Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2020/342 E. 2020/535 K. 02.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 3. HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …
KARAR TARİHİ : …

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : …
NUMARASI : … Esas … Karar

DAVACI : … – …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : 1- … – …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : 2- … – … …
VEKİLİ : Av. …
DAVA : Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ : …
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : …
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece davanın kısmen kabul kısmen reddine dair verilen karara ilişkin taraf vekillerinin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekilinin mahkememize vermiş olduğu dava dilekçesinde özetle; Lisanslı ve profesyonel motosiklet sürücüsü olan müvekkilinin 08/11/2015 tarihinde Konya-Seydişehir yolunda üzerine kayıtlı … plakalı motosiklet ile kurallara uygun bir şekilde hareket halindeyken döner kavşağa geldiği sırada davalı sürücü sevk ve idaresindeki … plakalı aracın müvekkilinin şeridini ihlal etmek suretiyle müvekkiline çarpması yaralamalı ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, müvekkilinin kask, koruyucu tulum pantolon, mont, bot, eldiven gibi tüm güvenlik tedbirlerini alarak yolculuk yaptığını, kazada sağa kaçış manevrası yaptığı için sol ayağının düşen motosikletin altında kaldığını, kırık meydana geldiğini, metrelerce sürüklendiğini, kaza sonrası kaldırıldığı hastanede ameliyat olduğunu, birçok yerinde parçalı kırıklar olduğunu, uzun süren tedavi sonrasında taburcu edildiğini ancak fizik tedavileri devam ettiğini, yaşam kalitesinin düştüğünü, müvekkilinin 2012 yılından beri avukatlık yaptığını, kaza nedeniyle Konya … Asliye Ceza Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyası ile açılan davada alınan raporu kabul etmediklerini, müvekkilinin kusursuz olduğunu, müvekkilinin yaşamış olduğu iş gücü kaybının çok yüksek olduğunu, kaza nedeniyle sağlık durumunun eskisi gibi olmayacağını beyanla fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla öncelikle … plaka sayılı otomobil ve adına kayıtlı taşınmaza kararın kesinleşmesine kadar ihtiyati tedbir konulmasını, her bir kalem için şimdilik 1.000,00’er TL olmak üzere 6.000,00 TL maddi tazminatın davalı sürücü yönünden kaza tarihinden, davalı … şirketi yönünden sigorta limitlerini aşmamak üzere temerrüt tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile birlikte tüm davalılardan tahsiline, 50.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işletilecek faizi ile birlikte davalılar işleten ve sürücüden tahsiline, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalılar aleyhine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar … vekilinin mahkememize vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; öncelikle davacının dava açmadan önce sigorta şirketine başvurma şartını yerine getirmediğinden sigorta şirketi yönünden davanın usulden reddi ile müvekkili yönünden görevsizlik kararı verilerek dosyanın görevli ve yetkili Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesini talep etmiştir. Esasa ilişkin olarak davacının ceza dosyasındaki kusur oranını dikkate alarak müvekkilinin kusurlu olduğu iddialarını kabul etmediklerini, olaya tanık tek kişi olan …’ın beyanları ile motosiklet sürücüsü davacının şerit ihlali yaparak müvekkilinin aracına çarptığını, adli tıp raporları ile müvekkilinin kusursuz olduğunun ortaya çıkacağını, açılan ceza dosyasında verilen kararın hatalı olduğunu ancak verilen HAGB kararı ile istinaf yolunun kapalı olduğunu beyanla açılan davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … şirketi vekininin mahkememize vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin poliçe limitleri ile sınırlı olmak kaydıyla kusur durumuna göre sorumluluğunun olduğunu, kazada motosiklet sürücüsü davacının kusurlu olduğunu, sigortalı araç sürücüsünün kusursuz olduğundan müvekkili şirketin sorumluluğunun bulunmadığını, davacının talep ettiği bakıcı gideri ve tedavi giderinden müvekkilinin sorumluluğun olmadığını, bu giderlerin SGK tarafından karşılanması gerekli giderler olduğunu, davacının uzuv kaybının Adli Tıp Kurumundan alınacak raporla belirlenmesini gerektiğini beyanla haksız ve mesnetsiz açılan davanın reddini, davacının müvekkili şirkete yapmış olduğu başvurunun eksik evrak nedeniyle sonuçlanmadığını bu nedenle faiz talebinin de reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk Derece Mahkemesince verilen … tarihli kararı ile; “Ankara Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinden gelen yazı cevabına göre; kazanın … plaka sayılı otomobilin seyretmekte olduğu sağ şeritten sola doğrultu değiştirme manevrası yaptığı sırada meydana geldiği kabul edildiğinde davalı sürücü …’in %85 oranında kusurlu olduğu; kazanın olayı dışarıdan gören tanık …’ın beyan ettiği şekilde meydana geldiği kabul edildiğinde davalı sürücü …’in kusursuz olduğunun tespit edildiği belirtilmiştir.
