Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2020/287 E. 2020/495 K. 19.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 3. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: … – …
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : …
KARAR NO : …
KARAR TARİHİ : …

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : …
NUMARASI : … Esas … Karar

DAVACI :… – (T.C. Kimlik No: …)
VEKİLİ : Av. …
DAVALILAR : 1- … – (T.C. Kimlik No: …)
VEKİLİ : Av. …
: 2- … SİGORTA ANONİM ŞİRKETİ
VEKİLLERİ : Av. … – Av. …
: 3- … – (T.C. Kimlik No: …)
VEKİLİ : Av. …
DAVANIN KONUSU : Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ : …
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ : …

Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece verilen karara ilişkin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili 04/10/2017 tarihli dilekçesiyle; 24/11/2015 tarihinde müvekkilinin idaresindeki … plakalı motosiklet ile Çakırlı Caddesini takiben Kent Plaza istikametine doğru olan yolda seyretmekte iken; Lamcı alt geçidi çıkısına geldiği esnada sola virajlı ve çıkışa eğimli ve görüş mesafesi çok kısa olması nedeniyle, sağında yakıtının bitmesi nedeniyle geçici olarak bırakılan ve arkadan alt geçitten gelecek sürücüleri uyarmak için herhangi bir uyarıcı işaretleme yapmayan sürücü … idaresindeki … plakalı aracı son anda farkettiğini, fakat gerek yolun sola aşırı virajlı ve eğimli olması gerekse de uyarıcı hiçbir tedir alınmadan aracın gelişi güzel bırakılması nedeniyle fren yapmasına rağmen duramayarak çarpması neticesinde trafik kazası meydana geldiğini ve davacı müvekkilinin yaralandığını, olay yerinde düzenlenen kaza tespit tutanağına göre davacı müvekkilinin sevk ve idaresindeki … plakalı aracın 2918 s. KTK.nun 52-1/B. maddesini ihlal ettiğinden kusurlu bulunmuş olsa da; ceza davası kapsamında yürütülen soruşturma kapsamında aldırılan 11/05/2016 tarihli Adli Tıp Kurumu Ankara Adli Tıp Grup Başkanlığı raporunda davalı sürücünün % 100 kusurlu olduğunu, dava konusu olaylada kazaya sebebiyet veren araç kaza tarihinden bir gün önce yani 23/11/2015 tarihinde dava dışı …’dan Konya … Noterliğinin 23/11/2015 tarih … yevmiye nolu araç satış sözleşmesi ile kaza anındaki aracın işleteni …’e satıldığını, dava dışı … tarafından kazaya sebebiyet veren … plakalı araç 03/10/2015 başlangıç tarihli olmak üzere poliçe ile trafik sigortası ile davalı sigorta şirketine sigortalandığını, dava açılmadan önce davalı sigorta şirketine yazılı dilekçe ile başvuru yapıldığını beyan ederek, fazlaya ilişkin her türlü talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla, öncelikle hüküm altına alınacak alacağın tahsil edilmeme riskine karşılık … plakalı sayılı aracın trafik kaydına ve davalı araç işleteni … ve araç sürücüsü …’in tüm taşınır ve taşınmazlarına kararın kesinleşmesine kadar cebri icra yoluyla satışı ve 3. şahıslara devri engelleyici nitelikte ihtiyati tedbir şerhi konulmasını, davacı lehine şimdilik 100,00 TL. geçici işgöremezlik, 100,00 TL. beden gücü kaybı zararı, 100,00 TL. tedavi ve bakım giderleri olmak üzere toplam 300,00 TL. maddi tazminatın işleten … ve sürücü … yönünden olay tarihinden, sigorta şirketi yönünden sigorta limitleri aşılmamak üzere temerrüt tarihinden işletilecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini, ayrıca 100.000,00 TL. manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işletilecek faizi yargılama giderleri ve avukatlık ücretiyle birlikte işleten … ve sürücü …’den müştereken ve müteselsilen tahsilini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılardan tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili cevap dilekçesi ile; öncelikle yetki ve zamanaşımı itirazında bulunduğunu, kaza tarihinde araç işleteni … olduğunu, müvekkili şirket sigortalısının sigorta sözleşmesi gereğince …’nın olduğunu, sigorta konusu aracın 23/11/2015 tarihinde Konya … noterliğinin … yevmiye numaralı Araç Satış Sözleşmesi ile sigortalı … tarafından …’e satıldığını, buna göre sözleşme konusu aracın el değiştirmesi ve araç işletenin değişmesi neticesinde müvekkili şirketin iş bu zararın tazmini konusunda sözleşmesel olarak herhangi bir yükümlülüğünün bulunmadığını, trafik kazasında motosiklet sürücüsünde kask takılı olmadığından dolayı müterafik kusur indiriminde bulunulması gerektiğini, ceza davasının sonucunun bekletici mesele yapılmasını gerektiğini, ZMMS sigortası genel şartları gereğince sorumluluğun SGK’ya geçtiğinden, davanın SGK’ya ihbarını talep ettiklerini, davacının avans faizi talebinin de reddinin gerektiğini, aracın ticari araç olmadığını, haksız fiil hükümleri gereğince avans faizi talep edilemeyeceğini, cevap ve itiraz hakları saklı kalmak kaydıyla, davanın öncelikle usulden, her halükarda esastan reddini, mahkeme masrafları ve vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasını istemiştir.
