Emsal Mahkeme Kararı Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2020/282 E. 2020/387 K. 10.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. KONYA BAM 3. HUKUK DAİRESİ
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO :…
KARAR NO :…
KARAR TARİHİ : 10/03/2020

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/10/2019
NUMARASI : … Esas … Karar

DAVACI : … – TC: …
VEKİLİ : Av. … – …
DAVALI : 1- … – …
VEKİLLERİ : Av. … – …
: Av. … – …
DAVALILAR : 2- … – TC: … …
3- … – TC: … …
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
İSTİNAF KARAR TARİHİ :
İSTİNAF KARAR YAZIM TARİHİ :
Yukarıda bilgileri yazılı mahkemece davanın kısmen kabul kısmen reddine dair verilen karara ilişkin davalı …. vekilinin istinaf talebi üzerine mahkemece dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderildiğinden yapılan ön inceleme ve incelemeyle heyete tevdi olunan dosyanın gereği görüşülüp aşağıdaki karar verilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
Davacı vekili 30/01/2018 havale tarihli dava dilekçesinde özet olarak; 09/06/2014 tarihinde davalı … idaresindeki … plaka sayılı aracın müvekkili davacının idaresindeki … plaka sayılı araca arkadan çarpması sonucu meydana gelen trafik kazasında müvekkilinin kemik kırığı oluşacak şekilde yaralandığını, davalı …’un aracın sürücüsü, davalı …’un aracın maliki ve işleteni, diğer davalı … şirketi ise Zorunlu Mali Mesuliyet Sorumluluk sigortacısı olduğunu, maddi zararın tazmini için davalı … şirketine başvuru yapıldığını, ancak başvurunun reddedildiğini, kaza tespit tutanağı ve Konya … Asliye Ceza Mahkemesinin … Esas sayılı ceza dava dosyasından alınan Adli Tıp raporunda davalı sürücünün asli kusurlu, müvekkili davacının is kusursuz olduğunun tespit edildiği, müvekkilinin kaza neticesinde yaralanması dolayısıyla tedavi gördüğünü, kalçasındaki kırık nedeniyle yatalak hale geldiğini ve yaklaşık bir yıl boyunca bakıma muhtaç olarak yaşadığını, kaza tarihinde 33 yaşında olan müvekkilinin özel bir firmada asgari ücretle çalıştığını, kaza nedeniyle çalışamaması nedeniyle ekonomik olarak sarsıldığını, tedavi nedeniyle birçok giderlerinin bulunduğunu, kaza sonucunda büyük endişe ve üzüntü duyduğunu ve psikolojisinin bozulduğunu, trafik kazasının ve hareket kısıtlılığının müvekkili üzerinde ruhsal ve yaşamsal olumsuzluklar yarattığını, maddi ve manevi tazminat taleplerine yönelik taleplerinin tahsilinin sağlanabilmesi için davalı şahıslar adına kayıtlır araçlar ile taşınmazların kaydı üzerine tedbir konulmasının gerektiğini belirterek; Davalılar … ve …’un adına adına kayıtlı araçlar ile taşınmazların kaydı üzerine tedbir konulmasına, müvekkilinin geçici ve sürekli efor kaybından dolayı oluşan ve oluşacak gelir kaybı nedeniyle ileride artırılmak suretiyle şimdilik fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davalı … şirketi açısından başvuru tarihinden itibaren poliçe limiti ile sınırlı olmak kaydıyla diğer davalılar açısından ise kaza tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte 100,00 TL’nin davalılardan tahsiline, müvekkilinin tedavi giderlerine ilişkin fazlaya dair hak ve talepleri saklı kalmak kaydıyla 100,00 TL ‘nin davalılardan tahsiline, 30.000,00 TL manevi tazminatın davalılar araç maliki ve araç sürücüsünden tahsiline, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … 23/02/2018 havale tarihli cevap dilekçesinde özet olarak; Kendisinin Galericilik yaptığını, kazaya karışan … plaka sayılı aracı diğer davalı …’a satımı konusunda kendisiyle anlaştıklarını, bu nedenle aracı kontrol ettirmesi amacıyla kendisine teslim ettiğini, daha sonra davalının bu araçla kazaya yaptığını öğrendiğini, bundan sonra aracı davalı …’ya satmadığını, aracı 04/07/2014 tarihinde … isimli şahsa sattığını, meydana gelen kazayla ilgisinin bulunmadığını, açılan dava sonucunda verilen kararda belirtilen tazminat miktarlarını ödeme gücünün bulunmadığına ilişkin beyan ettiği anlaşılmıştır.
