Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2020/315 E. 2020/579 K. 08.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: … – …
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …
KARAR TARİHİ : …

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA …. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : … ESAS … KARAR
KARAR TARİHİ : …

DAVACILAR : 1- …
2- …
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : 1- … SİGORTA ANONİM ŞİRKETİ
VEKİLİ : Av. …
DAVALI : 2- …
VEKİLİ : Av. …
İHBAR OLUNAN : … SİGORTA A. Ş.
VEKİLİ : Av. …
DAVANIN KONUSU : Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ : …
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : …
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacılar vekilinin mahkememize vermiş olduğu dava dilekçesinde özetle; 01/09/2017 tarihinde davalı sürücü…’in sevk ve idaresindeki … plakalı aracı ile trafik kurallarına aykırı bir şekilde “DUR LEVHASI” na uymadan kavşağa giriş yaptığı sırada sürücü …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı araca çarpması sonucu yaralamalı ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, kazada … plakalı araç içinde yolcu olarak bulunan müvekkillerinin ağır bir şekilde yaralanarak hastaneye kaldırıldığını, kazada … plakalı araç sürücüsü olan…’in %100 kusurlu olduğunu, müvekkillerinin kaza sonrasında kaldırıldıkları Konya Eğitim ve Araştırma Hastanesinde tedavi gördüklerini, 25/12/2017 tarihli Engelli Sağlık Kurulu raporlarına göre müvekkillerinin malul durumda olduklarını, müvekkillerinin tedavi süreçleri boyunca birçok yan giderleri karşılamak durumunda kaldıklarını, davalı tarafın müvekkillerinin şifa buluncaya kadar yaptığı tüm masrafları karşılamakla sorumlu olduklarını, müvekkillerinin hayatları boyunca fiziksel faaliyetlerinde önemli ölçüde aksamaya maruz kalacaklarını, hissettikleri endişe ve üzüntünün manevi unsurlarının olacağını, ruhsal ve yaşamsal olumsuzlukları olacağını, davalı sigorta şirketine 08/01/2018 tarihinde yazılı olarak başvurduklarını ancak başvurularına olumsuz cevap aldıklarını, kaza nedeniyle Konya C. Başsavcılığınca soruşturma açıldığını, davalı sigorta şirketinin aracın sigortalayanı olduğunu beyanla fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla öncelikle … plakalı araca ve davalı…’in tüm taşınır ve taşınmazlarına kararın kesinleşmesine kadar ihtiyati tedbir konulmasını, müvekkilleri için ayrı ayrı olmak üzere şimdilik 100,00’er TL iş göremezlik, 100,00’er TL tedavi ve bakım gideri olmak üzere 400,00 TL maddi tazminatın davalı… yönünden kaza tarihinden, davalı sigorta şirketi yönünden sigorta limitlerini aşmamak üzere temerrüt tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile birlikte tüm davalılardan tahsiline, müvekkilleri için yine ayrı ayrı olmak üzere 25.000,00’er TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işletilecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalılar aleyhine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davanın yetkisiz mahkemeye açıldığını, davaya bakmakla yetkili olan mahkemelerin İstanbul Anadolu Mahkemeleri olduğunu öncelikle yetki itirazlarının olduğunu, davacı … yönünden illiyet bağı bulunmadığından davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davacıların müvekkili şirkete yapmış oldukları başvurulardan … yönünden özürlülüğe neden olan bir durum olmadığından reddedildiğini, davacı … yönünden eksik evrak nedeniyle sonuçlanmadığını, dava açma şartı olan geçerli başvuru olmadığındını bu nedenle de davanın usulden reddine karar verilmesini talep etmiştir. Esasa ilişkin olarak kabul anlamına gelmemek birlikte müvekkilinin sorumluluğunun tarafların kusur oranlarına göre poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, kusur ve maluliyet oranının mahkememizce usulüne uygun olarak yetkili birimlerce tespit edilmesini, geçici iş göremezlik ve tedavi gideri talebinin sigorta teminat kapsamında olmadığını, SGK tarafından rücuya tabi herhangi bir ödeme yapılıp yapılmadığının mahkememizce tespit edilmesini, gerekli belgelerle başvuru tarihinden öncesinde müvekkilinin temerrüdünün söz konusu olmadığını, davacının faiz talebinin dava tarihi itibariyle kabul edilmesini beyanla davanın reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı… vekili