Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2020/41 E. 2020/163 K. 04.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: … – …
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …
KARAR TARİHİ : …

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : …
NUMARASI : … Esas … Karar

DAVACILAR : 1- … – TC : … …
: 2- … – TC : … …
: 3- … – TC: … …
VEKİLİ : Av. … – …
DAVALI : 1- … SİGORTA A.Ş. – …
VEKİLİ : Av. …-
DAVALI : 2- … SİGORTA A.Ş.- …
VEKİLİ : Av. … – … SİGORTA …
DAVALILAR : 3- … – … …
: 4- … UN FAB. SAN. TİC. LTD. ŞTİ. – …
VEKİLİ : Av. … – …

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ : …
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : …
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece davanın kısmen kabul kısmen reddine dair verilen karara ilişkin taraf vekillerinin ayrı ayrı istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili 22/12/2014 havale tarihli dava dilekçesinde özet olarak; Müvekkillerinin murisi …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı araç iledavalı … idaresindeki … plakalı araç Gülistan Caddesi ile sıla Caddesinin kesiştiği kavşakta trafik kazasına karıştıklarını, söz konusu kazada maddi hasarın meydana geldiğini ve müvekkillerinin murisi … …’in vefat ettiğini, davalının aracının davalı … SİGORTA AŞ.’nin … nolu poliçe ile sigortalı olduğunu, … … adına kayıttı araç ise … Genel Sigorta A.Ş.’nin … nolu poliçesi ile sigortalı olduğunu, araç kullanılamaz hale geldiğini, Konya … ASLİYE Hukuk Mahkemesi’nin … D. İş. dosyası ile yapılan tespit sonucu düzelenen raporda, aracın tamiri için 14.110,00-TL masraf yapılması gerektiği ayrıca tamir edilmesi halinde 2.000,00-TL değer kaybı olacağını ancak aracın hurda değerinin 2.500,00.-TL olduğunu, piyasa değerinin ise 14.750,00.- TL olduğunun bildirildiğini, aracın kullanımayacağını, müvekkillerinin araçtan dolayı 3.675,00-TL zararının söz konusu olduğunu, ayrıca müvekkilleri … …’in desteğinden de yoksun kaldıklarını, … …’in sağlığında vinç imalatı ve tamiratı ile uğraştığını, kendi adına kayıtlı işyeri varken vefat ettiğini, ancak öncesinde vinç imalat ve tamiratında ustabaşı olarak çalıştığını ve yüksek maaşlarla çalıştığını, müvekkillerden … ev hanı olup, hiçbir gelirinin bulunmadığını, çocukları ile kiralık evde oturduklarını, şuan eşinin ölmüş olması nedeniyle ailesinin yardımı ile geçimi temin etmeye çalıştığını, küçük kızı … ise henüz 14 yaşında olup öğrenci olduğunu, …’ın ise askerlik görevini ifa ettiğini, maddi olarak zarara uğradıkları gibi manevi olarak da elem ve ızdırap içinde olduklarını, müvekkillerinin … …’in vefatı nedeniyle mağdur durumda olduklarını ve herhangi bir gelirlerinde bulunmadığını, tazminat davalarında yargılamanın uzun sürdüğünü bu nedenle müvekkillerine BK 76. Maddesine göre geçici ödeme yapılması gerektiğini belirterek; davalı … Un Ltd. Şti. adına kayıtlı ve kazaya karışan … plaka sayılı araç üzerine ihtiyati haciz konulmasına, BK 76. Maddesine göre müvekkil için maddi ve manevi zararlar için geçici ödemeye karar verilmesine, davamızın kabulüne, bilirkişi incelemesi ile zararlarını tamamının tespitine kadar fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına, kaza tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte; … için 5.000,00-TL destekten yoksun kalma tazminıtı ile 10,000,00-TL manevi tazminatın; … için 5.000,00-TL destekten yoksun kalma tazminatı ile 10.000,00-TL manevi tazminatın; … için 10.000,00-TL manevi tazminatın; … plakalı araçta meydana gelen 3.675,00-TL maddi hasarın davalı … UN Ltd. Şti. … ve … SİGORTA AŞ.’den müştereken ve müteselsilen tahsiline; davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline; (Sigorta şirketlerinin maddi zararlara ilişkin poliçe limiti dahilindeki sorumluluğu ve kusur oranlan göz önüne alınarak manevi tazminattan sigorta şirketleri sorumlu değildir.) yargılama giderleri ile avukatlakı ücretinin davalılara tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar … UN Fabrikası San. Tic. Ltd. Şti. Vekili 13/01/2015 havale tarihli cevap dilekçesinde özet olarak; Söz konusu kazanın meydana gelmesinde müvekkiline atfedilebilecek bir kusurun bulunmadığını, kaza tespit tutanağında düzenlenen raporu kısmen kabul etmediklerini, yargılama aşamasında yapılacak keşif ve düzenlenecek bilirkişi raporu ile müvekkilinin kusurlu olmadığının ortaya çıkacağını, kazada kusur ve hasar tespiti için Adli tıp Kurumundan rapor aldırılmasının gerektiğini, destekten