Konya … Asliye Ceza Mahkemesinin … esas sayılı dosyasından alınan kusur raporunda; davalı sürücü …’in %80 oranında kusurlu olduğu, davacı …’in ise %20 kusurlu olduğunun tespit edildiği anlaşılmıştır.
Selçuk Üniversitesinden gelen 21/01/2019 havale tarihle yazı cevabına göre davacı …’in sol tibia parçalı şaft kırığı ve sol fibula proksimal uç kırığından dolayı tüm vucut fonksiyonlarında %22,2 oranında kalıcı sakatlığı olduğu, geçici iş göremezlik süresinin 9 ay olduğu, 3 ay boyunca bakıcıya ihtiyacı olduğu, tedavi sırasında yapılan zorunlu tedavi giderinin 4.000,00TL olduğu bildirilmiştir.

Aktüerya bilirkişisi … mahkememize ibraz etmiş olduğu 10/07/2019 havale tarihli raporunda; dava konusu kaza nedeniyle davacının geçici iş göremezlik dönemi maddi zararının 14.430,14 TL, sürekli iş göremezlik dönem maddi zararının toplamının 178.697,41 TL, bakıcı giderinin 3.649,56 TL, fatura edilmeyen tedavi giderinin 754,80 TL, motosiklet ve kuruyucu ekipmanlar yönünden zararın 31.960,00 TL olduğu görüşüne yer verilmiştir. ” şeklinde davacının maddi tazminat talebinin kısmen kabulü ile; 08/11/2015 tarihinde meydana gelen trafik kazası nedeniyle davacının geçici iş göremezlik kaybından dolayı 14.430,14 TL, SGK tarafından karşılanmayan tedavi giderlerinden dolayı 754,80 TL, sürekli iş göremezlik kaybından dolayı 178.697,41 TL, bakıcı gideri kaybından dolayı 3.649,56 TL, aracında meydana gelen maddi hasardan dolayı 31.960,00 TL olmak üzere toplam 229.491,91 TL tazminatın kaza tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte (davalılardan sigorta şirketinin araçta meydana gelen hasardan dolayı poliçe limiti olan 29.000,00 TL lik araç zararıyla sınırlı olarak ve faiz yönünden de temerrüt tarihi olan 17/02//2016 tarihinden işleyecek yasal faizden sorumlu olması kaydıyla) davalılar … ve ….’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
davacının manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile; 08/11/2015 tarihinde meydana gelen trafik kazası nedeniyle takdiren 7.500,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …’den alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine dair hükmün kurulduğu anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yerel Mahkmece müvekkili lehine hükmedilen manevi tazminat tutarının düşük olduğunu, davalı sürücünün ağır kusuru ile sebebiyet verdiği kaza neticesinde müvekkilinin çok uzun bir tedavi süreci yaşadığını ve halen iyileşemediğini, tedavilrine devam ettiğini, müvekkilinin %22,2 oranında malul kaldığının da bu durumun göstergesi olduğunu, bu olayın müvekkilniin gerek aile gerekse sosyal ve iş hayatında çok büyük olumsuzluklara sebebiyet verdiğini beyan ederek Yerel Mahkemece verilen kararın manevi tazminat yönünden kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Ceza Mahkemesinde müvekkilinin kusursuzluğunun tanık beyanı, trafik kaza tutanağı, müvekkilinin beyanı ile adli tıp raporu ile birlikte değerlendirildiğinde açıkça ortada olduğunu, tanık beyanının yok sayılarak sadece davacının beyanına göre hukuki dayanaktan yoksun bir rapor tanzim edilerek müvekkilnini suçlu ilan edildiğini ve Ceza Mahkemesinde başlayan hataların Hukuk Mahkemesinde de devam ettiğini ve ceza mahkemesince verilen rapor ve kararın hukuk mahkemesini bağlamamasına rağmen dosyada var olan delillerin yanlış değerlendirilerek taraf beyanlarının delil kabul edilerek hatalı