cevap dilekçesinde özetle; kaza nedeniyle dava dışı araç sürücüsü …’ın da kusurlu olduğunu, kaza sonrasında tutulan kaza tespit tutanağının hatalı olduğunu, davacının taleplerinin de fahiş ve mesnetsiz olduğunu, müvekkilinin kaza sonrasında davacı tarafla sürekli ilgilendiğini, soruşturma dosyasından vazgeçtiklerinin de bu durumun ispatı olduğunu, manevi yönden destekçi olmaya çalıştığını, oluşan kazada davacıların yolcu olduğunu, araç içinde gerekli güvenlik tedbirlerini almakla sorumlu olduklarını, oluşan yaralanmalar da dikkate alındığında davacıların almaları gerektikleri güvenlik tedbirlerini almadıklarını, kazaya karışan müvekkilinin aracı olan … plakalı aracın genişletilmiş kasko poliçesi kapsamında kaskolu olduğunu bu nedenle kasko şirketi olan … Sigorta A.Ş.’ye de davanın ihbar edilmesini beyanla hukuki dayanaktan yoksun ve mesnetsiz açılan davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacılar üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İhbar olunan … Sigorta A.Ş. vekili beyan dilekçesinde özetle; davalı…’e ait … plakalı aracın müvekkili şirket tarafından kaskolu olduğunu, davanın kendilerine ihbar edildiğini ancak davanın tarafı ve davalısı olmadıklarından müvekkilleri şirket yönünden hüküm kurulmasının Yargıtay yerleşik içtihatlarına göre uygun olmadığını beyanla aleyhlerine bir işlem yapılamasın talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Konya … Asliye Ticaret Mahkemesinin … tarih … Esas … Karar sayılı gerekçeli karar ile ; ” Davacılar davadan önce zararlarının ödenmesi talebini karşı tarafın sigortacısına bildirdiğinden ve bildirimden itibaren 15 günlük ödeme süresi geçtiğinden iş bu davada, 2918 sayılı KTK’nun 97.maddesinde düzenlenen sigortacıya başvurma dava şartının yerine getirdiği görülmüştür.
Davanın dayanağı olan trafik kazasında oluşa ve dosya kapsamına uygun Ankara Adi Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi Başkanlığından aldırılan rapora göre davalı sürücü…’in %75 oranında kusurlu olması ve aynı zamanda araç maliki olması nedeni ile TBK’nın 49. ve devamı maddelerinde düzenlenen haksız fiil hükümleri ile KTK’nun 85. ve devamı maddelerine göre, davalı sürücünün kullandığı aracın kaza tarihindeki zorunlu mali mesuliyet sigortacısı olan davalı … Sigorta A.Ş.’nin de bu sıfatı nedeniyle 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve Genel Şartlarına göre davacıların maddi tazminat taleplerinden müteselsilen sorumlu oldukları anlaşılmıştır.
Davacıların, ayrıntıları yukarıda izah edilen, kaza sebebiyle meydana gelen bedeni zararları ile geçici – kalıcı iş görmezlik süresi, kazada yaralanmalarından kaynaklı bakıcı ihtiyaçları ve hastane giderleri, kazadaki kusur durumu, sosyal ve ekonomik durumları, davalı sigorta şirketine yapmış oldukları başvurunun sonuçsuz kalması dikkate alınarak aktüerya bilirkişisinden rapor aldırılmış olup aktüerya bilirkişisinin dosya kapsamına uygun gerekçeli ve denetlenebilir raporu ile davacılar vekilinin talep artırım dilekçesi gözetilerek davacıların maddi tazminat taleplerinin kabulü gerekmiştir.
Davacılar her ne kadar maddi tazminat talepleri yönünden davalılardan avans faizi talebinde bulunmuş ise de davanın haksız fiilden kaynaklı tazminat davası olması, davacıların içinde bulunduğu aracın hususi kullanıma özgülenmesi nedeniyle bir taraf için ticari sayılan husus karşı taraf için de ticari sayılamayacağından davacıların avans faizi talebi yerinde görülmemiştir.
Davalı… vekili, her ne kadar meydana gelen trafik kazasında davacıların gerekli koruyucu güvenlik önlemlerini almamaları nedeniyle zararın artmasına katkıda bulunduklarını iddia etmiş ve tazminata hükmedilecekse indirim yapılmasını talep etmiş ise de, dava konusu trafik kazası ile ilgili yürütülen ceza soruşturması dosyası incelendiğinde, kaza tutanağında davacıların emniyet kemeri takıp takmadıkları ya da alkollü araç kullandıklarıyla ilgili herhangi bir tespitin bulunmadığı, ayrıca bu konuda tanık, mağdur beyanı, şüpheli savunması yada başkaca bir delilin de bulunmadığı, davalının, yargılama sırasında, söz konusu iddiasını kanıtlar mahiyette başka bir delile de dayanmadığı anlaşıldığından TBK 52.maddesinde düzenlenen hakkaniyet indirimleri hükümlerinin somut olayda uygulanamayacağı anlaşılmıştır.
