Ş. – …
VEKİLİ : Av. … – …
DAVA : Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 03/09/2020
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ: 07/09/2020

Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin davalı vekilinin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili sunduğu dava dilekçesinde özetle; müvekkili …’nın desteği olan oğlu …’ın 23/02/2006 tarihinde meydana gelen tek taraflı ölümlü trafik kazası sonucu hayatını kaybettiğini, davalının kaza yapan … plakalı aracın ZMMS kapsamında sigortacısı olduğunu, kaza tarihi itibariyle sigorta kapsamında davalı … şirketinin müvekkiline destekten yoksun kalma tazminatı ödemekle yükümlü olduğunu, davayı açmadan önce müvekkilinin sigorta şirketine yazılı müracaatta bulunduğunu, davalı … şirketince hasar dosyası açıldığını, müvekkilinin talebinin haksız ve hukuka aykırı olarak reddedildiğini, davalı … şirketinin tazminat ödemekten kaçındığını, kaza sebebiyle müvekkilinin uğramış olduğu destekten yoksun kalma tazminat değerinin tam ve kesin olarak belirlendiği anda artırılmak ve fazlaya ilişkin her türlü haklarının saklı kalmak üzere şimdilik murisin annesi olan müvekkili … için 100,00 TL maddi tazminatın davalı … şirketinin temerrüt tarihinden itibaren işleyecek en yüksek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılardan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili sunduğu cevap dilekçesinde özetle; … plakalı aracın müvekkili şirket tarafından 22/12/2005-2006 tarihleri arasında … numaralı ZMMS poliçesi ile sigortalı olduğunu, dava konusu taleplerini zamanaşımına uğradığını, davanın davacıların murisinin tek taraflı eylemi ile vefat etmesinden doğduğunu, bir kişinin kendi kusurlu eylemi ile vefat etmesinin cezayı gerektirir bir fiil olmadığını, davayı kabul anlamına gelmemekle müvekkili şirketin sorumluluğunun Trafik Poliçesindeki limitler ve sigortalıların kusuru ile sınırlı olacağını, davacı tarafın işletenden talep hakkının bulunmadığını, müvekkili şirketten de herhangi bir talepte bulunabilmesinin mümkün olmadığını, bu davanın yasal dayanağının bulunmadığını, muris kusurlu sürücünün yakınlarının üçüncü kişi olarak kabul edilemeyeceğini, bir zararın doğmasına ya da artmasına neden olan kişinin sonuçlarına da katlanmak zorunda olduğunu, davayı kabul anlamına gelmemek üzere, davacı tarafın müteveffanın kazancının resmi belgelerle kanıtlanmasını aksi takdirde asgari ücret olarak dikkate alınmasını, davacı tarafın kaza sebebiyle elde ettiği gelir ve tazminatların kurulacak hükümde mahsup edelmesini, yasal faizin dava tarihi itibariyle olması gerektiğini, bu nedenlerle davanın usulden ve esastan reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı taraftan tahsilini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk Derece Mahkemesince verilen 23/12/2019 tarih … esas … karar sayılı gerekçeli kararı ile; “Mahkememizce yapılan yargılama ve değerlendirmede; 23/06/2006 tarihinde davacının murisi …’ın idaresindeki … plakalı araç ile yapmış olduğu kaza sebebiyle vefat ettiği, müteveffanın annesi olan davacının davalı araç sigortacısından destekten yoksun kalma tazminatı talep ettiği anlaşılmıştır.