Davalılardan … vekilinin davaya cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin yaşanan trafik kazasında dolayı araç işletinin sorumluluğu çerçevesinde sorumlu tutulmakta olduğunu, işletenin sorumluluktan kurtulabilmesi için KTK.nın 86. maddesinde sayılan kurtuluş beyyinelerinden birinin varlığının yeterli olduğunu, meydana gelen kazada …’in kullandığı araçta kusurunun olmadığı kaza tespit tutanağında açıkta ortada olduğunu, meydana gelen kazada araçta bir bozuklukta olmadığını, yine müvekkilinin araç işletenin sorumluluğu hususunda sorumlu olmadığını, izah edilen nedenlerle ve Yargıtay kararların ışığında davanın reddine, yargılama masrafları ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılardan … vekilinin davaya cevap dilekçesinde ise; müvekkilinin kaza günü aracın yakıtının bitmesi nedeniyle alt geçitte kaldığını, ancak aracı orada trafiği tehlikeye sokacak şekilde terk etmediğini, yönetmeliğe göre; aracı itme suretiyle alt geçitten çıkartıp yolun sağ tarafı emniyet şeridi içine kadar götürdüğünü, aracın uyarıcı flaşörlerini açıp, yakıtın getirilmesini beklediğini, davacının iddia ettiği gibi müvekkiline ait aracın sağ şerit içine park edilmediğini aksine, 24/11/2015 tarihli kaza tespit tutanağındaki krokide, aracın sağ şerit içinde olmadığını, aracın emniyet şeridi içinde olduğunun açıkça anlaşıldığını, müvekkiline ait aracın emniyet şeridi içinde olmasına rağmen davacı sürücü kontrolündeki araç çok hızlı olduğu ve önündeki aracı alt geçitin içinde tehlikeli ve trafik kurallarına aykırı şekilde sağından aracı sollaması nedeniyle, kazanın oluşmasına sebebiyet verdiğini, davacının idaresindeki … plakalı aracın kazanın meydana gelmesinde tam kusurlu olarak etken olduğunu, kaza tutanaklarına ve ceza dosyasındaki belge ve bilgilere maddi olgulara göre davacının tam kusurlu olduğunu, bu nedenle müvekkili aleyhindeki maddi ve manevi tazminat davasının reddinin gerektiğini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin de davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEME ÖZETİ :
Konya … Asliye Ticaret Mahkemesinin … tarih … Esas … Karar sayılı gerekçeli kararı ile; ” Somut olayda; 24/1/2015 tarihinde davacının idaresindeki … plakalı motosiklet ile Çakırlı Caddesini takiben Kent Plaza istikametine doğru olan yolda seyretmekte iken ; Lamcı alt geçidi çıkısına geldiği esnada sola virajlı ve çıkışa eğimli ve görüş mesafesi çok kısa olması nedeniyle, sağında yakıtının bitmesi nedeniyle geçici olarak bırakılan ve arkadan altgeçitten gelecek sürücüleri uyarmak için herhangi bir uyarıcı işaretleme yapmayan sürücü … idaresindeki … plakalı aracı son anda farkettiğini, fakat gerek yolun sola aşırı virajlı ve eğimli olması gerekse de uyarıcı hiçbir tedbir alınmadan aracın gelişigüzel bırakılması nedeniyle fren yapmasına rağmen duramayarak çarpması neticesinde trafik kazası meydana geldiğini ve davacı müvkekilinin yaralandığını, olay yerinde düzenlenen kaza tespit tutanağına göre davacı müvekkilinin sevk ve idaresindeki … plakalı aracın 2918 s. KTK.nun 52-1/B. maddesini ihlal ettiğinden kusurlu bulunmuş olsa da; ceza davası kapsamında yürütülen soruşturma kapsamında aldırılan 11/05/2016 tarihli Adli Tıp Kurumu Ankara Adli Tıp Grup Başkanlığı raporunda davalı sürücünün % 100 kusurlu olduğunu, dava konusu olayda kazaya sebebiyet veren araç kaza tarihinden bir gün önce yani 23/11/2015 tarihinde dava dışı …’dan Konya … Noterliğinin 23/11/2015 tarih … yevmiye nolu araç satış sözleşmesi ile kaza anındaki aracın işleteni …’e satıldığını, dava dışı … tarafından kazaya sebebiyet veren … plakalı araç 03/10/2015 başlangıç tarihli olmak üzere poliçe ile trafik sigortası ile davalı sigorta şirketine sigortalandığını, dava açılmadan önce davalı sigorta şirketine yazılı dilekçe ile başvuru yapıldığını beyan ederek, fazlaya ilişkin her türlü talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla, öncelikle hüküm altına alınacak alacağın tahsil edilmeme riskine karşılık … plakalı sayılı aracın trafik kaydına ve davalı araç işleteni … ve araç sürücüsü …’in tüm taşınır ve taşınmazlarına kararın kesinleşmesine kadar cebri icra yoluyla satışı ve 3. şahıslara devri engelleyici nitelikte ihtiyati tedbir şerhi konulmasını, davacı lehine şimdilik 100,00 TL. geçici işgöremezlik, 100,00 TL. beden gücü kaybı zararı, 100,00 TL. tedavi ve bakım giderleri olmak üzere toplam 300,00 TL. amaddi tazminatın işleten … ve sürücü … yönünden olay tarihinden, sigorta şirketi yönünden sigorta limitleri aşılmamak üzere temerrüt tarihinden işletilecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini, ayrıca 100.000,00 TL. manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işletilecek faizi yargılama giderleri ve avukatlık ücretiyle birlikte işleten … ve sürücü …’den müştereken ve müteselsilen tahsilini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ettiği görülmekle, konunun 6098 sayılı TBK.nun 49.ve devam eden maddelerinde ve KTK. 85.vd.eden maddelerinde düzenlendiği, TBK’nun 49/1. maddesinde; “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” şeklinde, TBK’nun 51/1. maddesinde;”Hâkim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirler.” şeklinde, TBK. 53.maddesinde;”Ölüm hâlinde uğranılan zararlar özellikle şunlardır:1. Cenaze giderleri.2. Ölüm hemen gerçekleşmemişse tedavi giderleri ile çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar.3. Ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıplar.” şeklinde, TBK.55/1.maddesinde;”Destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararlar, bu Kanun hükümlerine ve sorumluluk hukuku ilkelerine göre hesaplanır. Kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemeler, bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemez; zarar veya tazminattan indirilemez. Hesaplanan tazminat, miktar esas alınarak hakkaniyet düşüncesi ile artırılamaz veya azaltılamaz.” şeklinde düzenlemelerin yapıldığı, KTK.85/1.maddesinde;”Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” şeklinde, KTK. 86/1.maddesinde;”İşleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bir bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın, kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya bir üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulur.” şeklinde,KTK.91/1.maddesinde;”İşletenlerin, bu Kanunun 85 inci maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.” şeklinde, KTK.92.maddesinde(6704 S.K. 4. Mad. İle değişiklik öncesi);” Aşağıdaki hususlar, zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamı dışındadırlar.a) İşletenin; bu Kanun uyarınca eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere karşı yöneltebileceği talepler,b) İşletenin; eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararlar nedeniyle ileri sürebilecekleri talepler,c) İşletenin; bu Kanun uyarınca sorumlu tutulmadığı şeye gelen zararlara ilişkin talepler,d) Bu Kanunun 105 inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre zorunlu mali sorumluluk sigortasının teminatı altında yapılacak motorlu araç yarışlarındaki veya yarış denemelerindeki kazalardan doğan talepler,e) Motorlu araçta taşınan eşyanın uğrayacağı zararlar,f) Manevi tazminata ilişkin talepler.” şeklinde, KTK’nun 97.maddesinde(6704 S.K. 5. Mad. İle değişiklik öncesi);”Zarar gören, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde doğrudan doğruya sigortacıya karşı talepte bulunabileceği gibi dava da açabilir.” şeklinde, KTK’nun 99.maddesinde(6704 S.K. 6. Mad. İle değişiklik öncesi);” Sigortacılar, hak sahibinin kaza veya zarara ilişkin tespit tutanağını veya bilirkişi raporunu, sigortacının merkez veya kuruluşlarından birine ilettiği tarihten itibaren sekiz iş günü içinde zorunlu mali sorumluluk sigortası sınırları içinde kalan miktarları hak sahibine ödemek zorundadırlar.” şeklinde düzenlemeler yapılmıştır.
Davalılardan … Sigorta A.Ş.nin … plakalı aracın işletme halinde olmadığına ve davalı sigorta şirketinin sorumluluğunun bulunmadığına ve ayrıca, … plakalı aracın kazadan önce el değiştirmesi nedeniyle, davalı sigorta şirketinin sorumluluğunun bulunmadığına yönelik itirazların reddine karar vermek gerekmiştir.
Konya Bölge Adliye Mahkemesinin 3. Hukuk Dairesinin 2018/60-2019/3 ve Konya 3. Hukuk Dairesinin 2019/54 E. 2019/91 K. sayılı dosyalarında da belirtmiş olduğu üzere bakıcı giderleri ve faturalandırılamayan tedavi giderleri yönünden davalı sigorta şirketinin de sorumlu olacağı kabul edildiği dikkate alınarak, mahkemece alınan raporların ayrıntılı ve denetime açık olması nedeniyle hükme esas alındığı ve davacı vekilinin tazminat miktarlarını raporlara uygun şekilde artırdığı görülmekle davacının maddi tazminat taleplerinin kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Her ne kadar davalı sigorta vekilince kask takmama nedeniyle müteferrik kusur indirimi yapılması gerektiği beyan edilmiş ise de; dosya kapsamı incelendiğinde davacının kask takip takmadığıyla ilgili herhangi bir kayıt bulunamadığından, davalı tarafın yapmış olduğu itirazın ispatlanamaması nedeniyle, hesap bilirkişisinin de seçmeli olarak tespit edilen zarar miktarlarından kaza görenin kask takılı halde uğramış olduğu zarar esas alınmıştır.
Yine davalı sigorta şirketinin birbirinden farklı alınan bilirkişi raporlarındaki maluliyet oranındaki değişikliklerin usuli kazanılmış bir hak olduğu iddia edilmiş ise de; mahkememizce alınan raporlarda çelişkiyi giderecek rapor alan alınan en son rapor esas alınarak hüküm kurulmuştur.