karar verildiğini beyan ederek Yerel Mahkemece verilen kararın ortadan kaldırılması ile davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …. vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dava açılmadan önce davacı tarafın talebi üzerine dosyanın incelendiğini ve söz konusu hasar dosyasından 29.000,00 TL’nin davacıya ödendiğini ve poliçe limitinin tüketildiğini, tekrardan araç ile ilgili olarka maddi hasara hükmedilmesinin sebepsiz zenginleşmeye sebep verdiğini ve hukuka aykırılık teşkil ettiğini, Yerel Mahkemece alınan kusur raporlarına ilişkin kusut konusundaki çelişkilerin giderilmediğini, adli tıp kurumu tarafından 2 ihtimalli kusur oranı verildiğini, müvekkilinin sigorta şirketi tarafından sigortalı araç sürücüsünün kusursuz olduğu ihtimalinin değerlendirilmediğini, davacının tedavi gideri, geçici iş göremezlik zararı talebinin SGK tarafından karşılanması gerektiğini, Adli Tıp Kurumu tarafından alınan raporun 2008 tarihli yönetmeliğe göre sakatlık oranının belirlendiğini ve bu durumun da hatalı olduğunu, kaza tarihinde 2008 tarihli yönetmeliğin yürürlükte olmadığını beyan ederek Yerel Mahkemece verilen kararın ortadan kaldırılmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Davalı vekillerinin kusur raporuna itirazları hakkında
Ankara Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinden gelen yazı cevabına göre; kazanın … plaka sayılı otomobilin seyretmekte olduğu sağ şeritten sola doğrultu değiştirme manevrası yaptığı sırada meydana geldiği kabul edildiğinde davalı sürücü …’in %85 oranında kusurlu olduğu; kazanın olayı dışarıdan gören tanık …’ın beyan ettiği şekilde meydana geldiği kabul edildiğinde davalı sürücü …’in kusursuz olduğunun tespit edildiği belirtilmiştir.
Konya … Asliye Ceza Mahkemesinin … esas sayılı dosyasından alınan kusur raporunda; davalı sürücü …’in %80 oranında kusurlu olduğu, davacı …’in ise %20 kusurlu olduğunun tespit edildiği anlaşılmıştır.
Ceza dosyası içinde bulunan istanbul atk trafik ihtisas dairesi raporunda ise yine ihtimalli olarak kusur dağılımı yapılmış,trafik kaza tespit tutanağında ise davalının kusursuz olduğu belirtilmiştir
İlk derece mahkemesince de ;Ankara Adi Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi Başkanlığından aldırılan rapora göre davalı sürücü …’in %85 oranında kusurlu olması ihtimaline göre karar verilmiştir
Trafik kazalarında sürücülerin kusur durumlarının tesbiti hususu hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konulardan değildir. Raporların yeterli görülmemesi veya raporlar arasında çelişki olması halinde, oluşa uygun, çelişkileri gideren yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırılması gerekir.
Mahkemece raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi cihetine gidilmemiştir. Eksik inceleme ile hüküm kurulamaz.
Bu durumda mahkemece, ilgili ceza mahkemesi ile birlikte dosyanın İstanbul Teknik Üniversitesinden seçilecek 3 kişilik kusur konusunda uzman bilirkişi kurulundan tüm dosya kapsamına göre, kazanın oluş şekli, çarpma noktaları,olayın görgü tanıklarının anlatımları da gözönünde bulundurularak sürücülerin olaydaki kusur durumlarının tespiti hususunda, önceki bilirkişi raporlarının da irdelendiği ayrıntılı, gerekçeye ve denetime elverişli bir rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu biçimde hüküm kurulması doğru olmayıp davalı vekillerinin istinafı yerindedir.