Davacılar vekilinin manevi tazminat talebinin değerlendirilmesinde; Borçlar Kanunu 56.maddesinde şahsi menfaatleri ihlal edilen kimseye ihlalin ve kusurun özel ağırlığının haklı kılması halinde Hakimin manevi tazminata hükmedeceği düzenlenmiş olup; Hakim para miktarının belirlenmesinde hakkaniyet ilkelerini nazara almak durumundadır. Hükmedilecek para miktarı ne ceza ne de tazminattır. Amaç zarara uğrayanda huzur duygusu oluşturmak ve ruhi ızdırabın dindirilmesini sağlamaktır. Açıklanan nedenlerle TBK. 56/1 maddesi gereğince, tarafların kusuru, davacıda oluşan maluliyet oranı, ekonomik ve sosyal durumları, özel hal ve şartlar nazara alınarak davacıların manevi tazminat talebinin kısmen kabulü gerekmiştir. 1-Davacıların maddi tazminat talebinin KABULÜ İLE; 01/09/2017 tarihinde meydana gelen trafik kazası nedeniyle, Davacı …’ın geçici iş göremezlik kaybından dolayı 1.579,50 TL, SGK tarafından karşılanmayan tedavi giderlerinden dolayı 375,00TL, bakıcı gideri kaybından dolayı 666,56TL, Davacı …’ın geçici iş göremezlik kaybından dolayı 1.088,10 TL, SGK tarafından karşılanmayan tedavi giderlerinden dolayı 187,50 TL, sürekli iş göremezlik kaybından dolayı 30.080,23 TL, olmak üzere toplam 31.355,83 TL tazminatın kaza tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte (davalılardan sigorta şirketinin sorumluluğunun poliçe limitleri ile sınırlı olması ve faiz yönünden de 04/12/2017 (temerrüt) tarihinden işleyecek yasal faizden sorumlu olması kaydıyla) davalılar… ve … Sigorta A.Ş.’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
2-Davacıların manevi tazminat taleplerinin KISMEN KABULÜ İLE; 01/09/2017 tarihinde meydana gelen trafik kazası nedeniyle davacı … için 200,00 TL, davacı … için 600,00 TL olmak üzere toplam 800,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı…’den alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin REDDİNE, ” karar verildiği anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özet olarak; kazanın meydana gelmesine davalı sürücünün kavşaklarda geçiş önceliğine uymama kuralını ihlal ederek sebep olduğunu tespit edildiğini, müvekkillerinin kazanın meydana gelmesinde kusuru olmadığını, yaralanan daha sonra belli bir süre hastanede tedavi gören ve neticede hayatı boyunca fiziksel faaliyetlerinde önemli ölçüde aksama yaşamaya maruz kalan davacı …’ın hissettiği endişe ve üzüntünün manevi zarar unsurlarından olduğunun açık olduğunu, aynı şekilde diğer müvekkilinin de kazanın ve yüksek oranda kalıcı sakatlığın davacı üzerinde yaptığı ruhsal ve yaşamsal olumsuzluklar ve davacının halen ve bundan böyle yaşam süresinin sonuna kadar yoksun kalacağı olanakların davacı üzerinde bırakacağı olumsuz psikolojik etkinin de açık olduğunu, tüm bu nedenlerle yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın itirazları doğrultusunda incelenerek taleplerinin tüm olarak kabulüne, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
Davalı… vekili istinaf başvuru dilekçesinde özet olarak; alınan bilirkişi raporunda kazanın oluşumunda müvekkilinin %75 oranında kusurlu olduğu gibi hatalı bir tespit yapıldığını, kazada araçlarda oluşan hasarlar göz önüne alındığında müvekkiline ait aracın sağ arka yan kısmından hasar aldığının sabit olduğunu, davacı geçişini tamamlamak üzere olan müvekkilinin aracına çarparak kazanın oluşumuna sebebiyet verdiğini, davacının kendi kusuru ile yaralanması ve kusuru göz ardı edilerek kazanın meydana gelmesindeki tek kusurlu müvekkili gibi hüküm kurulmasının hukuka aykırı olduğunu, manevi tazminat şartlarının oluşmadığını ve son derece fahiş olduğunu, tüm bu nedenlerle kusur tayini hatalı yapıldığından yerel mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın hatasız şekilde tespit edilecek kusur dağılımı ve talepleri doğrultusunda kabulüne, icranın tehirine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili istinaf başvuru dilekçesinde özet olarak; davacı tarafın başvuru şartını yerine getirmemesi nedeniyle davanın usulden reddinin gerektiğini, dosyaya daha önce sundukları beyan ve itirazlarını tekrar ettiklerini, mahalli mahkeme kararına esas teşkil eden maluliyet raporunu kabul etmediklerini, tespit edilen oranın yüksek ve hatalı olduğunu, davacı …’ın maluliyetinin bulunmadığını, geçici iş göremezlik, tedavi gideri ve bakıcı gideri tazminatları yönünden ise müvekkili şirketin sorumluluğu bulunmadığını, bu taleplerin reddedilmesi gerektiğini, davacıların geçici iş göremezlik, geçici bakıcı gideri ve tedavi gideri tazminatına ilişkin taleplerinin tedavi giderleri kapsamında olması nedeniyle tedavi gideri taleplerinin trafik sigortası yeni genel şartları gereği teminat dışı olduğunu, başvuru sahibinin müterafik kusuru oranında tazminat miktarında indirim yapılması gerektiğini, başvuru sahibinin malul kalmasında emniyet kemerinin takılı olmamasının en önemli etken olduğunu, başvurunun kabulü anlamına gelmemekle tazminat hesabında malul kalanın emniyet kemeri takmayarak malul kalmasında müterafik kusuru olması nedeniyle %25 indirim yapılması gerektiğini, tüm bu nedenlerle kararın kaldırılmasına, davanın reddine, icranın tehirine, masraf ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
1-Maddi Tazminatın kesinlik sınırının altında kaldığına dair;
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun “İstinaf Yoluna Başvurulabilen Kararlar” başlığı altında düzenlenen 341. Maddesinde; “İlk derece mahkemelerinden verilen nihai kararlar ile ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz taleplerinin reddi ve bu taleplerin kabulü hâlinde, itiraz üzerine verilecek kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabilir.