yoksun kalma hususunda, gerçek zararın belirlenebilmesi için konusunda uzman kişiler tarafından bilirkişi incelemesi yapılması gerektiğini, bu anlamda Aktüer sıfatına sahip bir bilirkişinin görevlendirilmesi gerektiğini, söz konusu kaza sonucunda, müteveffa … …’in ölümüne, müteveffanın emniyet kemeri kullanmamasının neden olduğunu, bu nedenle müterafik kusur durumunun mevcudiyeti durumunda belirlenecek tazminattan indirim vapılmasının gerektiğini, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 29.04.2013 tarih ve 2013/200 Esas 2013/5842 Karar sayılı kararında emniyet kemeri kullanmamanın tali kusur teşkil edeceğinin belirtildiğini, SGK tarafından rücuya tabi her hangi bir ödemenin ve yahut gelir bağlanıp bağlanmadığının sorulması gerektiğini, davada yasal faiz istenebileceğini, davalı müvekkilinin aracın tüm bakımlarını zamanında yaptırdığını ve aracın her hangi bir eksikliğinden kaynaklanan biz kazanın söz konusu olmadığını, bu yönüyle dahi müvekkili şirketin bir sorumluluğu bulunmadıığını, ceza soruşturmasının bekletici mesele yapılması gerektiğini belirterek; haksız, gerçeğe aykırı ve hukuki dayanaktan yoksun davanın esastan reddine, masraf ve ücreti vekâletin davacı taraf üzerine tahmiline karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
Davalılar … Vekili 13/01/2015 havale tarihli cevap dilekçesinde özet olarak; Öncelikle müvekkilinin meydana gelen kaza sonucu … …’in hayatını kaybetmesi nedeniyle büyük üzüntü duyduğunu, söz konusu kazanın meydana gelmesinde müvekkiline atfedilebilecek bir kusurun bulunmadığını, kaza tespit tutanağında düzenlenen raporu kısmen kabul etmediklerini, yargılama aşamasında yapılacak keşif ve düzenlenecek bilirkişi raporu ile müvekkilinin kusurlu olmadığının ortaya çıkacağını, söz konusu kaza sonucunda, müteveffa … …’in ölümüne, müteveffanın emniyet kemeri kullanmamasının neden olduğunu, bu nedenle müterafik kusur durumunun mevcudiyeti durumunda belirlenecek tazminattan indirim vapılmasının gerektiğini, SGK tarafından rücuya tabi her hangi bir ödemenin ve yahut gelir bağlanıp bağlanmadığının sorulması gerektiğini, davada yasal faiz istenebileceğini, ceza soruşturmasının bekletici mesele yapılması gerektiğini belirterek; haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın esastan reddine, masraf ve ücreti vekâletin davacı taraf üzerine tahmiline karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili 16/02/2015 havale tarihli cevap dilekçesinde özet olarak; Dava dilekçesi ekinde kazaya ve zarara ilişkin herhangi bir belge yer almadığını, bu nedenle davaya yanıt vermenin mümkün olmayacağını, öncelikle bu hususların saptanabilmesinin, davanın esasına ve usule ilişkin itirazlarını sunabilmeleri için dava dilekçesi ile bütün delillerin kendilerine ibrazının gerektiğini,
davalı müvekkil sigorta şirketine … plakalı aracın sigortalı olduğunu beyan etmiş ise de müvekkili şirkete sigortalı olan araç … plakalı araç olduğunu, davalı …ya ait bu aracın müvekkili şirkete … poliçe numarası ile 30.01.2014-30.01.2015 tarihleri arasında sigortalı olduğunu, davacınan söz konusu talepleri ile ilgili müvekkili sigorta şirketine herhangi bir başvuru yapmadığını , bu nedenle kaza tarihinden itibaren yasal faiz talebinin haksız olduğunu, öncelikle davalılardan … ile müvekkili şirket arasında ZMMS zorunlu trafik sigortası poliçesi akdedildiğini, müvekkilinin manevi tazminat ödeme yükümlülüğünün bulunmadığını, davayı kabul anlamına gelmemekle beraber müvekkili şirketin maddi hasardan ve destekten yoksun kama tazminatından ise poliçe limitleri dâhilinde sorumlu olacağını, ayrıca davalı müvekkili şirketin sigortalısı diğer davalı …’ya atfedilen kusuru da kabul etmediklerini, yargılama esnasında yapılacak keşif ve neticesinde gerçek zararın belirlenebilmesi için konusunda uzman bilirkişilerden alınacak kusur raporu sonucunda davalı …’nın kusurunun tespit edilmesinin gerektiğini, müvekkili şirketin tazminat sorumluluğunun da bu kusur oranına göre belirlenmesi gerektiğini, söz konusu kaza neticesinde ortaya çıkan zarardan müteveffanın emniyet kemeri takmamasının etkili olduğunu, bu hususun mütefarik kusur oluşturması nedeniyle belirlenecek zararda bu hususun dikkate alınmasının gerektiğini belirterek; haksız ve hukuki mesnetten yosun davanın reddine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk derece mahkemesinin … tarihli gerekçeli kararı ile; “Dava, haksız fiilden kaynaklanan tazminat davasıdır.