Davalı … şirketi vekili 22/02/2018 tarihli cevap dilekçesinde özet olarak; Kazaya karışan … plakalı aracın müvekkili şirket nezdinde … numarası ile 16.05.2014-2016 tarihleri arasında Trafik Sigorta Poliçesi ile sigortalı olduğunu, müvekkilinin sorumluluğunun poliçe limiti ile sınırlı olup sigortalı araç sürücüsünün kusur oranında ve zarar nispetinde olduğunu, davayı kabul anlamına gelmemek üzere dava dosyasının öncelikle Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesine gönderilerek kazaya ilişkin kusur durumunun tespitinin gerektiğini, davacının kaza sebebiyle meydana gelmiş bir maluliyetinin bulunup bulunmadığı ve varsa oranlarının tespitine ilişkin maluliyet raporu tanzimi için Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesine gönderilmesinin gerektiğini, davacı her ne kadar geçici iş göremezlik tazminatı talep etmiş olsa da işbu geçici iş görmezlik zararları tedavi ve iyileşme giderlerini kapsamakta olup ameliyat giderleri ile iyileşme süresince yapılan her türlü harcamalarının tazminini içeren giderlerin, geçici işgücü tazminatı kapsamında 01.06.2015 yürürlük ve 04.05.2015 tarihli Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası (Trafik Sigortası) Genel Şartları’nın yürürülüğe girmesi ile poliçe teminatı dışına çıkarıldığını, kaza tarihini kapsayan söz konusu Genel Şartlar öncesinde de tedavi giderlerinin tamamı yapılan kanun değişikliği ile zorunlu trafik poliçesi kapsamından çıkarıldığını, 6111 sayılı kanunda da trafik kazası sonucunda oluşan yaralanmalara ilişkin tedavi taleplerinin mağdurların SGK’lı olup olmadığına bakılmaksızın SGK’dan talep edilmesi gerektiğinin hüküm altına alındığını, tedavisi tamamen tamamlanan ve kalıcı şekilde malul kaldığı belirtilen davacının, bakıma muhtaç olup olmadığı hususunun maluliyet raporu dışında ayrıca alınacak bir bilirkişi raporu ile tespitinin gerektiğini, davacının bakıma muhtaç olup olmadığının hekim bilirkişilerce tespitinin gerektiğini, tazminat taleplerinin Aktüerler Siciline kayıtlı aktüerler tarafından yapılmasının gerektiğini, sigortacı yönünden sigorta bedelini ödeme yükümlülüğünün belgelerin ibrazından itibaren (8) işgünü içinde, böyle bir başvuru olmadığı takdirde dava tarihinde muaccel hale geldiğinden bu tarihlerden öncesi için faiz sorumluluklarının bulunmadığını belirterek; müvekkili şirket aleyhine açılan davanın reddine, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davacıya yükletilmesine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir.
Davalı …’un 12/07/2018 tarihli duruşmadaki beyanında; dava konusu olayda davacı motosiklet sürücüsünün kaskı ve ehliyetinin bulunmadığını, davacının kusurlu olduğunu, olayda tamamen kusurlu olduğu iddialarını kabul etmediğini, kendisinin kusurlu olduğu kadar davacı tarafın da kusurlu olduğunu, istenilen maddi ve manevi tazminatları ödemesinin mümkün olmadığını, asgari ücretle çalıştığını ve maaşının 1/4’ünde haczin bulunduğunu, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
İlk derece mahkemesinin 03/10/2019 tarihli gerekçeli kararı ile; “Dava, “Tazminat” davasıdır.