Davalı … vekilinin motorsiklet hasarının ödendiği ve limitin tüketildiği istinafı
Davalı … şirketi vekili istinaf dilekçesinde motorsiklet hasarına ilişkin poliçe limitinin tamamının ödendiğini, davanın kendileri açısından reddine karar verilmesi gerektiğini beyan etmiştir
Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin, zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir sorumluluk sigortası türüdür. Bu sebepledir ki, sigorta şirketinin sorumluluğu, sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında ve poliçe limitiyle sınırlıdır. Yine, 2918 sayılı yasanın 93. maddesine göre, davalı … şirketinin sorumluluğu sigorta poliçesinde belirtilen limiti ile sınırlıdır.
Somut olayda, davalı … şirketi zarar veren aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısı olup, dosyada mevcut ZMMS poliçesine göre kaza tarihi itibariyle araç başına 29.000,00 TL poliçe limitiyle sınırlı olmak üzere tazminattan sorumludur.
Keza davacı vekili 04/02/2020 tarihli istinafa cevap dilekçesinde bu hasarın ödendiğinin müvekkilince kendini bildirildiğini beyan edip ödendiğine de kabul etmiştir
Bu halde ilgili hasar dosyası celbedilip motorsiklet hasarına ilişkin ne kadarlık ödeme yapıldığı ,davadan önce mi dava esnasında mı yapıldığı tespit edilip sigorta açısından limit tüketilmişse bu miktar açısından dava konusuz kaldığının gözetilip bakiye miktar yönünden diğer davalıların sorumluluğuna gidilmesi gerekmekte olup itirazlar yerindedir.

Davalı vekilinin geçici iş göremezliğe,bakıcı giderine ve faturasız tedavi giderlerine ilişkin taleplerin sigorta teminatı dışı olduğuna yönelik istinafı açısından;
2918 sayılı Kanun’un 98.maddesinde değişiklik yapan 6111 sayılı Kanun’un 59. maddesinde, “Trafik kazaları nedeniyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer resmi ve özel sağlık kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın genel sağlık sigortalısı sayılanlar için belirlenen sağlık hizmeti geri ödeme usul ve esasları çerçevesinde Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı”, kanunun geçici 1.maddesi ile de “Bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedellerinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı, sözkonusu sağlık hizmet bedelleri için bu Kanunun 59’uncu maddesine göre belirlenen tutarın %20’sinden fazla olmamak üzere belirlenecek tutarın üç yıl süreyle ayrıca aktarılmasıyla anılan dönem için ilgili sigorta şirketleri ve Güvence Hesabının yükümlülüklerinin sona ereceği” öngörülmüştür.
Sigorta şirketinin, işleten ve sürücünün kanundan ve sözleşmeden doğan bu yükümlülüğü, 6111 sayılı Kanun ile getirilen düzenleme ile sona erdirilmiş bulunmaktadır. 2918 sayılı Kanun’un 98. maddesinde belirtilen tedavi giderleri yönünden sorumluluğun dava dışı Sosyal Güvenlik Kurumu’na geçtiğinin kabulü gerekir. Buna karşın belgesiz tedavi giderlerinden sigorta şirketinin, işleten ve sürücünün sorumlulukları devam etmektedir.
Davalı taraf 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Zorunlu Sigorta Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları A.5 maddesinin “Sağlık Giderleri teminatı” başlıklı (b) maddesinde ” Kaza nedeniyle mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamındadır. Sağlık giderleri teminatı Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olup ilgili teminat dolayısıyla sigorta şirketinin ve Güvence Hesabının sorumluluğu 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesi hükmü gereğince sona ermiştir.”hükmü gereği söz konusu zarardan sorumlu olmadığını iddia etmekteyse de bu düzenlemenin 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe girdiği, somut olaydaki kazanın ise 08/11/2015 tarihinde gerçekleştiği ve poliçe düzenlenme tarihlerinin de 02/05/2015 ile 02/05/2016 tarihleri olduğu gözetildiğinde poliçe düzenlenme tarihine göre yeni genel şartların yürürlük tarihinden önce meydana geldiği, Sigorta poliçesinde belirtilen, motorlu aracın işletilmesinden kaynaklanan kaza nedeniyle sigorta şirketi zarar görenlerin tedavisi için ödenen giderleri zorunlu olarak teminat altına alır. Sigorta şirketinin, işleten ve sürücünün yasadan ve sözleşmeden doğan bu yükümlülüğü, 6111 sayılı yasa ile getirilen düzenleme ile sona erdirilmiş bulunmaktadır. Buna karşın belgesiz tedavi giderlerinden sorumlulukları devam etmektedir.