Yukarıda izah edilenler, bilirkişi raporları ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; dava konusu olayın meydana gelmesinde sürücü … …’in KTK’nın 47/c, 57/a ve 84/h maddelerine aykırı davranmak suretiyle %70 oranında, sürücü …’nın ise KTK’nın 51 ve 52/1-a maddelerine aykırı davranmak suretiyle %30 oranında kusurlu olduğu, davacıların müteveffa … …’in mirasçıları konumunda oldukları, bu bakımdan 6098 s. Yasa’nın 53/1.3 bendi uyarınca müteveffanın ölümü nedeniyle dava açmakta hukuki yararlarının bulunduğu, ayrıca meydana gelen olay neticesi davaya konu araçta maddi hasar meydana geldiği, dosya kapsamında aldırılan kusur, hesap ve aktüerya raporlarının denetime elverişli, gerekçeli, usul ve yasaya uygun oldukları değerlendirilmekle hükme esas alınmaları suretiyle davacıların davasının kabulü ile; davacı … için 142.222,77 TL ve davacı … için 15.715,54 TL olmak üzere toplam 157.938,31 TL destekten yoksun kalma maddi tazminatının davalı … SİGORTA dışındaki davalılardan (davalı … SİGORTA şirketinin olay tarihindeki ZMSS trafik poliçesi ölüm teminatı klozu limitiyle sınırlı olarak ve dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte) davalılardan olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılar … ve … …’e ödenmesine, davacıların manevi tazminat taleplerinin ayrı ayrı kabulü ile; olayın meydana gelmesindeki kusur durumları, davacıların müteveffayla yakınlık derecesi, müteveffanın neden olduğu elem ve ızdırabın yoğunluğu, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile hak ve nesafet kuralları gözetilerek her bir davacı için 10.000,00 TL olmak üzere toplam 30.000,00 TL manevi tazminatın sigorta şirketleri dışındaki davalılardan, kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte, müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacılara verilmesine, davacıların … plakalı araçtaki maddi hasara ilişkin maddi tazminat talebinin kısmen kabulü ile; 1.675,00 TL nin davalı … SİGORTA A.Ş. bakımından olay tarihi itibariyle geçerli araç başına maddi zarar klozu teminat limitiyle sınırlı olmak üzere ve dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle, davalı … bakımından kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalılar … ve … SİGORTA A.Ş. den müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin istem bakımından konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmiş olup, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” şeklinde davacıların davasının kabulü ile; davacı … için 142.222,77 TL ve davacı … için 15.715,54 TL olmak üzere toplam 157.938,31 TL destekten yoksun kalma maddi tazminatının davalı … SİGORTA dışındaki davalılardan (davalı … SİGORTA şirketinin olay tarihindeki ZMSS trafik poliçesi ölüm teminatı klozu limitiyle sınırlı olarak ve dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte) davalılardan olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılar … ve … …’e ödenmesine, Davacıların manevi tazminat taleplerinin ayrı ayrı kabulü ile; her bir davacı için 10.000,00 TL olmak üzere toplam 30.000,00 TL manevi tazminatın sigorta şirketleri dışındaki davalılardan, kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte, müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacılara verilmesine, davacıların … plakalı araçtaki maddi hasara ilişkin maddi tazminat talebinin kısmen kabulü ile; 1.675,00 TL’in davalı … SİGORTA A.Ş. bakımından olay tarihi itibariyle geçerli araç başına maddi zarar klozu teminat limitiyle sınırlı olmak üzere ve dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle, davalı … bakımından kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalılar … ve … SİGORTA A.Ş. den müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin istem bakımından konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına dair hükmün kurulduğu anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı … SİGORTA A.Ş. vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yerel Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi hesap raporunun hatalı olduğunu, Mahkemece davacıların desteğinin asgari ücretin iki katı kadar gelir elde ettiğinin kabulünün hatalı olduğunu, davacıların desteğinin asgari ücret kazanması yahut asgari ücretin iki katı gelir elde etmesi durumlarının gözetilerek iki farklı hesaplama yapıldığını ancak ilgili kurumlardan gelen cevabi yazılarda asgari ücretin iki katı gelir elde ettiğine ilişkin herhangi bir tespitin söz konusu olmadığını, Yerel mahkemenin davacılar vekilinin ıslah ettiği kısım için dava tarihinden itibaren işletilmesine yönelik kararın kabul edilemez nitelikte olduğunu, ayrıca davacı tarafın ıslah ile arttırdığı miktara kaza tarihinden itibaren işleyecek faiz talebinin de haksız olduğunu, davacı tarafın lehine tazminata hükmedilecekse bile başlangıçta talep edilen miktar için dava tarihinden, ıslahla arttırılan miktar için de ıslah tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerektiğini beyan ederek Yerel Mahkemece verilen kararın ortadan kaldırılması ile davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … SİGORTA A.Ş. vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yerel Mahkemece verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkili şirketin davacı taraf ile sulh olması ve ibra name ve feragat name kapsamında ödemesi yapması nedeniyle müvekkili şirketin sorumlu olmadığını, müvekkili şirket dışındaki davalılar yönünden davanın kabul edilmiş olmasına rağmen destekten yoksun kalma tazminatı bakımından maddi tazminata ilişkin 15.385,00 TL vekalet ücreti, araç hasarı tazminatına ilişkin 1.675,00 TL vekalet ücretine, yargılama giderine ve 10.164,31 TL harca hükmedilmesinin bozmayı gerektirdiğini, sulh ve feragatin davayı sona erdiren nedenlerden olduğunu, karar verilmesine yer olmamasına hükmedilmesi gerekirken müvekkili şirket aleyhine hükmedilmişcesine ferilerine hükmedilmesinin haksızlık olduğunu beyan ederek Yerel mahkemece verilen kararın ortadan kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar … ve … UN Fabrikası San. ve Tic. Ltd. Şti. Vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yerel Mahkemece verilen kararın, kusur oranları ve maddi, manevi tazminat yönleriyle yasaya ve hakkaniyete aykırı olduğundan dolayı bozmayı gerektirdiğini, kusura ilişkin olarak alınan bilirkişi raporundaki kusur oranının fahiş olduğunu, yerleşik Yargıtay içtihatlarına aykırılık teşkil ettiğini, salt müvekkili …’nın seyir hızının kazanın oluşumunda etken olamayacağının açık olduğunu, müvekkilinin kazanın oluşmaması için diğer araç sürücüsünü uyarmak ve kazanın olmasına engel olmak adına kornaya bastığını ve frene basarak durmaya çalıştığını, buna karşılık müteveffanın hiçbir şekilde hızını azaltmadığını ve kavşağa doğru yoluna devam ettiğinin açıkça belirtildiğini, kusur durumuna ilişkin olarak Adli Tıp Kurumundan kusur raporu alınması gerekirken Yerel Mahkemenin bu yöndeki taleplerini dikkate almadan sadece makine mühendisi bilirkişi tarafından düzenlenen yetersiz ve yanlış kusur raporunun hükme esas alınmasının açıkça Yargıtay ilke kararlarına aykırı olduğunu, somut olayda ölenin kusurunun derecesi, tarafların ekonomik ve sosyal durumu, olay tarihine göre paranın alım gücü gibi nedenler manevi tazminatın tayininde belirleyici olması gerektiğini, somut olayda olay tarihi, müteveffanın kusuru, kazanın oluş şekli ve kusur oranları ile birlikte değerlendirildiğinde, yasa ve hakkaniyete aykırı Yerel mahkeme kararının manevi tazminat yönüyle de bozmaya uğramasının hukuka uygun olacağını, maddi tazminata ilişkin ise; Yerel mahkemece alınan hatalı kusur raporu nedeniyle tüm hesaplamaların hatalı olduğunu, makine mühendisi tarafından belirlenen kusur oranının afaki olduğunu, aktüerya hesap raporunda davacı eş için hesaplama hususunda %2 oranında bir indirim yapılması gerektiğinin belirtildiğini, bu hesaplamanın yapılırken de rapor tarihinde davacı eşin 18 yaşından küçük çocuğu olmayışının nazara alınmadığını, oysa buradaki rapor tarihindeki durumun değil kaza tarihindeki durumun esas alınması ve davacı eşin 18 yaşından küçük çocuğu olup olmadığının incelenip buna göre bir indirim yapılması gerektiğini, bilirkişi raporundaki aktif devre zararının da %10 artışının 2019 yılı içerisinde uygulandığını bu hesaplamanın da bir sonraki sene olan 2020 yılı itibariyle uygulanması gerektiğini, hesaplamaya esas alınan ücretin Yargıtay ilke kararlarına aykırı olduğunu, fahiş bir tazminat hesaplamasının bulunduğunu, müterafik kusur indiriminin uygulanmadığını, davacı desteğinin otomobil kullanırken emniyet kemerini takmadığını, bu nedenle belirlenecek kusur oranında bir indirim yapılmasının da zorunlu olduğunu, ayrıca Yerel Mahkemece yargılama sırasında tereke mallarının davacılara sağladığı gelirin tazminattan mahsubunun da gerekirken bu konuda bir inceleme yapılmaksızın hüküm kurulduğunu beyan ederek Yerel mahkemece verilen kararın ortadan kaldırılması ile kararın ortadan kaldırılmasına ilişkindir.
Davacılar vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yerel Mahkemece yapılan yargılama neticesinde davalı … SİGORTA A.Ş. Yönünden davanın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına, diğer davalılar aleyhine ise davanın kabulüne karar verildiğini, araç hasarı ile ilgili konusuz kaldığı kabul edilen 2.000,00 TL için müvekkilleri aleyhine vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedildiğini, kararın bu yönüyle hatalı olduğunu, araç hasarı için Yerel Mahkemece BK 76 maddesi gereğince …’e 2.000,00 TL sigorta şirketi tarafından ön ödeme yapılmasına karar verildiğini ve bu ödemenin araç hasarından mahsup edildiğini, bu nedenle bu kısımla ilgili davanın konusuz kaldığını ve karar verilmediğini ancak müvekkilleri aleyhine davalıların lehine yapılan bu ödeme için vekalet ücretine hükmedildiğini, Yerel Mahkemece müvekkillerinin haklı ve sübut bulan davasının kabul edilmişken aleyhine vekalet ücretine hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu beyan ederek kararın ortadan kaldırılması ile istinaf taleplerinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR :
Uyuşmazlık, Yerel Mahkemece verilen kısmen kabul kısmen red kararına karşı davacılar vekili, taraf vekilleri tarafından ayrı ayrı istinaf itirazları doğrultusunda kararın ortadan kaldırılmasına ilişkindir.
DELİLLER :
Konya … ASLİYE Ticaret Mahkemesi … Esas … Karar sayılı dosyası.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Davalı … sigortanın istinafı yönünden
Davadan feregat, davacının açmış olduğu davadaki talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesidir. (HMK.307 md) Davadan feragat eden davacı, bununla dava dilekçesinin sonuç bölümünde istemiş olduğu haktan tamamen veya kısmen vazgeçer (feragat eder). Feragat beyanı üzerine dava koşulları ve feragat edenin ehliyeti mevcutsa, dava esastan incelenmeden karar verilir. Feragat, asıl olarak bir usul işlemidir ve maddi hukuka ilişkin bir açıklama değildir. Bununla beraber hukukumuzda fergatin hem maddi hukuka hem de usul hukukuna ilişkin özellikleri bünyesinde toplayan karma karakterli olduğu kabul edilmektedir. Özel hukuka ilişkin feragatten farklı olarak usul hukukunda feragat tek taraflıdır ve bunun için karşı tarafın veya mahkemenin iznine gerek yoktur. (HMK 309/2 md). Feragat, hüküm kesinleşinceye kadar her aşamada yapılabilir. (HMK. 310 md) ve davacının mahkemeye hitaben yapacağı tek taraflı, açık bir irade açıklaması ile gerçekleşir. Feragat kayıtsız şartsız olmalıdır, şarta bağlı feragat geçerli değildir.
Feragat, iki taraftan birinin (davacının) hakkın özünden vazgeçmesidir. Feragatın yasa gereği (HUMK 91.md ve HMK. 309.md) açık, kesin ve koşulsuz olması, tam bir rızaya dayanması asıldır. Davacının haktan feragat etmesinin sonucu (davacı için) çok önemlidir. Bu nedenle, davacının beyanından onun gerçek amacının haktan feragat etmek olduğunun açıkça anlaşılması gerekir. Geçerli bir feragat beyanı olsada beyan veren bu beyanının hataya dayalı olduğunu ileri sürebilir.
