Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2020/369 E. 2020/488 K. 19.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. KONYA BAM 3. HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …
KARAR TARİHİ : …

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : …
NUMARASI : … Esas … Karar

DAVACI : … – TC : …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : … SİGORTA A.Ş.
VEKİLLERİ : Av. … – …
Av. …

DAVANIN KONUSU : Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ : …
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : …

Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili 20/04/2015 tarihli dava dilekçesinde özet olarak; 23/06/2014 tarihinde meydana gelen tek taraflı trafik kazasında araç sürücüsü … vefat ettiğini, müvekkili …’ın ise ağır şekilde yaralandığını, kazası neticesinde müvekkilinin sakatlanarak kısmi kalıcı şekilde iş göremez duruma gelerek maddi manevi yıprandığını, … plaka sayılı vasıta sürücüsünün asli ve tam kusurlu, müvekkilinin herhangi bir müterafik kusurunun bulunmadığını, kaza sebebiyle müvekkilinin bedeninde oluşan kırık ve yaralanma sebebiyle büyük sıkıntılar yaşadığını, evinin geçimi için çalışamadığını, günlük ihtiyaçlarını dahi karşılayamaz bir hale geldiğini, elde edeceği kazançtan mahrum kaldığını, kazadan sonra uzun süre ayakta dahi duramadığını, bu sebeple yanında mutlaka refakatçi bulundurmasının gerektiğini, tedavisi için sürekli hastaneye gitmesi gerektiğinden hem ekonomik, hem fiziksel hem de psikolojik olarak büyük sıkıntılar yaşadığını, fatura edilemeyen tedavi masraflarının bulunduğunu, müvekkilinin kaza tarihinde (36) yaşında, evli olup 4 çocuk sahibi olduğunu, kaza tarihinden önce restaurantta garson şefliği yaptığını ve aylık kazancı 1.500 TL olduğunu belirterek; fazlaya dair talep ve dava hakkı mahfuz kalmak kaydıyla; a.)Maddi zarar miktarı tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda arttırılmak üzere şimdilik davalı … şirketinin KTK Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası kapsamında dava tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt (avans) faizden sorumlu olacak şekilde 100,00 TL, maddi tazminatın (geçici ve kalıcı iş göremezlik tazminatının), 100,00 TL tedavi- yol giderinin kaza tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt (avans) faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, b.) davalı …’dan 50.0000,00 TL manevi tazminatın kabulüne, c.) davalı … adına kayıtlı taşınmaz ve motorlu araç olup olmadığı konusunda sorgu yapılarak, çıkan sonuca binaen davalılar adına kayıtlı her türlü taşınmaz ve motorlu araca ihtiyati haciz konulmasına, d.) müvekkilinin işbu davaya konu kaza nedeniyle fazlasıyla maddi ve manevi açıdan zarar görmüş olduğundan talep edilen ihtiyati hacze teminatsız olarak karar verilmesine, e.) yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davalılardan müteselsilen ve müştereken tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özet olarak; davanın kabulü anlamına gelmemek kaydıyla dava tarihinden önce de müvekkili şirkete müracaat edilmediği için kazaya karışan … plakalı aracın müvekkili şirket nezdinde trafik sigortalı olduğunu, bunun için öncelikle davaya konu kaza hadisesine karışan tarafların kusur dağılımlarının tespitinin gerektiğini, zira müvekkili sigorta şirketinin, poliçe sınırlarında sigortalının kusuru oranınca sorumlu olduğunu, davacının iş gücünde kazanma yoksunluğuna ilişkin tazminat miktarının belirlenmesinde ancak “Adli Tıp Kurumu Üçüncü İhtisas Kurulu” tarafından düzenlenecek olan maluliyet raporunun esas alınarak bir sonuca varılabileceğini, davacının kaza sonucu uğramış olduğu maddi zararların, mahkemece belirlenecek aktüer sıfatına sahip bilirkişi tarafından yapılmasının gerektiğini, davacının aylık gelirinin asgari ücretten hesaplanması gerektiğini, müvekkili sigorta şirketi davacı tarafından usulen temerrüde düşürülmediğini, işbu davanın açılmasına müvekkili şirketin sebep olmadığını, müvekkili şirketin her ne kadar tacir olsa dahi, davanın ispatı halinde ödemekle yükümlü olacağı tazminatın, ticari eylem ve işlemleri ile ilgili değil haksız fiilden kaynaklı zarara ilişkin olacağını, davacının kaza sebebiyle elde ettiği gelir, tazminat ve yetiştirme giderlerinin belirlenip, uğranılan zarardan mahsubunun gerektiğini, sgk’nın davacının sigortalısı olması durumunda yapmış olduğu iş göremezlik ödeneği ödemelerini rücu ettiğini, davacıya ödeme yapılmışsa hükmedilecek tazminat miktarından düşülmesinin gerektiğini belirterek; davanın reddine, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME ÖZETİ :
Konya … Asliye Ticaret Mahkemesinin … tarih … Esas … Karar sayılı gerekçeli kararı ile; ” Dava, cismani zarar sebebiyle açılan tazminat davasıdır.