(2) Miktar veya değeri 4.400 TL’yi (mahkeme karar tarihi itibariyle) geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir.Ancak manevi tazminat davalarında verilen kararlara karşı, miktar veya değere bakılmaksızın istinaf yoluna başvurulabilir.
(3) Alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda kesinlik sınırı alacağın tamamına göre belirlenir.
(4) Alacağın tamamının dava edilmiş olması durumunda, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü 4.400 Türk Lirasını geçmeyen taraf, istinaf yoluna başvuramaz” denilmektedir.
Davacı … için hükmedilen maddi tazminat miktarı 2.620- TL -TL olup, HMK’nın 341/2. maddesi gereğince, karar tarihi itibarıyla kesinlik sınırı (4.400,00 TL) altına kaldığından, miktar açısından her iki taraf yönünden de karar kesin olduğundan, kararın kesin olması halinde ilk derece mahkemesince bir karar verilebileceği gibi 01.06.1990 tarih 3/4 sayılı İnançları Birleştirme Kararının kıyasen uygulanması yoluyla Dairemizce de karar verilebileceğinden, HMK nın 352. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan ön inceleme sonunda davalıların istinaf başvuru dilekçesinin … yönünden maddi tazminat bakımından reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Davalı… vekilinin kusura yönelik itirazı bakımından;
Kazaya ilişkin tutulan Kaza Tespit Tutanağında ve mahkemece Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi’nden alınan raporda, davalı araç sürücüsünün “DUR” levhasına rağmen geçiş önceliğine uymamış bulunması nedeniyle asli kusurlu bulunduğu, her ne kadar hükme esas alınan Adli Tıp Kurumu raporunda davacıya da kavşakta hızlı olması nedeniyle % 25 oranda kusur verilmiş ise de davacının kusura yönelik istinafının bulunmamış olması nedeniyle bu durumun davalının lehine olup bu şekilde raporlar arasında davalının aleyhine çelişki bulunmamış olması, bunun aksine davalı yanca somut iddia ve delil getirilememiş olması nedeniyle rapora yönelik davalı itirazının yerinde olmadığı görülmüştür.
3- Davalı sigorta vekilinin Maluliyet raporuna itiraz hakkında
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nun 281.maddesinde bilirkişi raporuna itiraz düzenlenmiş olup, madde gerekçesinde; “…Maddenin birinci fıkrasında yer alan düzenlemeyle, tarafların tatmin olmamaları hâlinde, bilirkişi raporuna itirazda bulunabilme olanaklarının varlığı güvence altına alınmıştır. Bu düzenleme çerçevesinde, bilirkişi raporunda bazı hususlarda eksiklikler mevcutsa yahut raporda bazı hususlar belirsizlik arz ediyorsa, taraflar, raporda eksik gördükleri hususların bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik arz eden hususların ise bilirkişiye açıklattırılmasını yahut yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırılmasını temin için, raporun kendilerine tebliğinden itibaren onbeş günlük süre içinde, mahkemeye itirazda bulunabilirler. Bilirkişiye yöneltilecek olan sorular, tarafların da görüşü alınmak suretiyle somut olarak belirlenecek olursa, rapora itiraz olasılığı da önemli ölçüde azalır ve bu suretle yargılamanın uzamasının da önüne geçilmiş olur. Burada rapora itiraz için taraflara tanınmış bulunan onbeş günlük süre, kesin süredir; hak düşürücü bir nitelik taşır. Dolayısıyla, taraflar, bu süre içerisinde, itirazlarını dile getirmez ise bilirkişi raporu, onlar bakımından kesinleşir; yani taraflar rapora itiraz olanağını tümüyle kaybederler. Bu durum, zaten Tasarının 100 üncü maddesinde yer alan ve kesin sürelerle ilgili genel bir düzenleme öngören kuralın birinci ve üçüncü fıkralarının işlerlik kazanmasının doğal bir sonucudur…” şekilde düzenlenmiştir.