Manevi tazminat yönünden yapılan incelemede ise ; kazanın meydana geldiği tarih, tarafların kusur durumu, tarafların ekonomik ve sosyal durumu ile manevi tazminatın amacı göz önünde bulundurularak, manevi tazminatın tarafların sosyal ve ekonomik yaşamını tamamen değiştirecek olmayan ve sebepsiz zenginleşmeye yol açmayacak kişinin manevi elemini gidermek için kanun tarafından hak sahibine verilmiş kısmi bir ödence olduğundan davacının manevi tazminat talebinin de dava tarihinden itibaren kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş ve oluşan vicdani kanaat ile; 1-Davacının davasının KISMEN KABUL, KISMEN REDDİ ile ; MADDİ TAZMİNAT AÇISINDAN , A)Davacının uğramış olduğu geçici iş göremezlikten doğan maddi zararının 13.348,01 TL.nin davalılardan davalı sigorta açısından (sigorta limiti ile sınırlı olmak üzere) temerrüt tarihi olan 22/03/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte diğer davalılar açısından kaza tarihi olan 24/11/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, B)Davacının uğramış olduğu sürekli iş göremezlikten doğan maddi zararının 107.866,82 TL.nin davalılardan davalı sigorta açısından (sigorta limiti ile sınırlı olmak üzere) temerrüt tarihi olan 22/03/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte diğer davalılar açısından kaza tarihi olan 24/11/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, C)Davacının bakıcı giderlerinden doğan maddi zararının 74.597,03 TL. nin davalılardan davalı sigorta açısından (sigorta limiti ile sınırlı olmak üzere) temerrüt tarihi olan 22/03/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte diğer davalılar açısından kaza tarihi olan 24/11/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, D)Davacının hesaplanıp hesaplanamayacak diğer sağlık giderleri açısından 6.250,00 TL.nin davalılardan davalı sigorta açısından (sigorta limiti ile sınırlı olmak üzere) temerrüt tarihi olan 22/03/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte diğer davalılar açısından kaza tarihi olan 24/11/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, MANEVİ TAZMİNAT AÇISINDAN, A)Davacının kaza nedeniyle uğramış olduğu manevi zarar açısından 30.000,00 TL.nin kaza tarihi olan 24/11/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı sigorta şirketi hariç diğer davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin taleplerinin reddine, ” karar verildiği anlaşılmıştır.
İSTİNAF NEDENLERİ :
Davacı vekili 22/01/2020 tarihli istinaf başvuru dilekçesinde özet olarak; maddi tazminat talepleri yönünden bir itirazları olmadığını ancak manevi taleplerinin davacı müvekkili aleyhine olacak şekilde kısmen kabul edildiğini, kararın bu kısım itibariyle hukuka aykırı olduğunu, kaldırılması gerektiğini, müvekkilinin raporlarla kalıcı sakatlığının olduğunun tespit edildiğini ve hayatı boyunca bakıma muhtaç olduğunun sabit olduğunu, müvekkilinin konuşma yetisinde de ileri seviyede bir bozulma olduğunu, kendini ifade edemediğini, reddedilen miktara istinaden davalılar lehine hükmedilen vekalet ücreti de dikkate alındığında davacı müvekkili adına talep edilen manevi tazminat kaleminden 26.400,00 TL gibi komik bir rakamın kalacağını, davacı için hükmedilen mu miktarın müvekkilinin yaşamış olduğu elem ve ıstırabı denkleştirme imkanı bulunmadığını, tüm bu nedenlerle istinaf başvurularının kabulüne, yerel mahkeme kararının manevi tazminata yönelik bölümünün kısmen kaldırılarak yerel mahkemeye iadesine veya yeniden yargılama yapılarak talepleri doğrultusunda dava kapsamındaki 100.000,00 TL manevi tazminat taleplerinin tüm olarak kabulüne karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
Davalı … Sigorta AŞ vekili 30/01/2020 havale tarihli istinaf başvuru dilekçesinde özet olarak; davacı tarafın taleplerinin zamanaşımına uğradığını, kaza tarihinde araç işleteninin … olarak göründüğünü, sigorta poliçesinde tanımlanan aracın işleteni değiştiği ve de sigorta sözleşmesinin de önceki sigortalı/işleten yönünden hüküm ifade ettiği için iş bu dava yönünden müvekkili şirketin sorumluluğuna gidilmesinin hukuka aykırı olduğunu, davanın husumetten reddinin gerektiğini, davayı kabul anlamına gelmemekle hükme esas alınan bilirkişi raporunu tanzim eden bilirkişilerin dava açılmadan önce davacıya tıbbi mütala vermiş ve taraf bilirkişisi sıfatına haiz olduğundan bu bilirkişilerin tanzim ettiği raporların hukuka aykırı olduğunu, maluliyet raporları arasında mevcut çelişkilerin giderilmediğini, talep edilen zararın sigorta teminatı kapsamı dışında olduğunu, soruşturma dosyasında müvekkili şirkete sigortalanan araç sürücüsüne kusur verilmediğini, davacının müterafik kusurunun dikkate alınmadığını, araç işletilme halinde olmadığı için davacının taleplerinin teminat dışında olduğunu, tüm bu nedenlerle yerel mahkeme kararının kaldırılmasına ve yeniden yargılama yapılarak davanın reddine, hukuka aykırı ilam hakkında tehiri icra kararı tesisine, istinaf incelemesinin duruşmalı olarak yürütülmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Dava; yaralanmalı trafik kazası sebebiyle geçici ve sürekli işgöremezlik bakıcı ve tedavi giderlerine ilişkin maddi tazminat ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
1-Davalı vekilinin zamanaşımı itirazı yönünden yapılan incelemede:
Borçlar Kanunu’nun 49. maddesinde haksız fiil tanımlanmış, 72. maddesinde de haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan maddi ve manevi zararın tazmini istemi ile açacağı davaların bağlı olduğu zamanaşımı süreleri özel olarak düzenlenmiştir. BK’nın 72. maddesinde üç türlü zamanaşımı süresi öngörülmüş olup bunlar, zararın ve failin öğrenildiği tarihten itibaren 2 yıllık sübjektif ve nispi nitelikteki kısa zamanaşımı süresi, herhalde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık objektif ve mutlak nitelikte uzun zamanışımı süresi ile olağan üstü nitelikteki ceza zamanaşımı süresidir (EREN Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, B. 9, İstanbul 2006, s. 794).