Yukarıda izah edilenler, bilirkişi raporları, adli tıp raporları ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davacı …’ın 23.06.2014 tarihinde uğradığı trafik kazası neticesinde yaralandığı, hükme esas adli tıp raporu uyarınca davacının 52.0 (yüzdeelliikinoktasıfır) oranında meslekte kazanma gücünden kaybettiği, iyileşme (iş göremezlik) süresinin olay tarihinden itibaren 9 (dokuz) aya kadar uzadığı, kazaya karışan … plakalı aracın davalı … şirketine sigortalı bulunduğu, hükme esas adli tıp raporu uyarınca dava dışı sürücü …’ın %100 oranında kusurlu bulunduğu anlaşılmış olup, hükme esas ayrıntılı gerekçeli bilirkişi raporları uyarınca davacının maddi tazminat davasının kabulü ile, 268.000,00 TL geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatının davalı …’den kaza tarihi itibariyle geçerli ZMSS sakatlık/ölüm klozu limitiyle sınırlı olarak 21/04/2015 dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ve 16.878,05 TL kaçınılmaz tedavi gideri ve bakıcı gideri tazminatının davalı …’den kaza tarihi itibariyle geçerli ZMSS tedavi giderleri tazminatı klozu limitiyle sınırlı olarak 21/04/2015 dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, davalıdan alınarak davacıya verilmesine dair karar vermek gerekmiş ve 1-Davacının MADDİ TAZMİNAT DAVASININ KABULÜ İLE; 268.000,00 TL geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatının davalı …’den kaza tarihi itibariyle geçerli ZMSS sakatlık/ölüm klozu limitiyle sınırlı olarak 21/04/2015 dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ve 16.878,05 TL kaçınılmaz tedavi gideri ve bakıcı gideri tazminatının davalı …’den kaza tarihi itibariyle geçerli ZMSS tedavi giderleri tazminatı klozu limitiyle sınırlı olarak 21/04/2015 dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, davalıdan alınarak DAVACIYA VERİLMESİNE,” karar verildiğini anlaşılmıştır.
İSTİNAF NEDENLERİ :
Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özet olarak; yargılama sürecinde alınan bilirkişi raporları arasındaki çelişkiler giderilmeksizin hüküm kurulduğunu, Adli Tıp Kurumundan alınan maluliyet raporları yönetmeliğe uygun düzenlenmediğinden hükme esas alınamayacağını, yerel mahkeme tarafından hakkında hüküm kurulan geçici iş göremezlik ve tedavi giderlerinin müvekkili şirket sorumluluğunda olmadığını, bunların SGK tarafından karşılanacağını, davacı talebine ve hükme konu olan tedavi giderlerinin Trafik Sigortası Genel Şartları A.5.b maddesi gereği, sağlık gideri teminatı kapsamında olduğunu ve sağlık gideri teminatının ise SGK nun sorumluluğunda bulunduğunu, ıslaha konu edilen rakam için ancak ıslah tarihinden itibaren faiz işletilebilecekken yerel mahkeme tarafından temerrüt tarihinden itibaren faiz işletilmesinin hukuka aykırı olduğunu, tüm bu nedenlerle yerel mahkeme kararının yeniden incelenerek müvekkili şirket lehine bozulmasına, icranın tehirine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Dava; yaralanmalı trafik kazası sebebiyle geçici iş göremezlik, sürekli iş göremezlik tedavi ve bakıcı giderlerine ilişkin maddi tazminat istemine ilişkindir.