HMK’nun 280.maddesinde; “Bilirkişi, raporunu varsa kendisine incelenmek üzere teslim edilen şeylerle birlikte bir dizi pusulasına bağlı olarak Mahkemeye verir, verildiği tarih rapora yazılır ve duruşma gününden önce birer örneği taraflara tebliğ edilir” düzenlemesinin, 281/1 maddesinde; “Taraflar, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususları, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilirler” düzenlemesinin mevcut olduğu, buradaki amacın tarafların raporu okuyup değerlendirmeleri ve varsa itirazlarını bildirebilmeleri olduğu, bu durumda, yani taraflara raporun tebliğ edilmesi ve sonrasında taraflarca rapora itiraz edilmemesi halinde raporun itiraz etmeyen bakımından kesinleşeceği, artık rapora itiraz etme imkanının ortadan kalkacağı, bu hususun kesin sürelerle ilgili düzenlemelerin bir sonucu olduğu, Usulüne uygun biçimde raporun tebliği üzerine, rapora itiraz hakkı bulunan tarafların bu haklarını kullanmamış olması halinde ise, karşı taraf lehine usuli kazanılmış hak oluşacağı izahtan varestedir. (Nitekim yargıtay 17. hukuk dairesi 2015/3253 esas, 2017/9419 karar; aynı daire 2015/10058 esas, 2018/4639 karar sayılı ilamları)
Bu bağlamda hükme esas alınan maluliyet raporunun istinaf eden davalı sigorta vekiline 14/01/2019 tarihinde ihtaratlı olarak tebliğine rağmen rapora yönelik yazılı olarak herhangi bir itirazda bulunulmadığından, bu hususun istinaf aşamasında ileri sürülmesinin mümkün olmayıp, davacı aleyhine sonuç doğurmamasına, bu hususun kamu düzeninden olup re’sen nazara alınması gereken hususlardan bulunup davacı lehine usuli kazanılmış hak teşkil ettiği gözetilerek bu nedenle davalı vekilinin buna yönelik istinafı itirazı yerinde görülmemiştir.
4- Davalı sigorta vekilinin Bakıcı gideri, kaçınılmaz tedavi gideri ve Geçici iş göremezliğin teminat kapsamı dışında olduğuna ilişkin itirazında;
2918 sayılı Kanun’un 98.maddesinde değişiklik yapan 6111 sayılı Kanun’un 59. maddesinde, “Trafik kazaları nedeniyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer resmi ve özel sağlık kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın genel sağlık sigortalısı sayılanlar için belirlenen sağlık hizmeti geri ödeme usul ve esasları çerçevesinde Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı”, kanunun geçici 1.maddesi ile de “Bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedellerinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı, söz konusu sağlık hizmet bedelleri için bu Kanunun 59’uncu maddesine göre belirlenen tutarın %20’sinden fazla olmamak üzere belirlenecek tutarın üç yıl süreyle ayrıca aktarılmasıyla anılan dönem için ilgili sigorta şirketleri ve Güvence Hesabının yükümlülüklerinin sona ereceği” öngörülmüştür.
Sigorta şirketinin, işleten ve sürücünün kanundan ve sözleşmeden doğan bu yükümlülüğü, 6111 sayılı Kanun ile getirilen düzenleme ile sona erdirilmiş bulunmaktadır. 2918 sayılı Kanun’un 98. maddesinde belirtilen tedavi giderleri yönünden sorumluluğun dava dışı Sosyal Güvenlik Kurumu’na geçtiğinin kabulü gerekir. Buna karşın belgesiz tedavi giderlerinden sigorta şirketinin, işleten ve sürücünün sorumlulukları devam etmektedir.