Davalı … vekili somut olayda müvekkilinin sorumluluğunun bulunmadığını, oluşan kazada kusurun tamamen davacının murisinde olduğunu, bu itibarla açılan davanın reddinin gerektiğini ayrıca davacının talebinin zamanaşımına uğradığını ifade etmiştir.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin yerleşik uygulamasına göre meydana gelen trafik kazası tek taraflı trafik kazası niteliğinde olsa bile kaza nedeni ile açılmış bir ceza soruşturması olmasa veya açılan soruşturma sonucunda mahkumiyet kararı çıkmasa bile meydana gelen olayda tazminat talebi yönünden zamanaşımı TCK’da düzenlenen ve taksirle öldürme suçu için öngörülen 15 yıllık zamanaşımına tabi olduğundan davacının talebi dava tarihi itibariyle zamanaşımına uğramamıştır. Ayrıca 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu 92. maddesi ve ilgili genel şartlara göre 01/06/2015 tarihinden sonra meydana gelen trafik kazalarında destek şahsının kusuruyla meydana gelen kazalarda desteğin yakınlarının destek tazminatı talepleri sigorta teminatı kapsamı dışına çıkarılmış olup, davaya konu edilen trafik kazası 01/06/2015 tarihinden önce meydana geldiğinden kanunun değişiklik öncesi maddeleri ve genel şartları somut olaya uygulanması gerektiğinden davalı … şirketinin kaza tarihinde geçerli mevzuata göre davacının destek tazminatı talebi yönünden sorumluluğunun bulunduğu anlaşılmıştır.
Davacının kaza tarihinde müteveffanın annesi olmasından dolayı desteği olduğu anlaşılmakla, davacının dosyaya yansıyan sosyal ve ekonomik durumlarına uygun olarak ve dosya kapsamı ile uyumlu olarak düzenlenen aktüerya hesap raporuna göre davacı … için 35.464,33 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalı … şirketinden temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte alınarak davacıya verilmesine hükmedilmiş aşağıdaki hüküm kurulmuştur. ” şeklinde 23/02/2006 tarihinde meydana gelen trafik kazası nedeniyle davacı …’nın destekten yoksun kalmaya ilişkin tazminat talebinin kabulü ile, 35.464,33 TL tazminatın temerrüt tarihinden (21/02/2018) işleyecek yasal faizi ile birlikte poliçe limiti ile sınırlı olmak kaydıyla davalı … Sigorta A.Ş.’den alınarak bu davacıya verilmesine dair hükmün kurulduğu anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yerel Mahkemece verilen kararın hatalı olduğunu, müvekkili sigorta şirketinin davaya konu poliçe ile işletenin sorumluluğunu teminat altına aldığını, işletenin sorumlu olmadığı bir hususta sorumlu tutulamayacağının gözetilerek davanın reddinin gerekirken kabulünün hatalı olduğunu, davanın zaman aşımı yönünden de reddinin gerektiğini, bu savunmalarının Yerel Mahkemece değerlendirilmediğini, ayrıca karardaki temerrüt faiz başlangıç tarihinin de hatalı olduğunu, müvekkili şirketin davayı kabulü anlamına gelmemek üzere dava tarihinden itibaren faiz başlangıcı olması gerektiğini beyan ederek Yerel Mahkemece verilen kararın ortadan kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Dava; tek taraflı trafik kazası nedeni ile destekten yoksun kalma tazminat istemine ilişkindir.
1-Davalı vekilinin zamanaşımı itirazının incelenmesinde :
Davalı vekili, davaya konu alacağın zamanaşımına uğradığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
2918 sayılı KTK’nun 109/1. maddesinde; motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler için, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve herhalde kaza gününden başlayarak 10 yıllık zamanaşımı süresi öngörülmüştür. Maddenin 2. fıkrasında “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğarsa” ifadesi ile kanun koyucu, taraf ayrımı yapmaksızın (davacı, davalı veya dava dışı 3. kişi) fiil cezayı gerektiriyor ise uzamış ceza zamanaşımının uygulanacağını benimsemiştir. 2918 sayılı Kanun’un anılan madde hükmünde gözden kaçırılmaması gereken husus, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesinin, sadece eylemin ceza kanununa göre suç sayılması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır. Bu düzenlemenin iki ayrı sonucu bulunmaktadır. Söz konusu yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece eylemin aynı zamanda bir suç oluşturmasını yeterli görmekte; bunun dışında fail hakkında mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı hatta böyle bir ceza davasının açılması ya da zarar görenin o davada tazminat yönünden bir talepte bulunmuş olması koşulu aranmamaktadır. Dahası söz konusu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından sürücü ve diğer sorumlular (örneğin işleten, sigortacısı) arasında bir ayrım da yapılmamış, böylece kuralın bunların tümü için geçerli olduğu, hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür(HGK’nun 05.06.2015 tarih, 2014/17-2198, 2015/1495 sayılı kararı).