1- Davalı vekilinin kusur ve maluliyet raporlarına ilişkin itirazının incelenmesinde :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “bilirkişi raporuna itiraz” başlıklı 281/1. maddesinde; “Taraflar, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilirler” düzenlemesine yer verilmiştir. Usulüne uygun biçimde raporun tebliği üzerine, rapora itiraz hakkı bulunan tarafların bu haklarını kullanmamış olması halinde ise, karşı taraf lehine usuli kazanılmış hak oluşacağı izahtan varestedir.(YARGITAY 17. Hukuk Dairesi 2015/3253 ESAS, 2017/9419 KARAR; aynı daire 2015/10058 ESAS, 2018/4639 KARAR)
Kusur ve maluliyet raporlarının istinaf eden davalı tarafa ihtaratlı olarak tebliğ edilmiş olmasına rağmen bilirkişi raporlarına yazılı olarak herhangi bir itirazda bulunulmadığından, bu husus kamu düzeninden olup re’sen nazara alınması gereken hususlardan bulunup davacı lehine usuli kazanılmış hak teşkil ettiği de açıktır.Bu nedenle davalının buna yönelik istinafı itirazı yerinde görülmemiştir.

Kaldı ki
Kusur raporları arasında bir çelişkinin olmadığı 15/02/2016 tarihindeki raporda araç malikinin sürücü belgesi olmayan kişiye aracı vermesi nedeni ile %30 kusur verilmiş ise de bu durmun müterafik kusur olduğu kusur da dikkate alınamayacağı Ankara Trafik İhtisastan alınan 25/01/2019 tarihli raporun hükme esas alınmasında usule aykırılık yoktur.Ayrıca davacı kazaya karışan araçta yolcu konumundır.
Maluliyet raporları yönünden ise ATK 3. İhtisas dairesinden alınan ilk rapor da meslek grubu dikkate alınmadan hazırlandığı ATK 3. İhtisas dairesinden alınan raporun meslek grubu dikkate alınarak hazırlandığı raporlar arsı çelişkinin bulunmadığı.
Uygulanan yönetmelik yönünden ; Her ne kadar somut olayda 01/09/2013 tarihinden sonra ise Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümleri uygulanması gerekmekte ise de;
11 Ekim 2008 tarih ve 27021 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği özellikle trafik kazalarına bağlı olmak üzere tazminat davalarında mahkemelerce bilhassa istenilen ve bu konu ile ilgili değerlendirmelerde tüm bilirkişi kurumlarca kullanılan bir cetveldir. Bu cetvelde vücuttaki her bir sisteme ait hastalık veya arızalar için puanlar yer almakta olup, bu sayede çalışma gücü ve meslekte kazanma gücü kaybına bağlı bir oran verilebilmektedir.
Malulen emekli olma işlemleri ile ilgili olan 3 Ağustos 2013 tarih ve 28727 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliği ise yönetmelikteki tanımıyla kişinin “çalışma gücünün veya iş kazası veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün en az %60’ını kaybedip kaybetmediğinin” değerlendirilmesi için düzenlenmiştir. Yönetmelik ekindeki listelerde hangi hastalık veya arızaların bu kapsamda sayılabileceği listelenmiş, kapsama girmeyenler için ise herhangi bir oran belirtilmemiştir. Bu bağlamda belli bir tarihteki bir olaya bağlı çalışma gücü ve meslekte kazanma gücü kaybı oranının değerlendirilmesinde Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliğinin kullanılması teknik olarak mümkün değildir. Zira 2013 tarihli yönetmelik malulen emeklilik ile ilgili baremleri içermekte olup maluliyet oranının tespitine yönelik belgeleri ve cetvelleri içermemektedir.
Bu nedenle, mahkeme tarafından “3 Ağustos 2013 tarih ve 28727 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliği” hükümlerine göre rapor düzenlenmesi teknik olarak mümkün olmadığı hususu nazara alınarak “11 Ekim 2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği”ne göre rapor alınmış olmasında usul ve yasaya aykırılık yoktur.
2- Geçici işgöremezlik ve tedavi giderlerinin teminat dışı olduğuna ilişkin :
Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası da 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu (KTK)’ nda 91. ile 101.maddeler arasında düzenlenmiştir. Motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde o aracın işleteni, zarara uğrayan üçüncü kişilere karşı olan sorumluluğunu belirli limitlere kadar karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan sorumluluk sigortası türüdür.
Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası (Trafik Sigortası), 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun 91.maddesinde, “İşletenlerin, bu Kanunun 85. maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.”şeklinde belirtilmiştir. Bu madde gereğince zorunlu mali sorumluluk sigortası yapılması yasal bir zorunluluk olmakla birlikte bu tür sigorta sözleşmeleri gibi sigorta ettiren ile sigortacı arasında karşılıklı ve birbirine uygun irade açıklamaları ile sigorta sözleşmesi kurulur ve bir sigorta poliçesine bağlanır.Yoksa yasa gereği kendiliğinden oluşan bir sigorta türü değildir.
KTK’ nin 93. maddesinde; “Zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları, teminat tutarları ile tarife ve talimatları Hazine Müsteşarlığının bağlı bulunduğu Bakanlıkça tespit edilir ve Resmi Gazetede yayımlanır.” hükmü mevcuttur.
Sigorta şirketlerinin sigorta sözleşmeleri kapsamındaki sorumlulukları sigorta poliçelerinin ayrılmaz parçası olan genel şartlarda düzenlenmiştir.
Genel Şartlar; Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı tarafından her sigorta branşı için hazırlanmış olan ve sigorta şirketlerinin aksine hareket edemeyeceklerinin sigorta poliçesinde açıkça ifade edildiği, teminatın kapsamı, istisna edilen haller, hasar prosedürü, sigortalının görev ve yükümlülükleri, anlaşmazlık halinde uygulanabilecek hükümler, prim ödemesi, rücu durumu gibi sigorta sözleşmesinin esaslarını belirten koşullardır.
Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları 14 Mayıs 2015 gün 29355 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak 01 Haziran 2015 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Genel şartlar ile yapılan değişiklerin uygulanma zamanı; Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının “A.1. Amaç” başlıklı maddesinin 2. fıkrasının son cümlesinde; “Bu Genel Şartlar ekleriyle bir bütündür. Bu Genel Şartlar ve sigorta teminat limitleri kaza tarihi itibariyle uygulamaya esas alınır,” düzenlemesi 02.02.2016 tarihindeki değişiklik ile “Bu Genel Şartlar” kaza tarihi itibariyle uygulanır ibaresi çıkarılıp sadece ” sigorta teminat limitleri kaza tarihi itibariyle uygulamaya esas alınır” olarak değiştirilmiştir.
Genel açıklamalar bu şekilde olmakla birlikte KTK’nin Tazminatın Azaltılması Veya Kaldırılması Sonucunu Doğuran Haller başlıklı 95.maddesinde, “Sigorta sözleşmesinden veya sigorta sözleşmesine ilişkin kanun hükümlerinden doğan ve tazminat yükümlülüğünün kaldırılması veya miktarının azaltılması sonucunu doğuran haller zarar görene karşı ileri sürülemez. Ödemede bulunan sigortacı, sigorta sözleşmesine ve bu sözleşmeye ilişkin kanun hükümlerine göre, tazminatın kaldırılmasını veya azaltılmasını sağlayabileceği oranda sigorta ettirene başvurabilir.” hükmüne göre Karayolları Trafik Kanununda düzenlenmeyen sigortacının zarar görenlere karşı ileri süremediği tazminatın kaldırılması veya miktarının azaltılması hallerini ancak sigortalısına rücu edebileceği düzenlenmiştir. Yani sigorta şirketi KTK’de düzenlenmeyen teminat kapsamında olmayan halleri ve rücu koşullarının varlığını zarara uğrayan kişilere karşı ileri süremez. Koşulların varlığı halinde sigorta sözleşmesinin eki olan genel şartlarda düzenlenmiş teminat dışı haller ve rücu halleri mevcut ise sadece sigorta sözleşmesinin tarafı olan akidi sigortalıya rücu edebilir.
Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının Zarar Görenlerin Haklarının Saklı Tutulması Ve Sigortacının Sigortalıya Rücu Hakkı başlıklı B.4.maddesinde ;
“Sigorta sözleşmesinden veya sigorta sözleşmesine ilişkin kanun hükümlerinden doğan ve tazminat yükümlülüğünün kaldırılması veya miktarının azaltılması sonucunu doğuran haller zarar görene karşı ileri sürülemez.
Ödemede bulunan sigortacı, sigorta sözleşmesine ve bu sözleşmeye ilişkin kanun hükümlerine göre, tazminatın kaldırılmasını veya azaltılmasını sağlayabileceği oranda kazaya sebebiyet veren sigortalıya rücu edebilir.” düzenlemesi ile 2918 sayılı KTK’nin 95.maddesi, genel şartlara aynı şekilde alınmıştır.