Trafik kazası neticesi yaralanan ve geçici yada sürekli iş göremez hale gelen kişinin giderleri sadece bir sağlık kuruluşunda yapılan tedavi harcamalarından ibaret değildir. Trafik kazası sonucu beden bütünlüğü zarara uğrayan kişi tedavi gördüğü süre ile iyileşeceği süre içinde işlerini göremeyeceği ve bu süre içinde normal hayatını sürdüremeyeceğinden bu dönem içinde tam iş göremez olarak kabul edilip buna göre tazminat hesabı yapılacaktır. Geçici işgöremezlik nedeniyle hükmedilecek tazminatın kusurlu sürücü ve işletenin yanında ZMSS poliçesini düzenleyen şirketin de sorumluluğu kapsamı içerisinde bulunduğu ve bu itibarla davalı … şirketinin buna yönelik istinaf itirazlarının yerinde olmadığı anlaşılmaktadır.
Davalı … vekilinin hükme esas alınan raporun yanlış yönetmelik hükümlerine göre düzenlendiği istinafı yönünden
Haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ile bir talepte bulunulması halinde zararın kapsamının belirlenmesi açısından malûliyetin varlığı ve oranının belirlenmesi esaslı unsurdur.
Bu belirlemenin ise; Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlardan, çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan hükümlere göre ,haksız fiil tarihi 11/10/2008 tarihinde önce ise Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013 tarihinden sonra ise Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği,01.06.2015 tarihinden sonra ise, karayolları motorlu araçlar zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarının A.5 maddesinin (c) bendi ikinci paragrafındaki “Sürekli sakatlık tazminatına ilişkin sakatlık oranının belirlenmesinde, sakatlık ölçütü sınıflandırılması ve özürlülere verilecek sağlık kurulu raporlarına ilişkin mevzuat doğrultusunda hazırlanacak sağlık kurulu raporu dikkate alınır” hükmü gereğince 30/03/2013 tarihli ve 28603 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir.
Kökleşmiş Yargıtay 17. HD uygulaması ve içtihatlarına göre maluliyet raporlarının düzenlenmesinde haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan yönetmelik ve yasa hükümlerine göre değerlendirme yapılması gerekmemektedir
Nitekim Yargıtay 17 HD nin 2016/16240 esas 2019/7273 karar 2016/15369 esas 2019/6853 karar sayılı ilamları
Poliçe düzenleme ve başlangıç tarihi itibariyle yürürlükte olan yönetmelik hükümlerine göre karar verildiği anlaşılmaktadır.
Keza düzenlenen bilirkişi raporunda
“…11 Ekim 2018 tarih ve 27021 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği özellikle trafik kazalarına bağlı olmak üzere tazminat davalarında mahkemelerce bilhassa istenilen ve bu konu ile ilgili değerlendirmelerde tüm bilirkişi kurumlarca kullanılan bir cetveldir. Bu cetvelde vücuttaki her bir sisteme ait hastalık veya arızalar için puanlar yer almakta olup, bu sayede çalışma gücü ve meslekte kazanma gücü kaybına bağlı bir oran verilebilmektedir.
Malulen emekli olma işlemleri ile ilgili olan 3 Ağustos 2013 tarih ve 28727 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliği ise yönetmelikteki tanımıyla kişinin “çalışma gücünün veya iş kazası veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün en az %60’ını kaybedip kaybetmediğinin” değerlendirilmesi için düzenlenmiştir. Yönetmelik ekindeki listelerde hangi hastalık veya arızaların bu kapsamda sayılabileceği listelenmiş, kapsama girmeyenler için ise herhangi bir oran belirtilmemiştir. Bu bağlamda belli bir tarihteki bir olaya bağlı çalışma gücü ve meslekte kazanma gücü kaybı oranının değerlendirilmesinde Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliğinin kullanılması teknik olarak mümkün değildir.
Bu nedenle, mahkemeniz tarafından “3 Ağustos 2013 tarih ve 28727 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliği” hükümlerine göre rapor düzenlenmesi istenilmişse de, söz konusu yönetmelik yukarıda açıklandığı gibi maluliyet tespiti için uygun olmadığından “11 Ekim 2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği”ne göre rapor düzenlenmiştir…” şeklindeki tespit de dikkate alındığında itirazlar yersizdir.