Somut olayda davacılar murisinin kazada vefat ettiği , yargılama sırasında dosyaya sunulan 08/05/2017 tarihli ibraname ve feragatname başlıklı belge ile davacı vekilinin olayda % 70 kusurlu olan davalı sigorta şirketi tarafından bu kusura karşılık gelen tazminatın faiz,yargılama gideri ve vekalet ücreti ile birlikte kendine ödendiği, bu taleplerinin konusuz kaldığı,davaya sadece % 30 kusurlu davalılar ve manevi tazminat yönünden devam edildiği,% 70 kusura isabet eden maddi tazminat alacağının davalı sigortaca davacıya ödendiği, dosya içinde mevcut belgeden davacının maddi tazminat kalemlerinin ve buna ilişkin vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin davalı sigorta şirketi tarafından ödenmesi nedeniyle davacının ödenen miktar kadar maddi tazminat davasının konusu kalmadığının anlaşıldığı,bu halde bu miktar ve … SİGORTA yönünden “Davacının % 70 kusura isabet eden ve davalı … sigortaca ödenen 211.897,33 TL lik maddi tazminat davasının konusu kalmadığından bu konuda KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA, ” şeklinde karar verilmesi,% 30 kusura isabet eden kısım yönünden ise hüküm kurulması gerekirken, keza davacı vekilinin maddi tazminat kalemlerini bu ödeme nedeniyle … SİGORTA dışındaki davalılardan tazminat talep etmesi ve ıslah talebini de buna göre yapmış bulunduğuna göre talebine aykırı ve aşar biçimde davalı … SİGORTA şirketinin 15.385,00-TL vekalet ücretinden, 1.675-TL vekalet ücretinden, yargılama giderinden, 10.164,31-TL harçtan sorumlu tutması usul ve yasaya ve davacının ıslah talebine ve istemine aykırı olup itirazlar yerindedir
Davalı … vekilinin kusura yönelik itirazı
Olayla ilgili yürütülen Konya … Asliye ceza mahkemesinin … esas sayıyı dosyası ile yürütülün ceza kovuşturması, bu dosyadan alınan Ankara adli tıp grup başkanlığının kusur raporu ile trafik kaza tespit tutanağı içeriğinden murisin asli kusurlu,davalının tali kusurlu olduğu rapor edilmiştir.
İDM ce Makine Mühendisi …’ın dava konusu kazada kusura ilişkin olarak düzenlemiş olduğu raporda; Sürücü … … yönetimindeki … plaka kayılı kamyonet sırasında olay yeri kavşağa geldiğinde DUR levhasına uymaması kavşağı etkin kontrol etmemesi ve sağından gelen sürücü … yönetimindeki kamyona ilk geçiş hakkını vermemesi sonucu, meydana gelen kazada asli kusurlu olduğu, sürücü …, kaza esnasında yüklü olan yönetimindeki … plaka sayılı kamyonu ile seyri sırasında olay yeri kavaşağı etkin bir şekilde kontrol etmeyip dikkatsiz ve tedbirsiz bir şekilde yüksek hızda (kavşağa yaklaşırken hızını azaltmayıp kavşağa seyir hızında girdiğinden) kavşağa giriş yaptığından, meydana gelen kazada tali kusurlu olduğuna dair rapor düzenlemiştir.dava konusu olayın meydana gelmesinde sürücü … …’in KTK’nın 47/c, 57/a ve 84/h maddelerine aykırı davranmak suretiyle %70 oranında, sürücü …’nın ise KTK’nın 51 ve 52/1-a maddelerine aykırı davranmak suretiyle %30 oranında kusurlu olduğunun rapor edildiği,
Bu durumda olayla ilgili Ceza mahkemesince alınan raporlar ile yine olayla ilgili hukuk mahkemesinden aldırılan raporun söz konusu kazanın oluş şekline ve dosya kapsamına uygun olduğu sonucuna varılarak hüküm verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir durumun olmadığı, hem ceza hem de hukuk mahkemesinde aldırılan raporların birbirini teyit ettiği ve örtüştüğü,kusur raporunun adli tıptan alınması gibi bir zorunluluğun da bulunmadığı, ehil makine mühendisi bilirkişinin raporunun dosya kapsamına uygun olduğu anlaşılmakla davalı vekilinin kusura yönelik itirazlar yerinde değildir.
Davalı … vekilinin manevi tazminatın miktarına yönelik itirazı
Manevi tazminat, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 56.maddesinde düzenlenmiştir. Anılan hükme göre,Manevi zarar; mutlak hak olan ve dolayısıyla herkese karşı korunmuş bulunan kişilik haklarının kapsamına giren değerlerden birisinin ihlali ile doğar. Şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namı ile bir miktar para ödenmesini talep edebilir. Şahsi menfaatleri ihlal edilen kimseye ihlalin ve kusurun özel ağırlığının haklı kılması halinde hakimin manevi tazminat olarak verilmesine hükmedeceği para miktarının belirlenmesinde hakkaniyet gözetilmelidir. Çünkü kanunun takdir hakkı verdiği hususlarda hakimin hak ve nisfetle hüküm vereceği Medeni Kanun’un 4. maddesinde belirtilmiştir. Ödettirilecek para miktarı ise aslında ne tazminat, ne de cezadır. Çünkü mamelek hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını amaç edinmediği gibi kusurlu olana yalnız hukukun ihlalinden dolayı yapılan bir kötülük de değildir. Aksine olarak zarara uğrayanda bir huzur duygusunu doğurmaktır. Aynı zamanda ruhi ızdırabın dindirilmesini amaç edindiğinden tazminata benzer bir fonksiyonu da vardır. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hâkimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. (HGK 23/06/2004, 13/291-370)