Yukarıda açıklandığı üzere davacı, davalı … şirketine karşı zarar gören üçüncü kişi durumundadır. Davacının, zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinin tarafı olmaması ve üçüncü kişilerin haklarının korunması için 2918 sayılı KTK’nin 95.maddesi düzenlemesi karşısında Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının, sigorta sözleşmesinin tarafı olmayan davacı yönünden uygulanması mümkün olmadığı gibi olay tarihinde geçerli genel düzenlemeye göre genel şartlara yapılmış bir atıf da mevcut değildir.
Dava konusu olan ve 23/06/2014 tarihinde meydana gelen trafik kazası yönünden 6704 sayılı Kanun ile 2918 sayılı KTK’de yapılan değişikliklerin uygulanıp uygulanmayacağı yönünden yapılan değerlendirmede ise;
2918 sayılı KTK.nin 90.maddesinde yapılan değişiklikten önce; “Maddi tazminatın biçimi ve kapsamı ile manevi tazminat konularında Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.” denilmekte iken 26.04.2016 tarihinde 6704 sayılı yasa ile yürürlüğe giren değişiklikle; “Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.” düzenlemesi yapılmıştır.
Trafik kazaları dayanağını 2918 sayılı KTK’den alan haksız fiillerdir. Bu nedenle zararın belirlenmesinde olay tarihinde yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerinin dikkate alınması gerekir.
Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası işletenin üçüncü kişilere vereceği zararları teminat altına almış olup, 26.04.2016 tarihinde 6704 sayılı Kanun ile 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun’da yapılan değişikliklerin dava konusu haksız fiil tarihinde yürürlükte olmadığı, 6704 sayılı Kanunda, yapılan düzenlemelerin geriye yürüyeceğine dair açık bir hükmün de bulunmadığı anlaşılmıştır.
Yukarıda açıklandığı üzere 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları ile yapılan düzenlemenin zarar gören üçüncü kişi sıfatı ile talepte bulunan davacılar yönünden uygulanmasının, 2918 sayılı KTK.nın 90 ve 95.maddeleri ve 6102 sayılı TTK.nin 1484.maddesine göre mümkün görülmediği, olay tarihinden sonra 2918 sayılı KTK.nın 90 ve 92. maddelerinde yapılan değişikliklerin olay tarihinde bütün hüküm ve sonuçlarını doğuran haksız fiiller yönünden uygulanamayacağı, ayrıca KTK.nin 95. maddesi ve ZMSS Genel Şartlarının B.4.maddesi gereğince zarar görenlere karşı tazminatın azaltılması ve kaldırılmasına ilişkin hükümlerin zarar görenlere karşı ileri sürülememesi nedeniyle, haksız fiilin türü olan trafik kazalarına olayın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan kanun hükümlerinin uygulanması, haksız fiil tarihi ile işlemeye başlayan zamanaşımı, temerrüt tarihi ve diğer maddi hukuk kurallarının olay tarihinde yürürlükte bulunan kanun hükümlerine göre belirlenmesi, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası genel şartları ile düzenlenen teminat dışı hallerin zarar görenlere karşı ileri sürülemeyeceği davacı yanın sigorta sözleşmesinin tarafı olmaması zarar gören üçüncü kişi olması nedeniyle zarar bedelinin olay tarihinde yürürlükte bulunan kanun hükümleri ve Yargıtay uygulamalarına göre belirlenmesi gerektiği düşünülmektedir.
Öte yandan, trafik kazaları sonucu meydana gelen zararlardan sigorta şirketleri Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesinde yazılı maddi zararlar teminatı, sağlık giderleri teminatı ve sürekli sakatlık teminatı ile sorumludur. Ancak tedavi giderleri ile ilgili olarak 2918 sayılı Kanun’un 98. maddesinde değişiklik yapan 6111 sayılı Kanun’un 59. maddesinde, “trafik kazaları nedeniyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer resmi ve özel sağlık kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı” düzenlemesi ile Kanun’un geçici 1. maddesinde de “Bu Kanun’un yayımlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedellerinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı, sözkonusu sağlık hizmet bedelleri için bu kanunun 59. maddesine göre belirlenen tutarın %20’sinden fazla olmamak üzere belirlenecek tutarın üç yıl süreyle ayrıca aktarılmasıyla anılan dönem için ilgili sigorta şirketleri ve Güvence Hesabının yükümlülüklerinin sona ereceği düzenlemesi yapılmıştır.