Davaya konu edilen olayda; davacının oğlu…’in idaresindeki araçla tek taraflı kaza yaptığı, kazada davacı yakınının öldüğü görülmektedir. Kaza tarihinde yürürlükte olan 5237 sayılı TCK’ya göre zamanaşımı süresi 15 yıldır. Davaya konu trafik kazası 23.02.2006 tarihinde meydana gelmiş, eldeki dava ise27/03/2018 tarihinde açılmış ve, davanın açılması uzamış ceza zamanaşımı süresi içinde kalmaktadır. Bu hale göre, zamanaşımı süresinin dolmadığı dikkate alınmak suretiyle, işin esasına girilerek karar verilmesi yerinde olup davalı vekilinin itirazı yerinde değildir.(YARGITAY 17. Hukuk Dairesi 2018/3742 E 2020/2419 K)
2- Davalı vekilinin talebin teminat kapsamında olmadığı itirazının incelenmesinde:
Türk Ticaret Kanunu’nun 1425. maddesine göre sigorta poliçesi genel ve varsa özel şartları içerir. Yeni Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası Genel Şartları 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Genel şartlar C.10. maddesi ile 12/8/2003 tarihli ve 25197 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları yürürlükten kaldırılmıştır. Yeni genel şartlar C.11 maddesine göre genel şartlar yürürlük tarihi olan 01.06.2015 tarihinden sonra akdedilmiş sözleşmelere ve kazalarda uygulanacaktır. Bunun doğal sonucu olarak bu tarihten önceki kazalarda ve düzenlenen poliçelerde eski genel şartların uygulanmak durumundadır.
Dava, trafik kazası sonucu oluşan ölüm nedeniyle, ölenin yakınlarının, 6098 sayılı TBK’nun 53. maddesi gereği, destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır.
Motorlu araçların işletilme tehlikesine karşı, zarar gören üçüncü şahısları, korumak amacıyla getirilmiş olan bu düzenleme ile öngörülen sorumluluğunun bir kusur sorumluluğu olmayıp, sebep sorumluluğu olduğu; böylece araç işletenin sorumluluğunun sebep sorumluluğunun ikinci türü olan tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğu, öğretide ve yargısal içtihatlarla kabul edilmektedir (Fikret Eren, Borçlar Hukuku, 9. Bası, s. 631 vd.; Ahmet Kılıçoğlu, Borçlar Hukuku, Genişletilmiş 10. Baskı, s. 264 vd). 2918 sayılı Kanunun 86. maddesinde ise, bu Kanunun 85.maddesinde düzenlenen sorumluluktan kurtulma ve sorumluluğu azaltma koşullarına yer verilmiştir.
Kanun koyucu, açıklanan düzenlemeler yanında 2918 sayılı KTK’nun 91. maddesiyle de; işletenin Aynı Kanunun 85. maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası (Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası) yaptırma zorunluluğunu getirmiştir.
Hemen belirtmelidir ki, işletenin sorumluluğu hukuki nitelikçe tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunmakla, işletenin hukuki sorumluluğunu üstlenen zorunlu sigortacının ve …nın 91.maddede düzenlenen sorumluluğu da bu kapsamda değerlendirilmelidir.
Öyle ise, hem işleten hem de sigortacının sorumluluğu, hukuki niteliği itibariyle tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğundan, uyuşmazlığın bu çerçevede ele alınıp, çözümlenmesi gerekmektedir.
Karayolları Trafik Kanununda zorunlu trafik sigortasına ilişkin olarak, sorumluluğun kapsamı yanında, bu kapsam dışında kalan haller de açıkça düzenlenmiştir.
Destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir.
Önemle vurgulanmalıdır ki, destekten yoksun kalma tazminatı, desteğin mirasçısı olarak geride bıraktığı kişilere değil, desteğinden yoksun kalanlarına aittir. Destekten yoksun kalma tazminatı isteyebilecek kişiler, mirasçılardan başka kişiler de olabileceği hususunda da herhangi bir ihtilaf yoktur. Murisin trafik kazasından kaynaklanan bir sorumluluğu söz konusu olduğunda ve koşulları oluştuğunda mirasçıları bundan sorumlu olduğu halde, aynı olay nedeniyle destekten yoksun kalan ve fakat mirasçı olmayan kişiler bundan sorumlu değildir (HGK.nun 15.06.2011 gün ve 2011/17-142 E. -411 K. sayılı ilamı).