Yukarıda belirtilen manevi tazminat kriterleri,davalının tespit edilen sosyal ve ekonomik durumu,davalının olaydaki % 30 kusur durumu , olayın oluş şekli dikkate alındığında, takdir olunan manevi tazminatın dosya kapsamına ve hakkaniyete uygun olduğu, bu itibarla davalı … vekilinin istinaf itirazlarının yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Davalı … vekili ile … SİGORTA vekilinin aktüerya raporu ve içeriğine yönelik itirazları
İDM ce mütevefffanın asgari ücretin 2 katı geliri olacağı varsayımıyla hüküm kurduğu anlaşılmakta ise de kazanca ilişkin yeterli araştırma yapıldığından bahsetmek mümkün değildir
Dosya içindeki vergi levhasına göre müteveffanın 11/06/2014 tarihinde vinç imalatı ve tamiratı ile ilgili işyeri sahibi ve bu işyerini işletmekte iken vefat ettiği anlaşılmaktadır
Müteveffanın aylık net sabit geliri olmayan serbest olarak mesleki çalışma yapan, ticari işletmesi bulunan veya tarımsal faaliyet icra eden kişiler yönünden işletmesine ilişkin bilgileri, işletme defteri ve vergi kayıtları toplanarak, yapılan işten sağlanan bir gelirin bulunması halinde söz konusu işletmenin davacı mirasçılara intikal edebilir olduğu, mirasçılarının da bundan gelir elde edebileceği gözetilerek bu gelirin elde edilmesinde ölen kişinin bedensel ve yönetsel katkısı belirlenip, ölen kişinin yerine başkasının çalıştırılması olanağı gözönüne alınarak ona yapılacak ya da yapılması gereken ücret temel esas alınarak bu miktar üzerinden destek zararının hesaplanması gerekli olduğu anlaşılmakla,bu hususta konusunda uzman makine mühendisi bilirkişi veya vinç imalatı işletmeleri konusunda uzman ehil bilirkişi vasıtasıyla bilirkişi incelemesi yapılması gerekirken asgari ücretin 2 katı kazanç elde edeceğinden bahisle hesaplama yapılması yanlış olup davalıların istinafı yerindedir
(Nitekim emsal Yargıtay 17 HD nin 2014/5826 esas 2016/2126 karar sayılı ilamı)
Keza Yargıtay 17. HD’nin yerleşmiş içtihatları gereğince; evlenme ihtimali oranları belirlenirken, destek gören eşin kaza tarihindeki yaşına göre, AYİM Evlenme İhtimali Tablosu’ndaki belirlemelerin esas alınması gerekmekte olup hükme esas alınan aktüer raporunda ise bu değerlendirmenin rapor tarihine göre hazırlandığı anlaşılmaktadır
Anılan hesaplama yöntemi hatalı olup, mahkemece,Yargıtay 17 HD nin yerleşmiş uygulamasına göre eşin evlenme ihtimalinin rapor tarihi değil, olay tarihindeki verilerin hesapta göz önüne alınması gerekeceğinden kaza tarihindeki yaşı itibarıyla AYİM tablosuna göre değerlendirilmesi gerekmekte olup (Nitekim yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2016/1023 E 2018/10912 K ) davalı … vekilinin itirazının yerinde olduğu kanaatine varılmıştır.
Davalı … vekilinin tereke mallarının gelirini mahsup edilmesi gerektiği istinafı
Destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir.
Haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse uğradığı zararın ödetilmesini isteyebilir. Ancak, destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmesi için öncelikle, ölen ile destekten yoksun kalan arasında maddi yönden düzenli ve eylemli bir yardımın varlığı gerekir.
Diğer taraftan, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 06.03.1978 tarih ve 1/3 sayılı kararının gerekçesinde de: “Destekten Yoksun Kalma Tazminatının eylemin karşılığı olan bir ceza olmayıp, ölüm sonucu ölenin yardımından yoksun kalan kimsenin muhtaç duruma düşmesini önlemek ve yaşamının desteğin ölümünden önceki düzeyde tutulması amacına yönelik sosyal karakterde kendine özgü bir tazminat olduğu” vurgulanmıştır.
Bu halde destekten yoksun kalma tazminatın kendine özgü karakteri ve niteliği itibariyle tereke mallarının gelirini mahsup edilmesi mümkün olmayıp itirazlar yersizdir
Davalı … vekilinin müteveffanın emniyet kemerinin takılmaması nedeniyle Müterafik kusurun bulunduğu ve indirim yapılmamasının hatalı olduğu istinafı ;
6098 sayılı Türk Borçlar Yasasının, “Tazminatın belirlenmesi” üst başlıklı 51/1 maddesi hâkimin, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirleyeceği hükme bağlanmıştır.
Tazminattan indirim sebeplerini düzenleyen, Türk Borçlar Yasasının 52.maddesinde öngörülen sebepler, daha çok zarar görenle ilgilidir. “Hiç kimsenin kendi kusurundan yararlanamayacağı” yönündeki genel hukuk ilkesinin etkisiyle, maddede sayılan belirli hal ve durumlarda tazminattan indirim yapılması mümkün bulunmaktadır.
Anılan madde kapsamında yer alan indirim sebeplerinden bir kısmı; zarar verici fiile rıza, ortak veya kişisel kusurdur. Zarar gören, zararlandırıcı olayın sebep olacağı zarara önceden razı olabilir. Zarar gören, zarara açık veya örtülü bir irade beyanıyla razı olabileceği gibi, rızanın, diğer bir takım olgulardan da çıkarılması mümkündür. Makul bir insanın aynı şartlarda kendi yararı gereğince yapmaması gereken harekette bulunması da, zarar görenin ortak kusurunu ifade etmektedir. Zarar görenin bu kusuru, illiyet bağını kesmeyecek yoğunlukta ise tazminattan bir indirim sebebidir. Burada da hâkim, somut olayın özelliklerini dikkate alarak, hakkaniyet düşüncesiyle indirim yapabilecektir.