Genel olarak sağlık hizmeti giderleri, fatura ile ispat edilmelidir. Ancak bazı giderlerin belge ile ispatlanması zordur. Biz bunlara faturalandırılmayan giderler olarak adlandırıyoruz. Örneğin yol giderleri gibi. Bu gibi giderler için hakimin belgelendirilmediği gerekçesi ile reddedilmesi doğru değildir. Çünkü TBK 50/2 maddesi gereği uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirleyecektir. Bu nedenle kişinin haksız eylemden zarar gördüğünün ve bedensel zarara uğradığının ispatlaması yeterli olup, ayrıca iyileşme harcamaları için fatura ve makbuz gibi belgeler bulup getirmesi şart değildir. Hiçbir belge sunulmasa bile, hakim, görevlendireceği uzman bilirkişilere tedavi ve tüm iyileşme giderlerini hesaplatmakla ve hüküm altına almakla yükümlüdür. (HGK.26.04.1995, E. 1995/11-122 K.1995/430)
01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Zorunlu Sigorta Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları A.5 maddesinin “Sağlık Giderleri teminatı” başlıklı (b) maddesinde ” Kaza nedeniyle mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamındadır. Sağlık giderleri teminatı Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olup ilgili teminat dolayısıyla sigorta şirketinin ve Güvence Hesabının sorumluluğu 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesi hükmü gereğince sona ermiştir.” ifadesi ile mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkanı bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamında saymıştır. Bir başka ifade ile mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar,
1-Tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri,
2-Tedaviyle ilgili diğer giderler,
3-Çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler,
Sağlık giderleri kapsamında sayılarak Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olduğu düzenlenmiştir.
Oysa 6111 sayılı kanunun 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesinde Sosyal Güvenlik Kurumu’nun sorumluluğu üniversite hastaneleri ile resmi ve özel sağlık kurumları tarafından trafik kazası sonucu yaralanan kişilerin tıbbi tedavi ile sınırlı sağlık hizmeti giderleri ile sınırlandırılmıştır.
Bu düzenleme gereği ZMSS Genel Şartlar A.5 (b) maddesi ile yaralının tedavisine başlanmasından maluliyet raporu alınıncaya kadarki süre içindeki;
1-Bakıcı giderleri
2-Çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler (geçici iş göremezlik kayıpları)
3-Sağlık hizmeti giderleri kapsamında sayılarak 6111 sayılı torba Kanunun 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanunu’nun 98.maddesi ile sınırları belirlenen sağlık giderleri teminatı kapsamını genişletmiştir.
Bu nedenle bir kanun maddesinin kapsamı idarenin bir düzenlemesi olan genel şartlar ile genişletmesi ve daraltması düşünülemez.
Böyle bir durum varsa kanuna aykırı genel şart maddesi, tebliğ vs uygulanması kanunun ilgili maddesine aykırılık teşkil eder.(Trafik kazalarından doğan cismani zararlar ve tazmini- Konya barosu yayınları. Shf 7-8 ,Yargıtay üyesi: Hüseyin TUZTAŞ)
Yine taraflar arasında düzenlenmiş olan 22/10/2016 başlangıç tarihli Zorunlu Sigorta Mali/Sorumluluk Sigortası poliçesinin bir anlamda mütemmim cüzü olan eki niteliğindeki genel şartların, hazırlanma ve bağıtlanmada taraf olmayan Sosyal Güvenlik Kurumu’na İdari bir düzenleme ile kanuni düzenlemesinin aksine bir sorumluluk yüklenmesi de düşünülemez.
Bu halde davalı vekilinin geçici iş görmezlik, kaçınılmaz tedavi gideri ve bakıcı giderlerinin sigorta teminatı kapsamı dışında olduğuna ilişkin istinaf itirazları yerinde değildir.
Bunun dışında, belirlenen geçici iş göremezlik süresi içinde kişi tam olarak malul sayılarak bakıcı giderinin hesaplanmış olması da usul ve yasaya, yerleşik uygulamaya uygun bulunmaktadır.
5- Davalı sigortanın müterafik kusur konusundaki itirazının incelenmesinde;
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun “tazminatın belirlenmesi” başlıklı 51. maddesinde; hakimin, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğine ve özellikle kusurun ağırlığına göre belirleyeceği belirtilmiş; “tazminatın indirilmesi” başlıklı 52. maddesinde ise; zarar gören taraf, zararı doğuran fiile razı olduğu veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olduğu yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırdığı takdirde hakimin, tazminatı indirebileceği veya tamamen kaldırabileceği açıklanmıştır.
Buna göre, zarar görenin zarar katılması veya zararın artmasına sebep olduğu hallerde zarar görenin, zararı önleyici ya da azaltıcı tedbirleri almamasında müterafik kusurunun bulunduğunun kabulü gerekir. Müterafik kusur; aynı şartlar altındaki makul, dürüst ve ortalama bir kişinin, kendi menfaati icabı, zarara uğramamak için kaçınacağı veya kaçınması gereken bir davranış tarzını ifade etmektedir. (EREN, Fikret. Borçlar Hukuku Genel Hükümler. Y. 2015. S. 582) Zararın doğumu ya da artmasına yol açan fiil, zarar görenin davranışlarından ileri gelmişse müterafik (ortak) kusurdan söz edilir. (KILIÇOĞLU, Ahmet, Borçlar Hukuku Genel Hükümler. Y. 2012, s.418)
Davacının, emniyet kemeri takmaması ile ilgili olarak ise,
“İndirilmesi” başlıklı 6098 sayılı TBK 52. maddesinde; “Zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hâkim, tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir” şeklinde belirtilmektedir.