Davacının destekten yoksun kalma tazminatı talebine dayanak olarak gösterdikleri zarar; işletenin veya sürücünün ölümü sonucunda meydana gelmekle birlikte işleten üzerinde doğan bir zarardan ayrı ve salt onun desteğinden yoksun kalınması olgusuna dayalı, mirasçılık sıfatıyla bağlı olmaksızın uğranılabilen bir zarardır. Böyle bir zararın işletenin veya sürücünün kendisinin sahip olacağı hakla bir ilişkisi olmadığı gibi, doğrudan işletenin zararıyla bağlı ve onunla sınırlı bir zarar da değildir. İşletenin veya sürücünün ölümü zararı doğuran olay olmakla birlikte, zarar doğrudan üçüncü kişi durumundaki destekten yoksun kalan üzerinde oluşmuştur. Buradaki zarar, mirasçının salt bu sıfatla devraldığı murislerinin uğradığı ve ondan intikal eden bir zarar da değildir.
Destekten yoksun kalma tazminatına dayanak teşkil eden hak, salt miras yoluyla geçen bir hak olsa idi doğrudan işleten veya sürücü üzerinde doğup ondan mirasçılarına intikal edeceğinden, bu yöndeki savunmalar ölenin desteğinden yoksun kalanlara karşı ileri sürülebilecekti. Oysa yukarıda da açıklandığı üzere, destekten yoksun kalma tazminatına konu davacının zararı, desteğin ölümü nedeniyle destekten yoksun kalan sıfatıyla doğrudan kendisi üzerinde doğan zarardır. Bu zarardan doğan hak desteğe ait olmadığına göre, onun kusurunun bu hakka etkili olması da düşünülemez.
Şu hale göre; işleten veya sürücü olan murisin, ister kendi kusuru ister bir başkasının kusuru ile olsun salt ölmüş olması, destekten yoksun kalan üzerinde doğrudan zarar doğurup; bu zarar gerek Kanun gerek poliçe kapsamıyla teminat dışı bırakılmamış olmakla, davacının hakkına, desteğin kusurunun olması etkili bir unsur olarak kabul edilemez ve destekten yoksunluk zararından kaynaklanan hakkın sigortacıdan ve sigortası yoksa …ndan talep edilmesi olanaklıdır.
Davacının uğradığı zarara bağlı olarak talep ettiği hak, salt miras yoluyla geçen bir hak olmayıp, bilimsel ve yargısal içtihatlarda kabul edildiği üzere destekten yoksun kalanın şahsında doğrudan doğruya doğan, asli ve bağımsız bir talep hakkıdır.(emsal yargıtay 17. HD nin 2015/16596 esas 2018/8941 karar sayılı ilamı)
Bu durumda Yerleşik Yargıtay kararları ile kabul edildiği üzere; davacıların ölenin salt mirasçısı sıfatıyla değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla dava açtıkları, ölüm nedeniyle doğrudan davacılar üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki kusurun davacılara yansıtılamayacağı, dolayısıyla tam kusurlu araç sürücüsünün ve onun eylemlerinden sorumlu olan işletenin kusurunun, işletenin ve sürücünün desteğinden yoksun kalan davacıları etkilemeyeceği, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve kaza tarihi itibari ile uygulanması gereken Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’na göre, aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısı olan sigorta şirketi, işletenin ve dolayısıyla sürücünün üçüncü kişilere verdiği zararları teminat altına aldığına ve destekten yoksun kalan davacılar da zarar gören üçüncü kişi konumunda bulunduklarına göre, davalı …nın zararın tamamından kaza tarihinde geçerli olan trafik sigortası teminat limiti dahilinde sorumlu olacağından, davacıların davalıdan destekten yoksun kalma tazminatı isteyebilecekleri sabittir. YHGK., 15.6.2011 gün ve 2011/17-142 esas – 411 karar; YHGK., 22.2.2012 gün 2011/17-787 esas, 2012/92 karar; YHGK., 16.01.2013 gün, 2012/17-1491 esas, 2013/74 karar sayılı kararları da bu yöndedir.