Müterafik kusur ise; aynı şartlar altındaki makul, dürüst ve ortalama bir kişinin, kendi menfaati icabı, zarara uğramamak için kaçınacağı veya kaçınması gereken bir davranış tarzını ifade etmektedir. (EREN, Fikret. Borçlar Hukuku Genel Hükümler. Y. 2015. S. 582)
Dosyadaki Olay kaza tespit tutanağı içeriğinden göre müteveffanın emniyet kemeri takıp takmadığına dair hiçbir bir açıklama ve bu konuda bilgi,belge ve beyan yoktur.yine kaza tespit tutanağında emniyet kemeri takılı bulunup bulunmadığının tespit edilemediği belirtilmiştir. Ancak davalı tarafça sürücünün kemerinin takılı olmadığı belirtilmiştir.Ne varki davalı tarafça bu yönde hiçbir delil ileri sürülmediği gibi aksine bir delil de bulunmamaktadır.Bu halde davalı taraf da ispat yükünü de usulünce yerine getirmemiştir. İstinaflar yersizdir
Islah edilen kısım için ıslah tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerekirken dava tarihinden itibaren faiz işletildiği ,davanın kısmi dava olduğu istinafı yönünden
Davacı tarafından açılan maddi tazminat istemlerinin irdelenmesi gerekir.Kural olarak alacaklı, alacağının tümü için dava açmak zorunda olmayıp, alacağının belli bir bölümünü dava konusu yapabilir. Zira; hiç kimse kendi lehine olan davayı (tam dava) açmaya zorlanamaz.(HMK m.24/2) Bu bağlamda davacının alacağının şimdilik belli bir kesimi için açtığı davaya, kısmi dava denilir. Kısmi dava 6100 sayılı HMK’nın 109. maddesinde düzenlenmiş olup, maddenin birinci fıkrasında; “Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir” denilmiştir.
Bir davanın kısmi dava olarak nitelendirilebilmesi için, alacağın tümünün aynı hukuki ilişkiden (mesela, ödünç veya satış sözleşmesinden) doğmuş olması ve bu (aynı hukuki ilişkiden doğan) alacağın şimdilik bir kesiminin dava edilmesi gerekir.Dava konusu alacak, bir alacağın belli bir kesimi değil (bilakis bağımsız bir alacak) ise, o zaman dava, kısmi dava olarak nitelendirilemez.
Davacının kısmi dava mı yoksa tam dava mı açtığı, dava dilekçesinden (talep neticesinden) anlaşılır. Davacı, dava sebebi olarak gösterdiği vakıalardan doğan alacağının tümünü mü, yoksa yalnız bir kesimini mi istediğini açıkça bildirmelidir. (m.119, 1/ğ). Aksi halde, yani davacı alacağının yalnız bir kesimi için dava açtığını bildirmemiş ise, dava, kısmi dava değil tam dava sayılır.Davacının davasını açıkça kısmi dava olarak nitelendirmesi zorunlu değildir. Dava dilekçesindeki açıklamalardan, davacının alacağının dava edilenden daha fazla olduğunun ve bunun yalnız bir bölümünün dava edildiğinin açıkça anlaşılması gerekli ve yeterlidir.
Hukukumuzda kısmi dava açılması mümkündür. (HMK m.109) Bundan başka, kısmi davanın mümkün olması, hiç kimsenin kendi lehine olan davayı (yani tam dava) açmaya zorlanamayacağı kuralına (HMK m.24) da uygundur. Borçlar Hukuku bakımından da, alacaklının alacağının bir kısmını istemesine (dava etmesine) bir engel yoktur. (TBK m.84). Şu halde, alacaklı, alacağının tümü için dava açmak zorunda olmayıp, alacağının şimdilik belli bir kısmını dava konusu yapabilir. Ancak, alacaklının böyle bir kısmi dava açmada korunmaya değer (meşru) bir hukuki yararının bulunması gerekir.
Kısmi davanın açılması mümkün olan hallerde davacının, yargılama giderlerinden tasarruf etmek için, kısmi dava açmasında korunmaya değer (meşru) bir hukuki yararı vardır. (Yargıtay 3.Hukuk Dairesi 2017/11385 E, 2019/876 K)
Bir davanın kısmi dava mı, yoksa tam dava mı olduğu, özellikle dava dilekçesinin istem sonucu bölümünde, “fazlaya ilişkin hakların saklı tutulup tutulmadığı” ile ilgilidir. Davacı bu yada benzeri ifadeleri kullanmışsa, “kısmi dava” açtığı sonucuna varılır. Davacının bu yolda bir beyanda bulunmaksızın açtığı dava ise bir “tam dava”dır. Fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmaması halinde, geriye kalan haktan zımnen feragat edilmiş sayılır.(YARGITAY 17. Hukuk Dairesi 2015/18151 E 2018/9449 K)
Keza 6100 sayılı HMK’nin belirsiz alacak davasını düzenleyen 107. maddesinde “(1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. (2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.” hükmüne yer verilmiştir. Bu hükme göre belirsiz alacak davasının alacak miktarının veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenemediği ya da imkansız olduğu hallerde belirsiz alacak davası açılabilecektir.
2918 sayılı KTK.’nun 99/1. maddesi ve Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın uyarınca, rizikonun bilgi ve belgeleri ile birlikte sigortacıya ihbar edildiği tarihten itibaren 8 iş günü içinde sigortanın tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunmakta, bu sürenin sonunda ödememe halinde temerrüt gerçekleşmektedir. Sigortaya başvurulmadan dava açılması veya icra takibi başlatılması halinde ise bu tarihlerde temerrüt gerçekleşir.
Aynı zamanda zarar gören, gerek kısmi davaya, gerekse sonradan açtığı ek davaya veya ıslaha konu ettiği kısma ilişkin olarak temerrüt tarihinden itibaren temerrüt faizi isteme hakkına sahiptir.
Somut olaydaki dava dilekçesinde davacı vekili bilirkişi incelemesi ile zararlarının tamamının tespit edilmesine kadar şimdilik 43.6745 tl lik maddi ve maevi tazminat davası açmıştır.Kullanılan ifade tarzından talebinin alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği için şimdilik bir miktar dava açtığı,bu halde davasının her ne kadar açıkça kanun maddesi olarak belirtmese ve dayanmasa bile 04.06.1958 gün 15/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında da vurgulandığı gibi; bir davada dayanılan maddi vakıaları açıklamak tarafların, bu olguları hukuken nitelendirmek, uygulanacak yasa maddelerini arayıp bulmak ve doğru olarak yorumlayıp uygulamak da hakimin görevidir. Diğer bir deyişle; bir davada maddi olayı anlatmak taraflara, hukuki nitelendirmeyi yapmak hakime aittir (HUMK.nun madde 76, HMK madde 31). Anılan yasal düzenlemeye göre davayı aydınlatma görevinin mahkeme hakimine ait olmasına göre uyuşmazlığın çözümüne ilişkin hukuki nitelendirme yapılmalıdır.