Buna karşılık, özel bir kanun hükmünün, özel olarak zamanaşımı süresi öngördüğü tehlike sorumluluklarında BK m. 72 uygulanmaz. 2918 sayılı KTK’nın 109/I. maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar” hükmüne, yine aynı kanunun 109/II. maddesinde ise, “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise, bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir” hükmüne yer verilmiştir.
Aynı fiil bazen, hem sorumluluğu gerektiren hem de ceza kanunlarına göre cezayı gerektiren bir fiil olabilir. Bu fiile göre Ceza Kanununun daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörüldüğü hallerde, tazminat davasının daha önce zamanaşımına uğraması tutarlı bir çözüm oluşturmaz. Zira cezalandırma, müeyyide olarak tazminattan daha ağırdır. Bu sebeple, kanun koyucu uyum sağlamak amacıyla ceza davası için öngörülen zamanaşımı süresince tazminat davasının da devamını temin bakımından genel olarak BK 60/II (6098 sayılı TBK m. 72/I), özel olarak da KTK 109/II. maddesinde düzenleme yapmıştır.
Burada üzerinde durulması gereken, 2918 sayılı KTK’nın 109. maddesinin 2. fıkrasında belirtilen, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin, tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesinin, sadece fiilin Ceza Kanununa göre cezayı gerektiren bir fiil olmasının yeterli olması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır. Söz konusu yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece fiilin cezayı gerektiren bir eylem olmasını yeterli görmekte; bunun dışında, eylemi gerçekleştiren fail hakkında soruşturma yapılmasını, ceza davası açılmış olması veya mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı koşulu aranmamaktadır. Dahası, söz konusu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından sürücü ve diğer sorumlular (örneğin işleten veya Güvence Hesabı) arasında bir ayrım da yapılmamış, böylece kuralın bunların tümü için geçerli olduğu, hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür (HGK’nın 10.10.2001 gün 2001/19-652-705, HGK’nın 16.04.2008 gün, 2008/4-326-325, HGK’nın 05.06.2015 gün 2014/17-2198,2015/1495 ve HGK’nın 16.09.2015 gün, 2014/17-116, 2015/1771, HGK’nın 10.06.2015gün, 2014/17-27,2015/1530 sayılı kararları ile uzamış ceza zamanaşımı benimsenmiştir).
Açıklanan ilkeler ışığında somut olay incelenecek olursa; kaza 24/11/2015 tarihinde gerçekleşmiş, davaya konu trafik kazası sonucunda davacı yaralanmıştır. Yaralanmayla sonuçlanan söz konusu trafik kazası da bu anlamda cezayı gerektiren bir fiil niteliğindedir. Buna göre eylem için(TCK 89/1) kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK’nın 66/1-e maddesinde öngörülen ceza zamanaşımı süresinin 8 yıl olduğu dikkate alındığında dava tarihi olan 04/10/2017 tarihinde zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşılmaktadır. Bu sebeple buna yönelik itiraz yerinde değildir.
2-Kusura ilişkin itirazın incelenmesinde :
Söz konusu olay nedeniyle tutulan trafik kaza tespit tutanağında; davacının kusurlu olduğu davalı sürücü …’un kusursuz olduğunun tutanağa bağlandığı. Savcılıkça trafik bilirkişisinden alınan raporda da davacının kusurlu olduğu davalı sürücü …’un kusursuz olduğunun rapor edildiği ,yine savcılıkça alınan Ankara Trafik İhtisas Dairesinden alınan 11/05/2016 tarihli raporda davacının asli kusurlu olduğu davalı sürücü …’un tali kusurlu olduğunun rapor edildiği, İDM tarafından aldırılan 22/06/2018 Ankara Trafik İhtisas Dairesinden alınan raporda davacının %75 kusurlu olduğu davalı sürücü …’un %25 kusurlu olduğunun rapor edildiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda Trafik kaza tespit tutanağı savcılıkta aldırılan ve dosyadan aldırılan bilirkişi raporları arasındaki kusur dağılımına ilişkin çelişki giderilmeden karar verilmesi doğru değildir. (Nitekim Yargıtay 17. HD’nin 2016/19917 esas 2017/10871, 2015/12230 esas 2018/6067 karar sayılı emsal ilamları)
Bu halde mahkemece, İTÜ Karayolları Kürsüsü veya Karayolları Genel Müdürlüğü Fen Heyeti gibi kurumlardan seçilecek 3 kişilik uzman bilirkişi kurulundan kusur dağılımına ilişkin, çelişkilerin giderilmesi yönünde denetime elverişli, ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetli görülmediğinden davalı vekilinin istinaf başvurusunun yerinde olduğu anlaşılmıştır.