Tüm dosya kapsamından, mahkeme gerekçeli kararında da ayrıntılı ve yerinde olarak tartışılıp değerlendirildiği üzere, davacıların emniyet emniyet kemeri takmadığına dair herhangi bir delilin dosya kapsamında olmadığı da dikkate alındığında, müterafik kusur indirimi yapılmayışında bir usulsüzlük bulunmamaktadır. (Bkz aynı yönde emsal YARGITAY 17. Hukuk Dairesi 2015/13040 ESAS, 2018/6915 KARAR; 2016/1348 ESAS, 2018/12009 KARAR; 2018/3897 ESAS,2019/1577 KARAR sayılı ilamları)
6- Davacıların ve Davalı… vekilinin manevi tazminatın miktarına yönelik itirazlarında;
Manevi tazminat,6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 56.maddesinde düzenlenmiştir. Anılan hükme göre,Manevi zarar; mutlak hak olan ve dolayısıyla herkese karşı korunmuş bulunan kişilik haklarının kapsamına giren değerlerden birisinin ihlali ile doğar. Şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namı ile bir miktar para ödenmesini talep edebilir. Şahsi menfaatleri ihlal edilen kimseye ihlalin ve kusurun özel ağırlığının haklı kılması halinde hakimin manevi tazminat olarak verilmesine hükmedeceği para miktarının belirlenmesinde hakkaniyet gözetilmelidir. Çünkü kanunun takdir hakkı verdiği hususlarda hakimin hak ve nisfetle hüküm vereceği Medeni Kanun’un 4. maddesinde belirtilmiştir. Ödettirilecek para miktarı ise aslında ne tazminat, ne de cezadır. Çünkü mamelek hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını amaç edinmediği gibi kusurlu olana yalnız hukukun ihlalinden dolayı yapılan bir kötülük de değildir. Aksine olarak zarara uğrayanda bir huzur duygusunu doğurmaktır. Aynı zamanda ruhi ızdırabın dindirilmesini amaç edindiğinden tazminata benzer bir fonksiyonu da vardır. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hâkimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. (HGK 23/06/2004, 13/291-370)
Somut davaya gelince, davacıların yolcu olması nedeniyle kusurunun bulunmadığı kazada, davalının sürücü, işleteni olduğu aracın kusuru ile neden olduğu kazada davacı … % 5 oranında malul, 1 ay geçici iş göremezliğe, diğer davacı … ise maluliyet olmaksızın 1,5 ay geçici iş göremezliğe uğramış olduğu anlaşılmıştır. Dolayısıyla manevi tazminatın takdirinde tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tarafların kusur durumları, davacının maluliyet oranı ve tıbbi şifa süresi ve yukarıda ilkeler göz önünde tutularak tazminat miktarının oldukça az olduğu anlaşıldığından, davalılar vekilinin manevi tazminat miktarına ilişkin olarak ileri sürdüğü bu istinaf sebebin açıklanan nedenlerle yerinde görülmüş olup itirazlarının kabulü ile dosya kapsamı itibariyle davacı … için 7.500,00 TL; … için 5.000 TL manevi tazminatın somut olaya uygun düşeceğinden, yukarıda anlatılan nedenlerle sonuç olarak, mahkemenin kararının HMK’nun 353/1-b-2 maddesi gereğince kaldırılarak, yeniden esas hakkında karar verilmesine dair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davacı …’a yönelik maddi tazminat bakımından, istinaf incelemesine konu maddi tazminat yönünden alacak miktarının karar tarihi itibarıyla kesinlik sınırı (4.400,00 TL) altına kaldığından, kabul edilen maddi tazminat miktarı açısından karar kesin olduğundan HMK nın 352.maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan ön inceleme sonunda davalılar sigorta ve … vekilinin istinaf başvuru dilekçesinin bu yönden REDDİNE,
Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ, davalı Sigorta ve… vekilinin istinafının REDDİ ile, Mahkeme kararının HMK.nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, YENİDEN ESAS HAKKINDA HÜKÜM KURULMASINA, bu nedenle; (infazda tereddüt oluşmaması için kesinleşen kısımlar aynen yazılarak)
1-Davacıların maddi tazminat talebinin KABULÜ İLE;
01/09/2017 tarihinde meydana gelen trafik kazası nedeniyle,
Davacı …’ın geçici iş göremezlik kaybından dolayı 1.579,50 TL, SGK tarafından karşılanmayan tedavi giderlerinden dolayı 375,00TL, bakıcı gideri kaybından dolayı 666,56TL,