Hükme esas alınan Aktuerya raporuna yönelik resen yapılan incelemede :
Davacı taraf, trafik kazası sonucu malul olduğunu açıklayıp tazminat talep etmiş buna göre de hükme esas alınarak karar verilen bilirkişi tarafından trh 2010 tablosu ve % 1,8 teknik faiz şeklinde düzenlenen rapor mahkemece hükme esas alınmıştır.
Ancak karara esas alınan hesaplama, Hukuk Genel Kurulu’nun 1989/4-586 esas,1990/199 sayılı kararı ve yerleşik Yargıtay içtihatlarına uygun değildir. Tarafların bilirkişi raporunda kullanılan yaşam tablosuna açık itirazları olmasa dahi TBK 51. maddesi uyarınca tazminatın kapsamı hakim tarafından belirleneceğinden, tazminat hesabında Population Masculine Et – Feminine (PMF 1931) Tablosu esas alınarak davacıların ve desteğin muhtemel yaşam süresi belirlenmelidir.
O halde davalı … şirketinin ve bu kapsamda diğer davalıların sorumluluğunun her ne kadar kaza tarihi 08/11/2015 tarihi ise de Poliçe düzenleme ve başlangıç tarihinin 01/06/2015 tarihinden önce olması nedeniyle Population Masculine Et – Feminine (PMF 1931) Tablosu esas alınarak ve % 10 artırım % 10 eksiltim şeklinde eski genel şartlardaki uygulamaya göre rapor alınmalıdır
Nitekim Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2015/16921 Esas, 2018/11076 Karar sayılı ilamı)
Bu halde ilk derece mahkemesince yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda başka bir aktüerya bilirkişişinden yeni bir rapor alınarak sonucuna göre yeniden karar verilmesi gerekmektedir.
(Nitekim Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2015/16442 E 2018/2344 K )istinaf itirazları yerindedir.
Manevi tazminatın az veya çok taktir edildiği istinafı yönünden;
İlk derece mahkemesinin alınan raporda davacının kaza nedeniyle yaralanmasına bağlı %22,2 oranında malul olması ve 9 aylık geçici iş göremezliğe uğradığı,mahkemece olayda davalıların %85 kusurlu oldukları anlaşılmaktadır.
Hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir.
O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. (HGK 23/06/2004, 13/291-370)
Her ne kadar kusur oranı netleşmemiş ise de davalının %85 kusurlu olduğuna yönelik kusur oranının kabulü durumda bile davacının maluliyet oranının yüksekliği dikkate alındığında bu halde bile manevi tazminat oranı oldukça düşüktür.
Bu halde ilk derece mahkemesince yapılacak iş;
İlgili ceza mahkemesinin ve ilgili dosyanın İstanbul Teknik Üniversitesinden seçilecek 3 kişilik kusur konusunda uzman bilirkişi kurulundan tüm dosya kapsamına göre, kazanın oluş şekli, çarpma noktaları,olayın görgü tanıklarının anlatımları da gözönünde bulundurularak sürücülerin olaydaki kusur durumlarının tespiti gerekmektedir
Kusur durumunun tespitinden sonra 6098 sayılı TBK m. 75 gereğince gerçek zararın belirlenmesi bakımından karar tarihine en yakın tarihlerdeki ölçütlerin kullanılması gerekmekte
Population Masculine Et – Feminine (PMF 1931) Tablosu esas alınarak ve % 10 artırım % 10 eksiltim şeklinde eski genel şartlardaki uygulamaya göre ve Hüküm tarihine en yakın asgari ücret esas alınarak zarar miktarı tespit edilmeli ve buna göre aktüerye bilirkişisinden yeniden rapor aldırılmalıdır
HMK nın 353/1-a maddesi 6. bendinde; mahkemece tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması, istinaf aşamasında duruşma yapılmadan değerlendirilmesi gereken bir istinaf sebebi olarak kabul edilmiştir.HMK da düzenlenen istinaf sisteminin, dar istinaf sistemi olduğu hususu düşünüldüğünde, işin esasının incelemesine geçilebilmesi için hüküm kurmaya yetecek esaslı bir delilin toplanmamış olması halinde bu maddenin uygulanması gerekeceği sonucu ortaya çıkmaktadır. Hukuk Muhakemeleri Kanunun md. 353/1-a-6. bentte geçen “Tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması” ifadesini, yetersiz olmakla birlikte dosyada delillerin kısmen toplanıp kısmen değerlendirildiği ancak davanın esasıyla ilgi uyuşmazlığı tam olarak ortaya koyup çözecek derecede esaslı delillerin toplanmamış olması veya bu delillerin değerlendirilmemiş olması şeklinde amaçsal yorumlamak, istinaf incelemesinin denetime ilişkin işlevi de göz önüne alındığında maddenin düzenleme amacına daha uygun olacaktır.