3- Maluliyet raporuna ilişkin itirazın incelenmesinde :
Davacı tarafın dosyaya sunduğu Necmettin Erbakan Üniversitesi ATK alınan 21/02/2017 tarihli raporda %65 sakatlık ,9 ay iyileşme süresi ,11.005,00 Tl tedavi masrafı olduğunun bildirildiği
Mahkemece Necmettin Erbakan Üniversitesi ATK alınan 03/05/2018 tarihli raporda %75 sakatlık ,18 ay iyileşme süresi , 25.000,00 Tl tedavi masrafı olduğunun bildirildiği
Yine, Mahkemece Necmettin Erbakan Üniversitesi ATK alınan 08/02/2019 tarihli raporda %79 sakatlık , 25.000,00 Tl tedavi masrafı olduğunun bildirildiği en son alınan raporda belirlenen oran olduğu kabul edilerek hesaplama yapılmış ve sonucuna göre hüküm kurulmuştur.
Rapor arasında açıkça bir çelişki bulunduğu anlaşıldığından;Adli Tıp Kurumu Genel Kurulundan olay tarihinde yürürlükte olan Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliğine uygun, denetime ve hüküm kurmaya elverişli, davacının maluliyet derecesi ve oranını belirleyen rapor alınıp sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetli görülmemiştir.
Adli Tıp Kurumu Genel Kurulundan olay tarihinde yürürlükte olan Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliğine uygun, denetime ve hüküm kurmaya elverişli, davacının maluliyet derecesi ve oranını belirleyen ve kask, koruyucu ekipman takmamanın maluliyetin artmasında etkili olup olmadığı hususunda rapor alınıp maluliyet oranı tespit edilmeli, maluliyet oranı %75 ten fazla gelirse davacı vekilinin 03/05/2018 tarihli rapora itiraz etmemesi nedeni ile davalı lehine kazanılmış hak oluşacağından bu hususa dikkat edilerek( YARGITAY 17. Hukuk Dairesi 2015/15803 E 2018/8764 K) davacının uğradığı gerçek zarar kapsamı belirlenmesi için aktüer bilirkişiden rapor alınmalı ve oluşacak duruma göre davacının talepleri konusunda bir karar verilmesi gerekirken bunların yapılmamış olması nedeniyle, HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne karar verilmiştir.
4-Müterafik kusura ilişkin itirazın incelenmesinde :
Davacının sevk ve idaresinde bulunan motorsikletle kazaya karıştığı, davaya konu kaza tespit tutanağından davacıların sürücü desteğinin motorsikleti kasksız olarak kullanıp kullanmadığı belirtilmemiştir. Kaza esnasında baş bölgesinden yaralanması nedeniyle davaya konu maluliyetinin doğduğu gözetildiğinde; davacının kaza esnasında kask takıp takmadığının araştırılması, kask takmaksızın motorsikletini sevk ve idare ettiğinin anlaşılması halinde, BK’nun 44. maddesi (TBK 52. md.) uyarınca maddi tazminattan makul oranda hakkaniyete uygun indirim gerekip gerekmediğinin irdelenip tartışılması, ondan sonra varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekmektedir.
5- Husumet itirazının incelenmesinde:
İşleten tanımı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 3.maddesinde; “Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır” şeklinde yapılmıştır.
2918 sayılı KTK’nın 85. maddesi “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar” hükmünü içermektedir. Bu yasal düzenleme ile de, kazaya karışan araçların meydana getirdikleri zararlardan araç sahiplerinin hukuken sorumlu olacağı ilkesi benimsenmiştir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91. ve 101.maddelerinde ise zorunlu mali mesuliyet sigortası düzenlenmiştir. Bu sigortanın amacı trafik kazaları nedeniyle 3. kişilerin uğrayacakları zararların teminat altına alınmasını sağlamaktır. Zorunlu mali mesuliyet sigortası, işletenin Karayolları Trafik Kanunu’nun 85/1. maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere yapılmaktadır.
Ancak bu sigorta türü işleteni değil aracı takip etmektedir. KTK’nın 91. maddesinde, işletenlerin bu kanunun 85/1. maddesine göre sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmalarının zorunlu olduğunu ve aynı yasanın 94.maddesinde de;”sigortalı aracı işletenlerin değişmesi halinde, devreden kişi 15 gün içinde sigortacıya durumu bildirmek zorundadır. Sigortacı sigorta sözleşmesini durumun kendisine tebliği tarihi itibariyle 15 gün içinde fesh edebilir. Sigorta fesih tarihinden 15 gün sonrasına kadar geçerli olacağı”, esasını kabul edilmiştir.