Bu duruma göre davacının talebinin HMK 107 kapsamında olan belirsiz alacak davası şeklinde açtığı sonucuna varılmaktadır
Bu halde Somut olayda uyuşmazlık, belirsiz alacak davası şeklinde açılan haksız eylemden kaynaklanmaktadır. Buna göre davalı sigorta şirketi de dava dilekçesi ile talep edilen ve ıslaha konu edilen miktarlar yönünden daha önce kendisine başvurulduğu ve temerrüde düşürüldüğü ispatlanamadığı için … sigorta şirketi yönünden faiz başlangıcının asıl ve ıslah edilen kısım yönünden dava itibaren faiz işletilmesi doğru olup itirazlar yersizdir
HMK nın 353/1-a maddesi 6. bendinde; mahkemece tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması, istinaf aşamasında duruşma yapılmadan değerlendirilmesi gereken bir istinaf sebebi olarak kabul edilmiştir.HMK da düzenlenen istinaf sisteminin, dar istinaf sistemi olduğu hususu düşünüldüğünde, işin esasının incelemesine geçilebilmesi için hüküm kurmaya yetecek esaslı bir delilin toplanmamış olması halinde bu maddenin uygulanması gerekeceği sonucu ortaya çıkmaktadır. Hukuk Muhakemeleri Kanunun md. 353/1-a-6. bentte geçen “Tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması” ifadesini, yetersiz olmakla birlikte dosyada delillerin kısmen toplanıp kısmen değerlendirildiği ancak davanın esasıyla ilgi uyuşmazlığı tam olarak ortaya koyup çözecek derecede esaslı delillerin toplanmamış olması veya bu delillerin değerlendirilmemiş olması şeklinde amaçsal yorumlamak, istinaf incelemesinin denetime ilişkin işlevi de göz önüne alındığında maddenin düzenleme amacına daha uygun olacaktır.
İstinaf sistemimizde dar anlamda istinaf sisteminin benimsendiği düşünüldüğünde ilk derece mahkemesi tarafından dellillerin toplanıp değerlendirilmesi ve bu yargılamanın yanlış olduğu hususlarda tarafların ileri sürdüğü hususlarda inceleme yapılarak karar verilmesidir.İstinaf mahkemesi hem denetim hem de maddi vakıa incelemesi yapan mahkemeler olarak kurulmuş olması,denetim sonucu eksik bulduğu ,tahkikat işlemlerini tamamlayarak yargının gecikmeden karar verme amacına yönelik olup ilk derece mahkemesinin yapması gereken tahkikat işlemlerinin istinaf mahkemesince yapılmasını sağlamak olmadığı,aksinin kabulünün sistemi dar anlamda istinaftan çıkarıp geniş anlamda istinafa sürükleyeceği,bu durum da kanun koyucunun amacına ters bir durum oluşturacağı anlaşılmaktadır.
Yetersiz bir tahkikat ile tahkikatın hiç yapılmamış olması arasında sonuç bakımından bir fark yoktur. Her iki halde de taraflar ilk derece mahkemesindeki yargılamada hukuki dinlenilme hakkından mahrum bırakılmışlardır. Dolayısıyla, önemli olan kaç delilin toplanıp kaç tanesinin eksik bırakıldığından çok, uyuşmazlığın halli için önem arz eden delillerin toplanıp toplanmamasıdır
Bu bakımdan Davanın esasıyla ilgili olarak gösterilen delillerin “hiçbirinin” toplanmaması ile anlaşılması gerekenin uyuşmazlığın çözülmesi için taraflarca gösterilen delillerden hiç birinin toplanmaması ya da deliller bütünü ile çözüme ulaşılabilecek hallerde bu bütünü oluşturan delillerden “birinin” toplanmamış olması halleri olduğu söylenebilir. Hakimin belirli bir yargıya vararak karar vermesinde etkili nitelikteki deliller söz edilmekte olup bu özellikte delillerden “birinin” toplanmamasını da 353/I-a-6. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.
Yukarıda yapılan genel açıklamalar ışığında, istinafa konu ilk derece mahkemesinin dosyası incelendiğinde, yukarıda belirtilen ve esasa etki eden hususlarda delillerin eksik toplandığı anlaşılmakla, ilk derece mahkemesi kararının duruşma yapılmaksızın kaldırılması ve davanın sadece davalı tarafça istinaf edildiği,davacılar tarafından yapılan bir istinafın bulunmadığı (davacılar tarafından yapılan istinaf başvurusunun gerekli harçların yatırılmaması nedeniyle istinaf başvurularının reddine karar verildiği) gözetilerek kazanılmış haklara halel gelmemek suretiyle davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye iadesine dair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının açıklanan sebeplerle KABULÜ ile Yerel Mahkeme kararının HMK.m.353/1-a/6 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde değerlendirme ve işlem yapılmak ve kazanılmış haklara halel gelmemek suretiyle değerlendirmek üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf yasa yoluna başvuran taraflar peşin olarak yatırılan başvuru harcı dışında kalan istinaf karar harçlarının talep halinde taraflara ayrı ayrı iadelerine,
4-Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,
5-İstinaf yasa yoluna başvuranlar tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
6-Karar tebliği ve harç işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
7-Konya … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasına davalı … SİGORTA A.Ş. tarafından yatırılan 290.000,00 TL tutarlı teminatın İİK 36/5 maddesi gereğince talep halinde ilgilisine iadesine,

HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle KESİN olarak karar verildi. …

… … … …
Başkan Üye Üye Katip
… … … …