Somut olayda ; 2918 s. KTK.nun 90. maddesinde yapılan ve 26/04/2016 tarihinde yürürlüğe giren değişikliğe göre, “Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/01/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.”
01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren ZMMS Genel Şartları’nın C.11 maddesine göre, “Bu Genel Şartlar yürürlük tarihinden sonra akdedilmiş sözleşmelere uygulanır.”
Davalı tarafa ait aracın ZMMS poliçesinin 16/05/2014 tarihinde tanzim edilmesi ve kazanın da 09/06/2014 tarihinde meydana gelmesi nedeniyle, taraflar arasındaki ihtilafın 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren ZMMS Genel Şartları’na değil, 15/08/2003 tarihinde yürürlüğe giren ZMMS Genel Şartları’na tabi olduğu anlaşılmıştır.
15/08/2003 tarihli ZMMS Genel Şartları’nın A.1/1. maddesine göre, “Sigortacı, poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermiş olmasından dolayı, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder.”
6098 s. TBK’nun 54. maddesine göre, “Bedensel zararlar özellikle şunlardır: 1.Tedavi giderleri. 2.Kazanç kaybı. 3.Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar. 4.Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar.”
6098 s. TBK’nun 56/1. maddesine göre de, “Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir.”
Yukarıda yazılı yasal düzenlemelere istinaden, 15/08/2003 tarihli ZMMS Genel Şartları’nın ve 6098 s. TBK’nın uygulandığı dönemde meydana gelen kazalar yönünden, sürücü ve işletenler ile sigortacıların 2918 s. KTK. ve 6098 s. TBK. hükümleri gereğince, zarar görenlerin uğradığı geçici ve sürekli iş gücü kaybı zararı ile SGK tarafından ödenmeyen ve belgelendirilemeyen tedavi giderleri zararından ve geçici işgöremezlik dönemindeki bakıcı giderleri zararından sorumlu oldukları, işleten ve sürücülerin ise ayrıca manevi tazminattan da sorumlu oldukları sonucuna varılmıştır.
Her ne kadar davalı … kazaya karışan aracın kaza tarihinden önce diğer davalıya satıldığını iddia etmiş ise de kaza tarihi itibariyle araç malik … olduğundan bu savunmaya itibar edilmemiştir.
Dosya kapsamına uygun olduğundan hükme esas alınan 05.12.2018 tarihli kusur raporu ile meydana gelen trafik kazasında davalı …’un % 100 oranında kusurlu olduğu tespit edilmiştir.
29.08.2018 ve 09.08.2019 havale tarihli maluliyet raporları ile davacının yaralanmasının kalıcı sakatlık niteliğinde olduğu, daimi maluliyet oranının % 9,2 olduğu, iyileşme süresinin 6 ay olacağı ve bu süreçte bakıcı ihtiyacının olacağı, bunun yanında yaralanma nedeniyle davacının faturalandırılamayan tedavi gideri zararının ise 3.000,00 TL olduğu belirlenmiştir.
Maluliyet raporundaki veriler ile kusur raporundaki veriler dikkate alınarak düzenlenen 06.03.2019 tarihli tazminat hesap raporu ile davacının sürekli iş göremezlik zararının 72.288,98 TL, geçici iş göremezlik zararının 1.097,20 TL, kaçınılmaz tedavi gideri zararının 3.000,00 TL ve bakıcı gideri zararının 6.795,60 TL olduğu rapor edilmiştir.
15.02.2018 tarihli SGK yazısının incelenmesinde; davacıya geçici iş göremezlik ödemesinin yapıldığı anlaşılmıştır.
Anılan nedenlerle davacının geçici iş göremezlik tazminatı talebinin reddine, diğer zarar kalemlerinden oluşan tazminat talebinin ise kabulüne karar vermek erekmiştir.