Sigorta poliçesinde belirtilen, motorlu aracın işletilmesinden kaynaklanan kaza nedeniyle sigorta şirketi zarar görenlerin tedavisi için ödenen giderleri zorunlu olarak teminat altına alır. Sigorta şirketinin yasadan ve sözleşmeden doğan bu yükümlülüğü (belgeli tedavi giderleri), 6111 sayılı Kanun ile getirilen düzenlemeyle sona erdirilmiş bulunmaktadır.
Sosyal Güvenlik Kurumu, 6111 sayılı yasa ile değiştirilen 2918 sayılı yasanın 98. maddesi kapsamında tüm tedavi giderlerinden değil, ancak sözkonusu madde kapsamında kalan tedavi giderlerinden sorumludur. Belgeye dayanmayan, 6111 sayılı yasa kapsamında olmayan tedavi giderlerinden SGK sorumlu olmayıp sigorta şirketinin sorumluluğu devam eder. Davacı yaralanması nedeniyle SGK’nin sorumlu olmadığı yaralanması ve tedavisine uygun belgelenemeyen tedavi giderlerini de sigorta şirketinden talep edebilir.
3- Islah edilen kısım yönünden faiz başlangıcı :
6100 sayılı HMK’nun belirsiz alacak davasının düzenleyen 107.maddesinde;”(1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. (2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.” hükmüne yer verilmiştir. Bu hükme göre belirsiz alacak davasının alacak miktarının veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenemediği ya da imkansız olduğu hallerde olanaklıdır. Belirsiz alacak davası olarak açılan davalarda davacı talep sonucunun belirlenmesi talep sonucunun artırılması şeklinde olmaktadır. Belirsiz alacak davasında talebin belirlenmesinde karşı tarafın iznine veya ıslah yoluna başvurulmasına gerek bulunmaz. Ancak davacı tarafından talep sonucu belirlendikten sonra alacağının daha fazla olması halinde davacının talep sonucunu artırmak için ıslah yoluna başvurması yani ıslah suretiyle talep sonucunu artırması mümkün olacaktır.
6100 sayılı HMK’nın 176 ve devamı maddelerinde ıslah kurumu ayrıntılı şekilde düzenlenmiştir. Buna göre tarafların, yargılama usulüyle ilgili bir işlemini kısmen veya tamamen ıslah edebileceği ancak aynı dava içerisinde bu yola sadece bir kez başvurabileceği belirtilmiştir.
Bu açıklamalara göre davanın belirsiz alacak davası olarak açılması halinde davacının öncelikle talep sonucunu belirlemesi, talebin belirlenmesinden sonra alacağın belirlenen miktardan daha fazla olduğunun anlaşılması halinde davacının ıslah yolu ile dava değerini arttırması gerekecektir. Yargıtay uygulamalarına göre trafik kazalarında yaralanmadan kaynaklanan tazminat davalarının belirsiz alacak davası olarak açılmasının mümkün olduğu kabul edilmiştir.
Dolayısıyla ıslah edilen miktar bakımından davalı dava tarihinde temerrüde düştüğünden ıslah edilen miktara işletilecek faiz başlangıcı da ıslah tarihi olmayıp, dava tarihi olduğundan ve mahkemece de buna göre hüküm kurulduğundan buna yönelen istinaf yerinde değildir.
Dosya içeriğine, toplanan delillere, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenle, özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, vakıa mahkemesi hakiminin objektif, dosyadaki verilerle çelişmeyen tespitlerine ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına ve hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayanağı maddî delillere göre, HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleriyle sınırlı olarak ve resen kamu düzeni yönünden yapılan inceleme sonucu, ilk derece mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı kanaatine varılarak, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereği esas yönünden reddine dair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı kanaatine varılarak, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereği ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf eden davalı … şirketinden alınması gereken 19.460,01 TL karar ve ilam harcından istinaf aşamasında yatırılan 4.866,00 TL nin mahsubu ile bakiye 14.594,01 TL eksik harcın davalı … şirketinden tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK’nun 361 maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren İKİ HAFTA içinde TEMYİZ YOLU AÇIK olmak üzere OYBİRLİĞİ ile karar verildi….


Başkan


Üye


Üye


Katip