Nitekim aynı hususlar Yargıtay 17. HD nin 2016/423 esas 2018/10385 karar ve 2016/551 esas 2018/10403 sayılı kararında da aynen vurgulanmıştır.
Bu bakımdan Davacının talebi ve iddia ettiği zarar, ölenin mirasçısı sıfatına değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatlarına dayandığı, Dolayısıyla, davacının ölenin mirasçısı sıfatına dayanmayan, doğrudan davacı üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki desteğin kusuru davacılara yansıtılamayıp, sürücü desteğin tam kusurlu olmasının, onun desteğinden yoksun kalan davacıları etkilemeyeceği kazanın da 01.06.2015 tarihinden önce gerçekleşmesi nedeniyle yeni genel şartların somut olayda uygulama imkanının olmadığı, davacının, zarar gören 3. kişi sıfatına dayanan zarar giderim talebi nedeniyle, davacının desteğinin kazadaki kusurunun davacıya yansıtılamayacağı, desteğin idaresindeki aracın ZMSS poliçesi kapsamında davalının zarardan sorumlu olduğu hususları gözetilerek işin esasının incelenmesi ve davacının tazminat talebinin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmediğinden esas yönünden de buna yönelik davalı vekilinin itirazı yerinde bulunmamaktadır.
3- Davalı vekilinin faiz başlangıcına yönelik itirazının incelenmesinde:
Somut olayda uyuşmazlık, haksız eylemden kaynaklanmaktadır. Haksız eylem faili, ihtar ve ihbara gerek olmaksızın, zararın doğduğu anda, başka bir anlatımla haksız eylem tarihinden itibaren zararın tamamı için temerrüde düşmüş sayılır. Dolayısıyla, zarar gören, gerek kısmi davaya, gerekse sonradan açtığı ek davaya veya ıslaha konu ettiği kısma ilişkin olarak haksız eylem tarihinden itibaren temerrüt faizi isteme hakkına sahiptir.
Sigorta şirketinin poliçe kapsamında sorumlu olduğu tazminatı 2918 sayılı KTK 99. maddesi gereğince başvuru tarihinden itibaren 8 iş günü içerisinde ödemesi gerekmektedir. Bu süre içinde ödeme yapılmaz ise bu süre sonra erdikten sonra 9.gün sigorta şirketinin temerrüde düştüğü kabul edilir.
Davacı tarafın davadan önce sigorta şirketine bir başvuruda bulunmaması halinde yada başvuru ispatlanmadığı hallerde davalı … şirketinin dava tarihi itibari ile temerrüte düştüğü kabul edilerek bu tarihten itibaren faize hükmolunması gerekmektedir.
Davacının dava açmadan önce davalı sigortacıya başvuruda bulunduğu 12/02/2018 tarihinde davalı … tarafından işleme alındığı anlaşılmakla davalı vekilinin itirazının yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır(Nitekim Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2014/25016 Esas 2017/5136 Karar sayılı ilamları)
Dosya içeriğine, toplanan delillere, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenle, özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, vakıa mahkemesi hakiminin objektif, dosyadaki verilerle çelişmeyen tespitlerine ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına ve hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayanağı maddî delillere göre, HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleriyle sınırlı olarak ve resen kamu düzeni yönünden yapılan inceleme sonucu, ilk derece mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı kanaatine varılarak, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereği esas yönünden reddine dair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığından davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353/1-b-1 maddesi gereği ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf eden davalıdan alınması gereken 2.422,57 TL karar ve ilam harcından istinaf aşamasında yatırılan 605,65 TL nin mahsubu ile bakiye 1.816,92 TL eksik harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Karar tebliği ve harç işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesi gereğince; (72,070,00) Türk Lirasını geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi.07/09/2020


Başkan

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Üye

e-imzalı

Katip

e-imzalı