TBK’nın 56. Maddesine göre; Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek, tazminata benzer fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Hakimin, bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri gözetilerek gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda manevi tazminatı takdir etmesi gerekir( HGK 23/06/2004, 13/291-370 )
Anılan yasal düzenlemeler gereğince davacının manevi tazminat isteminden davalı işleten ve sürücünün sorumlu oldukları anlaşılmakla, tarafların sosyal ekonomik durumları, kazanın oluşum şekli ve kusur durumu dikkate alınarak davacının manevi tazminat davasının kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” şeklinde davacının maddi tazminat davasının kısmen kabul kısmen reddi ile 72.288,00 TL sürekli iş göremezlik tazminatı, 3.000,00 TL kaçınılmaz tedavi gideri tazminatı ve 6.795,60 TL bakıcı gideri tazminatı olmak üzere toplam 82.083,60 TL tazminatın davalı … şirketi yönünden olay tarihi itibariyle geçerli ZMSS yaralanma teminat klozu limitiyle sınırlı olmak kaydıyla 25/08/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, diğer davalılardan kaza tarihi olan 09/06/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, davacının geçici iş göremezlik talebinin reddine, davacının manevi tazminat davasının kısmen kabul kısmen reddi ile 15.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 09/06/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı … ile davalı …’tan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, dair hükmün kurulduğu anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili sunduğu istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yerel Mahkemenin isitnaf nispi karar harcının süresinde yatırılmadığından bahisle verilen istinaf isteminden vazgeçmiş sayılma kararının gerekçesinin belirtilen eksik harç muhtırasının usulüne uygun olarak düzenlenmediğini, muhtırada tutarın yatırılacağı yer olarak “Dosyaya yatırılması” olarak belirtildiğini miktarın yatırılacağı yerin açıkça belirtilmediğini, bu nedenle muhtıranın usule aykırı olarak düzenlendiğini, bu nedenle verilen kararın kaldırılması ile ilk istinaf başvuruları doğrultusunda inceleme yapılması gerektiğini, esasa ilişkin olarak ise; Yerel Mahkemenin kaçınılmaz tedavi gideri olarak tazminata hükmettiğini ancak hesabın hatalı olduğunu ve böyle bir zararın hesaplansa dahi sorumluluğun SGK’ya ait olduğunu, hükme esas alınan makine mühendisi bilirkişi tarafından düzenlenen kusur raporunda sigortalı araç sürücüsünün kazanın meydana gelmesinde asli ve tam kusurunun bulunduğunun tespit edildiğini, kusura ilişkin değerlendirmenin denetime elverişli olmadığını, Yargıtay kararları gereğince kusur tespitinin Adli Tıp Kurumunca yapılması gerektiğini, dosya kapsamındaki maluliyet raporunun hükme esas alınmaya elverişli olmadığını, hatalı yönetmeliğin esas alınarak düzenlendiğini, maluliyet yönünden dosyanın Adli Tıp Kurumuna sevkinin sağlanmadan tespit yapıldığını, davacının motosikletinde seyir esnasında iken kask takmadığını ve ehliyetsiz olduğunu, bu nedenle de müterafik kusur değerlendirmesi ve indirim yapılması gerektiğini, Yerleşik Yargıtay kararlarına ve Trafik Sigortası Genel şartlarına göre %70 altı sakatlıklarda bakıcı giderinin hesaplanamayacağını, somut olayda sadece %9,2 olarak hesaplanmışken bakıcı giderine hükmedilmesinin hatalı olduğunu, faiz başlangıç tarihinin dava tarihi olarak kabul edilmesi gerektiğini beyan ederek Yerel mahkemece verilen kararın ortadan kaldırılması ile davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ve devamı maddeleri uyarınca ve özellikle istinaf incelemesinin kapsamının öngörüldüğü 355. maddeye göre re’sen gözetilecek kamu düzenine aykırılık halleri dışında istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.