İstinaf sistemimizde dar anlamda istinaf sisteminin benimsendiği düşünüldüğünde ilk derece mahkemesi tarafından dellillerin toplanıp değerlendirilmesi ve bu yargılamanın yanlış olduğu hususlarda tarafların ileri sürdüğü hususlarda inceleme yapılarak karar verilmesidir.İstinaf mahkemesi hem denetim hem de maddi vakıa incelemesi yapan mahkemeler olarak kurulmuş olması,denetim sonucu eksik bulduğu ,tahkikat işlemlerini tamamlayarak yargının gecikmeden karar verme amacına yönelik olup ilk derece mahkemesinin yapması gereken tahkikat işlemlerinin istinaf mahkemesince yapılmasını sağlamak olmadığı, aksinin kabulünün sistemi dar anlamda istinaftan çıkarıp geniş anlamda istinafa sürükleyeceği, bu durum da kanun koyucunun amacına ters bir durum oluşturacağı anlaşılmaktadır.
Yetersiz bir tahkikat ile tahkikatın hiç yapılmamış olması arasında sonuç bakımından bir fark yoktur. Her iki halde de taraflar ilk derece mahkemesindeki yargılamada hukuki dinlenilme hakkından mahrum bırakılmışlardır. Dolayısıyla, önemli olan kaç delilin toplanıp kaç tanesinin eksik bırakıldığından çok, uyuşmazlığın halli için önem arz eden delillerin toplanıp toplanmamasıdır
Bu bakımdan Davanın esasıyla ilgili olarak gösterilen delillerin “hiçbirinin” toplanmaması ile anlaşılması gerekenin uyuşmazlığın çözülmesi için taraflarca gösterilen delillerden hiç birinin toplanmaması ya da deliller bütünü ile çözüme ulaşılabilecek hallerde bu bütünü oluşturan delillerden “birinin” toplanmamış olması halleri olduğu söylenebilir. Hakimin belirli bir yargıya vararak karar vermesinde etkili nitelikteki deliller söz edilmekte olup bu özellikte delillerden “birinin” toplanmamasını da 353/I-a-6. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.
Yukarıda yapılan genel açıklamalar ışığında, istinafa konu ilk derece mahkemesinin dosyası incelendiğinde, yukarıda belirtilen ve esasa etki eden hususlarda delillerin eksik toplandığı anlaşılmakla, ilk derece mahkemesi kararının duruşma yapılmaksızın kaldırılması ve maddi tazminat yönünden davanın sadece davalı tarafça istinaf edildiği, davacının aleyhe bir istinafının olmadığı,sadece manevi tazminat açısından istinaf ettiği gözetilerek kazanılmış haklara halel gelmemek suretiyle davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye iadesine dair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Taraf vekillerinin istinaf başvurusunun açıklanan sebeplerle KABULÜ ile Yerel Mahkeme kararının HMK.m.353/1-a/6 hükmü uyarınca KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, yukarıda gösterilen biçimde değerlendirme ve işlem yapılmak, kazanılmış haklara halel gelmemek suretiyle değerlendirmek üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf yasa yoluna taraflarca peşin olarak yatırılan başvuru harçları dışında kalan istinaf karar harçlarının talep halinde taraflara ayrı ayrı iadelerine,
4-Dosya üzerinde inceleme yapılması nedeniyle avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,
5-İstinaf yasa yoluna başvuran tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
6-Karar tebliği ve harç işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda oy birliğiyle KESİN olarak karar verildi. …

… … … …
Başkan Üye Üye Katip
… … … …