Somut olayda, davalı sigorta kazaya karışan … plakalı aracın 23/11/2015 tarihinde noter satış sözleşmesi ile davalı …’e satıldığını iddia etmiş. Mahkemece bu hususta araştırma yapılmamış Konya … Noterliğinden … yevmiye numaralı araç satış evrakı getirtilip Sigorta Bildirim ve Gözetim Merkezinden aracın güncel poliçesinin olup olmadığı araştırılmamıştır. İDM tarfından yapılması gereken Konya …Noterliğinden … yevmiye numaralı araç satış evrakı getirtilip Sigorta Bildirim ve Gözetim Merkezinden aracın güncel poliçesinin olup olmadığı araştırılmalı ve yukarıda açıklandığı şekilde başka bir sigortanın varlığı veya sürelerin geçmesi halinde davalı sigorta şirketi yönünden davanın husumet yokluğundan reddine süreler geçmemiş ise davaya devam ederek karar verilmesi gerektiğinden davalı vekilinin itirazı yerindedir.
6- Aracın park halinde olduğu sigorta kapsamı dışında olduğu itirazının incelenmesinde :
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1.maddesinde, “İşletenlerin, bu kanunun 85/1 maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur”; 85/1. maddesinde, “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.”, 85/son maddesinde ise, “işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” hükümlerine yer verilmiş, Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının A-1. maddesinde de, “Sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder” şeklinde ifade edilmiştir.
Yukarıda açıklanan madde hükümlerinden, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasının; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır. Buna göre, ZMSS’nin amacı, trafik kazaları sonucu 3.kişilere verilecek zararların güvence altına alınmasıdır.
Somut olayda; davalı sigorta şirketine sigortalı aracın, benzinin bitmesi nedeni ile yolun en sağında durması sırasında davacının kullandığı motorsiklet ile davalının aracına çarpması sonucu kazanın meydana geldiği anlaşılmış olup, aracın geçici sürüre durduğunun bu nedenle aracın işletilme halinde olduğunun kabulü gerekir.( YARGITAY 17. Hukuk Dairesi 2015/11443 E 2018/5750 K )
7-Davalı vekilinin sürekli / geçici iş göremezliğin,bakıcı gideri ve tedavi giderlerinin teminat dışı olduğuna ilişkin yapılan istinaf incelemesinde:
01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Zorunlu Sigorta Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları A.5 maddesinin “Sağlık Giderleri teminatı” başlıklı (b) maddesinde ” Kaza nedeniyle mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamındadır. Sağlık giderleri teminatı Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olup ilgili teminat dolayısıyla sigorta şirketinin ve Güvence Hesabının sorumluluğu 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesi hükmü gereğince sona ermiştir.” ifadesi ile mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkanı bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamında saymıştır. Bir başka ifade ile mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar,
1-Tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri,
2-Tedaviyle ilgili diğer giderler,
3-Çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler,
Sağlık giderleri kapsamında sayılarak Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olduğu düzenlenmiştir.
Oysa 6111 sayılı kanunun 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesinde Sosyal Güvenlik Kurumu’nun sorumluluğu üniversite hastaneleri ile resmi ve özel sağlık kurumları tarafından trafik kazası sonucu yaralanan kişilerin tıbbi tedavi ile sınırlı sağlık hizmeti giderleri ile sınırlandırılmıştır.
Bu düzenleme gereği ZMSS Genel Şartlar A.5 (b) maddesi ile yaralının tedavisine başlanmasından maluliyet raporu alınıncaya kadarki süre içindeki;
1-Bakıcı giderleri
2-Çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler (geçici iş göremezlik kayıpları)
3-Sağlık hizmeti giderleri kapsamında sayılarak 6111 sayılı torba Kanunun 59.maddesi ile değişik Karayolları Trafik Kanunu’nun 98.maddesi ile sınırları belirlenen sağlık giderleri teminatı kapsamını genişletmiştir.
Bu nedenle bir kanun maddesinin kapsamı idarenin bir düzenlemesi olan genel şartlar ile genişletmesi ve daraltması düşünülemez.
Böyle bir durum varsa kanuna aykırı genel şart maddesi, tebliğ vs uygulanması kanunun ilgili maddesine aykırılık teşkil eder. (Trafik kazalarından doğan cismani zararlar ve tazmini- Konya barosu yayınları. Shf 7-8 ,Yargıtay üyesi: Hüseyin TUZTAŞ)
Yine taraflar arasında düzenlenmiş olan 03/10/2015 tanzim tarihli Zorunlu Sigorta Mali Sorumluluk Sigortası poliçesinin bir anlamda mütemmim cüzü olan eki niteliğindeki genel şartların, hazırlanma ve bağıtlanmada taraf olmayan Sosyal Güvenlik Kurumu’na İdari bir düzenleme ile kanuni düzenlemesinin aksine bir sorumluluk yüklenmesi de düşünülemez.
Bu halde davalı vekilinin geçici işgörmezlik, tedavi ve bakıcı giderlerinin teminat dışı olduğuna yönelik istinaf itirazları yerine değildir.