Somut olayda mahkemece, davalı tarafa eksik temyiz giderlerinin tamamlanması için çıkarılan muhtırada masrafın yatırılacağı yer tereddüde yol açmayacak şekilde “mahkeme veznesi” olarak gösterilmesi gerekirken “dosyaya yatırılması” ibaresi kullanılmıştır.
Oysa ki, bir işlemin tamamlanması ancak o işlemin yapılacağı merci önünde olur. Mahkemenin muhtıra yazısı bunu sağlamaya yeterli olmayıp, istinaf edeni yanıltacak mahiyettedir.
Yargıtay’ın kararlılık kazanmış uygulamasına göre, muhtırada yapılması gereken işlemin ne olduğu açıkça ve ilgili tarafın yanılmasına neden olmayacak biçimde gösterilmeli; bu açıdan ikmal edilecek harç ya da giderin miktarı ve yatırılma merci ve süresi, bunun yapılmamasının sonuçları net biçimde açıklanmalıdır.
Bu halde Somut uyuşmazlıkta, davalı vekiline çıkartılan muhtırada eksik giderin, belirtilen süre içerisinde “mahkeme veznesine” yatırılması değil, “dosyasına yatırılması” istenilmiş olup, Yasanın aradığı biçimde ihtar yapıldığı kabul edilemez. Gerçekleşen bu durum karşısında anılan muhtıra geçersizdir. Bu nedenle; ek kararın ortadan kaldırılmasına karar ve istinafın süresi içinde olduğuna ve gerekli eksik harcın da tamamlanmış olmasına göre istinaf sebeplerinin incelenmesine geçilmiştir
Nitekim Yargıtay 9 Hd nin 2018/5642 esas 2019/14166 karar, 2019/3497 esas 2019/10065 karar sayılı ilamları
Davalı vekilinin bakıcı giderine ve faturasız tedavi giderlerine ilişkin taleplerin sigorta teminatı dışı olduğuna yönelik istinafı açısından;
2918 sayılı Kanun’un 98.maddesinde değişiklik yapan 6111 sayılı Kanun’un 59. maddesinde, “Trafik kazaları nedeniyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer resmi ve özel sağlık kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın genel sağlık sigortalısı sayılanlar için belirlenen sağlık hizmeti geri ödeme usul ve esasları çerçevesinde Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı”, kanunun geçici 1.maddesi ile de “Bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedellerinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı, sözkonusu sağlık hizmet bedelleri için bu Kanunun 59’uncu maddesine göre belirlenen tutarın %20’sinden fazla olmamak üzere belirlenecek tutarın üç yıl süreyle ayrıca aktarılmasıyla anılan dönem için ilgili sigorta şirketleri ve Güvence Hesabının yükümlülüklerinin sona ereceği” öngörülmüştür.
Sigorta şirketinin, işleten ve sürücünün kanundan ve sözleşmeden doğan bu yükümlülüğü, 6111 sayılı Kanun ile getirilen düzenleme ile sona erdirilmiş bulunmaktadır. 2918 sayılı Kanun’un 98. maddesinde belirtilen tedavi giderleri yönünden sorumluluğun dava dışı Sosyal Güvenlik Kurumu’na geçtiğinin kabulü gerekir. Buna karşın belgesiz tedavi giderlerinden sigorta şirketinin, işleten ve sürücünün sorumlulukları devam etmektedir.