Davacı …’ın geçici iş göremezlik kaybından dolayı 1.088,10 TL, SGK tarafından karşılanmayan tedavi giderlerinden dolayı 187,50 TL, sürekli iş göremezlik kaybından dolayı 30.080,23 TL, olmak üzere toplam 31.355,83 TL tazminatın kaza tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte (davalılardan sigorta şirketinin sorumluluğunun poliçe limitleri ile sınırlı olması ve faiz yönünden de 04/12/2017 (temerrüt) tarihinden işleyecek yasal faizden sorumlu olması kaydıyla) davalılar… ve … Sigorta A.Ş.’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
2-Davacıların manevi tazminat taleplerinin KISMEN KABULÜ İLE;
01/09/2017 tarihinde meydana gelen trafik kazası nedeniyle davacı … için 5.000-TL, davacı … için 7.500,00 TL manevi tazminatın 01/09/2017 kaza tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı…’den alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
3-Harçlar Kanunu uyarınca, kabul edilen maddi tazminat davası yönünden alınması gereken 2.320,96 TL. ile manevi tazminat davasının kabul edilen kısmı yönünden alınması gereken 853,87TL. olmak üzere toplam 3.174,83 TL karar ve ilam harcından, dava açılırken alınan 172,15TL. peşin harç ile yargılama sırasında alınan 120,53TL. ıslah harcı olmak üzere toplam 292,68TL.’nin mahsubu ile bakiye 2.882,15 TL. karar ve ilam harcının (davalı … Sigorta A.Ş. nin 2.035,01TL ile sınırlı olacak şekilde) davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Davacı … vekili yararına AAÜT ne göre maddi tazminat yönünden 2.621,06TL vekalet ücretinin davalılardan tahsili ile davacı …’a verilmesine,
5-Davacı … vekili yararına AAÜT ne göre maddi tazminat yönünden 3.762,70TL vekalet ücretinin davalılardan tahsili ile davacı …’a verilmesine,
6-Davacı … vekili yararına AAÜT ne göre manevi tazminat yönünden 3.400,00TL vekalet ücretinin davalı…’den tahsili ile davacı …’a verilmesine,
7-Davacı … vekili yararına AAÜT ne göre manevi tazminat yönünden 3.400,00TL vekalet ücretinin davalı…’den tahsili ile davacı …’a verilmesine,
8-Davalı… vekili yararına AAÜT ne göre … yönünden manevi tazminat nedeniyle 3.400,00TL vekalet ücretinin davacı …’tan tahsili ile davalı…’e verilmesine,
9-Davalı… vekili yararına AAÜT ne göre … yönünden manevi tazminat nedeniyle 3.400,00TL vekalet ücretinin davacı …’tan tahsili ile davalı…’e verilmesine,
10-Davacı tarafından yapılan 35,90 TL. başvuru harcı, 172,15 TL. peşin harç, 5,20 TL. vekalet suret harcı ve 120,53 TL. ıslah harcı olak üzere toplam 333,78 TL.’nin (davalı … Sigorta A.Ş.nin 326,10TL sınırlı olacak şekilde) davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
11-Davacı tarafından yapılan 896,60TL. posta, tebligat ve adli tıp gideri, 400,00 TL. bilirkişi ücreti ve 1.600,00 TL Selçuk Üniversitesi maluliyet raporları fatura gideri olmak üzere toplam 2.896,60 TL. yargılama giderinin haklılık oranına göre hesaplanan 1.199,55 TL’lık kısmının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, (davalı … Sigorta A.Ş.nin 1.171,96TL ile sorumlu olacak şekilde), kalan kısmın davacı üzerine bırakılmasına,
12-Davacı taraflarca yatırılan gider avansından artan kısmın karar kesinleştiğinde davacı tarafa iadesine,
İstinaf yargılaması yönünden;
13-Davalı sigorta şirketinden alınması gerekli 2.320,96 TL harçtan başta alınan 508,75 TL harcın mahsubu neticesinde bakiye 1.812,21 TL istinaf harcının kendisinden alınarak hazineye irat kaydına,
14-Davalı…’den alınması gerekli 2.375,61TL harçtan başta alınan 593,90 TL harcın mahsubu neticesinde bakiye 1.781,71 TL istinaf harcının kendisinden alınarak hazineye irat kaydına,
15- Davacılar taraftan başvuru harcı dışında alınan peşin harcın talep halinde kendisine iadesine; ayrıca davacılar tarafından yapılan 297,20TL başvuru harçları masrafı , 93,00 TL posta-tebligat gideri olmak üzere toplam 390,20 TL yargılama giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine,
16-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından istinaf aşaması için ayrıca vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
17-HMK’nın 359/3. fıkra gereği kararın tebliği ile 302/5. fıkrası gereği harç tahsil müzekkeresi yazılması ve tebliğ işlemlerinin İLK DERECE MAHKEMESİ tarafından yapılmasına,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesi gereğince; miktar itibari ile KESİN olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliği ile karar verildi….


Başkan


Üye


Üye


Katip