8-Davalı vekilinin bakıcı giderine ilişkin hakkaniyet indirimi uygulanması gerektiğine yönelik istinaf incelemesinde:
Davacının Aile birliği içerisinde bakım gördüğünün bakıcı giderinden mahsubu talebi değerlendirildiğinde; aile bireylerine böyle bir yükümlülük yüklenemeyeceği gibi, dışarıdan bir bakıcı tutulmuş olsa idi ne kadar zararının olduğu belirlenerek hüküm verilmesi gerekmektedir. Buna göre; olayda BK.’nun 43. maddesi (6098 sayılı TBK md. 52) gereğince hakkaniyet indirimi şartları bulunmamaktadır.(YARGITAY 17. Hukuk Dairesi 2014/21822 E , 2017/5957 K, 2017/1726 E 2017/11442 K )
Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde davalı vekilinin bakıcı giderlerine yönelik istinaf itirazları yerine değildir.
9-Davalı Sigorta vekilinin faiz başlangıcının yanlış belirlendiği istinaf itirazları yönünden,
Somut olayda uyuşmazlık, haksız eylemden kaynaklanmaktadır. Haksız eylem faili, ihtar ve ihbara gerek olmaksızın, zararın doğduğu anda, başka bir anlatımla haksız eylem tarihinden itibaren zararın tamamı için temerrüde düşmüş sayılır. Dolayısıyla, zarar gören, gerek kısmi davaya, gerekse sonradan açtığı ek davaya veya ıslaha konu ettiği kısma ilişkin olarak haksız eylem tarihinden itibaren temerrüt faizi isteme hakkına sahiptir.
Sigorta şirketinin poliçe kapsamında sorumlu olduğu tazminatı 2918 sayılı KTK 99. maddesi gereğince başvuru tarihinden itibaren 8 iş günü içerisinde ödemesi gerekmektedir. Bu süre içinde ödeme yapılmaz ise bu süre sonra erdikten sonra 9.gün sigorta şirketinin temerrüde düştüğü kabul edilir.
Davacı tarafın davadan önce sigorta şirketine bir başvuruda bulunmaması halinde yada başvuru ispatlanmadığı hallerde davalı sigorta şirketinin dava tarihi itibari ile temerrüte düştüğü kabul edilerek bu tarihten itibaren faize hükmolunması gerekmektedir.
Davacının dava açmadan önce davalı sigortacıya başvuruda bulunduğuna ilişkin bir iddiasının bulunmaması, davalı sigortacının da davadan önce başvuru olmadığını savunmuş olmasına göre, sigortacının en erken dava tarihi itibariyle temerrüde düştüğü kabul edilerek, davalı sigortacı için temerrüt faizinin dava tarihinden işletilmesini talep edebilir.
(Nitekim Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2014/25016 Esas 2017/5136 Karar sayılı ilamları)
Somut olayda dava açmadan sigorta şirketine başvuru yapıldığı anlaşılmakla davalı vekilinin istinaf itirazları yerine değildir.
10-Manevi tazminatın miktarına ilişkin itirazın incelenmesinde :
Manevi tazminat, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 56.maddesinde düzenlenmiştir. Anılan hükme göre,Manevi zarar; mutlak hak olan ve dolayısıyla herkese karşı korunmuş bulunan kişilik haklarının kapsamına giren değerlerden birisinin ihlali ile doğar. Şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namı ile bir miktar para ödenmesini talep edebilir. Şahsi menfaatleri ihlal edilen kimseye ihlalin ve kusurun özel ağırlığının haklı kılması halinde hakimin manevi tazminat olarak verilmesine hükmedeceği para miktarının belirlenmesinde hakkaniyet gözetilmelidir. Çünkü kanunun takdir hakkı verdiği hususlarda hakimin hak ve nisfetle hüküm vereceği Medeni Kanun’un 4. maddesinde belirtilmiştir. Ödettirilecek para miktarı ise aslında ne tazminat, ne de cezadır. Çünkü mamelek hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını amaç edinmediği gibi kusurlu olana yalnız hukukun ihlalinden dolayı yapılan bir kötülük de değildir. Aksine olarak zarara uğrayanda bir huzur duygusunu doğurmaktır. Aynı zamanda ruhi ızdırabın dindirilmesini amaç edindiğinden tazminata benzer bir fonksiyonu da vardır. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hâkim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hâkimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. (HGK 23/06/2004, 13/291-370)
Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, davaya konu somut olayın gerçekleşme şekli, yeri, zamanı, kusur durumları ve maluliyet durumu , yukarıda açıklanan ilkeler, davalının eylemindeki hukuka aykırılığın tespitinin sağlayacağı manevi tatmin ile birlikte değerlendirilerek karar verilmesi gerektiğinden bu husus şimdilik incelemeye tabi tutulmamıştır.
Yukarıda açıklanan gerekçelerle davalı vekilinin istinaf talebinin HMK.nın 353/1.a.6.maddesi gereğince kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılması için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile; ilk derece mahkemesi kararının HMK.nın 353/1-a.6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Yeniden yargılama yapılması için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf eden taraflarca yatırılan, başvurma harcı dışına kalan, istinaf karar harçlarının talep halinde istinaf edenlere iadesine,
4-İstinaf eden taraflarca istinaf aşamasında yapılan masrafların İlk Derece Mahkemesi tarafından verilecek nihai kararda hüküm altına alınmasına,
5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Karar tebliği ve harç işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere oy birliğiyle karar verildi….


Başkan


Üye


Üye


Katip