Davalı taraf 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Zorunlu Sigorta Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları A.5 maddesinin “Sağlık Giderleri teminatı” başlıklı (b) maddesinde ” Kaza nedeniyle mağdurun tedavisine başlanmasından itibaren mağdurun sürekli sakatlık raporu alana kadar tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri, tedaviyle ilgili diğer giderler ile trafik kazası nedeniyle çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler sağlık gideri teminatı kapsamındadır. Sağlık giderleri teminatı Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğunda olup ilgili teminat dolayısıyla sigorta şirketinin ve … sorumluluğu 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 98.maddesi hükmü gereğince sona ermiştir.”hükmü gereği söz konusu zarardan sorumlu olmadığını iddia etmekteyse de bu düzenlemenin 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe girdiği, somut olaydaki kazanın ise 09/06/2014 tarihinde gerçekleştiği ve poliçe düzenlenme tarihinin de 12/05/2014 olduğu gözetildiğinde kazanın poliçe düzenlenme tarihine göre yeni genel şartların yürürlük tarihinden önce meydana geldiği, Sigorta poliçesinde belirtilen, motorlu aracın işletilmesinden kaynaklanan kaza nedeniyle sigorta şirketi zarar görenlerin tedavisi için ödenen giderleri zorunlu olarak teminat altına alır. Sigorta şirketinin, işleten ve sürücünün yasadan ve sözleşmeden doğan bu yükümlülüğü, 6111 sayılı yasa ile getirilen düzenleme ile sona erdirilmiş bulunmaktadır. Buna karşın belgesiz tedavi giderlerinden sorumlulukları devam etmektedir.
Bu halde somut olaydaki kazada 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Zorunlu Sigorta Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın uygulanmasının mümkün olmasına göre
Trafik kazası neticesi yaralanan ve geçici yada sürekli iş göremez hale gelen kişinin giderleri sadece bir sağlık kuruluşunda yapılan tedavi harcamalarından ibaret değildir. Trafik kazası sonucu beden bütünlüğü zarara uğrayan kişi tedavi gördüğü süre ile iyileşeceği süre içinde işlerini göremeyeceği ve bu süre içinde normal hayatını sürdüremeyeceğinden bu dönem içinde tam iş göremez olarak kabul edilip buna göre tazminat hesabı yapılacaktır.
Bu itibarla davalı … şirketinin buna yönelik istinaf itirazlarının yerinde olmadığı anlaşılmaktadır.
Davalı … vekilinin kusur raporuna yönelik istinafı yönünden
Konya … Asliye Ceza Mahkemesinin … Esas, … Karar sayılı dava dosyasının yapılan yargılama sonucunda sanığın beş ay hapis cezasına çarptırıldığı, mahkemece Adli Tıp Kurumundan aldırılan raporunda, sürücü …’un asli kusurlu, …’ın kusursuz olduğuna dair rapor düzenlendiği,İDM ce Hasar ve Kusur Bilirkişisi… tarafından düzenlenen kusur raporda; … plakalı otomobil sürücüsü …’un karıştığı kazada tam ve %100 (Yüzde yüz) oranında kusurlu olduğu, … plakalı motorsiklet sürücüsü …’ın kusursuz olduğu şeklinde rapor düzenlendiği, bu halde, olayla ilgili Ceza mahkemesince alınan raporlar ile yine olayla ilgili hukuk mahkemesinden aldırılan raporun söz konusu kazanın oluş şekline ve dosya kapsamına uygun olduğu sonucuna varılarak hüküm verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir durumun olmadığı, hem ceza hem de hukuk mahkemesinde aldırılan raporların birbirini teyit ettiği ve örtüştüğü anlaşılmakla davalı vekilinin kusura yönelik itirazlar yerinde değildir.
Davalı … vekilinin hükme esas alınan raporun yanlış yönetmelik hükümlerine göre düzenlendiği istinafı yönünden
Haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ile bir talepte bulunulması halinde zararın kapsamının belirlenmesi açısından malûliyetin varlığı ve oranının belirlenmesi esaslı unsurdur.
Bu belirlemenin ise; Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastanelerinin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşlardan, çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan hükümlere göre, haksız fiil tarihi 11/10/2008 tarihinde önce ise Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11/10/2008 tarihi ile 01/09/2013 tarihleri arasında ise Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01/09/2013 tarihinden sonra ise Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği,01.06.2015 tarihinden sonra ise, karayolları motorlu araçlar zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarının A.5 maddesinin (c) bendi ikinci paragrafındaki “Sürekli sakatlık tazminatına ilişkin sakatlık oranının belirlenmesinde, sakatlık ölçütü sınıflandırılması ve özürlülere verilecek sağlık kurulu raporlarına ilişkin mevzuat doğrultusunda hazırlanacak sağlık kurulu raporu dikkate alınır” hükmü gereğince 30/03/2013 tarihli ve 28603 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir.
Kökleşmiş Yargıtay 17. HD uygulaması ve içtihatlarına göre maluliyet raporlarının düzenlenmesinde haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan yönetmelik ve yasa hükümlerine göre değerlendirme yapılması gerekmemktedir
Nitekim Yargıtay 17 HD nin 2016/16240 esas 2019/7273 karar 2016/15369 esas 2019/6853 karar sayılı ilamları
Poliçe düzenleme ve başlangıç tarihi itibariyle yürürlükte olan yönetmelik hükümlerine göre karar verildiği anlaşılmaktadır.Her ne kadar somut olayda 01/09/2013 tarihinden sonra ise Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği hükümleri uygulanması gerekmekte ise de;
Adli tıp kurumunca düzenlenen raporlarda da belirtildiği üzere;
11 Ekim 2018 tarih ve 27021 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği özellikle trafik kazalarına bağlı olmak üzere tazminat davalarında mahkemelerce bilhassa istenilen ve bu konu ile ilgili değerlendirmelerde tüm bilirkişi kurumlarca kullanılan bir cetveldir. Bu cetvelde vücuttaki her bir sisteme ait hastalık veya arızalar için puanlar yer almakta olup, bu sayede çalışma gücü ve meslekte kazanma gücü kaybına bağlı bir oran verilebilmektedir.
Malulen emekli olma işlemleri ile ilgili olan 3 Ağustos 2013 tarih ve 28727 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliği ise yönetmelikteki tanımıyla kişinin “çalışma gücünün veya iş kazası veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün en az %60’ını kaybedip kaybetmediğinin” değerlendirilmesi için düzenlenmiştir. Yönetmelik ekindeki listelerde hangi hastalık veya arızaların bu kapsamda sayılabileceği listelenmiş, kapsama girmeyenler için ise herhangi bir oran belirtilmemiştir. Bu bağlamda belli bir tarihteki bir olaya bağlı çalışma gücü ve meslekte kazanma gücü kaybı oranının değerlendirilmesinde Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliğinin kullanılması teknik olarak mümkün değildir. Zira 2013 tarihli yönetmelik malulen emeklilik ile ilgili baremleri içermekte olup maluliyet oranının tespitine yönelik belgeleri ve cetvelleri içermemektedir.
Bu nedenle, mahkeme tarafından “3 Ağustos 2013 tarih ve 28727 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliği” hükümlerine göre rapor düzenlenmesi istenilmişse de, söz konusu yönetmelik yukarıda açıklandığı gibi maluliyet tespiti için uygun olmadığından “11 Ekim 2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği”ne göre rapor düzenlenmesinde usul ve yasaya aykırı durum olmadığı, istinaflar yersizdir
Davalı vekilinin faiz başlangıcının yanlış belirlendiği istinaf itirazları yönünden,
Somut olayda uyuşmazlık, haksız eylemden kaynaklanmaktadır. Haksız eylem faili, ihtar ve ihbara gerek olmaksızın, zararın doğduğu anda, başka bir anlatımla haksız eylem tarihinden itibaren zararın tamamı için temerrüde düşmüş sayılır. Dolayısıyla, zarar gören, gerek kısmi davaya, gerekse sonradan açtığı ek davaya veya ıslaha konu ettiği kısma ilişkin olarak haksız eylem tarihinden itibaren temerrüt faizi isteme hakkına sahiptir.
Sigorta şirketinin poliçe kapsamında sorumlu olduğu tazminatı 2918 sayılı KTK 99. maddesi gereğince başvuru tarihinden itibaren 8 iş günü içerisinde ödemesi gerekmektedir. Bu süre içinde ödeme yapılmaz ise bu süre sonra erdikten sonra 9.gün sigorta şirketinin temerrüde düştüğü kabul edilir.
Davacı tarafın davadan önce sigorta şirketine bir başvuruda bulunmaması halinde yada başvuru ispatlanmadığı hallerde davalı … şirketinin dava tarihi itibari ile temerrüte düştüğü kabul edilerek bu tarihten itibaren faize hükmolunması gerekmektedir.
Davacının dava açmadan önce davalı sigortacıya başvuruda bulunduğuna ilişkin bir iddiasının bulunmaması, davalı sigortacının da davadan önce başvuru olmadığını savunmuş olmasına göre, sigortacının en erken dava tarihi itibariyle temerrüde düştüğü kabul edilerek, davalı sigortacı için temerrüt faizinin dava tarihinden işletilmesini talep edebilir.
(Nitekim Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2014/25016 Esas 2017/5136 Karar sayılı ilamları)
Bu bakımdan davalı … şirketi açısından daha önce temerrüde düşürüldüğü dosyaya gelen belgelerden anlaşılmakla temerrüt tarihinden itibaren faiz işletilmesi doğru olup davalı vekilinin istinaf itirazları yerinde değildir.
Davalı … vekilinin olayda müterafik kusur bulunduğu,koruyucu ekipman ve dizlik kullanmama nedeniyle indirim yapılması gerektiği istinafı
6098 sayılı Borçlar Kanun’un, “Tazminatın belirlenmesi” üst başlıklı 51/1 maddesi ile; Hâkimin, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirleyeceği hükme bağlanmıştır.
Zararın meydana gelmesinde veya artmasında zarar görenin de kusurunun bulunması halinde söz konusu olan müterafik kusur 6098 sayılı Borçlar Kanun’un 52.maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre zarara uğrayan, zarar doğuran eyleme razı olmuş veya kendisinin sebep olduğu hal ve şartlar zararın meydana gelmesine etki yapmış veya tazminat ödevlisinin durumunu diğer bir surette ağırlaştırmış ise, hakim tazminat miktarını hafifletebilir.
Müterafik kusur indiriminde her somut olayın özelliğine göre olayın meydana geliş tarzı ve zararın artmasında zarar görenin kusurlu davranışının sonuca etkisi değerlendirilerek uygun oranda bir indirim yapılmasını gerektirir ve zarar görenin müterafik kusurunun tespiti halinde TBK.nun 52.maddesi uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır.
Davacının, kazanın akabinde düzenlenen 3 lü adli tıp kurulu raporuna ve yaralanması esas belgelere göre göre maluliyetine neden olan temel husus sağ kalça kemiği kırığı (asetabulum kırığı) olup, somut olayda kask ve dizlik kullanılsa dahi aynı sonuç meydana geleceğinden ve bu durum davacının maluliyet oranını artıran bir husus olmadığından indirim uygulanmaması kararı yerinde olup istinaflar yersizdir
Her ne kadar maddi tazminat açısından kurulan hüküm kısmında kaza tarihi 09/06/2019 tarihi olarak belirtilmiş ise de kaza tarihinin 09/06/2014 tarihi olduğu açık olup bu yanlışlık mahallinde düzeltilebilir maddi hata olarak kabul edilmiştir
Bu halde, Dosya içeriğine, toplanan delillere, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenle, özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, vakıa mahkemesi hakiminin objektif, dosyadaki verilerle çelişmeyen tespitlerine ve uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına ve hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayanağı maddî delillere göre, HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleriyle sınırlı olarak ve resen kamu düzeni yönünden yapılan inceleme sonucu, ilk derece mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı kanaatine varılarak,
Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereği esas yönünden reddine dair aşağıdaki hükmün kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı …nin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince davalı …. yönünden alınması gereken 5.607,13 TL karar ve ilam harcından peşin yatırılan 1.401,78 TL harcın mahsubu ile kalan 4.205,35 TL eksik harcın bu davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf eden davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendileri üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK’nun 361 maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren İKİ HAFTA içinde temyiz yolu açık olmak üzere OYBİRLİĞİ ile karar verildi. 10/03/2020

… … … …
Başkan Üye Üye Katip